Şam’ın ‘kimyasal silah kullanmaktan’ sorumlu tutulmasına yönelik yeni çağrılar yapıldı

SNHR, Rusya’yı 2018 yılında İdlib kırsalının bombalanmasına karışmakla suçladı

Ağustos 2013'te bir kimyasal saldırının ardından BM, Guta'yı ziyaret etti (Reuters)
Ağustos 2013'te bir kimyasal saldırının ardından BM, Guta'yı ziyaret etti (Reuters)
TT

Şam’ın ‘kimyasal silah kullanmaktan’ sorumlu tutulmasına yönelik yeni çağrılar yapıldı

Ağustos 2013'te bir kimyasal saldırının ardından BM, Guta'yı ziyaret etti (Reuters)
Ağustos 2013'te bir kimyasal saldırının ardından BM, Guta'yı ziyaret etti (Reuters)

Almanya hükümeti, 2018 yılında Suriye'nin kuzeybatısındaki bir yerleşim bölgesinde meydana gelen kimyasal saldırının sorumlularının cezalandırılmasını talep etti. Öte yandan Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), uluslararası müfettişlerin, kimyasal saldırıdan Şam'ı sorumlu tutan raporundan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) tarafından geçtiğimiz Pazartesi günü yapılan açıklamaya göre örgüt tarafından görevlendirilen müfettişler,  Suriye ordusunun, 2018 yılında, muhaliflerin kontrolündeki bir yerleşim bölgesine klor gazı yayan bir silindir bombası attığına inandıklarını söylediler.
Almanya Dışişleri Bakanlığı’ndan Pazartesi günü yapılan açıklamada, “Bizim için, uluslararası hukukun böylesine açık bir ihlalinin sonuçsuz kalamayacağı açıktır. Sorumlular cezalandırılmalı” ifadeleri yer aldı.
Öte yandan raporda, 4 Şubat gecesi saat 21.22'de Suriye ordusuna bağlı özel bir birlik olan Kaplan Güçleri’ne ait bir helikopterin, Serakib'in doğusunda en az bir silindir bombası attığına inanmak için makul gerekçeler olduğu kaydedildi.
Atılan silindir bombasının sarin gazı yaydığı ve geniş bir alanı etkilediği belirtilen raporda, hava saldırısı sebebiyle 12 kişinin yaralandığı kaydedildi. OPCW, 2018 yılında kurulan Soruşturma ve Tanımlama Ekibi'nin o dönem gerçekleşen kimyasal saldırılarda sarin gazı kullanıldığını kanıtladığını, daha sonra OPCW üyesi ülkeler, kurulan Soruşturma ve Tanımlama Ekibi'ni sorumluların bulunması için görevlendirdi. Ekip, geçtiğimiz yıl Suriye ordusunu üç defa kimyasal saldırı düzenlemekten sorumlu tuttuğu ilk raporunu yayınladı. Ancak Şam, OPCW’nin Şam’ı 2018 yılındaki saldırıda sarin gazı kullanmakla suçlayan raporun geçerliliğini reddetti.
Yeni yayınlanan rapor ise Soruşturma ve Tanımlama Ekibi’nin ikinci raporu. OPCW, müfettişlerinin otuz tanığın ifadelerini aldıklarını, olay yerinden alınan örnekleri, mağdurlar ve sağlık personeli tarafından bildirilen semptomları ve gazın etkilediği alanı belirlemek amacıyla uydu görüntülerini incelediklerini belirtti. Raporda, gazdan etkilenenlerde boğulma hissi, ciltte iltihaplanma, göğüs ağrısı ve öksürük gibi semptomların görüldüğü aktarıldı.
Müfettişler, Suriye rejiminin üst üste taleplerde bulunulmasına rağmen saldırı mahallini ziyaret etmelerine izin vermemesinden duydukları üzüntüyü ifade ettiler. OPCW’nin internet sitesinde yayınlanan bir belgede, Soruşturma ve Tanımlama Ekibi Koordinatörü Santiago Onate Laborde, ekibinin, özellikle silahlı terörist grupların, olayı, Suriye ordusunun suçlanması için uydurduğu iddialarını incelediğinin altını çizerek, “Bu konuda pek çok olasılık araştırıldı. Ancak bu iddiaların herhangi bir somut kanıtla desteklenemedi ve ekip birkaç kez denemesine rağmen bu hipotezleri kanıtlayamadı” dedi.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, kimyasal silahların herhangi bir yerde, herhangi bir kişi tarafından ve herhangi bir koşulda kullanılmasının yanı sıra kullananların cezasız kalmasının da kabul edilemez olduğunu söyledi. Guterres, “Kimyasal silah kullananların bulunması ve cezalandırılması gerekir” şeklinde konuştu.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ise Pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Kimyasal silahların Suriye rejimi tarafından kullanılmış olması kabul edilemez” ifadelerini kullandı. Le Drian, buna ‘uygun bir biçimde yanıt verilmesi’ gerektiğinin altını çizdi.
 Aynı şekilde Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas da yaptığı açıklamada “Bizim için, uluslararası hukukun böylesine açık bir ihlalinin sonuçsuz kalamayacağı açıktır. Sorumlular cezalandırılmalı” ifadelerini kullandı.
OPCW, Suriye Hava Kuvvetleri’nin Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ne (CWC) aykırı olarak 2017 yılında Latamne beldesinde sarin ve klor içeren bombalar attığına işaret eden ilk raporunu bir yıl önce yayınladı.
OPCW üyesi ülkelerin çoğu, Suriye’nin ve başta Rusya olmak üzere müttefiklerinin tüm itirazlarına rağmen 2018 yılında örgütün sadece kimyasal silah kullanımının belgelenmesiyle kalmayıp saldırının arkasında kimin olduğunun belirlenmesi için de bir soruşturma başlatmasına izin verdiler.
Suriye hükümeti, kimyasal silah stoklarını 2013 yılında imzalanan bir anlaşma kapsamında uluslararası gözetim altında teslim ettiğini vurgulayarak kimyasal saldırılara karıştığı iddialarını reddetmeye devam ediyor. OPCW müfettişleri ise 2018 yılında Serakib’i hedef alan kimyasal saldırının emrinin üst düzey yetkililer tarafından verildiğine işaret ediyorlar. Müfettişler, saldırının başka unsurların veya bireylerin yaptığına dair hiçbir gösterge olmadığının altını çizdiler. Yayınlanan kapsamlı raporda, Soruşturma ve Tanımlama Ekibi’nin, çeşitli kaynaklardan, kimyasal silahların kullanılması için bir takım emirlerin çıkarılması gerektiğine dair bilgiler edindiği vurgulandı.
Müfettişler, ‘belirli bir komuta zincirinin’ olduğunu ortaya çıkarılamamış olsa da, Suriye Silahlı Kuvvetler Genel Komutanlığı’nın ‘komutanlara operasyonel düzeyde klor gazı kullanımına ilişkin emirler verdiklerinin’ anlaşıldığını söylediler.
OPCW üyesi ülkeler, bu ayın sonunda Suriye rejiminin örgütteki oy haklarının askıya alınması da dahil olmak üzere çeşitli yaptırımları uygulayıp uygulamayacağını oylayacaklar. OPCW’nin uygulayabileceği en ağır yaptırım ise üye ülkelerin Suriye ile iş yapmamasıdır. OPCW, Batılı güçlerin, Şam'ın tüm kimyasal silah stoklarını imha etmemiş olabileceğine dair endişelerini dile getirmeleri çerçevesinde, Suriye'yi sarin ve klor gazı dahil olmak üzere halen elinde bulunan tüm kimyasal silahları açıklamaya çağırmıştı.
OPCW Genel Direktörü Fernando Arias, geçtiğimiz Mart ayında Şam'ın örgüte gönderdiği raporlarda halen boşluklar ve belirsiz noktalar olduğunu duyurdu. BM ise Şam'ın kimyasal silahların üretiminde veya depolanmasında kullanılmış olabilecek tesislerle ilgili olarak yıllar önce sorulan 19 soruya cevap vermediğini açıkladı.
Öte yandan SNHR’den yapılan bir açıklamada, “OPCW’nin, Suriye rejiminin Serakib’e yönelik kimyasal silah kullanımındaki sorumluluğunu ortaya çıkaran raporunu memnuniyetle karşılıyoruz. Rapor, Suriye rejiminin Serakib saldırısındaki sorumluluğunu kanıtladı. Müfettişler, Kaplan Güçleri’ne ait bir askeri helikopterin İdlib kırsalındaki Serakib şehrinin doğusunda en az bir silindir bombası atarak saldırı düzenlediğine inanmak için makul nedenler olduğu sonucuna vardılar. Atılan silindir bombasının sarin gazı yaydığı ve geniş bir alanı etkilediği belirtilen raporda, hava saldırısı sebebiyle 12 kişinin yaralandığı kaydedildi” ifadeleri yer aldı.
SNHR açıklamasında ayrıca şunları belirtti:
“Kaplan Güçleri, Rusya tarafından destekleniyor. Serakib’te bir Rus savaş uçağının düşürülmesinin ertesi günü gerçekleşen bu saldırıya Rusya'nın da karıştığına inanıyoruz. Suriye rejimi, tüm taleplere rağmen Soruşturma ve Tanımlama Ekibi'nin Suriye'ye girmesini engelledi. Bu engellemeler, Suriye rejiminin ve müttefiki Rusya’nın onların korkunç ihlallerinin ortaya çıkmasından duydukları korkunun ve Suriye rejiminin Rusya ile koordinasyon ve iş birliği içinde kitle imha silahlarını defalarca kez kullandığını gizleme çabalarının bir göstergesi midir?”
Soruşturma ve Tanımlama Ekibi, ilk raporunu 8 Nisan 2020'de yayınladı. Raporda, Suriye rejiminin Latame şehrinde 3 farklı saldırıda kimyasal silah kullandığı sonucuna varıldığı belirtildi.
Suriye rejimi, 21 Ağustos 2013'te Şam’ın kırsal kesimine yönelik kimyasal silah kullanması nedeniyle kendisine karşı askeri güç kullanmakla tehdit edildikten sonra, Eylül 2013'te CWC’yi onayladı. Böylece CWC’ye katılarak, kimyasal silah stoklarını imha etmek zorunda kaldı. Ancak SNHR veritabanına göre Serakib şehrine yapılan saldırı da dahil olmak üzere CWC’yi 184 kez ihlal etti.



Suriye'de istikrarın sağlanması konusunda Türkiye-Irak ittifakı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
TT

Suriye'de istikrarın sağlanması konusunda Türkiye-Irak ittifakı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Ankara'daki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani'yi kabul etti. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani arasındaki üst düzey görüşmeler, başta Suriye'nin istikrara kavuşturulması olmak üzere her iki ülkeyi de ilgilendiren ulusal güvenlik konularında Ankara ve Bağdat'ın tutum ve görüşlerinin yakınlaştığını yansıttı.

Dün Ankara'da Sudani ile ortak basın toplantısı düzenleyen Erdoğan, Türkiye ve Irak'ın güvenlik konuları ve tüm terör örgütleriyle mücadelede iş birliği konusundaki tutumlarının örtüştüğünü söyledi. Erdoğan, Irak Başbakanı ile yaptığı görüşmelerde ulusal güvenlik konularını ve PKK, DEAŞ ya da FETÖ olsun tüm terör örgütleriyle mücadelede iş birliğini ele aldıklarını ifade etti.

Erdoğan, Irak Başbakanı'nın ‘bilgeliği’ olarak nitelendirdiği Irak'ın bölgede istikrarın sağlanmasında oynadığı rolü memnuniyetle karşıladı.

İlişkilerde büyük ivme

Türkiye'nin Irak ile iş birliğini güçlendirmeye devam edeceğini ve iki ülke arasındaki ilişkilerin geçen yıl nisan ayında Bağdat'a yaptığı ziyaretin ardından büyük bir ivme kazandığını vurgulayan Erdoğan, Sudani ile terörle mücadele, güvenlik iş birliği, ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi konularını ele aldıklarını kaydetti.

Görsel kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Ankara'daki ortak basın toplantısı sırasında (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

İki ülke arasındaki ticaret hacminin geçen yıl 18 milyar dolara ulaştığını belirten Erdoğan, Irak ile elektrik sektöründeki iş birliğini genişletmeyi ve Irak'tan Türkiye üzerinden Avrupa ve diğer ülkelere petrol ve doğalgaz taşımayı umduğunu ifade etti.

Kalkınma Yolu Projesi’ne ve bu projenin uygulanmasının nasıl hızlandırılacağına ve katılımcı ülkeler arasındaki ortak iş birliğine odaklanıldığını sözlerine ekleyen Erdoğan, tüm ülkeleri projenin altyapısına katılmaya çağırdı.

Erdoğan, “İster Bağdat'ta ister Ankara'da olsun imzalanan tüm anlaşmaları yürürlüğe koyma ve sağlık, eğitim ve diğer çeşitli alanlarda birlikte çalışma ve ilişkileri geliştirme konusunda mutabık kaldık” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, başta Suriye meselesi ve Suriye'de güvenlik ve istikrarın sağlanması ihtiyacı olmak üzere bölgedeki birçok konuda Irak ile görüşlerinin örtüşmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Suriye'nin yeniden inşası ve istikrarına katkıda bulunma ihtiyacı konusunda Irak ile mutabık kaldıklarını belirtti.

Erdoğan ayrıca, ‘İsrail'in ihlalleri ve Gazze Şeridi'ne karşı yürüttüğü acımasız savaş, ateşkes ihtiyacı ve Filistin halkı için bölgeye insani yardım girişinin sağlanması, iki devletli çözüm temelinde barışa ulaşmak için çalışmak ve İsrail'in bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden uygulamalarını durdurmak’ konularında iki ülke arasındaki görüşlerin örtüştüğünü vurguladı.

Terörizmle mücadele

Irak-Türkiye ilişkilerinin ‘iki halk arasında sağlam temellere dayandığını ve binlerce yıldır devam ettiğini’ belirten Sudani, ‘komşuluk bağları, çıkarlar, tarih, sosyal ve dini ilişkilerin koşullar, politikalar ve hükümetler değişse de devam ettiğini’ kaydetti.

Erdoğan ile ‘ilişkilerin güvenlik boyutu ve iki ülkenin terörizm nedeniyle karşı karşıya kaldığı zorluklarla ilgili temel ayaklarını’ ele aldıklarını söyleyen Sudani, ülkesinin ‘sağlam ve net’ tutumunu yineleyerek, ‘iki ülkenin ulusal güvenliğinin tek bir bütün olduğunu’ ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, ortak basın toplantısının sonunda el sıkıştı. (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

PKK konusunda ise Sudani, Bağdat'ın bu örgütü ‘yasaklı grup’ olarak sınıflandırdığını ve ‘hiçbir tarafın Irak topraklarını komşu ülkelere karşı saldırganlık için bir sıçrama tahtası olarak kullanmasına izin vermediğini’ vurguladı.

Sudani, Suriye konusunda, ülkesinin Irak ve Türkiye'ye komşu olan Suriye’de güvenlik, istikrar, yeniden yapılanma ve kalkınmanın sağlanması konusundaki istekliliğini vurgulayarak, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera'ya ülkedeki tüm mezhep ve azınlıkların eşit haklara sahip olması için çalışılması gerektiğini söylediğini hatırlattı.

Irak Başbakanı Gazze Şeridi'ne insani yardım girişine izin verilmesinin önemini vurguladı ve İsrail'in bölgenin güvenlik ve istikrarını tehdit eden uygulamalarına son vermesi gerektiği konusunda Türkiye ile hemfikir olduğunu ifade etti.

Sudani, görüşmeler ve anlaşmaların imzalanmasını içeren Türkiye ziyaretinin, Erdoğan'ın geçen yıl nisan ayında Irak'a yaptığı ziyaretin devamı niteliğinde olduğunu belirtti.

Mutabakat zabıtları

Türkiye ile Irak arasındaki Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin dördüncü toplantısı, dün Ankara'ya gelen ve Erdoğan tarafından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde resmî törenle karşılanan Sudani ve Erdoğan'ın başkanlığında başkent Ankara'da gerçekleştirildi.

Görsel kaldırıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani başkanlığında düzenlenen Türkiye-Irak Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin dördüncü toplantısından (Türkiye Cumhurbaşkanlığı)

Toplantının sonunda Erdoğan ve Sudani, savunma sanayi ve uzman değişimi alanlarında iş birliği, Irak vatandaşlarının Türkiye'den gönüllü geri dönüşleri için standart operasyon prosedürleri, yasal alanlarda iş birliği ve yasadışı uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele, güvenlik eğitimi, acil durum ve afet yönetimi, ölçüm ve kalibrasyon faaliyetleri ve Bağdat ve Basra'da Türk üniversitelerinin şubelerinin açılmasına ilişkin iş birliği protokolü gibi bir dizi mutabakat zaptının imzalanmasına tanıklık etti.

Ticaret borsası

Ticaret Bakanı Ömer Bolat, ülkesinin özel sektörünün Irak'taki yeniden yapılanma ve kalkınma çabalarına aktif olarak katkıda bulunmaya hazır olduğunu açıkladı.

Irak Ticaret Bakanı Etir el-Greyri ile Ankara'da düzenlenen Türkiye-Irak yuvarlak masa toplantısına katılan Bolat, Irak'ın Türkiye'nin İslam dünyasındaki en önemli ticaret ortaklarından biri olduğunu, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 2024 yılında yaklaşık 18 milyar dolara ulaştığını ve Erdoğan ile Sudani'nin bu hacmi 30 milyar dolara çıkarma konusunda ortak bir hedef belirlediğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Ticaret Bakanı Ömer Bolat ve Iraklı mevkidaşı Etir el-Greyri, dün Ankara'da bir yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirdi. (Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın X hesabı)

Yatırımcılar için daha cazip bir yasal ortam yaratacak olan karşılıklı yatırımların teşvik edilmesi, korunması ve çifte vergilendirmenin önlenmesi gibi anlaşmaların uygulanmasının önemine işaret eden Bolat, Türk müteahhitleri için üçüncü büyük küresel pazar olan Irak'ta Türk şirketlerinin bugüne kadar 35,3 milyar dolar değerinde proje gerçekleştirdiğini açıkladı.

Irak Ticaret Bakanı Etir el-Greyri ise ülkesinin vize sorunlarını çözerek ve para transfer mekanizmalarını geliştirmek için çalışarak Türk iş adamlarının girişini kolaylaştırma kararlılığını yineledi.

El-Greyri ayrıca, Kalkınma Yolu Projesi’nin her iki ülkeden ihracatçılar ve yatırımcılar için umut verici bir yatırım fırsatı sunduğunu kaydetti.