Viyana’da İran nükleer krizine çözüm bulmak çabalar sürüyor

Tahran, yaptırımların tamamen kaldırılması gerektiğini savunuyor.

AB Koordinatörü Enrique Mora Twitter hesabından Viyana’da düzenlenen son toplantının fotoğrafını yayınladı.
AB Koordinatörü Enrique Mora Twitter hesabından Viyana’da düzenlenen son toplantının fotoğrafını yayınladı.
TT

Viyana’da İran nükleer krizine çözüm bulmak çabalar sürüyor

AB Koordinatörü Enrique Mora Twitter hesabından Viyana’da düzenlenen son toplantının fotoğrafını yayınladı.
AB Koordinatörü Enrique Mora Twitter hesabından Viyana’da düzenlenen son toplantının fotoğrafını yayınladı.

Avrupa Birliği (AB), İran ile varılan nükleer anlaşmayı yeniden canlandırma amacıyla Viyana’da düzenlenen müzakerelerin ilk turunun sonunda iki taraf (Tahran ve Washington) arasındaki çatışmaya çözüm bulma yolunda ‘yapıcı bir iletişime’ tanık olunduğunu duyurdu. ABD’nin Mayıs 2018’de anlaşmadan geri çekilmesinin ardından nükleer anlaşmaya ilişkin kriz yaşanmış, Tahran ve Washington savaşın eşiğine gelmişti.
Joe Biden yönetimi, Tahran’ın davranışlarını değiştirmek üzere eski başkanın benimsediği azami baskı politikasının tüm sonuçlarından geri adım atacağını bildirmişti. ABD yönetiminin dile getirdiği İran girişimi uyarınca görüşmelere katılanlar, yaptırımların kaldırılması ve nükleer yükümlülüklere uyum konusunda çözüm bulmak için çalışmaya devam etmeyi kabul etti.
İran, İngiltere, Çin, Rusya, Fransa ve Almanya temsilcileri 9 Nisan’da, geçen hafta sonu internet aracılığıyla Ortak Komite toplantısının başladığı yoğun müzakerelere ilişkin değerlendirmesini sundular. Toplantı, tarafların Viyana’daki diyalog masasında görüşmesinden önce gerçekleşmişti. Değerlendirme, yaklaşık üç yıllık durgunluktan sonra nükleer anlaşmayı normal hayata döndürmenin yollarını tartışmak için iki çalışma grubuna dağıtıldı.
AB’den yapılan açıklamada, İran nükleer görüşmelerine katılanların açıklamalarında nükleer anlaşmanın tam ve etkili bir şekilde uygulanmasına ve ‘çözüm bulmayı amaçlayan yapıcı iletişime’ geri dönüşe dikkat çektikleri kaydedildi.
Uzmanlar, nükleer anlaşma taraflarının dışişleri bakan yardımcıları müzakerelerin gidişatını değerlendirmek üzere cuma günü tekrar toplanmadan önce, çarşamba günü bir kez daha Viyana’da bir araya gelecekler.
Batılı diplomatlar, müzakere turlarının 18 Haziran’daki İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce sonuç verip vermeyeceğini birkaç hafta içinde anlaşılacağını kaydettiler. Üst düzey Avrupalı bir diplomatik kaynak, Reuters’a yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Nükleer unsurların teknik zorluğu ve yaptırımların kaldırılmasının yasal karmaşıklığı göz önüne alındığında, görevin birkaç hafta içinde tamamlanacağını düşünmek son derece iyimser olacaktır.”

Taraflar arasında rahatlama
Çin ve Rusya’nın görüşmelerdeki temsilcileri, Tahran ve Washington’ı nükleer anlaşmaya yeniden uyumlu hale getirme çabalarında ilerleme kaydedildiğini aktardılar. İran’ın şu an ABD ile doğrudan görüşmeyi reddetmesi nedeniyle ne Washington ne de Tahran, Avrupalı ​​diplomatların ve diğerlerinin arabuluculuk yaptığı görüşmelerde hızlı bir ilerleme beklemiyor.
Önceki ortak komite toplantılarına benzer şekilde Rusya’nın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Daimi Temsilcisi Mihail Ulyanov, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, nükleer anlaşma taraflarının ‘uzmanların son üç gün içinde başardıkları işleri ele aldıklarını ve elde edilen ilk ilerlemeye ilişkin memnuniyetlerini dile getirdiklerini’ belirtti. Ulyanov, “Komite, olumlu ivmeyi sürdürmek için gelecek hafta toplantılara geri dönecek” dedi.
Çin’in UAEA Temsilcisi Wang Qun, gazetecilere yaptığı açıklamada, tüm tarafların anlaşmazlıkları azalttığını ve şekillenmekte olan kademeli bir uzlaşı için ivmeye tanık olduklarını söyledi. Yetkili, “Önümüzdeki hafta iki çalışma grubu ve üst düzey diplomatlar arasındaki görüşmelerin yoğun geçmesi bekleniyor” ifadesini kullandı.
İran Dışişleri Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, diplomatların ABD temsilciliği bulunmayan, AB başkanlığındaki iki grupla çalışmaya devam etmek üzere çarşamba günü Viyana’ya döneceklerini söyledi. ABD’li yetkililer de toplantılarda neler olduğu konusunda bilgilendirildiklerini bildirdiler.
ABD Başkanı Donald Trump, Mayıs 2018’de nükleer anlaşmadan geri çekildi. Tahran’ın balistik füze programını ve Devrim Muhafızları’nın dış kolu olan Kudüs Gücü faaliyetlerinin temsil ettiği bölgesel rolünü kontrol edecek daha geniş bir anlaşmaya varmak için müzakere masasına oturamaması üzerine ‘azami baskı’ politikasını benimsedi. Devrim Muhafızları, Nisan 2019’dan bu yana ABD tarafından terörizm listesinde yer alıyor.
Üst düzey bir İranlı yetkili, geçen perşembe günü Japonya merkezli ‘Kyodo’ ajansına yaptığı açıklamada, “İran, Trump döneminde uygulanan tüm yaptırımların tek adımda kaldırılmasını sağlayan ‘oyunun sonu planı’ konusunda fikir birliği oluşturmaya çalışıyor” dedi. Plan, İran’ın ‘adım adım’ veya ‘yol haritası’ önerilerinin ötesine geçen ‘nihai bir önerisini’ temsil ediyor. Ancak İranlı bir kaynağa göre öneri, müzakere gerektiren ‘teknik’ engellerle karşı karşıya.
Kimliğinin açıklanmasını istemeyen İranlı yetkiliye göre İranlılar, planı Frankfurt’ta üst düzey Avrupalı ​​yetkililerle bir araya geldikleri görüşme masasına koydular. Plan, 2 Nisan’daki ortak komitenin sanal toplantısında tüm taraflarca onaylandı.

İran’ın talepleri
İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Twitter üzerinden yaptığı açıklamada “İran, nükleer anlaşmaya tam bağlılık için mantıklı bir yol öneriyor” ifadesini kullandı. Bakan, “Bu krize neden olan ABD, öncelikle tam bağlılığına geri dönmelidir” diyerek bunun gerçekleşmesi sonrasında İran’ın da benzer bir adım atacağını vurguladı.
Zarif, Trump’ın Tahran’a uyguladığı tüm yaptırımların, ‘isimleri ne olursa olsun nükleer anlaşmayı baltalamayı amaçladığını’ belirterek, kaldırılmaları gerektiğini söyledi.
İranlı Öğrenciler Haber Ajansı’na (ISNA) göre İran’ın Viyana’daki baş müzakerecisi Abbas Arakçi, 9 Nisan’daki Ortak Komite toplantısında, ülkesinin ‘ciddi işler’ yürüttüğünü belirtti. Arakçi, “Bu, diğer tarafların siyasi ve ciddi yönetimine bağlıdır. Aksi takdirde müzakerelere devam etmek için bir neden yoktur” dedi.
İran’ın anlaşmayı yeniden canlandırmak için tüm yaptırımları kaldırma talebini yineleyen Arakçi, Tahran’ın yaptırımların kaldırılması halinde uygulamalarını (nükleer anlaşmanın ihlallerini) askıya almaya hazır olduğunu vurguladı.
Aynı şekilde İran, nükleer anlaşma mevcut haliyle devam ettiği sürece Tahran’a karşı yaptırımların bir kez daha gündeme gelmeyeceği konusunda ABD’den güvence talep ediyor.
Abbas Arakçi, İran televizyonuna yaptığı açıklamalarda şu ifadeleri kullandı:
“Yaptırımlar tamamen kaldırılıncaya kadar İran’ın mevcut faaliyetlerinden hiçbirini durdurmayacağız veya yavaşlatmayacağız. ABD yaptırımları kaldırılmadıkça ve Washington anlaşmaya geri dönmedikçe, İran’ın özellikle zenginleştirme ile ilgili nükleer uygulamaları durdurulmayacak ve hatta azaltılmayacaktır.”
Yetkili, Biden yönetimine baskı yapmak amacıyla geçen aralık ayında yayınlanmış parlamento yasasında öngörülen yüzde 20 uranyum zenginleştirme faaliyetinin şu an daha hızlı ilerlediğine dikkat çekti.
İran’daki eylemlerin, ABD yaptırımları kaldırılıncaya kadar aynı kalacağını söyleyen Arakçi, Avrupalılar, Rusya ve Çin ile görüşmelerin sürdüğünü belirtti. Abbas Arakçi, görüşmelerin, ABD’lilerle müzakere eden Avrupalılarla sınırlı olduğunu ise reddetti.
İran baş müzakerecisi perşembe günkü turun ardından görüşmelerin sonuçlarına ilişkin İran televizyonuna yaptığı açıklamada, ABD’lilerin ‘pozisyonlarını incelediklerine ve yaptırımların tamamen kaldırılmasına doğru ilerlediklerine’ dair göstergeler olduğunu söyledi. Arakçi, “Yargılayacak durumda değiliz. Müzakereler henüz bitmedi. Sanırım daha önümüzde uzun bir yol var. Ancak ilerliyoruz ve müzakereler atmosferi yapıcı” değerlendirmesinde bulundu.
Diğer yandan İran'ın Birleşmiş Milletler (BM) Viyana Ofisi Daimi Temsilcisi Büyükelçi Kazım Garib Abadi, geçen perşembe akşamı Instagram üzerinden, Dini Lider Hamaney’in ofisinin yayınladığı şartları yineledi. AFP’ye göre yaptırımların kaldırılmasının doğrulanmasının ‘örneğin İslam Cumhuriyeti’nin petrol sözleşmeleri imzalayabilmesi, petrolünü ihraç edebilmesi, gelirlerini bankacılık kanallarından alabilmesi veya bunlar için başka bir kullanım düşünebilmesi’ anlamına geldiğini kaydetti.
Hamaney’in ofisinin internet siyesinde cuma günü yapılan açıklamaya göre Garib Abadi açıklamasında “Bankacılık sektörü ile ilgili olarak İran, diğer finansal kanalları kullanarak finansal işlemler de yapabilmelidir” ifadesini kullandı.. Yetkili, yaptırımların, yalnızca kâğıt üzerinde değil, fiilen kaldırılmasının tek yolunun bu olduğunu vurguladı. Kazım Garib Abadi, Tahran’ın Trump tarafından yeniden uygulanan tüm yaptırımların ve nükleer meseleyle ilgili olmayan bahanelerle hayata geçirilen uygulamaların kaldırılması çağrısı yaptığını belirtti.
İran’ın, 2018’de ABD’nin geri çekilmesi gibi bir senaryonun tekrarını önlemek için Avusturya’daki görüşmeler sırasında yeni seçenekler ortaya koyduğunu vurgulayan Garib Abadi sözlerini şöyle sürdürdü:
“İran’ın teknik yükümlülükleriyle ilgili olarak taraflardan birinin yükümlülüklerini ihlal etmesi durumunda ne yapılması gerektiğini tartışıyoruz.”
‘Eurasia Group’ analisti Henry Rome da duruma ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bu aşamada İran, ilerleme sağlama hızını belirleyen bir lokomotiftir. Haziran ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce hızlanmaya karar verirse ABD de kesin olarak cevap verecektir. Bu, İran’ın yaptırımlara ve bunun gerektirdiği taleplere ilişkin tavizleri kabul etmesini gerektirecek. Tahran, ABD’nin tutumundan emin değilse veya Dini Lider Ali Hamaney cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası sırasında diplomatik bir atılımın siyasi sonuçlarından endişeliyse frene basacak.”



İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
TT

İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)

Refik Huri

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında ölmesi, İran'ı kritik bir dönemde iki halef kriziyle karşı karşıya bıraktı; birincisi zamanından önce gelen cumhurbaşkanının halefi krizi. İkincisi,1979'da İslam Devrimi'nin fitilini ateşleyen İmam Humeyni’den çok daha uzun süre hüküm süren Dini Lider Ali Hamaney'in sağlık durumu sebebiyle zamanı yaklaşan halefini seçme krizi. Hamaney'in halefinin radikal bir din adamı olacağı kesin ve Reisi öne çıkan bir adaydı. Hem Dini Lider hem de Dini Lider’in istediği seçeneğe oy veren Uzmanlar Konseyi çevresinde önemli bir seçenekti. Reisi'nin halefi konusu ise görünürde Reisi, Ahmedinejad ve Hatemi gibi aşırı muhafazakâr veya Rafsancani ve Ruhani gibi reformcu ve ılımlı bir figür olacak din adamı ya da eski Devrim Muhafızları subayı seçeneklerine açık görünüyor.

Sistemin gerçek hesapları arasında hiçbir fark yok. Zira gerçek güç, “ilahi meşruiyete” sahip olan, kayıp ve beklenen “zamanın sahibinin” vekili olan Dini Liderin elinde. Herhangi bir dini rejim gibi, gittikçe daha da aşırılaşma yönünde ilerlemeye mahkûm bir rejimde, Dini Liderin aşırı muhafazakâr olması doğal. Teorik olarak “halk meşruiyetini” temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı için muhafazakâr ya da ılımlı adayları seçen de odur. Seçimler, ister iç koşullar isterse dış ilişkilerin görünen yönü olsun, rejimin her aşamadaki ihtiyaçlarına bağlıdır. Dünyada İran’daki “reformcu akımın” başarısı üzerine oynanan bahisler bağlamında yapılan eski ve yeni tartışmalar ise bir nevi kendini kandırmadır. Dini Liderin iradesi olmadan hiçbir reformcu iktidara ulaşamaz. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve onlardan önce İmam Humeyni'nin ölümünden sonra arkadaşı Ali Hamaney'in Dini Lider konumuna gelmesinde önemli rol oynayan Haşimi Rafsancani'de olduğu gibi, iktidara gelip çizilen kırmızı çizgileri aşmaya çalışan herhangi bir reformcu figür izolasyona mahkumdur.

Hamaney, "bugün ülkenin asıl meselesinin ekonomi ve temel zayıf noktasının da ekonomik mesele" olduğunu düşünüyorsa, Reisi'nin halefi ekonomiye odaklanacak, insanları ekonomik durumdan ve uygulanan sosyal kısıtlamaların sertliğinden kaynaklanan toplumsal memnuniyetsizliklerini azaltmaya ikna edecek ılımlı bir şahsiyet olabilir. Ama bunun aksini düşünenler de var. Bunlara göre Reisi'nin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğerlerine açılma konusunda yaptıkları, ancak ılımlı bir cumhurbaşkanının aksine sorgulanmadan esneklik gösterebilecek katı görüşlü bir cumhurbaşkanı tarafından yapılabilirdi. Pratik olarak Hamaney'in elinde olan anahtar, adayları eleyen ve Reisi'nin aday gösterilmesi sırasında kazanacağı korkusuyla Ali Laricani’nin yarış dışı bırakılmasında olduğu gibi, seçilen adaya tehdit oluşturanların adaylığını önleyen Anayasa Koruma Konseyi'ne ödünç olarak veriliyor. Konsey, eski cumhurbaşkanı Ruhani’nin bile, uzun süredir üyesi olmasına rağmen Uzmanlar Konseyi'ne aday olmaya uygun olmadığına karar vermişti. Bunun nedeni, İmam Humeyni'nin en başından beri İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek önceliklerini belirlemiş olmasıdır ve bunlardan en öne çıkanları iki tanedir. Birincisi, "İslam hükümeti velayet ile imanın ikizidir ve düzeni sağlamak bir görev borcudur." İkincisi ise "devrimi ihraç etmek, çünkü rejim kapalı bir ortamda kalırsa kesinlikle yenilgi ile yüzleşecektir." Arap ülkelerindeki Şii milis gruplara “yatırım” yapılması ve Filistin kartına sahip olunmaya çalışılması da bundandır. Bunun hiçbir bölgesel güçte daha önce görülmemiş pratik uygulaması ise Lübnan'da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, özellikle de Hizbullah Tugayları, Seyyid el-Şuhada Tugayı, Kays el-Hazali hareketi, Suriye'de Afganlardan oluşan Fatimiyyun Tugayı ile Pakistanlılardan oluşan Zeynebiyyun Tugayı gibi silahlı mezhepçi ideolojik grupların kurulması, Yemen’de Ensarullah (Husiler), Gazze’de Hamas ve İslami Cihat’ın desteklenmesidir. İran'ın hiçbir şey yapmadan kazanmasını sağlayan da budur. Vekalet ile kazanıyor, vekalet ile savaşıyor ve vekalet ile anlaşıyor. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Programı Direktörü Susan Maloney'nin söylediği gibi, Tahran'ın bölgede bahse girdiği şey bir kaos sistemidir. Maloney İran'ın stratejisini "güçlü düşmanlarına, özellikle de ABD'ye karşı avantaj elde etmenin ekonomik açıdan ucuz bir yolu olarak, asimetrik savaşa yatırım yapmak" olarak tanımlıyor. Sahne çok çelişkili ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan ve onun çöküşüne yol açan duruma benziyor; içeride ekonomik zayıflık, dışarıda güçlü nüfuz ve büyük harcamaların yapıldığı askeri güç. Hamaney'in 2003'te İran penceresinden gördüğü kadarıyla bölgedeki sahne şöyleydi; “Washington yeni bir Ortadoğu yaratma konusunda tamamen başarısız oldu. Bölgenin jeopolitik haritasının köklü bir değişim içinde olduğu doğru ama bu ABD'nin değil, direniş cephesinin yararına bir değişim. Evet, Batı Asya'nın jeopolitik haritası değişti ama direnişin lehine olacak şekilde değişti.” Dahili sahneye gelince, zorlu ekonomik durumdan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle halk seçimlere katılma konusunda isteksiz. Kadınlara başörtüsünün dayatılmasına, sosyal davranışlar ve giyim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasına karşı gösteriler düzenleniyor. Son parlamento seçimlerine seçmenlerin ancak yüzde 41'i katıldı. Başkent Tahran'da bu oran yüzde 19'du.Türk analist Murat Yetkin, "İran rejimi uzun menzilli füzeler üretebiliyor ama Cumhurbaşkanı Reisi'nin uçağının yerini tam olarak belirleyemiyor" derken abartmıyordu. Aslında İran'ın uçağın düşüşüne ilişkin hikayesi hâlâ eksik. Dahası kazanın gerçek nedenleri, teknik neden veya sisten mi kaynaklandığı, yoksa sabotaj sonucu mu olduğu gibi sorular cevapsız kalacak kadar boşluklarla dolu. Resim net değil; cumhurbaşkanının uçağı düşerken kendisine eşlik eden iki uçak Tebriz'e dönüş yolculuğuna nasıl devam edebildi? Reisi'nin dini lider konumuna gelmesini engellemek için biri bir komplo mu kurdu? Cenaze törenlerinde Şiiliğin abartılı tezahürleri, soruları gülünç hale getirmeye yönelik bir çaba mıydı?

Totaliter rejimlerde gerçeği bilmek zordur. Ancak içeride baskı ve disipline, bölgede ise kaosa bel bağlayan İslami rejim, din adamları ve Devrim Muhafızları arasında karma bir rejim haline geldi. Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor.