İran Genelkurmay Başkanı’ndan İsrail’e karşı ‘tedbir taahhüdü’

İran milletvekilleri, hassas merkezleri korumak için bir proje hazırlıyor

İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları’na ait bir üste Kudüs Gücü yetkililerinden Milletvekili Muhammed Hicazi’nin anma töreninde (Tasnim)
İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları’na ait bir üste Kudüs Gücü yetkililerinden Milletvekili Muhammed Hicazi’nin anma töreninde (Tasnim)
TT

İran Genelkurmay Başkanı’ndan İsrail’e karşı ‘tedbir taahhüdü’

İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları’na ait bir üste Kudüs Gücü yetkililerinden Milletvekili Muhammed Hicazi’nin anma töreninde (Tasnim)
İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları’na ait bir üste Kudüs Gücü yetkililerinden Milletvekili Muhammed Hicazi’nin anma töreninde (Tasnim)

İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, 25 Nisan’da İsrail’in çıkarlarını tehlikeye atacak ‘gelecekteki uygulamalar’ ve ‘sert bir tepki’ imasında bulundu. Bu tedbirlerin, önceki son tedbirlere benzer olacağını ifade eden Bakıri, ayrıntıya ise yer vermedi.
Bakıri, ‘kalp krizi’ nedeniyle vefat ettiği açıklanan Kudüs Gücü Komutan Yardımcısı Muhammed Hicazi’nin anma töreninde yaptığı açıklamada, “Son birkaç günde yaşadıkları ve İsrail’in çıkarlarını tehlikeye atacak gelecek tedbirler, akıllarını başlarına getirecektir” dedi. Yetkili, “Olayların failinin kim olduğuna dair bir şey söylemeyeceğiz fakat Direniş Cephesi, siyonistlere güçlü bir yanıt verecektir” ifadelerini kullandı. Bakıri, İran’ın tepkisinin ne olacağı açık değil, ancak Siyonist rejim huzur içinde olmayacaktır” dedi.
İranlı yetkililer, Direniş Cephesi ile ‘Devrim Muhafızları’ ve onun bölgesel kolu ‘Kudüs Gücü’ sancağı altında bölgesel çatışmalara giren silahlı gruplardan ve çokuluslu milislerden bahsediyor.
İranlı Öğrenciler Haber Ajansı'na (ISNA) göre İsrail’in güneyinde son yaşanan değinen Bakıri, Suriye’den Dimona nükleer reaktörüne fırlatılan füzeye dikkati çekti.
Bakıri, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Siyonistler sık sık Suriye topraklarını hedef aldığında ve açık denizlerde eylemler yaptığında kimseden yanıt gelmeyeceğini düşünüyorlar” dedi.
Bakıri, açıklamasında Hicazi’nin Lübnan Hizbullah’ına füze üretme kabiliyeti sağlama rolüne değinirken, “Düşmanlar, Hicazi’nin söylediklerinin birazını biliyorlar, gerçek sandıklarından daha acı verici” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye’den fırlatılan füze, Dimona reaktörünün yanına düşmesine rağmen birkaç İranlı yetkili, İsrail’deki güvenlik gelişiminin yaklaşık 2 hafta önce Natanz tesisini sallayan patlamayla bağlantılı olduğunu savundu. Çarşamba akşamı, ‘Nour News’ ajansı, İsrail füze tesisi Arrow’un bombalanmasını ve Dimona yakınlarına yönelik füze fırlatılmasını ‘iki önemli olay’ olarak nitelendirirken, İsrail liderlerine kötü eylemlerin devam etmesinin, bu rejim için daha büyük ve tehlikeli boyutlar bedeller içerdiğini belirtti.
Öte yandan İran ‘Şark’ gazetesi, 25 Nisan’da milletvekillerinin güvenlik boşluklarını kapatmayı amaçlayan yeni bir yasa tasarısı üzerinde çalıştığını bildirdi. Gazete, Milli Güvenlik Kurulu’nun ortaya koymayı planladığı yeni projenin adının ‘Hassas Alanları Korumaya Yönelik Kapsamlı Proje’ olduğunu yazdı.
Natanz uranyum zenginleştirme tesisi, bir yıldan kısa bir süre içinde iki belirsiz olay yaşadı. İlki 2 Temmuz’da yaşanırken, o dönemde İranlı yetkililer, gelişmiş santrifüjleri monte etmek için, yerin üzerindeki bir alanda çıkan yangının fotoğraflarını yayınladılar. Daha sonra bir patlama yaşandığı doğrulandı, ancak hiçbir tarafa suçlama yöneltilmedi. Eylül sonlarında İran hükümeti, olayın bir sabotaj eylemi olduğunu söylerken, iç unsurların olaya karıştığına dikkati çekti. Hükümet ayrıca, siber saldırı, bir drone veya seyir füzesi ile saldırı gibi diğer hipotezleri hariç tuttu.
İkinci patlama, yaklaşık iki hafta önce Elektrik Dağıtım Ağı’nda meydana geldi. İranlı yetkililerin hasarın boyutuna ilişkin açıklamaları değişiklik gösterirken, İran Atom Enerjisi Ajansı da hasarın boyutunu küçük göstermeye çalıştı. İki milletvekili, saldırının bir bombanın infilak etmesiyle yaşandığını ve binlerce birinci nesil santrifüjün devre dışı kaldığını söyledi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü de birinci nesil santrifüjlerin hasar gördüğünü doğruladı.
Saldırıya yanıt olarak yetkililer, uranyum zenginleştirme düzeyini yüzde 60’a artırmaya yöneldi. Bu oran, bir atom bombasının geliştirilmesi için gerekli olan yüzde 90’lık orana yakın en büyük zenginleştirme oranı olarak biliniyor.
İsrail’in, saldırının arkasında olmakla suçlanmasından birkaç gün sonra İranlı yetkililer, tesise siber saldırı yapıldığına ilişkin spekülasyonlara son verdi. Yetkililer, Interpol’den 43 yaşında Reza Kerimi adlı bir İranlıyı tutuklamalarını istediklerini belirtti. Kerimi, tesisteki patlamadan sorumlu tutulurken, ayrıntıya ise yer verilmedi.
Natanz’daki ilk patlamadan bir hafta önce, geçen yaz Tahran’ın doğusunda bir askeri bölge de bir patlamayla sarsıldı. Yetkililer, patlamanın hassas Parçin üssünün eteklerindeki bir platoda bir gaz tankında meydana geldiği konusunda ısrar etseler de New York Times gazetesi, o dönemde Parçin üssünün 24 km kuzeybatısında, balistik füzeler için sıvılaştırılmış yakıt gazı üretmek için kullanılan, Ajeer tesisindeki bir dizi tünelde meydana gelen patlamanın uydu görüntülerini yayınladı.
Natanz tesisindeki birinci ve ikinci patlamalar arasında, Kasım ayı sonlarında Tahran’ın doğu banliyösünde düzenlenen silahlı saldırı, Savunma Bakanı Yardımcısı ve İran nükleer programının askeri ve güvenlik boyutlarından sorumlu Muhsin Fahrizade’yi hedef aldı. İranlı yetkililer, İsrail’i saldırının arkasında olmakla suçladı. Ancak İstihbarat Bakanlığı ve paralel birim olan Devrim Muhafızları İstihbaratı arasındaki çelişkili hikayeler, İran’da bir güvenlik ihlali olasılığı hakkında soru işaretlerine yol açtı.
Geçen Şubat ayında İstihbarat Bakanı Mahmud Alevi, bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada, bir silahlı kuvvetler unsurunun Fahrizade suikastının hazırlıklarına katıldığını belirtti. “Silahlı Kuvvetlerin alanında istihbarat faaliyeti yürütemeyiz” diyen Alevi, kazadan birkaç gün önce ekibinin suikast yerine dair bilgi verdiğini, ancak zamanını bilmediklerini de ifade etti. Öte yandan İran Genelkurmay Başkanlığı, Alevi’nin açıklamalarını eleştirerek, suçlunun ‘yıllar önce askeri eğitimden uzaklaştırılmış bir asker’ olduğunu savundu.
İkinci Natanz saldırısı sonrasında ise İstihbarat Bakanlığı ve ülkenin en hassas bölgelerinin çoğunluğunu koruyan Devrim Muhafızları istihbarat birimi söylemleri yenilendi.
Yürütme Konseyi Genel Sekreteri ve Devrim Muhafızları’nın lideri Muhsin Rızai, güvenlik birimlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiği çağrısında bulundu. Ayrıca Tahran’ın yaklaşık üç yıl boyunca inkar etmesi sonrasında Rızai, ilk kez İsrail’in İran’ın nükleer arşivini ele geçirdiğini itiraf etti.
Hükümet tarafından İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri, nükleer tesisleri koruma görevindeki birimleri ‘düşman eylemlerine karşı koymaya ve bu konuda başarısız olanları sorumlu tutmaya’ çağırdı. Aynı şekilde tesisleri korumak için harcanmakta olan ‘kaynaklar’ konusunda şeffaflık çağrısında bulundu.
İran Ordu Koordinatörü Tuğamiral Habibullah Seyyari de ülkesinin ‘düşmanın her adımına karşı uygun şekilde cevap vereceğini’ söyledi. Seyyari, bu adımın, tehditleri ülkeden uzak tutacak ve sürdürülebilir güvenliğe katkı sağlayacak caydırıcı yeteneklerden biri olduğunu vurguladı.
Seyyari, Eylül 1980’de İran ve Irak arasındaki Birinci Körfez Savaşı’nın başlamasından önce ordunun ‘ayrılıkçı gruplarla’ mücadeledeki rolüne işaret etti.
Seyyari, 1979- 1983 yıllarında İran silahlı kuvvetleri ve Kürt partiler arasında, ülkenin batısındaki Kürt şehirlerinde yaşanan silahlı çatışmalara dikkati çekti. Çatışmalarda, her iki taraftan da ölü sayısının 10 bin ve siyasi idamın da yaklaşık bin 200 olduğu tahmin ediliyor. 30 Mayıs 1979 tarihinde Ahvaz bölgesinin güneybatısındaki Hürremşehr’de 70’den fazla kişinin öldüğü ve 400'den fazla kişinin yaralandığı protestoları bastırmakla Deniz Piyadeleri sorumluydu.



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.