Natanz Nükleer Tesisi’ne ‘İsrail sabotajı’ mı?

İranlı bir sözcü herhangi bir yaralanma veya radyoaktif kirlenme kaydedilmediğini söylerken bir milletvekili ise sabotaj ve sızıntı ihtimallerine değindi

İran Atom Enerjisi Kurumu Müdürü, Cumartesi günü Tahran'daki bir sergide İran Cumhurbaşkanı’na gelişmiş IR9 santrifüjlerinden bahsetti (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Atom Enerjisi Kurumu Müdürü, Cumartesi günü Tahran'daki bir sergide İran Cumhurbaşkanı’na gelişmiş IR9 santrifüjlerinden bahsetti (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

Natanz Nükleer Tesisi’ne ‘İsrail sabotajı’ mı?

İran Atom Enerjisi Kurumu Müdürü, Cumartesi günü Tahran'daki bir sergide İran Cumhurbaşkanı’na gelişmiş IR9 santrifüjlerinden bahsetti (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Atom Enerjisi Kurumu Müdürü, Cumartesi günü Tahran'daki bir sergide İran Cumhurbaşkanı’na gelişmiş IR9 santrifüjlerinden bahsetti (İran Cumhurbaşkanlığı)

İran, Natanz Nükleer Tesisi’nin dün sabah ‘nükleer terörizm’ olarak nitelendirdiği yeni bir siber saldırıya maruz kaldığını doğruladı. Aynı zamanda herhangi bir tarafa suç isnat edilmeden İran’ın ‘cevap verme hakkını’ saklı tuttuğu ifade edildi. Bu açıklamadan saatler önce de tesisteki elektrik dağıtım ağının bir ‘kaza’ neticesinde kesildiğinin belirtilmişti. Diğer yandan Batı ve İsrail’den kaynaklar ise Natanz'ın arkasında Mossad’ın olduğu bir ‘siber saldırıya’ maruz kaldığını iddia ediyor.
Resmi televizyonun aktardığına göre İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Salihi, Natanz nükleer tesisinin Pazar günü maruz kaldığı kazanın bir ‘terör’ eylemi olduğunu vurguladı. Reuters’ın haberine göre Salihi, “Uluslararası toplum ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) bu durumla ilgilenmesi gerekiyor. İran ise bu eylemin faillerine cevap verme hakkını saklı tutuyor” ifadelerini kullandı.
Salihi, Natanz’da olup bitenlerin İran’ın endüstriyel ve siyasi ilerleyişine karşı muhalefetin İran’ın nükleer endüstrisi gelişimini engellemede başarısız olduğuna, diğer yandan da adaletsiz yasağın kaldırılması yönündeki başarılı müzakerelere işaret ettiğine de değindi.
ABD'yi İran'ın nükleer programına ilişkin uluslararası anlaşmaya geri döndürmeyi amaçlayan müzakerelerin şu anda Viyana'da devam ettiğine atıfta bulunan Salihi, “İran, bu terör hareketinin hedeflerini engellemek için bir yandan nükleer teknolojiyi ciddi şekilde geliştirmeye devam edecek, diğer yandan da haksız ambargoyu kaldırmak için çalışacaktır” vurgusunda bulundu.
Saldırı konusunda herhangi bir grup veya devlete suç isnat etmeyen Salihi, hedeflenen tesislerin durumu hakkında da herhangi bir ayrıntı vermedi.
Söz konusu olay, Salı günü başlayan ve geçen hafta Cuma günü sona eren Viyana müzakereleri geleceğine gölge düşürdü. Nükleer anlaşma taraflarının müzakere heyetleri Çarşamba günü Viyana'ya dönüyor.
Temmuz ayında kaydedilen bir diğer olayın ve İranlı nükleer bilimci ve Savunma Bakanı Yardımcısı Muhsin Fahrizade'nin geçen yıl öldürülmesi ardından İran, UAEA ve diğer uluslararası kuruluşların ‘uluslararası bir kınama’ yayınlamasında ısrarcı olmuştu.
İsrail Kanal 13 Televizyonu’nun atıfta bulunduğu Batılı bir istihbarat kaynağı ise ‘Natanz Nükleer Tesisi’ne yönelik saldırının ardında Mossad’ın bulunduğunu, saldırının İran'ın uranyum zenginleştirme projesi çekirdeğine ciddi zarar verdiğini’ öne sürdü
The Jerusalem Post gazetesi ise Natanz'daki olayın bir ‘kaza’ olmadığını, verdiği ‘zararın İran'ın başlangıçta halka açıkladığından çok daha büyük’ olduğunu iddia etti. Aynı zamanda Batılı kaynaklara atıfta bulunan gazete, ‘tesisin siber saldırıya maruz kaldığını’ öne sürdü.
Haberi dün ilk yayınlayan Devrim Muhafızları'na bağlı Fars haber ajansına göre İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, dün yaptığı açıklamada İsfahan’da bulunan Natanz Nükleer Tesisi’ndeki elektrik kesintisinin meydana geldiğini belirtmişti. Ardından hükümet televizyonuna verdiği röportajda ise tesisteki elektrik dağıtım ağında bir kazanın meydana geldiğini öne süren Kemalvendi, aynı zamanda “Bir kesinti yaşandı ancak sebebini bilmiyoruz” ifadelerini kullanmıştı. AFP’nin haberine göre elektrik akımının Pazar günü öğlen saatlerine dek kesildiğine işaret edildi.
Elektriğin sadece zenginleştirme tesisinde ya da Natanz’daki diğer tesislerde de kesildiğine değinmeyen Kemalvendi, “Kaza sonucunda herhangi yaralanma veya radyoaktif kirlenme kaydedilmedi. Belirli bir sorun mevcut değil. Kazaya yönelik araştırmalar sürüyor. Şu anda daha fazla bilgi bulunmuyor” ifadelerini kullandı.
Kaza, İran'ın 2015 tarihli nükleer anlaşması mucibince yasaklanan gelişmiş santrifüjlerin monte edileceği yeni bir tesisin kurulmasının ertesi günü meydana geldi. Zirâ Temmuz ayında diğer salonda yangın patlak vermiş, bunun nükleer programını sabote etme girişimi olduğunu öne süren İran ise soruşturmanın sonuçlarına ilişkin herhangi bir ayrıntı vermemişti.
Diğer yandan İran Meclisi Enerji Komisyonu Sözcüsü Milletvekili Malik Şeriati de Twitter hesabından yaptığı açıklamada “İran Batı’yı yaptırımları kaldırmaya zorlamaya çalışırken, Ulusal Nükleer Teknoloji Günü’nün ertesi günü meydana gelen bu kazanın sabotaj veya sızıntı olabileceği şüpheleri mevcut. Parlamento, olaya dair boyut ve ayrıntıları takip ediyor” ifadelerini kullandı.
Cumartesi günü İran, önceki santrifüjlere kıyasla 10 kat daha fazla uranyum üretecek 146 adetten oluşan IR6 santrifüj zinciri devreye sokmuş, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, tesiste bulunan yeni nesil IR6 santrifüjlerinden oluşan 164 santrifüjlü zincirin ve IR5 santrifüjlerinden oluşan 30 santrifüjlü zincirin resmi açılışını yapmıştı. Aynı zamanda IR-9 santrifüjlerine yönelik mekanik testlere de başlanmıştı.
İran Atom Enerjisi Kurumu mühendisleri, IR6 ve IR9'un nükleer anlaşmanın 30 ardışık seri halinde kurulu 5 bin 60 adet çalıştırılmasına izin verdiği IR1 santrifüjlerinden sırasıyla 10 ve 50 kat kat daha güçlü olduğunu öne sürüyor.
İran’ın ABD’nin anlaşmadan çekilmesine cevaben Mayıs 2019'da nükleer anlaşmayı ihlal etmeye başlaması ardından UAEA, İran’ın 4 seri halinde 696 IR2M tipi santrifüj ve tek seri halinde 174 IR4 tipi santrifüj kullandığını doğrulamıştı.
Uranyum zenginleştirme oranını nükleer anlaşmanın izin verdiği yüzde 3,67'den yüzde 4,5'e çıkaran İran, bu oranı geçtiğimiz ocak ayında ise yüzde 20’ye çıkarmış ve geçen haftaya kadar zenginleştirilmiş uranyum stokunun 55 kilograma ulaştığını bildirmişti.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Başmüzakereci Abbas Arakçi ise bir önceki yönetim tarafından uygulanan ABD yaptırımları bir defada kaldırılmadığı sürece mevcut faaliyetlerin ‘durmayacağını ve azalmayacağını’ vurgulamıştı.
ABD ve İsrail tarafından geliştirildiğine inanılan Stuxnet bilgisayar virüsü Natanz'a saldırmak için kullanılması ardından 2010 yılında keşfedilmişti. Yaşanan yeni kaza ise İranlı yetkililerin bir yıldan kısa bir süre içerisinde meydana geldiğini bildirdiği ikinci olay sayılıyor.

Temmuz 2020 saldırısı
Natanz’daki bir santrifüj montaj tesisi, geçtiğimiz yıl Temmuz ayında yaşanan gizemli bir patlamayla ciddi şekilde hasar görmüştü. Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi ise olayın ardından yaptığı açıklamada, yangın sebebinin tespit edildiğini ancak güvenlik nedeniyle zamanında açıklanacağını duyurmuştu.
Resmi IRNA ajansı tarafından Temmuz ayında yayınlanan bir haberde, İsrail ve ABD gibi düşmanların yürüttüğü sabotaj ihtimaline değinilmiş, ancak herhangi birine yönelik doğrudan suçlamada bulunulmamıştı.
Reuters, o dönemde yayınlanan haberinde, yangının bir siber saldırıdan kaynaklandığına inanan üç İranlı yetkiliye atıfta bulunmuş, ancak herhangi bir bu kanıt sunmamıştı.
İran Hükümet Sözcüsü Ali Rebii ise geçtiğimiz Eylül ayında yaptığı açıklamada İran güvenlik servislerinin Natanz Nükleer Tesisi’nde geçen temmuz ayında meydana gelen patlamaya ‘iç unsurların’ karıştığına dair ‘güçlü hipotezler’ üzerinde çalışıldığını duyurmuştu. Rebii, ‘sabotaj girişiminin doğrulandığını’ belirttiği açıklamasında ‘eylemdeki karmaşık ilişkiler’ ışığında ‘birkaç hipotezin’ ortaya atıldığına işaret etmiş, aynı zamanda çeşitli departmanlardan güvenlik birimlerinin incelemelere devam ettiği de eklemişti.
Geçtiğimiz Aralık ayında yayınlanan uydu görüntüleri, Natanz’daki tesisin dağlara doğru yeniden genişlemeye başladığını göstermişti. Uzmanlar buranın yeni bir santrifüj montaj tesisi için genişletildiğini tahmin ediyor.
The New York Times’ın Temmuz saldırısı sonrası atıfta bulunduğu Ortadoğulu bir yetkili, Natanz'da patlamaya neden olan güçlü bir bombanın yerleştirilmesinden İsrail’in sorumlu olduğunu öne sürdü. Gazetenin haberine göre olayın patlayıcı maddeler kullanılarak gerçekleştiğini belirten Devrim Muhafızları’ndan bir yetkili, tesisin bir Cruise füzesi veya insansız hava aracı tarafından vurulduğu yönündeki iki hipotezle ilgili bir soruşturmaya da atıfta bulundu.

Fahrizade suikasti
Muhsin Fahrizade’nin içerisinde bulunduğu araba geçtiğimiz Kasım ayı sonunda başkent Tahran’ın banliyölerinden birinde kurşun yağmuruna tutulmuştu. İranlı yetkililer suikastla ilgili soruşturmanın sonuçlarını henüz açıklamazken İran İstihbarat Bakanlığı ve ona paralel güçlerin ise çelişkili açıklamalarda bulunduğu kaydedilmişti.
İran İstihbarat Bakanı Mahmud Alevi, Fahrizade’ye düzenlenen suikasta bir ‘silahlı kuvvetler mensubunun’  lojistik destek sağladığı bilgisini paylaşmıştı. Devlet televizyonuna konuşan Alevi, “Suikast için öncelikli hazırlıkları yapan kişi silahlı kuvvetler mensubuydu. Biz, silahlı kuvvetler sahasında istihbarat çalışması yapamadık” ifadelerini kullanmıştı. İstihbarat Bakanlığının suikastın düzenleneceği yere dair birkaç gün önceden bilgi aldığını, ancak zamanlamayı bilmediklerini de eklemişti.
İsrail ise İran'ın suikastın arkasında olduğu yönündeki suçlamalarına resmi bir yorumda bulunmamıştı.
Ancak Birleşik Krallık merkezli Yahudi gazetesi The Jewish Chronicle, yine Şubat ayında yayınladığı haberinde, Fahrizade suikastına yönelik yeni ayrıntıları ortaya çıkarmış, bu yönde İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad’ın sorumluluğuna vurguda bulunmuştu. Kaynaklara atıfta bulunan gazete, aralarında İsrail ve İran vatandaşlarının da bulunduğu en az 20 ajanın Fahrizade’yi sekiz ay boyunca gözlemlediği, nitekim Fahrizade’nin Mossad tarafından parçalara ayrılarak İran’a sokulan bir ton ağırlığındaki silahla öldürüldüğünü öne sürmüştü.
Gazete, İsrailli kaynağın ABD’ye atıfta bulunarak “İran nükleer programıyla ilgili durum kritik hale geldiği taktirde kimseden izin istemeyeceğiz” ifadelerini kullandığını da aktarmıştı.



Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
TT

Avrupalıların yarısı Trump’ı düşman olarak görüyor

İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)
İspanya'nın başkenti Madrid'de düzenlenen "Krallara Hayır" mitinginde Trump karşıtı pankartlar taşınmıştı (Reuters)

Avrupa Birliği'nde (AB) yapılan ankete göre vatandaşların yarısı, ABD Başkanı Donald Trump'ı Avrupa'nın düşmanı olarak görüyor. 

Fransız politika dergisi Le Grand Continent'te yayımlanan ankete Belçika, Fransa, İspanya, İtalya, Hollanda, Almanya, Portekiz, Hırvatistan ve Polonya'dan yaklaşık 10 bin kişi katıldı. 

Katılımcıların yüzde 48'i Trump'ı kesin düşman gördüğünü belirtti. Bu oran Belçika'da yüzde 62, Fransa'da yüzde 57, Hırvatistan'da yüzde 37, Polonya'daysa yüzde 19 oldu.

Öte yandan Avrupalılar, ABD'yle ilişkileri stratejik açıdan önemli görüyor. AB'nin ABD yönetimine karşı hangi tutumu benimsemesi gerektiği sorulduğunda "uzlaşma" seçeneği yüzde 48'le en popüler tercih oldu. 

AB vatandaşlarının yüzde 51'i gelecek yıllarda Rusya'yla doğrudan savaş riskinin olduğunu düşünüyor. Bunun çok ciddi bir risk olduğunu savunanların oranıysa yüzde 18. 

Ülkelerin Rusya'ya coğrafi yakınlık derecesine göre görüşler büyük farklılık gösterdi. Polonyalı katılımcıların yüzde 77'si savaş riskinin yüksek olduğunu düşünürken, bu oran Fransa'da yüzde 54, Almanya'da yüzde 51, Portekiz'de yüzde 39 ve İtalya'da yüzde 34 oldu. 

Çoğu kişi AB'nin muhtemel savaşa karşı yeterince hazır olmadığını da düşünüyor. Katılımcıların yüzde 69'u ülkelerinin Rusya'ya karşı savunma kapasitesinin "zayıf kaldığını" ya da "hiç olmadığını" söyledi.

Rusya'dan gelebilecek tehditler arasında teknoloji ve dijital güvenliği etkileyecek saldırılar yüzde 28'le en üst sırada yer aldı. Askeri güvenlikse bunun ardından yüzde 25 oranındaydı.

Katılımcıların yüzde 69'u muhtemel savaş durumunda AB'nin birliğini pekiştirerek koruyucu bir rol oynaması gerektiğini söyledi.

9 ülkedeki katılımcıların büyük çoğunluğu AB üyeliğini destekledi, vatandaşların yüzde 74'ü ülkelerinin blokta kalmasını istediğini belirtti. 

Bu oran yüzde 90'la Portekiz ve yüzde 89'la İspanya'da en yüksek seviyedeyken, yüzde 68'le Polonya'da ve yüzde 61'le Fransa'da en düşük orandaydı.

Anketi düzenleyen Cluster 17 şirketinin kurucusu Jean-Yves Dormagen, AB'de "Trumpçılığın düşmanca bir güç olarak görüldüğünü" belirterek şöyle devam ediyor: 

Avrupa sadece artan risklerle karşı karşıya değil, aynı zamanda kendi tarihsel, jeopolitik ve siyasi yapısında da dönüşüm geçiriyor. Ankette çıkan genel tablo, endişeli, kendi kırılganlıklarının çok iyi farkında olan ve olumlu bir geleceği düşünebilmek için mücadele eden bir Avrupa'yı gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, La Voce di New York


Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
TT

Maduro’nun iktidarı bırakmak için yaptığı teklif ortaya çıktı

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)
Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Trump'ın Maduro'ya "ültimatom" verdiği de öne sürülmüştü (Reuters)

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'yla ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin detayları ortaya çıktı. 

Kimliğinin açıklanmaması şartıyla Telegraph'a konuşan kaynaklar, Maduro'nun iktidarı bırakmak için belirli şartlar sunduğunu ancak Trump'ın bunları kabul etmediğini savunuyor.

Buna göre Maduro, 200 milyon dolarlık servetini korumayı, kendisine yakın yaklaşık 100 kişi hakkında hiçbir işlem yapılmamasını ve dost bir ülkeye sığınmasının sağlanmasını istemiş.

Kaynaklar, Washington'ın özellikle üst düzey yetkililer hakkında herhangi bir işlem yapılmaması talebine yanaşmadığını belirtiyor. 

15 dakikalık telefon konuşmasında iki liderin, Venezuela'da olası bir geçiş hükümetinin nasıl kurulacağına veya Maduro'nun nereye gönderileceğine dair de anlaşmaya varamadığı ifade ediliyor. 

Trump'ın, Maduro'nun gidebileceği ülkeler arasında Rusya ve Çin'i gösterdiği öne sürülüyor. Ayrıca Katar'ın da bir seçenek olarak değerlendirildiği iddia ediliyor. 

Washington Post'un 27 Kasım'daki haberinde, Venezuela liderinin Türkiye'ye kaçabileceği de ileri sürülmüştü. 

Telegraph'ın haberinde, Maduro'nun kendisine yakın isimlerin geçiş hükümetinde rol oynamasını istediği ancak Beyaz Saray'ın bunu kabul etmediği yazılıyor.

Kaynaklardan biri, Venezuela liderinin "iki arada bir derede" kaldığını söylüyor. İktidardaki müttefikleri hakkında işlem yapılmasını kabul etmesi halinde Maduro'nun Venezuela'daki üst düzey isimler tarafından "hedef alınabileceği" belirtiliyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı, uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu tuttuğu Güneşler Karteli'ni (Cartel de los Soles) terör örgütü ilan etmiş, liderinin Maduro olduğunu öne sürmüştü.

Haberde, Maduro'nun af istediği üst düzey askeri ve siyasi isimlerin, ABD tarafından hedef alınan bu örgüte üye olduğu savunuluyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi, böyle bir örgütün varlığını defalarca reddetmişti. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, ABD'nin Güneşler Karteli'yle ilgili açıklamasının "asılsız ve gerçek dışı" olduğu savunulmuştu. 

Beyaz Saray'ın örgütün en üst isimlerinden biri olduğunu öne sürdüğü Venezuela İçişleri, Adalet ve Barış Bakanı Diosdado Cabello da karteli "uydurma" diye nitelemişti.

Maduro, Trump'la telefon görüşmesi hakkunda dün yaptığı açıklamada, "Görüşmenin saygı çerçevesinde tamamlandığını ifade etmek isterim" demişti. Trump ise Maduro'yla konuşmasına ilişkin "Görüşmenin iyi ya da kötü geçtiğine dair bir şey söyleyemem" ifadelerini kullanmıştı. 

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını bu ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 21 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 83 kişiyi öldürdü. 

Independent Türkçe, Telegraph, BBC


Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
TT

Putin, 4 yıl sonra Hindistan’da: Modi’yle toplantıda neler konuşulacak?

Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)
Putin, en son Modi'yle Yeni Delhi'de 2021'de bir araya gelmişti (AP)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin görüşmesi özellikle ABD tarafından yakından takip ediliyor.

Rus lider bugün Yeni Delhi'ye vardı, Modi'yle birebir görüşmeninse yarın düzenlenmesi planlanıyor. 

New York Times'ın (NYT) haberinde, ABD Başkanı Donald Trump'ın Rus petrolünü almaması için Modi'ye baskı yaptığı hatırlatılıyor. 

Yeni Delhi yönetimi, Washington'ın taleplerine bir süre direnmiş ancak ABD'nin geçen ay Rus petrol devlerine uyguladığı yaptırımların ardından satın alımları büyük ölçüde durdurmak zorunda kalmıştı. 

BBC'nin analizinde, 2022'de patlak veren Ukrayna savaşından beri ilk kez Hindistan'ı ziyaret edecek Putin'in petrol satın alımlarının tekrar artırılması için Modi'ye baskı yapabileceğine dikkat çekiliyor. 

İkili zirvede, Hindistan ve Rusya'nın Sovyet döneminden beri süren ilişkilerine bağlı oldukları mesajı verilecek. 

NYT'nin haberinde, aynı zamanda görüşmenin Putin için "küresel öneme sahip bir ortağı olduğunu dünyaya gösterme fırsatı" sunacağı ifade ediliyor.

Toplantıda Modi yönetiminin Rus menşeli gübre ürünlerine yatırımını artırması ve Hindistan'da Rusya işbirliğiyle inşa edilecek nükleer santrallerle ilgili konuların ele alınacağı aktarılıyor. 

Ayrıca iş sektöründe ortaklığın da artırılması öngörülüyor. Ukrayna savaşı nedeniyle eleman kıtlığı yaşayan Rus şirketlerin Hindistanlı işçileri kadrolarına katmak istediği belirtiliyor. 

Bu, Putin'in 2021'den beri Hindistan'a yaptığı ilk ziyaret olacak. Diğer yandan iki lider eylülde Çin'de düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısında bir araya gelmiş, geçen yıl da Moskova'da görüşmüştü. 

"Denge politikası sınanıyor"

Diğer yandan görüşmenin, Modi'nin hem Rusya hem de Batı'yla ilişkilerini dengede tutmakta zorlandığı bir dönemde yapıldığına işaret ediliyor. Yeni Delhi merkezli düşünce kuruluşu Global Trade Research Initiative'in (GTRI) görüşme hakkındaki analizinde şu ifadelere yer veriliyor: 

Hindistan için zor olan mesele stratejik dengeyi korumaktır. Washington'dan gelen baskı ve Moskova'ya bağımlılığı yönetirken özerkliği de koruyabilmektir.

CNN'in analizinde de Hindistan'ın denge politikasının son dönemde sınandığı belirtiliyor. Yeni Delhi yönetiminin, Soğuk Savaş'ta kurulan dostluk, askeri işbirliği ve ucuz petrol fırsatı nedeniyle Kremlin'e bağımlı olduğu, diğer yandan da teknoloji, ticaret ve yatırım konusunda Amerika'yla işbirliğinden vazgeçmek istemediği yazılıyor. 

"Yeni S-400 anlaşması gelebilir"

İki ülke arasında savunma sektöründe de kuvvetli bağlar var. Hindistan yönetimi, Çin ve Pakistan'la sınırlarını korumak için askeri ekipmana on milyarlarca dolar harcıyor. 

Hindistan ordusunun elindeki hava savunma sistemleri, savaş uçakları, tüfekler ve füzelerin çoğu da ülkenin en büyük silah tedarikçisi Rusya tarafından üretiliyor.  

Hindistan medyasında yer alan haberlere göre, Modi yönetimi Rus menşeli S-400 hava savunma sistemi için yeni bir anlaşma yapabilir.

S-400 ve Rusya-Hindistan ortak üretimi uzun menzilli BrahMos füzeleri, Hindistan'la Pakistan arasında mayısta patlak veren 4 günlük çatışmalarda önemli rol oynamıştı.

Independent Türkçe, CNN, BBC, New York Times