ABD, DEAŞ yeniden ortaya çıkmasın diye Suriye’de kalmaya devam edecek

Suriye’deki ABD’li askeri yetkililer, Fırat Nehri’nin doğusunda SDG’nin desteklendiğini doğruladılar

Suriye'nin kuzeydoğusunda yanından geçen bir ABD askeri devriyesine bakan Suriyeli bir çocuk (AFP)
Suriye'nin kuzeydoğusunda yanından geçen bir ABD askeri devriyesine bakan Suriyeli bir çocuk (AFP)
TT

ABD, DEAŞ yeniden ortaya çıkmasın diye Suriye’de kalmaya devam edecek

Suriye'nin kuzeydoğusunda yanından geçen bir ABD askeri devriyesine bakan Suriyeli bir çocuk (AFP)
Suriye'nin kuzeydoğusunda yanından geçen bir ABD askeri devriyesine bakan Suriyeli bir çocuk (AFP)

ABD’li yetkililer, Amerikan askerlerinin DEAŞ'la mücadele etmek ve Fırat Nehri’nin doğusunda terör örgütüyle savaşan yerel güçlere destek olmak için Suriye’nin kuzeydoğusunda kalmaya devam edeceklerini açıkladılar.
Bazı askeri yetkililer, ABD güçlerinin Suriye’den ayrılmayacağını ve ülkeyi yakın bir zamanda terk edeceklerine dair herhangi bir işaret olmadığını söylediler. Bu durum, kimileri tarafından ABD'nin Suriye dosyasıyla gerçekleştirmek istediği siyasi süreçlere ve DEAŞ'la mücadelenin yanı sıra DEAŞ’lıların kaldıkları hapishaneleri ve DEAŞ’lıların ailelerini barındıran kampları denetlemek için sahada en çok çabayı gösteren Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) destek olarak görülüyor.
Defence One isimli savunma haberleri sitesinin yayımladığı bir analiz, Suriye'de Amerikan ve Rus güçleri arasındaki askeri etkileşim ve saha koordinasyonunda azalma olduğunu ve Suriye'deki bazı bölgelerin DEAŞ terör örgütünün yeniden ortaya çıkma riski doğurabileceğini ortaya koydu. Ancak Suriye ve Irak’taki geniş toprakları ve bölgeleri kontrol ettiği zamanki kadar güçlü olmayacağı belirtildi. Ayrıca ABD ordusu, sadece askerlerini güvende tutmak ve Rus ordusuyla sürtüşmelerin yaşanmaması için değil, aynı zamanda ABD ile çalışan SDG unsurlarının DEAŞ ile mücadeleye odaklanmalarını sağlamak için de rutin olarak resmi kanalları kullanıyor.
ABD ordusu, Suriye köylerinden ve kırsal kasabalarından birinde bölge sakinleri tarafından reddedilme ve kınama ile karşı karşıya kalırken bu köy veya kasabaların çocukları tarafından bazen taş, bazen de ‘meyve’ yağmuruna tutulurlar. Bölge sakinlerinin bu tutumu, ABD güçlerinin orayı terk etmelerini ve oradan çıkmalarını isteyen üstü kapalı ‘siyasi mesajlar’ olabilir. Birçok kişi, ABD’nin buradaki askeri varlığını, Rusya ve İran’ın bölgedeki nüfuzuna karşı stratejik bir denge olarak görüyor ve diğer bölgesel güçlerin Suriye'de nüfuz kazanmak için yaptıkları jeopolitik manevralar nedeniyle önemli olduğunu düşünüyorlar.
DEAŞ’ın kalıntılarının varlığına ve özellikle el-Badiye (Suriye Çölü) gibi düzenlemeye tabi olmayan bölgelerde, ülke içinde halen aktif olmalarına rağmen, bu bölgeler üzerinde yeniden kontrol sağlama yeteneklerinden yoksunlar. ABD’li üst düzey askeri yetkililer, DEAŞ kalıntılarını, düşük düzeyli bir asiler grubu olarak nitelendirirken grubun daha önce İngiltere büyüklüğünde bir alanı kontrol eden uluslararası bir terörist grup olmaktan ziyade bir suç çetesine benzediğini düşünüyorlar.
ABD liderliğindeki Irak ve Suriye misyonunun komutanı Korgeneral Paul Calvert yaptığı bir açıklamada, Amerikan askerlerinin yakın bir tarihte evlerine dönmeyeceklerini söyledi. DEAŞ’ın halen ABD askerlerinin bulunmadığı alanlar olan el-Badiye’de eğitim kampları ve diğer altyapılar kurabildiğini söyleyen Korgeneral Calvert, örgütün aynı zamanda yüksek profilli eylemler gerçekleştirebildiğini belirtti.
Korgeneral Calvert açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bence DEAŞ’ın şuan için ortaya çıkma ihtimali çok düşük, ancak El-Badiye’de çok fazla baskıya maruz kalmadıklarından bu potansiyel her zaman var. Suriye'de büyük bir karmaşa söz konusu. Burası belki de 33 yıllık hizmet hayatımda gördüğüm en karmaşık ortamlardan biri.”
Askeri yetkililer, danışmanların, SDG tarafından yönetilen ve binlerce DEAŞ’lının kaldığı geçici hapishanelerin desteklenmesine yardımcı olmak da dahil olmak üzere ‘ABD’nin parasını’ kullanarak yerel istikrarı teşvik etmeye ve DEAŞ’ın yeniden ortaya çıkmasını önlemeye yönelik adımların atıldığını söyledikleri bir zamanda, Suriye'deki tek görevlerinin DEAŞ'ın kalıcı olarak yenilgiye uğratılması olduğu konusunda ısrar ediyorlar. SDG aynı zamanda DEAŞ’lıların ailelerinden 65 bin kadın ve çocuğun kaldığı El Hol Kampı’ndaki insani kriz ve güvenlik kriziyle boğuşuyor.
ABD liderliğindeki DEAŞ’la Mücadele Koalisyonu’nun (DMUK) Strateji Komutan Yardımcısı Tümgeneral Kevin Copsey, “SDG’yi DEAŞ’la mücadelede ne kadar destekleyebilirsek, rejimin, Rusya’nın veya kuzeyde Türkiye’nin eylemlerine karşı kendilerini daha az güçsüz veya dikkatleri dağılmış hissedecekler. El Hol Kampı’nda kalanlarla ilgilenmeye devam edebilmelerini sağlamak için buradayız. Çünkü bunların hepsini yapabilmeleri için çok sınırlı güçleri var” diyerek, DMUK güçlerinin misyonlarının bir kısmının SDG'yi desteklemek olduğunu teyit etti.
Öte yandan ABD’de basınında yer alan haberlerde, Başkan Joe Biden'ın, Beyaz Saray'daki Yönetim Ofisi’ne (EOP) askeri güç kullanma yetkisi verecek terörle savaş dönemi izinlerini iptal etmeyi düşündüğü bilgisi yer aldı.
Bu haber, ABD Kongresi'ndeki temsilcilerin, Biden yönetimine ABD’nin Suriye'deki askeri varlığı da dahil olmak üzere yönetimin tüm askeri güç kullanma yetkilerini gözden geçirmeye iten bir baskı uyguladıkları bir dönemde basında yer aldı.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi, yeni terör tehditler çerçevesinde söz konusu askeri gözden geçirmeye öncülük ederken geçmiş stratejileri inceliyor. Böylece askeri güç kullanımına ilişkin geçici yönelimlerin geliştirilmesi amaçlanıyor. Bunun yanı sıra Başkanın incelemesinden doğabilecek siyasi değişiklikler hakkında son sözü sahadaki değişkenler ve olaylar söyleyecektir. ABD Kongresi de kararın alınmasında rol oynayabilir.



Kürt liderler: Suriye hükümeti ile özerk yönetim arasındaki müzakereler devam ediyor

Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)
Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)
TT

Kürt liderler: Suriye hükümeti ile özerk yönetim arasındaki müzakereler devam ediyor

Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)
Suriye ve Ürdün dışişleri bakanları cumartesi günü Amman'da ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile bir araya geldi. (Şam'daki ABD Büyükelçiliği’nin X hesabı)

Suriye hükümeti ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasındaki müzakerelerin çöktüğünü reddeden Kürt liderler, egemenlik ve ulusal konularda mevcut mutabakatların varlığını vurgulayarak, Esed rejiminin yıkılmasından bu yana ilk kez geçtiğimiz haziran ayı başında ve bu ayın 9'unda gerçekleştirilen doğrudan görüşmelerin ardından farklılıkların ve çözüm bekleyen konuların aşılması için diyalog ve görüşmelerin yoğunlaştırılması çağrısında bulundu.

Bu açıklamalar, ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi arasında cumartesi günü Ürdün'ün başkenti Amman'da yapılan görüşmenin ardından geldi. İki taraf entegrasyon sürecini, Suriye'deki mevcut durumu ve sükûnet ve istikrarın yeniden tesis edilmesi için tüm tarafların acil adımlar atması gerektiğini ele aldı. Kürt kaynaklar, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani'nin de toplantıya katılacağını öne sürdü.

ABD'nin Şam Büyükelçiliği X hesabından yaptığı açıklamada, ABD'nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack'ın Mazlum Abdi ile Suriye'deki gelişmeleri ve ülkede sükûnet ve istikrarın yeniden tesis edilmesinin yollarını görüştüğünü duyurdu.

Büyükelçilikten yapılan açıklamaya göre Barrack ve SDG lideri, kimseyi dışlamayan birleşik bir Suriye devletine entegre olmak için atılacak pratik adımları ele aldı ve her iki taraf da ‘birlik zamanının geldiği’ konusunda mutabık kaldı.

xcdvfghyj
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi'nin Suriye hükümetiyle diyalog heyeti başkanı Fevze Yusuf (Şarku’l Avsat)

Şam'da yetkililerle müzakerelerde bulunan Özerk Yönetim heyetinin başkanı Fevze Yusuf Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, “Uluslararası arabulucular ve Suriye hükümeti bizden taviz vermemizi istiyor. Ancak bölgelerimizdeki bileşenlere tek bir dil, tek bir bayrak ya da tek bir kültür dayatılmasına izin vermeyeceğiz. Biz bileşenler olarak tüm halkların ve mezheplerin haklarını garanti altına alan çoğulcu ve ademi merkeziyetçi bir Suriye inşa etmeye hazırız” ifadelerini kullandı.

Kurulduğu 2014 yılından bu yana özerk yönetimi yöneten en önemli siyasi partilerden biri olan Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) Eş Başkanı, hükümetin vizyonunun özerk yönetimin kurumlarını feshetmek ve siyasi niteliğini iptal etmek üzerine kurulu olduğunu açıkladı. Fevze Yusuf, “Özerk yönetim anlaşmanın uygulanmasının önünde bir engel değil, aksine devleti güçlendirecek ve bütünleştirecek güçlü bir dayanak” dedi.

vfgthy
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi tarafından Haseke şehrinin girişine yapılan tasarım (Şarku’l Avsat)

Fevze Yusuf, ‘entegrasyon süreci’ kavramına odaklanan ikinci bir ihtilaf noktasına işaret ederek şunları söyledi: “Her iki tarafın da entegrasyon konusunda farklı bir anlayışı var. Bu noktada, toplantı ve diyalogla bu hususun ele alınması ve anlaşmanın geri kalan hükümlerinin açıklanması gerekiyor.”

10 Mart anlaşması SDG'nin ve sivil kurumlarının bu yılın sonuna kadar Suriye ordusuna ve devlet birimlerine entegre edilmesini öngörüyor. Anlaşma, Irak ve Türkiye ile tüm sınır kapılarının ve Kamışlı Uluslararası Havaalanı'nın yanı sıra kuzeydoğudaki petrol sahaları ve elektrik santralinin hükümetin kontrolüne geçmesini amaçlıyor, ancak bu yerler halen SDG tarafından yönetiliyor.

Fevze Yusuf, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bölgesinin bileşenlerinin ‘farklı dilleri, kültürleri ve kimlikleriyle geleceğin Suriye'sine katılacaklarını’ belirtti. “Anayasal haklarımızı alamazsak bize dayatılan hiçbir koşulu kabul etmeyeceğiz” diyen Fevze Yusuf, Suveyda vilayetinde ve ülkenin güneyinde kötüleşen durumdan hükümeti sorumlu tuttu ve bunun nedenini ‘merkeziyetçi zihniyete’ bağladı.

ABD ve Fransa'nın çabalarına rağmen Suriye Cumhurbaşkanı'nın SDG lideri ile yaptığı anlaşmanın uygulanmasındaki gecikmeyle ilgili olarak Kürt lider, geçiş hükümetinin önceki anlaşmalara uymamasının iki taraf arasında bir anlaşmazlık noktası olduğunu vurguladı. Fevze Yusuf, “10 Mart anlaşması anayasa taslağında yer almayan hükümler içeriyordu ki bu da hükümetin özerk yönetim ve askeri güçleriyle ilgili niyetleri konusunda ciddi şüpheler uyandırıyor” dedi.

Mazlum Abdi bu ayın 14'ünde bir Alman gazetesine verdiği röportajda, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile varılan anlaşmanın uygulanması halinde güçlerinin silah bırakmasına gerek kalmayacağını ifade etti ve mart ayında varılan anlaşmanın tamamına bağlı olduklarını yineledi. Abdi, “Anlaşmanın şartlarının uygulanmasının SDG'yi Suriye ordusunun bir parçası haline getireceğine inanıyoruz. Bu nedenle şimdi ya da gelecekte silahsızlandırılmamıza gerek yok” ifadelerini kullandı.

sdfrgty
Özerk Yönetim Dış İlişkiler Başkanı İlham Ahmed (Şarku’l Avsat)

Özerk Yönetim Dış İlişkiler Başkanı İlham Ahmed ise hükümet ile SDG arasındaki müzakerelerin çöktüğü iddialarını yalanlayarak, ulusal konularda mevcut mutabakatların bulunduğunu, farklılıkların giderilmesi için toplantı ve diyalogların yoğunlaştırılması gerektiğini ifade etti.

Özerk yönetim bölgelerindeki askeri kurumların ve sivil yönetim yapılarının entegrasyonunun müzakerelerin önündeki en zor konulardan biri olduğunu belirten Ahmed şunları söyledi: “Müzakereler çökmedi. Suriyeliler yıllardır birbirleriyle diyalog kurmadıkları için bazı toplantılarda anlaşmazlıklar ve yanlış anlamalar olması normal.”

İlham Ahmed, Suriye güvenli bir ortama kavuşana kadar bu görüşmelerin devam etmesi çağrısında bulundu. Ahmed, 9 Temmuz'da Şam'da yapılan ve hükümet bakanları, yönetim yetkilileri ve SDG liderinin katıldığı toplantıya ilişkin olarak şu ifadeleri kullandı: “Yetkililer olumlu göstergeler ve her iki tarafta da gerçek bir istek gördüklerini söyledi. Toprak bütünlüğü ve devletin birliği gibi genel ulusal konularda görüş birliği var. Bunlar ortak zemin olarak kabul edilebilecek temel noktalar.”

Ahmed, özerk yönetimin devlet çerçevesi dışında alternatif askeri ve idari yapılar oluşturduğu yönündeki suçlamaları şiddetle reddederek, “Yerel yönetişim bağlamında adem-i merkeziyetçilik terimi bir arada yaşama durumunu ifade eder. Başka bir deyişle, bu bir yerel yönetişim biçimidir” dedi.