ABD, Türkiye üzerindeki etkisini tamamen kaybetmenin eşiğinde

Analistler Türkiye - ABD krizinin S-400 füze anlaşması nedeniyle değil, Ak Parti’nin iktidara gelmesi ve ABD’nin Irak’ı işgal etmesi ile artmaya  başladığı görüşündeler. (Reuters)
Analistler Türkiye - ABD krizinin S-400 füze anlaşması nedeniyle değil, Ak Parti’nin iktidara gelmesi ve ABD’nin Irak’ı işgal etmesi ile artmaya başladığı görüşündeler. (Reuters)
TT

ABD, Türkiye üzerindeki etkisini tamamen kaybetmenin eşiğinde

Analistler Türkiye - ABD krizinin S-400 füze anlaşması nedeniyle değil, Ak Parti’nin iktidara gelmesi ve ABD’nin Irak’ı işgal etmesi ile artmaya  başladığı görüşündeler. (Reuters)
Analistler Türkiye - ABD krizinin S-400 füze anlaşması nedeniyle değil, Ak Parti’nin iktidara gelmesi ve ABD’nin Irak’ı işgal etmesi ile artmaya başladığı görüşündeler. (Reuters)

ABD ile Türkiye arasındaki kriz, Washington’ın Ankara’ya karşı artan hayal kırıklığının bir ürünü. Söz konusu kriz, özellikle Türkiye’nin ABD çıkarlarıyla uyumlu olması gerekmeyen, bağımsız bir dış politika takip etmeye başladığı bu yüzyılın başlarında gelişti. Basit şekilde ifade etmek gerekirse Ankara - ABD hattındaki kriz, Washington’ın taleplerine karşı alınan tutumla arttı. ABD’li siyaset bilimi profesörü Dr. Ali Demirdaş, ABD merkezli The National Interest dergisine verdiği bir röportajda S-400 krizinin zincirin son halkası olduğunu söyledi. Demirdaş krizin ‘Washington’ın Türkiye üzerindeki hakimiyetini kaybetmenin eşiğine geldiğinin de açık bir kanıtı’ olduğunu savunurken bu durumun Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun S-400 sisteminin satın alınmasının ‘bitmiş bir anlaşma’ olduğu yönündeki açıklamasından da açıkça anlaşıldığını vurguladı.
DPA’nın aktardığına göre Demirdaş, Türkiye’nin ABD’ye meydan okumasının, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesiyle birlikte artmaya başladığını ve ABD’nin 2003’te Irak’ı işgal etmeye hazırlandığı dönemlerde de görüldüğünü belirtti. Türkiye’nin 1991’de ABD önderliğindeki Körfez Savaşı’nın siyasi, ekonomik ve toplumsal yansımalarından zaten zarar gördüğü hatırlatan Demirdaş’a göre Mart 2003’te Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP hükümeti, Washington’ın Saddam Hüseyin’i devirmek için Irak’a doğru bir kuzey cephesi açmak için Türk topraklarını kullanma talebini reddetti. Bu durum, o dönemde daha askeri odaklı bir dış politika izlemeye karar veren Bush yönetimini kızdırdı. Bu politika, bugünkü ikili ilişkiyi büyük ölçüde şekillendiren anlaşmazlığın tohumlarını da ekmiş oldu.
2011’de Suriye’de patlak veren iç savaş, iki müttefik ülke arasında büyüyen bölünmeyi daha da derinleştirdi. Bu durum ise Washington’ın krizle başa çıkmadaki verimsizliğini tamamen göstermiş oldu. Obama yönetimi, Suriye konusunda o kadar endişeliydi ki birçok ABD ajansı her biri farklı gündemlere sahip muhalefet gruplarını desteklemeye başladılar. Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA), Türkiye ile müttefik bir Sünni muhalif grup olan Özgür Suriye Ordusu’nu eğitmeye ve donatmaya başlarken ABD Savunma Bakanlığı da Türkiye’nin terör örgütü PKK’nın kolu olarak ilan ettiği YPG’yi destekleyerek Ankara’yı kızdıracak adımlar atmaktan çekinmedi. ABD, Türkiye’nin bu grupları desteklemeyi bırakma yönündeki ısrarlı taleplerine yanıt vermedi. Demirdaş, Türkiye açısından durumu kötüleştiren şeyin, ABD’nin Patriot hava savunma sistemlerini Türkiye’nin Suriye sınırlarından geri çekme kararı olduğunu söyledi. Demirdaş’a göre bu durum, Türkiye’nin saldırılara karşı savunmasını etkiledi. Aynı şekilde Washington, Türkiye’nin Patriot füzeleri satın alma yönündeki talebine de hemen yanıt vermedi.17 ay sonra uzlaşı sağladıklarında satın almak istediği füzeleri devralması için askeri teknolojinin Türkiye’ye transferine izin vermeyi de reddetti. Türkiye, Washington’ın bu adımının ardından Putin’in memnuniyetle sunduğu yardım için Rusya’ya başvurdu. Aynı şekilde Rusya, iç savaşa müdahale edip Suriye hava sahasını açtığında Türkiye, Fırat Nehri’nin batısındaki bölgenin büyük bir bölümünde güvenli bir bölge kurmayı başardı. Böylece Türkiye, Washington’ın defalarca reddettiği isteğine ulaştı. Dahası Putin, Türkiye’nin ABD'nin yörüngesinden neredeyse tamamen ayrılmasını pekiştiren bir şey önerdi. Bu da S-400 hava savunma sistemiyle ilgiliydi. Washington’ın bu anlaşmaya defalarca karşı çıkmasına rağmen sistemin ilk kısmı Temmuz 2019’da geldi. Bununla birlikte artık Ankara da Washington’ın arzusuna ters düşebilecek politikaları herhangi bir olay meydana gelmeden uygulayabileceğinin farkına vardı.
Nitekim Türkiye, Ekim 2019’da Fırat’ın doğusunda Barış Pınarı Harekatı’nı başlattı ve ABD destekli YPG’yi sınırlarından tamamen çıkardı. Onu, Suriye çölünün derinliklerine doğru itti. Bu durum ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nda (CENTCOM), askerlerini Münbiç şehrini kontrol etmeye itecek düzeyde tepkiye neden oldu. Demirdaş, Washington’ın Türkiye’ye karşı mevcut hayal kırıklığının onlarca yıllık derin köklere sahip olduğunu, daha da önemlisi ABD nüfuzundaki hızlı düşüşün açık bir göstergesi olduğunu söyledi. ABD’nin 1991’de olduğu gibi oybirliğiyle küresel bir koalisyonu harekete geçirebileceği ve 500 binden fazla ABD askerinden oluşan bir orduyu bir araya getirebileceği günler geride kaldı. Bugün ABD, YPG milislerine güvenme noktasına geldi. Görünen o ki Washington’ın Almanya’ya Kuzey Akım-2 (Nord Stream 2) doğalgaz boru hattı üzerinden yaptırım uygulama tehditleri, Almanya’yı Rusya ile projeyi tamamlamaktan caydırmıyor. Ayrıca Türkiye’nin, Amerika’nın Hasımlarına Yaptırımlar Yoluyla Karşı Koyma Yasası’ndan (CAATSA) etkilenmemiş olması, Washington’ın uyarılarına rağmen Hindistan’ı S-400 sistemi istemeye teşvik etti. Dr. Ali Demirdas, S-400 sistemini ABD- Türkiye arasındaki yabancılaşmanın nedeni olarak görmenin yanlış olduğunu da belirtti. “Geleneksel olarak Ortadoğu’da ABD’nin çıkarları ve Türk güvenlik kaygıları arasında bir çatışma yaşanıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Washington’ın Türkiye’nin eylemlerini yönlendirememesi (ve bunun sonucunda ortaya çıkan hayal kırıklığı), ABD’nin baskı yaklaşımı benimseme arzusunu ve Ankara’nın inatla karşılık vermesini artırdı. Türkiye’nin yıldızının Doğu Akdeniz’de ve Libya, Suriye, Irak ve Kafkasya’da yükselişi, ABD’nin ve küresel sisteminin istikrarlı düşüşüyle aynı zamana denk geldi. Bu nedenle Biden yönetiminin Türkiye’yi çok beklenen ‘uyum sağalamaya zorlama” girişiminde bulunması hata olur. Zira bu, muhtemelen ABD’nin umduğu sonuçları ortaya koyamayacaktır. Demirdaş açıklamasının sonunda Çin’in baskın küresel güç olarak ABD’nin yerini almaya çalıştığını ve ekonomik ve siyasi çıkarlarını tehdit ettiğini belirtti.
Demirdaş’a göre belki de Washington’daki politikacıların, müttefiklere güç gösterisiyle meşgul olmaktan uzaklaşarak değerli çabalarını boşa harcamayı bırakma zamanı geldi.

 


Jared Kushner: Stratejik ortak

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla
TT

Jared Kushner: Stratejik ortak

Görsel: Al Majalla
Görsel: Al Majalla

Con Coughlin

ABD Başkanı Donald Trump'ın 20 maddeden oluşan Gazze barış planının ayrıntılarının açıklanmasından kısa bir süre sonra, damadı Jared Kushner'ın anlaşmanın sonuçlandırılmasında önemli bir rol oynadığı ortaya çıktı.

Önceki ateşkes anlaşmasının mart ayında çökmesinin ardından görüşmeler aylarca duraksadıktan sonra, Kushner'ın Hamas ile yeni bir anlaşmaya varma konusundaki ısrarı, Hamas ile ateşkesi uygulamak, ayrıca, yüzlerce Filistinli tutuklunun serbest bırakılması karşılığında kalan İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını sağlamak için bir anlaşmaya varılmasında kilit rol oynadı.

İsrailli ve Hamaslı müzakereciler arasındaki donukluk ve çıkmaz, Kushner'ın Trump'ın Özel Temsilcisi Steve Witkoff eşliğinde üst düzey Hamas lideri Halil el-Hayye ile rehinelerin serbest bırakılması ve ateşkes anlaşmasının imzalanması için doğrudan bir görüşme yapmasının ardından nihayet çözüldü. Bu durum, ilk Trump yönetimi sırasında İbrahim Anlaşmaları'nın müzakerelerinde de kilit rol oynayan Kushner ile Witkoff’ı, anlaşmayı İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve İsrail hükümetinin geri kalan üyelerine sunmak üzere Kudüs'e gitmeye teşvik etti ve nihayetinde anlaşma 9 Ekim'de onaylandı.

Kushner'ın barış planındaki rolü sorulduğunda Trump, “Jared çok zeki bir adam. İbrahim Anlaşmaları'nın imzalanmasını da o sağladı. Gerçekten zeki bir adam, bölgeyi ve insanları, ayrıca birçok oyuncuyu tanıyor” diye yanıtladı.

Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı analize göre Demokratlar bile bu barış anlaşmasının imzalanmasında rol oynadı. Biden döneminde ABD'nin İsrail büyükelçisi olarak görev yapan Thomas R. Nides, “Jared, İbrahim Anlaşmaları'nda olağanüstü bir rol oynadı. Bibi ile nasıl başa çıkacağını çok iyi biliyor ve Arap devletleri hakkında derin bir anlayışa sahip” yorumunu yaptı. Kushner'ın Trump yönetimi adına başarılı bir müzakereci olarak çalışabilmesinin, sebepsiz olmadığı, aksine bölgedeki kapsamlı ticari çıkarlarından kaynaklandığı söyleniyor.

Kushner'ın barış planındaki rolü sorulduğunda Trump, “Jared çok zeki bir adam” diye yanıtladı

Kushner, 2021 yılında Ortadoğu'da stratejik ilişkiler kuran yatırım şirketi Affinity Partners'ı tesis etti. İsrail ile bağlarına gelince, Kushner çocukluğundan beri sık sık İsrail'i ziyaret ediyor. Ailesi, özellikle de İsrail yanlısı davaların destekçisi ve önde gelen bir bağışçı olan Jared'ın babası Charles Kushner ile uzun süredir devam eden bir dostluğu olan Netanyahu ile yakın bağları var. Çeşitli kaynaklar, Netanyahu'nun Kushner'ın New Jersey'deki evinde oldukça çok zaman geçirdiğini, genç Jared alt katta uyurken Netanyahu’nun onun odasında uyuduğunu söylüyor.

Üst düzey ABD yetkilileri, Kushner'ın son barış müzakereleri turunda başlangıçta gayri resmi bir danışmanlık rolü üstlendiğini ve bir barış anlaşmasına varma çabalarına katılımının son birkaç ayda yoğunlaştığını belirtti.

Ağustos ayında Kushner ve eski İngiltere başbakanı Tony Blair'in Beyaz Saray'da Gazze konulu bir toplantıya katıldıkları ve Başkan’a savaş sonrası ile ilgili bir plan için fikirler sundukları bildirildi. Diplomatik kaynaklar, Financial Times'a Kushner'ın, Tony Blair Küresel Değişim Enstitüsü'nün yardımıyla bir yıldan uzun süredir Gazze için barış planları üzerinde çalışan Blair ile koordinasyon halinde olduğunu söyledi.

Eylül ayı sonlarında Kushner, Netanyahu'nun ziyareti sırasında Trump'ın 20 maddelik barış planını görüşmek üzere düzenlenen toplantılara katıldı. Bu çabalar, Kushner'ın geçen hafta Witkoff eşliğinde Ortadoğu'ya yaptığı hızlı turla doruğa ulaştı.

dfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs'teki görüşmeleri sırasında Jared Kushner’ın elini sıkıyor (Reuters)

İlk Trump yönetimi sırasında, Kushner ve eşi Ivanka Trump, Başkan Trump'ın Beyaz Saray'daki bu döneminde tartışmasız en etkili aile üyeleriydi. İlk döneminde Trump'a sınırsız erişimleri vardı ve Ortadoğu barış müzakereleri ile Kovid-19 aşısının geliştirilmesi de dahil olmak üzere çok çeşitli konularda önemli etkilere sahiptiler.

New Jersey'li bir arabulucu ve gayrımenkul geliştiricisi olan Kushner, yönetim deneyimi olmamasına rağmen başkanın resmi danışmanı olarak görev yaptı ve hatta Beyaz Saray’daki bazı basın toplantılarında konuşmacı olarak yer aldı. Kushner ve eşi Ivanka, yönetimdeki nüfuzları nedeniyle inceleme ve tetkiklerden kaçamadılar. Buna ek olarak, yetersiz nitelikleri ve kişisel pozisyonları ile siyasi pozisyonlarını birbirine karıştırmaları nedeniyle sürekli eleştirilere maruz kaldılar.

Bir zamanlar New York'ta oldukça saygın bir konumda olan çift, mali açıklamalar, etik incelemeler ve basının sürekli takibi altında, gözlerin hep üzerlerinde olduğu bir ortamda çalışmak zorunda kaldılar. Kushner, 2016 Rusya seçimlerine müdahalesi ile ilgili bir soruşturma (ki hiçbir suç ortaklığı olmadığı kanıtlandı), güvenlik ruhsatları ile ilgili sorunlar ve ailesinin emlak işine verilen kredilerle ilgili sorgulamalarla karşı karşıya kaldı.

“Tarihi Kırmak: Tarih Yazan Anlar” adlı anı kitabında Kushner, karşılaştığı engelleri ve zorlukları şöyle anlatıyor: “Zorluklarla karşılaşacağımızı biliyorduk, ancak önümüzde bizi bekleyen fırtınanın şiddetinin farkında değildik. Belki de hazır olmamamız şansımızaydı, zira hiçbir şey bizi Washington'un sert darbelerine hazırlayamazdı; hedef almalar, soruşturmalar, itibarımızı hedef alan yalan medya haberleri ve belki de en kötüsü, bizzat Batı Kanadı'nın içinden gelen arkadan bıçaklamalardı.” 2021'de görevden ayrıldıktan sonra Kushner eşiyle birlikte Manhattan'dan Cumhuriyetçi Parti destekçisi Miami'ye taşındı.

Dolayısıyla Trump bu yıl Beyaz Saray'a dönmeden önce, Kushner ailesinin onunla birlikte gitmeyeceğini vurgulaması şaşırtıcı değildi. Ivanka bir podcast'te, “Politika... çok karanlık bir dünya,” diye açıkladı. “Bir insan olarak beni tatmin eden ve mutlu eden şeylere tamamen aykırı” dedi.

10 Ocak 1981'de Livingston, New Jersey'de doğan Kushner, milyarder emlak geliştiricisi Charles Kushner'ın dört çocuğundan biri. Baba Kushner, aynı zamanda Demokrat Parti'nin ve çok sayıda hayır kurumunun önde gelen destekçilerinden ve fon sağlayıcılarından biriydi.

Kushner, Harvard Üniversitesi'nde okudu ve 2003 yılında mezun oldu. 2005 yılında babası Charles, vergi kaçakçılığı, tanıkları manipüle etme ve siyasi kampanyalara yasa dışı bağış yapma gibi suçlardan suçlu bulundu ve iki yıl hapis cezasına çarptırıldı. Baba Kushner davasında dönemin başsavcısı, geleceğin New Jersey valisi ve daha sonra Kushner'ın Trump'ın başkanlık kampanyasının danışman grubu içinde birlikte çalıştığı Chris Christie görev almıştı.

Charles hapisteyken Jared, babasının emlak işini devraldı ve babasıyla ilişkisi yakın olmaya devam etti. 2006 yılında Kushner, yirmili yaşlarının ortalarındayken New York Observer'ı satın aldı ve yayıncısı oldu. Ertesi yıl Kushner, Manhattan'da 666 Fifth Avenue adresindeki bir ofis binasını o zamana kadar görülmemiş bir bedel olan 1,8 milyar dolara satın alarak tekrar manşetlerde yer aldı. 2008 yılında Kushner Companies'in CEO'su oldu.

Yaklaşık iki yıllık bir ilişkinin ardından Kushner, Ekim 2009'da Bedminster, New Jersey'de Ivanka Trump ile evlendi. Çiftin Arabella, Joseph ve Theodore adında üç çocuğu bulunuyor.

dfrgt
Jared Kushner, eşi Ivanka Trump ve İsrail Başbakanı'nın eşi Sara Netanyahu, Kudüs'teki İsrail meclisinde (Knesset), 13 Ekim 2025 (AFP)

Bugün soru şu: Kushner, devam eden ve karmaşık barış sürecinde kilit bir oyuncu olmaya devam edecek mi? Kushner’ın pek çok güçlü yanı, Trump'a erişebilmesinde, servetinde ve kurduğu bölgesel ağlarda yatıyor olabilir. Kushner’ın kendisinin dediği gibi: “Gerektiğinde yardım ve tavsiye sunmak için buradayım.” Neyse ki, şu anda resmi makamların dayattığı resmi prosedürlerden, incelemelerden veya hesap verme yükümlülüklerinden muaf. Ancak şimdiye kadar kayınpederine yalnızca ateşkese varılmasında yardım etti ve bu henüz kapsamlı bir barış değil.


İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin güneyine saldırı başlattı

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes sırasında İsrail saldırıları sonucu hayatını kaybeden yakınlarının yasını tutan Filistinliler (AP)
Gazze Şeridi'ndeki ateşkes sırasında İsrail saldırıları sonucu hayatını kaybeden yakınlarının yasını tutan Filistinliler (AP)
TT

İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin güneyine saldırı başlattı

Gazze Şeridi'ndeki ateşkes sırasında İsrail saldırıları sonucu hayatını kaybeden yakınlarının yasını tutan Filistinliler (AP)
Gazze Şeridi'ndeki ateşkes sırasında İsrail saldırıları sonucu hayatını kaybeden yakınlarının yasını tutan Filistinliler (AP)

İsrail medyası bugün, İsrail ve Hamas'ın Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmek amacıyla ABD'nin arabuluculuğunda sağlanan ateşkesin ihlali konusunda birbirlerini suçladıkları bir dönemde ordunun Gazze'ye saldırı başlattığını bildirdi.

Şarku’l Avsat’ın Reuters'tan aktardığına göre bir İsrail askeri yetkilisi, Hamas'ın ‘sarı hat’ dışında İsrail güçlerine roket ve keskin nişancı ateşi dahil olmak üzere çok sayıda saldırı düzenlediğini ve bunun ateşkes anlaşmasının ‘bariz bir ihlali’ olduğunu söyledi.

Ynet internet sitesi, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta İsrail ordusu ile Hamas mensupları arasında çatışma çıktığını bildirdi. Buna karşılık İsrail Hava Kuvvetleri Refah bölgesine hava saldırıları düzenlerken, İsrail donanması da kıyı şeridine yoğun ateş açtı.

Times of Israel ise Gazze Şeridi'ndeki silahlı unsurların, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Rafah'ta İsrail güçlerine saldırdığını ve bunun üzerine İsrail ordusunun bölgeye hava saldırıları düzenlediğini bildirdi.

Filistin el-Aksa televizyonu, bugün Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye'nin doğusuna düzenlenen İsrail hava saldırısında ölü ve yaralıların olduğunu duyurdu.

İsrail medyası, İsrail uçaklarının Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ı bombaladığını, el-Aksa televizyonu ise İsrail helikopterlerinin Refah semalarında işaret fişekleri attığını bildirdi.

Yedioth Ahronoth gazetesine bağlı Ynet internet sitesi, Savunma Bakanı Yisrael Katz'ın, Başbakan Netanyahu'nun askeri sekreteri eşliğinde hükümet toplantısından ayrıldığını ve Refah'taki olayların güvenlik değerlendirmesini yapmak üzere yola çıktığını belirtti.

Han Yunus'ta İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan bir kepçe (Reuters)
Han Yunus'ta İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan bir kepçe (Reuters)

Hamas henüz yorum yapmadı, ancak daha önce herhangi bir ihlali reddetmiş ve İsrail'i anlaşmayı ihlal etmekle ve Gazze Şeridi'ndeki ‘suç çetelerini’ desteklemekle suçlamıştı. İsrail ordusu cuma günü, ‘birkaç teröristin’ Refah bölgesinde askerlere ateş açtığını, ancak herhangi bir zayiatın bildirilmediğini kaydetti. Ordu daha sonra, aynı gün Han Yunus'ta askerlere yaklaşan başka bir ‘terörist’ grubunu hedef aldığını açıkladı. Ordunun, kuvvetlerine yönelik doğrudan tehditleri ortadan kaldırmak için çalışmaya devam edeceği belirtildi.

Askeri operasyonların yeniden başlaması

İsrail Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Başbakan Binyamin Netanyahu'dan Gazze Şeridi'nde askeri operasyonları yeniden başlatmasını istedi.

Ben-Gvir, X platformunda yaptığı açıklamada, “Başbakanı, İsrail ordusuna tüm gücüyle Gazze Şeridi'nde tam ölçekli savaşı yeniden başlatması için emir vermeye çağırıyorum” dedi.

Ben-Gvir, “Hamas'ın tutumunu değiştireceği ya da imzaladığı anlaşmaya uyacağı yönündeki yanlış inanç, onun güvenliğimiz için bir tehdit oluşturduğunu kanıtlamaktadır. Bu Nazi terör örgütü tamamen yok edilmelidir ve bu ne kadar erken olursa o kadar iyi olur” ifadelerini kullandı.

İsrail hükümeti ve Hamas, günlerdir ateşkes ihlali suçlamalarında bulunuyorlar. İsrail, Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki Refah Sınır Kapısı’nın bir sonraki duyuruya kadar kapalı kalacağını açıkladı.

dfrgt
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan bir kamp (AP)

ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi'nde ateşkes için 20 maddelik bir plan açıkladı. 10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşması uyarınca, Hamas'ın 13 Ekim'e kadar tüm canlı ve ölü rehineleri iade etmesi gerekiyordu.

Ölen rehinelerin cesetlerinin iadesi konusunda İsrail ile Hamas arasında bir anlaşmazlık çıktı. İsrail, Hamas'ın kalan 28 ölü rehinenin cesetlerini teslim etme yükümlülüğünü yerine getirmesini talep etti.

Hamas, esir tuttuğu son 20 rehineyi ve 12 cesedi teslim etti, ancak enkaz altında gömülü cesetleri çıkarmak için özel ekipman gerektiğini bildirdi.


Somali Savunma Bakanı Roma'da... Askeri iş birliğini güçlendirme ve ‘barış misyonu’ için finansman görüşmeleri

Somali Savunma Bakanı Ahmed Muallim Faki'nin İtalyan mevkidaşı Guido Crosetto ile Roma'da yaptığı görüşmeden (SONNA)
Somali Savunma Bakanı Ahmed Muallim Faki'nin İtalyan mevkidaşı Guido Crosetto ile Roma'da yaptığı görüşmeden (SONNA)
TT

Somali Savunma Bakanı Roma'da... Askeri iş birliğini güçlendirme ve ‘barış misyonu’ için finansman görüşmeleri

Somali Savunma Bakanı Ahmed Muallim Faki'nin İtalyan mevkidaşı Guido Crosetto ile Roma'da yaptığı görüşmeden (SONNA)
Somali Savunma Bakanı Ahmed Muallim Faki'nin İtalyan mevkidaşı Guido Crosetto ile Roma'da yaptığı görüşmeden (SONNA)

Somali Savunma Bakanı Ahmed Muallim Faki, Roma'da İtalyan mevkidaşı Guido Crosetto ile ‘iki ülke arasında savunma ve deniz güvenliği alanlarında ikili iş birliğini güçlendirmenin yollarını’ görüştü. Şarku’l Avsat’ın Somali resmi haber ajansı SONNA’dan aktardığına göre, iki taraf ayrıca, ‘Somali Ulusal Ordusu’nun yeniden yapılandırılması, Afrika Birliği (AfB) misyonunun finansmanı ve terörle mücadele’ konularını ele aldı.

Bu, iki ülke arasında askeri düzeyde gerçekleşen ilk toplantı değil, ancak Şarku'l Avsat'a konuşan bir Afrika işleri uzmanına göre, Roma'nın sözlerini eyleme dönüştürmesi gerekiyor. Bu, Mogadişu'nun eş-Şebab örgütüyle mücadelede desteğe ve barışı koruma misyonunun görevini tamamlaması için finansmana ihtiyaç duyması nedeniyle önemli.

Yaklaşık bir yıl önce, Haziran 2024'te, Somali Ulusal Ordusu Komutanı İbrahim Şeyh Muhyiddin, Roma'da İtalya Genelkurmay Başkanı Giuseppe Cavo Dragone ile bir görüşme gerçekleştirdi. Toplantıda iki taraf, İtalyan hükümetinin Somali Ulusal Ordusu’nun yeniden yapılandırılmasını destekleme katkısının yanı sıra, aralarındaki iş birliğini güçlendirmenin yollarını da görüştü.

2024 yılının sonlarında görev süresi sona eren Afrika Birliği Somali Geçiş Misyonu'nun (ATMIS) ardından, Afrika Birliği Destek ve İstikrar Misyonu (AUSSOM), Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin Aralık 2024'te ilgili kararı kabul etmesinin ardından ocak ayında resmi olarak faaliyete geçti. Misyon, Somali'de 15 yıldır faaliyetlerini yoğunlaştıran eş-Şebab'a karşı mücadelesinde Somali'ye destek olmak amacıyla, başlangıçta 12 aylık bir süre için kuruldu. AfB Komisyonu Başkanı Mahmud Ali Yusuf'un önceki açıklamalarına göre, misyon 2025 yılında 190 milyon dolarlık bir finansman açığı ile karşı karşıya.

Afrika işleri uzmanı Dr. Ali Mahmud Kelni, İtalya'nın Somali ile stratejik ilişkiler sürdüren ülkelerden biri olduğunu ve Faki'nin Roma ziyaretinin öncelikle güvenlik ve istihbarat iş birliğine odaklandığını düşünüyor. Ziyaret sırasında İtalyan yetkililer, özellikle subay eğitimi ve ülke içinde faaliyet gösteren barış gücü birliklerine destek sağlanması konusunda Somali'nin askeri kapasitesinin geliştirilmesi ve eğitimi için destek vereceklerini taahhüt ettiler.

Kelni, “Bu taahhütlerin siyasi ve sembolik önemi olmasına rağmen, özellikle İtalya'nın güvenlik ve askeri sektörlere şu anda yaptığı sınırlı katkı göz önüne alındığında, bu desteğin ciddiyeti ve etkinliği konusunda şüpheler devam ediyor. Mevcut verilere göre, Roma'nın bugüne kadarki katkıları, ulaşım ve sınırlı teknik eğitim yoluyla polis ve bazı reform hizmetlerini desteklemekle sınırlı kalmış, bu destek Somali devletinin gerçek güvenlik beklentilerini veya ihtiyaçlarını karşılamamıştır” ifadelerini kullandı.

Aylar önce, Mogadişu ile Roma arasındaki askeri iş birliği gündemdeydi. 14 Şubat'ta Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, İtalya Genelkurmay Başkanı Giuseppe Cavo Dragone ile ‘iki ülke arasındaki güvenlik iş birliğini destekleme yolları, İtalya'nın Somali Ulusal Ordusu’nun yeniden yapılandırılmasına katkısı ve Roma'nın terörle mücadelede federal hükümeti destekleme çabaları’ hakkında görüşmüştü.

Bundan aylar önce, Ağustos 2024'te Somali haber kaynakları, Somali'nin silahlı örgüt eş-Şebab'a karşı ülkede devam eden mücadelede belirleyici bir rol oynamak amacıyla 16 milyon dolar değerinde dört adet Bell 412EPX helikopteri satın aldığını açıklamıştı.

7
Somali Savunma Bakanı Ahmed Muallim Faki, Roma'da İtalyan mevkidaşı Guido Crosetto ile görüştü. (SONNA)

Somali Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh Mahmud, geçtiğimiz cuma günü bir Amerikan televizyon kanalına verdiği özel röportajda, ülkedeki terörist tehdidinin son yıllarda önemli ölçüde azaldığını söyledi. SONNA'ya göre Mahmud, ABD'nin askeri desteğinin Somali ordusunun terörist gruplarla mücadelede kapasitesini güçlendirmeye kısmen katkıda bulunduğunu belirtti.

Kelni, İtalya'nın Somali'de güvenlik ortağı rolünü yeniden kazanmaya çalıştığını, ancak somut gerçeklerin Somali'nin bu alandaki en önemli ortaklıklarının Türkiye, Mısır, ABD ve Afrika Boynuzu'ndaki bazı ülkeler gibi etkili ülkelerle olduğunu gösterdiğini belirtti. Kelni, bu güçlerin, özellikle terörle mücadele ve El Kaide ile bağlantılı eş-Şebab örgütünün oluşturduğu tehditlerle mücadele alanlarında Roma'dan daha geniş ve derin bir destek sağladığını açıkladı.

Bu bağlamda, Roma ile kurulacak bir güvenlik ortaklığının Somali'nin genel güvenlik durumuna ne gibi katkılar sağlayabileceği konusunda meşru sorular ortaya çıkıyor. Kelni'ye göre, İtalyan tarafı geçmiş yıllarda benzer vaatlerde bulunmuş olsa da, bunlar sahada somut sonuçlara dönüşmedi. İtalya’nın taahhütlerini yerine getirme konusundaki yeterliliğine dair şüpheler sürerken, hızla değişen bölgesel ve küresel dinamikler ile bu stratejik bölgede nüfuz elde etmeye çalışan yabancı aktörler arasındaki rekabet, durumu daha karmaşık hale getiriyor.

Kelni, Somali Savunma Bakanı’nın Roma ziyaretinin zamanlama ve bağlam açısından önemli bir diplomatik adım olduğu, ancak İtalyan tarafının pratik önlemler ve net mali ve siyasi taahhütler ile bunu takip etmediği sürece Somali'nin güvenlik ortaklıklarının dengesinde radikal bir değişiklik anlamına gelmediği sonucuna vardı.