Natanz Nükleer Tesisi’ne ‘İsrail sabotajı’ mı?

İranlı bir sözcü herhangi bir yaralanma veya radyoaktif kirlenme kaydedilmediğini söylerken bir milletvekili ise sabotaj ve sızıntı ihtimallerine değindi

İran Atom Enerjisi Kurumu Müdürü, Cumartesi günü Tahran'daki bir sergide İran Cumhurbaşkanı’na gelişmiş IR9 santrifüjlerinden bahsetti (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Atom Enerjisi Kurumu Müdürü, Cumartesi günü Tahran'daki bir sergide İran Cumhurbaşkanı’na gelişmiş IR9 santrifüjlerinden bahsetti (İran Cumhurbaşkanlığı)
TT

Natanz Nükleer Tesisi’ne ‘İsrail sabotajı’ mı?

İran Atom Enerjisi Kurumu Müdürü, Cumartesi günü Tahran'daki bir sergide İran Cumhurbaşkanı’na gelişmiş IR9 santrifüjlerinden bahsetti (İran Cumhurbaşkanlığı)
İran Atom Enerjisi Kurumu Müdürü, Cumartesi günü Tahran'daki bir sergide İran Cumhurbaşkanı’na gelişmiş IR9 santrifüjlerinden bahsetti (İran Cumhurbaşkanlığı)

İran, Natanz Nükleer Tesisi’nin dün sabah ‘nükleer terörizm’ olarak nitelendirdiği yeni bir siber saldırıya maruz kaldığını doğruladı. Aynı zamanda herhangi bir tarafa suç isnat edilmeden İran’ın ‘cevap verme hakkını’ saklı tuttuğu ifade edildi. Bu açıklamadan saatler önce de tesisteki elektrik dağıtım ağının bir ‘kaza’ neticesinde kesildiğinin belirtilmişti. Diğer yandan Batı ve İsrail’den kaynaklar ise Natanz'ın arkasında Mossad’ın olduğu bir ‘siber saldırıya’ maruz kaldığını iddia ediyor.
Resmi televizyonun aktardığına göre İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Salihi, Natanz nükleer tesisinin Pazar günü maruz kaldığı kazanın bir ‘terör’ eylemi olduğunu vurguladı. Reuters’ın haberine göre Salihi, “Uluslararası toplum ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (UAEA) bu durumla ilgilenmesi gerekiyor. İran ise bu eylemin faillerine cevap verme hakkını saklı tutuyor” ifadelerini kullandı.
Salihi, Natanz’da olup bitenlerin İran’ın endüstriyel ve siyasi ilerleyişine karşı muhalefetin İran’ın nükleer endüstrisi gelişimini engellemede başarısız olduğuna, diğer yandan da adaletsiz yasağın kaldırılması yönündeki başarılı müzakerelere işaret ettiğine de değindi.
ABD'yi İran'ın nükleer programına ilişkin uluslararası anlaşmaya geri döndürmeyi amaçlayan müzakerelerin şu anda Viyana'da devam ettiğine atıfta bulunan Salihi, “İran, bu terör hareketinin hedeflerini engellemek için bir yandan nükleer teknolojiyi ciddi şekilde geliştirmeye devam edecek, diğer yandan da haksız ambargoyu kaldırmak için çalışacaktır” vurgusunda bulundu.
Saldırı konusunda herhangi bir grup veya devlete suç isnat etmeyen Salihi, hedeflenen tesislerin durumu hakkında da herhangi bir ayrıntı vermedi.
Söz konusu olay, Salı günü başlayan ve geçen hafta Cuma günü sona eren Viyana müzakereleri geleceğine gölge düşürdü. Nükleer anlaşma taraflarının müzakere heyetleri Çarşamba günü Viyana'ya dönüyor.
Temmuz ayında kaydedilen bir diğer olayın ve İranlı nükleer bilimci ve Savunma Bakanı Yardımcısı Muhsin Fahrizade'nin geçen yıl öldürülmesi ardından İran, UAEA ve diğer uluslararası kuruluşların ‘uluslararası bir kınama’ yayınlamasında ısrarcı olmuştu.
İsrail Kanal 13 Televizyonu’nun atıfta bulunduğu Batılı bir istihbarat kaynağı ise ‘Natanz Nükleer Tesisi’ne yönelik saldırının ardında Mossad’ın bulunduğunu, saldırının İran'ın uranyum zenginleştirme projesi çekirdeğine ciddi zarar verdiğini’ öne sürdü
The Jerusalem Post gazetesi ise Natanz'daki olayın bir ‘kaza’ olmadığını, verdiği ‘zararın İran'ın başlangıçta halka açıkladığından çok daha büyük’ olduğunu iddia etti. Aynı zamanda Batılı kaynaklara atıfta bulunan gazete, ‘tesisin siber saldırıya maruz kaldığını’ öne sürdü.
Haberi dün ilk yayınlayan Devrim Muhafızları'na bağlı Fars haber ajansına göre İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, dün yaptığı açıklamada İsfahan’da bulunan Natanz Nükleer Tesisi’ndeki elektrik kesintisinin meydana geldiğini belirtmişti. Ardından hükümet televizyonuna verdiği röportajda ise tesisteki elektrik dağıtım ağında bir kazanın meydana geldiğini öne süren Kemalvendi, aynı zamanda “Bir kesinti yaşandı ancak sebebini bilmiyoruz” ifadelerini kullanmıştı. AFP’nin haberine göre elektrik akımının Pazar günü öğlen saatlerine dek kesildiğine işaret edildi.
Elektriğin sadece zenginleştirme tesisinde ya da Natanz’daki diğer tesislerde de kesildiğine değinmeyen Kemalvendi, “Kaza sonucunda herhangi yaralanma veya radyoaktif kirlenme kaydedilmedi. Belirli bir sorun mevcut değil. Kazaya yönelik araştırmalar sürüyor. Şu anda daha fazla bilgi bulunmuyor” ifadelerini kullandı.
Kaza, İran'ın 2015 tarihli nükleer anlaşması mucibince yasaklanan gelişmiş santrifüjlerin monte edileceği yeni bir tesisin kurulmasının ertesi günü meydana geldi. Zirâ Temmuz ayında diğer salonda yangın patlak vermiş, bunun nükleer programını sabote etme girişimi olduğunu öne süren İran ise soruşturmanın sonuçlarına ilişkin herhangi bir ayrıntı vermemişti.
Diğer yandan İran Meclisi Enerji Komisyonu Sözcüsü Milletvekili Malik Şeriati de Twitter hesabından yaptığı açıklamada “İran Batı’yı yaptırımları kaldırmaya zorlamaya çalışırken, Ulusal Nükleer Teknoloji Günü’nün ertesi günü meydana gelen bu kazanın sabotaj veya sızıntı olabileceği şüpheleri mevcut. Parlamento, olaya dair boyut ve ayrıntıları takip ediyor” ifadelerini kullandı.
Cumartesi günü İran, önceki santrifüjlere kıyasla 10 kat daha fazla uranyum üretecek 146 adetten oluşan IR6 santrifüj zinciri devreye sokmuş, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, tesiste bulunan yeni nesil IR6 santrifüjlerinden oluşan 164 santrifüjlü zincirin ve IR5 santrifüjlerinden oluşan 30 santrifüjlü zincirin resmi açılışını yapmıştı. Aynı zamanda IR-9 santrifüjlerine yönelik mekanik testlere de başlanmıştı.
İran Atom Enerjisi Kurumu mühendisleri, IR6 ve IR9'un nükleer anlaşmanın 30 ardışık seri halinde kurulu 5 bin 60 adet çalıştırılmasına izin verdiği IR1 santrifüjlerinden sırasıyla 10 ve 50 kat kat daha güçlü olduğunu öne sürüyor.
İran’ın ABD’nin anlaşmadan çekilmesine cevaben Mayıs 2019'da nükleer anlaşmayı ihlal etmeye başlaması ardından UAEA, İran’ın 4 seri halinde 696 IR2M tipi santrifüj ve tek seri halinde 174 IR4 tipi santrifüj kullandığını doğrulamıştı.
Uranyum zenginleştirme oranını nükleer anlaşmanın izin verdiği yüzde 3,67'den yüzde 4,5'e çıkaran İran, bu oranı geçtiğimiz ocak ayında ise yüzde 20’ye çıkarmış ve geçen haftaya kadar zenginleştirilmiş uranyum stokunun 55 kilograma ulaştığını bildirmişti.
İran Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Başmüzakereci Abbas Arakçi ise bir önceki yönetim tarafından uygulanan ABD yaptırımları bir defada kaldırılmadığı sürece mevcut faaliyetlerin ‘durmayacağını ve azalmayacağını’ vurgulamıştı.
ABD ve İsrail tarafından geliştirildiğine inanılan Stuxnet bilgisayar virüsü Natanz'a saldırmak için kullanılması ardından 2010 yılında keşfedilmişti. Yaşanan yeni kaza ise İranlı yetkililerin bir yıldan kısa bir süre içerisinde meydana geldiğini bildirdiği ikinci olay sayılıyor.

Temmuz 2020 saldırısı
Natanz’daki bir santrifüj montaj tesisi, geçtiğimiz yıl Temmuz ayında yaşanan gizemli bir patlamayla ciddi şekilde hasar görmüştü. Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi ise olayın ardından yaptığı açıklamada, yangın sebebinin tespit edildiğini ancak güvenlik nedeniyle zamanında açıklanacağını duyurmuştu.
Resmi IRNA ajansı tarafından Temmuz ayında yayınlanan bir haberde, İsrail ve ABD gibi düşmanların yürüttüğü sabotaj ihtimaline değinilmiş, ancak herhangi birine yönelik doğrudan suçlamada bulunulmamıştı.
Reuters, o dönemde yayınlanan haberinde, yangının bir siber saldırıdan kaynaklandığına inanan üç İranlı yetkiliye atıfta bulunmuş, ancak herhangi bir bu kanıt sunmamıştı.
İran Hükümet Sözcüsü Ali Rebii ise geçtiğimiz Eylül ayında yaptığı açıklamada İran güvenlik servislerinin Natanz Nükleer Tesisi’nde geçen temmuz ayında meydana gelen patlamaya ‘iç unsurların’ karıştığına dair ‘güçlü hipotezler’ üzerinde çalışıldığını duyurmuştu. Rebii, ‘sabotaj girişiminin doğrulandığını’ belirttiği açıklamasında ‘eylemdeki karmaşık ilişkiler’ ışığında ‘birkaç hipotezin’ ortaya atıldığına işaret etmiş, aynı zamanda çeşitli departmanlardan güvenlik birimlerinin incelemelere devam ettiği de eklemişti.
Geçtiğimiz Aralık ayında yayınlanan uydu görüntüleri, Natanz’daki tesisin dağlara doğru yeniden genişlemeye başladığını göstermişti. Uzmanlar buranın yeni bir santrifüj montaj tesisi için genişletildiğini tahmin ediyor.
The New York Times’ın Temmuz saldırısı sonrası atıfta bulunduğu Ortadoğulu bir yetkili, Natanz'da patlamaya neden olan güçlü bir bombanın yerleştirilmesinden İsrail’in sorumlu olduğunu öne sürdü. Gazetenin haberine göre olayın patlayıcı maddeler kullanılarak gerçekleştiğini belirten Devrim Muhafızları’ndan bir yetkili, tesisin bir Cruise füzesi veya insansız hava aracı tarafından vurulduğu yönündeki iki hipotezle ilgili bir soruşturmaya da atıfta bulundu.

Fahrizade suikasti
Muhsin Fahrizade’nin içerisinde bulunduğu araba geçtiğimiz Kasım ayı sonunda başkent Tahran’ın banliyölerinden birinde kurşun yağmuruna tutulmuştu. İranlı yetkililer suikastla ilgili soruşturmanın sonuçlarını henüz açıklamazken İran İstihbarat Bakanlığı ve ona paralel güçlerin ise çelişkili açıklamalarda bulunduğu kaydedilmişti.
İran İstihbarat Bakanı Mahmud Alevi, Fahrizade’ye düzenlenen suikasta bir ‘silahlı kuvvetler mensubunun’  lojistik destek sağladığı bilgisini paylaşmıştı. Devlet televizyonuna konuşan Alevi, “Suikast için öncelikli hazırlıkları yapan kişi silahlı kuvvetler mensubuydu. Biz, silahlı kuvvetler sahasında istihbarat çalışması yapamadık” ifadelerini kullanmıştı. İstihbarat Bakanlığının suikastın düzenleneceği yere dair birkaç gün önceden bilgi aldığını, ancak zamanlamayı bilmediklerini de eklemişti.
İsrail ise İran'ın suikastın arkasında olduğu yönündeki suçlamalarına resmi bir yorumda bulunmamıştı.
Ancak Birleşik Krallık merkezli Yahudi gazetesi The Jewish Chronicle, yine Şubat ayında yayınladığı haberinde, Fahrizade suikastına yönelik yeni ayrıntıları ortaya çıkarmış, bu yönde İsrail Dış İstihbarat Servisi Mossad’ın sorumluluğuna vurguda bulunmuştu. Kaynaklara atıfta bulunan gazete, aralarında İsrail ve İran vatandaşlarının da bulunduğu en az 20 ajanın Fahrizade’yi sekiz ay boyunca gözlemlediği, nitekim Fahrizade’nin Mossad tarafından parçalara ayrılarak İran’a sokulan bir ton ağırlığındaki silahla öldürüldüğünü öne sürmüştü.
Gazete, İsrailli kaynağın ABD’ye atıfta bulunarak “İran nükleer programıyla ilgili durum kritik hale geldiği taktirde kimseden izin istemeyeceğiz” ifadelerini kullandığını da aktarmıştı.



Trump'tan Epstein talimatı: "Bütün isimleri açıklayın"

Başkan Donald Trump, Jeffrey Epstein'le bağlantılı Demokratların isimlerini açıklaması için ABD Adalet Bakanlığı'na çağrı yaptı (AP)
Başkan Donald Trump, Jeffrey Epstein'le bağlantılı Demokratların isimlerini açıklaması için ABD Adalet Bakanlığı'na çağrı yaptı (AP)
TT

Trump'tan Epstein talimatı: "Bütün isimleri açıklayın"

Başkan Donald Trump, Jeffrey Epstein'le bağlantılı Demokratların isimlerini açıklaması için ABD Adalet Bakanlığı'na çağrı yaptı (AP)
Başkan Donald Trump, Jeffrey Epstein'le bağlantılı Demokratların isimlerini açıklaması için ABD Adalet Bakanlığı'na çağrı yaptı (AP)

Katie Hawkinson ABD Muhabiri 

ABD Başkanı Donald Trump, ABD Adalet Bakanlığı'na Jeffrey Epstein'le bağlantılı tüm Demokratların isimlerini açıklaması çağrısında bulunarak Epstein dosyaları denen belgelerle ilgili tartışmayı "cadı avı" ve "Demokratların başlattığı bir sahtekarlık" olarak nitelendirdi.

Trump cuma günü Truth Social'da "Şimdi Epstein'le ilgili 1 milyon sayfa daha bulundu. Adalet Bakanlığı tüm zamanını Demokratların başlattığı bu sahtekarlığa harcamaya zorlanıyor" diye yazdı.

ABD Başkanı şöyle ekledi:

Ne zaman 'ARTIK YETER' deyip Seçim Hilesi vb. konularla ilgilenecekler? Epstein'le çalışanlar Cumhuriyetçiler değil, Demokratlar. Hepsinin ismini açıklayın, onları utandırın ve ülkemize yardım etmeye geri dönün! Radikal Sol, TRUMP ve CUMHURİYETÇİLERİN BAŞARISININ konuşulmasını istemiyor, sadece uzun zaman önce ölen Jeffrey Epstein'den bahsedilsin istiyor. Bu da başka bir cadı avı.

Bu sözler, Trump'ın Noel Günü'ndeki paylaşımında, hayatını kaybeden seks suçlusu hakkındaki soruşturmayla ilgili ağzına geleni söylemesinden sonra geldi. Trump, Epstein'le ilişkisini "moda olmadan çok önce" kestiğini iddia etmişti. Trump, Epstein dosyaları etrafında dönen tartışmayı "Radikal Solun Cadı Avı" diye nitelendirmişti.

Perşembe günü Truth Social'da "Jeffrey Epstein'i seven birçok Ahlaksız dahil herkese Mutlu Noeller... Ancak işler fena KIZIŞINCA onu 'köpek gibi terk ediyorlar', yanlış bir iddiada bulunarak onunla hiçbir ilgileri olmadığını, onu tanımadıklarını, iğrenç bir insan olduğunu söylüyorlar ve sonra da elbette, Epstein'i terk eden tek kişiyi, bunu moda olmadan çok önce yapan Başkan Donald J. Trump'ı suçluyorlar" diye yazmıştı.

Bir zamanlar Epstein'le arkadaş olan Trump, 2002'de New York Magazine'e verdiği röportajda onu "harika bir adam" diye nitelendirmişti. Ancak Trump, finansçının reşit olmayan kişileri fuhuşa teşvik etmekten suçlu bulunduğu 2008'den önce arkadaşlıklarının sona erdiğini söylüyor. Beyaz Saray da Trump'ın, Epstein'i "sapıklık" yaptığı gerekçesiyle Mar-a-Lago kulübünden attığını ifade ediyor.

Trump yönetimi, Kongre tarafından belirlenen son tarih olan 19 Aralık'ta Epstein dosyalarının bir kısmını kamuoyuna açıkladı.
 

Görsel kaldırıldı.Epstein soruşturmalarıyla ilgili dosyaların bazılarını yayımlayan ABD Adalet Bakanlığı, yüzlerce sayfalık belgeyi büyük ölçüde sansürledi (AP)

Yönetim, geçen hafta belgelerin bir kısmını yayımladıkları için hızlı bir tepkiyle karşılaşırken, durumu eleştirenler birçok belgenin büyük ölçüde sansürlendiğine dikkat çekiyor.

Demokrat Partili Kaliforniya Valisi Gavin Newsom, sansürlenmiş sayfaları ve 1990'larda Trump ve Epstein'in konuştuğunu gösteren görüntüleri içeren bir videoyu X'te paylaşarak başkanla dalga geçmişti.

Newsom videoyu "2025: SANSÜRLÜ" sözleriyle paylaşmıştı.

Adalet Bakanlığı yetkilileri daha sonra Epstein davasıyla bağlantılı olma "potansiyeli taşıyan" 1 milyondan fazla belge daha keşfettiklerini ve bunların yayımlanmasının "birkaç hafta daha" sürebileceğini itiraf etmişti.

Adalet Bakanlığı çarşamba günü yaptığı açıklamada, "Avukatlarımız gece gündüz çalışarak kurbanları korumak için yasal olarak uygulanması gereken sansürleri ele alıp uyguluyor ve belgeleri en kısa sürede yayımlayacağız" ifadelerini kullanmıştı.

Temsilciler Meclisi Gözetim Komitesi'ndeki Demokratlar da Epstein'den miras kalan ve kamuoyunun bilmediği bir dizi fotoğrafı 12 Aralık'ta yayımlamıştı. Bunlarda Trump ve eski ABD Başkanı Bill Clinton gibi güçlü isimler görülüyor.

Trump ve Clinton'a, Epstein'le ilgili herhangi bir resmi suçlama yöneltilmedi.

Independent Türkçe, independent.co.uk/news


Çin, Tayvan ile yapılan silah anlaşması nedeniyle 20 ABD şirketine yaptırım uyguladı

ABD-Tayvan ortaklığıyla üretilen düşük maliyetli Barracuda 500 seyir füzesi, Taipei'deki bir hava ve savunma fuarında sergilendi (AP)
ABD-Tayvan ortaklığıyla üretilen düşük maliyetli Barracuda 500 seyir füzesi, Taipei'deki bir hava ve savunma fuarında sergilendi (AP)
TT

Çin, Tayvan ile yapılan silah anlaşması nedeniyle 20 ABD şirketine yaptırım uyguladı

ABD-Tayvan ortaklığıyla üretilen düşük maliyetli Barracuda 500 seyir füzesi, Taipei'deki bir hava ve savunma fuarında sergilendi (AP)
ABD-Tayvan ortaklığıyla üretilen düşük maliyetli Barracuda 500 seyir füzesi, Taipei'deki bir hava ve savunma fuarında sergilendi (AP)

Çin, Washington'un Pekin'in hak iddia ettiği Tayvan adasına yaptığı son silah satışına karşılık olarak, Boeing'in bir yan kuruluşu da dahil olmak üzere 20 ABD savunma şirketine yeni yaptırımlar uyguladığını duyurdu.

Çin, demokratik adayı kendi topraklarının bir parçası olarak görse ve onu kendi kontrolü altına almak için güç kullanmakla tehdit etse de Amerika Birleşik Devletleri uzun zamandır Tayvan'ın en büyük silah tedarikçisi konumunda.

Taipei bu ay, Washington'un ada ile yapılan en büyük silah anlaşmalarından biri olan 11 milyar dolarlık silah satışını onayladığını duyurdu.

Çin anlaşmayı eleştirdi ve dün Boeing'in St. Louis'deki silah fabrikasına, havacılık devi Northrop Grumman'a ve diğer şirketlere karşı yeni yaptırımlar açıkladı.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre bu şirketlerin Çin'de neredeyse hiç ticari faaliyeti yok ve bazılarının zaten Pekin tarafından yaptırıma tabi tutulduğu belirtiliyor.

Çinli kuruluşların bu şirketlerle iş yapması yasaklanacak ve ülkedeki varlıkları dondurulacak. Çin Dışişleri Bakanlığı, silah satışlarının "Çin'in birlik ilkesini ihlal ettiğini ve Çin'in egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ciddi şekilde zedelediğini" belirtti. Çin ayrıca, Hong Kong ve Makao dahil olmak üzere on üst düzey sektör yöneticisine yaptırım uygulayarak ülkeye girişlerini yasakladı.


Trump, Somaliland'ın bağımsızlığını tanıma konusunda İsrail'in yolunu izlemeyeceğini vurguladı

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump, Somaliland'ın bağımsızlığını tanıma konusunda İsrail'in yolunu izlemeyeceğini vurguladı

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, İsrail'in Somali'den ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Somaliland'ı resmen tanımasının ardından, Somaliland'ın bağımsızlığını tanımayı reddettiğini açıkladı.

Trump, New York Post'a dün verdiği röportajda, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun izinden gidip Somaliland'ı tanıyıp tanımayacağı sorusuna "hayır" yanıtını vererek, "Somaliland'ın ne olduğunu gerçekten bilen var mı?" diye sordu.