Sudanlı Yahudilerin torunları geçmişe dönmeyi hayal ediyor

Yahudilerin çoğu 1970'lerde Sudan'ı terk etti (AFP)
Yahudilerin çoğu 1970'lerde Sudan'ı terk etti (AFP)
TT

Sudanlı Yahudilerin torunları geçmişe dönmeyi hayal ediyor

Yahudilerin çoğu 1970'lerde Sudan'ı terk etti (AFP)
Yahudilerin çoğu 1970'lerde Sudan'ı terk etti (AFP)

Hartum'un popüler semtlerinden birindeki mezarlıkta üzerinde İbranice yazıtlar bulunan mezar taşları kalıntıları, Sudanlı Yahudilerin uzun süredir unutulmuş tarihine tanıklık ediyor.

Harap bir mezarlık
Nil'in diğer yakasında Hartum’a sınır komşusu olan Omdurman kentinin Yahudi Mahallesi olarak adlandırılan el-Arda'da yaşayan eczacı Mansur İsrail, Sudanlı Yahudi cemaatinden geriye kalan tek şeyin bu harap mezarlık ve bazı eski fotoğraflar ve anılar olduğunu söyledi.

Sudan'daki Yahudi cemaatinin mezarlığı (AFP)
İngiliz tarihçi Daisy Abboudi'ye göre, Sudan’daki Yahudi varlığının zirveye ulaştığı 1940'lar ve 1950'lerde Sudanlı Yahudilerin torunları olan yaklaşık 250 aile vardı. Ancak bu topluluk, 1948'de İsrail Devleti'nin kurulmasının ardından ve Arap dünyasıyla yaşanan gerilimden sonra küçüldü.
İslam'ı seçen bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen 75 yaşındaki Mansur İsrail, Iraklı Yahudi büyükbabasının Sudan'a göç etmesini gururla anlatıyor.
Tarihçiye göre 1970'lerde Yahudilerin çoğu Sudan'dan ayrılmıştı. Ölenlerin bir kısmının 1977'de mezardan çıkarıldığını ve Kudüs'e gömüldüğünü söyledi. Birçok mezar hala var, ancak çok azının hala kanıtı var.
                 
“Üç Hayır”ın dönemi
Çok sayıda arkadaşının İsrail'e gitmesine şahit olan Mansur, "Sudan'da kalpler çok değişti" dedi.
Mahallesinin çeşitliliğin olduğu günlere dair çok güzel anıları var. El-Arda'nın o zamanlar Yahudilerin yanı sıra Rumlar ve Ermenilerle de canlı bir bölge olduğunu açıkladı. Herkesin kutlamalara ve bayramlara katıldığını hatırlıyor.
Abboudi İngiltere, Fransa ve İsrail'in kanalın kontrolü için Mısır'a saldırdığı 1956 Süveyş Krizi'nin Yahudilerin çıkışını hızlandırdığını söylüyor.

Mezar taşı kalıntıları Sudanlı Yahudilerin tarihine tanıklık ediyor (AFP)
Sudan, 1956'da İngiliz-Mısır ortak yönetiminden bağımsızlığını kazanmasına rağmen, iki ülkedeki siyasi durumlar iç içe geçti. Ancak Sudanlı Yahudilere vurulan son darbe, İsrail'in Arap topraklarını işgal ettiği 1967 Haziran Savaşı oldu.
Soyadının İsrail olmasından dolayı telefonla tehdit aldığını söyleyen Mansur, "Yahudiler için nasıl bir şey olduğunu bir düşünün" dedi.
Yahudilerin çoğunun artık orada burada bir gelecekleri olmadığını fark ettikleri için ülkeyi terk ettiklerini açıklayan el-Abodi'ye göre, Sudan Yahudilerinin durumlarının Orta Doğu'daki herhangi bir yerden daha az dramatik bir şekilde kötüleştiğini, İsrail'e ve özellikle de İngiltere ve ABD’ye göç ettiklerini söyledi.

Barış anlaşması ve yakınlaşma umudu
Geçiş hükümeti geçen yıl ABD ile yakınlaşarak ABD yaptırımlarının kaldırılması karşılığında İsrail’le bir barış anlaşması yapmayı kabul etti.
Ancak Sudan ve İsrail'in Ocak ayında imzaladıkları "İbrahim Anlaşmaları", henüz kurulmamış olan Sudan Parlamentosu tarafından onaylanıncaya dek  yürürlüğe girmeyecek.
Kabine ise, İsrail'e yönelik boykotun kaldırılmasına yönündeki bir tasarıyı Salı günü onayladı. Hartum'un 180 km güneyinde yaşayan Mansur İsrail'in yeğeni, bu gelişmenin uzun zaman önce olması gerektiğini söyledi.                                                                                                                                                       
Yahudi kökenlerini merak eden 30 yaşlarındaki kadın, barış ortamının aile kökleriyle yeniden bağlantı kurma planını kolaylaştıracağını umuyor.                                                                                                                                                                                                                                                                            
İsrail ile yakınlaşmada fikir birliği sağlanması uzak görünüyor. Salma, "Hala engeller var ve hükümet biraz tereddütlü görünüyor. Sudan'daki birçok insan hala direniyor" dedi.
Ocak ayında düzinelerce Sudanlı, geçiş hükümetinin genel merkezinin önünde protesto gösterisi düzenleyerek İsrail bayrakları yaktı ve düşmanca sloganlar attılar.
Şubat ayında ise bir hahamın video konferans yoluyla katıldığı dini hoşgörü konferansı yoğun tartışmalara yol açmıştı.
Yahudi asıllı Sudanlı bir diğer kadın Yaşar Paşa, sabırsızlıkla barışın gerçekleşmesini beklediğini ifade ederek umutlu bir tavırla, "Tel Aviv'de veya İsrail'in başka herhangi bir yerinde uzak akrabalarımız olduğundan neredeyse eminim” dedi.



Suriye Cumhurbaşkanı, Sezar Yasası kapsamındaki yaptırımların kaldırılması nedeniyle halkını tebrik etti ve yeniden inşa aşamasının başladığını duyurdu

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
TT

Suriye Cumhurbaşkanı, Sezar Yasası kapsamındaki yaptırımların kaldırılması nedeniyle halkını tebrik etti ve yeniden inşa aşamasının başladığını duyurdu

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)
Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara (AFP)

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara dün yaptığı açıklamada, ABD’nin Suriye’ye uyguladığı yaptırımları tamamen kaldırmasını memnuniyetle karşıladığını belirterek, bu adımın yıllar süren savaşın ardından ülkeye yatırımların geri dönmesinin önünü açacağını söyledi.

Şara, sosyal medya platformu X üzerinden yayımladığı ve bu platformdaki ilk paylaşımı olan görüntülü mesajında, “Bugün Allah’ın izniyle, ardından sizlerin 14 yıl süren çabası ve sabrı sayesinde Suriye yaptırımsız ilk gününe uyanıyor” ifadesini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump’a teşekkür eden Şara, “Suriye halkının çağrısına yanıt veren ABD Başkanı Donald Trump’a, Suriye halkının fedakârlıklarını takdir eden ve yaptırımların kaldırılması yönündeki talebine olumlu yaklaşan Kongre üyelerine özel teşekkürlerimi sunuyorum” dedi.

Şara, konuşmasında, “Suriye devrimi sürecinde fedakârlık yapan ve sabreden herkese, kimyasal silahlara maruz kalanlara, ülkesini terk etmek zorunda kalanlara, denizlerde hayatını kaybedenlere ve bu toprakları kanlarıyla sulayan şehitlere teşekkür ediyorum. Bu büyük zafer, Suriye üzerindeki kısıtlamaların tamamen kaldırılmasıyla taçlandı” ifadelerine yer verdi.

Şara ayrıca, Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’ye de teşekkür etti.

Suriye Dışişleri Bakanlığı daha önce yaptığı açıklamada, yaptırımların kaldırılmasını ‘yeniden inşa ve kalkınma sürecine giriş kapısı’ olarak nitelendirmiş, ülke içinde ve dışında yaşayan tüm Suriyelileri ulusal toparlanma çabalarına katkı sunmaya çağırmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan ve Türkiye’den gelen talepler doğrultusunda Suriye’ye yönelik yaptırımların uygulanmasını iki kez askıya almıştı. Ancak Şera, yaptırımların ABD’deki hukuki sonuçlarından çekinen yatırımcıların Suriye’den uzak durmasını önlemek amacıyla, bu yaptırımların tamamen sona erdirilmesi için çaba göstermişti.

ABD Kongresi, çarşamba günü, Beşşar Esed döneminde Sezar Yasası kapsamında uygulamaya konulan yaptırımların nihai olarak kaldırılmasını onayladı.


Rubio: Hamas silahsızlandırılmadıkça Gazze'de barış olmayacak

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'da düzenlediği basın toplantısında konuşuyor (Reuters)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'da düzenlediği basın toplantısında konuşuyor (Reuters)
TT

Rubio: Hamas silahsızlandırılmadıkça Gazze'de barış olmayacak

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'da düzenlediği basın toplantısında konuşuyor (Reuters)
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Washington'da düzenlediği basın toplantısında konuşuyor (Reuters)

ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio dün yaptığı açıklamada, Hamas'ın silahsızlandırılması gerçekleşmeden Gazze Şeridi'nde "barışın" mümkün olmayacağını belirtti.

Gazetecilere yaptığı açıklamada, “Eğer (Hamas) gelecekte İsrail'i tehdit edebilir veya ona saldırabilirse, barış olmayacak ve iki veya üç yıl içinde yeni bir savaş çıkacağına inanan kimseyi Gazze'ye yatırım yapmaya ikna etmek mümkün olmayacak… Bu nedenle, silahsızlanma son derece önemlidir” ifadelerini kullandı.

Rubio, İsrail ile Hamas arasındaki savaş nedeniyle harap olmuş Gazze Şeridi için planlanan uluslararası istikrar gücüne ülkelerin asker göndereceğine olan güvenini dile getirdi. "Bu konuda tüm taraflarca kabul edilebilir ve istikrar gücüne katılmaya hazır birçok ülke olduğuna çok eminim" dedi.

Öte yandan Washington'un Lübnan ve İsrail yetkilileri arasındaki görüşmelerin güçlü bir Lübnan hükümetinin kurulmasına ve Hizbullah'ın silahsızlandırılmasına yol açacağı umudunu dile getirdi.

Rubio, "Lübnan ve İsrail yetkilileri arasındaki görüşmelerin, çatışmanın tırmanmasını önleyecek bir çerçeve ve ileriye dönük bir yol haritası oluşturmasını umuyoruz" şeklinde konuştu.


UNIFIL: Güney Lübnan'da Hizbullah'ın yeniden silahlandığına dair herhangi bir belirti yok

Sınır kasabası Mays el-Cebel'de bulunan UNIFIL'deki Nepal taburundan askerler (EPA)
Sınır kasabası Mays el-Cebel'de bulunan UNIFIL'deki Nepal taburundan askerler (EPA)
TT

UNIFIL: Güney Lübnan'da Hizbullah'ın yeniden silahlandığına dair herhangi bir belirti yok

Sınır kasabası Mays el-Cebel'de bulunan UNIFIL'deki Nepal taburundan askerler (EPA)
Sınır kasabası Mays el-Cebel'de bulunan UNIFIL'deki Nepal taburundan askerler (EPA)

Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü (UNIFIL), İsrail ile Kasım 2024'te yürürlüğe giren ateşkesin ardından Hizbullah'ın yeniden silahlandığına dair hiçbir kanıt bulamadığını açıkladı.

Şarku'l Avsat'ın DPA'dan aktardığına göre UNIFIL sözcüsü Candice Ardell dün yaptığı açıklamada, "Geçen yıl ateşkes anlaşmasının yürürlüğe girmesinden bu yana, Güney Lübnan'da ülkeye yeni silahların girdiğine, devlet dışı aktörler tarafından yeni askeri altyapı inşa edildiğine veya devlet dışı aktörler tarafından askeri hareketlilik olduğuna dair herhangi bir kanıt görmedik" ifadelerini kullandı.

Durumu izlemek için barış güçlerinin her gün sahada olduğunu söyleyen Ardell, UNIFIL personelinin, açık çatışmaların başlamasından önce ve sonra, Güney Lübnan'daki operasyon bölgesinde Hizbullah da dahil olmak üzere devlet dışı aktörlerin faaliyetlerini gözlemlediğini ve raporladığını ifade etti.

Durumun güneyde hâlâ kırılgan olduğunu, ancak barış gücü mensuplarının, bölgenin geçen yıl yaşadığı çatışmanın ardından yeniden tesis edilen istikrarı pekiştirmek için çabalarını sürdürdüğünü belirtti.