Dünya’ya en yakın en küçük kara delik keşfedildi: Unicorn

Görselde The Unicorn ismi verilen düşük kütleli kara deliğin kırmızı devi çekiştirerek şeklini nasıl bozduğu resmediliyor (Ohio State Üniversitesi)
Görselde The Unicorn ismi verilen düşük kütleli kara deliğin kırmızı devi çekiştirerek şeklini nasıl bozduğu resmediliyor (Ohio State Üniversitesi)
TT

Dünya’ya en yakın en küçük kara delik keşfedildi: Unicorn

Görselde The Unicorn ismi verilen düşük kütleli kara deliğin kırmızı devi çekiştirerek şeklini nasıl bozduğu resmediliyor (Ohio State Üniversitesi)
Görselde The Unicorn ismi verilen düşük kütleli kara deliğin kırmızı devi çekiştirerek şeklini nasıl bozduğu resmediliyor (Ohio State Üniversitesi)

Gökbilimciler, Dünya'ya en yakın kara deliği buldu. Gezegenden bin 500 ışık yılı uzakta yer alan düşük kütleli kara delik, The Unicorn (Tek Boynuzlu At) diye adlandırıldı.
Bilim insanlarının kara deliğe bu ismi vermesinin iki nedeni var. Birincisi, nesnenin Yunanca'da tek boynuzlu at anlamına gelen Monoceros takımyıldızında bulunması.
Diğer nedense kütlesinin son derece az olması. Güneş'in yaklaşık üç katı kütleye sahip kara delik, neredeyse türünün tek örneği.
Keşif ekibinin lideri ve ABD'deki Ohio Eyalet Üniversitesi'nden astronomi öğrencisi Tharindu Jayasinghe, "Sistem çok benzersiz ve tuhaf. Bu lakabı kesinlikle hak ediyordu. The Unicorn'un bir arkadaşı da var: Ömrünün sonuna yaklaşan şişkin bir kırmızı dev yıldız. Bu arkadaş, All Sky Automated Survey ve NASA'nın Transiting Exoplanet Survey Satellite projeleri dahil olmak üzere yıllar boyunca çeşitli bilimsel cihazlar tarafından gözlemlendi" diye konuştu.
Jayasinghe ve meslektaşları yeni keşfi bu kırmızı devi incelerken yaptı. Yıldıza dair büyük bir veri kümesini gözden geçiren gökbilimciler, ilginç bir şey fark etti: Kızıl devin ışığındaki yoğunluk periyodik olarak değişiyordu ve bu da başka bir nesnenin yıldızı çekip şeklini değiştirdiğini gösteriyordu.
Araştırma ekibi yıldızın ışığındaki bozulmaları ayrıntılarıyla inceledi ve onu çeken nesnenin yüksek ihtimalle bir kara delik olduğunu belirledi.
Ancak bu kara delik epey küçüktü. Hesaplamalar, nesnenin sadece üç Güneş kütlesine denk geldiğini ortaya koydu. Karşılaştırmak gerekirse Samanyolu Galaksisi'nin merkezindeki süper kütleli kara delik, yaklaşık 4,3 milyon Güneş kütlesine denk geliyor.
Ohio Eyalet Üniversitesi Astronomi Bölüm Başkanı Todd Thompson, keşfedilen nesneyi şöyle anlattı:
“Ay'ın kütle çekim kuvvetinin Dünya'daki okyanusları etkilemesi, kendisine doğru çekmesi ve itmesiyle büyük gelgitler oluşturması gibi kara delik de yıldızı etkiliyor ve bir ekseni diğerinden daha uzun olan, Amerikan futbolundaki topa benzer bir şekle dönüştürüyor.”
Aynı zamanda Kraliyet Astronomi Derneği'nin yayımlamak üzere kabul ettiği araştırmanın ortak yazarı olan Thompson sözlerini şöyle sürdürdü:
“En basit açıklama, bunun bir kara delik olması. Ve bu durumda en basit açıklama en olası açıklama anlamına geliyor.”



"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
TT

"Esrarengiz" kehribarda 116 milyon yıllık tsunaminin izleri keşfedildi

Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)
Japonya'nın Minamisoma kıyılarına 2011'de tsunami dalgaları vurmuştu (AFP)

Rachel Clun 

Bilim insanları 116 milyon yıllık bir tsunaminin kanıtını bir kehribar içinde bulduklarını ve bunun muhtemelen bu doğa olayına dair en eski kayıt olduğunu düşünüyor.

Japonya'nın kuzeyindeki Hokkaido Adası'nda derin deniz tortularını inceleyen araştırmacılar Aya Kubota, Yusuke Takeda, Keewook Yi, Shin-ichi Sano ve Yasuhiro Iba, erken Kretase dönemine ait tortularda 114 ila 116 milyon yıl öncesine tarihlenen "olağanüstü zengin kehribar konsantrasyonları" keşfetti.

Nature'ın Scientific Reports'unda yayımlanan bulgulara ilişkin raporda araştırmacılar, kehribarın bir veya daha fazla tsunami tarafından okyanusa sürüklenerek havayla çok az temas etmiş olabileceğini öne sürüyor.

Fosilleşmiş ağaç reçinesi olan kehribar, nispeten hızlı kuruyan bir madde. Araştırmacılar, kehribarın havaya maruz kaldığında genellikle bir hafta gibi kısa bir sürede katılaştığını söylüyor.

Ancak araştırmacıların incelediği tortularda, "belirgin şekilde deforme olmuş" kehribar birikintileri bulundu. Bazıları reçinenin akan su tarafından değiştirildiğini gösteren, alev yapıları denen bir şekilde deforme olmuşken, diğerleri yumuşak reçinenin "akarak deniz tabanına kıvamlı bir şekilde yayıldığına" işaret eden düz kehribar şeritlere sahipti.
 

Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)Araştırmacılar, eski okyanus tortularını inceleyerek tsunamiye dair olası kanıtlar buldu (Aya Kubota/Yusuke Takeda/Keewook Yi/Shin-ichi Sano/Yasuhiro Iba)

Araştırmacılar, "Bu esrarengiz kehribarın derin deniz ortamında bulunmasının en muhtemel nedeni, büyük çaplı tsunamiler" diyor.

Bu reçine deformasyonlarının su altında meydana gelmesi, ormandan pelajik deniz tabanına doğrudan taşındıklarını ima ediyor. Karadan okyanusa bu kadar hızlı ve doğrudan bir taşıma, bir tsunamiyle tetiklenmiş olabilir.

Araştırmacılar, antik tortulardaki diğer kanıtların da bu teoriyi desteklediğini belirtiyor. Bunlar arasında, karadan gelen büyük miktarda bitki kalıntıları ve büyük dalgaların sürüklediği odun parçaları da vardı ve bunların çok az çürüme izi taşıması, açık okyanusa "hızla taşındıklarına" işaret ediyor.

Makalede, "Kiltaşındaki kütüklerin varlığı, çok sayıda odunun bulanık akıntılarla taşınmak yerine kopup sürüklenerek pelajik deniz tabanına battığını gösteriyor" ifadeleri kullanılıyor.

Bilim insanları açık okyanuslardaki diğer tortuların, büyük ölçekli eski tsunamiler veya benzer olaylar hakkında daha fazla kanıt sağlayabileceğini öne sürüyor.

Araştırmacılar, Holosen döneminden, yani yaklaşık 4 bin 200 yıl öncesinden daha eski bir tarihten kalma tsunami tortularının normalde tespit edilmediğini ve bunun da kısmen, yol açtıkları geniş çaplı yıkımdan geriye net belirtilerin kalmamasından kaynaklandığını söylüyor.

Independent Türkçe,independent.co.uk/news