İran-Çin stratejik iş birliği anlaşmasına Tahran’dan çelişkili tepkiler

Vang Yi ve Ali Laricani, geçen cumartesi günü Tahran’da İran ile Çin arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanmasının ardından bir araya geldi (Tesnim)
Vang Yi ve Ali Laricani, geçen cumartesi günü Tahran’da İran ile Çin arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanmasının ardından bir araya geldi (Tesnim)
TT

İran-Çin stratejik iş birliği anlaşmasına Tahran’dan çelişkili tepkiler

Vang Yi ve Ali Laricani, geçen cumartesi günü Tahran’da İran ile Çin arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanmasının ardından bir araya geldi (Tesnim)
Vang Yi ve Ali Laricani, geçen cumartesi günü Tahran’da İran ile Çin arasındaki stratejik ortaklık anlaşmasının imzalanmasının ardından bir araya geldi (Tesnim)

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve rejim lideri “Rehber” Ali Hamaney arasındaki bir uzlaşı ortasında Pekin ve Tahran tarafından çeyrek asırlık bir ‘stratejik’ iş birliği anlaşmasının imzalanması, metnin ayrıntılarının açıklanmaması nedeniyle İran caddelerinde farklı sorulara neden oldu. Anlaşma mevcut süreçte herhangi bir düzenleme içermeksizin, bir ‘çerçeve’ ve ‘program’ olarak nitelendirildi.
Konuyla ilgilenen İranlı yetkililer, 28 Mart’ta sosyal medya organlarına hâkim olan bir eleştiri dalgası ortasında İran caddelerinin anlaşma maddelerinin gizli tutulması hususundaki endişelerini yatıştırmaya çalıştı.
Belgede ekonomik alanın yanı sıra ikili, bölgesel ve uluslararası açıdan siyasi, savunma ve güvenlik alanları ile iş birliğine yönelik bir eylem haritası yer alıyor. Nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesinden birkaç gün sonra Ocak 2016’da rejim lideri Hamaney ile yaptığı görüşmede Çin Devlet Başkanı Şi Cinping tarafından ilk kez Tahran’a sunulmuş bir Çin girişimi, haritanın çekirdeğini oluşturuyor.
O günden bu yana Hamaney’e yakın muhafazakâr çevreler, ilişkilerin normalleşmesi ve batıya açıklık çağrısının aksine, doğuya gitme stratejisini (Moskova ve Pekin ile ittifak) benimseme konusunda yıllardır ısrarda bulunuyor. Hamaney, o dönemde “İran, hükümet ve halk olarak her zaman olduğu gibi, Çin gibi güvenilir, bağımsız ülkelerle ilişkilerini genişletmeye çalışıyor” demişti. Çin- İran projesinin ‘kesinlikle akıllıca’ olduğuna inanan Hamaney, bu durumu ‘kapsamlı bir stratejik ortaklık’ olarak nitelendirdi.

Beş yıllık müzakere
Geçen 5 yıl içerisinde İranlı ve Çinli yetkililer, İran’daki Çin yatırımları aracılığıyla milyarlarca doların akışının önünü açan bir ekonomik ve güvenlik ortaklığı anlaşması imzalamak için istişarelerde bulundu. Medya organları, bu dolar akışının değerini 400 milyar dolar olarak tahmin ediyor. Anlaşma, askeri alanda iş birliğinin genişletilmesine, silah araştırma ve geliştirme faaliyetlerine, istihbarat iş birliğine ve uluslararası kuruluşlar alanında iş birliğine kapı açıyor.
Geçtiğimiz günlerde İran medya organları, anlaşma metninin 3 ekinin bazı detaylarını yayınladı. İlk ekte Çin’in, İran petrolünün önemli bir ithalatçısı olduğu belirtiliyor. Buna karşılık İran, Çinli şirketlerin İran petrol sektöründeki yatırımlarını hesaba katacağını taahhüt ediyor. Bu da Çin’in uluslararası petrol fiyatlarından daha ucuz petrol alacağı anlamına geliyor.
Üç belge, İranlı yetkililerin İran’da daha büyük ve daha aktif bir Çin varlığına sahip olma arzusuna, ulaşım yollarının, limanların ve serbest ticaret bölgelerinin ve petrokimya, petrol ve gaz sahalarının yanı sıra fabrika ve metroların kurulmasına dikkati çekiyor.
İran hükümeti sözcüsü Said Hatipzade, iş birliği belgesinin ‘"iki ülke arasındaki iş birliği yolunu sürdürmek için bir yol haritası’ olduğunu söyledi. Hatipzade ayrıca, anlaşmanın ‘stratejik katılımı günlük dalgalanmalardan izole etme’ konusunda ortak bir anlayışa ulaşması sonucunda gerçekleştiğini belirtti. İranlı Öğrenciler Haber Ajansı'na (ISNA) göre sözcü, “Bu daha fazla yakınlaşmaya yol açacak” dedi.
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, geçen cumartesi günü Çin’in ‘zor zamanların dostu’ olduğunu dile getirdi. Ancak İran Meclisi Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf, anlaşma ve ‘üretimin büyümesi ve İran’ın iç kesimlerinin enerjisine güvenilmesi’ çağrısında bulunan Hamaney’in açıklaması arasında bağlantı kurmaya çalıştı. Twitter üzerinden açıklama yapan Kalibaf, “Anlaşmanın imzalanması, dış politikada ekonomi merkezli dengeli bir yaklaşıma ulaşmak için, Asya ve Orta Asya’ya yönelme stratejisi çerçevesinde gücün büyümesinde önemli bir unsurdur” dedi. Yetkili, “Bugüne kadar birçok fırsat kaçırıldı ve şimdi stratejik belgenin stratejik ortaklığa dönüştürülmesi, İran halkı açısından ekonomik faydaları gerçekleştirmek için sarsılmaz bir kararlılık gerektiriyor” ifadelerini kullandı.
Ocak 2016’da Çin ve İran arasında uzun vadeli bir stratejik ortaklık anlaşması imzalamak için yapılan anlaşmalarda Ali Hamaney’in danışmanı Ali Laricani idi.
Eski meclis başkanları da olan Laricani’nin danışmanlarından Mansur Hakikatpur, yaptığı açıklamada anlaşmanın ayrıntılarının sır olmadığını söyledi. Hakikatpur, İran rejim liderinin ‘ABD- Avrupa yaptırımlarının tabutundaki çivi’ olarak tanımladığı bu belgenin mimarı olduğunu vurguladı.
Hakikatpur, “Çinliler, ABD’lilerin tedbirlerinden dolayı ayrıntıları ifşa etmememizi istedi” dedi. Basra Körfezi’ndeki adaları Çin’e teslim etme çekincelerine de değinen Mansur Hakikatpur, “Toprağımızın bir santimetresini bile Çinlilere teslim etmedik” dedi.
Aynı şekilde İran resmi ajansı IRNA’ya göre İran Dışişleri Bakanlığı Doğu İşleri Müdürü Rıza Zebib, “Kapsamlı bir iş birliği belgesi, karşılıklı tavizleri içermiyor. Bu nedenle Sri Lanka’ya benzer bir borç tuzağı olarak tanımlanan bir durum hakkında hiçbir endişe yoktur” ifadelerini kullandı.
Belgenin niteliği hakkında ortaya atılan sorulara yanıt vermeye çalışan Zebib, Dışişleri Bakanlığı ve uzmanların açıklamalarına rağmen her iki taraftan karşılıklı taviz içermediği meselesine, korku ve endişe durumlarına da değindi. Rıza Zebib, anlaşma metnini yayınlamanın ‘yasal olarak bağlayıcı olmadığını’ belirtti. Aynı şekilde yaptırımların, belge içeriğini açıklamamak için çifte sebep olduğunu kaydetti.
Zebib, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani döneminin başlarında aleni görüşmelerin yapılmasından önce, Mahmud Ahmedinejad başkanlığı döneminin son aylarında Amman’da ABD tarafıyla gizli nükleer görüşmeler yapan ilk İran ekibinin bir üyesiydi.
Geçen Temmuz ayında Rıza Zebib, İran’da yayın yapan ‘eş-Şark’ gazetesine yaptığı açıklamada Çin’in, Tahran’ın önerdiği belgenin yüzde 75’ini kabul ettiğini dile getirdi. O dönemde New York Times gazetesi de Tahran’daki Bakanlar Kurulu’na oylamaya sunulmadan birkaç gün sonra belgenin bir taslağını yayınladı. Zarif de o dönemde, hükümetin ‘Çin ile nihai şeklini aldıktan sonra belgeyi yasal merciilere sunacağını’ söyledi.
Son aylarda Rehber’in danışmanı Ali Ekber Velayeti’ye yakın bir gazete, Çin’in, yaptırımların Ocak 2016’da kaldırılmasının ardından Çinli şirketlerle olan ilişkilerinden dolayı Ruhani hükümeti ile iş birliği anlaşması imzalanmada çekingen davrandığını belirtti. Yaptırımların o tarihte kaldırılması sonrasında Avrupalı şirketler tercih edilmişti.

En büyük ticari ortak
Belgeyi imzalamak için mali ve ekonomik istişarelere katılan İran ‘Saderat’ Bankası Yürütme Müdürü Hacetullah Sayidi, bu anlaşmanın maddelerinin uygulanmasının, iki grup belgeye dayandığını söyledi. Sayidi, ilkinin ‘eylem planı’, ikincisinin de ‘her proje için ayrı ayrı bağlayıcı sözleşmeler’ olduğunu dile getirdi. ‘Etemad’ gazetesine göre İran’ın çıkarlarını korumak, bu anlaşmaları ve bunların pratikte uygulanmasını gerektiriyor.
İran İstatistik ve Gümrük Örgütü’nün yeni istatistiklerine göre Çin, geçen yıl petrol dışı mallarda 19 milyar dolarlık ticaret hacmiyle İran’ın ticaret ortakları listesinin başında yer alıyor. İstatistiklere göre son bir yıl içerisinde (20 Mart’ta sona erdi) İran’ın toplam ihracat ve ithalatı, 73 milyar dolar değerinde 145 milyon 700 bin tona ulaştı. İran’ın ihracat hacmi ise 34 milyar 526 milyon dolar değerinde olmak üzere 112 milyon 293 bin tona ulaştı.
Söz konusu veriler ortasında İran’ın Çin’e ihracatı 8 milyar 900 milyon dolar olmak üzere 26 milyon 600 bin tona ulaştı. Öte yandan İran, Çin’den yapılan mal ithalatının 9 milyar 700 milyon dolar değerinde 3 milyon 500 bin tona ulaştığını söylüyor. Resmi istatistiklere göre Çin ile ticaret, ihracat hacminin yüzde 10,6’sını, ithal mal hacminin ise yüzde 25,3’ünü oluşturuyor.
Bununla birlikte İranlı bir gümrük sözcüsü, İran’ın ortakları listesinde ilk sırayı korumasına rağmen Çin ile ticaret hacminin gerilediğini söyledi.
Bu, istatistiklerin Çin ile ticarette düşüş gösterdiği art arda ikinci yıl oldu. Bir yıl önce iki ülke arasında ticaret hacmi, 2,1 milyar dolar değerinde yaklaşık 7,6 milyon tona gerilemişti.
Kudüs Gücü’ne bağlı bir diplomat olan ve parlamentonun uluslararası ilişkilerden sorumlu başkan yardımcısı Amir Abdullahyan, anlaşmanın Hamaney’in ‘bilgeliği ve anlayışı’ altında imzalandığını söyledi. Çin ile imzalanan iş birliği anlaşmasına karşı olan İranlılar da ‘Vatan satıları’ hastagi ile bir eleştiri kampanyası başlattı. Eleştirenler, anlaşmayı 19. yüzyılın ilk yarısında İran ile Rusya arasında imzalanan ‘Türkmençay Antlaşması’nın bir versiyonu olarak nitelendirdi. Anlaşmayla birlikte İran, modern tarihinin ‘en kötü’ olaylarından biri olarak tanımlanan bir durum olarak, gümrük ve ekonomik imtiyazlar vermesinin yanı sıra ülkenin kuzeybatısındaki Erivan ve Nahçıvan vilayetlerini devretmişti.
Tahran’daki bir Bloomberg Ajansı muhabiri, iş birliği belgesinin, Çin’e karşı müttefikler toplamaya çalışan ABD Başkanı Joe Biden yönetimine meydan okuduğunu belirtti. İranlı ekonomist Ali Rıza Sultani, nükleer anlaşma uğruna İran ile Çin arasındaki stratejik ilişkiler gibi önemli bir konuyu feda etmeye karşı uyarıda bulundu. ‘Haber Online’ internet sitesinin bir uzmandan aktardığına göre, İran ekonomisinin mevcut koşullar altında gelişimi, ‘ekonomik ve ticari ilişkilerden ve Çin gibi yükselen ekonomik ülkelerle güçlenmesinden’ geçiyor.
İranlı uzman, belgenin imzalanmasının ‘özel koşullarda gerçekleştiğine ve İran tarafından bir tür önleyici hareket oluşturduğuna’ dikkati çekti. Uzman, “Gerçek şu ki, İran tüm yumurtaları nükleer anlaşma sepetine koymamalı” dedi.
Tahran’ın Moskova ile benzer bir anlaşma yapmaya çalışacağı tahmin ediliyor.
İran Devrim Muhafızları'yla bağlantılı ‘Javan’ (Civan) gazetesi ise Çin ve Rusya ile stratejik anlaşmalar yapma eğiliminin, ‘Ne Doğu ne Batı… İslam Cumhuriyeti’ sloganından yaptığını söyledi. Bu slogan, İran ile büyük güçler arasındaki kopukluğun sembolü olarak, kırk yıl önceki başlangıcında ‘Vilayet-i Fakih’ sloganları arasında bulunuyordu. Radikal eğilimli gazete, “‘Ne Doğu ne Batı’, batı ve doğuyla ilişkileri kesmek anlamına gelmiyor. Aksine Doğu (Varşova Paktı) ve Batı (NATO) kutuplarından sömürgeciliği kabul etmemek anlamına geliyor. Bu nedenle Doğu’ya yönelmek, Doğu’nun sömürgeleştirilmesini kabul etmek anlamına gelmez, daha ziyade Doğu ile bağlantı anlamına gelir. Bu, 40 yıl boyunca Batı’ya giden siyasetçilerin girişiminin sonucu olarak ülkenin deneyimlendiği bir dönemdeydi” dedi.



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.