İran-Çin stratejik iş birliği anlaşmasına Tahran’dan çelişkili tepkiler

Vang Yi ve Ali Laricani, geçen cumartesi günü Tahran’da İran ile Çin arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanmasının ardından bir araya geldi (Tesnim)
Vang Yi ve Ali Laricani, geçen cumartesi günü Tahran’da İran ile Çin arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanmasının ardından bir araya geldi (Tesnim)
TT

İran-Çin stratejik iş birliği anlaşmasına Tahran’dan çelişkili tepkiler

Vang Yi ve Ali Laricani, geçen cumartesi günü Tahran’da İran ile Çin arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanmasının ardından bir araya geldi (Tesnim)
Vang Yi ve Ali Laricani, geçen cumartesi günü Tahran’da İran ile Çin arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanmasının ardından bir araya geldi (Tesnim)

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve rejim lideri “Rehber” Ali Hamaney arasındaki bir uzlaşı ortasında Pekin ve Tahran tarafından çeyrek asırlık bir ‘stratejik’ iş birliği anlaşmasının imzalanması, metnin ayrıntılarının açıklanmaması nedeniyle İran caddelerinde farklı sorulara neden oldu. Anlaşma mevcut süreçte herhangi bir düzenleme içermeksizin, bir ‘çerçeve’ ve ‘program’ olarak nitelendirildi.
Konuyla ilgilenen İranlı yetkililer, 28 Mart’ta sosyal medya organlarına hâkim olan bir eleştiri dalgası ortasında İran caddelerinin anlaşma maddelerinin gizli tutulması hususundaki endişelerini yatıştırmaya çalıştı.
Belgede ekonomik alanın yanı sıra ikili, bölgesel ve uluslararası açıdan siyasi, savunma ve güvenlik alanları ile iş birliğine yönelik bir eylem haritası yer alıyor. Nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesinden birkaç gün sonra Ocak 2016’da rejim lideri Hamaney ile yaptığı görüşmede Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından ilk kez Tahran’a sunulmuş bir Çin girişimi, haritanın çekirdeğini oluşturuyor.
O günden bu yana Hamaney’e yakın muhafazakâr çevreler, ilişkilerin normalleşmesi ve batıya açıklık çağrısının aksine, doğuya gitme stratejisini (Moskova ve Pekin ile ittifak) benimseme konusunda yıllardır ısrarda bulunuyor. Hamaney, o dönemde “İran, hükümet ve halk olarak her zaman olduğu gibi, Çin gibi güvenilir, bağımsız ülkelerle ilişkilerini genişletmeye çalışıyor” demişti. Çin- İran projesinin ‘kesinlikle akıllıca’ olduğuna inanan Hamaney, bu durumu ‘kapsamlı bir stratejik ortaklık’ olarak nitelendirdi.

Beş yıllık müzakere
Geçen 5 yıl içerisinde İranlı ve Çinli yetkililer, İran’daki Çin yatırımları aracılığıyla milyarlarca doların akışının önünü açan bir ekonomik ve güvenlik ortaklığı anlaşması imzalamak için istişarelerde bulundu. Medya organları, bu dolar akışının değerini 400 milyar dolar olarak tahmin ediyor. Anlaşma, askeri alanda iş birliğinin genişletilmesine, silah araştırma ve geliştirme faaliyetlerine, istihbarat iş birliğine ve uluslararası kuruluşlar alanında iş birliğine kapı açıyor.
Geçtiğimiz günlerde İran medya organları, anlaşma metninin 3 ekinin bazı detaylarını yayınladı. İlk ekte Çin’in, İran petrolünün önemli bir ithalatçısı olduğu belirtiliyor. Buna karşılık İran, Çinli şirketlerin İran petrol sektöründeki yatırımlarını hesaba katacağını taahhüt ediyor. Bu da Çin’in uluslararası petrol fiyatlarından daha ucuz petrol alacağı anlamına geliyor.
Üç belge, İranlı yetkililerin İran’da daha büyük ve daha aktif bir Çin varlığına sahip olma arzusuna, ulaşım yollarının, limanların ve serbest ticaret bölgelerinin ve petrokimya, petrol ve gaz sahalarının yanı sıra fabrika ve metroların kurulmasına dikkati çekiyor.
İran hükümeti sözcüsü Said Hatipzade, iş birliği belgesinin ‘"iki ülke arasındaki iş birliği yolunu sürdürmek için bir yol haritası’ olduğunu söyledi. Hatipzade ayrıca, anlaşmanın ‘stratejik katılımı günlük dalgalanmalardan izole etme’ konusunda ortak bir anlayışa ulaşması sonucunda gerçekleştiğini belirtti. İranlı Öğrenciler Haber Ajansı'na (ISNA) göre sözcü, “Bu daha fazla yakınlaşmaya yol açacak” dedi.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, geçen cumartesi günü Çin’in ‘zor zamanların dostu’ olduğunu dile getirdi. Ancak İran Meclisi Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, anlaşma ve ‘üretimin büyümesi ve İran’ın iç kesimlerinin enerjisine güvenilmesi’ çağrısında bulunan Hamaney’in açıklaması arasında bağlantı kurmaya çalıştı. Twitter üzerinden açıklama yapan Kalibaf, “Anlaşmanın imzalanması, dış politikada ekonomi merkezli dengeli bir yaklaşıma ulaşmak için, Asya ve Orta Asya’ya yönelme stratejisi çerçevesinde gücün büyümesinde önemli bir unsurdur” dedi. Yetkili, “Bugüne kadar birçok fırsat kaçırıldı ve şimdi stratejik belgenin stratejik ortaklığa dönüştürülmesi, İran halkı açısından ekonomik faydaları gerçekleştirmek için sarsılmaz bir kararlılık gerektiriyor” ifadelerini kullandı.
Ocak 2016’da Çin ve İran arasında uzun vadeli bir stratejik ortaklık anlaşması imzalamak için yapılan anlaşmalarda Ali Hamaney’in danışmanı Ali Laricani idi.
Eski meclis başkanları da olan Laricani’nin danışmanlarından Mansur Hakikatpur, yaptığı açıklamada anlaşmanın ayrıntılarının sır olmadığını söyledi. Hakikatpur, İran rejim liderinin ‘ABD- Avrupa yaptırımlarının tabutundaki çivi’ olarak tanımladığı bu belgenin mimarı olduğunu vurguladı.
Hakikatpur, “Çinliler, ABD’lilerin tedbirlerinden dolayı ayrıntıları ifşa etmememizi istedi” dedi. Basra Körfezi’ndeki adaları Çin’e teslim etme çekincelerine de değinen Mansur Hakikatpur, “Toprağımızın bir santimetresini bile Çinlilere teslim etmedik” dedi.
Aynı şekilde İran resmi ajansı IRNA’ya göre İran Dışişleri Bakanlığı Doğu İşleri Müdürü Rıza Zebib, “Kapsamlı bir iş birliği belgesi, karşılıklı tavizleri içermiyor. Bu nedenle Sri Lanka’ya benzer bir borç tuzağı olarak tanımlanan bir durum hakkında hiçbir endişe yoktur” ifadelerini kullandı.
Belgenin niteliği hakkında ortaya atılan sorulara yanıt vermeye çalışan Zebib, Dışişleri Bakanlığı ve uzmanların açıklamalarına rağmen her iki taraftan karşılıklı taviz içermediği meselesine, korku ve endişe durumlarına da değindi. Rıza Zebib, anlaşma metnini yayınlamanın ‘yasal olarak bağlayıcı olmadığını’ belirtti. Aynı şekilde yaptırımların, belge içeriğini açıklamamak için çifte sebep olduğunu kaydetti.
Zebib, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani döneminin başlarında aleni görüşmelerin yapılmasından önce, Mahmud Ahmedinejad başkanlığı döneminin son aylarında Amman’da ABD tarafıyla gizli nükleer görüşmeler yapan ilk İran ekibinin bir üyesiydi.
Geçen Temmuz ayında Rıza Zebib, İran’da yayın yapan ‘eş-Şark’ gazetesine yaptığı açıklamada Çin’in, Tahran’ın önerdiği belgenin yüzde 75’ini kabul ettiğini dile getirdi. O dönemde New York Times gazetesi de Tahran’daki Bakanlar Kurulu’na oylamaya sunulmadan birkaç gün sonra belgenin bir taslağını yayınladı. Zarif de o dönemde, hükümetin ‘Çin ile nihai şeklini aldıktan sonra belgeyi yasal merciilere sunacağını’ söyledi.
Son aylarda Rehber’in danışmanı Ali Ekber Velayeti’ye yakın bir gazete, Çin’in, yaptırımların Ocak 2016’da kaldırılmasının ardından Çinli şirketlerle olan ilişkilerinden dolayı Ruhani hükümeti ile iş birliği anlaşması imzalanmada çekingen davrandığını belirtti. Yaptırımların o tarihte kaldırılması sonrasında Avrupalı şirketler tercih edilmişti.

En büyük ticari ortak
Belgeyi imzalamak için mali ve ekonomik istişarelere katılan İran ‘Saderat’ Bankası Yürütme Müdürü Hacetullah Sayidi, bu anlaşmanın maddelerinin uygulanmasının, iki grup belgeye dayandığını söyledi. Sayidi, ilkinin ‘eylem planı’, ikincisinin de ‘her proje için ayrı ayrı bağlayıcı sözleşmeler’ olduğunu dile getirdi. ‘Etemad’ gazetesine göre İran’ın çıkarlarını korumak, bu anlaşmaları ve bunların pratikte uygulanmasını gerektiriyor.
İran İstatistik ve Gümrük Örgütü’nün yeni istatistiklerine göre Çin, geçen yıl petrol dışı mallarda 19 milyar dolarlık ticaret hacmiyle İran’ın ticaret ortakları listesinin başında yer alıyor. İstatistiklere göre son bir yıl içerisinde (20 Mart’ta sona erdi) İran’ın toplam ihracat ve ithalatı, 73 milyar dolar değerinde 145 milyon 700 bin tona ulaştı. İran’ın ihracat hacmi ise 34 milyar 526 milyon dolar değerinde olmak üzere 112 milyon 293 bin tona ulaştı.
Söz konusu veriler ortasında İran’ın Çin’e ihracatı 8 milyar 900 milyon dolar olmak üzere 26 milyon 600 bin tona ulaştı. Öte yandan İran, Çin’den yapılan mal ithalatının 9 milyar 700 milyon dolar değerinde 3 milyon 500 bin tona ulaştığını söylüyor. Resmi istatistiklere göre Çin ile ticaret, ihracat hacminin yüzde 10,6’sını, ithal mal hacminin ise yüzde 25,3’ünü oluşturuyor.
Bununla birlikte İranlı bir gümrük sözcüsü, İran’ın ortakları listesinde ilk sırayı korumasına rağmen Çin ile ticaret hacminin gerilediğini söyledi.
Bu, istatistiklerin Çin ile ticarette düşüş gösterdiği art arda ikinci yıl oldu. Bir yıl önce iki ülke arasında ticaret hacmi, 2,1 milyar dolar değerinde yaklaşık 7,6 milyon tona gerilemişti.
Kudüs Gücü’ne bağlı bir diplomat olan ve parlamentonun uluslararası ilişkilerden sorumlu başkan yardımcısı Amir Abdullahyan, anlaşmanın Hamaney’in ‘bilgeliği ve anlayışı’ altında imzalandığını söyledi. Çin ile imzalanan iş birliği anlaşmasına karşı olan İranlılar da ‘Vatan satıları’ hastagi ile bir eleştiri kampanyası başlattı. Eleştirenler, anlaşmayı 19. yüzyılın ilk yarısında İran ile Rusya arasında imzalanan ‘Türkmençay Antlaşması’nın bir versiyonu olarak nitelendirdi. Anlaşmayla birlikte İran, modern tarihinin ‘en kötü’ olaylarından biri olarak tanımlanan bir durum olarak, gümrük ve ekonomik imtiyazlar vermesinin yanı sıra ülkenin kuzeybatısındaki Erivan ve Nahçıvan vilayetlerini devretmişti.
Tahran’daki bir Bloomberg Ajansı muhabiri, iş birliği belgesinin, Çin’e karşı müttefikler toplamaya çalışan ABD Başkanı Joe Biden yönetimine meydan okuduğunu belirtti. İranlı ekonomist Ali Rıza Sultani, nükleer anlaşma uğruna İran ile Çin arasındaki stratejik ilişkiler gibi önemli bir konuyu feda etmeye karşı uyarıda bulundu. ‘Haber Online’ internet sitesinin bir uzmandan aktardığına göre, İran ekonomisinin mevcut koşullar altında gelişimi, ‘ekonomik ve ticari ilişkilerden ve Çin gibi yükselen ekonomik ülkelerle güçlenmesinden’ geçiyor.
İranlı uzman, belgenin imzalanmasının ‘özel koşullarda gerçekleştiğine ve İran tarafından bir tür önleyici hareket oluşturduğuna’ dikkati çekti. Uzman, “Gerçek şu ki, İran tüm yumurtaları nükleer anlaşma sepetine koymamalı” dedi.
Tahran’ın Moskova ile benzer bir anlaşma yapmaya çalışacağı tahmin ediliyor.
İran Devrim Muhafızları'yla bağlantılı ‘Javan’ (Civan) gazetesi ise Çin ve Rusya ile stratejik anlaşmalar yapma eğiliminin, ‘Ne Doğu ne Batı… İslam Cumhuriyeti’ sloganından yaptığını söyledi. Bu slogan, İran ile büyük güçler arasındaki kopukluğun sembolü olarak, kırk yıl önceki başlangıcında ‘Vilayet-i Fakih’ sloganları arasında bulunuyordu. Radikal eğilimli gazete, “‘Ne Doğu ne Batı’, batı ve doğuyla ilişkileri kesmek anlamına gelmiyor. Aksine Doğu (Varşova Paktı) ve Batı (NATO) kutuplarından sömürgeciliği kabul etmemek anlamına geliyor. Bu nedenle Doğu’ya yönelmek, Doğu’nun sömürgeleştirilmesini kabul etmek anlamına gelmez, daha ziyade Doğu ile bağlantı anlamına gelir. Bu, 40 yıl boyunca Batı’ya giden siyasetçilerin girişiminin sonucu olarak ülkenin deneyimlendiği bir dönemdeydi” dedi.



Hüseyin Emir Abdullahiyan: Süleymani'nin dostu, İsrail'in düşmanı

Merhum İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, arka planda Kasım Süleymani (AFP)
TT

Hüseyin Emir Abdullahiyan: Süleymani'nin dostu, İsrail'in düşmanı

Merhum İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, arka planda Kasım Süleymani (AFP)

İran'ın kuzeybatısında pazartesi günü meydana gelen helikopter kazasında Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile birlikte hayatını kaybettiği açıklanan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tahran'ın İsrail ve Batı karşıtı politikalarının ateşli bir savunucusuydu.

Reisi, 60 yaşındaki Abdullahiyan’ı Ağustos 2021'de atadı.

2013'ten 2021'e kadar bu görevi yürüten Muhammed Cevad Zarif'in yerine geçmek gibi zor bir görevi vardı; Zarif, önde gelen aktif bir diplomat, akıcı bir İngilizce konuşan, uluslararası çevrelerde tanınan bir yüz ve İran'ın dış politikasını yöneten deneyimli bir isimdi.

İran devlet televizyonu Emir Abdullahiyan'ı, Tahran tarafından yönetilen ve Lübnan Hizbullah'ı, Filistinli Hamas ile İslami Cihad hareketleri ve Iraklı silahlı gruplar gibi İran'ın ezeli düşmanı İsrail karşıtı grupların yer aldığı "Direniş Ekseni'nden üst düzey bir diplomat" olarak tanıttı.

Emir Abdullahiyan atandığı gün yaptığı açıklamada, bu grupların "İran'ın müttefikleri" olduğunu ve "onları güçlendirmenin hükümetin gündeminde olduğunu" söyledi.

Kapsamlı geziler

Ekim 2023'te İsrail ile Hamas arasında Gazze'de savaşın başlamasından beri bölgeye yaptığı ziyaretleri yoğunlaştırdı. Tahran, İsrail'e karşı Filistin hareketini ve savaşın çıkmasına yol açan 7 Ekim 2023 operasyonuna desteğini gizlemedi, ancak aynı zamanda bu operasyonun içinde yer almadığını da vurguladı.

Emir Abdullahiyan, Kasım Süleymani'nin izinden gidiyor gibi görünüyordu (Getty)Emir Abdullahiyan, Kasım Süleymani'nin izinden gidiyor gibi görünüyordu (Getty)

Geçtiğimiz nisan ayında, Tahran'ın Yahudi devletini sorumlu tuttuğu ve Şam'daki İran konsolosluk binasını yerle bir eden hava saldırısına karşılık olarak, İran'ın İsrail'e 300'den fazla insansız hava aracı ve füzeyle gerçekleştirdiği benzeri görülmemiş saldırıyı savundu.

İran'ın tepkisinin "meşru savunma ve uluslararası hukuk çerçevesinde" gerçekleştirildiğini söyledi.

Emir Abdullahiyan daha sonra İsrail'in İran'ın orta kesimindeki İsfahan eyaletine bir misilleme amaçlı saldırı düzenlediğine dair haberleri "çocuk oyuncağı" diyerek küçümsedi.

İzolasyonun Azaltılması

Mesleki kariyeri boyunca Devrim Muhafızları ile olan yakın ilişkileriyle tanınan Emir Abdullahiyan, Devrim Muhafızları'nın dış operasyonlarından sorumlu olan Kudüs Gücü'nün komutanı ve 2020 yılında Irak'ın başkentinde bir ABD saldırısı sonucu öldürülen Tümgeneral Kasım Süleymani'ye yakındı.

Emir Abdullahiyan kariyeri boyunca Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu. Abdullahiyan, Devrim Muhafızları'nın dış operasyonlarından sorumlu Kudüs Gücü'nün komutanı olan ve 2020 yılında Irak'ın başkentinde bir ABD saldırısı sonucu öldürülen Tümgeneral Kasım Süleymani'ye yakındı.

Emir Abdullahiyan, üç yıl boyunca İran'ın uluslararası sahnedeki izolasyonunu azaltmak ve ABD yaptırımlarının ülkesinin ekonomisi üzerindeki etkisini azaltmak için çalıştı.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Çin'in himayesindeki bir anlaşma çerçevesinde Mart 2023'te Suudi Arabistan ile uzlaşmaya varılmasına yol açan süreçte kilit bir figür olmasa da İran'ın Arap komşularıyla ilişkilerin geliştirilmesinde rol oynadı.

1964 yılında Tahran'ın doğusundaki Damgan şehrinde doğan Abdullahiyan, 1991 yılında Tahran Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

1997-2001 yılları arasında Irak'ta ve 2007-2010 yılları arasında ise Bahreyn'de görev yaptı.

2011'den bu yana Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yaptı. Bu görevinde, Ali Ekber Salihi (Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın ikinci hükümetinde) ve Zarif (Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ilk hükümetinde) gibi iki farklı bakanla çalıştı.

Merhum İran Dışişleri Bakanı, Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu (Sosyal paylaşım siteleri) Merhum İran Dışişleri Bakanı, Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu (Sosyal paylaşım siteleri)

Ancak 2016 yılında Zarif onu görevden aldı. Bu hareket muhafazakârlar tarafından, Ruhani ve bakanına yönelik büyük eleştiriler yapılmasına neden oldu.

ISNA'ya göre daha sonra Umman Büyükelçiliği görevini reddetti ve 2021 yılında Dışişleri Bakanlığı'na gelmeden önce, Meclis Başkanı'nın uluslararası işlerden sorumlu özel yardımcısı olarak çalışmaya başladı.

Emir Abdullahiyan, uluslararası yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer faaliyetlerini kısıtlayan 2015 anlaşmasının çökmesinin ardından, Washington'un 2018'de eski Başkan Donald Trump tarafından anlaşmadan çekilmesi sonrasında, İran'ın nükleer programına ilişkin müzakerelerin yeniden başlatılması çabalarına dahil oldu.