Filistinlilerden Washington’dan müdahale talebi

Avrupa Birliği bölgeye heyetler gönderirken Filistinli gruplar ise İsrail'e tepki gösteriyor.

Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan ailelerinin tehcirinin durdurulması isteniyor
Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan ailelerinin tehcirinin durdurulması isteniyor
TT

Filistinlilerden Washington’dan müdahale talebi

Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan ailelerinin tehcirinin durdurulması isteniyor
Şeyh Cerrah mahallesinde yaşayan ailelerinin tehcirinin durdurulması isteniyor

Filistin Devlet Başkanlığı Sözcüsü Nebil Ebu Rudeyne, Kudüs'teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde yaşayan ailelerin tehciri de dahil olmak üzere İsrail'in Filistinlilere yönelik devam eden saldırılarını kınadı. Söz konusu saldırıların kimseye barış ve istikrar getirmeyeceğini belirten Rudeyne, tüm bunların uluslararası toplum tarafından desteklenen iki devletli çözüm fikrini yok etmeyi, uluslararası meşruiyete dayalı müzakereler yoluyla barışa ulaşma şansını ortadan kaldırmayı hedeflediğini vurguladı.
Sözcü Rudeyne; Silvan'da yer alan el-Bostan Mahallesi’nde Filistinlilere ait 100 evin yıkılması, Kudüs dahilindeki Şeyh Cerrah, Kefer Akab’daki el-Matar mahalleleri, el-Halil’deki el-Beka, Mesafer Yatta’daki el-Uyun el-Beyda bölgelerindeki onlarca Filistinlinin evlerine el konması yönünde İsrail işgal mahkemelerinden çıkan kararları doğrultusunda gerçekleşen saldırılara tepki gösterdi. Nitekim bu kararlar arasında Ürdün Vadisi’nde yer alan en-Nuveya köyü yakınlarındaki el-Harabiş topluluğunun tahribi, vatandaşların Ramallah'ın kuzeybatısındaki Ras Karkar köyündeki arazilerinin yok edilmesi, Nablus'un güneyindeki Calud köyünde onlarca zeytin ağacının sökülmesi gibi kararlar da yer alıyor.
Rudeyne konuya dair şunları söyledi:
“İsrail'in evleri yıkma ve yerleşimci faaliyetlerini sürdürme politikası, Filistin-İsrail ihtilafını uluslararası meşruiyet kararları temelinde çözme yönündeki her türlü uluslararası çabayı boşa çıkarmayı hedefleyen tek taraflı önlemlerdir.”
Rudeyne ayrıca tek taraflı adımlara karşı gelerek iki devletli çözümü desteklediğini bildiren Orta Doğu Dörtlüsü, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve ABD yönetimini tüm uluslararası meşruiyet kararlarını ve uluslararası hukuku ihlal eden bu ciddi ihlalleri durdurması yönünde İsrail hükümetine baskı uygulamaya çağırdı.
Filistinliler, İsrail'in Filistinli aileleri Şeyh Cerrah’tan tahliye etme kararının ardından mahalleyi kurtarma yönünde resmi bir kampanya başlattı. “Şeyh_Cerrah’ı_kurtarın” hashtagi, Filistin ve Ürdün'deki sosyal medya kullanıcıları arasında gündem oldu.
İsrail’in uzun vadede yaklaşık 500 Filistinliyi tehdit eden söz konusu kararı 12 aileyi kapsıyor. Kudüs İşleri Bakanı Fadi el-Hedmi, Avrupa Birliği (AB) Filistin Temsilcisi Sven Kuhn von Burgsdorff’a yazdığı mektupta, İsrail mahkemelerinin insanları evlerinden çıkarmaya karar vermesi ardından Şeyh Jarrah'daki birçok Filistinli ailenin tahliye riskiyle karşı karşıya olduğu uyarısında bulundu. Bununla birlikte uluslararası toplumu, Filistinlilerin Şeyh Cerrah ve Silvan'daki evlerinden sürülmelerini durdurma yönünde derhal ve acilen müdahale etmeye çağırdı.
Diğer yandan AB de İsrail'in Filistinli aileleri evlerinden tahliye etme kararından duyduğu endişeyi dile getirdi. Tahliye kararlarının daha fazla Filistinli aileyi tahliye riskiyle karşı karşıya bırakan endişe verici bir adım olduğunu söyleyen Burgsdorff, bu konunun peşini bırakmayacağına, gelişmeleri yakından takip edeceğine söz verdi.
Diplomatik bir heyet, çarşamba günü Kudüs'teki Şeyh Jarrah Mahallesi’ni ziyaret etti. Uluslararası kuruluşların, konsoloslukların ve Avrupa misyonları temsilcilerinin de yer aldığı heyet, Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki durumun ciddiyeti hakkında bilgi aldı, aileleri dinledi.
İsrail Merkez Mahkemesi; İskafi, el-Kerd, el-Cauni ve el-Kasım mahallelerindeki ailelere, tahliyenin uygulanması kapsamında mayıs ayı başlarına kadar, ed-Davudi, Hamad, ed-Dicani ailelerine ise ağustos ayına kadar mühlet vermişti.
Şeyh Cerrah’taki Kerem el-Cauni Mahallesi sakinleri, İnşaat ve Kalkınma Bakanlığı tarafından temsil edilen Ürdün hükümetinin mültecilere yardım ajansı ile arasında imzalanan Şeyh Cerrah Mahallesi’nde 28 mülteci aileye, yardım kartlarından vazgeçmeleri karşılığında barınma sağlanması yönündeki anlaşma kapsamında 1956’dan bu yana buradaki evlerinde yaşıyor. Söz konusu anlaşma şartlarından biri de mülkün üç yıl ardından konut için emanet edilmesi şartıyla sembolik bir kira ödenmesiydi. Ancak bu şart gerçekleşmedi. Kudüs'ün işgalinden sonra Şeyh Cerrah sakinlerinin peşine düşen yerleşimci kurumları, ‘toprağın mülkiyeti’ bahanesiyle ailelerden evlerini boşaltmalarını talep etti.
Diğer yandan İslami Cihad Hareketi de işgal yetkilileri tarafından Şeyh Cerrah'da işlenen yıkım eylemlerinin Filistin halkına yönelik bir saldırı olduğu uyarısında bulundu. Hareket tarafından yapılan açıklamada, İsrail işgalinin bu saldırganlığın bedelini ödeyeceği, Kudüs'te tutuşturduğu ateş topunun kendilerini vuracağı bildirildi.
Filistinliler, İsrail'in yıkım tehdidinin Kudüs'te Filistinlilere ait olan ve 140 bin Kudüslünün barındığı 20 bin evi tehdit ettiğini belirtiyor. Nitekim İsrail, söz konusu ailelerin evlerini ellerinden almak istiyor.



İktidar koridorları ve arzulanan barış

İktidar koridorları ve arzulanan barış
TT

İktidar koridorları ve arzulanan barış

İktidar koridorları ve arzulanan barış

Ahmet Mahir

89 yaşındaki Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, uzun yıllardır yoldaşı olan Hüseyin eş-Şeyh'i halefi olarak seçerek rejimin istikrarını korumaya büyük önem veriyor. Abbas böylece Filistin'deki iç bölünmeleri yönetebilecek, İsrail ile ABD'nin artan dış baskılarına etkili bir şekilde yanıt verebilecek bir liderlik yapısı oluşturmayı amaçlıyor.

Ancak Şeyh'in Filistin Ulusal Otoritesi Başkan Yardımcısı olarak atanmasının, bir gün uzun zamandır arzulanan devleti ve ulusal egemenliği sağlayacak pragmatik Filistin liderliğine doğru gerçek bir geçişin işareti olup olmadığı sorusu hâlâ ortada duruyor.

Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) başkan yardımcılığına da atanan Şeyh'in en önemli önceliklerinden biri, işgal altındaki Batı Şeria'da Hamas'a yönelik her türlü destek ifadesine karşı katı bir sıfır tolerans politikası uygulamak olabilir. Ayrıca, İsrail'in Batı Şeria'daki yerleşim birimlerini genişletmenin yanı sıra, Gazze Şeridi'ni bölgelere ayırma ve bazılarında süresiz kalma konusundaki ısrarının dayattığı önemli meydan okumalara rağmen, İsrail savaşının sona ermesinin ardından Filistin Otoritesi'nin Gazze Şeridi'ne kısmen veya tamamen geri dönmesine yönelik olası bir çerçevenin müzakere edilmesiyle görevlendirileceği de tahmin ediliyor.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı habere göre 64 yaşındaki ve Fetih hareketinin kıdemli liderlerinden biri olan Şeyh’in karşı karşıya olduğu gerçek sınav sadece İsrail işgaline karşı koymakta değil, aynı zamanda, Filistin Otoritesi'nin popülaritesindeki önemli düşüşün üstesinden gelmekte gizli olabilir. Başarılı olmak için gerçek halk desteğini kazanması ve FKÖ içindeki diğer Filistinli fraksiyonların onayını almanın bir yolunu bulması gerekiyor. Eğer İsrail suikastlarından sağ kurtulurlarsa, Hamas'ın yurtdışındaki lider kadrosu ile müzakere etmek gibi zorlu görevinden ise bahsetmiyoruz bile.

Fetih hareketinin deneyimli liderlerinden Şeyh'in karşı karşıya olduğu gerçek zorluk, yalnızca İsrail işgaline karşı koymakta değil, aynı zamanda Filistin Otoritesi'nin popülaritesindeki önemli düşüşün üstesinden gelmekte gizli olabilir

Şeyh’in ataması, Filistin toplumunun, özellikle de işgal altındaki Batı Şeria'daki bazı kesimleri tarafından, eski güç yapılarına dayanan siyasi çerçeveyi sağlamlaştırma girişimi olarak görülüyor. Bölgeye yaptığım sık ziyaretlerde, bu kesimlere Filistin liderliğinin ihtiyaçlarını karşılayamaması konusunda yaygın bir hoşnutsuzluk ve hayal kırıklığı duygusunun hakim olduğunu bizzat gözlemledim. Kendileri ile yaptığım görüşmelerde Filistin Otoritesi'nin eski üst düzey yetkilileri de bunu doğruladı. Onlara göre eski muhafızlar, Filistin Otoritesi’nin bölgesel ve küresel değişimlere uyum sağlama kapasitesini ciddi şekilde engelliyor, hatta gerçek reformların yapılmasını bile engelliyorlar. Bu muhalif akıma göre, Filistin Otoritesi, İsrail saldırganlığı gerçekliğiyle mücadele etmekten ve Gazze'de devam eden soykırımı durdurmaktan aciz.

Filistin kolektif hafızasının bir parçası

Şeyh, 1948’deki Nekbe sırasında zorla yerlerinden edilen Filistinli bir ailenin çocuğu olarak 1960 yılında Ramallah'ta doğdu. Bu durum, muhaliflerinin onun Filistin davasına olan sadakati konusundaki şüphelerini ortadan kaldırabilir. Zira çocukluğu ve gençliği onu Filistin'in daha geniş kaybetme, yerinden olma ve direnme anlatısına bağlıyor. Böylece Filistin toplumsal hafızasının bir parçası haline geliyor.

Taraftarlarının gözünde Şeyh, Filistin'in hakları ve tanınması için verilen süregelen mücadeleyi temsil ediyor. Hele ki henüz 18 yaşındayken İsrail tarafından hapse atıldığı ve 1978-1988 yılları arasında 10 yılını cezaevinde geçirdiği göz önüne alındığında.

Cezaevindeyken İbraniceyi öğrendi ve bu dili akıcı bir şekilde konuşur hale geldi; bu beceri daha sonra İsrail ile müzakerelerdeki rolünü güçlendirdi.

Bu ortak acı tarih, hayal kırıklıklarının ve iç bölünmelerin damga vurduğu bir ortamda birleştirici bir etken ve siyasi güç kaynağı olabilir.

2007'den bu yana işgal altındaki topraklarda İsrail ile güvenlik konularında baş koordinatör olarak üstlendiği resmi görevi, muhalifleri tarafından onun atanmasında olumsuz bir nokta olarak görülebilir. Ancak siyasi açıdan onun en güçlü silahı ve eşsiz gücü olabilir. Bunun nedeni, Sivil İşler Genel Otoritesi Başkanı olarak İsrail ile müzakerelerde sahip olduğu kapsamlı deneyimin, güvenlik dinamikleri ile doğrudan ve dolaylı müzakere kanalları konusunda derin bilgi sahibi olduğunu göstermesi.

Abbas'ın 2022 yılında onu FKÖ Yürütme Komitesi Genel Sekreteri ve Müzakere Dairesi Başkanı olarak ataması da şaşırtıcı değil. Dolayısıyla İsrail ile güvenlik koordinasyonu ve müzakerelerden sorumlu başlıca isim olması, onun Filistin Devlet Başkanı nezdinde nüfuzunu ve kazandığı güveni artırıyor.

sdfgthy
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve yeni atanan yardımcısı Hüseyin Şeyh, 26 Nisan'da Ramallah'ta düzenlenen FKÖ Yürütme Komitesi toplantısının başlangıcında (AFP)

Şeyh'in karşı karşıya olduğu bir diğer büyük zorluk ise İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun kendisi. Netanyahu birkaç gün önce Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'u, kendi deyimiyle “ülkemizin kalbinde İsrail Devleti'ni yıkmayı amaçlayan bir Filistin devleti kurulması” fikrini destekleyerek “büyük bir hata” yapmakla eleştirmişti. Oysa Netanyahu, Filistin Otoritesi'nin 1993 Oslo Anlaşması'ndan bu yana, İsrail'in 1967'de işgal ettiği topraklarda, BM’nin 1947’deki Taksim Planı’nda yer alan topraklardan daha küçük bir alanda bir Filistin devletinin kurulması yoluyla çatışmaya siyasi ve barışçıl bir çözüm bulunmasını desteklediğini gayet iyi biliyor.

Geçtiğimiz yıl kendisi ile bir röportaj yaptığım ve İsrail ile birlikte bir Filistin devletinin kurulması ve Filistin Otoritesi ile müzakerelere verdiği destekle bilinen selefi Ehud Olmert'in aksine, Netanyahu ve aşırı sağcı ideolojisi, Şeyh’in siyasi güçlenme arayışının önündeki en büyük engel olabilir. Şeyh, İsrail'in en uzun süre görevde kalan ve 17 yılı aşkın iktidarı boyunca Filistin Ulusal Otoritesi Başkanı ile tek bir görüşme bile yapmayan bir Başbakan ile müzakereleri nasıl yeniden başlatabilir?