İskelet gölünün gizemi çözülemiyor: Osmanlı yönetiminde doğan Akdenizliler, nasıl Himalayalarda öldü?

İskelet gölü diye de bilinen Rookpund, Himalaya Dağları'nı oluşturan 7 bin 120 metre yüksekliğindeki Trishul dağının eteğinde yer alıyor (Wikimedia Commons)
İskelet gölü diye de bilinen Rookpund, Himalaya Dağları'nı oluşturan 7 bin 120 metre yüksekliğindeki Trishul dağının eteğinde yer alıyor (Wikimedia Commons)
TT

İskelet gölünün gizemi çözülemiyor: Osmanlı yönetiminde doğan Akdenizliler, nasıl Himalayalarda öldü?

İskelet gölü diye de bilinen Rookpund, Himalaya Dağları'nı oluşturan 7 bin 120 metre yüksekliğindeki Trishul dağının eteğinde yer alıyor (Wikimedia Commons)
İskelet gölü diye de bilinen Rookpund, Himalaya Dağları'nı oluşturan 7 bin 120 metre yüksekliğindeki Trishul dağının eteğinde yer alıyor (Wikimedia Commons)

Himalayalarda en yakın köye 4-5 günlük mesafedeki bir göl, Doğu Akdenizli insanlara ait yüzlerce iskeletle dolu. Bu insanların Akdeniz'den çıkıp, Asya'daki sıradağlara nasıl ve neden gittiği ise yıllar süren bir muamma. Konuyu enine boyuna tartışmak için online bir toplantı düzenleyen bilim insanları eldeki bulguları masaya yatırdı ama yine de fikir birliğine varamadı. 
Söz konusu gölde bulunan insan kemikleri 1942'de bir orman bekçisinin ihbarıyla ortaya çıkmıştı. 300 ila 800 kişiye ait olduğu düşünülen bu kemikler o zamandan beri çeşitli efsanelere konu oldu. 2019'da saygın bilim dergisi Nature'da yayımlanan bir araştırma ise gizemi daha da derinleştirdi. Yapılan DNA analizi, gölde ölenlerin en az 14'ünün Asyalı değil Akdenizli olduğunu gösteriyordu.
Dahası, bu kemikler göldeki diğer kemiklerin çoğundan daha yeniydi. Eski kemikler M.S. 800 yılından kalmıştı. Yeni kemiklerse Akdenizli grubun 1800'lerde öldüğünü gösteriyordu. Bu grubun yaklaşık 5 bin metrelik yükseklikte ne yaptığı ve nasıl öldüğü hala tartışma konusu.

Efsaneler ve gerçekler
Princeton Üniversitesi'nden Antropolog Agustin Fuentes'in önderlik ettiği ve New Mexico'daki İleri Araştırmalar Okulu'nun ev sahipliğini yaptığı internet seminerinde gizemli olayla ilgili bilinenler masaya yatırıldı.
"İskelet gölü" diye de anılan Roopkund gölü yakınlarında yaşayan köylülerin anlattığı sözlü tarih hikayeleri, bilim insanlarına bazı fikirler veriyor. Köylülere göre göl, Hindu tanrıçası Parvati'yi temsil ettiğine inanılan Nanda Devi dağının hac yolu üzerinde bulunuyor. Bu nedenle köylüler, bölgede bulunan eski kemiklerin Hac yolculuğuna çıkanlardan kaldığına inanıyor.
Ancak bilim insanları, Himalayalar'ın bu ücra köşesinde Akdeniz genlerini taşıyan gruba dair fikir birliğine varabilmiş değil. Kısa süre önce New Yorker'da konuyla ilgili bir yazı kaleme alan Douglas Preston, o dönemde bölgeye bir keşif gezisi yapıldığına dair herhangi bir kayıt olmadığını ifade ediyor.
Söz konusu online seminerde konuşan Dr. Fauntes ise Akdeniz genlerini taşıyan bu kişilerin mutlaka Akdeniz'den gelmesi gerekmediğini söylüyor. 2019'daki Nature analizinde, göldeki iskeletlerin DNA'sı günümüz nüfuslarının DNA'sıyla karşılaştırılmıştı. Fakat bilim insanına göre aradan geçen 200 yılda nüfuslar birçok kez yer değiştirdi. Bu da göldeki insanların tam olarak nereden geldiğini belirlemeyi zorlaştırıyor.
Fuentes, “Doğrudan Doğu Akdeniz'den gelmemiş olabilirler” diyor. Ona göre bu insanlar Roopkund'a yakın bir yerde yaşamış ve bugün Doğu Akdeniz'de yaşayan insanlarla ortak ataları paylaşmış olabilir.
Gizemli gruptaki insanların gölde ölen diğerlerinden farklı olduğunu gösteren DNA dışı veriler de mevcut. 2019'daki analiz aynı zamanda bu grubun Güney Asyalı genlere sahip insanlardan daha farklı bir beslenme biçimi olduğunu gösteriyor.

Gizem sürüyor
Ortaya atılan teorilerden biri, Roopkund'daki gizemli ölülerin, Büyük İskender ve ordularına dayanan izole bir Orta Asyalı nüfustan olduğu. Örneğin, Harvard Üniversitesi'nden genetikçi David Reich ve meslektaşları, Pakistan'da “Kalaş” diye bilinen etnik grubun soyunun Büyük İskender ve savaşçılarına dayandığını yazmıştı.
Ancak gizemli ölüler, Doğu Akdeniz'in genetik özelliklerini Güney Asya özellikleriyle bir arada barındıran Kalaşlardan epey farklı. Ayrıca izole topluluklarda sık rastlanan akraba evliliğinin belirtilerini de göstermiyor.
Zira araştırmacılar, "Veriler bu insanların, Osmanlı Devleti kontrolündeki Doğu Akdeniz'de doğan ve birbiriyle akraba olmayan bir grup kadın ve erkek olduğunu gösteriyor" ifadelerini kullanmıştı:
"Bu insanlar deniz temelli değil kara temelli besinler tüketiyormuş. Bu da iç kesimlerde yaşamış ve Himalayalara gidip orada ölmüş olabileceklerini gösteriyor."
New Yorker yazarı Preston'a göre bu gizemin bir türlü çözülememesinin nedenlerinden biri, Roopkund'un yeterince incelenmemiş olması. Zira bu göl nispeten sık kullanılan bir dağcılık rotası üzerinde yer alıyor. Yani bu sporla ilgilenen turistler, onlarca yıldır bu kemikleri hareket ettiriyor ve şeklini bozuyor. Fırtınalı hava ve yüksek rakım nedeniyle de kalıntılar ve bulundukları noktalarla ilgili sistematik bir çalışma da yapılamıyor.
Yine de uzmanlar, bu gizemin aydınlatılmasının hala mümkün olduğunu düşünüyor. Örneğin Hintli Biyoarkeolog Veena Mushrif-Tripathy, gölde yeri henüz değiştirilmemiş kalıntılar bulunabileceği kanaatinde. Üstelik yumuşak dokular soğuk suda korunmuş olabilir. Araştırmacılar böyle bir keşif gezisi başlatabilirse gölde ölenlerin bir kısmının yaşamına ışık tutabilir.
 
Independent Türkçe, Livescience, New Yorker



Bilim insanları beklenmedik bir besinin bilişsel sorunları azaltabileceğini buldu

Araştırmada, beslenmeyle alınan bakır miktarındaki artışın bilişsel işlevi güçlendirebileceği bulundu (Unsplash)
Araştırmada, beslenmeyle alınan bakır miktarındaki artışın bilişsel işlevi güçlendirebileceği bulundu (Unsplash)
TT

Bilim insanları beklenmedik bir besinin bilişsel sorunları azaltabileceğini buldu

Araştırmada, beslenmeyle alınan bakır miktarındaki artışın bilişsel işlevi güçlendirebileceği bulundu (Unsplash)
Araştırmada, beslenmeyle alınan bakır miktarındaki artışın bilişsel işlevi güçlendirebileceği bulundu (Unsplash)

Tom Watling 

Beslenme yoluyla daha fazla bakır tüketen yetişkinlerin hafıza, dikkat ve dil gibi bilişsel testlerde daha iyi performans gösterme eğiliminde olduğu, bir araştırmada bulundu.

60 yaş ve üzeri 2 bin 400'den fazla Amerikalının katıldığı çalışmada, günde yaklaşık 1,4 mg bakır tüketenler, 0,8 mg'den daha az tüketenlere kıyasla bir dizi bilişsel değerlendirmede daha yüksek puan aldı.

Çok düşük miktarda gerekmesine rağmen bakır, sinir hücrelerinde enerji üretimine katkı sağlayarak, temel nörotransmitterlerin oluşumunu destekleyerek ve vücudun doğal antioksidan savunmasını güçlendirerek beyin sağlığında kritik bir rol oynuyor.

Kabuklu deniz ürünleri, tahıllar, fasulye ve kuruyemişler iyi bakır kaynakları fakat uzmanlar dengeli bir diyetin yeterli miktarda bakır sağlaması gerektiğini söylüyor.

Öte yandan yüksek miktarlar gastrointestinal sorunlara yol açabildiğinden bilim insanları, bakırın yaşlanan beyin üzerindeki etkilerinin genel olarak koruyucu mu yoksa zararlı mı olduğu konusunda tartışmaya devam ediyor.

Bakırın faydaları üzerine yapılan son araştırmayı yürüten ekip, katılımcılardan iki ayrı günde yedikleri her şeyi hatırlamasını istedi. Daha sonra bu rakamların ortalamasını alarak her bir kişinin günlük bakır tüketimini hesapladılar.

Bilişsel yetenekleri test eden, iyi bilinen 4 görev arasında hızlı sembol eşleştirmenin yanı sıra anında ve gecikmeli kelime hatırlama vardı ve tüm ölçümleri birleştiren genel bir "küresel" puan kullanıldı.

Sonuçlar net bir örüntü ortaya koydu: Bakır tüketimi arttıkça bilişsel performans iyileşti ve teste bağlı olarak günlük yaklaşık 1,2 ila 1,6 mg'da zirve yaptı.

Bu seviyelerin üzerine çıkıldığında daha fazla fayda sağlanmadı.

Bakır tüketiminde en üst çeyrektekiler, en alt çeyrekte yer alanlara göre eşleştirme testinde yaklaşık 4 sembol daha fazla bildi ve gecikmeli kelime hatırlama testinde yarım kelime kadar daha fazla hatırladı.

Daha önce felç geçirmiş kişilerin daha da fazla fayda sağladığı görüldü: Özellikle bu grupta yüksek düzeyde bakır tüketen kişilerin genel bilişsel puanlarında belirgin bir artış oldu.

Araştırmacılar bunun, bakır tüketiminin bilişsel işlevi geliştirdiğini söylemeye yetecek kadar kanıtı sunmadığını belirtse de bağlantının "biyolojik açıdan makul" olduğunu savunuyor.

Raporda şu ifadelere yer veriliyor: 

Beslenmeyle alınan bakır beyin sağlığı açısından kritik önemde ve antioksidan savunma, nörotransmitter sentezi ve enerji metabolizmasında oyndağu rolle bilişsel işlev üzerinde koruyucu etkiler sağlayabilir.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news