Aşırı sağcı gruplar Almanya’ya karanlık tarihini hatırlatıyor

19 Şubat'ta Hanau Katliamı’nın anısına mum yakan bir Alman. (AP)
19 Şubat'ta Hanau Katliamı’nın anısına mum yakan bir Alman. (AP)
TT

Aşırı sağcı gruplar Almanya’ya karanlık tarihini hatırlatıyor

19 Şubat'ta Hanau Katliamı’nın anısına mum yakan bir Alman. (AP)
19 Şubat'ta Hanau Katliamı’nın anısına mum yakan bir Alman. (AP)

Almanya bugününü, geçmişin hayaletinin gölgesinde yaşıyor. Başkent Berlin'de, Holokost kurbanları için dikilen devasa anıt, şehrin en önemli simgesi olan Brandenburg Kapısı'nın yakınında bulunuyor. Anıt uzaktan bir toplu mezar gibi görünüyor. Aslında inşa edilirken de böyle görünmesi amaçlanmıştı. Söz konusu anıt, birbirlerine yakın dizilmiş çeşitli betonlardan oluşuyor. Uzaktan bakıldığında yan yana dizilmiş onlarca tabut gibi görünüyor.
Bu anıt, kara tarihin unutulmaması ve ‘bir kez daha tekrarlanmaması’ için yapıldı. Nazizim dehşetini hatırlatan tek anıt bu değil. Buna benzer birçok simge de bulunuyor.
Berlin'deki Reich Güvenlik Karargahı’nın yıkıntıları üzerinde, bir açık hava ‘terör topografyası’ sergisi bulunuyor. Nazi suçlarını, Reich hapishanelerinin mahzenlerinde çürürken işkence gören ve öldürülen mahkumları gösteren resimler ve çok daha fazlasıyla belgeliyor.
Almanya'da birçok yerde yol taşları ve kaldırımlar arasına yerleştirilmiş 10 santimetreyi geçmeyen büyüklükteki küçük altın renkli kare plakalar görülebiliyor. Söz konusu plakalar üzerinde isim, doğum ve ölüm tarihleri yazılı. İsimler, çoğunluğu Yahudilerden olmak üzere aralarında azınlıkların da bulunduğu Nazi kurbanlarına ait. Almanca ‘tökezleten blok’ anlamına gelen ‘Stolperstein’ ifadesiyle anılan bu plakalar, kurbanların öldürülmeden önce yaşadıkları evlerin önlerinde yer alıyor.
Ancak görünüşe göre tüm bu işaret ve simgeler bazı Almanlar için yeterli değil. Bu, ‘bazılarına’ göre artık sadece pek bir anlamı olmayan tarihsel simgeler. Hatta Almanya için Alternatif (AfD) Partisi Eş Başkanı Alexander Gauland gibi bazıları daha da ileriye gidiyor. Gauland, Almanya’nın Nazi tarihini hatırlama konusunu abarttığını ve bu yüzden kendini cezalandırdığını düşünüyor. Nazi döneminin, uzun ve başarılı Alman tarihinde ‘kısa bir lekeden’ başka bir şey olmadığını belirten Gauland, ülkenin eski ihtişamına dönebilmesi için bunu atlatması gerektiğine inanıyor.
Gauland’ın aşırı sağcı olarak nitelendirilen partisi, mülteci enkazı ve onlara yöneltilen nefret konusunda tırmanışa neden oldu. 2013 yılında kurulmuş olmasına rağmen, Şansölye Angela Merkel'in yaklaşık bir milyon Suriyeli mülteciyi kabul etmesine izin verdiği 2015 yılında Almanya mülteci krizinin sonrasına kadar ‘ses çıkarmayı” fiilen başaramadı. Merkel söz konusu dönemde “Bunu yapabiliriz” demişti. Gerçekten de Almanya bunu yaptı. Çok sayıda mültecinin ülkeye girmesine izin vererek onlara ikinci bir yaşam fırsatı tanıdı. Ancak bunun maliyeti Merkel açısından oldukça pahalı oldu. Vatandaşlarının geçmişin izni silme konusundaki istekliliğini ve açıklığını yanlış mı değerlendirdi?
Merkel'in kararı, mültecilere ve Müslümanlara yönelik düşmanlık düzeyinin artmasının ve Almanya için Alternatif Partisi’nin seçim kampanyasının sloganları haline gelen nefretin doğrudan bir nedeniydi. Almanların büyük bir kısmını bu sloganlara kulak verdi. Bu sloganlar, 2017'de aşırı sağ partiyi federal parlamento Bundestag’a taşımayı başardı. Almanya İçin Alternatif, Parlamento'daki en büyük muhalefet partisi haline geldi. Bu, halkın bir kesimine karşı açıkça harekete geçen ve ordusu sayesinde kazanan aşırı sağcı bir partinin parlamentoya ilk girişi oldu.
Partinin bu başarısı, birçok kişinin endişeli bir şekilde şu soruları sormasına neden oldu: Almanya kara tarihini atlamaya ve unutmaya başladı mı? Almanların birlikte büyüdüğü utanç damgası geçmişte mi kaldı? Almanya, Nazizm fikirlerini yeniden canlandırıp nüfusuna karşı renk, ırk ve din temelinde bir ayrımcılığa geri dönecek mi?
Almanya için Alternatif partisinin Parlamento'ya girmesinden bu yana rahatsız edici pek çok soru cevap bulmadı. Aksine arttı. ‘Hanau Katliamı’ kurbanlarının ailelerine sorarsanız, partinin kırmızı çizgileri görünmez hale getirdiğini ve önceden yasak olanların çoğunun bugün tartışılması normal konular olduğunu söylüyorlar.
Bu katliam tam olarak bir yıl ve iki hafta önce, Frankfurt'tan çok uzak olmayan küçük bir kasabada gerçekleşti. 19 Şubat 2020'de 43 yaşında Tobias Rathjen adında beyaz bir Alman, akşam saatlerinde bir nargile kafeye girerek oturanlara ateş açtı. Hepsi göçmen kökenli beş kişinin ölümüne yol açtı. Ardından yakınlarda bulunan başka bir nargile kafeye giderek tekrar ateş açtı. Orada da dört kişinin ölümüne neden oldu. Burada yaşamını yitirenlerin hepsi Müslüman olmamakla beraber göçmen kökenlere sahipti. Rathjen daha sonra evine gidip annesini öldürdü. Babasını affettikten sonra kendini vurdu.
Polis memurları, katilin evinde benimsediği radikal fikirler, komplo teorileri, ırkçı düşünceleri, mülteci ve göçmenlere karşı nefretini yansıtan video ve belgeler ele geçirdi. Özetle bunlar, ‘Almanya için Alternatif’ partisinin Federal Meclis'e girmesinden bu yana yükselişlerini açıkça yeniden başlatan neo-Naziler tarafından ifade edilen fikirlerdi. Katil arkasında bıraktığı manifestodaki odak noktası, özellikle de Almanların yüceltilmesi, insan ırkını taşıdıkları noktaya kıyasla Ortadoğu ve Güney Afrika ülkelerinden gelen göçmenlerin ‘yeterince saf ve zeki olmadıkları’ idi.
Tüm bu kanıtlar, suçtan bir yıl sonra halen soruşturmanın sonuçlarını açıklamayan müfettişler için yeterli değildi. Soruşturmalardan sızdırılan bir belgede bile, odak noktasının adamın radikalliğine değil, ‘delilik’ ve ‘akıl hastalıklarından’ muzdarip olduğuna işaret edildi. Kurbanların seçimi renk ve kökene dayalı olduğu herkes için açık olsa da, hazırlanan raporlara göre bu, kurbanların seçiminin ‘rastgele’ gerçekleştiğini düşünen araştırmacılar için kanıtlanamadı.
Kasıtlı olup olmadıklarına ilişkin sonuçlar henüz net değil. Her şeye rağmen ister polis ister ordu olsun, Alman güvenlik servisleri yaşanılan birçok soruna aşırı sağcılığın müdahil olduğuna işaret ediyor. Son yıllarda birçok Alman şehrinde polis ve ordu mensupları ile ilgili çok sayıda skandalla karşılaşıldı. Tarafsız olması gereken kamu sektöründeki bu insanların Nazi selamı yaptıkları fotoğraflarının ortaya çıkmasından bir asker tarafından depolanan ve mültecilere yönelik operasyonlarda kullanılan silah yığınları bulunmasına kadar birçok olay yaşandı.
Hanau kurbanlarının aileleri için daha da sinir bozucu olan şey, polisten henüz çocuklarının neden öldürüldüğüne ve artık kendilerini güvende hissetmediklerine dair yararlı bir cevap almamış olmaları. Bu insanlar, Almanya’da doğup büyüdü ve anadil olarak Almanca konuşuyorlar. Ancak yine de yabancı olarak görülüyorlar.
Katilin 73 yaşındaki babasının kendilerine tehdit mesajları gönderdiğini ve onun da oğlu gibi radikal fikirlere sahip olduğunu söylüyorlar. Olanlardan oğlunu değil kendilerini suçlu bulduğunu ifade eden bu aileler, Rathjen’i katliam yapmaya teşvik eden kişinin babası olduğundan şüpheleniyorlar.
Buna karşılık baba, tanık olarak soruşturulmasını kabul etmiyor. Suçun işlendiği gece saat sekizde uyuduğunu ve evin içinde silah sesi bile duymadığını söyledi. Bu ifadeler, polis tarafından kabul edilse de kurbanların aileleri tarafından inandırıcı bulunmadı. Gönderdiği tehdit mesajları, polisi soruşturma yürütmeye bile sevk etmedi. Hatta birkaç gün hastanede kalıp eve döndükten sonra ‘onu rahat bırakmalarını ve rahatsız etmemelerini’ bile istedi. Bütün bunlar Hanau kurbanlarının ailelerine bugün ‘terk edilmiş’ olduklarını ve doğdukları Almanya'da artık güvende olmadıklarını hissettiriyor.
Ancak az da olsa bir umut var.
Hanau kurbanlarının fotoğraları katliamın yıl dönümünde Berlin'in Neukölln ve Kreuzberg semtlerinin sokaklarında asıldı. İki bölge, göçmen kökenli büyük topluluklara ev sahipliği yapıyor. O gün bu caddelerde de yaklaşık 6 bin kişinin katıldığı, ellerinde kurbanların fotoğraflarıyla ve aşırılığın reddedilmesi çağrısında bulunan büyük bir yürüyüş düzenlendi. Ancak yürüyüş, ‘beyaz’ sakinleri açısından daha homojen olan diğer Berlin sokaklarına uzanmadı.
Bu umut bir süreliğine de olsa biraz daha büyüdü. Birkaç gün önce, Alman gazeteleri, iç istihbaratın radikalizmin ve anayasaya aykırı fikirleri teşvik etmesi nedeniyle Almanya için Alternatif partisini gözetim altına aldığını yayınladı. Bu da parti ve üyeleri hakkında bilgi toplamanın, yasaklamanın başlangıcı olabilir. Ancak bu haberin etkisi kısa sürdü. Köln'deki bir mahkeme, istihbarat servislerinin partiyi şu an izlememesine karar verdi. Çünkü bu partiyi, önümüzdeki sonbaharda yapılacak önemli yerel ve federal seçimler öncesinde diğer partilere göre daha zayıf bir konuma getirdi. Ancak mahkemenin kararı geçici. İstihbarat her an vazgeçebilir.
Ancak Almanya'da asıl endişe verici olan, ülkenin eylül ayında Merkel'in emekliliğinin yaklaşmasıyla birlikte bir dönemin sonunun eşiğinde olmasıdır. Onun yerini kim alacak ve bundan sonra siyasi yaşam nasıl olacak? Kimse bilmiyor. Yirmi yılı merkeze doğru çekerek geçirdikten sonra partisi sağa dönecek mi? Almanya, Merkel'in ülkeyi diğerini daha kabul eden bir yere götürdüğü 15 yıllık dönemi sona erdiren ve seçim amaçları için aşırı sağa güzelleme yapan bir şansölye tarafından mı yönetilecek?
Şimdi Almanya'nın gökyüzünde bir grilik beliriyor. Ülke kış mevsiminin bitmesini bekliyor. Bu da beraberinde daha fazla netlik getirebilir. Belki de Almanya için Alternatif Partisi’nin gözetiminin geri dönmesi ve sonunda yasaklanmasıyla, kırmızı çizgiler daha net ortaya çıkacak ve onlarla birlikte ülkenin göklerinde yüzen kara anılar ‘tekrarlanmayacak şekilde’ kalacak.



‘İran saldırısı’ dünyanın dikkatini Gazze’deki trajediden uzaklaştırdı mı?

İsrail saldırısında akrabalarının öldürülmesinin ardından ağlayan Filistinli bir kadın (Reuters)
İsrail saldırısında akrabalarının öldürülmesinin ardından ağlayan Filistinli bir kadın (Reuters)
TT

‘İran saldırısı’ dünyanın dikkatini Gazze’deki trajediden uzaklaştırdı mı?

İsrail saldırısında akrabalarının öldürülmesinin ardından ağlayan Filistinli bir kadın (Reuters)
İsrail saldırısında akrabalarının öldürülmesinin ardından ağlayan Filistinli bir kadın (Reuters)

İran'ın İsrail'e saldırısı Tel Aviv'in hava savunmasını test etti ve Washington'la bozulan ilişkisini en azından geçici olarak onardı. Ancak diğer yandan Gazze'deki savaşı ve kıtlığı manşetlerden ve diplomatik gündemden uzaklaştırdı.

The Guardian'a göre, altı aydan fazla süren savaşın ardından sivil nüfusun neredeyse tamamının yerinden edildiği ve açlık çektiği Gazze'de, dikkatlerdeki bu değişim şiddetli bir şekilde hissedildi.

“Sempati İsrail'e kaydı”

Şu anda beş çocuğuyla birlikte Refah'ta bir çadırda yaşayan 52 yaşındaki eski Filistin Yönetimi çalışanı Beşir Alyan, “Ülkeler ve insanlar eskiden bize sempati duyardı ama şimdi sempati İsrail'e kaydı. İsrail bir gecede madur oldu” dedi.

Ailesinin Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) tarafından sağlanan gıda yardımlarıyla geçindiğini ve günde sadece iki öğün yemek yediğini söyleyen Alyan, altı ayda 20 kilo kaybettiğini de sözlerine ekledi.

Alyan, “Daha fazla yardım getirmesi ve Gazze'ye saldırıyı durdurması için İsrail'e uygulanan uluslararası baskı artık geçmişte kaldı” dedi.

Alyan ayrıca, “İran'ın meseleleri bizim meselelerimiz değil. Onlar sadece kendi çıkarlarının peşindeler” ifadelerini kullandı.

ABD Başkanı Joe Biden, özellikle yedi World Central Kitchen (WCK) yardım çalışanının Gazze'deki bir İsrail saldırısında öldürülmesinin ardından, yardım çalışanlarını koruması, işlerini kolaylaştırması ve Gazze'ye daha fazla yardım girmesine izin vermesi için İsrail üzerindeki baskıyı arttırıyor.

ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) Başkanı Samantha Power, geçtiğimiz hafta Gazze Şeridi'nde kıtlık yaşandığını doğrulayan ilk yetkili oldu. ABD ve İngiltere’de ise Gazze'deki koşullar göz önüne alındığında İsrail'e silah satışının yasallığı konusunda tartışmalar yaşandı.

Bu baskı karşısında İsrail, Gazze'ye yardım ‘yağdıracağını’, insani yardım çalışanlarının saldırıya uğramadan yardım ulaştırabilmeleri için onlarla koordinasyonu geliştireceğini, kıtlığın en yoğun yaşandığı kuzey Gazze'ye doğrudan geçişler açacağını ve Aşdod Limanı üzerinden gıda girişine izin vereceğini açıkladı.

Gazze'yi terk etmek

İsrail'in Şam'daki İran konsolosluğuna düzenlediği saldırıya karşılık olarak İran'ın hafta sonu gerçekleştirdiği benzeri görülmemiş saldırı, ABD ve diğer müttefiklerini farklılıklarını bir kenara bırakıp İsrail'in yanında durmaya zorladı.

Başta Gazze Şeridi'nde yaşayanlar olmak üzere Filistinlilerin hareket özgürlüğünü savunmak amacıyla kurulmuş İsrailli bir sivil toplum kuruluşu olan Gisha'nın İcra Direktörü Tanya Hari, “Tüm gözler İsrail ve İran arasındaki tehlikeli gerilime çevrilmişken, diğer ülkelerin Gazze'yi yalnız bırakmasından endişe duyuyoruz” dedi.

Hari sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçtiğimiz ay yardım erişimini genişletmek için atılan adımlar ne yazık ki yetersiz ve krizi anlamlı bir şekilde ele almıyor. Ancak İsrail üzerindeki uluslararası baskının azalması daha fazla Gazzeli’nin hayatını riske atıyor. Dünya bu felaketi görmezden gelemez.”

ABD'nin İran saldırısından sonra dikkati o kadar dağılmış görünüyor ki, üst düzey yetkililer geçen hafta öncelik verdiklerini iddia ettikleri yardım sevkiyatlarını takip etmekte zorlanıyorlar.

dfrbtg
Gazze Şeridi’ne insani yardım taşıyan tırlar (Reuters)

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Sözcüsü John Kirby dün (Pazartesi) yaptığı açıklamada ABD'nin bölgedeki sivillere daha fazla yardım sağlama konusundaki kararlılığını sürdürdüğünü söyledi.

Kirby, MSNBC'ye verdiği röportajda “Yardımlar sadece son birkaç gün içinde önemli ölçüde arttı. Bu önemli ama devam etmesi gerekiyor” dedi.

Kirby ayrıca geçtiğimiz hafta içinde Gazze'ye toplam iki bin kadar yardım tırının ulaştığını doğruladı ki bu rakam BM'nin o dönem için verdiği rakamların çok üzerinde. Doğru olsa bile bu rakam BM'nin Gazze'de baş gösteren kıtlığı hafifletmek için gerekli olduğunu söylediği günlük 500 yardım tırının çok altında.

Refah saldırısı

Dünya İran saldırısına odaklanmışken İsrail'in Refah'a saldırı düzenleme sözünü yerine getirebileceğine dair endişeler de artıyor.

Dün CNN'e konuşan iki İsrailli kaynak, İsrail'in bu hafta Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'a kara saldırısı düzenlemek üzere ilk adımlarını attığını, ancak İran'ın son saldırısına nasıl bir yanıt vereceğini düşünürken bu planları ertelediğini söyledi.

İsrailli bir yetkili ise İsrail'in halen Refah'a kara saldırısı düzenlemekte kararlı olduğunu doğruladı. Ancak sivil tahliyelerin ne zaman yapılacağı ve saldırının ne zaman gerçekleşeceği hâlâ belirsizliğini koruyor.

Son aylarda Refah'a sığınan Gazzeli Hikmet el-Mısri, İsrail'in güney kentine saldırma ihtimalini bir ‘felaket’ olarak nitelendirdi.

El-Mısri, “Refah tüm Gazzelilerin nefes aldığı akciğerdir. Yardım için tek geçiş noktasıdır. İsrail Refah'a saldırırsa tüm bu mülteciler nereye gidecek?” ifadelerini kullandı.

Bir milyondan fazla insan kuzeydeki çatışmalardan kaçarak Refah'ta çadırlarda ve geçici barınaklarda yaşıyor. ABD, İsrail'in sivilleri korumak için net bir planı olmadığı sürece operasyona devam edemeyeceğini söyledi.


Çin, viral bir hikaye uyduran fenomenin hesaplarını kapatıp soruşturma başlattı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Çin, viral bir hikaye uyduran fenomenin hesaplarını kapatıp soruşturma başlattı

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Çinli yetkililer, Paris'te bir çocuğun kayıp ev ödeviyle ilgili viral hikaye uydurduğu gerekçesiyle popüler bir fenomenin sosyal medya hesaplarını kapattı.

Polis soruşturması sonucunda hikayeyi uydurduğu tespit edilen 29 yaşındaki Thurman Maoyibei'nin Sina Weibo, WeChat ve Douyin hesapları kapatıldı.

Polis teşkilatı tarafından soyadının Şu olduğu belirtilen fenomenin Çin'deki çeşitli platformlarda toplam 30 milyon takipçisi vardı.

Şu, 16 Şubat'ta Paris'teki bir kafede çalışan garsonun kendisine Quin Lang adlı öğrenciye ait iki adet tatil çalışma kitabı verdiğini iddia eden bir video yayımladı. Daha sonra kitapları Çin'deki 1. sınıf öğrencisine iade etme görevi için harekete geçti. 

Video kısa sürede Çin'de viral oldu ve "8. şubeden 1. sınıf Qin Lang" gibi etiketlerin bir mikroblog sitesi olan Weibo'da ve TikTok'un Çin'deki adı olan Douyin'de milyonlarca görüntülenme almasıyla çocuğun aranmasına yol açtı.

İlk videoyu paylaşmasının üzerinden bir hafta geçtikten sonra Şu, çocuğun ailesiyle temasa geçerek kitapları teslim ettiğini iddia eden başka bir kısa video yayımladı.

Videoların gerçekliğinin sorgulanmasının ardından bir soruşturma başlatıldı.

Güneydeki Hangzhou kentinden olan fenomen daha sonra özür dileyerek uydurma bir hikaye paylaştığını kabul etti.

Şu, hikayeyi "hukuk bilincinin az olması" nedeniyle uydurduğunu söyledi ve eylemlerinin "internet düzenini bozarak devasa bir olumsuz etkiye yol açtığını" kabul etti.

"Sosyal sorumluluklarımı net bir şekilde bilmeli ve sadece dikkat çekmek için içerikler oluşturmamalıyım" dedi.

Meslektaşlarımı benim yaşadığım durumdan ders çıkarmaya ve asla asılsız içerik üretmemeye ya da yaymamaya çağırıyorum. Gelin hep birlikte temiz ve sağlıklı çevrimiçi ortamı sürdürmek için çalışalım.

Hangzhou polisi, Şu'nun viral videosuyla ilgili şikayetler üzerine bir soruşturma başlattıklarını belirtti. Polis teşkilatı, Şu ve bir suç ortağının viral videoyu oluşturmak amacıyla kitapları satın aldıklarını tespit etti. Her ikisine de idari yaptırım uygulandı. 

Çin Kamu Güvenliği Bakanlığı, Şu'nun soruşturmasını internetteki söylentilere karşı uygulanan sıkı tedbirlere örnek olarak gösterdi. Bakanlık, aralıktan bu yana 1500'den fazla kişinin internette söylenti yaymaktan tutuklandığını ve yaklaşık 10 bin 700 kişiye idari ceza uygulandığını açıkladı. 
Independent Türkçe


Ağabey sayısının geylik ihtimalini artırması araştırılıyor: "Türkiye'de de durum böyle"

Bilim insanları, hipotezle ilgili daha fazla çalışma yürütülmesini istiyor (Unsplash)
Bilim insanları, hipotezle ilgili daha fazla çalışma yürütülmesini istiyor (Unsplash)
TT

Ağabey sayısının geylik ihtimalini artırması araştırılıyor: "Türkiye'de de durum böyle"

Bilim insanları, hipotezle ilgili daha fazla çalışma yürütülmesini istiyor (Unsplash)
Bilim insanları, hipotezle ilgili daha fazla çalışma yürütülmesini istiyor (Unsplash)

ABD'deki Stetson Üniversitesi'nden Scott Semeyena, ağabey sahibi olmanın erkeklerde eşcinsellik ihtimalini artırması üzerine yapılan araştırmalara atıfta bulunarak, bunun bunun dünyanın farklı bölgelerinde yapılan çalışmalarda da görüldüğünü savundu.

Evrimsel ve kültürel psikoloji alanında uzmanlaşan Semeyena, 1960'lardan beri araştırılıp 1990'larda "kardeş doğum sırası ve erkeklerin cinsel yönelimi" (fraternal birth order and male sexual orientation) adını alan hipotezle ilgili çalışmaları değerlendirdi. 

Semeyena, ABD'de kamu bağışlarıyla fonlanan Ulusal Halk Radyosu'na (NPR) verdiği söyleşide, bu tezin öne sürdüğü bağlantıları birçok ülkede gözlemlediklerini belirterek şu ifadeleri kullandı: 

Bu model Kanada ve ABD'de gözlemlendi fakat durum bunun ötesine geçiyor. Modelin Samoa gibi ülkelerde var olduğuna yönelik pek çok doğrulama söz konusu. Meksika'nın güneyinde de görülüyor. Ayrıca Türkiye ve Brezilya gibi yerlerde de var.

Semeyena ve ekibi, 12 Aralık'ta yayımladıkları makalede, Samoa'da yaptıkları 10 yıllık saha çalışmasının sonuçlarını paylaştı. 

Akademisyen, hiç kardeşi olmayan bir erkeğin başlangıçta eşcinsel olma olasılığının yüzde 2 ila 3 arasında değiştiğini, hesaplama için yüzde 2'yi sabit aldığını söyledi. Araştırmacı, kardeş doğum sırası tezine göre bu olasılığın, her ağabeyle birlikte yüzde 33 arttığına dikkat çekti. 

Buna göre bir ağabeye sahip erkeklerin eşcinsel olma olasılığı yaklaşık yüzde 2,6'yken, ikinci ağabey denkleme girdiğinde bu olasılık yaklaşık yüzde 3,5'e yükseliyor. 

Diğer yandan bilim insanı, bunun doğrudan tek başına belirleyici bir unsur olmadığını vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:  

Birden fazla ağabeye sahip erkekler yine de karşı cinse ilgi duyabilir. Pek çok eşcinselin hiç erkek kardeşi olmayabilir ya da bu kişiler kardeşlerin en büyüğüdür. Ağabeye sahip olmak kesinlikle cinsel yönelimi belirleyen tek etki değil.

Semeyena, bu çalışmasında Türk akademisyenlerin konuyla ilgili 2014'te yayımladıkları bir makaleye de işaret etti. Çalışmayı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki Yakın Doğu Üniversitesi'nden İpek Sönmez, Ali Bozkurt ve Özlem Hekim Bozkurt yapmıştı.

Independent Türkçe, NPR, New York Post


İsrail'in İran'a yönelik misilleme senaryoları neler?

İran'ın İsrail'e saldırısı, pazar günü Tahran'da toplananlar tarafından sevinçle karşılanmıştı (Reuters)
İran'ın İsrail'e saldırısı, pazar günü Tahran'da toplananlar tarafından sevinçle karşılanmıştı (Reuters)
TT

İsrail'in İran'a yönelik misilleme senaryoları neler?

İran'ın İsrail'e saldırısı, pazar günü Tahran'da toplananlar tarafından sevinçle karşılanmıştı (Reuters)
İran'ın İsrail'e saldırısı, pazar günü Tahran'da toplananlar tarafından sevinçle karşılanmıştı (Reuters)

İsrail ve İran arasındaki karşılıklı saldırıların ardından Ortadoğu'da gerginlik tırmanmaya devam ediyor. 

İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, dünkü açıklamasında İran'ın cumartesiyi pazara bağlayan gece füze ve drone'larla düzenlediği saldırılara misilleme yapacaklarını duyurdu.

İran'ın saldırısında hasar alan İsrail'deki Nevatim askeri üssünde konuşan Halevi, "Bunun bir karşılığı olacak" dedi.

Britanya'nın önde gelen gazetelerinden Guardian, İsrail'in misilleme yapması durumunda kullanabileceği farklı senaryoları yazdı.

İsrail'deki düşünce kuruluşu Ulusal Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü'nden Raz Zimmit, Tel Aviv'in saldırıya geçmeden önce üç unsuru göz önünde bulundurması gerektiğini söyledi:

Birincisi, İran'ın buna nasıl yanıt vereceği meselesi. İsrail'in misillemesine çok daha sert bir tepkiyle karşılık verileceğini açıkça söylediler. İkincisiyse ABD'nin pozisyonuyla ilgili. Joe Biden gerilimi tırmandırmak istemiyor ve bu çatışma faslını sonlandırmaktan yana. Üçüncüsü de Gazze savaşıyla ilgili. 7 Ekim'den beri İsrail yeni cepheler açmaktan kaçınıyor, Hamas'la savaşa odaklanmak istiyor.

Guardian'ın analizinde, İsrail'in doğrudan İran toprağına saldırmasının bölgede çok büyük bir savaşı tetikleyeceğine işaret edildi. 

Bunun yerine İsrail'in siber saldırı düzenleme, İran'ın Suriye gibi başka ülkelerdeki varlıklarını hedef alma ya da bir drone fabrikasını vurma gibi taktiklere yönelebileceği değerlendirmesi yapıldı. 

Kimliğinin açıklanmasını istemeyen ABD'li yetkililer de ülkenin önde gelen medya kuruluşlarından NBC'ye, İsrail'in misillemesinin "sınırlı olacağını" söyledi. Yetkililer, Tel Aviv'in saldırı planının son haliyle ilgili Washington'la henüz bilgi paylaşmadığını belirtirken, İsrail'in yüksek ihtimalle Suriye veya Irak'taki İran destekli milisleri hedef alacağını savundu. 

Diğer yandan ABD'nin tanınmış gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), İran'a misilleme meselesiyle İsrail savaş kabinesi içindeki anlaşmazlıkların tekrar su yüzüne çıktığını yazdı.

Analizde, kabinedeki İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Savunma Bakanı Yoav Gallant ve eski Genelkurmay Başkanı Benny Gantz'ın, Gazze savaşı ve İran'a misilleme planı gibi önemli meselelerde ortak kararlar alamadığı değerlendirmesi paylaşıldı.

Haberde, kabinedeki bu üç büyük ismin aralarındaki siyasi çekişmeler nedeniyle ortak hareket edemediği savunuldu. Gantz'ın 5 genel seçimde Netanyahu'ya karşı yarıştığı, Netanyahu'nun geçen yıl Gallant'ı kovmaya çalıştığı, Gantz ve Gallant arasındaysa Gazze savaşına dek neredeyse 10 yıldır doğru düzgün bir iletişim olmadığı hatırlatıldı.

Eski İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Goira Eiland, WSJ'ye "Bu üç kişi arasındaki güven eksikliği çok açık ve kritik" dedi.

Tahran yönetimi, saldırının ardından İsrail'in misilleme yapması durumunda buna daha büyük bir saldırıyla karşılık vereceklerini söylemişti. Biden ise pazar günkü açıklamasında İsrail'in olası misillemesine destek sağlamayacaklarını belirtmişti.

Washington yönetimi, İran'ın yaklaşık 360 drone, seyir füzesi ve balistik füzeyle düzenlediği saldırılarda İsrail'e koruma sağlamıştı. ABD donanmasına ait gemiler üç balistik füze ve 70 kamikaze drone'u vurmuştu. Fransa, Ürdün ve Birleşik Krallık (BK) da İsrail'in savunmasına destek vermişti.

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) füze ve drone'ların yaklaşık yüzde 99'unun hava savunma sistemleriyle etkisiz hale getirildiğini belirtmişti. 5 saat süren saldırıda, 7 yaşındaki Amina el Hasoni adlı bir kız çocuğu, İsrail'in attığı önleme füzesi kaynaklı şarapnelden ağır yaralanmıştı. 

Ne olmuştu?

1 Nisan'da İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına hava saldırısı düzenlenmişti. İsrail'in resmen üstlenmediği olayda, İran Devrim Muhafızları Ordusu'ndan ikisi general rütbesinde toplam 7 kişi ölmüştü. 

İran lideri Ayetullah Ali Hamaney, 2 Nisan'daki açıklamasında İsrail'e karşı misillemenin meşru müdafaa haline geldiğini savunarak "Gerekli karşılığı vereceğiz. Onları cezalandıracağız" demişti. 

İsrail Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, cuma günkü toplantısında tüm olasılıklara karşı tedbir aldıklarını belirterek "Savunmanın yanı sıra saldırıya geçmeye de hazırız" ifadelerini kullanmıştı. 

Independent Türkçe, Guardian, Wall Street Journal, Times of Israel, NBC


İran'ın saldırıları ABD'deki Ukrayna ve İsrail'e yardım tartışmalarını değiştirdi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

İran'ın saldırıları ABD'deki Ukrayna ve İsrail'e yardım tartışmalarını değiştirdi

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Pazartesi günü hem Demokratlar hem de Cumhuriyetçiler, Ortadoğu'da hafta sonu yaşanan yeni gelişmeyi kınamak üzere bir araya geldi: İran'ın İsrail hedeflerine karşı başlattığı epey büyük drone ve füze saldırısı.

İran'ın cumartesi günkü saldırısı, İsrail'in Gazze'deki savaşının Washington açısından jeopolitik sonuçlarının önemini bir kez daha ortaya koyarken, Cumhuriyetçi liderlerin tepki olarak bir dizi yasa ve karar tasarısı hazırladığı alt mecliste de hareketliliğe yol açtı. İlk yasa tasarıları pazartesi akşamı meclisten geçti. Bu tasarılar, IMF ve Dünya Bankası'ndaki ABD temsilcilerinin İran'a mali yardım yapılmasına karşı çıkmaya yönlendirilmesi ve İran'ın enerji sektörüyle iş yaptığı bilinen Çinli firmalara yönelik yaptırımların sıkılaştırılması gibi bir dizi konuyu ele alıyor.

Ancak alt meclis için asıl soru, hem İsrail hem de Ukrayna ordularını desteklemeyi amaçlayan ek yardım paketine ilişkin hesaplarda bu yeni gelişmenin ne gibi bir değişiklik yaratacağı. Meclis Başkanı Mike Johnson'ın oylama yapılmasına izin vermemesi nedeniyle paket haftalardır Temsilciler Meclisi'nde bekletiliyor. Bunun yerine, bir ileri bir geri giden partisi bir defasında sınır güvenliğinin öncelikle ele alınmasını talep etti (alınmadı) ve şimdi de radikal sağı yatıştırmaya yönelik son çabasına yeltendi: Yardım paketlerini iki ayrı tasarıya ayırmak.

Beyaz Saray pazartesi günü Temsilciler Meclisi Başkanı Johnson'ın blöfünü bir kez daha gördü ve Temsilciler Meclisi'ndeki Demokratlara tek başına gelecek bir İsrail tasarısına karşı çıkmaları yönünde açık bir mesaj gönderdi.

Ukrayna ordusu Rusya'nın istilasına karşı savaşırken giderek daha fazla silah ve mühimmata ihtiyaç duyuyor. Özellikle katı muhafazakarlar Ukrayna'nın silahlandırılmasına giderek daha fazla karşı çıktığı için, Rus saldırganlara karşı ülkeyi destekleyenler başlangıçta iki yardım paketinin birbiriyle bağlantılı olması için baskı yapıyordu. Meclisteyse Başkan Johnson, Marjorie Taylor Greene'in görevi bırakma önergesiyle karşı karşıya kalmaya devam ediyor; Georgia'nın sağcı temsilcisi, Ukrayna yardımının geçmesi halinde kendisini görevden almak için oylama yapmakla tehdit ediyor.

Cumhuriyetçiler, İsrail'i destekleyen ve Beyaz Saray'a İran saldırısına karşılık vermesi için baskı yapan bir dizi yasa tasarısının Demokratları geri adım atmaya ve bağımsız bir İsrail'e yardım paketinin hızla geçmesini kabul etmeye zorlayacağını umuyor olabilir. Öte yandan Başkan ve müttefikleri, Temsilciler Meclisi'ndeki Cumhuriyetçilere eylemsizlikleri nedeniyle yüklenmeye devam ediyor ve şu ana kadar sol fire vermedi. Top hâlâ büyük ölçüde Meclis Başkanı'nda. Birleşik yardım tasarısının Senato'dan geçmiş olması, Johnson'ı hâlâ siyasi bir dezavantajla karşı karşıya bırakıyor. Cumhuriyetçilerin Senatodaki lideri Mitch McConnell da tasarıyı geçirmesi için Johnson'a baskı yapıyor.

Pazartesi günü New York'ta yaşanan tarihi bir olay sebebiyle siyaset dünyasının büyük kısmının dikkati ikiye bölünmüş şekilde kaldı: Donald Trump'ın sus payı davasının başlaması ve tarihte bir ABD başkanına karşı açılan ilk ağır ceza davası. Jüri seçimi Manhattan adliyesinde sabah saat 10'da başladı.

Öte yandan Senato, cuma günü Temsilciler Meclisi'nden geçen, Amerika'nın dış gözetim programı FISA'nın yeniden yetkilendirilmesini bu hafta oylamaya hazırlanıyor; program için yasal yetki cuma günü sona erecek. Geçen hafta yapılan kural oylamasında muhafazakarların isyanı ve tasarının Amerikan yurttaşlarının verileri için bir izin şartıyla yeniden düzenlenip düzenlenmeyeceği üzerine sert tartışmaların ardından Johnson bir anlaşma yaptı ve yeniden yetkilendirme süresini iki yıla indirdi. Bu da olası bir ikinci Trump başkanlığında tasarının yeniden incelenmesine olanak tanıyor.

Öte yandan Trump, pazartesi günkü duruşmalar sırasında bazılarının gözle görülür bir şekilde uyuyakaldığını söylediği Manhattan'daki mahkeme salonuna geri dönüyor.

Independent Türkçe


"Benzersiz" rekor, temiz enerjinin geleceğine dair umut verdi

Kaliforniya'nın Nipton semti yakınlarındaki Mojave Çölü'nde bulunan dünyanın en büyük güneş enerjisi termik santrali olan Ivanpah Solar Elektrik Üretim Sistemi'nin 27 Şubat 2022'de çekilmiş görüntüsü (Reuters)
Kaliforniya'nın Nipton semti yakınlarındaki Mojave Çölü'nde bulunan dünyanın en büyük güneş enerjisi termik santrali olan Ivanpah Solar Elektrik Üretim Sistemi'nin 27 Şubat 2022'de çekilmiş görüntüsü (Reuters)
TT

"Benzersiz" rekor, temiz enerjinin geleceğine dair umut verdi

Kaliforniya'nın Nipton semti yakınlarındaki Mojave Çölü'nde bulunan dünyanın en büyük güneş enerjisi termik santrali olan Ivanpah Solar Elektrik Üretim Sistemi'nin 27 Şubat 2022'de çekilmiş görüntüsü (Reuters)
Kaliforniya'nın Nipton semti yakınlarındaki Mojave Çölü'nde bulunan dünyanın en büyük güneş enerjisi termik santrali olan Ivanpah Solar Elektrik Üretim Sistemi'nin 27 Şubat 2022'de çekilmiş görüntüsü (Reuters)

ABD'nin Kaliforniya eyaleti, son 38 günün 30'unda temiz enerji kaynaklarıyla şebeke talebinin yüzde 100'ünü aşarak yeni bir yenilenebilir enerji rekoruna imza attı.

Kaliforniya Bağımsız Sistem Operatörü'nden (CAISO) alınan yeni veriler, mart başından bu yana günlerin 4'te üçünden fazlasında jeotermal, hidro, güneş ve rüzgar enerjisi arzının, talebi günde 0,25-6 saat aştığını gösteriyor.

ABD eyaleti ilk kez bu kadar uzun bir süre boyunca elektrik ihtiyacının tamamını rüzgar-su-güneş (RSG) kaynaklarından elde etmeyi başardı.

Stanford Üniversitesi İnşaat ve Çevre Mühendisliği'nde öğretim üyesi Mark Z. Jacobson, The Independent'a yaptığı açıklamada bu verileri ilk defa paylaşarak, "Bu Kaliforniya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir durum" dedi.

Önceki yıllarda, RSG arzı bazen sadece bir hafta sonu gününde talebi aşıyordu ancak hiçbir zaman iki gün üst üste, hafta boyunca ve ya şu anki büyüklükte yani talebin yüzde 122'sine kadar çıkmamıştı.

Yenilenebilir kaynaklardan elektrik üretimi o kadar güçlü ki önceki haftalarda gerçekleşen kısmi güneş tutulması bile akışı kesintiye uğratmadı.

Bu anomali değil. Bu yeni gerçeklik. Yüzdeler her yıl daha da artacak. Kaliforniya bir kez daha #RüzgarSuGüneş'le ana şebekesindeki talebin %100'ünü aştı. Bu, #RSG arzının, talebi günde 0,25-6 saat aştığı SON 38 GÜNÜN 30'UNCUSU.  

Dünyanın en büyük 5. ekonomisi olan Kaliforniya, bu başarıyı gösteren en büyük eyalet. Ancak Kaliforniya geçen yıl ABD'de tüketime oranla RSG kaynaklarından elektrik üretiminde sadece 12. sırada yer almıştı.

Öğretim üyesi Jacobson bu eğilimin sadece Kaliforniya'ya özgü olmadığını, Güney Dakota, Kuzey Dakota, Iowa, Kansas, Maine, Montana, New Mexico, Oklahoma, Oregon, Washington ve Wyoming eyaletlerinin de 2023'te elektriklerinin yüzde 56'sından fazlasını yenilenebilir kaynaklardan ürettiğini belirtti.

Profesör Jacobson, "Bu iş o kadar kolaylaşıyor ki, neredeyse sıkıcı hale geliyor" dedi.

 Yüzde 100'e 7/24 ulaşmak için sadece deniz üstü rüzgarına, daha fazla güneş enerjisine ve bataryaya ihtiyacımız var.

Kaliforniya, önümüzdeki 10 yıl içinde kirletici enerji kaynaklarından uzaklaşmak için 2035'e kadar 60 GW yenilenebilir enerji kapasitesi eklemeyi planlıyor.

Bu plan, şubatta sera gazı emisyonlarını 25 milyon metrik tona düşüreceğini iddia eden eyaletin enerji düzenleyicileri tarafından onaylanmıştı.

Kaliforniya Kamu Hizmetleri Komisyonu Başkanı Alice Reynolds, "Bu, Kaliforniya'nın iklim değişikliği stratejisinin kritik bir bileşeni" demişti.

Öğretim üyesi Jacobson'ın yakın zamanda yayımlanan araştırması, 5 ülkenin (Arnavutluk, Butan, Nepal ve Paraguay) halihazırda enerji ihtiyaçlarının tamamını yenilenebilir kaynaklardan karşıladığını, diğer 9 ülkenin de enerjilerinin yüzde 90'ından fazlasını yenilenebilir kaynaklardan ürettiğini gösteriyor. 

Martta yayımlanan çalışmada Birleşik Krallık'ta yenilenebilir enerjinin bu kış ilk kez doğalgazı geride bıraktığı bildirilirken, Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) ocakta paylaştığı raporda dünyanın 2022'ye kıyasla 2023'te yüzde 50 daha fazla yenilenebilir enerji ürettiğini ortaya koymuştu.
Independent Türkçe


BM raportörlerinden, İsrail ve İran'a "çatışmaları derhal sonlandırma" çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

BM raportörlerinden, İsrail ve İran'a "çatışmaları derhal sonlandırma" çağrısı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Birleşmiş Milletler (BM) raportörleri, İran ile İsrail arasındaki gerilimde insan haklarını korumak için taraflara "çatışmaları derhal durdurma" çağrısında bulundu.

BM raportörleri, İsrail-İran gerilimine ilişkin yazılı açıklama yaptı.

İsrail ile İran arasındaki askeri saldırıların yaşam hakkını ihlal ettiği vurgulanan açıklamada, "İnsan haklarını korumak için bu çatışmaların derhal durdurulması gerekiyor." ifadesi kullanıldı.

Ülkelerin, terörle mücadele dahil, sınır ötesi askeri operasyonlarında insanları keyfi olarak yaşam hakkından mahrum bırakmalarının yasak olduğu hatırlatılan açıklamada, yabancı topraklardaki öldürmelerin, uluslararası hukukun izin vermediği sürece "keyfi" olduğu vurgulandı.

İsrail'in 1 Nisan'da İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına saldırısının "meşru müdafaa" gibi görünmediği belirtilen açıklamada, İran'ın İsrail'e doğrudan "silahlı saldırı" düzenlediğine veya devlet dışı silahlı grupları saldırmak için gönderdiğine dair hiçbir kanıtın sunulmadığı kaydedildi.

Açıklamada, İran'ın 13 Nisan'da İsrail'e yönelik hava saldırılarının da uluslararası hukuka göre yasaklanmış bir güç kullanımı olduğu hatırlatıldı.

Bu misilleme amaçlı saldırıların "devlet egemenliğini ihlal ettiği ve bölgede çatışmaların tehlikeli bir şekilde tırmanmasına neden olduğu" uyarısı da açıklamada yer aldı.

- İran-İsrail gerilimi

İsrail, İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına 1 Nisan'da hava saldırısı düzenlemişti. Saldırıda, İran Devrim Muhafızları Ordusundan 2'si general rütbesinde toplam 7 İranlı yetkili ölmüştü.

İran, İsrail'in konsolosluk saldırısının ülkesinin topraklarına saldırı anlamına geldiğini ve misillemede bulunacaklarını duyurmuştu. İsrail ise İran'ın saldırısına karşılık vereceğini bildirmişti.

İran 13 Nisan'da İsrail'e yüzlerce kamikaze insansız hava aracı, balistik ve seyir füzesiyle saldırı başlatmıştı.

İran bazı hedeflerin vurulduğunu, İsrail ise saldırıların çoğunun hava savunma sistemlerince önlendiğini ancak güneydeki bir askeri üsse füze isabet ettiğini açıklamıştı.

İsrail basını, Tel Aviv yönetiminin İran’ın hava saldırısına karşı “açık ve etkili” şekilde karşılık verme kararı aldığını iddia etmişti.

- BM özel raportörleri

BM özel raportörleri, "İnsan Hakları Konseyinin özel mekanizmaları" diye tanınan sürecin parçası olarak biliniyor.

BM İnsan Hakları sistemindeki bağımsız özel mekanizmalar, Konseyin belirli bir ülkenin durumunu veya dünyanın herhangi bir yerindeki tematik sorunları ele alan bağımsız bilgi toplama ve izleme mekanizmaları olarak öne çıkıyor.

Kurumun bünyesinde bulunmayan özel mekanizmaların uzmanları, gönüllülük esasına göre ve bağımsız şekilde çalışmalarını yürütüyor.


ABD, olası küresel salgın hastalıkları önlemek için 50 ülkeyle işbirliği yapacak

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

ABD, olası küresel salgın hastalıkları önlemek için 50 ülkeyle işbirliği yapacak

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

ABD, gelecekte ortaya çıkabilecek küresel salgın hastalıklarla mücadele için 50 ülkeyle işbirliği yapacağını duyurdu.

Beyaz Saray'ın internet sitesinden yapılan açıklamada, hükümet tarafından, tıbbi testlerin iyileştirilmesi, tıbbi takiplerin artırılması, iç ve dış iletişimlerin geliştirilmesinin yanı sıra salgınlara karşı gerekli hazırlıkların yapılması için yeni program oluşturulduğu bildirildi.

Küresel Sağlık Güvenliği Stratejisi (GHSS) programı kapsamında, ABD Dışişleri Bakanlığı, Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezi, Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı ile çalışılacağı kaydedildi.

Asya, Afrika, Doğu Avrupa gibi birçok bölgeden 50 ülkeyle işbirliği yapılacağı bilgisi paylaşılan açıklamada, salgınlarda hayatını kaybedenlerin sayısını en aza indirmek ve ekonomik kayıpları azaltmak için çalışılacağı belirtildi.

Programa yıl sonuna kadar 100 ülkenin dahil edilmesi hedefleniyor.


Putin, İran Cumhurbaşkanı Reisi ile Orta Doğu'daki durumu görüştü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Putin, İran Cumhurbaşkanı Reisi ile Orta Doğu'daki durumu görüştü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile telefon görüşmesinde Orta Doğu'daki durumu ele aldı.

Kremlin'den yapılan açıklamaya göre, İran tarafının talebi üzerine Putin, Reisi ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi.

"İsrail'in, İran'ın Suriye'deki diplomatik temsilciliğine saldırması ve İran'ın buna karşı önlemler almasının ardından Orta Doğu'da oluşan durumun" değerlendirildiği görüşmede Putin, "tüm tarafların itidal sergileyeceği ve tüm bölge için feci sonuçlara yol açabilecek yeni gerginliğe izin vermeyeceği" umudunu paylaştı.

İran Cumhurbaşkanı Reisi ise "İran'ın bu eylemlerinin zorunlu ve sınırlı olduğunu, gerginliğin gelecekte artmasından yana olmadıklarını" vurguladı.

İki lider görüşmede, "Filistin-İsrail meselesine çözüm bulunmamasının Orta Doğu'daki olaylara neden olduğunu" belirterek, "Rusya ve İran'ın Gazze Şeridi'nde acilen ateşkesin sağlanması, zor olan insani durumun hafifleştirilmesi, krizin siyasi ve diplomatik yollarla çözülmesi için gerekli koşulların oluşturulması" yönündeki ilkeli pozisyonlarını teyit etti.

Rusya ile İran arasındaki ilişkilerin de ele alındığı görüşmede, altyapı projelerinin uygulanması dahil çeşitli alanlarda işbirliğinin gelecekte geliştirilmesinin önemi vurgulandı.

Putin, Reisi'yi ve İran'daki tüm Müslümanların Ramazan Bayramı'nı kutladı.


Hizbullah İsrail'in kuzeyine İHA saldırısı düzenledi

İsrail'in dün (pazartesi) Lübnan'ın güneyine düzenlediği saldırının ardından dumanlar yükseldi. (AFP)
İsrail'in dün (pazartesi) Lübnan'ın güneyine düzenlediği saldırının ardından dumanlar yükseldi. (AFP)
TT

Hizbullah İsrail'in kuzeyine İHA saldırısı düzenledi

İsrail'in dün (pazartesi) Lübnan'ın güneyine düzenlediği saldırının ardından dumanlar yükseldi. (AFP)
İsrail'in dün (pazartesi) Lübnan'ın güneyine düzenlediği saldırının ardından dumanlar yükseldi. (AFP)

Times of Israel bugün (Salı) Lübnan'dan İsrail'in kuzeyindeki Kiryat Shmona kasabası yakınlarına bubi tuzaklı iki insansız hava aracının (İHA) fırlatılması sonucu üç kişinin yaralandığını bildirdi.

Hizbullah ise bugün yaptığı açıklamada İsrail'in kuzeyindeki Beit Hillel'de bulunan füze savunma sistemini hedef alan iki yönlü bir İHA saldırısı düzenlediğini ve saldırının Demir Kubbe mürettebatının ölümüne ve yaralanmasına yol açtığını belirtti.

Times of Israel, üç yaralanmayı ‘hafif’ olarak nitelendirirken sirenlerin çalmadığına dikkat çekti.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada iki İHA’nın Beit Hillel bölgesinde patladığı belirtilerek olayın soruşturulduğu ifade edildi.

İsrail ordusu ve Hizbullah, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim tarihinden bu yana neredeyse her gün sınır ötesi bombardıman gerçekleştiriyor.