Tahran’dan Biden yönetimi sırasındaki ikinci uranyum zenginleştirme faaliyeti

İran Cumhurbaşkanı, yeni adımın Natanz saldırısına cevap olduğunu söyledi.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani. (Ruters)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani. (Ruters)
TT

Tahran’dan Biden yönetimi sırasındaki ikinci uranyum zenginleştirme faaliyeti

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani. (Ruters)
İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani. (Ruters)

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Tahran ve Washington arasında nükleer anlaşmayı canlandırmak için yapılan dolaylı müzakerelerin ikinci turu öncesinde, yüzde 60 saflıkta uranyum zenginleştirme adımı atmanın ve gelişmiş altıncı nesil santrifüjlerin çalıştırılmasının geçen pazar günü İran’ın Natanz nükleer tesisini hedef alan saldırıya karşı ‘ilk adım’ olduğunu söyledi. Tahran, söz konusu saldırıdan İsrail’i sorumlu tutuyor.
Ruhani ayrıca ‘IR6’ santrifüjlerini çalıştırmanın ve uranyum zenginleştirme seviyesini yüzde 60’a çıkarmanın, ‘kötü eylemlere’ bir yanıt olduğunu kaydetti. AFP’nin haberine göre Ruhani, bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“İran’a karşı komplo kuramaz ve suç işleyemezsiniz. Sizin yaptığınız nükleer terörizmdir, bizim yaptığımız ise meşrudur. Natanz’da cinayet işleyemezsiniz. Cinayet işlediğinizde ellerinizi keseriz.”
Ruhani’nin ifadeleriyle eş zamanlı olarak İran ve İsrail arasında artan gerilim, uluslararası toplumun endişelerini artırdı.
Diğer yandan Ruhani’nin ikinci döneminin sonlanmasından önce, anlaşma tarafları arasında diplomasi faaliyetinin başlamasının ardından, nükleer anlaşmanın geleceğine dair beklentiler var.
Yetkililer, Natanz’a yönelik saldırı düzenlendiğinde yetkililer, bir ‘elektrik arızasının neden olduğu’ bir kaza yaşandığını belirttiler. İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ise tüm IR1 santrifüjlerinin bozulduğuna dikkat çekti. Parlamento Araştırma Merkezi Başkanı Alirıza Zakani, “Patlama, binlerce santrifüjü yok etti ve hasar verdi” dedi. Parlamento Enerji Komitesi Başkanı Feridun Abbasi Divani de santrifüjlere giden elektrik dağıtım sisteminin bozulduğunu açıkladı. 
The New York Times, ABD’li ve İsrailli istihbarat yetkililerinden alıntı yaptığı haberinde ‘İsrail’in Natanz’daki rolüne’ dikkat çekerken tesise gizlice sokulan bir patlayıcı cihazın neden olduğu ‘güçlü bir patlamanın’ meydana geldiğini ve patlayıcının uzaktan patlatıldığını duyurdu. Haberde, patlamanın ana elektrik devresinin yanı sıra alternatif devrenin infilak etmesine neden olduğu kaydedildi.
Tahran, ABD Başkanı Joe Biden döneminde uranyum zenginleştirme faaliyetini ikinci kez rekor seviyelere çıkardı. İran, geçen ocak ayından bu yana yüzde 20 zenginleştirilmiş 55 kg uranyum üretti. Geçen salı günü uranyumu zenginleştirme kabiliyetine sahip olmasından bu yana ilk kez yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş uranyumu geliştireceğini duyurdu.
İran’ın BM Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Elçisi Kazım Garibabadi geçen salı gününü çarşambaya bağlayan gece Twitter üzerinden yaptığı açıklamada söz konusu kararın uygulanması için hazırlık çalışmalarının başladığını duyurdu. “Gelecek hafta ürüne (yüzde 60 oranında iki özel seri uranyum santrifüjü) ulaşmayı bekliyoruz” dedi.
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) da müfettişlerinin, 14 Nisan’da Natanz’daki uranyum zenginleştirme sahasını ziyaret ettiler. Müfettişler, İran’ın ‘sabotaj eylemi’ olarak nitelendirdiği saldırı hakkında ise herhangi bir açıklama yapmadı. Reuters’ın aktardığına göre UAEA müfettişleri, İran’da soruşturma ve izleme faaliyetlerine devam ediyorlar. Bugün Natanz’daki zenginleştirme sahasındaydılar. Haberde, “UAEA, İran’ın nükleer programıyla ilgili gelişmeleri ajansın Yönetim Kurulu’na rapor etmeye devam edecek” denildi.
Nükleer anlaşmadan önceki zenginleştirme seviyesine geri dönüş (yüzde 20), Savunma Bakan Yardımcısı Muhsin Fahrizade’nin öldürülmesi sonrasında İran Parlamentosu’nun onayladığı bir yasaya dayanıyor. Fahrizade’nin, geçen Kasım ayı sonlarında İran nükleer askeri programından bir bilim adamı olduğu açıklandı. Ancak bu adım, eski ABD Başkanı Donald Trmup tarafından İran’ın davranışlarını değiştirmek için onaylanan azami baskı politikası yerine diplomasiyi yeniden canlandırma sözü veren Biden’a baskı yapma girişimi olarak yorumlandı.
İran, Devrim Muhafızları’nın dış operasyonlar sorumlusu Kasım Süleymani’nin ölmesine yol açan askeri saldırı emrini veren Trump döneminde nükleer anlaşmada öngörülen yüzde 3,67 düzeyindeki zenginleştirme oranını yüzde 4,5’e çıkardı. İran’ın zenginleştirmenin artırıldığını ilan etme girişimi, Biden’a ‘İran’ı hızla nükleer anlaşmaya geri dönmeye zorlamak’ ve ‘eski yönetimin uyguladığı yaptırımları kaldırması’ için baskı yapan bir adım gibi görünüyordu.
Diğer yandan İran Cumhurbaşkanlığı Ofisi Müdürü Mahmud Vaazi, İsrail’in ‘sabotajın arkasında’ olduğuna dair ciddi göstergeler olduğunu bildirdi. Nükleer anlaşma taraflarına yönelik üstü kapalı yapılan suçlamalarda, ‘karşı tarafın attığı adımlar sonucunda’ zenginleştirme oranının yüzde 60 artırılacağı taahhüdünde bulunan Vaazi, kabine toplantısı sonrasında gazetecilere yaptığı açıklamada da “Müzakereler ne kadar uzun sürerse üzerimizde o kadar çok yaptırım baskısı olacaktır” ifadesini kullandı.
Ruhani, Viyana müzakerelerinde İran’ın elinin zayıflaması üzerine Tahran’ın Natanz patlamasının etkisine ilişkin endişelerinin bir göstergesi şunları söyledi:
“2015 İran nükleer anlaşmasını kurtarmaya çalışmak için Viyana’da gerçekleşen müzakerelerde ellerimizin boş kalmasını istiyorsunuz. Ancak biz, ellerimiz daha dolu geliyoruz. Elbette zenginleştirmemiz yüzde 60 ya da yüzde 20 olsun, (nükleer) faaliyetlerimiz sadece barışçıldır ve UAEA’nın denetimindedir.”
İran Dini Lideri Ali Hamaney de nükleer anlaşmayı canlandırmak için devam eden görüşmelerin yıpratmaya maruz kalmaması gerektiğini söyleyerek İran’ın yaptırımların kaldırması şartını üstü kapalı bir şekilde onayladı.
Hamaney, ABD’yi müzakerelerde gerçeği kabul etmeye çalışmamakla suçlarken, “Görüşmelerdeki amacı, yanlış arzularını dayatmaktır. Anlaşmayı imzalayan Avrupalı ​​taraflar, İran’ın haklarını tanımalarına rağmen görüşmelerde ABD politikalarını takip etmektedirler” dedi. Reuters’a göre Hamaney, “Viyana’daki nükleer görüşmeler yıpratmaya boyun eğmemelidir” ifadesini kullandı.
İran Devrim Muhafızları’na bağlı Tasnim haber ajansına göre Ali Hamaney sözlerini şöyle sürdürdü:
“İran’ın politikasını çoktan ilan ettik. Öncelikle yaptırımlar kaldırılmalıdır. Bu onaylandıktan sonra taahhütlerimizi yerine getireceğiz. Çünkü onlar vaatlerini onlarca kez ihlal ettiler. Şimdi de aynılar.”
Washington’da ise Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, İran heyetinin bugün Avusturya’nın başkenti Viyana’nın ev sahipliğindeki dolaylı müzakerelerin ikinci turuna katılmayı reddettiğini gösteren işaretler olduğunu yalanladı.
Psaki, 14 Nisan’da düzenlediği basın toplantısında ABD yönetiminin müzakereleri desteklediğini ve bunu olumlu bir işaret olarak gördüğünü belirtti. Sözcü, bunun uzun vadeli bir süreç olacağını belirttiği açıklamasında “Ancak bu, İran’ın provokasyonlarına rağmen ABD’nin diplomatik çabalarında olumlu bir adımdır” ifadesini kullandı.
Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ve İsrailli mevkidaşı Meir Ben-Shabbat arasında geçen salı günü internet üzerinden gerçekleşen görüşmelerde uzlaşı sağlanan temel başlıklardan biri de İsrail’in İran’ın nükleer hedeflerine karşı koyma politikalarına sürprizler yapmamasıydı.
Diğer yandan İran’ın söz konusu adımı, güvenlik hizmetlerinin performansına yönelik sert eleştirilerle eş zamanlı geldi. Öyle ki Natanz tesisi, geçen temmuz ayındakinin ardından bir yıldan kısa bir süre içerisinde ikinci bir saldırıya maruz kaldı.
Yeni saldırıdan 5 ay önce, Fahrizade suikastına ilişkin İran söylemlerinin ortasında, İran güvenlik servisleri arasında bir sözlü savaş yaşandı. Patlama sonrasında ikinci kez, Devrim Muhafızları komutanlarından olan İran Düzeninin Yararı Teşhis Konseyi Sekreteri Muhsin Rızai, ülkenin güvenlik sistemini eleştirdi. Rızai şu ifadeleri kullandı:
“Ülke güvenlik yüzünden kirlendi. Bir yıldan kısa bir süre içinde 3 güvenlik olayı yaşandı: Natanz’da iki patlama ve Fahrizade suikastı. Ondan önce belgelerimizi çaldılar. Daha önce de dronelar ile bazı eylemler gerçekleştirildi.”
Rızai ifadeleri ile Donald Trump’ın nükleer anlaşmadan çekilme kararını imzalamasından bir hafta önce, 2018 yılının nisan ayında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ortaya çıkardığı nükleer arşive de dikkat çekti.
Rızai, söz konusu dört olayı ‘ülkesindeki güvenlik kirliliğinin açık kanıtı’ olarak nitelendirdi. Her düzeyde güvenlik önlemlerini gözden geçirme ve bunu, bir sonraki hükümet için bir öncelik haline getirme çağrısı yapan yetkili, “Bakanlıklar ve hassas birimler, bu şüpheli türleri ele almalıdır” diyerek, güvenlik sorunlarının 10 yıldır tekrarladığına dikkat çekti.
Mossad ekibi tarafından Tahran’ın güney banliyösündeki ‘Turguzabad’ bölgesinde karmaşık bir operasyonla elde edilen arşivde, İran’ın nükleer silah projesine ilişkin belgeler ve Tahran’ın bildirmediği nükleer faaliyetlerin yürütüldüğü siteler yer alıyordu. Netanyahu’nun dikkat çektiği isimler arasında Fahrizade de vardı. Muhsin Fahrizade’nin gizli ‘Amad’ projesinden sorumlu olduğu açıklanmıştı.
UAEA söz konusu belgelere dayanarak Tahran’ın ertelemeleri sonrasında İran’daki iki bölgeden örnekler aldı. Ajans, bu yılın başlarında bölgelerde uranyum izleri bulduğunu doğruladı ve şu an bunun hakkında İran’dan cevap bekliyor.



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.