Derin denizde "görünmez bakteri" keşfedildi

Araştırma, UNESCO’nun Dünya Mirası kapsamındaki alanda gerçekleştirildi (Pixabay)
Araştırma, UNESCO’nun Dünya Mirası kapsamındaki alanda gerçekleştirildi (Pixabay)
TT

Derin denizde "görünmez bakteri" keşfedildi

Araştırma, UNESCO’nun Dünya Mirası kapsamındaki alanda gerçekleştirildi (Pixabay)
Araştırma, UNESCO’nun Dünya Mirası kapsamındaki alanda gerçekleştirildi (Pixabay)

Kiribati'de yer alan Phoenix Adaları Koruma Bölgesi'ndeki derin denizde, insanın bağışıklık sisteminin fark edemediği görünmez deniz bakterileri keşfedildi.
Disiplinlerarası çalışma 12 Mart'ta Science Immunology'de yayımlandı.
2017'de bölgeyi üç haftalığına ziyaret eden bilim insanları, araştırma gemilerindeki laboratuvarlarla denizden çıkardıkları hücre kültürlerini inceledi.
SuBastian adlı uzaktan kumanda edilebilen bir cihaz sayesinde araştırmacılar derin denizden gram negatif bakteri topladı.
Bilim insanları, buldukları tek hücreli organizmaların memeli hücreleri tarafından tanınıp tanınmayacağını denemek için 50 bakteriden, bu canlıların "derisi" olarak da düşünülebilecek lipopolisakkarit tabakayı ayırdı.
Araştırmacılar bu tabakayı insan ve fare hücreleriyle etkileşime soktuklarında, numunelerden yüzde 80'inin bağışıklık sistemi tepkisi yaratmadığını tespit etti.
Bilim insanları bakterileri bu şekilde görünmez kılan özelliğin ne olduğunu henüz tam olarak tespit edemezken, bunun lipopolisakkarit tabakayla ilişkili olabileceğini düşünüyor.
Harvard Tıp Fakültesi'nden bağışıklık uzmanı ve araştırmanın eş yazarı Jonathan Kagan, "Tehlikeli patojenlerin her biri, bu derin deniz bakterilerinin istem dışı yaptığını -yani bağışıklık sistemimizden saklanmak- yapabilme kapasitesine sahip" dedi.
Bağışıklık sistemimiz, lipopolisakkarit tabakaya sahip bakterileri tespit edebiliyor. Öte yandan genelde bağışıklık sisteminden kaçan bakterilerdeki açil lipid sayısı 6'dan daha az oluyor.
Araştırmada memeli bağışıklık sistemine görünmeyen bakterilerin standart 6 açil zincirine sahip olduğu belirtildi. Bilim insanları, buna rağmen bakterilerin görünmez olmasının uzun zincirlere sahip olmalarından kaynaklanabileceğini düşünüyor.
"Bu fikri anlamlı kılan tam olarak ne hiç bilmiyoruz" diyen Kagan, "Fakat çok uzun açil zincirleriyle bağışıklık sisteminin tepki göstermemesi arasında müthiş bir korelasyon olduğunu biliyoruz. Bu da daha fazla araştırmamız gereken bir husus" ifadelerini kullandı.
Maryland Üniversitesi'nden mikrobiyolog Alison Scott, bulguların bağışıklık sisteminin tespit mekanizmalarını yeniden düşünmemiz gerektiğini gösterdiğini belirtti.

Independent Türkçe, Gizmodo, IFL Science



Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
TT

Çığır açıcı gen tedavisi, işitme kaybını tek dozla düzeltti

Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor
Araştırmacı, sağırlığa yönelik bu tür bir tedavinin "sadece başlangıç" olduğunu söylüyor

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Yeni bir araştırmaya göre, çığır açan bir gen tedavisi tek bir enjeksiyonla insanlardaki işitme kaybını birkaç hafta içinde tersine çevirebiliyor.

İsveç'in Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar son teknoloji tedavinin, doğuştan sağırlığı veya ileri derecede işitme bozukluğu olan çocuk ve yetişkinlerin işitme yetisini iyileştirdiğini ve klinik bir deneyde 7 yaşındaki bir çocuğun duyma becerisini neredeyse tamamen geri kazandığını açıkladı.

Hakemli dergi Nature Medicine'da detaylandırılan klinik çalışma, OTOF geninin sağlıklı bir kopyasının iç kulağa enjekte edilmesiyle 10 katılımcının tümünün işitmesinin gelişme gösterdiğini ortaya koydu.

Küçük ölçekli deney, OTOF adı verilen bir gendeki mutasyonlar sonucu genetik sağırlık veya ileri seviye işitme bozukluğundan muzdarip kişileri içeriyordu.

Bu mutasyonlar, ses sinyallerinin kulaktan beyne iletilmesinde kilit rol oynayan otoferlin proteininin eksikliğine neden oluyor.

Araştırmacılar tedavinin en çok çocuklarda işe yaradığını belirtse de yetişkinlere de fayda sağlayabileceğini söylüyor.

Deneyde adeno ilişkili virüsün sentetik ve zararsız bir versiyonu kullanılarak düzgün işleyen bir OTOF geni tek bir enjeksiyonla iç kulağa verildi.

Tedavinin etkileri hastaların çoğunda belirgin biçimde görülürken, işitme yetisi sadece bir ay sonra hızla iyileşti.

Araştırmacılar 6 ay sonra tüm katılımcılarda işitmede önemli ölçüde iyileşme kaydedildiğini ve algılanabilir ortalama ses seviyesinin 106 desibelden 52 desibele düştüğünü belirtiyor.

Çalışmada tedaviye en iyi yanıt verenlerin 5 ila 8 yaşındakiler olduğu tespit edildi.

7 yaşındaki bir kız çocuğu işitme yetisini neredeyse tamamen hızla geri kazandı ve 4 ay sonra annesiyle günlük konuşmalar yapabilmeye başladı.

Karolinska Enstitüsü'nden çalışmanın ortak yazarı Maoli Duan, "Bu yöntem ilk kez ergenler ve yetişkinlerde test edildi" diyor.

Katılımcıların çoğunda işitme duyusunun büyük ölçüde iyileşmesi, yaşam kaliteleri üzerinde derin bir etki yaratabilir. Şimdi bu etkinin ne kadar kalıcı olduğunu görmek için bu hastaları takip edeceğiz.

Araştırmacılar ayrıca tedavinin güvenli olduğunu ve iyi tolere edildiğini de saptadı. Katılımcılar 6-12 aylık takip süresinde herhangi bir ciddi yan etki bildirmedi.

En yaygın reaksiyon, bir tür akyuvar olan bağışıklık sistemi nötrofillerinin sayısındaki azalmaydı.

"OTOF sadece başlangıç" diyen Dr. Duan, araştırmacıların GJB2 ve TMC1 gibi diğer yaygın sağırlık genleri üzerinde de çalıştığını ekliyor.

Bunların tedavisi daha karmaşık ancak bugüne kadarki hayvan deneyleri umut verici sonuçlar ortaya koyuyor. Farklı genetik sağırlık türlerinden muzdarip hastaların bir gün tedavi görebileceğine güvenimiz tam.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news