Dedikodunun sosyal bağları güçlendirdiği ortaya çıktı

Araştırmacılar, dedikodunun "birilerine dair asılsız söylenti yaymaktan" ibaret olmadığını ifade ediyor (Unsplash)
Araştırmacılar, dedikodunun "birilerine dair asılsız söylenti yaymaktan" ibaret olmadığını ifade ediyor (Unsplash)
TT

Dedikodunun sosyal bağları güçlendirdiği ortaya çıktı

Araştırmacılar, dedikodunun "birilerine dair asılsız söylenti yaymaktan" ibaret olmadığını ifade ediyor (Unsplash)
Araştırmacılar, dedikodunun "birilerine dair asılsız söylenti yaymaktan" ibaret olmadığını ifade ediyor (Unsplash)

Yeni bir araştırmaya göre dedikodu yapmak, bireylerin etrafındakilere daha bağlı hissetmesini ve hatta daha iyi ilişkiler kurmasını sağlayabilir.
Hakemli bilimsel dergi Current Biology’de yayımlanan araştırmanın ardındaki nörobilimciler, "Başkaları hakkında üçüncü bir tarafla sohbet etmek ve onların deneyimlerini öğrenmek, sosyal bağlantıların sağlamlaştırılmasını ve zihnin genişletilmesini sağlıyor" ifadelerini kullandı.
ABD’deki Dartmouth College'dan Eshin Jolly ve Luke Chang liderliğindeki araştırma ekibi, insanların neden dedikodu yaptığını ve bunun insan etkileşiminde nasıl bir işlev gördüğünü öğrenmek istedi.
Bu nedenle katılımcıların çevrimiçi bir oyun oynadığı deney düzeneği hazırlandı.
Söz konusu deney düzeneğinde katılımcılar, 6 kişilik gruplar halinde 10 tur oyun oynadı. Her turda 10 dolar verilen oyunculara, parayı kendilerine saklama veya paranın 1,5’la çarpılarak oyuncular arasında eşit bölündüğü bir grup fonuna yatırma seçeneği sunuldu. 
Oyun, bencil ve işbirlikçi davranış arasında doğal bir gerilim yaratıyordu. Üstelik bazı durumlarda bilgi alışverişi de kısıtlandı ve katılımcılar yalnızca kendi gruplarındaki birkaç oyuncunun seçimlerini görebildi.
Jolly, bu deney düzeneğini "İlham kaynağımız, bir topluluğun üyesiyken diğer toplulukların tüm üyelerinin eylemlerinden etkilendiğiniz ama onları doğrudan gözlemleyemediğiniz, gerçek hayattakine benzer bir senaryo yaratmaktı" diye açıkladı.
Buradan hareketle araştırmacılar, bazı oyunlarda bireylerin kendi gruplarındaki başka bir oyuncuyla özel olarak sohbet edebilmesini sağladı.
Bu da oyuncuların, diğerlerinin davranışları hakkında partnerlerine bilgi aktarmalarına, yani kabaca "dedikodu" yapmalarına olanak tanıyordu. 
Deneylerin sonunda oyuncular her bir oyuncuyla oyunu tekrar oynamaya istekli olduklarını söyledi. Araştırmacılara göre bu, dedikodunun çeşitli sosyal işlevleri olan "zengin, çok yönlü bir iletişim" olduğunu gösteriyor.
Öte yandan araştırmacıların "işlevli" bulduğu dedikodu türü, kabaca birileri hakkında söylenti yaymaktan farklıydı. Araştırmacılar, asılsız söylentileri yaymanın ilişkileri iyileştirmediğini, "sadece doğru türden dedikoduların işe yaradığını" belirtti.
Araştırmacıların söz konusu deneyde ele aldığı tür; arkadaşların ve meslektaşların sıklıkla ortak bağlar bulduğu, ittifaklar kurduğu, kişisel bilgi alışverişinde bulunduğu ve fikir birliği oluşturmak için başkalarının davranışlarını tartıştığı bir senaryoydu.
Dedikoduyu “genellikle yanlış anlaşılan karmaşık bir iletişim biçimi” diye niteleyen Jolly, bu tür dedikodunun etkisini şöyle aktardı:
"Dedikodu yararlı olabilir çünkü insanların başkalarının deneyimleriyle öğrenmesine yardımcı olurken, diğer yandan da birbirlerine daha yakın olmalarını sağlar."
 
Independent Türkçe, Eurekalert, Daily Mail



İlk insanların beslenme sırları, 300 bin yıllık ahşap aletlerle birlikte gün yüzüne çıktı

(Liu ve ekip arkadaşları/Science)
(Liu ve ekip arkadaşları/Science)
TT

İlk insanların beslenme sırları, 300 bin yıllık ahşap aletlerle birlikte gün yüzüne çıktı

(Liu ve ekip arkadaşları/Science)
(Liu ve ekip arkadaşları/Science)

Vishwam Sankaran Bilim ve Teknoloji Muhabiri 

Çin'in güneybatısında keşfedilen 300 bin yıllık nadir ahşap aletler, bölgedeki ilk insanların büyük ölçüde kök ve yumrular gibi yeraltı bitkileriyle beslendiğini gösteriyor.

Hakemli dergi Science'da perşembe günü yayımlanan bulgular, Doğu Asya'daki erken insan atalarının gelişmiş bilişsel becerilerine, yaşantılarına, beslenme biçimlerine ve çevrelerine ışık tutuyor.

Yunnan eyaletinin Jiangchuan bölgesinde yer alan göl kıyısındaki Gantangqing arkeolojik kazı alanında, oksijenden yoksun kil tortularda ahşap aletlerin korunması sayesinde bu nadir buluntu elde edildi.

Araştırmacılar tortularda yaklaşık bin organik kalıntı da buldu.

Ortaya çıkarılan kalıntıları gelişmiş teknikler kullanarak tarihlendiren bilim insanları, aletlerin 250 bin ila 350 bin yıllık olduğunu tespit etti.

Bilim insanları, çeşitli biçim ve işlevlere sahip "son derece nadir" ahşap aletlerin yaklaşık 300 bin yıllık katmanlardan çıkarıldığını söylüyor.

Bugüne kadar bu döneme ait, biri Avrupa'da diğeri Afrika'da olmak üzere ahşap alet içeren sadece iki keşif yapılmıştı.
 

Görsel kaldırıldı.

Gantangqing'deki ahşap aletler (Liu ve ekip arkadaşları/Science)


Yeni keşfedilen çubuklardan ikisi, İtalya'nın Poggetti Vecchi bölgesinde bulunan 171 bin yıllık aletlere benzerlik gösteriyor.

Kanca biçimli benzersiz 4 aletin daha ortaya çıkarıldığını belirten bilim insanları, bunların muhtemelen kökleri kesmek için kullanıldığını söylüyor.

Ayrıca araştırmacıların ahşap aletlerin üzerinde kasıtlı cilalama ve kazıma izleri, kenarlarındaysa toprak kalıntıları saptaması, bunların kök ve yumrular gibi yeraltı bitkilerini kazmak için kullanıldığına işaret ediyor.

Bilim insanları, "Ahşap aletler arasında kazma çubukları ve küçük, eksiksiz, elle tutulan sivri uçlu aletler var" diye yazıyor.

Bilim insanları bu bulgulara dayanarak insanların Doğu Asya'daki atalarının muhtemelen bitki temelli bir beslenme biçimi izlediğinden şüphelenirken, bölgede çam fıstığı, fındık, kivi meyvesi ve su yumrularına dair kanıtlar tespit edildi.

Buna karşılık Avrupa ve Afrika'da saptanan ahşap aletler av aletleri, mızraklar ve mızrak uçlarıydı.

Çalışmanın ortak yazarı arkeolog Bo Li şöyle diyor:

Bu keşif, erken insan adaptasyonuna ilişkin önceki varsayımlara meydan okuyor. Çağdaş Avrupa yerleşimleri (Almanya'daki Schöningen gibi) büyük memelileri avlamaya odaklanırken, Gantangqing subtropik bölgelerde bitki temelli, eşsiz bir hayatta kalma stratejisini ortaya koyuyor.

Dr. Li, "Ahşap aletlerin çeşitliliği ve karmaşıklığı da arkeolojik kayıtlardaki önemli bir boşluğu dolduruyor, çünkü 100 bin yıldan daha eski ahşap aletler Afrika ve Batı Avrasya dışında son derece nadir görülüyor" ifadelerini kullanıyor.

Keşif, ahşap aletleri kullanan erken insanların dünya genelinde çok daha geniş bir alana yayıldığını gösteriyor.

Ayrıca farklı ortamlarda yaşayan tarih öncesi kültürlerin yerel olarak işlerine yarayacak aletler geliştirdiğine de işaret ediyor.


Independent Türkçe, independent.co.uk/news