Avrupa İlaç Ajansı: Sınırlama olmadan AstraZeneca’nın kullanılmasını tavsiye ediyor

Bir sağlık çalışanı, Londra'da AstraZeneca aşısı hazırlıyor (Reuters)
Bir sağlık çalışanı, Londra'da AstraZeneca aşısı hazırlıyor (Reuters)
TT

Avrupa İlaç Ajansı: Sınırlama olmadan AstraZeneca’nın kullanılmasını tavsiye ediyor

Bir sağlık çalışanı, Londra'da AstraZeneca aşısı hazırlıyor (Reuters)
Bir sağlık çalışanı, Londra'da AstraZeneca aşısı hazırlıyor (Reuters)

Avrupa İlaç Ajansı (EMA) dün (Çarşamba) yaptığı açıklamada, AstraZeneca şirketi tarafından yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı geliştirilen aşının yaş, ırk veya sağlık geçmişi kısıtlaması olmaksızın kullanılmasına yönelik tavsiyesini yeniledi. EMA yaptığı açıklamada, kan pıhtılaşmasının bu aşının çok nadir görülen olası etkilerinden olduğunu ve “Bu durumun, ilaçlarda yaygın bir durum olduğunu” belirtti.
Kovid-19’a karşı aşı geliştirme araştırmaları yarışının başlamasından bu yana, tüm gözler, köklü Oxford Üniversitesi’nin İngiliz-İsveç şirketi AstraZeneca ile oluşturduğu, bir grup bilim adamı tarafından yönetilen projeye odaklanmıştı. Söz konusu aşının ilk klinik denemelerinin ortaya çıkmasının ardından umutlar arttı ve ülkeler özellikle de salgına karşı bir ilaç bulma ihtimalinin her geçen gün daha fazla engelle karşılaşılması sebebiyle, mümkün olan en yüksek miktarda aşı dozu alabilmek için anlaşma yapmada acele ettiler.
Aşının taşıdığı tüm özellikler, hala düzeltmek için çaba gösterilen dünyanın hareketliliği ve ekonomisinin durmasına neden olan salgının seyrini değiştirmede ana faktör olarak aşıya güvenmemize neden oldu. Bu aşı dünyanın en köklü üniversitelerinden biri olan Oxford’un laboratuvarından çıkıyor, klinik denemelerde virüs ile şiddetli enfeksiyonlara karşı yüzde 100’e ulaşan etkinliğe ulaşıyor, normal buzdolaplarından korunup depolanabiliyordu. Ayrıca Pfizer aşısı 15 dolar ve Moderna aşısı 21 dolar iken, AstraZeneca aşısının fiyatı 3 doları geçmiyor. Bunların yanı sıra şirket, bu yıl 3 milyar doz aşıyı kar etmeden dağıtma ve aşıların bir miktarını dünyanın en fakir ülkelerine tahsis etme sözü de vermişti.
Ancak, aşılama kampanyalarının başlamasından haftalar sonra, aşıların uygulanmasının ardından nadir görülen yan etkilerden olan kan pıhtılaşması ortaya çıktı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve EMA, aşı ile kan pıhtıları arasında nedensel bir ilişki olduğuna dair hiçbir kanıt bulunmadığını ve aşının faydalarının olası yan etkilerine ağır bastığını defalarca belirtmelerine rağmen bazı ülkeler aşının dağıtımını askıya alma veya aşının belli yaş gruplarına uygulanmaması kararı aldı.
Aşı olmalarının ardından kan pıhtılaşması görülen yeni vakaların ortaya çıkması sebebiyle EMA Aşı Stratejileri Sorumlusu Marco Cavalieri’nin salı günü yaptığı açıklamalarda EMA, aşı ile kan pıhtıları arasında bir bağlantının bulunduğunu belirtti. Kurum, giderek daha fazla Avrupalının aşı olmayı reddettiği aşının kullanımıyla ilgili bir genelge yayınlamak amacıyla dün (Çarşamba) olağanüstü bir toplantı düzenlemek zorunda kaldı.
Cavalieri geçen ayın sonlarında, EMA’nın Avrupa’da 9 milyon dozdan fazla aşının uygulanmasının ardından ortaya çıkan bu pıhtıların görüldüğü 44 vakanın incelediğini duyurmuş, bu vakaların çok düşük bir yüzdeye tekabül ettiğini ve sebebinin düşük trombosit olduğunu belirtmişti.
Ancak EMA’nın viroloji uzmanları, aşı uzmanları ve hematoloji uzmanlarından bir ekibin katılımıyla düzenlediği ve sonuçları Avrupa ülkeleri tarafından büyük bir ilgi ile takip edilen toplantı, aşının olası yan etkilerine yönelik korkuları ve şüpheleri ortadan kaldıracak hiçbir yeni bilgi içermiyordu.
EMA Direktörü Emer Cooke tarafından düzenlenen basın konferansında, AstraZeneca aşısının Kovid-19’u önlemeye yönelik faydalarının, tüm olası yan etkilere ağır bastığını ve vakaların yüksek bir oranı için hastaneye yatmayı önleme konusunda çok etkili bir aşı olduğunu söyledi. Cooke, şu ana kadar sağlanan verilere ve kanıtlara dayanarak, Avrupa’nın birçok ülkesinde tespit edilen kan pıhtısı vakalarının, yaş, cinsiyet veya sağlık geçmişi ile ilişkili olduğuna dair hiçbir kanıt bulunamadığını belirtti. Yetkili, kan pıhtılarının oluşmasının nedeninin bağışıklık sistemi olabileceğini ancak bunun henüz doğrulanmadığını ve kan pıhtılaşmasının aşının çok nadir görülen yan etkileri listesine eklenmesi gerektiğini belirtti.
Cooke, tarihte daha önce görülmemiş yoğun aşılama kampanyalarının, ilaç kullanımını düzenleyen tüm sağlık sistemleri ve kurumları için bir zorluk teşkil ettiğini vurguladı. Avrupa risk izleme ve değerlendirme sisteminin faydalı olduğunu belirten Cooke, ülkelere, aşının kullanımına ilişkin karar alırken, genel epidemiyolojik durumu, hastanelerin kapasitelerini ve mevcut aşı miktarlarını hesaba katmaları çağrısında bulundu.
Birkaç Avrupa ülkesi aşının kullanımına yönelik kısıtlamalar getirdi. Almanya aşının sadece 60 yaş üstü kişilerde uygulanmasına yönelik karar alırken, Fransa 55 yaş üstü kişilerde kullanımına izin verdi. Kan pıhtılarının çoğunun 55 yaş altı kadınlarda görülmesi ile ilgili olarak EMA bu durumun kısmen, aşılama kampanyalarının kadınların yüksek oranda bulunduğu sağlık sektörü ve eğitim kurumları arasında başlamış olmasına bağlı olabileceğini belirtti.
WHO’dan bir uzmanın dün (Çarşamba) Cenevre’de yaptığı açıklamada, mevcut verilerin bir milyon doz AstraZeneca aşısının uygulanmasının 120 bin enfeksiyonu engellediğini, 4 bin 100 vakanın tedavi için hastaneye yatırılmasını önlediğini, 80 hastayı ölümden kurtardığını ve aşının sebep olabileceği kan pıhtılaşması görülen bir veya iki vaka olabileceğini gösterdiğini açıkladı.
İngiltere İlaç ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Kurumu (MHRA) ise geçen ayın sonlarına kadar 18 milyon doz AstraZeneca aşısının uygulanmasının ardından beyin damarlarında kan pıhtılaşması görülen 22 vaka ile 8 diğer vakayı inceliyor. MHRA bu ayın başlarında yaptığı açıklamada, Kovid-19 aşılarının faydalarının hala tüm risklerine ağır bastığını ve herkesin aşı olma çağrısına uymaya davet edildiğini belirtti.
WHO Avrupa Bölge Ofisi, Avrupa şehirlerindeki hastanelerin aşı ile bağlantılı olmadan, günlük olarak bir milyon kişide yaklaşık 40 kan pıhtısı görülen vakanın gözlemlendiğini tahmin ediyor. Alman hematoloji uzmanı Andreas Greinacher tarafından yürütülen ilk araştırmalar, aşının uygulanmasından kaynaklanan pıhtıların sebebinin, ironik bir şekilde kan pıhtılaşmasına karşı “Heparin” ilacının kullanımının ardından nadir bir şekilde kan pıhtıları görülen vakaların oluşması gibi, bağışıklık sisteminin bir tepkisi olabileceği ihtimalinin ağır bastığını belirtti.
AstraZeneca’nın baş sağlık görevlisi Ann Taylor birkaç hafta önce yaptığı açıklamada, aşı ile kan pıhtıları arasında bir bağlantı olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıtın bulunmadığı ve şirketin aşı olan on milyonlarca insan üzerinde analiz yaptığı ve aşı olan kişiler arasında kan pıhtılaşması vakalarının aşı olmayan kişilerde görülen oranları aşmadığını belirtti. EMA’nın gelecek haftadan itibaren Rus Sputnik aşısına yönelik yürütülen klinik denemelerin, bilimsel ve etik gereklilikleri yerine getirip getirmediğini belirlemek için araştırmaya başlamasına karar verildi. EMA’nın bu kararı Macaristan’ın uygulamaya başlamış olduğu aşının kullanımına izin verilmesi için birçok hükümetin maruz kaldığı baskının giderek artmasının ardından geldi. Bazı Avrupa ülkeleri AstraZeneca aşısının belirlenen zamanlarda teslim edilmesindeki gecikmeyi telafi etmesi için Sputnik aşısının ithal edilmesini talep ediyorlar.
EMA’dan bir kaynak, Sputnik aşısı üzerinde yürütülen klinik denemelerin gerekli bilimsel prosedürleri karşılamadığına yönelik şüpheler bulunduğunu açıklamış, bunun yanı sıra Rus yetkililerin şu ana kadar aşının kullanılması için tam olarak resmi onay talebinde bulunmadıklarını belirtmişti.
Sputnik aşısını geliştiren laboratuvarın yaptığı açıklamada, klinik denemelere katılan gönüllülerin silahlı kuvvetler ve devlet memurlarından oluştuğunu ayrıca 59 ülkenin ilaç düzenleme kurumlarının aşı verilerini dikkatlice incelemelerinin ardından aşının kullanımını onayladığını belirtti. Kaynak, Sputnik’in aşıların klinik denemelerine yönelik tüm şartları yerine getirdiğine yönelik memnuniyetini dile getirdi. Almanya’nın Bavyera eyaletin yerel yetkilileri, EMA’nın aşının kullanımını onaylaması halinde 2,5 milyon doz Sputnik aşısı alacaklarını duyurdu.



ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
TT

ABD, Ortadoğu’ya ilk kamikaze İHA filosunu konuşlandırdı

Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)
Amerikan yapımı Lucas İHA'ları (ABD Merkez Komutanlığı)

ABD ordusu, bugün (Çarşamba), Ortadoğu’da konuşlandırılacak ilk tek yönlü saldırı tipi (kamikaze) insansız hava araçları (İHA) filosu için yeni bir görev gücü oluşturduğunu açıkladı.

ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM), Savunma Bakanı Pete Hegseth’in dört ay önce düşük maliyetli ve hızlı temin edilebilen İHA teknolojilerinin edinilmesi ve konuşlandırılmasını hızlandırma talimatının ardından Scorpion Strike (TFSS- Akrep Sokması) adlı görev gücünü hayata geçirdi.

CENTCOM’a göre bu görev gücü, sahadaki birliklere hızlı şekilde düşük maliyetli ve etkili saldırı İHA kapasitesi sağlamak amacıyla tasarlandı. Yeni görev gücü, Ortadoğu’da konuşlu olan “FLM–136 Lucas” tipi düşük maliyetli saldırı İHA’lardan oluşan bir filoyu şimdiden kurmuş durumda.

Lucas İHA’ları geniş menzile sahip ve otonom çalışacak şekilde tasarlandı. Fırlatma yöntemleri arasında “mancınık/katapolt”, roket destekli kalkış, yer sistemleri ve mobil platformlar bulunuyor.

CENTCOM Komutanı Amiral Brad Cooper, “Bu yeni görev gücü, yeniliği caydırıcılık unsuru olarak kullanmamızı sağlıyor. Müttefiklerimizi gelişmiş İHA yetenekleriyle donatmak, Amerikan askeri gücünü ve yeniliğini ön plana çıkarıyor, kötü niyetli aktörleri caydırıyor” dedi.

ABD basınına göre FLM-136 İHA’sı, İran’ın yaygın olarak kullandığı “Shahd 136” İHA’larını model alıyor. İran ve desteklediği milisler, bu İHA’larla ABD güçlerini ve ticari gemileri hedef aldı; Rusya ise aynı modeli Ukrayna’daki şehir ve birliklere saldırılarda kullandı.

Bu adım, İran’ın ABD’ye ait imha edilmiş İHA’ları taklit edip yeniden mühendislik yoluyla kendi versiyonlarını üretme taktiğini andırıyor. ABD’ye ait “RQ-170 Sentinel” gibi İHA’lar bu yöntemle kopyalanmıştı.

Yeni “FLM-136” İHA’sı tamamen otonom kontrol özellikli olup, insan müdahalesine neredeyse gerek duymuyor. Hedefe yönlendirme için sensörler ve yapay zekâdan yararlanıyor ve yaklaşık 6 saat boyunca uçabiliyor.

ABD’nin Ortadoğu’ya saldırı tipi İHA filosu konuşlandırması, yaklaşık iki yıl önce üç Amerikan askerinin, Ürdün’ün kuzeydoğusundaki bir üsse İran yapımı bir saldırı İHA’sı ile düzenlenen saldırıda hayatını kaybetmesinin ardından geldi.

ABD ordusu, mali yıl 2026 sonunda tüm birimlerin küçük, tek yönlü saldırı İHA’larıyla donatılmasını hedefliyor.


ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
TT

ABD neden Venezuela’nın petrol kaynaklarına göz dikti?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (Reuters)

ABD uyuşturucu kaçakçılığını önleme gerekçesiyle Venezuela’ya baskıyı artırırken, Donald Trump’ın asıl hedefinin ülkedeki petrol yatakları olduğu belirtiliyor. 

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC+) üyelerine ve Genel Sekreter Heysem el-Gays’a pazar günü gönderdiği mektupta, ABD’nin petrol kaynaklarını ele geçirmek istediğini söylemişti. 

Maduro yönetimi, ABD’nin eylemlerinin ülkeyi "istikrarsızlaştırmayı" ve ihracat kapasitesini zayıflatmayı amaçladığını savunuyor. 

Mektupta, bu gerilimin devam etmesi halinde Venezuela’nın petrol üretiminin ve dünya piyasasının istikrarının "ciddi şekilde tehlikeye girebileceği" belirtilerek OPEC+ üyelerine dayanışma çağrısı yapılmıştı.

Kolombiya lideri Gustavo Petro da Trump’ın "uyuşturucuyla mücadeleyi bahane ederek Venezuela’daki petrol kaynaklarını ele geçirmeye çalıştığını" söylemişti. 

ABD Dışişleri Bakanlığı ise Karayipler’deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela’nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunmuştu. 

ABD Enerji Enformasyon Dairesi’ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD’nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği nedeniyle bu potansiyeli gerçek anlamda kullanamıyor. Latin Amerika ülkesi günde yaklaşık 1 milyon varil petrol üretiyor. Bu yüksek bir rakam olmasına rağmen küresel ham petrol üretiminin sadece yüzde 0,8'ini oluşturuyor.

CNN’in analizinde, ABD’nin benzin üretimine uygun hafif ham petrol çıkardığına ancak Venezuela’daki gibi ağır ham petrole sahip olmadığına dikkat çekiliyor. Ağır ham petrol üretimi dizel, asfalt ya da fabrikalarla diğer ağır ekipmanlarda kullanılıyor. 

Trump yönetiminin, bu petrol kaynaklarına ulaşmak için Maduro’yu devirip yerine "Batı yanlısı" bir lider getirmeyi deneyebileceği yorumu yapılıyor. Böyle bir senaryoda Karakas yönetimine uygulanan ağır ekonomik yaptırımları hafifletilebileceği ve Amerikan petrol şirketlerinin ülkede daha yoğun faaliyet gösterebileceği belirtiliyor.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro'nun olduğunu öne sürmüştü.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, CNN, Fox News


55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
TT

55 kartel lideri gizlice gönderildi: Amerika’ya hoş geldiniz!

Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)
Trump, uyuşturucuyla mücadelede gerekli adımların atılmaması halinde Meksika'yı "askeri harekatla" tehdit etmişti (Reuters)

Meksika gizli operasyonlarla yakaladığı kartel liderlerini Donald Trump'ın baskısıyla ABD'ye teslim etti. 

Wall Street Journal'ın haberinde, çete liderlerinin gönderildiği operasyonlardan ilkinin 9 ay önce gerçekleştiği belirtiliyor. Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi'nin (DEA) eski direktörü Derek Maltz'ın mahkumları "Amerika'ya hoş geldiniz!" diye karşıladığı aktarılıyor. 

İkinci operasyonsa ağustosta yapıldı. Meksika yönetiminin, ABD Başkanı Donald Trump'ın baskısıyla toplamda 55 kartel liderini gönderdiği belirtiliyor. 

Mahkumlar arasında Meksika'nın en büyük suç örgütleri olan Sinaloa, Jalisco Yeni Nesil Karteli ve Zetas çetelerinden üst düzey isimlerin yer aldığı ifade ediliyor. 

ABD'ye iade edilenlerden biri de 1985'te DEA ajanı Enrique "Kiki" Camarena'yı öldürmekle suçlanan Rafael Caro Quintero. 

Amerikalı yetkililer, mahkumların çoğunun Meksika'daki uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ağına dair ilk elden bilgiler paylaşabileceğini bekliyor. Kara para aklama operasyonlarından uyuşturucu kaçakçılığında rüşvet alan siyasetçiler, ordu görevlileri ve finans sektörü yetkililerinin adlarının öğrenilebileceği ifade ediliyor.  

Tutukluların, ceza indirimi veya daha rahat hapishane koşulları karşılığında işbirliğine yanaşabileceğine dikkat çekiliyor.

55 kartel liderinin ABD'ye teslim edilmesi için yürütülen gizli operasyonlarda binlerce Meksikalı özel harekatçının görev yaptığı aktarılıyor. 

20 Ocak-2 Mayıs'ta DEA'in direktörlüğünü geçici olarak üstlenen Maltz, "Ajansımızın tarihinde hiç bu kadar çok sayıda kötü adamın Meksika'dan çıkarıldığını görmemiştik" diyor. ABD'ye teslim edilenler arasında paramiliter Zetas uyuşturucu çetesinin liderleri Miguel Angel ve Omar Trevino kardeşlerin de yer aldığını belirtiyor. 

Trump'ın uyuşturucuyla mücadele önlemlerinin artırılmaması halinde gümrük tarifelerini yükseltme tehdidinin, Meksika'nın mahkumları iade etmesinde önemli rol oynadığı yazılıyor. 

Meksikalı yetkililer, devlet başkanı Claudia Sheinbaum'un bu hamleyle "ABD müdahalesinden kurtulduğunu" söylüyor. Uyuşturucuyla mücadele operasyonlarının artırılmaması durumunda Amerikan ordusunun, Meksika'daki fentanil tesislerini ya da kartel liderlerini hedef alan drone saldırıları düzenleyerek ülkeyi "kaosa sürükleyeceğinden" endişelenildiği belirtiliyor.

Kaynaklar, ABD ve Meksika arasında üçüncü bir mahkum transferiyle ilgili görüşmelerin devam ettiğini de bildiriyor. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, New York Times