İsrail’de üst düzey siyasetçi krizi yaşanıyor

İsrail’de üst düzey siyasetçi krizi yaşanıyor
TT

İsrail’de üst düzey siyasetçi krizi yaşanıyor

İsrail’de üst düzey siyasetçi krizi yaşanıyor

İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin'e yakın kaynaklar, Rivlin’in yeni hükümeti kurma görevini Başbakan Binyamin Netanyahu'ya bir kez daha emanet etme kararının, hayatında aldığı en zor siyasi ve ahlaki karar olduğunu vurguladılar. Kaynaklar, bunun sadece kötünün iyisi bir  karar olarak görülmediğini, aynı zamanda Rivlin’in bu kararı vermeye kendini mecbur hissettiğini belirttiler.
Aynı kaynaklar İsrail Cumhurbaşkanı’nın açıkça yeni hükümeti kurma görevini, üç ciddi yolsuzluk suçlamasıyla yargı önüne çıkan bir adama verdiğinin tarihe düşülmesini istemediğini söylüyorlar. Cumhurbaşkanı’nın Netanyahu'nun halkın önüne çıkıp savcılık bürosuna sert eleştiriler yöneltmesinden ve kendisini yargılayan hakimleri tehdit etmesinden sadece birkaç saat sonra böyle bir görevi üstlenmesine izin vermek istemeyeceğinin altını çizen kaynaklar, aynı zamanda son seçimlerde İsrail vatandaşlarının çoğunluğunun Netanyahu'nun başbakan olmasını istemediklerini ortaya koymalarının da bu isteksizliğin nedenlerinden biri olduğunu kaydettiler. Kaynaklara göre Netanyahu'nun yeniden başbakan olmaması için sloganlar atan partiler, Knesset'teki (İsrail parlamentosu) 120 sandalyenin 64'ünü kazansalar da o kadar kötü bir performans sergilediler ki mevcut durum, Rivlin'i hükümeti kurma görevini Netanyahu'ya bir hediye gibi sunması için zorladı.
Cumhurbaşkanı Rivlin, kararı ile ilgili açıklama yaparken adeta acı çekiyordu. Kararını açıkladıktan saatler sonra, dün öğleden düzenlenen Knesset'teki oturumda, ‘İsrail'in ulusal dokunulmazlığını tehdit eden ciddi bir siyasi krizden’ bahsetti. İsrail'in tehlikeleri anlayan ve onlara göre hareket eden liderlere ihtiyacı olduğunun altını çizdi. Ancak açıklamaları, bu duruma sebep olanları, yani milletvekillerinin çoğunluğunu hiç şaşırtmadı.
Sağ eğilimli kamptan 52 milletvekili, açıkça ideolojik bir dürtü ve fırsatçılıkla hükümeti kurmakla görevlendirilmesi için Netanyahu’nun adını önerdi. Bahsi geçen bu 52 milletvekilinin büyük çoğunluğu, Netanyahu'ya körü körüne bağlı olan Likud Partisi milletvekilleriydi. Hatta Netanyahu’dan şikâyetçi olan ve hegemonyasının sona ermesi gerektiğini, kişisel hesaplarını ulusal hesapların üzerinde tuttuğunu görenler bile bu durum karşısında ses çıkarmaya cesaret edemiyorlar. Likud Partisi ile birlikte liderlerinden ikisinin adları yolsuzluk davalarına karışan dini partiler de yargı karşısında Netanyahu'nun yanında yer aldılar. Netanyahu, aralarında aşırı sağcı Dini Siyonizm Partisi’nin de olduğu dini partileri tek bir listede toplamak için büyük gayretle çalıştı. Netanyahu, işgal altındaki Filistin topraklarındaki yerleşimcilerle yaptığı toplantılarda, ya Likud Partisi’ne ya da Dini Siyonizm Partisi’ne oy vermelerini istedi. Böylece Netanyahu, Dini Siyonizm Partisi’ni seçimlerden önce güvence altına almış oldu.
Bu sağcı kamp, Netanyahu’nun yine hükümeti kurmakla görevlendirilmesini başlıca sorumlularından biri olduğu açık olsa da liderlerini eleştirmek kelimenin tam anlamıyla Netanyahu ile politik ve ahlaki olarak aynı kefede oldukları için oldukça güç.
Öte yandan değişim sloganlarıyla geriye kalan 64 sandalyenin çoğunluğunu kazanan ‘Netanyahu’nun değişim kampı’, değişimi engelleyecek her türlü tedbiri alarak Netanyahu'ya hükümeti kurması için adeta cennetten indirilen bir hediye sundu. “Değişim engellendi” dediğimizde, sadece Netanyahu'dan değil, herhangi bir değişikliğin gerçekleşmesinin de önlenmesinden bahsediyoruz. Çünkü değişim isteyen bu kamp isteselerdi Netanyahu'yu alaşağı edebilir, Knesset'te kontrolü ele geçirebilir, yeni bir Knesset başkanı seçebilir, Knesset’in çalışma sistemini ve gündemini belirleme yetkisine sahip olan Rejim Komisyonu'na başkanlık edebilirlerdi.
Ancak tüm bunları yapmamalarının nedeni sadece üç harfli bir kelimede gizli ‘ben’. Karşı kampın partilerinin liderleri, partinin veya liderinin çıkarlarıyla sınırlı dar konularda anlaşmazlıklar yaşadı ve böylece aralarında hiçbir şekilde güven olmadığı ortaya çıktı. Söz konusu bu kampta, biri Knesset’te 17 sandalye kazanan Yeş Atid (Gelecek Var) Partisi Başkanı Yair Lapid, diğeri ise 7 sandalyeli Yemina (sağ) İttifakı lideri Neftali Bennett olmak üzere iki adet başbakan adayı var.
Bennett, ‘değişim hükümetinin’ başına geçmeyi şart koştu. Lapid Partisi bunu kabul etti ve başbakanlığı paylaşmayı teklif ederek hükümet süresinin ilk yarısında başbakanlık görevini üstlenme fırsatı verdi. Ancak Lapid, Bennett'in görevi elinden almaması için harekete geçti ve Bennett’in hükümete katılmamasını şart koşarak Netanyahu ile anlaşmaya varacağına söz verdi. Bennett bunu reddetti ve herkes Cumhurbaşkanı’na kendi adını önerdi.
Lapid'in Bennett'i geride bırakması, 56 milletvekilinden oluşan bir koalisyon kurması ve başbakanlık görevini kazanması mümkündü. Fakat Gideon Saar liderliğindeki Tikva Hadasha (Yeni Umut) Partisi, sağcı kampın, merkez sol bir ismi aday olarak tavsiye etmesi halinde yaklaşan seçimlerde cezalandırılmak korkusuyla koalisyon önerisini reddetti.
Sadece bu da değil,  Ortak Arap Listesi de Lapid’i aday göstermeyi reddetti. Cumhurbaşkanı Rivlin'e ne Lapid’i ne de Bennett’i önermediğini çünkü yeni hükümetin sağcı bir hükümet olmayacağını garanti etmediklerini söyledi. Birleşik Arap Listesi ise müttefiklerini buna ikna edemese de Netanyahu ile ittifak kurma eğiliminde olduğu için herhangi bir isim önermekten kaçındı.
Böylece değişim sloganları atanlar, ilk sınavlarında başarısız oldular. Değişiklik yerine Netanyahu'ya yeniden ülkeyi yönetmeye devam etmeyi hediye ettiler. Netanyahu, hükümeti kurmakta başarısız ve yeni seçimler düzenlenmesi için baskı yapılsa bile, önümüzdeki aylarda başbakan olarak kalmaya devam edecek. Tüm bu tutumlar, İsrail'de siyasi krizin derinliği ve liderlik krizinin ciddiyetinin yanı sıra İsrail'de üst düzey siyasi liderler olmadığını da ortaya koyuyor.



Ukrayna'nın Kremençuk kentinde Rus saldırısının ardından elektrik ve su kesintileri yaşandı

Rusya'nın dün düzenlediği füze saldırısında Ukrayna'nın başkenti Kiev'de patlamalar meydana geldi (Reuters)
Rusya'nın dün düzenlediği füze saldırısında Ukrayna'nın başkenti Kiev'de patlamalar meydana geldi (Reuters)
TT

Ukrayna'nın Kremençuk kentinde Rus saldırısının ardından elektrik ve su kesintileri yaşandı

Rusya'nın dün düzenlediği füze saldırısında Ukrayna'nın başkenti Kiev'de patlamalar meydana geldi (Reuters)
Rusya'nın dün düzenlediği füze saldırısında Ukrayna'nın başkenti Kiev'de patlamalar meydana geldi (Reuters)

Kremençuk Belediye Başkanı Vitaliy Maletsky, bugün yaptığı açıklamada, Rus güçlerinin Ukrayna'nın merkezinde bulunan kentteki altyapıya gece boyunca hava saldırısı düzenlediğini belirtti.

Dinyeper Nehri kıyısındaki Kremençuk, önemli bir sanayi merkezi ve Ukrayna'nın en büyük petrol rafinerilerinden birine ev sahipliği yapıyor. Şehir, 2022'de kalabalık bir alışveriş merkezine düzenlenen ve en az 21 kişinin ölümüne yol açan saldırı da dahil olmak üzere, Rus füze saldırılarının hedefi oldu.

Maletsky, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, saldırının etkilerine ilişkin ayrıntıların, hasar tespitinin tamamlanmasının ardından bugün ilerleyen saatlerde açıklanacağını söyledi. Belediye hizmetlerinin, elektrik, su ve ısıtma hizmetlerinin kesintiye uğradığı bölgelere yeniden ulaştırılması için çalıştığını belirtti.

Rusya, yaklaşık dört yıl süren savaşta yaşanan soğuk mevsimlerde ülke çapında elektrik kesintileri ve periyodik elektrik kesintilerinin ardından halkın moralini bozmak ve sanayiyi aksatmak amacıyla, kış öncesi Ukrayna'nın elektrik, ısıtma ve su altyapısına yönelik uzun menzilli saldırılarını yoğunlaştırdı.


Erdoğan, Maduro'ya ABD ile diyaloğu sürdürmenin önemini vurguladı

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, 4 Aralık 2018'de Karakas'ta (Türkiye Cumhurbaşkanı'nın X platformu üzerinden hesabı)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, 4 Aralık 2018'de Karakas'ta (Türkiye Cumhurbaşkanı'nın X platformu üzerinden hesabı)
TT

Erdoğan, Maduro'ya ABD ile diyaloğu sürdürmenin önemini vurguladı

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, 4 Aralık 2018'de Karakas'ta (Türkiye Cumhurbaşkanı'nın X platformu üzerinden hesabı)
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, 4 Aralık 2018'de Karakas'ta (Türkiye Cumhurbaşkanı'nın X platformu üzerinden hesabı)

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Venezuelalı mevkidaşı Nicolas Maduro ile telefonda görüşerek, Karakas'ta ABD'nin askeri müdahalesine ilişkin artan korkular nedeniyle Maduro'yu Washington ile diyaloğu sürdürmeye çağırdı.

Cumhurbaşkanlığı Ofisi'nden yapılan açıklamaya göre Erdoğan Maduro'ya, "ABD ile Venezuela arasında diyalog kanallarını açık tutmak önemlidir" diyerek, "gerginliğin en kısa sürede kontrol altına alınması" umudunu dile getirdi.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Erdoğan, Türkiye'nin bölgedeki gelişmeleri yakından takip ettiğini ve "sorunların diyalog yoluyla çözülebileceğine" inandığını ifade etti.

ABD Başkanı Donald Trump, bu hafta başlarında, Karakas ile aylardır artan gerginliğin ardından Venezuela konusunu görüşmek üzere üst düzey ulusal güvenlik yetkilileri ile toplantı yaptı. Trump, Maduro'yu bir uyuşturucu karteline liderlik etmekle suçlarken, Venezuela bu iddiayı reddediyor.

Washington, Karayipler'de askeri yığınak yaparak Karakas'a baskıyı artırıyor. Washington, uyuşturucu kaçakçılığı için kullanıldığını iddia ettiği tekneleri hedef alan 20'den fazla saldırıda en az 87 kişinin ölümüne yol açtı.

Washington, geçen ay dünyanın en büyük uçak gemisini bir savaş gemisi filosuyla birlikte Karayipler'e göndermiş ve Venezuela hava sahasını tamamen kapattığını duyurmuştu.

Türkiye, Venezuela ile yakın bağlara sahip ve Erdoğan, Washington ve birçok Avrupa ülkesinin hile iddiaları nedeniyle Maduro'nun yeniden seçilmesini reddetmesinin ardından Aralık 2018'de Maduro'ya desteğini açıklamak üzere ülkeyi ziyaret etti.

Birçok ABD'li yetkili, Maduro'nun istifa etmek zorunda kalması halinde Türkiye'ye sığınabileceğini belirtti.


Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
TT

Arapların kaygısı Gazzelilerin Refah üzerinden göç etmesinin önlenmesine odaklandı

Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)
Gazze Şehri'ndeki İslam Üniversitesi'nde yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan kampın genel görünümü (AFP)

İsrail, ateşkes anlaşmasının ikinci aşaması beklentisiyle ve belirsiz bir durum ortasında, Gazze Şeridi'nde kontrolü altındaki bölgelerin geri kalanını tahrip etmeye devam ederken, Arap ve İslam ülkeleri Gazzelilerin Refah üzerinden yerinden edilme tehlikesine karşı önleyici tedbirler almakla meşgul.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati, dün Doha Forumu'nda yaptığı açıklamada, "Refah Sınır Kapısı, Filistinlilerin yerinden edilmesi için bir geçit olmayacak, sadece Gazze'ye insani ve tıbbi yardım ulaştırmak için kullanılacak" ifadelerini kullandı.

Filistin Toprakları Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü Ofisi, çarşamba günü yaptığı açıklamada, Refah sınır kapısının "önümüzdeki günlerde Kahire ile koordinasyon halinde yalnızca Gazze Şeridi sakinlerinin Mısır'a çıkışı için açılacağını" duyurdu.

Ayrıca Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, BAE, Endonezya, Pakistan, Türkiye ve Katar dışişleri bakanları cuma akşamı yaptıkları açıklamada, "Filistin halkını topraklarından çıkarmaya yönelik her türlü girişimi tamamen reddettiklerini" vurguladılar.