ABD'den Ukrayna’nın güvenliğini güvence altına alma sözü

Moskova’nın ek önlemler alınacağı uyarısı, yeni bir askeri hareketlenme ve çatışmaya doğru kayma endişesine neden oldu.

Putin, Kremlin’de 2 Nisan’da düzenlenen toplantıya katıldı. (AP)
Putin, Kremlin’de 2 Nisan’da düzenlenen toplantıya katıldı. (AP)
TT

ABD'den Ukrayna’nın güvenliğini güvence altına alma sözü

Putin, Kremlin’de 2 Nisan’da düzenlenen toplantıya katıldı. (AP)
Putin, Kremlin’de 2 Nisan’da düzenlenen toplantıya katıldı. (AP)

Kremlin, 2 Nisan’da ABD güçlerinin Ukrayna’ya gönderilmesi halinde ek önlemler alacağı imasında bulundu. Uyarı, Kiev’in olası Rus saldırılarına karşı yardım için Washington’dan teminatlar aldığı yönündeki açıklama sonrasında yapıldı. Aynı şekilde Rusya’nın askeri birliklerinin güçlendirilmesi ve ülkenin doğusundaki ayrılıkçı bölgelerde hükümet güçlerinin devam eden bombardıman eylemleri hakkındaki bilgiler ile eş zamanlı olarak Doğu Ukrayna’da ön cephelerde durum daha da kötüleşti.
Son haftalarda artan Rusya-ABD gerginliğinin, 2 Nisan’da Doğu Ukrayna’da sahadaki koşullara güçlü yansımalar bıraktığı görünüyor. Öyle ki Kiev’in açıklaması, Ukrayna ve ABD savunma bakanları tarafından yapılan görüşmelerin sonuçlarıyla sonlandı. Ayrıca ABD tarafı, Ukrayna’nın Moskova’nın yeni bir saldırısına maruz kalması durumunda bölgenin güvenliğini Moskova’dan gelebilecek her türlü güçlü tepkiye karşı güvence altına alma taahhüdünde bulundu. Diğer taraftan Moskova ise Washington’ın komşu ülkeye asker veya danışman göndermesi halinde güvenliğini sağlamak için gerekli tedbirleri almakla tehdit etti.
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, “ABD askerlerinin Ukrayna topraklarına gönderilme olasılığı hakkındaki Ukrayna açıklamaları kabul edilemez ve uygunsuzdur” açıklamasında bulundu. “Rusya, kimseyi tehdit etmiyor ama güvenliğini korumak için önlemler alacak” diyen Peskov sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu tür bir senaryonun (ABD kuvvetlerinin Ukrayna’da gönderilmesi), Rusya sınırları yakınında gerginliklerin artmasına neden olacağına dair hiçbir şüphe yok. Bu, güvenliğini sağlamak için Rusya tarafından ek önlemler alınmasını gerektirecektir.”
Peskov, alınabilecek önlemlerin niteliğiyle ilgili bir soruya da ‘ne gerekiyorsa yapılacağı’ yanıtını verdi.
Sözcü, ülkesinin Ukrayna’daki iç çatışmaya taraf olmadığını, ülkenin doğusundaki Donbas’ta kapsamlı bir ateşkes garanti edemeyeceğini ancak daha önce varılan anlaşmaları uygulamak için nüfuzunu kullandığını söyledi. Sözcü, Kiev’den tek taraflı olarak ayrıldıklarını ilan eden Luhansk ve Donetsk bölgelerine atıfta bulunarak “Ateşkes, orada çatışan tarafların, yani Ukrayna kuvvetlerinin ve kendi kendini ilan eden cumhuriyetlerin güçlerinin meselesidir” dedi. “Ne yazık ki ön cephede durum çok korkutucu ve Ukrayna silahlı kuvvetlerinin sık sık provokasyonları oluyor” değerlendirmesinde bulundu. Rus Sözcü’nün açıklaması, Kiev’in ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in Ukrayna Savunma Bakanlığı liderliğiyle yaptığı görüşmelerin sonuçlarını açıklamasının ardından geldi. Bakanlık, ‘Washington’ın Rus saldırılarının artması durumunda Kiev’i desteklemeye hazır olduğunu söylerken açıklamada da “Washington bu yaklaşımı doğruladı” denildi. ABD Savunma Bakanı, Rusya’nın saldırılarının artması durumunda, ABD’nin Ukrayna’yı yalnız bırakmayacağını ve Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırgan eylemlerde bulunmasına izin vermeyeceğini vurguladı. Bakanlık ise, iki tarafın ABD’li uzman ve danışmanların Ukrayna’ya gönderilme olasılığı üzerinde durduklarını belirtti. Bakanlık ayrıca Washington’ın Kiev’e destek sağlama sözü verdiği de aktarıldı.
Ancak bu konuya ilişkin tartışmalar, Austin’in açıklamalarıyla başlamadı. ABD Dışişleri Bakanlığı, daha önce Rusya’yı Ukrayna’da istikrarsızlaştırma eylemleri gerçekleştirmekle suçlarken bu durum Kiev’in Moskova’nın Doğu Ukrayna sınır bölgesine gönderdiği askeri takviyelerle ilgili bilgileri onaylamasından sonra gelişti. Kremlin, söz konusu meselenin doğruluğunu inkâr etmedi. Ancak takviye kuvvetlerinin hiçbir tarafa karşı yöneltilmediğini vurguladı.
İki gün önce Rusya askeri güçlerinin kendi topraklarından hareket ettiğini söyleyen Peskov, bunun kimseyi rahatsız etmemesi gerektiğini ve kimseyi tehdit amacı taşımadığını belirtti. Ülkesinin sınırlarının güvenliğini sağlamak üzere gerekli tedbirleri aldığını aktaran Sözcü, “Bildiğiniz gibi Rusya sınırları boyunca NATO ülkelerinin, ittifaklarının ve diğer ülkelerin kuvvetlerinin artan faaliyetleri mevcut. Tüm bunlar, bizi tetikte olmaya sevk ediyor” ifadesini kullandı.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Andrey Rudenko da 2 Nisan’da, Rusya’nın özellikle Ukrayna ile herhangi bir çatışmaya girmeye çalışmadığını belirterek iki ülke arasındaki olası bir çatışmayla ilgili tüm konuşmaların yanıltıcı olduğunu vurguladı.
Rus haber ajansı RİA Novosti’ye göre Rudenko, “Ukrayna ile Rusya arasında yaklaşan herhangi bir ihtilaf hakkında konuşmak, Ukrayna makamlarının ilk etapta yaydığı yeni sahte haberlerin bir örneğidir” dedi. Rus diplomat, NATO’nun Rusya’ya yönelttiği Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) Ukrayna’daki gerginliği azaltmayı amaçlayan çabalarını baltalama suçlamalarını da reddetti. Andrey Rudenko sözlerini şöyle sürdürdü:
“Moskova, AGİT’in çabalarına hiçbir şekilde zarar vermemektedir. İki gün önce özel takip misyonunun yetkilerinin genişletilmesini oyladık. AGİT’in, örgütün özel takip komitesi çerçevesi dahilinde Ukrayna’daki durumun çözülmesine ve Donetsk’teki gerginliğin yatışmasına katkı sağlamaya devam edeceğini umuyoruz.”
Diğer yandan Donbas bölgesindeki ayrılık yanlısı yetkililer, ateşkes anlaşmasına aykırı olarak günlerdir Ukrayna hükümet güçleriyle yoğun şekilde karşılıklı ateş açıldığını aktardılar. Yetkililer, “Ukrayna güvenlik güçleri, 2 Nisan’da Donetsk’in dış mahallelerini bombaladı ve 34 adet 120 mm mermi kullandı” açıklamasında bulundular.
Kiev, Moskova’yı Luhansk ve Donetsk bölgelerini Ukrayna’dan kalıcı olarak ayırarak yeni bir statüko oluşturmak amacıyla ülkenin doğu bölgelerinde yeni bir askeri operasyon hazırlamakla suçlamaya devam ediyor. Aynı şekilde Moskova’ya Kırım’ın ilhakını bu şekilde uluslararası gündemden uzak tutmaya çalışmakla suçluyor. Kiev, iki ayrılıkçı bölgenin sakinlerine Rus vatandaşlığı vermeyi hızlandırma eyleminin yeniden canlandırılmasından Moskova’yı sorumlu tuttu. Yerel verilere göre ülkenin doğusundaki yaklaşık 400 bin Ukraynalı, geçtiğimiz aylarda Rus vatandaşlığı aldı. Ukraynalı çevreler bu senaryonun 2008’deki Rus-Gürcü savaşından sonra Gürcistan’dan ayrılan iki bölge olan Abhazya ve Güney Osetya’da daha önce meydana gelen sahnenin tekrarı olduğu uyarısında bulunuyorlar. Moskova ve sınırlı sayıda ülke, iki bölgenin bağımsızlıklarını tanımış ve bu iki bölgenin nüfusunun yüzde 90’ından fazlasının artık Rus vatandaşı olduğuna dikkat çekilmişti.



İran basını: Kaani hala hayatta ve Tahran'da halk mitingine katıldı

DMO’ya bağlı Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (DPA)
DMO’ya bağlı Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (DPA)
TT

İran basını: Kaani hala hayatta ve Tahran'da halk mitingine katıldı

DMO’ya bağlı Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (DPA)
DMO’ya bağlı Kudüs Gücü Komutanı İsmail Kaani (DPA)

İran'ın yarı resmi Mehr Haber Ajansı dün İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) yurtdışı operasyonlarını yürüten Kudüs Gücü Komutanı Tuğgeneral İsmail Kaani'nin hayatta olduğunu bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Mehr’den aktardığı habere göre, 12 gün önce İsrail'in İran'a düzenlediği saldırıların başında diğer üst düzey askeri komutanlarla birlikte öldürüldüğü bildirilen Kaani, dün öğleden sonra İran Silahlı Kuvvetleri’ne destek amacıyla başkent Tahran’ın merkezindeki İnkılap Meydanı’nda düzenlenen halk mitingine katıldı.

İsrail ordusu, 13 Haziran Cuma günü şafak vakti İran'a düzenlediği saldırılarda 20'den fazla üst düzey askeri komutanı öldürdüğünü açıklamıştı.

Ardından ABD Başkanı Donald Trump, dün sabah İsrail ile İran arasında ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girdiğini duyurdu.

İsrail, askeri operasyonların hedef aldığı İranlı yetkililerin listesini yayınladı. DMO'nun dış operasyonlardan sorumlu Kudüs Gücü Komutanı Kaani'nin akıbeti merak konusu oldu.

New York Times gazetesinin İran muhabiri, geçtiğimiz cuma günü İranlı kaynaklardan, Kaani'nin İsrail'in İran'a düzenlediği saldırıda öldürüldüğünü aktarmıştı.

New York Times gazetesinin İsrail muhabiri Ronen Bergman pazar günü yayınlanan makalesinde şöyle yazdı:

“İsrail'in İran'a saldırısından bir ay önce, istihbarat ve savunma kurumlarının en üst düzeylerinde, Mossad'ın “Tebş'in listesinde kimler yer alacak?” şeklindeki sorusuna ilişkin yoğun tartışmalar yaşandı.”

Mossad'ın pasif ooperasyonlar için kullandığı bir terim olan ‘tebş’ ifadesi, Bergman'ın X platformunda yayınladığı yazıya göre suikast, tasfiye veya hedefli engelleme için kullanılan kod ad.

‘Mutluluk’ olarak nitelendirilen listeye dikkati çeken Bergman, bu toplantılara katılanlardan biri tarafından da bu şekilde adlandırılan listeye İranlı liderlerin dahil edilmesinin ‘rütbeleri ve uygun bir fırsatın ortaya çıkması’ şeklindeki iki faktöre bağlı olduğunu belirtti.

Bergman, yazısını şöyle sürdürdü:

“Tartışma tek bir isim üzerine yapılmıyordu. Aksine, listeyi okuduğu takdirde en çok rahatsız olacak kişinin o olduğu kesindi, çünkü listeye alınmaması konusunda tam bir fikir birliği vardı, o kadar zahmete değmeyeceği düşünülüyordu.”

Bergman, Kaani’nin bilinmeyen akıbeti ve hava saldırılarında öldürülmüş olabileceği ihtimaliyle ilgili olarak “İsrail, onun yüksek konumuna rağmen etkisinin hissedilmediğini ve bu nedenle ölümünün önemli bir etkisi olmayacağını değerlendirdi” ifadelerini kullandı.