Afrika Birliği’nden Mozambik’te acil eylem çağrısı

Palma halkı DEAŞ saldırısının ardından bölgeden kaçmak zorunda kaldı. (AFP)
Palma halkı DEAŞ saldırısının ardından bölgeden kaçmak zorunda kaldı. (AFP)
TT

Afrika Birliği’nden Mozambik’te acil eylem çağrısı

Palma halkı DEAŞ saldırısının ardından bölgeden kaçmak zorunda kaldı. (AFP)
Palma halkı DEAŞ saldırısının ardından bölgeden kaçmak zorunda kaldı. (AFP)

Afrika Birliği (AfB), Mozambik'te onlarca kişinin ölümüne, binlercesinin de yerlerinden edilmesine neden olan saldırıların ardından uluslararası ‘acil eylem’ çağrısında bulundu. DEAŞ unsurları 24 Mart'ta düzenledikleri saldırı ile Mozambik’in Palma kasabasını ele geçirirken bölge sakinlerinin kafasını keserek yine bir vahşete imza attılar. Binlerce kişi şiddetten kaçarak ormana sığınmak zorunda kaldı.
Bu, 2017 yılında Cabo Delgado Bölgesi’nde gerçekleştirilen, onlarca kişinin öldürülmesine, binlerce kişinin yerlerinden olmasına neden olan kanlı saldırının ardından gerçekleşen en şiddetli eylem olarak nitelendirildi.
Afrika Birliği Komisyonu Başkanı Musa Faki Muhammed terör saldırılarını en sert şekilde kınadığını bildirdi.
Güney Afrika’da artan terör saldırılarına dikkat çeken Muhammed, bölge güvenliğini tehdit eden eylemlerle ilgili ‘acil ve koordineli eylem’ çağrısı yaptı.
Güney Afrika Kalkınma Topluluğu (SADC), Mozambik’in kuzeyinde yaşanan şiddet için Harare’de görüşmeler gerçekleştirdi.
Botsvana Devlet Başkanı Mokgweetsi Masisi, bölgesel destek sağlama sözü verdi.
Masisi açıklamasında SADC’nin, bölgedeki demokrasiyi ve barışı baltalayan isyancıların, bir ülkenin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saldırmamasına cevap vereceğini söyledi.
Mozambik Devlet Başkanı Felipe Nyusi önceki gün Ulusal Radyo’ya verdiği röportajda, 24 Mart’ta Palma’da gerçekleştirilen son saldırının ilk olmadığını söyledi. Nyusi açıklamasında, saldırının büyük olmadığına ancak bölgedeki gaz projelerine yakın bir bölgede meydana gelmesiyle ciddi bir etki yarattığına dikkat çekti.
Palma saldırısı Fransız Total şirketinin enerji yatırımı yaptığı bölgeden sadece 10 km uzaklıkta.  Tesisteki faaliyetlerini askıya alan Total geçtiğimiz aralık ayında saldırıların başlamasıyla birlikte bazı işçilerini tahliye etti.
Birleşmiş Milletler (BM) DEAŞ militanlarının saldırısından endişe duyduklarını açıkladı. Dün yapılan açıklamada militanların bölgeyi kuşatmasından bir hafta sonra Palma’daki durumun halen gergin olduğu bildirildi. BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA), nüfusunun dörtte üçü kadın olan Palma’dan yaklaşık 3 bin 300 yerlerinden dilmiş kişiye yardım edildiğini ancak önümüzdeki günlerde sayının daha da artmasının beklendiğini bildirdi.
BM, hükümetin uzun süredir ihmal ettiği bölgede yoksulluktan kaynaklanan şiddet nedeniyle yarısı çocuk  yaklaşık 700 bin kişinin yerinden edildiği bilgisini paylaştı.
BM, krizden en fazla etkilenenlerin çocuklar olduğunu belirterek silahlı militanlar tarafından alıkonulma, cinsel şiddet, adam kaçırma ve eğitime engel olma gibi ciddi ihlallerle karşı karşıya kalındığı konusunda uyarıda bulundu.
Mozambik, şehrin kontrolünü yeniden ele geçirmek için Palma'ya asker gönderdi. DEAŞ terör örgütü Palma’ya yapılan saldırının sorumluluğunu üstlenirken sözde hilafet kurmaya çalıştıkları Cabo Delgado Bölgesinde de yıkıma neden oldu. Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF) dün, Palma ve Cabo Delgador’dan diğer bölgelere kaçan kişileri tedavi ettiklerini duyurdu. MSF, yeni saldırıların savunmasız insanlar üzerindeki yansımalarından derin endişe duyduklarını belirttiler. MSF sığınacak yer arayan insanlara yardım emek amacıyla Palma yakınlarındaki Avongi Yarımadası’na ulaştı.
Mozambik’te faaliyet gösteren güvenlik hizmetleri Dyck Danışma Grubu (DAG) Direktörü Max Dyck, DPA’ya yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Mücadele devam ediyor. Bu, çok iyi planlanmış ve halen süren bir savaş. Geçtiğimiz çarşamba günü yaklaşık 100 militan, stratejik öneme sahip olan doğal zengini Palma kasabasında saldırılara başladı. Şimdiye kadar yüzlerce kişiye ulaştık Aramalarımız sürüyor. Şiddetli silah sesleri duyuluyordu.”
Diğer yandan OCHA, Palma ve çevresindeki sivillerin güvenliğine ilişkin ‘büyük endişe’ duyduğunu bildirdi. OCHA ayrıca onlarca kişinin bölgeden kaçmaya çalıştıkları sırada öldürüldüğüne dair raporlar olduğunu bildirdi.



Güney Kore polisi Birleşme Kilisesi'nin ofislerine baskın düzenledi

Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
TT

Güney Kore polisi Birleşme Kilisesi'nin ofislerine baskın düzenledi

Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)
Güney Kore'deki Birleşme Kilisesi genel merkezinin girişi (EPA)

Güney Kore polisi bugün, başkent Seul ve çevresindeki Birleşme Kilisesi'nin ofislerine ve tesislerine baskın düzenlediğini açıkladı. Baskın düzenlenen yerler arasında başkentin kuzeydoğusunda bulunan ve uluslararası genel merkez olarak kullanılan lüks bir saray da yer aldı. Polis, aramanın kiliseye ait on farklı yerde yapıldığını duyurdu.

Yonhap Haber Ajansı, aramanın bazı mevcut ve eski hükümet yetkilileri ile milletvekillerinin kiliseden rüşvet aldıkları iddialarıyla ilgili olduğunu bildirdi. Olayda adı geçenler arasında kilise lideri Hak Ja Han da yer alıyor.

Denizcilik ve Balıkçılık Bakanı Chung Jae-soo, geçtiğimiz hafta yanlış olduğunu söylediği iddiaları çürütmeye odaklanmak ve davanın Cumhurbaşkanı Lee Jae Myung’un hükümetinin çalışmalarını etkilemesini önlemek istediğini belirterek istifa etmişti.

sdfrgt
Birleşme Kilisesi'nin lideri Hak Ja Han, Seul'deki özel savcıların talebi üzerine hakkında çıkarılan tutuklama emrinin yeniden değerlendirilmesi için mahkemeye geldi (Arşiv - Reuters)

Kilise tarafından geçtiğimiz hafta yapılan açıklamada, tek bir eski kilise yetkilisinin karıştığı iddia edilen ve ‘aşırılıklar’ olarak nitelendirilen olaylarla Kilise’nin hiçbir ilgisi olmadığı belirtildi.

Birleşme Kilisesi lideri Hak Ja Han, avantajlı iş olanakları karşılığında eski First Lady Kim Keon-hee'ye rüşvet teklif ettiği iddiasıyla yargılanıyor. Ancak Kilise lideri bu iddiaları reddediyor.


Avustralya Başbakanı’dan, Sidney saldırısı sonrası ‘antisemitizmi’ ortadan kaldırma sözü

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
TT

Avustralya Başbakanı’dan, Sidney saldırısı sonrası ‘antisemitizmi’ ortadan kaldırma sözü

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese saldırının gerçekleştiği yeri ziyaret etti (EPA)

Avustralya Başbakanı Anthony Albanese bugün yaptığı açıklamada, Bondi Plajı'na düzenlenen terör saldırısını kınadı, bunu “saf kötülük eylemi” olarak nitelendirdi. Öte yandan Avustralya polisi, dün meydana gelen silahlı saldırıda en az 16 kişinin öldüğünü teyit etti.

efrty
Avustralya Başbakanı Albanese düzenlediği basın toplantısında (EPA)

Başbakan Albanese düzenlediği basın toplantısında, ‘bugünün Bondi'de neşeli bir kutlama olması gerektiğini, ancak yaşananlarla bu kutlamanın sonsuza kadar lekelendiğini’ söyledi.

Albanese, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dün gördüğümüz şey, saf kötülük, antisemitizm ve Avustralya'nın simgesel bir yerinde, bizim kıyılarımızda işlenen bir terör eylemiydi.”

Avustralya'nın ‘antisemitizmi ortadan kaldırmak için ne gerekiyorsa yapacağını’ vurgulayan Başbakan Albanese, “Avustralya asla bölünmeye, şiddete veya nefrete boyun eğmeyecek ve bunu birlikte aşacağız. Onların bizi bir ulus olarak bölmelerine izin vermeyeceğiz. Buna yanıt vermek için gerekli her türlü kaynağı seferber edeceğiz. Dün, ülkemizin tarihinde gerçekten karanlık bir gündü. Ancak bir ulus olarak, bunu yapan korkaklardan daha güçlüyüz” ifadelerini kullandı.

dfgt
Sidney'deki silahlı saldırı olay yerinde polis (AP)

Öte yandan Avustralya polisi dün akşam Sidney'de Yahudi bayramı Hanuka kutlamaları sırasında 16 kişiyi öldüren iki silahlı saldırganın 50 yaşındaki bir adam ve 24 yaşındaki oğlu olduğunu açıkladı.

Yeni Güney Galler Polis Komiseri Mal Lanyon, gazetecilere yaptığı açıklamada baba saldırganın öldürüldüğünü, oğul saldırganın ise şu anda hastanede tedavi gördüğünü söyledi. Lanyon, “Başka saldırganlar aradığımızı söyleyemem” diye ekledi.

Saldırı, yaklaşık 2 bin Yahudi’nin Sidney'deki Bondi Plajı'nda Hanuka kutlamalarına katıldığı sırada gerçekleşti.

Görgü tanıkları, kimliği belirsiz bir kişinin kutlama alanının yakınlarındaki bir arabadan inip ateş açtığını bildirdi.

Raporlara göre ateş yakınlardaki bir köprüden açıldı.

Olay yerinden çekilen görüntülerde, uzun namlulu silahlara sahip saldırganlar kutlama yerine doğru ilerlerken panik içindeki kalabalığın her yöne kaçıştığı görüldü.

Videolarda, kaosun ortasında çimlere uzanmış insanlar görülüyor. Kutlamaya katılan bir Yahudi, olayı kendileri için bir ‘felaket’ olarak nitelendirdi.

Saldırıdan birkaç saat sonra konuşan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ağustos ayında Avustralya Başbakanı Anthony Albanese'ye bir mektup göndererek Canberra'yı ‘antisemitizmi körüklemekle’ suçladığını söyledi.

Diğer bir deyişle Netanyahu, Albanese'nin Filistin devletini tanımayı da içeren politikalarının ‘sokaklarınızda yıkıma yol açan Yahudilere karşı nefreti teşvik ettiğini’ söyledi. İsrail Başbakanı, “Antisemitizm, liderler sessiz kaldıkça yayılan bir kanserdir. Zayıflığı eylemle değiştirmelisiniz” diye ekledi.

Saldırının ‘korkunç’ olduğunu söyleyen Netanyahu, “Soğukkanlı bir cinayet. Ne yazık ki, kurbanların sayısı her dakika artıyor. En büyük kötülüğü gördük” dedi. Yoldan geçerken saldırganlardan birinin silahını elinden alan ve Yahudi olduğunu söylediği bir kişiye atıfla “Aynı zamanda en büyük Yahudi kahramanlığını da gördük” ifadelerini kullandı.

Netanyahu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Küresel anti-Semitizmle mücadele ediyoruz ve bununla savaşmanın tek yolu onu kınamak ve mücadele etmek, başka yolu yok. İsrail'de yaptığımız da bu. İsrail ordusu ve güvenlik güçlerimiz, hükümetimiz ve halkımızla birlikte bunu yapmaya devam edecek.”

Avustralya hükümetini üstü kapalı eleştiren Netanyahu, “Olayı kınamayan, aksine teşvik edenleri kınamaya devam edeceğiz. Onlardan özgür ulusların liderlerinden bekleneni yapmalarını talep etmeye devam edeceğiz. Pes etmeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz ve atalarımızın yaptığı gibi mücadeleye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.


Şili'de aşırı sağcı aday başkanlık seçimini kazandı

Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
TT

Şili'de aşırı sağcı aday başkanlık seçimini kazandı

Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)
Jose Antonio Kast, cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda oyunu kullandıktan sonra bir seçim merkezinin dışında konuşuyor (AFP)

Şilililer dün, Augusto Pinochet'nin diktatörlüğünün sona ermesinden 35 yıl sonra, en sağcı cumhurbaşkanını seçti. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun resmi sonuçlarına göre Jose Antonio Kast oyların yüzde 58'ini alırken, rakibi yenilgiyi kabul etti.

10 milyondan fazla oy sayıldıktan sonra, toplam oyların yaklaşık yüzde 70'ini temsil eden sonuçlarla, Kast, geniş bir sol koalisyonun başında bulunan Komünist Parti üyesi Janet Jara'ya karşı açık bir üstünlük sağladı.

51 yaşındaki Jara, yenilgiyi kabul ederek sosyal medya paylaşımında seçmenlerin yüksek sesle ve açıkça konuştuğunu ve cumhurbaşkanı seçilen kişiye tebriklerini ve en iyi dileklerini ilettiğini söyledi.

Muhafazakâr Katolik Cast, kampanyasını Şili'deki suçlarla mücadeleye odakladı ve çoğu Venezuelalı olmak üzere yaklaşık 340 bin belgesiz göçmeni sınır dışı edeceğine söz verdi.

Şarku'l Avsat'ın edindiği nilgiye göre Kast, askeri diktatörlüğün açık bir destekçisi ve Pinochet hayatta olsaydı ona oy vereceğini söylemişti.

16 Kasım'da yapılan ilk turda, her iki aday da oyların dörtte birini aldı ve sol kanat az bir farkla öndeydi. Ancak, tüm sağcı adaylar birlikte oyların yüzde 70'ini topladı.