Bilim insanları gerçek Mars kayasında mikrop yetiştirdi

Gerçek bir Mars malzemesi üzerinde büyüyen mikroorganizma hücresinin mikroskopla elde edilen görüntüsü (Nature)
Gerçek bir Mars malzemesi üzerinde büyüyen mikroorganizma hücresinin mikroskopla elde edilen görüntüsü (Nature)
TT

Bilim insanları gerçek Mars kayasında mikrop yetiştirdi

Gerçek bir Mars malzemesi üzerinde büyüyen mikroorganizma hücresinin mikroskopla elde edilen görüntüsü (Nature)
Gerçek bir Mars malzemesi üzerinde büyüyen mikroorganizma hücresinin mikroskopla elde edilen görüntüsü (Nature)

Bilim insanları gerçek Mars kayasında mikrop (mikroskobik ölçeklerdeki canlıların ortak adı olan mikroorganizmanın kısaltması) yetiştirmeyi başardı.
Mars kayası, Dünya'da nadir bulunan, değerli bir kaynak. Öyle ki bilim insanlarının elindeki tek örnek, Kızıl Gezegen'den kopan ve Dünya'ya çarpan göktaşlarından oluşuyor.
Yeni araştırmada da Mars kökenli bir meteoritin bir parçası yer alıyor. Araştırmacılar Black Beauty (Esmer Güzellik) isimli göktaşından aldıkları küçük bir parçayı, ekstrem koşullarda hayatta kalabilen mikropları büyütmek için kullandı.
Araştırmanın bulguları, yaşamın gerçek Mars ortamında var olabileceğini göstermekle kalmadı, aynı zamanda Mars'ın kabuğundaki eski yaşam belirtilerini ararken kullanılabilecek yeni ipuçları sağladı.
Viyana Üniversitesi'nden Astrobiyolog Tetyana Milojevic, "Mars'taki en eski ve en basit yaşam formunun nasıl görüneceğini öğrenmek istedik. Bunun için çok cesur bir yöntem izledik ve son derece nadir bulunan Mars taşından birkaç gram ezmek zorunda kaldık" diye konuştu.
Uzmanlar Mars'taki olası yaşamın büyük olasılıkla Dünya'daki ekstremofillere benzeyeceğini düşünüyor. Ekstremofiller çoğunlukla tek hücreli olup ekstrem koşullarda yaşayabilen organizmalara deniyor. Bu organizmalar Antarktika'da, süper tuzlu göllerde veya volkanik kaynaklarda hayatta kalabiliyor. 
Milyarlarca yıl önce Mars atmosferinin kalın ve karbondioksit açısından zengin olduğu biliniyor. Bilim insanların elindeki göktaşı da gezegen henüz bebekken Mars kabuğunu oluşturan örnekleri barındırıyor. Dünya'da karbondioksiti işleyebilen organizmalara kemolitotroflar ismi veriliyor. Bunların, bir zamanlar Mars'ta yaşamış olabilecek türden organizmalar olduğu tahmin ediliyor. Bu nedenle araştırma ekibi de söz konusu deneyde kemolitotrofları kullandı.
Ekibin deneyinde yer alan mikrop; sıcak, asidik volkanik kaynaklarda bulunan, latince ismi Metallosphaera sedula olan bir organizmaydı. Organizma, uygun şekilde ısıtılan, hava ve karbondioksitle doldurulan bir biyoreaktörde Mars mineralinin üzerine yerleştirildi ve hücrelerin gelişimi takip edildi.
Gözlemler sonucunda mikroskobik organizmanın gerçekten de büyüdüğü ortaya çıktı. Mikroplar, hücrelerini inşa etmek için Mars materyalini kullanıp dönüştürebiliyordu. Dahası hücre inşasından geriye biomineral birikintiler bırakıyordu.
ScienceAlert'in aktardığına göre bu birikintiler, Mars'ın geçmişinde yaşam olup olmaıdğını araştıran bilim insanlarına eşsiz veriler sağlayacak. Örneğin geçen ay Mars'a ulaşan Perseverance uzay aracı, Kızıl Gezegen'de tam da bu tür biyolojik işaretler arayacak.
Milojevic, saygın bilim dergisi Nature'da yayımlanan bulguların, Perseverance görevinde ne işe yarayacağını şöyle açıkladı:
"Black Beauty ve ‘Evrenin Çiçekleri' diye nitelediğimiz diğer benzer göktaşları üzerinde yapılan astrobiyoloji araştırmaları, uzay araçlarının geri göndereceği Mars örneklerinin analizinde paha biçilmez veriler sağlayacak. Bunlar sayesinde söz konusu örneklerde canlı organizmaların neden olduğu çevresel değişimleri araştırabileceğiz."
 
Independent Türkçe, ScienceAlert



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news