Bir milyar doz aşının dağıtılması, pandeminin üstesinden gelinmesine yönelik umutları yeşertiyor

Ülkeler arasındaki aşılama kampanyalarındaki eşitsizlikler sürü bağışıklığına ulaşma hedefini geciktiriyor.

Endonezya’nın Bali şehrinde motosikletçiler için hızlı bir aşılama kampanyası (EPA)
Endonezya’nın Bali şehrinde motosikletçiler için hızlı bir aşılama kampanyası (EPA)
TT

Bir milyar doz aşının dağıtılması, pandeminin üstesinden gelinmesine yönelik umutları yeşertiyor

Endonezya’nın Bali şehrinde motosikletçiler için hızlı bir aşılama kampanyası (EPA)
Endonezya’nın Bali şehrinde motosikletçiler için hızlı bir aşılama kampanyası (EPA)

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisine yönelik istatistikler çok az sayıda iyi haber içeriyor. Ancak dünya çapında uygulanan aşı dozu sayısı 1 milyar doz eşiğine yaklaşması kasvetli bir salgın tablosuna karşı çok büyük bir umut veriyor. Diğer yandan günlerdir rekor sayıda vaka ve ölüm oranları kaydediliyor.
Bloomberg’in Kovid-19 aşılarına ilişkin hazırladığı indeks, dünya çapında dağıtılan doz sayısının bir milyara yaklaştığını gösterdi. Günlük olarak ortalama 17,8 milyon doz aşı dağıtılmasının ardından dün sabah dağıtılan doz miktarı 993 milyona ulaştı. Bu rekor sayıdaki dağıtım, Batı ülkelerinde ilk aşılamanın başlamasından sadece 5 ay sonra kaydedildi. Aşılama çalışmaları Çin’de sonbaharda başlatılmıştı. Fransız Haber Ajansı bu rekor dağıtımının, İngiltere’de AstraZeneca aşısının ilk klinik denemelerinden bir yıl sonra geldiğini belirtti.
Oxford Üniversitesi Aşı Grubu Direktörü Profesör Andrew Pollard İngiliz gazetesi The Times’a verdiği demeçte, “On binlerce hayatın kurtarıldığını biliyoruz. Dünya genelinde yaklaşık bir milyar aşı dağıtıldı, bunun yaklaşık olarak dörtte biri bizim çabalarımızdan kaynaklanıyor… İnanılmaz bir başarı hikayesi” ifadeleri ile Oxford Üniversitesi tarafından geliştirilen AstraZeneca aşısına da atıfta bulundu.
Bir yıldan daha kısa sürede geliştirilen aşılar, ülkelerin salgın kabusundan en iyi şekilde çıkmasına katkıda bulunuyor. Üç milyon insanın ölümüne neden olan ve dünyayı felç eden salgına karşı kaydedilen bu zaferin, aşılara karşı direnci henüz bilinmeyen virüsün yeni mutasyona uğramış varyantları karşısında da doğrulanması gerekiyor. Bunun yanı sıra, zengin ve yoksul ülkelerde doz dağılımındaki eşitsizlik sürü bağışıklığının oluşmasına engel oluşturabilir.
Aşı üretiminde karşılaşılan aksaklıklar ve toplumlar arasındaki aşılama miktarı farklılıklarına rağmen milyonlarca insan, normal hayata geri dönme, akrabalarıyla buluşma, etkinliklerine ve seyahatlerine geri dönmek umuduyla dünyanın dört bir yanındaki aşılama merkezlerine akın ediyor. Mesajcı RNA (mRNA) teknolojisi ile üretilen Pfizer-BioNTech ve Moderna aşılarının dozlarının korunmasına ilişkin lojistik süreçle ilgili birkaç aksaklığın ardından, aşılama kampanyaları başlatıldı ve şimdi stadyumlarda, okullarda, eczanelerde ve hatta otoparklarda olağanüstü bir hızda ilerliyor.

Aşılama kampanyaları sonuç vermeye başladı
Dünyada sınırlı sayıda ülke, geniş çapta yürütülen aşılama kampanyalarının sonuçlarını görmeye başladı ve pandemiden önce hayata dönmeye yaklaşıyor. Bu ülkelerden biri olan İsrail, kafelerin açık alanlarına dönüşünü kutluyor. Aralık ayından bu yana 20 yaş üstü İsraillilerin yüzde 80’i aşının iki dozunu da oldu.
AFP’nin aktardığına göre, ülke artık kamu alanlarında maske takılmamasına izin veriyor. Yoğun bir şekilde yürütülen aşı kampanyalarının bir sonucu olarak, İsrail’de geçen hafta 39 can kaybı kaydedildi. Bu sayı, 25-31 Ocak tarihleri arasında ortalama 407 ölümle, en yüksek can kaybı sayısının kaydedildiği tarihten 10 kat daha azdı.
ABD yönetimi ise ülkesindeki aşılama kampanyalarını yakından takip ediyor. Geçen yıl Central Park’taki sahra hastaneleri cehennemini yaşadıktan sonra, ABD yetkilileri Pazartesi günü aşılama çalışmalarını genişleterek tüm yaş gruplarına yönelik aşılama başlattı. Şu ana kadar ABD vatandaşlarının yarısı en az bir doz aşı oldu.
ABD’deki aşılama oranı İngiltere’deki ile eşit bir durumda, zira İngiltere de nüfusunun yarısı (32 milyon) en az bir doz aşı uyguladı.
Avrupa Birliği (AB) ise bu yılın ilk çeyreğinde 446 milyona varan nüfusu için topraklarındaki tüm onaylı aşılardan toplam 107 milyon doz aldı. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen “Yaza kadar Avrupalı yetişkinlerin yüzde 70’ini aşılama” hedefini sürdürdü.

AstraZeneca aşısının performansı güçlüklerle karşılaştı
AB liderleri tarafından belirlenen aşılama kampanyaları planları, AstraZeneca aşısının performansı güçlüklerle karşılaştı. Şubat ayında üretimdeki sıkıntıların Brüksel’i kızdırmasının ardından, Mart ayı başında tespit edilen ve bazıları ölümcül olan nadir kan pıhtıları, vatandaşların ve yetkililerin aşıya güveninin zedelenmesine neden oldu.
Bazı ülkeler, İngiliz-İsveç aşısının kullanımını geçici olarak askıya aldı. Birçok Afrika ülkesi de aşılama kampanyasında bu aşıya güveniyordu. Sonrasında aşının kullanımı bazı yaş grupları ile kısıtlandı. Danimarka’da ise aşının kullanımı tamamen durduruldu.
Bunların ardından, Johnson&Johnson aşısı olan bazı kişilerde kan pıhtılaşması meydana gelmesi ile bu aşıda da aynı aksaklıklar yaşandı. Bu vakalar çok nadir olarak görülmüş olsa da bazı ülkelerde aşının kullanımı askıya alındı. İncelemelerin ardından, Avrupa İlaç Ajansı (EMA), aşının faydaların AstraZeneca aşısında olduğu gibi olası risklerden daha ağır bastığını belirtti.
Diğer yandan kıtalara göre aşılara erişim hala adil olmayan bir durumda. Savaşa tanık olan iki ülke olan Yemen ve Libya, ilk aşı sevkiyatlarını geçtiğimiz günlerde aldı. AFP’nin aktardığına göre, Afrika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (Afrika CDC) Direktörü Dr. John Nkengasong Afrika kıtasının “krizde” olduğunu belirtti.
Toplan nüfusu 1,2 milyar olduğu tahmin edilen 55 Afrika Birliği ülkesi 35 milyon doz aşı aldı. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, bu durumun sonucu olarak, zengin ülkelerde her 4 kişiden biri aşılanırken, yoksul ülkelerde her 500 kişide bir kişinin aşılandığına dikkat çekti.
Aşıların dağıtımındaki bu farklılıklar çok pahalıya mal olabilir. Zira yoksul ülkelerinden hiçbiri yıl sonuna kadar sürü bağışıklığı kazanamayacak. 
Diğer yandan, Kaliforniya sakinlerinin parklara döndüğü bir zamanda, Hindistan’daki krematoryum çalışanların salgına bağlı olarak hayatını kaybeden günlük iki bin cesetleri kabul etmekte zorluk yaşıyorlar. Brezilya’nın Sao Paulo şehrindeki en büyük mezarlığın çalışanları, salgının kurbanlarını defin işlemleri için gece gündüz çalışıyorlar.
Aşılara adil erişimi güvence altına alması hedeflenen, WHO tarafından yönetilen bir kamu ve özel ortaklığı olan COVAX mekanizmasının kurulmasına rağmen, 15 Nisan’da ortaya çıkan finansal zorluklar 113 ülkeye yaklaşık 38 milyon doz aşının teslim edilmesine engel oldu.



Kafasının üstünde diş olan balık, bilim insanlarını şaşırttı

Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)
Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)
TT

Kafasının üstünde diş olan balık, bilim insanlarını şaşırttı

Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)
Hydrolagus colliei türündeki balıklar, kafalarındaki dişler sayesinde çiftleşiyor (Gareth Fraser/Florida Üniversitesi)

Hayalet köpekbalığı diye bilinen balıkların alınlarında dişleri olduğu tespit edildi. Bilim insanları bunun çene dışında diş gelişiminin ilk net örneğini sunduğunu söylüyor.

Kıkırdaklı balıklar sınıfında yer alan sıçansılar (Chimaeriformes) veya hayalet köpekbalıklarının kafasında çubuk benzeri bir çıkıntı bulunuyor. 

Sadece erkeklerde görülen tenakulum adlı bu yapı, hayvanın çiftleşme sırasında dişiyi kavramasını sağlıyor. 

Köpekbalıklarının atasal soyundan milyonlarca yıl önce ayrılan bu canlılar aynı zamanda köpekbalıklarından farklı olarak pul ve keskin dişlere de sahip değil. Bunun yerine kabukları kırmak ve avlarını öğütmek için diş plakaları kullanıyorlar.

Tenakulum kullanılmadığı zaman kapalı duruyor ama açıldığında içindeki diş benzeri yapılar açığa çıkıyor. Öte yandan bunların gerçekten diş mi, yoksa birçok köpekbalığı ve vatozun derisinde görülen sertleşmiş çıkıntılar mı olduğu bilinmiyordu.

Florida Üniversitesi'nden Dr. Gareth Fraser ve ekip arkadaşları bu belirsizliği gidermek için sıçansılar grubunda yer alan Hydrolagus colliei türündeki balıkları analiz etti. 

Araştırmacılar Puget Boğazı'ndaki San Juan Adası çevresinden topladıkları 40 Hydrolagus colliei balığını inceledi. Hayvanların boyu 25 santimetre ila 1 metre arasında değişiyordu.

Bilim insanları bilgisayarlı mikro tomografi ve doku örnekleri kullanarak tenakulumun gelişimini anlamaya çalıştı. 

Bulguları hakemli dergi PNAS'te 4 Eylül Perşembe yayımlanan çalışmaya göre bu balığın hem erkek hem dişileri tenakulum oluşturmaya başlıyor ancak yapı sadece erkeklerde gelişimini tamamlıyor.

Araştırmacılar ayrıca bu diş benzeri yapının gerçekten diş olduğunu da tespit etti. 

Makalenin yazarlarından Karly Cohen "Dental laminayı (diş tabakası) ilk gördüğümüzde gözlerimiz yuvalarından fırladı" diyerek ekliyor:

Bu kritik yapıyı çenenin dışında görmek çok heyecan vericiydi.

Yeni dişlerin oluşumundan sorumlu doku tabakası olan dental lamina, genellikle sadece ağızda bulunuyor.

Ekip ayrıca sıçansıların 315 milyon yıl önce yaşamış akrabalarının fosillerini de inceledi. Helodus simplex türündeki balığın burnunun üstünden, üst çenesinin önüne kadar uzanan tenakulum benzeri bir yapı saptandı. Araştırmacılar yapının, hayvanın ağzındaki dişlere benzediğini belirtiyor.

Dr. Fraser, tenakulum milyonlarca yıl içinde çeneden uzaklaşsa bile, sıçansıların köpekbalığı benzeri dişler oluşturma yeteneğini koruduğunu söylüyor.

Bugünkü örnekler üzerinde yapılan DNA analizleri de köpekbalıklarının ağzının içindeki dişlerin büyüme sürecinin, sıçansılardaki tenakulumun gelişme sürecine benzediğini ortaya koydu.

Cohen "Bu çılgınca, son derece sıra dışı özellik, evrimsel biyolojide dişlerin sadece oral yapılar olduğuna dair uzun süredir var olan varsayımı tersine çeviriyor" diyerek ekliyor:

Tenakulum bir defaya mahsus tuhaf bir yapı değil, evrimsel bir kalıntı ve çene dışındaki bir diş yapısının ilk net örneği.

Araştırmacılar bu yapının temelinin dişi balıklarda da bulunmasından dolayı sadece çiftleşmek için değil, bir zamanlar düşmanları uzaklaştırmak için de kullanıldığından şüpheleniyor.

Independent Türkçe, BBC Discover Wildlife, New York Times, IFLScience, PNAS


Akdeniz'de "olağanüstü" Roma miğferi bulundu

"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
TT

Akdeniz'de "olağanüstü" Roma miğferi bulundu

"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)
"Montefortino" miğferi, Aegadian Adaları açıklarındaki deniz tabanında bulundu (Sicilya Bölgesi)

Deniz arkeologları, MÖ 241'deki antik bir deniz savaşında Akdeniz'in dibinde kaybolan nadir bir Roma dönemi miğferi ortaya çıkardı.

"Olağanüstü biçimde iyi korunmuş" askeri miğfer, Batık Alanların Belgelenmesi Derneği üyesi derin deniz dalgıçları tarafından Aegadian Adaları sularında bulundu.

Araştırmacılar, miğferin o dönemde yaygın kullanılan "Montefortino" miğfer tipinin neredeyse eksiksiz bir örneği olduğunu ve iyi korunmuş yanak korumalarıyla öne çıktığını söylüyor.

Kültürel Miras Bölge Konseyi Üyesi Francesco Paolo Scarpinato, "'Montefortino' miğferi, şimdiye kadar bulunan en güzel ve eksiksiz miğferlerden biri" dedi.

Araştırmacılar, bu miğfer tipinin Romalılara Keltler tarafından tanıtıldığını ve MÖ 4. yüzyıldan MS 1. yüzyıla kadar yaygın bir tercih haline geldiğini söylüyor.

Arkeologlar, miğferin muhtemelen MÖ 241'de Roma ve Kartaca arasındaki Birinci Pön Savaşı'nda gerçekleşen Aegates Muharebesi sırasında kaybolduğunu tahmin ediyor.

Tarihi kaynaklar, Kartacalıların bu savaşta Roma ordusundan sayıca üstün olduğunu ancak daha iyi eğitimli Romalıların onları yendiğini gösteriyor.

Bu durum, Kartaca'nın Sicilya'yı teslim etmesine ve 20 yıldan uzun süre sonra Birinci Pön Savaşı'nın sona ermesine yol açtı.

Uzun ve maliyetli savaşın sona ermesi, Roma'yı Batı Akdeniz'de baskın güç haline getirdi.

Scarpinato, "Bu buluntular, MÖ 241 savaşının tarihsel bilgisini zenginleştirmekle kalmıyor, aynı zamanda adamızın dünyada eşsiz bir kültürel mirasın koruyucusu olduğu imajını da güçlendiriyor" dedi.

Aynı deniz arkeolojik alanında dalgıçlar, MS 5. yüzyıla tarihlenen "kullanımı belirsiz" büyük bir bronz kulp da ortaya çıkardı.

Ayrıca daha önce bölgede bulunan ve üzeri kabuklarla kaplı yaklaşık 30 metal eser üzerinde Bilgisayarlı Tomografi'yle (BT) X ışını taraması yaptılar.

Bu eserler arasında MÖ 241'deki savaşta kullanılan ve yüzyıllardır deniz tabanında korunan kılıç, mızrak ve cirit gibi silahlar da var.

Arkeologlar, savaş sırasında bir Roma gemisinin Kartacalılar tarafından ele geçirilmesinin ardından bu eserlerin denize düşmüş olabileceklerinden şüpheleniyor.

Daha önceki bir sefer sırasında ele geçirilen eşyalardan biri de temizlenmiş ve üzerinde "Ser.Solpicio C.F. Quaestor Probavi(t)" ifadesine rastlanmıştı. Arkeologlar bunun Birinci Pön Savaşı'nın ortaları da dahil MÖ 243'ten beri Roma hakimi olan Gaius Sulpicius'a işaret ettiğini düşünüyor.

Independent Türkçe


Küresel diyabet araştırması: Hastaların yarısı farkında değil

Yeni bir araştırmaya göre, diyabet hastalarının neredeyse yarısı diyabet hastası olduğunu bilmiyor (Unsplash)
Yeni bir araştırmaya göre, diyabet hastalarının neredeyse yarısı diyabet hastası olduğunu bilmiyor (Unsplash)
TT

Küresel diyabet araştırması: Hastaların yarısı farkında değil

Yeni bir araştırmaya göre, diyabet hastalarının neredeyse yarısı diyabet hastası olduğunu bilmiyor (Unsplash)
Yeni bir araştırmaya göre, diyabet hastalarının neredeyse yarısı diyabet hastası olduğunu bilmiyor (Unsplash)

Yeni bir araştırmaya göre diyabeti olan kişilerin neredeyse yarısı bu hastalıktan muzdarip olduğunu bilmiyor.

The Lancet Diabetes & Endocrinology adlı hakemli dergide pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre araştırmacılar, bu kronik hastalığa sahip 15 yaş ve üzeri kişilerin yüzde 44'üne tanı konmadığını tespit etti.

2000-2023 döneminde 204 ülke ve bölgeden elde edilen veriler, son çalışmada analiz edildi.

Yazarlar, "Son 20 yıldaki gelişmelere rağmen, diyabette yetersiz tanı ve yetersiz glisemik yönetim, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde olmak üzere küresel çapta büyük sorunlar teşkil etmeyi sürdürüyor" diye yazıyor.

Çalışmanın başyazarı Lauryn Stafford, CNN'e yaptığı açıklamada analiz ettikleri diyabet hastalarının çoğunun tip 2 diyabet hastası olduğunu söyledi.

"Diyabeti olan kişilerin yüzde 56'sının bu hastalığı taşıdığının farkında olduğunu tespit ettik" diyen Stafford, diyabet hastası genç yetişkinlerin sadece yüzde 20'sinin bu hastalığı taşıdığını bildiğini ekledi.

ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri'ne (CDC) göre, tip 2 diyabette "vücut, insülini iyi kullanamıyor ve kan şekerini normal seviyelerde tutamıyor". Tip 2 diyabet genellikle yetişkinlerde görülse de gittikçe daha fazla gence teşhis konuyor.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre, dünya genelinde yaklaşık 830 milyon kişi diyabet hastası ve yarısından fazlası tedavi görmüyor.

CDC, 2021'de 38,4 milyon Amerikalının yani ABD nüfusunun yüzde 11,6'sının diyabet hastası olduğunu aktarıyor. Kuruma göre hastalıktan muzdarip 18 yaş ve üstü 8,7 milyon kişi diyabet hastası olduğunu bilmiyor ya da bildirmemişti.

Stafford, "Yüksek glikoz seviyeleriyle uzun yıllar yaşayabilirsiniz" diye açıkladı. 

İnsanlar ancak komplikasyon yaşadıkları noktada diyabet teşhisi alıyor.

CDC'ye göre diyabetin belirtileri arasında çok idrara çıkma, çok susama ve/veya acıkma, istemeden kilo verme, bulanık görme, ellerde veya ayaklarda uyuşma veya karıncalanma, bitkin hissetme, çok kuru bir cilt, yaraların yavaş iyileşmesi ve normalden daha fazla enfeksiyon geçirme yer alıyor.

ABD Ulusal Diyabet ve Sindirim ve Böbrek Hastalıkları Enstitüsü'ne göre, diyabet belirtileri gösteren herkes doktor kontrolünde kan vererek hastalık için test yaptırmalı.

Independent Türkçe