Çad’da Askeri Geçiş Konseyi iktidara geldi, Paris Sahel'deki ana müttefikini kaybetti

Paris, Sahel bölgesinde teröre karşı verdiği savaştaki ana müttefikini kaybetti.

Çad’ın merhum Cumhurbaşkanı İdris Debi 9 Nisan'da başkent Encemine’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasına katılmıştı. (AP) İdris Debi’nin oğlu Muhammed İdris Debi (sol üst). (Reuters) 
Çad’ın merhum Cumhurbaşkanı İdris Debi 9 Nisan'da başkent Encemine’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasına katılmıştı. (AP) İdris Debi’nin oğlu Muhammed İdris Debi (sol üst). (Reuters) 
TT

Çad’da Askeri Geçiş Konseyi iktidara geldi, Paris Sahel'deki ana müttefikini kaybetti

Çad’ın merhum Cumhurbaşkanı İdris Debi 9 Nisan'da başkent Encemine’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasına katılmıştı. (AP) İdris Debi’nin oğlu Muhammed İdris Debi (sol üst). (Reuters) 
Çad’ın merhum Cumhurbaşkanı İdris Debi 9 Nisan'da başkent Encemine’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasına katılmıştı. (AP) İdris Debi’nin oğlu Muhammed İdris Debi (sol üst). (Reuters) 

Çad’ı 30 yıldan uzun süredir yöneten Cumhurbaşkanı İdris Debi İtno’nun seçimlerde altıncı dönemi de kazandığının ilan edilmesinden bir gün sonra, ülkenin kuzeyinden gelen isyancılarla yaşanan çatışmalarda öldürüldüğünün duyurulmasının ardından ülkede tartışmalar hız kazandı. Cumhurbaşkanı’nın ölümünün ilanından kısa bir süre sonra, Debi’nin oğlu 37 yaşındaki General Muhammed İdris Debi İtno başkanlığında 18 aylık geçici bir askeri konsey kuruldu. Yönetim İdris Debi İtno’nun oğluna devredildi.
Konsey, parlamentoyu ve hükümeti feshetti, kara ve hava sınırlarını kapattı, sokağa çıkma yasağı ilan etti. Ayrıca okullar ve kamu daireleri de kapatıldı. Cumhurbaşkanlığı Muhafızları birimleri ve güvenlik güçleri, sessiz kalan başkent sokaklarına konuşlandırıldı.
Askeri Geçiş Konseyi tarafından yaşananlara ilişkin yapılan açıklamada, İdris Debi İtno’nun Çad topraklarının bütünlüğünü savunmak için girdiği savaş alanında son nefesini verdiği” kaydedildi ve Libya'dan gelen paralı askerlere karşı kahramanca savaştığı vurgulandı.
Söz konusu açıklamayla önceki gün aralarında İdris Debi’nin de yer aldığı, uzun bir ‘öldürülecek hükümet güçleri’ listesi yayınlayan Çad'da Değişim ve Uyum Cephesi’ne (ÇDUC) atıfta bulunuldu. Açıklamaya göre Askeri Geçiş Konseyi, ulusal bağımsızlığın, Çad'ın toprak bütünlüğünün ve ulusal birliğin garantörü olacak ve uluslararası anlaşmalara ve sözleşmelere saygı gösterecek.
Debi'nin ölümümün yerel ve bölgesel etkilerini gözlemlemek için vakit henüz çok erken olsa da Batılı analistlere göre Çad Cumhurbaşkanı’nın ölümü, başta Fransa olmak üzere Batı için büyük bir kayıp oldu. Geçen yıl mareşal rütbesine terfi eden Çad lideri, Sahel bölgesinde teröre karşı yürütülen savaşta Fransa için önemli bir müttefikti. Mali'deki uluslararası güce ve G5 Sahel Afrika Ortak Gücü’ne de katkıda bulundu. 
Cumhurbaşkanı Debi İtno'nun ölümü, eski Cumhurbaşkanı Hissene Habre rejimini sona erdirmek için kendisine sağladığı askeri destekle 1990'da iktidara gelmesini sağlayan eski sömürge ülkesi Fransa için büyük bir kayıp anlamına geliyor. Debi, 31 yıl boyunca Elysee Sarayı'nın ‘şımarık çocuğu’ olarak nitelendi. Debi, Fransa’nın eski sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın yönetiminde iktidara geldi. Paris, sağ kanattan Jacques Chirac ve Nicolas Sarkozy, diğer sosyalist isim François Holland ve son olarak da sağ ve sol arasında sınıflandırılması zor olan Emmanuel Macron dönemlerinde Debi’ye sadık bir "müttefik" olarak kalmaya devam etti.
Paris’e 2019'un başında yaptığı son ziyarette Elysee Sarayı tarafından Debi için kırmızı halı serildi. Aynı yıl Fransız hava kuvvetleri, Cumhurbaşkanı Debi'yi devirmek için Çad'ın kuzeydoğusundan başkente doğru gelen ağır silahlarla donatılmış araç konvoylarını hedef aldı. Çad’da 2008 yılında da benzer bir senaryo yaşanmıştı. Başkentin birçok mahallesinin kontrolünü ele geçirerek darbe girişiminde bulunan isyancı güçler Fransa’nın desteği ile Encemine’deki başkanlık sarayının kapısında durdurulmuştu. Fransız kuvvetler uluslararası havaalanını ve saraya giden yolu kapattı. Böylece Fransa Debi’ye yönetimi kurtarması için çeşitli dönemlerde destek sağladı. Bu olaydan iki yıl önce, yani 2006'da da benzer bir isyan girişimi bastırıldı. Kısacası Paris, Fransa'nın görmezden geldiği sahte demokrasi maskesi altında ülkesini demir bir el ile yöneten İdris Debi rejimi için bir "hayat sigortası" olarak görülüyordu.
Paris ve Debi arasında ortak çıkarlara dayanan köklü bir bağ var. Çad ve Sudan sınırlarının her iki yakasındaki Zagava kabilesinden olan Debi, 1976'da Fransız askeri okullarında askeri pilot oldu. Ardından 1985'te Fransa'ya geri döndü ve burada subay olmak için harp kolejine girdi. Libya lideri Albay Kaddafi'ye karşı savaşında Hissene Habre’nin emri altında çalışıyordu. Ancak daha sonra Habre’yi devirdi ve Kaddafi’nin desteğini almak için Libya'ya gitti. İstediği desteği alan Debi, Sudan'da Darfur bölgesinden harekete geçen çok sayıda kuvvet oluşturarak Fransa’nın desteğiyle başkent Encemine’ye girdi.
Habre de Fransa’nın desteğini talep etti. Ancak Paris yönetemi, ‘ABD’nin adamı’ olarak gördüğü Habre'nin talebine yanıt vermedi. Debi, 30 yıl boyunca Çad'da iktidarını demir yumrukla yürüttü. Yapılan değerlendirmeler Debi’nin bunu acımasız baskı, ordunun mutlak sadakati ve Paris'in sağladığı destek ve korumayı satın aldığı petrol gelirleri ile sağladığı yönünde.
Elysee Sarayı tarafından dün yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Macron'un “Fransa'nın Çad'ın güvenliği ve bölgenin istikrarı için 30 yıldır yorulmadan çalışan cesur bir arkadaşının kaybından dolayı derinden etkilendiği” sözleri ile aktarıldı. Paris, Çad halkının yanında durduğunu ve ülkenin istikrarına ve toprak bütünlüğüne bağlılı olduğunu vurguladı. Fransa, Askeri Geçiş Konseyi’nin kurulmasına ilişkin yaptığı açıklamada, siyasi geçiş sürecinin "sınırlı bir süre" olması ve "barışçıl" koşullarda ve diyalog çerçevesinde gerçekleşmesi çağrısında bulundu. Bunun sivil kurumlara dayalı kapsayıcı bir hükümetin hızla geri dönüşüne olanak sağlayan bir süreç olması gerektiğini vurguladı.
Her ne kadar Debi yönetimindeki Çad ardı ardına birçok şoka maruz kalsa da rejim kontrolü sağlamayı başardı. Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Debi, teröre karşı savaşa katılan Fransız kuvvetlerine Barkhane Operasyonu’nun komutanlığı için bir karargah ve bir hava üssü hizmeti sundu.
Paris Nanterre Üniversitesi'nden Çadlı araştırmacı Kelma Manatouma'ya göre Debi, Fransızların elinde bir kozdu ve Çad'ın Paris’in çıkarlarının merkezinde, stratejik bir konumda olduğunu erken bir vakitte anladı. Debi, güçlerini Paris'in hizmetine sundu ve Fransız kuvvetlerine 2013'ün başlarında Mali'yi ve başkenti Bamako'yu aşırılık yanlısı gruplardan kurtarmak için müdahale ettiklerinde yardım etti. Daha sonra G5 Sahel Ortak Gücü’ndeki birliklere katıldı ve önceki yıl militanların yoğun bir şekilde faaliyet gösterdiği üçlü sınır bölgesine (Mali, Nijer ve Burkina Faso arasında) bin 250 asker gönderdi. Paris, kıyıdaki varlığının yükünü azaltmak için Debi’den destek alıyordu. 
Ancak Çad sadece askeri açıdan değil, aynı zamanda petrol zengini bir ülke olduğu için Fransız malları açısından iyi bir pazardı. Fransızca konuşulan bir ülke olan Çad aynı zamanda Fransız kültürünü de yaşatıyor. Bu nedenle ülkenin birden fazla nedenden dolayı Fransa için önemli bir müttefik olmaya devam edeceği ve Paris'i Çad’a bağlayan bağın uzun süre devam edeceği belirtiliyor.



Trump: Nijerya'daki Hristiyanlar 'varoluşsal bir tehdit' ile karşı karşıya

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
TT

Trump: Nijerya'daki Hristiyanlar 'varoluşsal bir tehdit' ile karşı karşıya

ABD Başkanı Donald Trump (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün sağcı siyasi müttefiklerinin "Hristiyanlara yönelik soykırım" iddialarını desteklemesi üzerine, Nijerya'daki Hristiyanların "varoluşsal bir tehdit" ile karşı karşıya olduğu konusunda uyardı.

Son aylarda, Nijerya'daki "Hristiyan soykırımı" ve "zulüm" hakkındaki sosyal medya paylaşımları, ABD ve Avrupa'daki aşırı sağcılar arasında yankı buldu.

Afrika'nın en kalabalık ülkesi, uzmanların hem Hristiyanların hem de Müslümanların ayrım gözetmeksizin öldürülmesine yol açtığını söylediği çatışmalarla boğuşuyor.

Ancak Trump'a göre, "Hristiyanlık Nijerya'da varoluşsal bir tehditle karşı karşıya."

Cumhuriyetçi başkan, Truth Social platformunda yaptığı bir paylaşımda, iddialarını destekleyecek herhangi bir kanıt sunmadan, "binlerce Hristiyan öldürülüyor ve bu toplu katliamdan aşırılık yanlıları sorumlu" ifadelerini kullandı.

Trump, Nijerya'yı Dışişleri Bakanlığı'nın "din özgürlüğünü ciddi şekilde ihlal eden" ülkeler için kullandığı "özellikle endişe verici ülke" olarak nitelendirdiğini de ifade etti.

Nijerya, çoğunluğu Müslüman olan kuzey ve çoğunluğu Hristiyan olan güney arasında neredeyse eşit olarak bölünmüştür.

Kuzeydoğu, 15 yıldan uzun süredir Boko Haram'ın elinde şiddet olaylarına maruz kalmış, bu da 40 binden fazla kişinin ölümüne ve iki milyon kişinin yerinden edilmesine yol açmıştır.

Kuzeybatıda, "haydut" olarak bilinen çeteler köylere baskın düzenleyerek bölge sakinlerini öldürüp kaçırmaktadır.

Orta Nijerya ayrıca, çoğunluğu Müslüman olan çobanlar ile Hristiyan çiftçiler arasında sık sık çatışmalara sahne olmaktadır. Bu da şiddete dini bir boyut kazandırmaktadır. Ancak uzmanlar, toprak anlaşmazlıklarının temel olarak nüfus artışından kaynaklandığını belirtmekteler.

Trump'ın Arap ve Afrika işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos ekim ayı ortasında, "Boko Haram ve DEAŞ, Hristiyanlardan daha fazla Müslüman öldürüyor" demişti.

Şarku’l Avsat’ın ACLED Kriz İzleme Merkezi'nden aktardığına göre veriler, 2020-2025 yılları arasında Hristiyanları hedef alan en az 389 şiddet olayı yaşandığını ve bunlardan en az 318'inin öldüğünü gösteriyor.

Aynı dönemde Müslümanlara yönelik 197 şiddet saldırısı, 400'den fazla kişinin ölümüne yol açtı.

Trump'ın açıklamaları, lobi gruplarının Nijeryalı ayrılıkçıların davasını aktif olarak desteklediği bir dönemde geldi.

Yabancı lobi şirketlerini düzenleyen kurallar kapsamında yayınlanan belgelere göre sürgündeki Biafra Cumhuriyeti hükümetini temsil eden Moran Global Strategies, mart ayında ABD Kongre üyelerine Nijerya'daki "Hristiyanlara yönelik zulüm" konusunda uyarıda bulunan bir mektup yazdı.

Biafra, 1967'de bağımsızlığını ilan eden ve 1970'e kadar süren kanlı bir iç savaşı başlatan, doğu Nijerya'da kısa ömürlü bir ayrılıkçı devletin adıydı.


Yemen, Husilere gelişmiş kimyasal sevkiyatını engelledi

Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
TT

Yemen, Husilere gelişmiş kimyasal sevkiyatını engelledi

Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)
Husilere askeri amaçlı kaçırılan kimyasal sevkiyatının bir kısmı (hükümet medyası)

Yemen Ulusal Direniş Güçleri, Donanma, İstihbarat Birimi ve Sahil Güvenlik ile iş birliği yaparak, Bab el-Mendeb Boğazı'ndaki Husilere gelişmiş kimyasal ve askeri teçhizat sevkiyatını engelledi.

Isıya dayanıklılık ve füze ve insansız hava aracı (İHA) yapılarının yalıtımında kullanılan "fenol + formaldehit" adlı bir polimer bileşiğinden 24 varil ve radar izlerini azaltmak için kullanılan türevleri ele geçirdiler. Ayrıca, koruyucu giysiler, maskeler ve diğer askeri teçhizata da el koydular; bu gelişme, Husi kontrolündeki bölgelerde askeri üretim atölyelerinin varlığını gösteriyor.

Yemen askeri medyası, ortak bir devriyenin, İran Devrim Muhafızları tarafından işletilen kaçakçılık şebekeleriyle bağlantılı olduğundan şüphelenilen ahşap bir tekne hakkında kesin istihbarat aldığını bildirdi. Devriye, tekneyi durdurdu ve kargonun inceleme ve soruşturulması için güvenli bir yere çekti.

Yemen Enformasyon Bakanı Muammer el-İryani, operasyonun "İran'ın Yemen'deki projesine bir darbe daha" olduğunu ve Devrim Muhafızları'nın bölge güvenliğini tehdit eden askeri teçhizat kaçakçılığına karıştığının kanıtı olduğunu belirtti.


Tanıklar el-Faşir'deki ‘vahşeti’ anlatıyor... Uydu görüntüleri cinayetlerin devam ettiğini gösteriyor

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen el-Faşir'den kaçarken yaralanan Sudanlı bir adam (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen el-Faşir'den kaçarken yaralanan Sudanlı bir adam (AP)
TT

Tanıklar el-Faşir'deki ‘vahşeti’ anlatıyor... Uydu görüntüleri cinayetlerin devam ettiğini gösteriyor

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen el-Faşir'den kaçarken yaralanan Sudanlı bir adam (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) tarafından ele geçirilen el-Faşir'den kaçarken yaralanan Sudanlı bir adam (AP)

Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri hafta başında Sudan'ın el-Faşir kenti yakınlarında yaklaşık 200 kişiyi bir baraj gölüne götürdü ve ateş açmadan önce ırkçı sloganlar attı. Bu bilgi, kendisinin de bu grubun içinde olduğunu söyleyen bir kişinin ifadesine dayanıyor. El-Hayr İsmail adlı adam, Batı Darfur bölgesindeki Tavile kasabasında yerel bir gazeteciyle yaptığı röportajda, kendisini kaçıranlardan birinin onu öğrencilik yıllarından tanıdığını ve kaçmasına izin verdiğini açıkladı.

Reuters'ın röportaj yaptığı dört tanık ve altı yardım görevlisinden biri olan İsmail, el-Faşir'den kaçanların yakın köylerde toplandığını, cinsiyete göre ayrıldığını ve ardından götürüldüğünü söyledi. Daha önceki bir ifadede başka bir tanık silah sesleri duyulduğunu söyledi.

Aktivistler ve analistler, HDK'nin, Sudan ordusunun Darfur'daki son kalesi olan el-Faşir'i ele geçirmesi halinde etnik misillemelerde bulunacağı konusunda uzun süredir uyarıda bulunuyordu.

El-Faşir yakınlarında düzenlenen bir saldırı sırasında silahsız insanların cesetleri ve yanmış araçların arasında yürüyen Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (Reuters)El-Faşir yakınlarında düzenlenen bir saldırı sırasında silahsız insanların cesetleri ve yanmış araçların arasında yürüyen Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) milisleri (Reuters)

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği dün yüzlerce sivil ve silahsız insanın infaz edilmiş olabileceğini gösteren raporlar yayınladı. Bu tür cinayetler savaş suçu olarak kabul ediliyor.

El-Faşir'deki ‘zaferi’ Sudan'ın iki buçuk yıllık iç savaşında bir dönüm noktası olan HDK, söz konusu ihlalleri işlediğini reddetti, raporların düşmanları tarafından uydurulduğunu söyledi ve onlara karşı suçlamalarda bulundu.

Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), Sudan'ın batısındaki el-Faşir'de HDK tarafından işlenen ‘zulüm’ ve korkunç etnik katliamları kınadı. MSF, el-Faşir sakinlerinin büyük bir kısmının halen ölüm tehdidi altında olduğunu belirterek, HDK’nin sakinlerin güvenli bölgelere ulaşmasını engellediğini kaydetti. MSF, HDK milislerine sivilleri tehlikeden kurtarmaları ve güvenli bölgelere ulaşmalarına izin vermeleri çağrısında bulundu.

Dünya Gıda Programı (WFP) İcra Direktörü Cindy McCain bugün erken saatlerde, HDK’nin Darfur'daki el-Faşir şehrini ele geçirmesinin ardından yaşanan şiddet olaylarının ardından, MSF’nin Sudan'da tam bağımsızlık içinde faaliyet göstermesine izin verilmesi çağrısında bulundu.

Sorgulanmak üzere gözaltına alınan erkekler

Reuters, sosyal medyada yayınlanan, HDK üniforması giyen erkeklerin silahsız tutuklulara ateş açtığını gösteren en az üç videoyu ve silahlı çatışma sonrası cesetlerin bulunduğu 12 videoyu doğruladığını bildirdi.

HDK’nin üst düzey bir komutanı, bu haberleri ordunun ve müttefik savaşçılarının ‘el-Faşir'deki yenilgilerini ve kayıplarını örtbas etmek için yaptıkları medya propagandası’ olarak nitelendirdi. Komutan, kuvvetlerin komutanlığının, çoğu tutuklanan üyelerinin işlediği ihlallere ilişkin soruşturma emri verdiğini belirterek, HDK’nin insanların şehri terk etmesine yardım ettiğini ve kalanlara yardım etmek için yardım kuruluşlarına çağrıda bulunduğunu bildirdi. Sivil gibi davranan Sudan ordusu askerleri ve savaşçılarının sorgulanmak üzere ‘yakalandığını’ söyleyen komutan, Reuters'ın yorum talebine yanıt olarak, “Bazılarının iddia ettiği gibi cinayetler işlenmedi” dedi.

Tanıklar, MSF temsilcilerine, 26 Ekim'de Sudan ordusu ve müttefik gruplardan oluşan 500 kişilik bir sivil ve asker grubunun kaçmaya çalıştığını, ancak çoğunun HDK ve müttefikleri tarafından öldürüldüğünü veya yakalandığını anlattı. MSF bugün yaptığı açıklamada, ‘hayatta kalanların, kişilerin cinsiyet, yaş veya etnik kimliklerine göre ayrıldığını ve birçoğunun 5 milyon ila 30 milyon Sudan cüneyhi (8 bin ila 50 bin dolar) arasında değişen fidye karşılığında gözaltında tutulduğunu’ bildirdi.

Katliam devam ediyor

ABD'deki Yale Üniversitesi'nden araştırmacılar, yeni uydu görüntülerinin, HDK’nin el-Faşir şehrini ele geçirmesinden birkaç gün sonra, Sudan'ın batısındaki el-Faşir şehri ve çevresinde kitlesel katliamların devam ettiğine dair işaretler gösterdiğini söyledi. Şehrin düşmesinden bu yana, iletişim büyük ölçüde kesik kalırken, sahada infazlar, cinsel şiddet, yardım çalışanlarına saldırılar, yağma ve kaçırma olayları hakkında çok sayıda rapor geldi.

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) el-Faşir'i ele geçirmesinin ardından, el-Faşir'in kuzeydoğusundaki bir köyün dışında toplanan insanları gösteren uydu görüntüsü (AFP)Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) el-Faşir'i ele geçirmesinin ardından, el-Faşir'in kuzeydoğusundaki bir köyün dışında toplanan insanları gösteren uydu görüntüsü (AFP)

Yale Üniversitesi’nin Halk Sağlığı Fakültesi’ne bağlı İnsani Araştırmalar Laboratuvarı dün yayınladığı bir raporda, yeni görüntülerde şehir nüfusunun büyük bir kısmının ‘öldürüldüğü, esir alındığı veya saklandığına’ dair işaretler olduğunu belirtti. Araştırmacılar, pazartesi ve cuma günleri arasında yerleşim bölgelerinde, bir üniversite kampüsünde ve askeri tesislerde insan kalıntıları olabileceği düşünülen nesnelerin bulunduğu en az 31 yer tespit etti. Raporda, ‘devam eden toplu katliamların belirtilerinin açık olduğu’ da bildirildi.

El-Faşir'deki çocuk hastanesinin uydu görüntüsü (AFP)El-Faşir'deki çocuk hastanesinin uydu görüntüsü (AFP)

Yerinden edilmiş kişilerin sayısında artış

Sudan Doktorlar Ağı bugün el-Faşir'den kuzey eyaletindeki ed-Debba bölgesine 642 yerinden edilmiş kişinin geldiğini duyurdu. Ağ, bugün yaptığı basın açıklamasında, ‘el-Faşir kentinden göç hareketinin artmasından büyük bir endişe duyduklarını’ belirterek, ‘son saatlerde, el-Faşir’de HDK tarafından işlenen katliamlar nedeniyle risklerle dolu zorlu bir yolculuğun ardından 642 kişinin Kuzey Eyaleti’ne ulaştığını’ bildirdi.

Ağ, ‘yerinden edilmiş kişilerin, özellikle çocuklar, kadınlar ve yaşlılar olmak üzere, barınak, gıda ve içme suyu eksikliği ve temel sağlık hizmetlerinin yokluğu gibi zorlu insani koşullarda yaşadığını’ kaydetti. Ağ tarafından yapılan basın açıklamasında, “Savaşın yıkımından kaçan bu aileler, güvenlik arayışıyla Kuzey Eyaleti'ne sığındılar, ancak şu anda ev sahibi toplulukların karşılayabileceğinden çok daha ciddi yaşam zorluklarıyla karşı karşıyalar. Darfur'daki durumun giderek kötüleşmesi nedeniyle önümüzdeki günlerde gelenlerin sayısının önemli ölçüde artması bekleniyor” ifadeleri yer aldı.

Sudan Doktorlar Ağı, insani durumun tamamen çökmesini önlemek için yerli yetkililere ve Sudan içindeki ve dışındaki insani yardım kuruluşlarına, yerinden edilmiş kişilere acil gıda yardımı, barınak ve psikolojik ve sosyal destek sağlamak için adımlar atmaları çağrısında bulundu. Açıklamada, “Bu kritik anda hızlı bir müdahale, yerinden edilme, açlık ve korkudan bitkin düşen binlerce kişinin hayatını kurtarabilir” denildi.

HDK’nin el-Faşir üzerindeki kontrolü, on yıllar süren iç savaşın ardından 2011'de Güney Sudan'ın bağımsızlığını kazanmasıyla zaten küçülmüş olan Sudan'ın bölünmesini pekiştiriyor.

HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) çarşamba akşamı yaptığı konuşmada, savaşçılarına sivilleri korumaları çağrısında bulundu. İhlalde bulunanların yargılanacağını söyleyen Hamideti, diğer tutukluların serbest bırakılmasını emrederek, tutuklama haberlerini doğruladı.

El-Faşir'de HDK'nin ilerleyişine direnen savaşçıların çoğu, çoğu Arap olan HDK savaşçılarıyla 2000'lerin başından beri düşmanlık içinde olan Zaghawa kabilesine mensup. O zamanlar Cancavid milisleri olarak bilinen HDK, Darfur'da zulüm yapmakla suçlanmıştı.

Soykırım uzmanı ve Darfur meseleleri konusunda uzman olan Alex de Waal, el-Faşir’de HDK tarafından gerçekleştirildiği bildirilen eylemlerin, ‘onların el-Cuneyna’da ve diğer yerlerde yaptıklarıyla çok benzer göründüğünü’ söyledi.

ABD, HDK’nin el-Cuneyna’da soykırım işlediğini ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) saldırıyla ilgili soruşturma yürüttüğünü açıkladı. Öte yandan Sudan ordusu, Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) HDK’ye yardım etmekle suçluyor; BAE ise bu suçlamaları reddediyor.

‘Onların hayatta olduklarını söyleyemeyiz’

Şiddetsiz Barış Gücü adlı sivil toplum kuruluşunda koruma danışmanı olarak görev yapan Mary Brice, kuruluşun Tavile’de faaliyet gösterdiğini belirterek, gelenlerin ‘genel olarak kadınlar, çocuklar ve yaşlı erkekler’ olduğunu söyledi. Brice, HDK tarafından organize edilen kamyonların bazı insanları Karni’den Tavile’ye taşıdığını, diğerlerinin ise başka bir yere nakledildiğini söyledi.

HDK dün, Karni'deki yerinden edilmiş kişilere gıda ve tıbbi yardım sağlandığını gösteren bir video klip yayınladı. Yardım çalışanları, güçlerin yabancı yardımı çekmek için kontrol ettikleri kasabalarda insanları tutmaya çalıştıklarını iddia etti.

Saldırı sırasında yaklaşık 260 bin kişi halen el-Faşir'deydi; yalnızca 62 bin kişinin başka bölgelere ulaştığı tespit edildi. Bu kişilerden ise yalnızca birkaç bini, tarafsız bir gücün kontrolündeki Tavile’de bulunuyordu.

Birkaç gün önce çekilen bir uydu görüntüsü, Sudan'ın el-Faşir kentinden yükselen dumanı gösteriyor. (AFP)Birkaç gün önce çekilen bir uydu görüntüsü, Sudan'ın el-Faşir kentinden yükselen dumanı gösteriyor. (AFP)

Reuters’ın elde edip doğruladığı başka bir tanıklıkta, Tehani Hasan adlı bir kadın, pazar sabahının erken saatlerinde, kız kardeşinin kocasının ve amcasının başıboş kurşunlarla öldürülmesinin ardından Tavile’ye kaçtığını anlattı. Tehani, yolda HDK üniforması giymiş üç erkeğin kendisini ve ailesini durdurup arama yaptıklarını, dövdüklerini ve aşağıladıklarını söyledi. “Bizi çok sert dövdüler. Elbiselerimizi yere attılar. Ben bile bir kadın olarak arandım” diyen Tehani, yemekleriyle sularının da yere döküldüğünü belirtti.

Sonunda Karni’ye ulaştılar; burada savaşçılar kadınları ve çocukları erkeklerden ayırdı. Çoğu, aralarında Tehani’nin erkek kardeşi ve diğer kız kardeşinin kocası da olmak üzere, yakınlarını bir daha görmedi. Tehani şöyle dedi: “Bize yaptıkları muameleye bakılırsa onların hâlâ hayatta olduklarını söyleyemeyiz. Eğer sizi öldürmezlerse, açlık ve susuzluk öldürür.”