Netanyahu dönüşümlü başbakanlığı kabul etmiyor

Netanyahu dönüşümlü başbakanlığı kabul etmiyor
TT

Netanyahu dönüşümlü başbakanlığı kabul etmiyor

Netanyahu dönüşümlü başbakanlığı kabul etmiyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Sağ Partiler Birliği (Yemina) Başkanı Naftali Bennett arasında hükümet kurulması için yürütülen müzakerelerde kaydedilen ilerlemelerde Netanyahu’nun Savunma Bakanlığı’nı Bennett’a, Dışişleri Bakanlığı’nı da Ayelet Şaked’a vereceğine dair iyimser haberler eşlik etmişti. Ancak müzakereler, Bennett'ın dönüşümlü başbakanlık konusundaki ısrarı üzerine çıkmaza girdi.
Likud'a yakın bir kaynak, Bennett’ın kendi bloğu gibi yedi milletvekilinden oluşan bir gruba sahip hükümeti yönetmeyi hak etmediğini bildiğini ancak müzakereleri çıkmaza sokmak için başbakanlığı devralmakta ısrar ettiğini aktardı. Zira Yair Lapid, Gideon Saar ve sol ile ittifak kurma arzusunda olduğunu bildirdi. Kaynak açıklamasında “Netanyahu dönüşümlü başbakanlığı kabul etmiyor. Diğer yandan Bennett ise Netanyahu'nun Lapid ve Saar ile ittifak yapmama sözü verilmesi talebini reddediyor” ifadelerini kullandı.
Diğer yandan Netanyahu, İslami Hareket’e dayalı bir hükümete katılmaları yönünde bir anlaşmaya varmak amacıyla Bezalel Smotrich ve Itamar Ben-Gvir liderliğindeki radikal Dini Siyonizm Listesi’ne baskı yapmaya devam ediyor. Netanyahu’ya yakınlığı ile bilinen İsrael Hayom gazetesinin Likud’dan önde gelen bir kaynağa dayandırarak verdiği dünkü haberde şu ifadeler kullanıldı:
“Likud, Smotrich'in bu ortaklığa karşı çıkması nedeniyle şaşkın. Zira sağcı iktidarın devamını garanti eden tek şey bu ittifak. İslami Hareket, sağın bir arada kalabileceği mütevazı taleplerde bulunuyor. Bunlar ideolojik düzlemde sağa hizmet edebilecek talepler. Bu taleplerde Ulusal Devlet ya da Chemnitz yasalarının kaldırılması veya değiştirilmesine değinilmiyor. Arap toplumu ve Arap eğitim sistemi ile ilgili bütçeye, altyapının iyileştirilmesine, şiddet ve suçla mücadele edilmesine, Necef’teki büyük köylerin tanınmasına ve büyük Arap şehirlerinde inşaat için arazi tahsisine odaklanılıyor. Bunlar hem Arap toplumu hem de İsrail halkı için makul ve doğru talepler. Smotrich’in bu tür taleplere karşı çıkmaması, aksine onları desteklemesi gerekiyor. İsrail'de yaşayan herkesin bu talepleri desteklemesi lazım. Smotrich'in koalisyon hükümeti dışındaki İslamcı milletvekillerinin desteğine güvenmeye karşı çıkmak için hiçbir sebebi yok. Necef’teki büyük kasabaları tanımakta neden isteksiz? Artık, uzun yıllardır var olan bu kasabaları tanımak ve organize etmekten başka çare yok. Bunlar on binlerce insanın yaşadığı, görmezden gelinemeyecek büyüklükte yerler. Arapların yaşadığı bölgelerde inşaat için arazi sağlamak Smotrich'in çıkarına olacaktır. Ya neyi tercih ederdi? Arap toplumunun Kefer Kasım ve Umm el-Fahm’da inşaata geçmesine mi? Arapların İsrail şehirlerine doğru genişlemesini mi?”
Smotrich ise bu sözlere  dün Twitter hesabından yaptığı açıklamada cevap verdi:
“Likud ulusal bir hükümet kurmata başarısız olursa bunun nedeni görevini tehlikeli ve umutsuz bir istikamete yöneltmesidir. Kısa vadeli bir vizyonun baz alındığı, Siyonist karşıtı terörizm destekçilerine arka çıkıldığı, hepimizin onların rehinesi olacağı bir hükümet kurma yoluyla İsrail devletinin ve sağının intiharına sebebiyet verildiği bir ittifaka dahil olmayacağım.”
Likud’dan ayrılan Saar’a da bu yönde baskısını sürdüren Netanyahu, cuma günü kendisine hitaben yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Evine dön. Her zaman bir anlaşmazlık içerisindeydik ancak bir arada nasıl yaşanacağını biliyorduk. Gelip de sağlam ve tutarlı bir sağcı hükümete katıl. Halk bize ve size 65 milletvekili çoğunluğunu verdi. Bugün koronavirüs salgını dolayısıyla ciddi ulusal görevlerimiz mevcut. Ekonomiyi iyileştirme meselesi, İran tehdidi ve uluslararası alandan baskıya uğradığımız Yahudi yerleşimi konusu var.”.
Diğer yandan, onlarca belediye başkanı, siyasetçi ve aktivist tarafından Saar’a yazılan mektupta sorumluluk alarak sol hükümetin kurulmasını engellemesi talebinde bulunuldu. Gazeteci ve araştırmacı Shalom Yerushalmi konuyla ilgili açıklamasında “Likud’un Knesset üyelerinin çoğu, beşinci seçimden, dolayısıyla kendilerini Knesset'in dışında bulmaktan korkuyor” dedi. 
Saar bloğundan ve Yoaz Hendel ile Likud’dan Knesset üyeleri arasındaki konuşmadan haberdar olduğunu belirten Yerushalmi, Likud üyesinin “Yetki  size geçerse beşinci seçimlere gitmemek kaydıyla istediğiniz kişiyle bir hükümet kurun” dediğini aktardı. Likud’dan bir kaynağa atıfta bulunan Yerushalmi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Başbakan olmayan bir Netanyahu, başka bir Netanyahu’dur. Nitekim Likud’daki sihirli kudreti azalır. Likud'da Netanyahu'ya karşı durdurulamaz bir hareket kaydedilecek. Parti içindeki konuşmalardan haberdarız. Orada arkadaşlarımız var. Saar; Yisrael Katz, Yoel Edelstein veya Nir Barkat başkanlığında Likud’un kurduğu herhangi bir hükümete katılacağını bildirdi.”



Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
TT

Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)

Wall Street Journal'ın (WSJ) özel haberine göre JPMorgan Chase, Bank of America ve Citigroup, Arjantin'e 20 milyar dolarlık kredi vermekten vazgeçti.

Amerikan gazetesinin kaynakları, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'yi desteklemek isteyen Donald Trump yönetiminin çağrısıyla harekete geçen bankaların bunun yerine daha küçük bir paket hazırladıklarını söyledi. 

WSJ, geçen ay ad ve görevlerini açıklamadığı kaynaklara dayandırdığı haberde bankaların kendilerini riske atmadan kredi vermeye çalıştığını bildirmişti. 

Normalde bu tarz işlemleri kendileri yürüten bankaların ABD Hazine Bakanlığı'na Buenos Aires yönetiminin kendilerine nasıl bir teminat verebileceğini sorduğu ve yeterli güvenceyi alamazlarsa ekonomik istikrarsızlığın sürdüğü Arjantin'e kredinin çıkmayabileceği aktarılmıştı. 

WSJ'nin yeni haberinde 20 milyar dolarlık krediden vazgeçen üç bankanın yaklaşık 5 milyar dolarlık bir repo anlaşması hazırladığı ve bu parayı birkaç ay içinde geri almayı planladığı belirtildi. 

Ancak müzakerelerin daha başlangıç aşamasında olduğu ve koşulların değişebileceği ya da anlaşmanın hiç yapılmayabileceği de vurgulandı. 

Buenos Aires yönetiminin ocakta ödemesi gereken 4 milyar dolarlık borcunu bu anlaşmayla kapaması bekleniyor. 

Arjantin, ABD Hazine Bakanlığı'yla yaptığı döviz takası anlaşmasıyla 20 milyar dolara erişmişti. Bu miktarın ne kadarının kullanıldığı net değil. 

ABD Hazine Bakanlığı'ndan WSJ'ye yapılan açıklamada "Birleşik Devletler, Başkan Milei ve Bakan Caputo'nun Arjantin'i Yeniden Harika Yapma konusundaki temel prensiplere bağlılığına güvenmeyi sürdürüyor" dendi. 

Diğer yandan Hazine Bakanlığı'nın bazı eski yetkilileri, ABD'nin Arjantin'e maddi desteğinin boyutlarının net bir şekilde kamuoyuna açıklanmadığını söylüyor. 

Barack Obama dönemi yetkililerinden Brad Setser da bunlardan biri:

Esasen bu paranın nasıl kullanıldığına dair hiçbir bilgi yok. Vergi mükelleflerinden alınan paranın verildiği düşünüldüğünde, bu sıradışı bir durum.

Independent Türkçe, WSJ, AP


Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
TT

Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)

Çin'le Japonya arasında Tayvan meselesi nedeniyle çıkan gerginlik sürüyor. 

Pekin ve Tokyo'yu karşı karşıya getiren gerginlik, Japonya Başbakanı Sanae Takaiçi'nin Parlamento'da 7 Kasım'da düzenlenen oturumda yaptığı açıklamayla patlak vermişti. 

Takaiçi, Tayvan Boğazı'na yönelik muhtemel müdahaleyi "ülkesini tehdit eden bir hareket" olarak göreceğini, böyle bir durumda askeri güç kullanılabileceğini belirtmişti. Böylelikle ilk kez bir Japon başbakanı, Tayvan'ın işgali halinde ülkenin askeri müdahalede bulunacağını açıkça söylemişti. 

Pekin yönetimiyse Takaiçi'den sözlerini geri almasını istemiş, başbakan bunu reddedince Japonya'nın Pekin Büyükelçisi Kenji Kanasugi'yi çağırarak Tokyo'ya protesto notası vermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı, güvenlik koşullarının uygun olmadığı gerekçesiyle Japonya'ya seyahat uyarısı da yayımlamıştı. Çin Eğitim Bakanlığı da öğrencilere, güvenlik riskleri nedeniyle Japonya'da "eğitim koşullarının uygun olmadığı" uyarısında bulunmuştu.

Pekin'in Osaka Başkonsolosu Şüe Cien'in "kendilerine saldıran kirli bir boynu tereddüt etmeden kesmeleri gerekeceğini" yazdığı sosyal medya gönderisi de krizi körüklemişti. Japonya, diplomatın "gönüllü olarak ülkesine dönmesini" talep etmişti. 

Ancak CNN'in analizinde, Pekin'in asıl "Asya'daki askeri dengelerin değişme olasılığından endişelendiği" yorumu yapılıyor. 

Tokyo yönetimi, II. Dünya Savaşı'nda 1937-1945'te Çin'i işgal etmişti. İmparatorluk Ordusu, 1895-1945'te de Tayvan'ı da kolonileştirmişti. 

Geçen ay göreve gelen Takaiçi, Japonya'nın savunma harcamalarını marta kadar Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 2'sine çıkaracaklarını duyurmuştu. Merkez sağ Liberal Demokrat Parti (LDP) lideri, Parlamento'da yaptığı ilk konuşmada Asya-Pasifik bölgesinde Çin, Kuzey Kore ve Rusya'yla artan gerilimlere dikkati çekmişti. 

Analizde, Pekin yönetiminin "Japonya'nın Çin'in yükselişini tehdit edebilecek askeri emelleri olduğunu" düşündüğüne dikkat çekiliyor. 

Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) resmi gazetesi Halkın Günlüğü'nde 17 Kasım'da yayımlanan bir köşe yazısında şu ifadeler kullanılmıştı: 

İlk kez bir Japon lider Tayvan'a silahlı müdahale niyetini dile getirdi ve Çin'e karşı askeri tehditte bulundu. Bunun arkasında, Japonya'nın sağcı güçlerinin pasifist Anayasa'nın kısıtlamalarından kurtulup ‘askeri güç' statüsü elde etme yönündeki tehlikeli girişimi yatıyor.

CNN'in analizinde, Takaiçi'nin savunma bütçesini artırdığı gibi ABD Başkanı Donald Trump'la daha yakın ilişkiler kurmayı hedeflediğine de dikkat çekiliyor. 

Singapur Ulusal Üniversitesi'nden Chong Ja Ian, Çin'in "ilk baştan Takaiçi'yi köşeye sıkıştırmayı" hedeflediğini ve Japonya'ya savunma harcamalarını artırmaması için gözdağı vermeyi istediğini söylüyor. 

Independent Türkçe, CNN, Reuters


ABD’nin Ukrayna barış planında “tam af” detayı

Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
TT

ABD’nin Ukrayna barış planında “tam af” detayı

Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)
Ukrayna'nın baştan beri yanaşmadığı toprak tavizi seçeneğini kabul edip etmeyeceği henüz belli değil (AFP)

ABD'nin Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için hazırladığı 28 maddelik plan, Kiev yönetiminin birçok taviz vermesini öngörüyor. 

Wall Street Journal'ın (WSJ) incelediği taslak metne göre Ukrayna'dan işgal altındaki Donbas bölgesini Rusya'ya vermesi isteniyor. Ayrıca Ukrayna ordusunun 600 bin personelle sınırlandırılması ve ülkenin NATO'ya katılımının rafa kaldırılması talep ediliyor. 

Planın kabul edilmesi halinde Rusya'nın birçok talebi de gerçekleştirilmiş olacak. 

Bu hafta ABD heyetiyle toplantı yapan Ukrayna lideri Volodimir Zelenski, adil bir barış talep ettiklerini belirterek, "Bağımsızlığımıza, egemenliğimize ve Ukrayna halkının onuruna saygılı koşullar sağlayan değerli bir barış istiyoruz" demişti.

Ukrayna lideri 18 Kasım'da Ankara'yı da ziyaret ederek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la görüşmüştü. Zelenski "Acil bir barış ve bunun için güvenlik garantisi sağlanmasını istiyoruz" demiş, Erdoğan da "Adil ve kalıcı barışın önünü açacak önerileri Rusya'yla da ele almakta kararlıyız" ifadelerini kullanmıştı.

Diğer yandan WSJ'nin aktardığına göre anlaşmada son dönemde Ukrayna'yı çalkalayan yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili bir maddede yer alıyor. Kimliğinin paylaşılmaması şartıyla gazeteye konuşan üst düzey bir ABD'li yetkili, basına sızan taslak metinde Kiev yönetiminin sonradan önemli bir değişikliğe gittiğini belirtiyor. 

Buna göre taslakta yolsuzluk iddialarının detaylandırılması amacıyla, "Ukrayna, aldığı tüm yardımları kapsamlı denetime tabi tutacak ve hataları düzeltmek ya da savaştan yasadışı kazanç sağlayanları cezalandırmak için yasal bir mekanizma oluşturacak" maddesi yer alıyordu. 

Kiev'in bu maddenin "savaştaki tüm taraflar savaş sırasındaki eylemleri için tam af alacak ve gelecekte herhangi bir talepte veya bulunmayacaklarını kabul edecekler" şeklinde değiştirilmesini istediği aktarılıyor. 

Ayrıca Rusya'nın büyük kısmı Avrupa bankalarında yer alan 300 milyar dolarlık dondurulmuş varlıklarının akıbetinin de anlaşma çerçevesinde belirlenmesi bekleniyor. 

ABD'nin öncülüğünde hazırlanan plana Avrupa'dan tepkiler de geldi. Fransız Dışişleri Bakanı Jean-Noël Barrot dünkü açıklamasında "Barış, teslimiyet anlamına gelemez. Ukrayna'nın teslimiyetini istemiyoruz" dedi. 

Polonya Dışişleri Bakanı Radoslaw Sikorski de Ukrayna ordusuna sınırlandırma getirilmemesi gerektiğini belirterek, bunun yerine Rusya'nın "saldırgan potansiyelinin" törpülenmesi çağrısında bulundu. 

Independent Türkçe, Wall Street Journal, CNN, New York Post, Washington Post