Fransa’dan İran’a ‘açık girişim’ önerisi

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron.
TT

Fransa’dan İran’a ‘açık girişim’ önerisi

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron.

Elysee Sarayı tarafından dün yapılan açıklamada, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile gerçekleştirdiği telefonda görüşmesinde 2015 nükleer anlaşmayla ilgili diyalogun yeniden başlamasına izin vermek için iş birliğini güçlendirmeyi önerdiği aktarıldı.
Macron, Ruhani ile görüşmesinde İran'ın 2015 Viyana Anlaşması'nı ihlal eden kararları konusundaki ‘derin endişesini’ dile getirdi. Reuters haber ajansına göre görüşme sırasında Fransa’nın Ruhani’ye geçtiğimiz yıllarda ortaklarıyla müzakere edilmesi ile çözüm çabaları hatırlatılırken Macron’un İran’a Viyana anlaşmasını imzalayan taraflarla diyalogu sürdürmek için acil ve açık girişimler sunmanın önemine vurgu yaptığı kaydedildi.
İran televizyonuna göre Ruhani mevcut nükleer anlaşmayı yeniden müzakere etmeyi kabul etmedi. Konuya dair haberde İran’ın taahhütlerine askıya almasının nedeni ABD’nin anlaşmadan çekilmesi ve Avrupa ülkelerinin taahhütlerine bu konuda yerine getirmemeleri olduğu aktarıldı.
Ruhani açıklamasında, ülkesinin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile iş birliğine devam edeceğini vurguladı. “Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nın (NPT) Ek Protokolleri’ni sonlandırmamız meclisin aldığı karar doğrultusunda gerçekleşti” ifadesini kullandı.
Telefon görüşmesinde nükleer anlaşmanın uluslararası toplum için bir gereklilik olduğuna değinen Macron, Avrupa’nın önümüzdeki haftalarda diyalogu yeniden canlandırmak için faaliyet göstermeye hazır olduğunu kaydetti.
Söz konusu telefon görüşmesi, İran'ın geçtiğimiz pazar günü, Avrupa’nın ABD’nin de katılımıyla nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmanın yollarını görüşmek üzere bir toplantı düzenleme önerisini reddetmesinin ardından geldi. İran, yeni ABD Başkanı Joe Biden yönetimin yaptırımlarını kaldırmak için herhangi bir adım atmadığına da atıfta bulundu.
Avrupa ülkeleri diyalogu canlandırma çabalarına olan bağlılıklarını yineledi. Fransa dün, İran'ın resmi bir toplantı yapmayı reddetmesinden duyduğu "üzüntüyü" dile getirdi. Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Agnes von der Muhll pazartesi akşamı yaptığı açıklamada “Avrupalı ortaklarımızla müzakere edilmiş bir çözüm bulmak ve nükleer anlaşmayı tamamen yeniden canlandırmak için harekete geçmeye devam ediyoruz” dedi.
Nükleer anlaşma, eski ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018 yılında ülkesini anlaşmadan çekmeye ve İran'a sert ekonomik yaptırımları yeniden uygulamaya karar vermesinden sonra çökme eşiğine geldi.
Biden yönetimi, İran’ın taahhütlerini yerine getirme şartıyla anlaşmaya geri dönme niyetini belirtirken Tahran ise yükümlülüklerin yerine getirilmesi için yaptırımların kaldırılmasının öncelik olduğunu duyurdu.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price geçtiğimiz pazartesi günü yaptığı açıklamada, ülkesinin nükleer programına ilişkin anlaşmayı kurtarmak için İran'la görüşmeye hazır olduğunu söyledi. Anlaşmaya bağlılığa karşılıklı bir dönüş için diplomasi yapmaya hazır olduklarını belirten Price, söz konusu görüşmelerin şekli ve formatı konusunda katı olduklarını, ABD yönetimin Avrupalı müttefikleriyle istişarelerde bulunacağını vurguladı.
İran Hükümet Sözcüsü Ali Rebii ise azami baskı politikasının yenilgiye uğradığına dikkat çekerek ABD’nin nükleer anlaşmaya geri dönmekten başka çaresi olmadığını söyledi. Yıllarca taahhütleri yerine getirdiklerini belirten Rebii şimdi hareket etme sırasının dünyaya dönüş sloganıyla ABD’de olduğunu bildirdi.
ABD hükümetinin şu ana kadar güven oluşturma çabalarını yansıtan adımlar atmaktan kaçındığını dile getiren Sözcü, İran hükümetinin çok taraflı mekanizmalar ve uluslararası gruplar aracılığıyla diplomatik takipten vazgeçmeyeceğini söyledi. Rebii ayrıca ülkesinin anlaşmayı çözmek için her türlü adil ve tarafsız önerilere açık olduğunu ifade etti. Önceliğin kaybedilen güveni geri kazanmak için kademeli olarak geri getirilecek bir prosedür olduğunu vurguladı.
Rus TASS haber ajansına göre Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov önceki gün yaptığı açıklamada, ABD’deki bir takım etkili güçlerin toplantıyı engellemek için çalıştıklarına dair şüphe olmadığını belirtti, ABD’nin Suriye’deki İran yanlısı güçlere karşı başlattığı saldırıları da kınadı.



Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
TT

Fransa, Hamas'ın Avrupa fonlarını kullanmış olabileceğine dair soruşturma çağrısında bulundu

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)
Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad (AFP)

Fransa’nın Avrupa İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Benjamin Haddad, Avrupa Komisyonu’ndan, Avrupa fonlarının bazı sivil toplum kuruluşları (STK) üzerinden Hamas’a aktarılmış olabileceği iddiaları hakkında soruşturma başlatılmasını talep etti.

AFP'nin eriştiği mektup, Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile Avrupa Komisyonu üyeleri Dubravka Suica, Michael McGrath ve Magnus Brunner’a gönderildi. Haddad mektupta, “Son zamanlarda Hamas’ın 2020’den beri Filistin topraklarında faaliyet gösteren STK’lara ve uluslararası kuruluşlara kısıtlamalar getirdiğine dair şüpheler hakkında bilgilendirildim” ifadesini kullandı.

Haddad, söz konusu bilgilerin, Avrupa fonlarının bütünlüğü ve Avrupa vergi mükelleflerinin korunması açısından ciddi kaygılar yarattığını belirterek, katkıların yalnızca insani amaçlarla kullanıldığından emin olunması gerektiğini söyledi. AB’nin, Handicap International, Norveç Mülteci Konseyi (NRC) ve International Medical Corps gibi bazı insani yardım kuruluşlarına bağışçı olduğunu da hatırlattı.

Geçtiğimiz mayıs ayında Haddad, Avrupa fonlarının ‘antisemitizmle bağlantılı ya da aşırılık yanlısı gruplara’ gitmemesi için Brüksel’den denetimlerin güçlendirilmesini talep etmişti.

Haddad, mektubunda Fransa’nın Avusturya ve Hollanda ile birlikte Avrupa düzeyinde, ‘AB fonlarından yararlananların Avrupa değerlerine bağlılığını güvence altına almayı’ amaçlayan öneriler sunduğunu hatırlattı.

Haddad, “Fransa, yapıları Hamas ağlarının bir tür müdahalesi altında kalmış olabilecek insani amaçlı kuruluşlara Avrupa fonu sağlamayı kabul edilemez bulmaktadır” dedi.

Haddad ayrıca, uluslararası kuruluşların insani hizmetlerini sürdürebilmek için ‘AB düzeyinde terör örgütü olarak tanımlanan bir yapının desteğini kabul etmek zorunda bırakılmaması gerektiğini’ vurgulayarak bu iddialara ilişkin ‘tam kapsamlı bir soruşturma’ yapılması çağrısında bulundu.

Fransa, şeffaflığın artırılması ve fonların kontrolü için yeni mekanizmalar oluşturulmasının yanı sıra, daha güçlü bir fon askıya alma sistemi de talep etti.

Haddad sözlerini, “Avrupa değerleri ve haklarına yönelik bu dış manipülasyonlar karşısında, AB’nin, kurumlarının ve operatörlerinin, ayrıca üye devletlerin teyakkuzunu iki katına çıkarması gerekir” diyerek tamamladı.


Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
TT

Kanserli mutasyona sahip bir sperm donörü, Avrupa'da 197 çocuğun babası oldu

Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)
Laboratuvarda dondurulmuş sperm örnekleri, azot çözeltisi içeren soğutmalı bir kapta saklanıyor (Arşiv- Reuters)

Yapılan kapsamlı bir soruşturma, kanser riskini büyük ölçüde artıran gen mutasyonunu farkında olmadan taşıyan bir sperm bağışçısının, Avrupa genelinde en az 197 çocuğun babası olduğunu ortaya çıkardı.

Çocukların bir kısmı zaten hayatını kaybetti ve bu mutasyonu miras alanların sadece küçük bir yüzdesi kanserden kurtulabiliyor.

Sperm İngiltere'deki kliniklere satılmadı, ancak BBC, konu hakkında bilgilendirilen çok az sayıda İngiliz ailenin Danimarka'da kısırlık tedavisi görürken donörün spermini kullandığını doğruladı.

Danimarka'daki Avrupa sperm bankası, sperm satışından sorumlu kurum olarak, etkilenen ailelere "en derin taziyelerini" iletti ve spermlerin bazı ülkelerde çok sayıda çocuğun babası olmak için kullanıldığını kabul etti.

Soruşturma, Avrupa Yayın Birliği'nin araştırmacı gazetecilik ağı kapsamında BBC de dahil olmak üzere 14 kamu yayın kuruluşu tarafından yürütüldü.

Sperm, 2005 yılında öğrenciyken bağış yapması karşılığında para alan anonim bir adamdan geldi. Spermi daha sonra yaklaşık 17 yıl boyunca kadınlar tarafından kullanıldı.

BBC'ye göre, adam sağlıklıydı ve bağışçılar için gerekli tüm tarama testlerinden geçmişti. Ancak, doğumundan önce bazı hücrelerinin DNA'sında bir mutasyon meydana gelmiş ve hücrelerin kanserleşmesini önlemede hayati rol oynayan TP53 genine zarar vermişti.

Donörlerin çoğu tehlikeli TP53 genini taşımamaktadır, ancak spermlerinin %20'sine kadarında bu gen bulunmaktadır. Bununla birlikte, enfekte spermden doğan her çocuk, bu mutasyonu tüm hücrelerinde taşıyacaktır.

Şarku’l Avsat’ın BBC'den aktardığına göre Londra'daki Kanser Araştırma Enstitüsü'nde kanser genetiği uzmanı olan Profesör Claire Turnbull şunları söyledi: "Bu yıkıcı bir teşhis. Herhangi bir aile için son derece zor bir teşhis. Çünkü bu riski ömür boyu taşımak zorunda kalma yükünü omuzlarına yüklüyor ki. bu şüphesiz yıkıcıdır."

Tümörleri tespit etmek amacıyla vücut ve beyin için yıllık MR taramaları ve karın ultrasonları yapılmaktadır. Kadınlar genellikle kanser riskini azaltmak için memelerini aldırmayı tercih ederler.

Avrupa Sperm Bankası, "donörün kendisinin ve aile üyelerinin etkilenmediğini" ve bu tür bir mutasyonun "genetik testlerle önleyici olarak tespit edilemeyeceğini" belirtti. Ayrıca, spermde sorun keşfedilir keşfedilmez donörü "bloke ettiklerini" belirttiler.

Sperm bağışı sonucu kanser gelişen çocukları tedavi eden doktorlar, bu yıl Avrupa İnsan Genetiği Derneği konferansında endişelerini dile getirerek, o zamana kadar bilinen 67 vakadan 23'ünde genetik mutasyon tespit ettiklerini bildirdiler. Bu çocukların onuna zaten kanser teşhisi konmuştu.

Bilgi talepleri ve doktorlar ile hastalarla yapılan görüşmeler sonucunda, bağışçılardan doğan çocuk sayısının çok daha fazla olduğunu keşfettik.

Sayı en az 197 çocuk, ancak tüm ülkelerden veri henüz alınmadığı için bu nihai sayı olmayabilir. Ayrıca kaç çocuğun bu ciddi genetik mutasyonu miras aldığı da bilinmiyor.


Türkiye: Kürt güçleri Suriye hükümetinin komutası altında olmalı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
TT

Türkiye: Kürt güçleri Suriye hükümetinin komutası altında olmalı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan (Reuters)

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan bugün yaptığı açıklamada, kuzeydoğu Suriye’nin büyük bölümünü kontrol eden Kürt güçlerinin, Suriye ile tüm sınır kapılarının açılmasından önce Şam yönetiminin kontrolüne tabi olması gerektiğini söyledi.

Şarku’l Avsat’ın TRT’den aktardığı habere göre Fidan, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) 2026 yılı Dışişleri Bakanlığı bütçesinin sunumunun ardından milletvekillerinin sorularını yanıtlarken, Türkiye’nin prensip olarak Suriye ile tüm sınır kapılarını açma niyetinde olduğunu belirtti. Ancak kapıların açılabilmesi için 10 Mart anlaşmasının tamamlanması gerektiğini vurguladı.

Fidan, 10 Mart’ta Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile imzaladığı ve Kürtlerin liderliğindeki güçlerin tüm sivil ve askeri kurumlarını Suriye devlet yapısına entegre etmeyi kabul ettiği anlaşmayı hatırlattı.

Fidan, “Bizim politika olarak bütün sınır kapılarını açmaya niyetimiz var. Fakat Suriye'de, özellikle Nusaybin mücavirindeki sınır kapılarının açılabilmesi için 10 Mart mutabakatı ile ilgili sürecin tamamlanması ve merkezi hükümetin bir noktaya gelmesi lazım” dedi.

Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)

Fidan, SDG’nin 2014’te DEAŞ’ın Suriye ve Irak’ın geniş bölgelerini ele geçirmesinin ardından ABD ile ortak mücadele yürütmesine rağmen, Şam ile yapılan anlaşmaları uygulama konusunda hiçbir hazırlık göstermediğini belirtti.

Türkiye, SDG ve YPG’yi, Ankara tarafından ‘terör örgütü’ olarak tanımlanan PKK’nın bir uzantısı olarak görüyor.

İsrail'in Gazze'deki ihlalleri

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, İsrail’i Gazze’deki ateşkes anlaşmasını ihlal etmekle suçlayarak, ülkenin barışı korumaya hazır olmadığını söyledi.

Türkiye, Mısır, Katar ve ABD ile birlikte ekim ayında Şarm eş-Şeyh’te imzalanan barış anlaşmasının taraflarından biriydi; anlaşmanın amacı Gazze Şeridi’ndeki savaşı sona erdirmekti.

Fidan, Türkiye’nin anlaşmanın garantörü olarak rolünü sürdürmesinin, barışın devamına bağlı olduğunu ifade etti.

Fidan, “Bu aşamada teknik ve hukuki açıdan garantör ülke değiliz ve başka bir garantör ülke de yok. Ancak gelecekteki anlaşmalar bunu gerektirirse Türkiye bu görevi üstlenecektir” dedi.

Fidan ayrıca, “Biz bir garantörmüşüz gibi sorumluluk yüklenmeye, iş birliklerini ilerletmeye, anlaşmalar yapmaya, açıkta ve kapalıda çalışmaya her zaman için hazırız ve buna da devam ediyoruz” ifadesini kullandı.