AB Koronavirüse karşı tedbir takvimini uzatıyor

“Sağlık pasaportu” projesi AB’de kabul görmedi. AB’deki aşılama kampanyalarının kapsamı, nüfusun yüzde 2,3’ünü geçmedi

Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, Avrupa Parlamentosu Başkanı David Sassoli ve Avrupalı liderler dün başlayan sanal konferans sırasında (EPA)
Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, Avrupa Parlamentosu Başkanı David Sassoli ve Avrupalı liderler dün başlayan sanal konferans sırasında (EPA)
TT

AB Koronavirüse karşı tedbir takvimini uzatıyor

Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, Avrupa Parlamentosu Başkanı David Sassoli ve Avrupalı liderler dün başlayan sanal konferans sırasında (EPA)
Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel, Avrupa Parlamentosu Başkanı David Sassoli ve Avrupalı liderler dün başlayan sanal konferans sırasında (EPA)

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ele alındığı ikinci olağanüstü Avrupa zirvesi dün (Perşembe) düzenlendi. Zirve’de, mevcut durumunda üye devletler arasında çelişkili görüşlerin bulunduğu “sağlık pasaportu” projesinin durdurulmasına karar verilirken, Avrupa Birliği (AB) (27 üyle) aşılama kampanyalarının kapsamının toplam nüfusunun yüzde 2,3’ünü henüz aşmamış olan, düşük aşılama oranları göz önüne alındığında, aşı pasaportunun kullanımının kabul edilmesi için erken olduğu belirtildi.
Zirve ayrıca, yeni mutantların ve türlerin yayılmasından ve AB’nin çoğu ülkesinde aksayan aşılama kampanyalarından kaynaklanan bu kısıtlamalar nedeniyle üye ülkeler arasındaki gerginliğinin ve güven eksikliğinin önemli derecede artmasına rağmen, AB ülkeleri arasında zorunlu olmayan tüm seyahatlerin ve ülkelere girişlerin askıya alınmasına yönelik kısıtlamaların sürelerinin uzatılması kararı aldı.
Zirvede, İspanya, İtalya ve Yunanistan’ın turizmi canlandırmak için Avrupa “aşı sertifikası” verilmesi için sunulan teklif, Almanya ve Fransa’nın güçlü bir şekilde karşı çıkması ile ciddi tartışmalara tanık olundu. Almanya ve Fransa, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (BMMYK) Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) gözetiminde vereceği sağlık pasaportu çıkarılmadan önce aşı kampanyalarında ilerleme kaydedilmesini beklemeyi tercih ediyorlar.
Şarku’l Avsat’ın Fransız basın ajansı AFP’den aktardığı habere göre, Avrupalı ​​liderlerin, sanal zirvelerinde, koronavirüsünün mutasyona uğramış versiyonlarının oluşturduğu tehditlere yönelik ortak bir strateji benimsemek istediklerini belirtti.
Avrupa kıtasında vaka sayılarında hızlı bir düşüşün kaydedilememediği ve aşılama kampanyalarının yavaş ilerlediği ve İngiltere ve Güney Afrika’da ortaya çıkan mutantların geniş çaplı olarak yayıldığı gözlemlenirken, AB’deki 27 ülkenin liderleri, dün saat 14.00’de (GMT) video konferans teknolojisi ile bir zirve düzenlediler. AFP, AB ülkelerinin, koronavirüs mutantlarına karşı bağışıklık sağlayacak ikinci nesil aşıların hazırlanmasının gerekmesi durumuna yönelik hazırlıklı olmalarını istediğini ve Brüksel’in söz konusu aşıların kullanımı için yeşil ışık verme sürecini hızlandıracağına söz verdiğini aktardı.
Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC), ayın başından bu yana, her 100 bin vatandaşta 500’den fazla Kovid-19 vakasının tespit edildiği bölgelerin izole edilmesi ve 150’den fazla vakanın kaydedildiği bölgelerde koronavirüs testleri ve karantina gibi önleyici tedbirlerin uygulanmasını tavsiye etmişti. Söz konusu tavsiyeler, AB’deki birçok ülkenin iç sınırlarında seyahate yönelik ciddi kısıtlamaların uygulanmasına yol açmıştı.
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen dün düzenlenen Zirve’de yaptığı konuşmada, epidemiyolojik durumun hala çok tehlikeli olduğunu, yeni türlerin, ihtiyati tedbirlerinin sıkılaştırılmasını ve gerekli olmayan seyahatlere yönelik kısıtlamaların uygulanmaya devam edilmesini gerektiren ek bir zorunluluk oluşturduğunu belirtti. AB’den üst düzey bir kaynak, yeni mutantların ve türlerin yayılmasını kontrol altına alınması için uygulanan kısıtlamalar nedeniyle, bazı sınır geçişlerinde tanık olunan kaosa ilişkin ECDC raporu ve AB Komisyonu’nun aldığı diğer raporların, olağanüstü zirvenin düzenlenmesini acil bir hale getirdiğini belirtti. ECDC son raporunda, Almanya, Finlandiya, Romanya ve Yunanistan gibi uzak veya coğrafi olarak izole olmuş bölgeler dışında, neredeyse tüm Avrupa ülkelerinde her 100 bin vatandaşın için 150’sinden fazlasında koronavirüs tespit edildiğini ifade etmişti.
Almanya, Fransa, İspanya ve Portekiz, yeni mutasyonların yayılmasını engellemek için sınırlarında ihtiyati tedbirler uygulama kararı almışken, Belçikalı yetkililer son derece zorunlu olması haricinde, ülkeye giriş ve çıkışları yasakladı. AB Komisyonu, epidemiyolojik ortamın gereklilikleri ile tutarsız olduğunu düşünerek, seyahat özgürlüğünü kısıtlaması ve malların iç pazardaki dolaşımını engellemesi sebebiyle, bu ülkelerden söz konusu kısıtlamalar hakkında yazılı açıklamalar yapmalarını istemişti.
Zirve, ECDC raporuna dayanarak Komisyon tarafından sunulan tavsiyeleri kabul etti. Tavsiyelerde, üye devletlerden, aşılama kampanyalarının ve kontrol planlarının önündeki ana engel haline gelen mutasyonları ve yeni türleri izlemek için vakalardan en az yüzde 5'inin genom diziliminin yapılması istendi. ECDC raporunda, sadece bir Avrupa ülkesinin bu oranı aştığını, bu ülkenin Danimarka olduğunu ve aşılama kampanyalarının düşük kapsama oranı göz önüne alındığında, yeterli genom dizilimi olmadan AB ülkelerinde normal yaşama geri dönülmesinin zor olacağı belirtildi.
Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel, AB’nin önceliğinin, örneğin AB’de uygulanan miktarın iki katı olarak, günde bir buçuk milyon doz uygulayan ABD’ye kıyasla, Avrupa Birliği’nin hala çok yavaş ilerleyen aşılama kampanyalarını hızlandırmaya devam etmesi olduğunu vurguladı. ABD’de iki doz aşı olan vatandaşların yüzdesi, toplam nüfusun yüzde 6'sı iken AB’de bu oran sadece yüzde 2,3. İlk doz aşıları uygulamayı seçen İngiltere’de ise, şimdiye kadar aşı olanların yüzdesi yüzde 26,8’e ulaşırken, nüfusun sadece yüzde 1’i iki dozu da alabildi.
Komisyon kaynakları, Avrupa Birliği’nin, yılın ilk yarısında alınan 100 milyon dozuna ek olarak, bu yılın ikinci çeyreğinde 300 milyon doz almasının beklendiğini, dozların AB nüfusunun yarısından az olan 200 milyonu için yeterli olacağını bildirdi.
İspanya, Polonya, Belçika, Danimarka ve Litvanya zirveye, üye ülkelerin aşı üretme kapasitelerini desteklemek ve Avrupa şirketlerine fabrikaların adaptasyonun sağlanması ve yeni fabrikaların inşa edilmesi için gerekli yardımın sağlanmasına yönelik ortak bir öneri sundular.
Zirve ayrıca, başta Almanya ve Fransa’da olmak üzere, Avrupa kamuoyunda hala yüksek bir oranda bulunan aşılara yönelik endişe ve şüpheleri yatıştırma çabalarının iki katına çıkarılması çağrısında da bulundu. Almanya ve Fransa, bu yaz bir turizm sezonunu daha kaybetmekten korkan güneyli turizm ülkeleri tarafından yapılan “aşı sertifikası” çıkarılması teklifine şiddetle karşı çıkarak, bir sağlık pasaportu çıkarılmasının, insanları aşı olmaya zorlamanın bir yolu olduğu izlenimi verebilecek olması sonucu ile ters bir etkiye yol açacağını düşündüklerini belirttiler. Ayrıca AB komisyonu, AB içinde ve dışında kullanılması için tavsiyelerini WHO ile koordineli bir şekilde çıkarmayı tercih ediyor.



Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
TT

Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki petrol tankerine el koyup Karakas yönetimine yeni yaptırımlar getirmesiyle Karayipler'de gerginlik arttı.

ABD Başkanı Donald Trump, çarşamba günü yaptığı açıklamada Venezuela açıklarındaki petrol tankerine "iyi bir gerekçeyle" el koyduklarını savunmuştu. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaysa ABD'nin hamlesi "hırsızlık ve uluslararası korsanlık eylemi" diye nitelenmişti.

ABD Adalet Bakanı Pam Bondi, X'ten yaptığı paylaşımda operasyonun görüntülerine yer vermiş, tankerin Venezuela'dan İran'a petrol taşıyarak yaptırımları deldiğini öne sürmüştü.

Amerikan medyasında yer alan haberlerde, el konan tankerin adının Skipper olduğu yazılmıştı. ABD Hazine Bakanlığı, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah arasındaki petrol kaçakçılık ağında rol oynadığı gerekçesiyle Skipper'ı 2022'de yaptırım listesine almıştı.

80 milyon dolarlık petrole el kondu

Wall Street Journal'ın analizine göre el konan tankerde yaklaşık 80 milyon dolar değerinde petrol var, bu da Venezuela'nın aylık ithalatının yaklaşık yüzde 5'ine denk geliyor.

ABD'nin tankere baskın düzenleyerek Venezuela yönetimini ekonomik felce uğratmak istediği yazılıyor. Ham petrol satışları Latin Amerika ülkesinin ihracat gelirlerinin yüzde 90'ından fazlasını oluşturuyor.

Diğer yandan Washington, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun eşi Cilia Flores'in üç yeğenini, Maduro'yla bağlantılı bir iş insanını ve Venezuela petrol sektöründe faaliyet gösteren 6 nakliye şirketini yaptırım listesine eklediğini de dün duyurdu.

ABD'nin son hamleleriyle bölgedeki gerginlik tırmanırken Maduro, dün yaptığı açıklamada ülkede uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu Tren de Aragua kartelini etkisiz hale getirdiklerini savunarak, Trump'ın asıl amacının Venezuela petrolünü çalmak olduğu iddiasını yineledi.

Trump petrolün peşinde mi?

ABD Enerji Enformasyon Dairesi'ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD'nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği ve devlete ait enerji şirketi PDVSA üzerindeki kontrolün sıkılaştırılması nedeniyle bu potansiyeli tam olarak kullanamıyor.

Ülkede faaliyet gösteren tek Amerikan şirketi olan petrol devi Chevron'un üretimi de Washington'ın yaptırımları nedeniyle düşmüştü.

Beyaz Saray, Karayipler'deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela'nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunuyor.

Ancak BBC'nin analizinde, Venezuela'daki petrol üretimini yeniden artırmanın on milyarlarca dolara mal olabileceğine dikkat çekiliyor. Diğer yandan ABD'nin yaptırımları hafifletmesi halinde Chevron'un kârının hızlıca artabileceği yazılıyor.

Bunlara ek olarak petrolün gelecekte önemini yitirmeye başlayacağı öngörüsü paylaşılıyor. Ekonomi analiz şirketi Capital Economics'ten David Oxley şunları söylüyor:

Petrol talebi bir anda düşüşe geçmeyecek ancak eskisi gibi artmaya da devam etmeyecek. Talebin zayıfladığını görüyoruz ve 2030'ların sonlarında düşüşe geçeceğini tahmin ediyoruz. Venezuela petrol sektörüne yatırım yapan herkes şunu düşünmek zorunda: Buna değer mi?

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 22 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 87 kişiyi öldürdü.

Independent Türkçe, BBC, Wall Street Journal, New York Times


İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
TT

İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)

İsrail Güvenlik Kabinesi dün  (Perşembe) geç saatlerde, Maliye Bakanı ve Savunma Bakanlığı'nda Yerleşimden Sorumlu Bakan Bezalel Smotriç tarafından sunulan, İşgal altındaki Batı Şeria’da 19 yeni yerleşim biriminin inşası ve mevcut bazı kaçak yerleşimlerin yasallaştırılmasına yönelik planı onayladı.

Aşırı sağ çizgideki Kanal 14, yeni planın onaylandığını ilk duyuran medya kuruluşu oldu. Haberde, yeni yerleşim birimlerinin kurulmasının ve daha önce kaçak statüsünde olan bazı noktaların yasallaştırılmasının yanı sıra, İsrail’in 2005’te Gazze ve Kuzey Batı Şeria’dan çekilme planı kapsamında boşalttığı yerleşimlere geri dönüşün de öngörüldüğü aktarıldı.

Söz konusu yerleşimlerin bir bölümü Batı Şeria’nın merkezinde, bir kısmı ise kuzey ve güney bölgelerinde, Kudüs çevresine kadar uzanıyor.

sddf
İsrail'in aşırı sağcı maliye bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (Arşiv - AFP)

İsrail Güvenlik Kabinesi onayıyla, daha önce boşaltılan Ganim ve Kadim yerleşimlerinin Cenin yakınlarında yeniden inşa edilmesinin yolu açıldı. Aynı bölgede aylardır devam eden süreçle birlikte Homeş ve Sanur’un da yeniden kurulması kararlaştırılmıştı. Kanal 14, bu gelişmeleri tam anlamıyla kuzeydeki eski yerleşimlere dönüşün tamamlanması şeklinde değerlendirdi ve Smotriç’in hamlesini yerleşim dünyasında gerçek bir devrim olarak nitelendirdi.

Birkaç ay önce de Güvenlik Kabinesi, Batı Şeria’da 22 yeni yerleşimin yasallaştırılması ve inşasına yönelik benzer bir planı kabul etmişti.

Yeni kararla birlikte, her bir yerleşim için hızlandırılmış teknik ve imar hazırlık sürecinin başlatılacağı bildirildi. Kanal 14’ün haberinde, adımın “2005’teki çekilme planıyla ağır darbe alan yerleşim projesinin tarihi bir şekilde düzeltilmesi” olarak görüldüğü ifade edildi.

ds
İsrailli yerleşimciler, işgal altındaki Batı Şeria'da yakınlardaki bir yerleşim karakolunun yakınlarında eşeklere binerek keçi ve koyun sürülerini otlatıyorlar (Arşiv - AFP)

Filistin tarafı karara sert tepki gösterdi.  Filistin'e bağlı Duvar ve Yerleşimlere Karşı Direniş Kurumu Başkanı Müeyyed Şaban, İsrail’in bu adımını “Filistin coğrafyasını ortadan kaldırmaya yönelik kolonyal bir proje kapsamında yürütülen yarış” olarak tanımladı. Şaban, bunun ilhak, ayrımcılık ve toprakların tamamen Yahudileştirilmesi hedeflerini açıkça ortaya koyan tehlikeli bir tırmanış olduğunu söyledi.

ssdc
Kudüs'ün doğusundaki İsrail yerleşimi Ma'ale Adumim'i gösteren bir fotoğraf  (AFP)

İsrail basını da Smotriç’in planlarının kapsamını gündeme taşıdı. Yediot Aharonot birkaç gün önce yayımladığı haberinde, bakanın Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetlerini genişletmeyi amaçladığını, 2026 bütçesine bu doğrultuda milyarlarca şekelin ayrıldığını yazdı. Gazeteye göre bütçe, yeni yerleşimler kurulmasını, mevcutların statülerinin düzenlenmesini, altyapı projelerini, yol açmayı ve sağlık, eğitim ile kültür kurumlarının inşasını da kapsıyor.

Aynı haberde, Smotriç’in özellikle Kuzey Batı Şeria’ya yeniden yerleşimi merkez alan bir plan yürüttüğü, çekilme planı kapsamında “yeşil hattın içine” taşınan bazı askeri üslerin yeniden bölgeye taşınmasının değerlendirildiği aktarıldı. Yerleşimci liderlerin hedefinin, 2005’te boşaltılan kuzeydeki yerleşimlere tekrar nüfus yerleştirmek ve uzun vadede Batı Şeria’ya bir milyon yerleşimci taşımak olduğu ifade edildi.


Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
TT

Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bugün Türkmenistan’da düzenlenen uluslararası bir forum kapsamında İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı görüşmede, Moskova ile Tahran arasındaki ilişkilerin ‘son derece olumlu bir şekilde geliştiğini’ söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Rus haber ajansı Sputnik’ten aktardığına göre Putin, görüşmede, Rusya’nın Birleşmiş Milletler’de (BM) İran’ın nükleer programı konusunda Tahran ile yakın koordinasyon içinde çalıştığını ifade etti.

dfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Putin, iki ülkenin Buşehr Nükleer Santrali başta olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliği yürüttüğünü, ayrıca Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru gibi altyapı projelerinde birlikte çalıştıklarını belirtti. Rus lider, gaz ve elektrik sektörlerinde ortaklık imkanlarının da değerlendirildiğini dile getirdi.

Pezeşkiyan ise görüşmede, Tahran’ın Moskova ile imzalanan kapsamlı stratejik ortaklık anlaşmasının tüm maddelerine bağlı olduğunu vurguladı.