İran Veliaht Prensesi Yasemin Pehlevi: "İranlı kadınlar ülkemizi geri almakta kilit rol oynayacak"

Yasemin Pehlevi, eşi Veliaht Prens Rıza Pehlevi’yle birlikte (Independent Farsça)
Yasemin Pehlevi, eşi Veliaht Prens Rıza Pehlevi’yle birlikte (Independent Farsça)
TT

İran Veliaht Prensesi Yasemin Pehlevi: "İranlı kadınlar ülkemizi geri almakta kilit rol oynayacak"

Yasemin Pehlevi, eşi Veliaht Prens Rıza Pehlevi’yle birlikte (Independent Farsça)
Yasemin Pehlevi, eşi Veliaht Prens Rıza Pehlevi’yle birlikte (Independent Farsça)

İran'ın Veliaht Prensesi Yasemin Pehlevi; kadın, anne ve eş olarak birçok sosyal platformda önemli rol oynayan etkili İranlı kadınlar arasında.
Veliaht Prens Rıza Pehlevi’yle evli olan Bayan Pehlevi, uzun süredir aktif bir şekilde çocuk ve mültecilerin haklarını destekliyor. Kendisi, sosyal medyanın gücünü kullanarak daha önce birçok İranlı kadın için tabu olan meme kanserinden açıkça bahsederek normları yıkan cesur kadınlardan biri.
Yasemin İtimad Amini (Pehlevi) 26 Temmuz 1968'de Tahran'da doğdu. İlkokul eğitimini Tahran'daki Amerikan Community Koleji'nde aldı. Ailesi İran'ı terk etmeye zorlandığında onlarla birlikte Kaliforniya'ya taşındı. Daha sonra Kaliforniya’ya bağlı Belmont'taki Notre Dame Lisesi'ne kaydoldu ve Haziran 1986'da Veliaht Prens Rıza Pehlevi’yle evlendi. Üç kızları oldu: Prenses Nur, İman ve Farah.
Bayan Pehlevi, lisans eğitimini siyaset bilimi alanını tamamladı ve George Washington Üniversitesi'nde hukuk okudu. Uzun süredir uzmanlığını toplumsal sorunlar ve yoksulluktan mustarip çocukları ve gençleri desteklemek için kullanıyor.
Eşi Veliaht Prens Rıza Pehlevi'nin İran'da demokrasi ve laikliğin sağlanmasına yardımcı olma çabalarını desteklerken, başta İranlı çocuklar, mülteciler ve kadınlar olmak üzere İran'la ilgili konulara odaklanmaya devam ediyor.
Independent Farsça Genel Yayın Yönetmeni Camelia Entekhabifard, Veliaht Prenses Yasemin Pehlevi’yle faaliyetleri ve İran'daki kadınlar ve sosyal sorunlar üzerine yaptığı çalışmalar hakkında konuştu.

1991'de hayır kurumu İran’ın Çocukları Vakfı'nı kurdunuz. Vakfın hedeflerinin neler olduğunu ve o zamandan bu yana neler başardığını bize anlatır mısınız?
Evet, 1991’de memleketimizde ağır hastalıklardan mustarip çocuklara yardım etmek için bu kurumu kurduk. Bunu tıp camiasıyla çok iyi bağlantıları olan bir arkadaşımın yardımıyla yaptım. Ayrıca ülkemle daha yakın bağlar kurmak istedim. Vakfın temel amacı, İran'da tedavi edilemeyen çocukları mümkün olan en iyi doktorlarla tedavi edilebilmeleri için ABD'deki en iyi hastanelere getirerek onlara yardımcı olmaktı. Bu, tüm aileler için tamamen ücretsizdi. Aynı zamanda bu ailelerle birebir tanışmak da çok güzel bir fırsattı.

İran kadın haklarının önde gelen savunucularından biri olarak tanınıyorsunuz. Sorunlar ve kısıtlamalar göz önüne alındığında İran kadın hakları hareketinin perspektifi sizce nedir?
Kadınlar İslam Cumhuriyeti'nin ilk kurbanları arasındaydı. Uzun zamandır İranlı kadınların gerçekten farklı bir niteliğe sahip olduklarına inanıyorum. 42 yıldır İranlılara ve dünyaya eşi benzeri olmayan cesaretlerini gösteriyorlar. Her zaman gösterilerin ilk sırasında yer alıyorlar ve ilk günden itibaren İran'da cinsiyet ayrımcılığına karşı savaşıyorlar. Ayrıca sürgünde bile aileleri için maddi ya da başka şekillerde temel destek kaynağı olan pek çok İranlı kadın gördüğümü söylemeliyim. İranlı kadınlar gerçekten eşsizdir; çok dirençlidirler. İranlı kadınların durumuna baktığımda, umut dolu bir bakış açım var. İranlı kadınların ülkemizi geri almakta ve ulusal mücadelede kilit rol oynayacağına yürekten inanıyorum.

Geçen yıl İranlı mültecilerin koşullarını yakından görmek için Yunanistan'a gittiniz. Geziniz mülteci topluluğundaki birçok kişi tarafından memnuniyetle karşılandı. Mültecilerin koşulları hakkında ne düşünüyorsunuz ve İran'daki mevcut durum göz önüne alındığında nasıl bir küresel çözüm onlara yardımcı olabilir?
Yurtdışında yaşayan birçok İranlı, mülteci olan İranlı kardeşlerimizin koşulları hakkında pek fazla şey bilmiyor. Bu yüzden sorunlarını yakından görmek için Yunanistan'a gittim. Bu gezide birçok İranlı kardeşimizle tanıştım ve çok şey öğrendim. Yunanistan'a bir ziyaret daha yapmayı planlamıştık ama o gezi koronavirüs nedeniyle iptal edildi. Önerdiğim çözüm İranlılar arası yardımlaşmaydı. Diğer ülkeleri beklememeliyiz. Bu nedenle Yunanistan'da bir hayır kurumu kurduk ve şu anda Yunanistan'daki İranlı mülteci dostlarımıza yardım eden bir psikolog ekibimiz var. Yurttaşlarımızdan bu projeye yardım etmelerini rica ediyorum. Instagram sayfamda bunun için bir bağlantı bulabilirler. Özellikle hazır Nevruz yaklaşırken, bu koşullarda yardım daha önemli olabilir.

Kanserle mücadele zordur ve güçlü bir irade gerektirir. Meme kanseriyle savaştınız ve ardından insanları bu konuda eğitmek için bir hareket başlattınız. Bize bu deneyimden bahseder misiniz?
Hiçbir zaman kamuoyu önünde olan biri olmadım ve sosyal medyada fazla etkin değildim. Bu durum kanser olduğumda değişti. Instagram'a herkese açık olarak katılmamın temel nedeni, memleketimde bu deneyimi yaşamış kadınlarla diyalog başlatmaktı. Onların deneyimlerinden öğrenmek ve benimkini paylaşmak istedim. Tabuları da yıkmak istedim. İranlı kadınlar sırf bu kansere yakalandıkları için ölmemeli. Her ay ev ziyaretleri olmalı ve gerektiğinde hızlıca doktora görünmeliler. Kendi öğrendiklerim hakkında, sahip olduğum ve birçok yurttaşımın sahip olamayabileceği harika tesisler hakkında onlara da bilgi vermek istedim. Bu benim ana hedefimdi ve çok değerli bir deneyimdi.

Size göre gerici rejimin çöküşünün ardından İran'daki kadınların koşullarını şekillendirmeye ne yardımcı olacak? İran'da ve yurtdışında özgürlük isteyen kadınlar geleceğe hazırlanmak için ne yapmalı?
Daha önce de söylediğim gibi, İranlı kadınlar 1979 devriminin ilk kurbanları arasındaydı. Devrimden önce rahmetli Şah, Avrupa'da birkaç ülkede bile kadınların oy kullanması henüz söz konusu değilken İranlı kadınlara oy kullanma gibi haklar vermek için çok şey yapmıştı. Harika bir başarı olarak erkek ve kız çocukları için yasal evlilik yaşını yükselterek çocuk evlilikleriyle mücadele eden Aile Yasası vardı. İslam Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonraki ilk aylarda rejim bu kazanımların çoğunu yok etti. O zamandan beri kadınların mücadele ettiğini gördük ve bugüne kadar hiç durmadılar. Bunun en son örneklerinden biri, İnkılap Caddedi Kızları'yla ilgili ilginç süreç (İran’da zorunlu başörtüsüne karşı 2017-2019 arasındaki protestolar –ed.n.).
Elbette, İranlı kadınlar ancak laik ve özgür bir İran kurulduğunda tüm haklarına sahip olacak. Bu, kocamın 42 yıldır mücadele ettiği bir hedef ve genel olarak ailemin en önemli amacı. Hep birlikte inşa edeceğimiz yarının özgür İran'ında İranlı kadınların çok önemli bir rol oynayacağından ve en iyi kaynaklardan yararlanacağından çok umutluyum.

Başta çalışan ve yaralı çocuklar olmak üzere çocuk hakları çalışmalarında son yılların ilham veren ve aktif kadınları arasında yer aldınız. Bu, bugün İran'da çok önemli bir konu. İran İslam Cumhuriyeti'nin bu sorunları çözmek için net bir planı yok gibi görünürken, bu çocuklara yardım etmek için insan hakları ve uluslararası kaynaklar nasıl kullanılabilir?
İslam Cumhuriyeti'nin İran'a dayattığı en büyük krizlerden biri çocuklar için olumsuz koşullar. Sokaklarda çalışmak ya da yaşamak zorunda kalan binlerce çocuk var. Sokaklar birçok çocuk için normal bir yaşam alanı haline geldi. Ülkemizin hak ettiği şey bu değil. İslam Cumhuriyeti, çocukları umursamadığı için bu sorunu çözemedi. Çocuklara bakmak her hükümetin birinci görevi olmalıdır; ama İran'da bu çocuklar hükümetten, ailelerinden ve yabancılardan zarar görüyor. Bir hükümet halka hitap ettiğini öne sürdüğünde ne kadar dürüst olduğunu görmek veya insanların hayatlarına önem verdiği iddiasını doğrulamak istiyorsanız, en iyi yol çocuklarla olan geçmişini değerlendirmek.
İslam Cumhuriyeti'nin Suriye ve Lübnan'da halkın servetini boşa harcarken İranlı çocuklara aldırış etmemesi gerçekten büyük bir utanç. Ben 10 yıldır bu alanda avukatlık yapıyorum ve şunu söyleyebilirim ki çocukları umursamayan bir hükümet hiçbir zaman etkili bir güç olarak kabul edilmeyecek. Kızım Nur da bu konuda hassas ve İmparatoriçe Farah da her zaman bunu düşünüyor. İranlı çocukların kendileri hakkında ne kadar çok düşündüğümü bilmelerini ve inşa edeceğimiz olağanüstü, özgür ve müreffeh ülkede tüm sorunlarıyla ilgilenileceğini bilmelerini istiyorum.

Independent Türkçe



Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
TT

Sudan, İran’ın Kızıldeniz’de deniz üssü kurma talebini reddetti

İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)
İran, Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırı düzenlemesine yardım ediyor (AFP)

Sudanlı üst düzey istihbarat yetkilisi Ahmed Hasan Muhammed, ülkesinin İran’ın Kızıldeniz kıyısında bir deniz üssü kurma talebini reddettiğini söyledi.

İran’ın bu talebi kabul edilseydi, söz konusu üs, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından birinde deniz trafiğini izlemesine olanak tanıyacaktı.

Şarku’l Avsat’ın Wall Street Journal gazetesinden aktardığına göre Muhammed konuya ilişkin açıklamasında şunları söyledi;

“İran, Sudan ordusuna isyancılara karşı mücadelede kullanılmak üzere silahlı insansız hava araçları (SİHA) sağladı. Tahran, üssü inşa etme izni karşılığında, Sudan’a helikopter taşıyan bir savaş gemisi de dahil olmak üzere gelişmiş silahlar teklif etti. İranlılar üssü istihbarat toplamak için kullanmak istediklerini söyledi. Oraya savaş gemileri de yerleştirmek istediler. Ancak Hartum, İran’ın bu teklifini reddetti.”

Muhammed gazeteye yaptığı açıklamada, “Sudan İran’dan SİHA satın aldı. Çünkü insan kaybını azaltmak ve uluslararası insancıl hukuka saygı göstermek için daha isabetli silahlara ihtiyacımız vardı” diye ekledi.

Kızıldeniz’deki bir deniz üssü, Yemen’deki Husilerin ticari gemilere saldırı başlatmasına yardımcı olurken, Tahran’ın dünyanın en yoğun nakliye hatlarından biri üzerindeki hakimiyetini artırmasına olanak tanıyabilir.

İran destekli Husiler, Kızıldeniz’deki saldırıları Gazze’de savaşan İsrail ve müttefiklerini cezalandırma amacıyla gerçekleştirdiklerini ifade ediyor.

sddeb
Yemen televizyonu tarafından yayınlanan bir görüntüde, Husi saldırısından sonra batan bir İngiliz kargo gemisi görülüyor (EPA)

Sudan’ın, devrilen eski Devlet Başkanı Ömer El Beşir döneminde, İran ve Filistin’deki müttefiki Hamas ile yakın ilişkileri vardı.

Beşir'in 2019 darbesiyle devrilmesinin ardından, ülkenin askeri cuntasının başı olan Orgeneral Abdulfettah el Burhan, uluslararası yaptırımları sona erdirmek amacıyla ABD ile yakınlaşma başlattı.

Ayrıca İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için harekete geçti.

İran’ın deniz üssünü inşa etme talebi, bölge ülkelerinin Sudan’da 10 aydır devam eden iç savaştan faydalanarak, Ortadoğu ile Sahra Altı Afrika ülkeleri arasında stratejik bir kavşak noktası olan ülkede yer edinmeye çalıştıklarını gösteriyor.

Burhan liderliğindeki Sudan ordusu, Nisan ortasından bu yana Orgeneral Muhamed Hamdan Daklu (Hamideti) liderliğindeki paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri ile savaşıyor.

Çatışma on binlerce insanın ölümüne, milyonlarca Sudanlının yerinden edilmesine ve dünyanın en kötü insani krizlerinden birine neden oldu.

Çatışmaları takip eden bölge yetkilileri ve analistlere göre, Sudan’ın İran’dan aldığı SİHA’lar, Hızlı Destek Kuvvetleri nedeniyle ordunun uğradığı kayıpların ardından, Burhan’ın bir miktar başarı elde etmesine yardımcı oldu.

Son haftalarda hükümet, Hartum ve Omdurman’daki önemli bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirdi.

ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, hem Sudan ordusunu, hem de Hızlı Destek Kuvvetleri’ni savaş suçu işlemekle suçladı.

Washington ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Sudan’ın batısındaki Darfur bölgesinde cinayet, tecavüz ve etnik temizlik de dahil olmak üzere insanlığa karşı suçlar işlemekle itham etti.

Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri, Sudan ordusunu, sivillerin yerleşimleri havadan hedef almak ve Sudanlı sivilleri çaresizce ihtiyaç duydukları insani yardımdan mahrum bırakmakla eleştirdi.

BM kuruluşları ayrıca Hızlı Destek Kuvvetleri’ni, Darfur’da etnik amaçlı saldırılar da dahil olmak üzere zulüm yapmakla suçladı.

Çatışmanın tarafları olan Sudan ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri, ABD ve BM’nin suçlamalarını reddetti.

ABD Şubat ayında yaptığı açıklamada, İran’ın Sudan ordusuna silah sevkiyatıyla ilgili endişelerini dile getirdi.

ABD’nin Hartum Büyükelçisi John Godfrey, İran’ın Hartum’a yardım ettiğine ilişkin haberlerin ‘son derece rahatsız edici’ olduğunu söyledi.