Suudi Arabistan’da arkeolojik keşif: Neolitik çağdan ritüelistik yapılar

El-Ula ve Hayber şehirlerinde yapılan saha araştırmaları, bu şehirlerin kucakladıkları anıtların daha önce düşünülenden daha karmaşık olduğunu gösterdi

Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki bir grup büyük mustatil yapı (RCU)
Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki bir grup büyük mustatil yapı (RCU)
TT

Suudi Arabistan’da arkeolojik keşif: Neolitik çağdan ritüelistik yapılar

Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki bir grup büyük mustatil yapı (RCU)
Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki bir grup büyük mustatil yapı (RCU)

Ziyad el-Fifi
Akademi dünyası, iki kıta arasındaki merkezi konumu nedeniyle Ortadoğu ve Afrika’ya hükmeden antik medeniyetler ve imparatorlukların yanı sıra, Arap Yarımadası’nın tarihi ve arkeolojik önemi ve değeri konusunda her zaman hemfikirdi.
Ancak sorun, bu durumu kimin ispatlayabileceğiydi. Öyle ki büyük bölümünün günümüzde Suudi Arabistan’da bulunan en geniş arkeoloji alanı hak ettiği araştırma ve keşif çalışmalarına tanık olmamıştı.
Son otuz yılda Arabistan Yarımadası’nın kuzeybatısındaki arkeolojik sahanın birçok algısı çarpıcı biçimde değişti. Daha önce Demir Çağı’nın (MÖ 12. ve 5. yüzyıllar arasında) etkilerinden büyük ölçüde yoksun bir bölge olduğunun düşünülmesinin ardından son faaliyetler ve araştırmalar, geniş bir tarih öncesi sahanın varlığının belirlenmesine katkıda bulundu.
Ancak bu çabaların son yıllarda kazandığı ivme, Cambridge Üniversitesi tarafından yayınlanan saha araştırmasına göre en son; Arap Yarımadası’nın kuzeybatısında binlerce tarih öncesi taş yapı aracılığıyla gözlemlenen birkaç keşif ile ortaya kondu.

Çöl mustatilleri (dikdörtgen yapıları)
Çöl mustatilleri olarak bilinen devasa düz yapılar geniş çapta ilgi görmemişti. Ancak Suudi Arabistan’ın kuzeyindeki el-Ula ve Hayber bölgelerinde yapılan son saha çalışmaları, bu eserlerin mimari açıdan daha önce düşünülene oranla daha karmaşık olduğunu açıkça ortaya koydu. Bunlar, MÖ altıncı binyılın sonuna kadar uzanan ritüeller uygulamaya yönelik tesisler olarak yorumlanabilecek odalar, girişler ve dik taşlardan oluşuyor. Son kazılar, Arap Yarımadası’nda ritüeller için kullanılmış en eski sığır parçalarını ortaya çıkardı.
Mustatiller, Arap Yarımadası’ndaki eski taş anıtlardan ve dünyanın bilinen en eski tarihi yapı geleneklerinden biridir.
Bu bölgede ve daha geniş olarak Arap Yarımadası’nda binlerce taş yapı tespit edildi. Bu yapılar topluca ‘antik çağ insanının başarıları’ olarak biliniyor. Tarihi Orta Holosen döneminden (MÖ 6500-2800 arasında) günümüze kadar uzanıyor ve bölgesel işaretler olabileceğine dair birçok varsayım var.
Yapıların şekilleri mezarlıklar, kuleler ve ‘süslü’ mezarlardan kaya sembollerine, megafauna tuzaklarına ve kapılar gibi açık hava yapılarına kadar çeşitlilik gösteriyor.
Yukarıda zikredilen şekiller arasında ‘kapılar’, sınırlı bir ilgiyle karşılaştı. Arap Yarımadası’nın kuzeybatısındaki bu devasa izole yapılar, ilk olarak 1970’lerde yapılan araştırmalar sırasında kaydedildi. Bununla birlikte, 2017 yılına kadar bu tür bir işaretin ilk sistematik çalışması yapılmamıştı.
Taksonomik açıdan konuşursak bu yapılar, kabaca dikdörtgen çeklinde bulunuyor ve iki uzun dikey ve paralel duvarla birbirine bağlanan iki kısa, paralel platform veya duvardan oluşuyor. Bazılarının, kendilerini merkezde bölen duvarları bulunuyor (Şekil 1’de gösterildiği gibi).

Şekil 1: Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki bir grup devasa mustatil yapı (El-Ula Valiliği Kraliyet Komisyonu)
Uzunluğu 20 ila 620 metre arasında değişen bu yapılardan binden fazlasının, şu anda Suudi Arabistan’ın kuzeybatısında 200 bin kilometrekareden fazla bir alanda var olduğu biliniyor. Bunlar, özel olarak El-Ula ve Hayber’de yoğunlaşmış durumda (Şekil 2). ‘Kapı’ terimi, yapılara yukarıdan bakıldığında geleneksel Avrupa meydanlarının kapılarına benzerliği nedeniyle ortaya çıktı.

Şekil 2: Arap Yarımadası’nın kuzeybatısında mustatillerin dağılımı (El-Ula Valiliği Kraliyet Komisyonu)
Ancak bununla birlikte El-Ula Valiliği Kraliyet Komisyonu (RCU), genel şekillerinden dolayı ve bu yapılarla diğerleri arasında herhangi bir karışıklık olmasını önlemek için nihayet bu yapıları ‘mustatiller’ olarak isimlendirdi. Bu yapıların çoğunun büyüklüğü ve tekrarlı inşası, eski Arap kültür sahnesinin önemli bir bileşeni olduklarını gösteriyor.

Harrat Hayber
2018 yılında RCU, ‘Hava Arkeolojisi’ projesini başlattı. Bu, El-Ula’daki sabit mirasları tanımlama ve belgeleme programının bir parçası olarak, El-Ula’daki büyük ölçekli bir arkeolojik çalışma olarak biliniyor. Daha sonra RCU’nun belirli alanları bu projeye dahil etmesinden sonra 2019 yılında Hayber’e odaklanan ikinci bir proje ortaya koyuldu.
Proje, 40 kilometrekarelik el-Ula ve Hayber bölgelerinde sistematik şekilde uzaktan algılama yöntemi uygulamak için halka açık uydu görüntülerini kullanıyor. Ardından belirli yapıları fotoğraflamak ve araştırmak için helikopterlerle uçuşlar ve seçici yer araştırmaları yapıyor. Dört mevsim saha çalışmaları sırasında, 350’den fazla mustatilin havadan fotoğrafları çekildi. Bir başka 641 mustatil de uzaktan algılama yoluyla tanımlandı (Tablo 1’de gösterildiği gibi).

Yukarıda zikredilen yöntem kullanılarak taranan mustatiller (Cambridge Üniversitesi web sitesi)
Bununla birlikte el-Ula’da yakın zamanda kazı yapılan zeminde toplam 39 mustatil incelendi ve ilk kez uzaktan algılama analiziyle görülemeyen bir dizi anahtar özellik ortaya çıktı. Bu benzersiz yapıların dağılımı ve şekillendirilmesi, ayrıca işlevleri ve geçmişleri ile ilgili ön bulgular, henüz tam olarak anlaşılamayan bu yapıları daha geniş arkeolojik bağlamlara yerleştirebilir. Son yıllarda yapılan kazılar, mustatillerin geçici olarak MÖ. 6. yüzyılın sonlarına tarihlenebilecek ritüel uygulamalar için anıtsal yapılar olarak hizmet ettiğini gösteriyor. Böylece bu arkeolojik ritüelistik sahne, Arap Yarımadası’nın kuzeybatısında, dünyanın en eski ve en büyük yapıları arasında yer edinebiliyor.

Mustatillerin jeolojik bağlamları
Arap Yarımadası’nda mustatillerin dağılımını karakterize eden karmaşık jeolojiyi irdelemek, yapıları anlamamız açısından önemli. Yarımadanın kuzeybatısındaki jeoloji, Aşağı Paleozoik döneme ait üç temel kayaç türü olan, ‘Paleozoik dönemden kalma kumtaşları, modern yaşam döneminden bazaltik ve Arap Kalkanı’nı volkanik tortul zincirlerden’ oluşuyor. ‘Bir şeritteki Cambro-Ordovisiyen kumtaşları ve bazalt taşları gibi’ yeni diziler, genellikle düzdür. Daha eski Arap Kalkanı kayaları dik eğimli dizilere sahip.
Cambro-Ordovisiyen’in nispeten homojen kumtaşları, en büyük bireysel yapıları oluşturacak şekilde uyarlanmış durumda. Su erozyonu, yüksek tepeleri rüzgâr tarafından oyulmuş derin kanyonlardan oluşan bir manzara oluşturdu.
Mustatiller, bir dizi ana bileşene, baş, avlu, yüksek duvarlar, taban ve bazı durumlarda dairesel hücreler ve dik taşlar dahil olmak üzere bir dizi bağlantılı özelliğe sahip (Şekil 3-4).

Şekil 3: Platformun ortasındaki iç mustatillerin bazı bileşenlerini gösteren bir görüntü (RCU)
Musttail başı, genellikle yarı dikdörtgen ila dikdörtgen kuru taş platform kalıntıları ile karakterize ediliyor.
Kumtaşı mevcut olduğunda, kullanılmayan düz levhalar düzenleniyor veya alternatif olarak, yerel taştan boş kayalar istiflenip, birbirine bağlanıyor. Başın uzunluğu, genellikle 10 - 50 metre arasında ve yüksekliği 0,3 ile 1,2 metre arasında değişiyor. Bu farklı şekilde, birçok yapısal farklılık görülüyor. Çoğu durumda bir odanın varlığı, tek bir dikdörtgen veya oval olarak tanımlanabilir. Bu odalar 2,8 x 2,8 m ile 10 x 3 m arasında değişmekte.
Çoğu tür, odayı avluya bağlayan girişlere (yarım metreden daha az geniş) sahip. Bazı durumlarda, bu girişler kasıtlı olarak kapatılmış, yani bu durum bu alanların kullanımdan kaldırıldıklarını gösteriyor (Şekil 4)

Şekil 4: Platformun ortasındaki odayı gösteren bir başka görüntü (RCU)
Odaların çoğunun büyük bir taşla veya bir grup taşla kapatıldığı görülüyor. Diğer türlerde, böyle bir settin olmaması, bazı odaların açık havada olduğunu gösteriyor. Aynı şekilde gedikler gibi diğer mimari özellikler de merkezi odada tanımlanmıştır.
Mustatiller, baş, taban ve uzun duvarlarla sınırlanan geniş bir açık verandaya sahip. Bu noktalar, boş görünmekte. Ancak daha sonra odalar ve cenaze yapıları bazen bu alan içinde inşa edilmiştir.
Uzun duvarı inşa etme yöntemi, yatay veya dikey olarak yerleştirilmiş ve ortası çakılla doldurulmuş iki sıra taşla farklı şekilde inşa edilmiştir. Çoğu zaman, tek bir yapıda yatay ve dikey taşların bir kombinasyonu kullanılmıştır. Bu duvarların genişliği 0,5 ila 3 m ve yüksekliği 0,3 ila 1,2 m arasında değişmektedir, çoğu durumda duvarlar orijinal yüksekliğinde kalmıştır.

Şekil 5: Arkeolojik gövdenin birbirine bağlılığını gösteren üç mustatilin havadan çekilmiş fotoğrafı (RCU)
Tabanın ana özelliği, platformun ortasına ve baştaki orta bölmenin tam karşısına yerleştirilmiş dar giriştir (Şekil 5). Genellikle 0,3 ila 0,8 metre genişliğinde olup, nadir örnekler 1 metreye ulaşır. Bunun yanı sıra, sahada yapılan araştırmalar bazı girişlerin kapatıldığını ve bozulduğunu ortaya koymuştur. Girişler, birkaç taşla kapatıldığından veya tamamen doldurulduğundan, bu eylem bazı durumlarda sembolik görülmektedir.

Çevre bölgelerin özellikleri
Çok sayıda mustatilin tabanının hemen önündeki alan, bir dizi özelliğe sahip. Örneğin el-Ula’da havadan fotoğraflanan veya yerden incelenen 109 temelden 65’i, ortalama altı olmak üzere, ayrı veya karışık dairesel hücreler gösteriyor. Bu hücrelerin gerçek sayısı, çoğu rüzgarla birikmiş kumla örtüldüğü için daha fazla olabilir.
Ayrı hücreler, çap olarak bir ila iki metre arasında değişen boyutlarla genellikle aynıdır. Örtüşen örnekler boyut olarak değişirken, dış hücreler genellikle daha küçüktür ve merkezi hücreler giderek büyür. Bu hücreler mustatilin tabanına paralel olarak yerleştirildiğinde, tabanın dış kenarı ile hücreler arasında mustatilin girişine ve avlusuna ulaşılan küçük bir geçit oluşur.

Yerden incelenen beş örnekte bu geçitlerin kasıtlı olarak veya çökerek kapatıldığı görülmüştür. Bunun yanı sıra incelenen yedi mustatildeki hücreler, yerel taşlardan yapılmış dik taşlar içeriyordu ve ayırt edici süslemelere sahip değildi. Bu panellerin bir kısmı, genellikle hücrenin ortasına dik olarak yerleştirilmişti.
Harrat Hayber’deki mustatiller ve lav alanları, farklı okyanus özelliklerini gösteriyor. Burada dikey taşlar, belki de bazaltik zeminin uygun uzun taşlardan yoksun olmasından dolayı önemli ölçüde değişmektedir. Bunların yerine kayalar, bazen tek bir mustatile bağlanan 50’ye kadar uzanan bağımsız sütunlar oluşturmak için istiflenmiştir. Birçoğu devrilmiş olsa da bazı sütunlar hala yerinde.

Diğer ilgili yapılar
Çok sayıda mustatille ilişkili farklı ‘I’ şekilleri bulunuyor.
Araştırmalar, bu yapıların çakılla doldurulmuş alçak platformlardan oluştuğunu ve dış cepheye sahip olduğunu göstermiştir. İyi bilinen örnekler, belirgin bir ‘I’ şeklinden hassas bir mustatile kadar kesintisiz bir şekil yelpazesi oluşturmaktadır.
Şekil 6 (AlUla'daki Kraliyet Komisyonu)
Şekil 6 (RCA)
Düz ve ‘I’ şeklindeki platformlar, mustatillerde görünen yapısal farklılıkları açıkça yansıtmaktadır. Aynı genel coğrafi alan içinde yer alırlar. Daha az sayılarda olsalar da Ürdün’ün güneyinde daha küçük düz platformlar tespit edilmiştir. Ancak bu yapılar ile Arap Yarımadası’nın kuzeybatısındakiler arasındaki ilişki henüz incelenmemiştir.
Bu bilinen platformların yaklaşık yarısı, daha büyük mustatillerin yanında yer almaktadır. Genellikle mustatile paralel olarak yönlendirilirler ve tabanının yanında veya nadir durumlarda mustatilin uzun duvarının dış yüzeyinde uzanırlar.
Bu şekiller, mustatille ilişkilendirildiğinde, taşları büyük yapının üstüne yerleştirilmez ya da buradan alınamaz. Benzer şekillerinin yanı sıra bu, ‘I’ şeklindeki veya düz platformların mustatillerle eşzamanlı olduğunu ve bunlara işlevsel olarak bağlanmış olabileceğini gösterir.

Sınıflandırma
Şu ana kadar taranan mustatiller, boyut, şekil ve karmaşıklıkta büyük farklılıklar sergiler ve geniş bir ölçekte tutarlı özellikler tanımlanabilir.
‘Basit’ türler, aşağıdaki bileşenler, bir baş, bir taban, uzun duvarlar ve bir avlu ile karakterize edilen mustatil veya yarı mustatil bir yapıdan oluşur. Bu yapılar, tabanda girişli veya girişsiz olabilir. ‘Karmaşık’ türler ise bir baş, taban, uzun duvarlar ve bir avlu ile mustatil veya yarı mustatil bir şekle sahiptir. Ana özellikler arasında tabanda bir girişin yanı sıra, özellikle dairesel hücreler, bağlantı taşları ve sütunlar bulunur. Ayrıca ‘I’ platformları, yalnızca bu türle ilişkilidir.
Çeşitli basit ve karmaşık mustatil modelleri bulunmaktadır.
İki model, nadiren bir veya daha fazla merkezi bölme duvarı ile ayırt edilir, bu da tabandan başa uzanan dört adede kadar farklı paralel avlunun oluşturulmasına yol açar. İncelenene yapıların çoğu, tek bir inşaat planına göre inşa edilmiş, ancak bazıları sonradan değiştirilmiştir. Merkez odalar genellikle başın karşısında bulunur. Her avluya genellikle taban aracılığıyla kendi girişinden erişilir. Çeşitli avlu şekilleri, belirgin odaklar olmaksızın Arap Yarımadası’nda rastgele dağılmış görünmektedir.
Cambridge Üniversitesi, Suudi Arabistan'ın kuzeybatısındaki tarih öncesi çağlardan kalma keşifler hakkında rapor veriyor
Konum ve yön
Mustatiller, dağıtım alanlarında bulunan tüm ana kaya türleri üzerine inşa edilmiştir. Yapılar, kilit noktalara veya yerel işaretlere yönelik belirli bir yönelim göstermemektedir. Bundan ziyade genellikle mevcut kayaların şekillerine ve doğasına bağlı olarak büyük ölçüde değişen yerel araziye göre yönlendirilirler. Tepelerin yamaçlarında, mustatiller her zaman eğime dik olarak yönlendirilmiştir. Aynı zamanda dar açıklıklardaki kumtaşı veya sırt çizgileri üzerine inşa edilenler, genellikle mevcut en uzun sırttan yararlanacak şekilde yönlendirilmiştir. Harrat Hayber’deki lav alanlarının çoğunda olduğu gibi, düz zemin üzerine inşa edilmiş mustatillerin görünüşte rastgele yönelimlerinin arkasında görünür bir neden yoktur.
Mustatillerin başlarının, özellikle sağlam Arap Kalkanı üzerine inşa edilen örneklerde, genellikle yapının diğer bölümlerinden daha yükseğe yerleştirildiğini belirtmek gerekir. Bu eğilim, çoğu izole, nispeten düz araziler veya tepeler üzerine inşa edilmesi dolayısıyla, kumtaşlarıyla kaplı alanlarda daha az belirgindir.
Örneğin ilk modelin ve dikey platformların çoğunluğu aynı zamanda eğimler üzerine inşa edilmiştir. Tepelerin yamaçlarına inşa edilen mustatiller ve platformlar, genellikle uzak mesafelerden görülebilmektedir. Bu, sahnede öne çıkmasının arzu edilen bir özellik olduğunu göstermektedir.
Mustatiller, genellikle 2 ila 19 mustatilden oluşan gruplar halinde gruplanır. Harrat Hayber içinde toplanmaya daha meyilli olsalar da, dağıtılmaları da yaygın bir durumdur.
Son olarak, başları kayaların kenarlarının altına yerleştirilen birkaç mustatil inşa edilmiştir.

Tarih ve görev
2019’daki el-Ula projesinde bir mustatilin başının merkez odasındaki kazılar, bölgede özellikle boynuzlar ve kafatasları olmak üzere bir dizi hayvan kalıntısını ortaya çıkardı. Sığır, koyun, keçi ve geyikler dahil olmak üzere çeşitli yerel ve vahşi türler tespit edilmiştir ve bunların çoğunu çiftlik hayvanları oluşturmuştur. Bu kalıntıların, ‘kurban’ olarak nitelendirilmesi mümkündür. Zira kalıntılar, odanın ortasında duran büyük bir taş çevresinde bulunmuştur. Kazılar sırasında bölgede insan kalıntısı veya yerleşim olduğuna dair kanıt bulunamamıştır.
Mustatillerin, bu hayvan kalıntılarının türüne ve konumuna göre bir ritüel işlevi yerine getirdiği varsayılabilir. Bu, el-Ula’daki diğer mustatillerde yapılan ve benzer tarih ve kümeleri ortaya çıkaran önceki kazılarla da onaylanmış bir durumdur.
Bu yapıların boyutları ve doğal ortamdaki önemi, uzun duvarlarının ve dar girişlerinin alçak yüksekliği, bir ritüele işaret etmektedir. Hayvan yetiştirme yeri olarak kullanılamazlar, aynı şekilde özellikle de kalıcı veya mevsimlik çalışma yeri olduğuna işaret etmez. Bu yapıların üstünün kapalı olduğuna dair hiçbir kanıt yoktur.
Bu mustatillerin yapısı, bunların konvoylar kapsamında kullanıldığını göstermektedir. Zira insanlar, dar girişlerinden ona ulaşmak için sıraya giriyorlardı ve sonra bireyler yapının başına doğru ilerliyorlardı. Bu durum, ritüellerin yapıldığına atıfta bulunabilecek bir senaryodur.
Saha araştırmasında, 39 mustatilin dördünde, yalnızca taştan yapılmış parçalardan oluşan az sayıda eser tespit edildi.
Mevcut durumda mustatilin içerisinde ve çevresinde çağdaş insan gömülerine dair hiçbir kanıt yok, ancak bunu doğrulamak için Arap Yarımadası’nın kuzeyinde daha fazla kazı yapılması gerekmektedir.
Ancak mustatiller, kesinlikle daha sonraki cenaze faaliyetlerinin odak noktası olmuştur. Arap Yarımadası’nın güneyi ve Maşrek’teki benzer mezarlar, MÖ 4 bin ile MS 3. yüzyıl arasında tarihlenmektedir.
Mustatiler, yapım yöntemlerini, görünümü ve dayanıklılığı etkileyen, kolayca bulunabilen yerel taştan inşa edilmiştir. Kumtaşları, doğal zayıf noktalar elementlere maruz kaldığında bölünebilir hale gelir. Arap Kalkanı’nın bazı kısımlarında bulunanlar gibi metamorfik kayaçlar da benzer bir etkiye maruz kalabilir. Uyarlanabilir kayalar, elle veya tahta vinçler yardımıyla tabakalar halinde çıkarılabilir.
Büyük taş paneller, sabit dikmeler olarak kullanılabilir veya son olarak zemine dikey bir duvar oluşturmak için yerleştirilebilir. Panellerin, normal bir duvar oluşturmak için daha küçük parçalara bölünebilmesi de mümkündür. İyi yapılmış ve sıkıca kaplanmış kumtaşı duvarlar mevcuttur. Bunların, bazalt arazide bulunanlar gibi daha yuvarlak taş parçalarından yapılmış duvarlara göre çökmeleri daha az olasıdır.
İncelenen en büyük mustatil, Hayber Şehri'nin 50 km güneyindeki Harrat Hayber Lav Sahası’nda bulunuyor. Burası, bazalt kayalardan inşa edilmiştir ve 525 metre uzunluğundadır. Bu yapının ağırlığı yaklaşık 12 bin tondur.
Mustatil oluşturmak için harcanan zaman ve kullanılan emek ile ilgili varsayımlar, Maya medeniyetinin işgücü yatırımı ile ilgili çeşitli ampirik çalışmalardan elde edilen veriler çıkarılarak oluşturulabilir. Mustatiller, yerel olarak mevcut taştan yapıldığı için kaba bir inşaat süresi tahmini vermek mümkündür. Bu bağlamda on kişiden oluşan bir inşaat ekibinin, iki ila üç haftalık bir süre zarfında 150 metre uzunluğunda bir mustatil inşa edebileceği söylenebilir.

Mustatiller ve Orta Holosen dönemi
Mustatillerin konumlarını daha geniş kültürel zamansal bağlamları içinde belirlemek, bu yapıları anlamak için temeldir. Şu anda Arap Yarımadası’nın ‘Neolitik Çağ’ı akademik tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Erken Holosen çağında iklimdeki belirli bölgesel dalgalanmaların bölgedeki insanların ve teknolojilerin daha tekrarlı şekilde yayılmasını kolaylaştırması muhtemel görünmektedir. Bu durum, Arap Yarımadası’nda farklı ve mantıklı maddi kültürlerin gelişmesine yol açmıştır.
Hayvan boynuzlarının ve kafataslarının kalıntılarıyla temsil edilen ritüelistik işaretler, Arap Yarımadası’nın kuzeybatısında olası bir Neolitik Çağ kültürünün ilk kanıtını ortaya koyuyor. Sığırlar, Arap Yarımadası’nın ilk kırsal sakinleri için hayati bir maldı. Mustatillerin büyük boyutları ve büyük coğrafi alanlarda nispeten az varyasyonla tutarlı bir plana göre inşa edilmeleri, bunların aynı zamanda bölgesel işaretler olarak da hizmet sağladıklarını düşündürebilir.
Taş Devrine ait yüzyıllara ait sığır ve diğer parçaların resimleri (Al-Ula'daki Kraliyet Komisyonu)
Yüzyıllık sığır boynuzları ve diğer Taş Devri parçalarının fotoğrafları (RCU)
Yarımadanın diğer bölgelerinde, büyük mezar yapılarının inşası da muhtemelen bu rolü oynayacaktır. Bu zaman ve coğrafya kilometre taşları dağılmış olmasına rağmen ve farklı ve kültürel olarak belirli bölgesel özellikler olsa da bu çeşitli anıt türleri, açıkça manzarayı görsel olarak tanımlamayı amaçlamaktadır.
Mustatiller, Arap Yarımadası’nda şu ana kadar tanımlanmış mimari açıdan en homojen yapı geleneklerinden birini temsil etmektedir. Yerel kaynakların mevcudiyetinin yanı sıra işlevsel veya demografik ihtiyaçlara göre uyarlanmış olabilirler. Bu önemli yapıların daha geniş bir bağlama yerleştirilmesi, Orta Holosen Çağ sırasındaki yerleşim dinamiklerinin ve Arap Yarımadası’nın kuzeyindeki insan-hayvan etkileşimlerinin daha kapsamlı bir şekilde anlaşılmasını gerektirir. Bu konular halen devam eden araştırmalara tabidir. Ancak mustatillerin yoğunluğu, yarımadanın kuzeybatısının o dönemde aşırı kalabalık olabileceğini göstermektedir. Bu yapıların boyutu ve şekli de bunları bölgede benzersiz kılmaktadır ve Arap Neolitik döneminin güçlü yerel bileşenini vurgulamaktadır.
Bu nedenle mustatiller, Orta Holosen Çağ sırasında Arap Yarımadası’nda var olan ve bugüne kadar bilinen en eski anıtsal yapı geleneklerinden biri olarak, bölgesel ve iç ilişkileri aydınlatmada bir anahtar olabilir.



Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği
TT

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan-Katar Demiryolu Projesi: Daha verimli ve sürdürülebilir bir Körfez ulaşım sistemi geliştirmeye yönelik ortak vizyonların somut bir örneği

Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ateşesi Dr. Faysal b. Abdurrahman Usra

Ortak iş birliğinde yeni bir dönemin tesis edilmesi, bölgede ekonomik ve lojistik entegrasyona yeni bir yapı taşı eklenmesi ve Suudi Arabistan-Katar Koordinasyon Konseyi çalışmaları kapsamında, Körfez ülkeleri arasında modern altyapı alanındaki en büyük adımlardan biri atıldı. Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani’nin himayesinde, Suudi Arabistan ile Katar arasında yolcu taşımacılığına yönelik hızlı tren projesinin hayata geçirilmesine ilişkin bir anlaşma imzalandı. İki ülke ayrıca, Riyad ile Doha’yı birbirine bağlayacak söz konusu tren projesinin resmen başlatıldığını duyurdu. Hayati öneme sahip proje, iki kardeş ülke arasındaki köklü ve tarihi ilişkilerin derinliğini yansıtmasının yanı sıra, kalkınma alanında iş birliği ve entegrasyonu güçlendirmeye yönelik stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Proje, sürdürülebilir kalkınmanın pekiştirilmesi ve bölgede daha geniş bir refah ve gelişim ufkuna yönelik ortak iradeyi de ortaya koyuyor. Suudi Arabistan-Katar Hızlı Tren Projesi’nin ilanı, iki ülke arasındaki ilişkilerin ulaştığı düzeyi teyit eden tarihi bir dönüm noktası olarak öne çıkarken, ulaşım sektöründe ikili iş birliğinin somut bir yansıması ve bölge için ortak gelecek vizyonunun sembolü niteliği taşıyor. Modern ve sürdürülebilir bir ulaşım sisteminin geliştirilmesinde iki ülke arasındaki entegrasyonu temsil eden proje, aynı zamanda turizmin büyümesine önemli katkı sağlamayı hedefliyor. Projenin, Suudi Arabistan ve Katar’daki turistik destinasyonlara erişimi kolaylaştırarak ziyaretçi sayısını artırması ve iki başkent arasında kısa ve sık seyahatleri teşvik etmesi bekleniyor.

Suudi Arabistan Ulaştırma ve Lojistik Hizmetleri Bakanı Mühendis Salih el-Casir ile Katar Ulaştırma Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdullah Al Sani tarafından yakın zamanda imzalanan anlaşma, Suudi Arabistan-Katar Hızlı Tren Projesi’nin fiilen başlamasının işaretini veriyor. Proje, İki Kutsal Caminin Hizmetkârı ve Veliaht Prens ile Katar Emiri’nin doğrudan ilgi ve desteği altında yürütülüyor; bu durum, iki kardeş ülke arasındaki entegrasyon projeleri arasında stratejik önemini ortaya koyuyor. Bu devasa proje, aynı zamanda Suudi Arabistan’ın 2030 Vizyonu ve Katar Ulusal 2030 Vizyonu’nun somut bir uygulaması olarak değerlendiriliyor. Proje, iki ülke liderliğinin, daha bağlantılı ve refah dolu bir gelecek yaratma vizyonunu yansıtıyor ve bölgedeki altyapı entegrasyonuna yönelik daha geniş bir çerçevede konumlanıyor; özellikle ulaşım, enerji ve ticaret alanlarında iş birliğini güçlendiriyor. Proje, sürdürülebilir kalkınmanın gerçek bir örneği olarak öne çıkıyor; vatandaşlar arasındaki bağları güçlendirirken, iki ülke arasındaki seyahati daha hızlı, konforlu ve güvenli hâle getiriyor. Ayrıca modern ve sürdürülebilir altyapının geliştirilmesi yoluyla ekonomik büyümeyi destekliyor, yaşam kalitesini artırıyor ve ileri düzeyde ulaşım seçenekleri sunuyor. Hızlı tren hattı, ekonomik çeşitliliğin sağlanmasına, turizmin canlandırılmasına ve ulaşım sektörünün etkinliğinin artırılmasına katkıda bulunacak. Projenin, başta havaalanları ve büyük ekonomik şehirlerle entegrasyonu sayesinde, iki ülke arasındaki ticaret, yatırım ve iş hareketliliğinde önemli değişiklikler yaratması bekleniyor. Böylece proje, iki halk için daha bağlantılı ve refah dolu bir geleceğin inşasında merkezi bir rol oynayacak ve Körfez’deki stratejik bağlantı zincirinin en önemli halkalarından biri olarak değerlendirilecek.

Suudi Arabistan ile Katar arasında inşa edilecek hızlı tren projesi, Riyad ile Doha’yı birbirine bağlamanın ötesinde, iki halk arasındaki tarihi ve kültürel bağların derinliğini de yansıtıyor. Proje, yalnızca bir altyapı yatırımı değil; ortak dini ve kültürel değerleri paylaşan, gelenek ve alışkanlıklarıyla birbirine yakın iki halkın birleşik geleceğini simgeleyen bir sembol niteliği taşıyor. Proje, ülkedeki ulaştırma ve lojistik sektörüne de önemli katkılar sağlayacak. Sektör, Kral Selman bin Abdulaziz’in liderliğinde ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın desteğiyle kapsamlı yapısal reformlar ve 280 milyar Suudi riyalini aşan ulusal ve uluslararası yatırım sözleşmeleriyle güçlendirilmiş durumda. Suudi Arabistan, güçlü ve yatırım çekici ulaşım ile lojistik altyapısına sahip bir ülke olarak öne çıkıyor. Riyad-Doha hızlı tren hattı, toplam 785 kilometrelik uzunluğuyla yolculara hızlı ve sürdürülebilir bir seyahat imkânı sunacak. Proje, Riyad’daki Kral Selman Uluslararası Havalimanı ile Doha’daki Hamad Uluslararası Havalimanı’nı birbirine bağlayarak iş ve turizm amaçlı seyahatlerde esneklik sağlayacak. Hattın güzergâhı Riyad, Hufuf ve Dammam olmak üzere üç önemli Suudi şehrine de uzanacak ve toplamda 5 ana yolcu istasyonu yer alacak. Bu istasyonlar, konfor, hız ve akıllı teknolojileri bir araya getirerek modern bir yolculuk deneyimi sunacak. Trenin saatte 300 kilometreyi aşan hızı, iki başkent arasındaki seyahat süresini yaklaşık iki saate indirecek. Bu sayede ticaret ve turizm hareketliliği artacak, ekonomik büyüme desteklenecek ve yaşam kalitesi yükseltilecek. Proje, yıllık 10 milyondan fazla yolcuya hizmet verecek ve Suudi Arabistan ile Katar’daki önemli turistik ve kültürel noktaların keşfini kolaylaştıracak. Ayrıca proje, hafif ve orta ağırlıktaki yük taşımacılığını geliştirerek sınır ötesi lojistik çözümler sunacak, iki ülke arasındaki ticaret hacmini artıracak ve teslim sürelerini kısaltarak operasyonel maliyetleri düşürecek. Yapım ve işletme aşamalarında ise Suudi Arabistan ve Katar’da 30 binden fazla doğrudan ve dolaylı istihdam yaratması öngörülüyor. Tüm bu özellikleriyle proje, bölgesel kalkınmayı destekleyen ve Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri arasındaki entegrasyonu güçlendiren stratejik bir altyapı yatırımı olarak öne çıkıyor.

Bu stratejik projenin altyapı inşaatları, yerel müteahhitlik şirketleri tarafından gerçekleştirilecek; modern tren teknolojileri ise alanında uzman uluslararası şirketler tarafından sağlanacak. Projenin tamamlanması, altı yıllık bir zaman çizelgesine göre yürütülecek ve en yüksek uluslararası kalite ve güvenlik standartlarına uygun olarak gerçekleştirilecek. Tren hattında en son demiryolu teknolojileri ve akıllı mühendislik çözümleri kullanılacak, böylece güvenli ve sorunsuz bir işletme sağlanacak. Proje, çevresel sürdürülebilirliği destekleyerek karbon emisyonlarını azaltacak ve bölgedeki akıllı ve sürdürülebilir ulaşım çözümlerine geçişi teşvik edecek. Böylece ekonomik ve lojistik entegrasyonda yeni bir dönemin temelleri atılmış olacak. Hızlı tren, iki ülke arasındaki ticaret ve turizm hareketliliğinin haritasını yeniden çizecek. Geleneksel ulaşım yollarının ötesine geçerek bireylerin hareketini kolaylaştıracak, turizm ile büyük spor ve eğlence etkinliklerini canlandıracak ve yaşam kalitesini yükseltecek. Projede tamamen temiz enerji kullanılacak; elektrikli trenler sayesinde çevreye olumlu katkı sağlanacak ve bireysel taşımacılıktan toplu taşımaya geçiş, çevresel yükü büyük ölçüde hafifletecek. Altı yıl içinde tamamlanması planlanan proje, güvenli ve sorunsuz işletmeyi garanti eden en son demiryolu ve akıllı mühendislik teknolojilerini bir araya getirecek. Suudi Arabistan-Katar hızlı tren hattı, hız, sürdürülebilirlik ve benzersiz yolculuk deneyimini bir araya getirerek bölgede ulaşım ve seyahat geleceği için yeni bir standart oluşturacak ve yenilik ile ilerlemenin sembolü olacak.

Başarıyı veren Allah’tır…


Suudi Arabistan, ocak ayında yabancıların mülk sahibi olmasına izin vermeye hazırlanıyor

Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
TT

Suudi Arabistan, ocak ayında yabancıların mülk sahibi olmasına izin vermeye hazırlanıyor

Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)
Riyad'da bir caddede seyreden arabalar (Reuters)

Suudi Arabistan, gayrimenkul sektöründe yabancı yatırımcılara yönelik yeni bir döneme hazırlanıyor. Ülke, ocak ayında yürürlüğe girecek güncellenmiş yabancı mülkiyet yasası ile yabancı birey ve kuruluşların ülke genelinde gayrimenkul edinimini düzenleyecek. Bu sistem, gayrimenkul sektörünün gayri safi yurt içi hasılaya (GSYİH) katkısını artırmayı ve gelir kaynaklarını petrolden bağımsız olarak çeşitlendirmeyi hedefleyen stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Söz konusu hedefler, Suudi Arabistan’ın Vizyon 2030 programıyla uyumlu bir yaklaşım sergiliyor.

Uygulamadan sorumlu olan Gayrimenkul Genel Otoritesi, yürütme yönetmeliğini hazırlıyor ve yabancıların mülkiyet ve yatırım yapabileceği bölgeleri belirlemeye çalışıyor. Belirlenen detaylar, sistemin yürürlüğe girmesinden önce kamuoyuna açıklanacak.

Yeni yasa ayrıca, uluslararası profesyonellerin ülkede kalmasını desteklemeyi, şehirleşme ve kentsel yaşam kalitesini artırmayı amaçlıyor.

Mülkiyet kapsamı

Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil, geçtiğimiz hafta yaptığı bir televizyon röportajında, gelecek ay yabancıların konut amaçlı gayrimenkul edinme sisteminin yürürlüğe gireceğini açıkladı. Bakan, uygulamanın Suudi Arabistan’daki tüm şehirlerde geçerli olacağını, ancak Mekke, Medine, Cidde ve Riyad olmak üzere dört şehirde yalnızca belirlenen bölgelerde mülkiyetin mümkün olacağını belirtti. Ülkede ikamet eden yabancılar ise birer konut sahibi olabilecek.

Öte yandan, sistemin ekonomik sektörler açısından daha esnek olacağı ve ticari, sanayi ve tarım alanlarında yabancıların tüm şehirlerde mülkiyet ediniminin sınırlama olmadan mümkün olacağı kaydedildi.

Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil (SPA)Suudi Arabistan Belediye, Köy İşleri ve İskân Bakanı Macid el-Hakil (SPA)

Suudi Arabistan Gayrimenkul Genel Otoritesi’nde yabancılar için mülkiyetten sorumlu icra direktörü Fahd bin Süleyman, kasım ayında yaptığı açıklamada, Riyad, Cidde ve kutsal şehirler (Mekke ve Medine) için yabancılara ayrılan bölgelerin hâlâ gözden geçirildiğini ve ‘yakın zamanda’ yeni mülkiyet kurallarını belirleyen yönetmeliklerle birlikte ilan edileceğini duyurdu. Bin Süleyman, söz konusu bölgelerin ‘çok geniş’ olacağını ve büyük ölçekli projeleri kapsayacağını belirterek, bu alanlarda yabancı mülkiyet oranının yüzde 70 ile yüzde 90 arasında olması beklendiğini aktardı. Kutsal şehirlerde satın alma yapacak kişilerin Müslüman olması gerektiğini vurgulayan Bin Süleyman, bunun dışında büyük bir kısıtlama bulunmayacağını ifade etti. Bin Süleyman, “Büyük şartlar yok ve sınırlamalar getirmek istemiyoruz; mevcut yasa ile güncellenmiş yasa karşılaştırıldığında belirgin bir fark görülecek” dedi.

Piyasa tahmini

Uzmanlar ve gayrimenkul sektörü profesyonelleri, güncellenmiş yabancı mülkiyet yasasının yürürlüğe girmesine kısa süre kala, söz konusu sistemin hazır konutlara yönelik ek bir talep yaratacağını ve gayrimenkul piyasasındaki likiditeyi artıracağını belirtti. Uzmanlar, uluslararası şirketlerin Suudi Arabistan’da ofis ve projeler kurmasını teşvik edecek bu sistemin ekonomik aktiviteyi canlandıracağını ve gayrimenkul sektöründe daha istikrarlı ve sürdürülebilir bir büyüme dönemini başlatacağını öngörüyor. Etkinin özellikle Riyad, Cidde, Mekke, Taif, Medine ve turistik bölgelere yakın şehirlerde hissedileceği, yasanın etkilerinin 2026’nın üçüncü ve dördüncü çeyreği ile 2027 yılı boyunca netleşmeye başlayacağı tahmin ediliyor.

Gayrimenkul uzmanı ve pazarlamacı Sakr ez-Zehrani, konuyla ilgili açıklamasında, yasanın uygulanmaya başlamasının Suudi Arabistan gayrimenkul piyasasında dönüm noktası oluşturacağını belirtti. Zehrani, sistemin, geniş bir kesimin kiralamadan mülkiyete geçmesine yol açarak işlem yapan kullanıcı tabanını genişleteceğini vurguladı.

Zehrani, bu dönüşümün hazır konutlar ve planlı konut projelerine yönelik ek talep yaratacağını, satış ve alım hareketliliğini artıracağını ve piyasadaki likiditeyi güçlendireceğini kaydetti.

Gayrimenkul kalitesinin iyileştirilmesi

Zehrani, yabancıların ticari, sanayi ve tarım sektörlerinde tüm şehirlerde mülkiyet edinmesine izin verilmesinin, uluslararası şirketler için Suudi Arabistan’da ofis ve projeler kurma motivasyonunu artıracağı ve bunun ekonomik faaliyetleri canlandırarak gayrimenkul sektöründe daha istikrarlı bir büyüme dönemini başlatacağı öngörüsünde bulundu.

Zehrani’ye göre piyasadaki ilk değişiklikler, gayrimenkul ürünlerinin kalitesinin yükselmesi, geliştiricilerin daha yüksek standartlı ve iyi planlanmış projeler üretmesiyle daha geniş bir alıcı kitlesinin taleplerini karşılamaya yönelik olacak. Ayrıca, yerli ve yabancı yatırımcıların pazara girmesiyle organize arz hacminde de artış yaşanacak.

Yeni sistemin fiyat istikrarını da destekleyeceğini belirten Zehrani, çünkü hem yerleşiklerin hem de yabancıların mülkiyeti genellikle uzun vadeli olup kısa vadeli spekülasyonları sınırlayacağını ifade etti. Yasa ile birlikte uygulanacak yasal ve denetim mekanizmalarının şeffaflığı artıracağını ve finans sektörüne, hem yerleşikler hem de yabancılar için özel finansal ürünler sunma fırsatı sağlayacağını söyledi. Bu durumun kredi hacmi ve piyasa likiditesi üzerinde olumlu etkisi olacağı kaydedildi.

Zehrani, yasanın yürürlüğe girmesinin ilgiyi ve sorgulamaları doğrudan artıracağını, ancak piyasadaki işlemler üzerindeki gerçek etkinin kademeli olarak hissedileceğini belirtti. İlk sinyallerin 2026’nın ikinci çeyreğinde, yabancılar ve yerleşikler için ilk işlemlerin tamamlanmasıyla ortaya çıkmasının beklendiğini söyledi.

Açık göstergelerin 2026’nın üçüncü ve dördüncü çeyreğinde netleşeceğini belirten Zehrani, uygulamanın ilk yılının geçiş dönemi olacağını, en somut etkilerin ise 2026’nın ikinci yarısı ve sonrasında gözlemleneceğini vurguladı.

Coğrafi konuma bağlı olarak değişen etki

Gayrimenkul ve değerleme uzmanı Mühendis Ahmed el-Fekih, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, yeni mülkiyet yasasının etkisinin coğrafi konuma göre farklılık göstereceğini belirterek, en olumlu etkilerin Mekke ve çevresindeki şehirler (Cidde ve Taif) ile Medine’de hissedileceği öngörüsünde bulundu. Riyad’daki gayrimenkul piyasasının ise gayrimenkul mülkiyeti ve yatırımı için yabancı sermayeyi çekmede önemli bir rol oynayacağını ifade etti.

El-Fekih, turizm sektörüne yatırım yapmayı hedefleyen sermayenin, Mekke’ye yakınlığı nedeniyle Taif gibi turistik bölgelere, ayrıca Abha ve Cizan ile Neom projesine yakınlığı sebebiyle Tebük’e yönelmesinin muhtemel olduğunu belirtti.

Uzman, yeni sistemin uygulanmasının ilk yılının piyasanın test edilmesi ve fırsatların değerlendirilmesi açısından bir geçiş dönemi olacağını, gerçek etkinin ise 2027’de, yani ikinci yıl itibarıyla hissedilmeye başlanacağını vurguladı. Ayrıca, yasanın Vizyon 2030 hedefleri doğrultusunda ulusal ekonomide gelir kaynaklarını çeşitlendirmeye ve petrol bağımlılığını azaltmaya katkı sağlayacağını, bu yatırımların Suudi vatandaşlar için yüzbinlerce yeni istihdam fırsatı yaratacağını kaydetti.

Sistem teşvikleri

Suudi Arabistan, Ocak 2026’dan itibaren yürürlüğe girecek olan yeni yabancı mülkiyet yasasıyla gayrimenkul sektöründe kapsamlı bir açılım gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Yasayla, Suudi Arabistan’da yabancıların belirlenen coğrafi alanlarda taşınmaz mülkiyeti edinmeleri yasal olarak düzenlenecek. Bu adım, Vizyon 2030 hedefleri doğrultusunda yabancı yatırımları çekmeyi, gayrimenkul sektörünün GSYİH’ye katkısını artırmayı ve ulusal ekonomide petrol dışı gelir kaynaklarını çeşitlendirmeyi amaçlıyor. Yasa ayrıca uluslararası yeteneklerin ülkede istikrarlı şekilde kalmasını ve yaşam kalitesinin yükselmesini hedefliyor.

Yasa kapsamında, yabancılar yalnızca Bakanlar Kurulu’nun belirleyeceği coğrafi alanlarda mülk edinme yetkisine sahip olacak. Bu alanlar, Gayrimenkul Genel Otoritesi’nin önerisi ve Suudi Arabistan Ekonomi ve Kalkınma İşleri Konseyi onayıyla belirlenecek.

Buna göre, Suudi Arabistan’da ikamet eden yabancılar, belirlenen coğrafi alan dışında sadece bir adet konut satın alabilecek. Mekke ve Medine’de mülk edinmek isteyenlerin ise Müslüman olması zorunlu.

Şirketler açısından ise Suudi şirketler yasasına göre kurulan ve hisselerinde yabancı ortak bulunan şirketlere, belirlenen coğrafi alanlarda mülk edinme hakkı tanınıyor; alan dışında ise faaliyet veya çalışan konutları için mülk edinilebilecek.

Yasa, borsaya kayıtlı şirketler, yatırım fonları ve özel amaçlı kuruluşlar için ise Suudi Arabistan genelinde mülk edinme imkânı sağlıyor. Bu haklar, Sermaye Piyasası Kurumu (CMA) tarafından Gayrimenkul Genel Otoritesi ve ilgili kurumlarla koordineli olarak belirlenen düzenlemelerle uygulanacak.

Yasa, özel ikamet programları veya Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleriyle yapılan anlaşmalarla tanınan hakları etkilemiyor ve yabancı mülkiyetine ekstra ayrıcalık sağlamıyor.

Ayrıca, yabancılardan yapılacak taşınmaz işlemleri için değerinin yüzde 5’ini aşmayan bir harç alınacak; detaylar yürütme yönetmeliğinde belirlenecek. Kurallara uymayanlar para cezası veya uyarı ile karşı karşıya kalacak; yanlış beyanda bulunanlara 10 milyon riyale kadar ceza uygulanabilecek ve mahkeme kararıyla gayrimenkulün satışı sağlanabilecek.


Guterres,'ten Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanındaki nitelikli ilerlemesine övgü

Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
TT

Guterres,'ten Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanındaki nitelikli ilerlemesine övgü

Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)
Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Antonio Guterres, (DGA)

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, Suudi Arabistan’ın dijital hükümet alanında kaydettiği nitelikli ilerlemeyi övgüyle değerlendirerek, ülkenin ulaştığı seviyenin uluslararası ölçekte örnek teşkil ettiğini ve yenilikçi, etkili kamu hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik açık bir kararlılığı yansıttığını söyledi.

Guterres, beraberindeki heyetle birlikte Riyad’daki Dijital Hükümet Kurumu (DGA) İnovasyon Merkezi’ni ziyaret etti. Ziyarette Kurum Başkanı Mühendis Ahmed es-Suveyyan ve Suudi Arabistan’ın New York’taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Dr. Abdulaziz el-Vasıl da hazır bulundu.

BM Genel Sekreteri, gelişmiş bir dijital geleceğin inşasına katkı sağlayacak girişimleri desteklemek için ortak iş birliğinin güçlendirilmesinin önemini vurguladı.

cds
Fotoğraf: DGA

Taraflar, görüşmede dijital hükümetlerin geliştirilmesi, inovasyonun desteklenmesi, dijital dönüşüm ekosistemlerinin sürdürülebilirliğinin artırılması gibi ortak konuları ele aldı. Ayrıca Suudi Arabistan’ın sürdürülebilir kalkınma hedeflerini desteklemek ve kamu sektörünün etkinliğini yükseltmek için yürüttüğü dijital yetkilendirme çabaları da değerlendirildi.

Toplantıda, kurum ile BM kuruluşları arasındaki iş birliği imkânları; özellikle bilgi paylaşımı, dijital standartların geliştirilmesi, ortaya çıkan teknolojiler ve yapay zekânın etkinleştirilmesi, kapasite geliştirme ve hizmet kalitesini uluslararası ölçekte yükseltecek ortaklıkların kurulması konularında incelendi.

dsec
Guterres'e Suudi hükümetinin dijital stratejisi hakkında görsel bir sunum yapıldı (SPA)

Guterres, İnovasyon Merkezi’nin dijital kapsayıcılık, hizmet tasarımı, eğitim deneyimleri, yapay zekâ ve yeni teknolojiler gibi alanlarda uzmanlaşmış laboratuvarlarını gezerek merkezde sunulan imkânlara ilişkin bilgi aldı.

Kurum ekibi, Suudi Arabistan’ın dijital hükümet stratejisine ve ilgili BM göstergelerinde kaydedilen ilerlemeye dair bir sunum gerçekleştirerek ülkenin dijital altyapısının olgunlaştığını ve ulusal deneyimin gelişmişliğini ortaya koydu.