İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iç belirleyicileri ve yarattıkları zorluklar

Reformistler, son 20 yıldır ne sosyal ve ekonomik adaleti sağlayabildiler, ne de güçlü bir orta sınıf yaratabildiler

Şubat 2020 yapılan milletvekili seçimlerinde oy kullanan bir İranlı (AFP)
Şubat 2020 yapılan milletvekili seçimlerinde oy kullanan bir İranlı (AFP)
TT

İran cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iç belirleyicileri ve yarattıkları zorluklar

Şubat 2020 yapılan milletvekili seçimlerinde oy kullanan bir İranlı (AFP)
Şubat 2020 yapılan milletvekili seçimlerinde oy kullanan bir İranlı (AFP)

Huda Rauf
İran, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ikinci döneminin sona ermesinin ardından yeni bir cumhurbaşkanı seçmek için 13’üncü cumhurbaşkanlığı seçimlerine gitmeye hazırlanıyor. Seçimler yaklaşırken İran içeride ve dışarıda bir takım gelişmelere tanık oluyor. Yani, İran nükleer dosyasıyla ilgili yurtdışında yaşanan gelişmelerde ve Başkan Joe Biden yönetimiyle birlikte ABD ile ilişkilerde yenilikler yaşanıyor. Öte yandan dış politika, aslında bir devletin iç belirleyicilerinin etkisinin ve etkileşiminin ürünüdür. İran Cumhurbaşkanlığı bağımsız bir makam olmadığından bu durum, Cumhurbaşkanını, İran'ın iç belirleyicileriyle bağlantılı dış politikasının amaçlarını ve araçlarını belirleyen kişi yapıyor. Bu nedenle, önümüzdeki seçim sürecindeki iç belirleyicileri ve yarattıkları zorlukları anlamak için İran'da hakim olan siyasi iklimi iyi okumak gerekir. Henüz netleşmemiş bir aşamadayız ve adayların isimleri halen kesin olarak belirlenmedi. İttifakların ve potansiyel adayların kesin olarak belirlenmediği mevcut seçim sürecini en iyi bu belirsizlik tanımlıyor.
İran'ın son yıllarda tanık olduğu, bölgesel ve uluslararası bağlamlardan hiçbir şekilde ayrılmayan iç gelişmelerine göre önümüzdeki seçimlerle ilgili en önemli zorlukların şunlar olduğu söylenebilir:

Seçimlere katılımın düşük olması beklentileri
İranlılar, geçtiğimiz Şubat ayında yapılan milletvekili seçimlerine yüzde 42,6 oranında bir katılım gerçekleştirdi. ‘İran Devrimi’nden ve 1979 rejiminin kurulmasından bu yana seçimlere yönelik en düşük katılım oranı olarak tarihe geçti. Seçimler sonucunda muhafazakarların ağırlıklı olduğu bir Meclis ortaya çıktı. Seçimler, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının patlak verdiği ve İran hükümetinin salgınla baş etmekte zorlandığı bir dönemde yapıldı. Ortadoğu’daki Kovid-19 kaynaklı en fazla vaka ve can kaybı İran’da kaydedildi. Ancak vatandaşların seçimlere katılma konusundaki isteksizliğinin gerçek nedenleri, 2017, 2018 ve 2019 yıllarında hayat şartlarının ve ekonomik koşullarının bozulması, Ukrayna’ya ait bir sivil uçağının yanlışlıkla düşürülmesi gibi rejimin art arda imza attığı başarısızlıklar nedeniyle yapılan halk protestolarının şiddet kullanılarak bastırılmasıyla siyasi sisteme yönelik duyulan hayal kırıklığından kaynaklanıyordu.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre, rejim, cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılımın da düşük olmasından korkuyor gibi görünüyor. Eğer yine düşük katılım olursa rejimin meşruiyeti darbe alacak. Bu yüzden rejim, yüksek katılım oranlarının öneminin farkında.
Ruhani'nin pragmatik hükümetinin popülaritesini gerilerken, reformistlerin güç kaybetmesi
Reformistlerin bir adayı destekleme konusunda aralarında fikir birliğine varamamaları güç kaybettiklerinin bir göstergesi olarak görülürken, bazıları, eski reformist Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi’nin kendisinden sonra fazla seçenek olmadığını düşünerek desteklenmesini istediği Ruhani'nin arkasında durmalarını gerekçe göstererek, ‘kiralık’ bir adayı destekleme deneyimini bir kez daha tekrarlamak istemediklerini belirttiler. Ancak, Ruhani'nin görev süresi boyunca, reformist ve ılımlı hareketin gücünün azalmasında etkili oldu.
Reformistler, son 20 yıldır ne sosyal ve ekonomik adaleti sağlayabildiler, ne de güçlü bir orta sınıf, güçlendirilmiş bir sivil toplum, serbest piyasa ekonomisi ve siyasi katılım kültürü yaratmada başarılı olamadılar.
Reformistlerin, özellikle 2009 yılında Mahmud Ahmedinejad'ın yeniden seçilmesine karşı ayaklanan Yeşil Hareket'in ardından, rejim tarafından ötekileştirilmeleri ve baskı altına alınmaları nedeniyle güç kaybı yaşamaları, onları reform hareketine bağlılığını ilan etmemesine ya da bir reform gündemi benimsememesine rağmen Ruhani'nin adaylığını desteklemeye itti. Bu nedenle İran’daki bazı çevreler, Ahmedinejad’ın iç politika, sivil özgürlükler, muhalefetin bastırılması, mali yolsuzluk ve dış politika açısından aşırı muhafazakar olan hükümeti ile ılımlı Ruhani yönetimi arasında pek bir fark olmadığını düşünüyorlar.
Ruhani döneminde İran’ın dış politikasında ve Kudüs Gücü’ne dayanan askeri güç kullanımında bir yoğunluk yaşandığını, Suriye, Irak ve Yemen'deki askeri varlığını güçlendirdiğini görüyoruz. Ancak  İran, Husileri askeri olarak desteklediği suçlamalarını reddediyor.
Ruhani'nin birinci dönemde yüzde 72, ikinci döneminde yüzde 73.33 olan oy oranındaki artışa rağmen, 2017 yılından itibaren patlak veren protesto gösterileri, İran vatandaşları nezdinde bir bütün olarak rejimin güvenilirliğinin zayıflığının ve Ruhani hükümetinin meşruiyetin kaybetmeye başladığının en önemli göstergeleriydi. Ruhani hükümeti, protesto gösterilerinin fitilinin muhafazakarlar tarafından ateşlendiğini öne sürerken muhafazakarlar ise gösterileri, Ruhani hükümetinin başarısızlığının kanıtı, vatandaşların, sosyal ve ekonomik şikayetlerinin ele alınmayışına verdikleri bir tepki olarak nitelediler.

Güç dengesi muhafazakarların lehine eğilim gösteriyor
Siyasi akımlar arasında yaşanan rekabette, İran’ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney tarafından yapılan devrimci bir cumhurbaşkanı seçilmesi çağrısıyla iç atmosferdeki güç dengesinin muhafazakarlar lehine bir eğilim göstermesine tanık olunuyor. Öte yandan, kendini dindar ve devrimci bir isim olarak göstermeye istekli olan ve son seçimlerde Ruhani ile yarışan, ancak önümüzdeki seçimlerde aday olup olmayacağını açıklamayan İbrahim Reisi'nin başkanlık ettiği Yargı Erki gibi aynı muhafazakar eğilime mensup olanlar tarafından kontrol edilen birçok kurum var. Daha önce bahsettiğimiz gibi 2020 yılı başlarındaki milletvekili seçimlerinin sadece vatandaşların düşük katılım oranlarıyla sonuçlanmadığını, daha ziyade muhafazakarların sandalyelerin yüzde 76’sına reformistlerin ise yüzde 6’sına sahip olduğu bir Meclis’in ortaya çıktığını gördük. Diğer yandan İran Meclisi’nin mevcut başkanı ve Devrim Muhafızları Ordusu’nun eski komutanlarından muhafazakar bir isim olan Muhammed Bakir Kalibaf, yaklaşan seçimlerde yarışması beklenen adaylardan biri olarak öne çıkıyor.
Bu arada Meclis’in önümüzdeki seçimlerde bazı kişilerin aday olarak gösterilmesini engellemek için Cumhurbaşkanlığı Seçimleri Kanununda değişiklik yaptığını belirtmekte fayda var. Bu değişiklik, muhafazakar hareket veya DMO ile bağlantılı bir isme yer açma niyetine işaret ediyor.
Değişiklikler arasında cumhurbaşkanlığına aday olmak için adayın en az 45 yaşında olması gerektiğine ilişkin bir şart öne sürüldü. Bazı çevreler, bu şartın, Instagram uygulamasının yasaklanmasını reddeden İranlı gençler ve bazı işletme sahipleri arasında popüler olan 38 yaşındaki İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Muhammed Cevad Azeri Cehromi’nin aday gösterilmesini engellemek için tasarlandığını düşünüyorlar. Bir diğer değişiklik ise cumhurbaşkanı adaylarını araştıran kurumlar arasında DMO istihbarat servisinin de eklenmesiydi.
Muhafazakarların hegemonyası burada bitmiyor. Aday isimlerin anayasal standartlara uygun olarak göreve aday olma yeterliliklerini doğrulamakla görevli olan İran Anayasayı Koruyucular Konseyi (AKK) de muhafazakarların kontrolü altında. AKK, geçtiğimiz seçimlerde başta bazı reformistler olmak üzere çok sayıda kişinin adaylık başvurusunu geri çevirmişti. Bu, şuan devlet kurumlarını elinde tutan muhafazakar elitlere uygun bir adayın seçilmesini sağlamak içindi.
Yukarıda bahsedilen zorlukların, bazı isimlerin veya kesimlerin önünü kapatıp bazılarının önünü açmada rol oynayan belirleyiciler olduğu da söylenebilir. Bu da ittifaklar kurulmasını veya iki akımdan ortak bir aday seçilmesini ve belki de reformist hareketin tek bir adayı desteklemesi gibi konuları olumsuz yönde etkiliyor.
Burada en önemli nokta, İran seçimlerinin, ABD-İran ilişkileri denklemi veya nükleer dosya bağlamında değil, içerideki belirleyiciler bağlamında ele alınmasıdır. Söz konusu seçimler, İran toplumunun çeşitli kesimlerinin ekonomik ve sosyal baskı altında olduğu ve elitlerin hiçbirinin bu belirleyicilere cevap veremediği bir zamanda yapılacak. Kesin adayların kimler olacağını, kimlerin onaylanacağını veya reddedileceğini öğrenmek için aday başvuru süresinin sona ermesini beklememiz gerekiyor.



Entegrasyon anlaşmasının uygulanması için son tarih yaklaşırken, Türkiye ve Suriye SDG'ye karşı askerî harekât hazırlığı mı yapıyor?

Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)
Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)
TT

Entegrasyon anlaşmasının uygulanması için son tarih yaklaşırken, Türkiye ve Suriye SDG'ye karşı askerî harekât hazırlığı mı yapıyor?

Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)
Münbiç'e giden Türk askeri ikmal konvoylarından biri (8 Aralık'ta Türk televizyon kanallarında yayınlanan bir videodan alınan ekran görüntüsü)

Türkiye ve Suriye ordularının, temas hatları ve Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolünde bulunan bölgelerdeki saha hareketliliği, SDG’nin 10 Mart’ta imzalanan Suriye ordusuna entegrasyon anlaşmasını aralık sonuna kadar uygulamaması halinde ortak bir askeri operasyon için hazırlık ve teyakkuz mesajı verdi.

Son iki gün içinde Türk medyası, Halep’in kuzeydoğusundaki Münbiç’e ilerleyen askeri ikmal konvoylarının görüntülerini paylaştı. Aynı dönemde Suriye ordusu da Deyrizor’a yoğun takviye birlikler gönderdi.

Bu hareketlilik, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ile Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Levent Ergün’ün geçtiğimiz cuma ve cumartesi günleri Şam’ı ziyaret etmesiyle eş zamanlı gerçekleşti. Heyet, ziyaret sırasında Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Ali Nurettin Nasan ile görüştü.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, 5 Aralık'ta Şam'da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ile bir araya geldi. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera, 5 Aralık'ta Şam'da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu ile bir araya geldi. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)

Bayraktaroğlu, Türkiye-Suriye Ortak Harekât Merkezi’ni ziyaret etti ve 8 Aralık Hürriyet Günü kutlamaları kapsamında düzenlenen Suriye Devrimi askeri sergisini gezdi.

Türk askeri konvoyları

Türk askeri konvoyları, Afrin, Resulayn ve Halep’in kuzeyi olmak üzere üç ayrı güzergâhtan Suriye’ye giriş yaptı. Bazı görüntülerde konvoyların Münbiç Sınır Kapısı’na doğru ilerlediği görüldü.

Şarku'l Avsat'ın yerel kaynaklardan edindiği bilgiye göre bir Türk askeri konvoyu Halep bölgesine Deyr el-Belut Sınır Kapısı’ndan giriş yaptı. Başka bir konvoy ise pazar gecesi Advaniye Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye geçti. Harekât hazırlıkları özellikle Halep’in kuzeyi ve Münbiç çevresinde yoğunlaştı.

Buna paralel olarak Suriye ordusu da Deyrizor bölgesine yeni takviyeler konuşlandırmaya başladı. Bu takviyeler arasında topçu sistemleri ve insansız hava araçları (İHA) yer alıyor.

Raporlara göre, bu takviyeler ağırlıklı olarak 86. Tümen mensuplarından oluşuyor ve batı Deyrizor kırsalındaki çeşitli mevzilere yönlendiriliyor.

8 Aralık'ta Deyrizor'da düzenlenen askeri geçit töreni sırasında Suriye ordu birlikleri (X)8 Aralık'ta Deyrizor'da düzenlenen askeri geçit töreni sırasında Suriye ordu birlikleri (X)

Hükümete yakınlığıyla bilinen Türkiye gazetesine dün yansıyan habere göre askeri kaynaklar, Türk ordusunun sınır boyunca üç ayrı noktada konuşlandığını ve Münbiç, Kamışlı, Aynel Arap, Resulayn, Tel Abyad ile Halep-Lazkiye uluslararası yolu (M4) boyunca sıkı önlemler alındığını bildirdi.

Haberde ayrıca, Suriye ordusunun Deyrizor cepheleri, Tişrin Barajı, Karakozak Köprüsü, Tabka, Ayn İsa ve Rakka’da çok sayıda gözetleme uçağı, İHA ve teknik ekipman konuşlandırdığı belirtildi. İleri mevziler ve tüm savaş birimleri için de pozisyon dağılımları gerçekleştirildi.

Suriye ordusunda hazırlıklar

Gazete, ismini belirtmediği güvenlik kaynaklarına dayandırdığı haberinde, Suriye ordusunun SDG’nin yeniden yapılandırma için belirlenen son tarihe yaklaşmasıyla birlikte geniş çaplı bir operasyona hazırlandığını aktardı. Kaynaklara göre, operasyon kapsamında 7 tümen ve 80 bin asker konuşlandırılacak; gelişmelere göre bu sayının artırılması planlanıyor. Ayrıca İHA’lar, helikopterler ve savaş uçakları, ordunun ağır silah envanterini destekleyecek.

Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)Suriye'nin kuzeydoğusundaki SDG milisleri (AFP)

Deyrizor, Türkiye’nin Suriye’de PKK’nın uzantısı olarak gördüğü SDG’nin kontrolündeki bölgelerden biri olarak öne çıkıyor. Haberlere göre, bu bölgede Arap aşiretleri ile Şam yönetimi iş birliği yapacak ve SDG’nin hakimiyeti kademeli olarak azaltılacak.

Türkiye gazetesi, Suriye Aşiretler ve Kabileler Yüksek Konseyi Başkanı Şeyh Mudar Hammad el-Esad’ın açıklamalarına yer verdi. Esad, SDG lideri Mazlum Abdi’nin ‘100 bin savaşçıya sahip oldukları’ iddiasının doğru olmadığını belirterek, SDG içinde en az 20 bin Arap savaşçının, bölgede ilk çatışma başladığında Suriye devletine katılacağını ve SDG yönetiminin bu durumu bildiğini söyledi.

Esad ayrıca, SDG’nin kontrolündeki bölgelerde 8 Aralık kutlamalarını yasakladığını, bu kararın, kutlamaların halk arasında bir isyana dönüşmesinden çekinildiği için alındığını ifade etti.

Entegrasyon anlaşmasının uygulanması yönünde baskı

Türkiye’deki sosyal medya platformlarında, Türk ordusunun, SDG’nin 10 Mart anlaşmasını uyguladığını ilan etmemesi halinde Suriye ordusuyla ortak şekilde başlatılacak bir operasyon hazırlığı kapsamında çok sayıda sahra hastanesi kurduğuna dair iddialar dolaşıma girdi.

Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, SDG'nin Suriye devlet kurumlarına entegre edilmesine yönelik anlaşmanın imza töreninde, 10 Mart 2025 (EPA)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ve SDG lideri Mazlum Abdi, SDG'nin Suriye devlet kurumlarına entegre edilmesine yönelik anlaşmanın imza töreninde, 10 Mart 2025 (EPA)

Bu saha hareketleri, SDG üzerinde baskı kurmayı ve diplomatik temaslarla örgütün kendi kendini feshedip Suriye ordusuna entegre olmasını sağlamayı amaçlayan hazırlık operasyonu olarak yorumlandı.

Buna karşın Savunma Bakanlığı kaynakları, Cumhuriyet gazetesine son hareketliliğin ‘sadece rutin bir faaliyet’ olduğunu belirtti.

Öte yandan, raporlara göre Suriye Savunma Bakanlığı, cumartesi günü SDG’ye gönderdiği revize edilmiş bir teklif ile örgütün tamamen Suriye ordusuna tabi kılınmasını talep etti.

Türkiye ve Suriye genelkurmay başkanları, Şam'daki Ortak Harekât Merkezi’ni ziyaret etti. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)Türkiye ve Suriye genelkurmay başkanları, Şam'daki Ortak Harekât Merkezi’ni ziyaret etti. (Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi X hesabı)

Türkiye, SDG’nin tamamen feshedilmesini ve örgüt içindeki yabancı unsurların Suriye topraklarından çıkarılmasını talep ediyor.

SDG’nin Kuzey Tugayı Komutanı Ebu Ömer el-İdlibi, Kürt medya organlarına yaptığı açıklamada, “Şu ana kadar sahada tehlike sinyali veren bir gelişme kaydedilmedi. Çoğu paylaşılan bilgi medya savaşı ve korku yayma çabasıdır. Sahadaki gerçek durum, bu abartıları yansıtmıyor” ifadelerini kullandı.


Avrupa Konseyi Başkanı, İrlanda'daki insansız hava aracı uçuşlarının arkasında Moskova'nın olduğunu iddia etti

Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa (AFP)
Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa (AFP)
TT

Avrupa Konseyi Başkanı, İrlanda'daki insansız hava aracı uçuşlarının arkasında Moskova'nın olduğunu iddia etti

Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa (AFP)
Avrupa Konseyi Başkanı Antonio Costa (AFP)

Avrupa Konseyi Başkanı António Costa, dün yaptığı açıklamada, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'nin aralık ayındaki resmi ziyareti için İrlanda'ya gelen uçağında görülen insansız hava araçlarının arkasında Rusya'nın olduğunu iddia etti.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Costa, İrlanda Başbakanı Micheál Martin ile düzenlediği ortak basın toplantısında şunları söyledi: "Ne yazık ki, geçen hafta Dublin'de yaşananlar, Rusya'nın Avrupa topraklarındaki saldırı ve tehditlerinin bir başka örneğidir."

Martin bu görüşü destekleyerek, Rus büyükelçisinin ülkesinin olaya karışmadığı yönündeki inkârını reddetti.

Irish Times, Rus büyükelçiliğinden yapılan bir açıklamayı aktararak, olayı Rusya'nın müdahalesi olarak gösterme girişimlerini kesin bir dille reddettiğini ve bu tür iddialar için hiçbir dayanak olmadığını belirtti.

İrlanda Başbakanı şunları söyledi: “Rus büyükelçisiyle aynı fikirde değilim. Aynı büyükelçinin 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etme niyetinde olmadığını bize temin ettiğini hatırlatmak isterim ve olayların nasıl sonuçlandığını gördük.”

Martin sözlerine şöyle devam etti: “Antonio'nun da söylediği gibi, insansız hava aracı olayı, diğer Avrupa ülkelerinde meydana gelen benzer olaylar dizisinin bir parçasıdır diye düşünüyorum.”

İrlanda polisi cuma günü insansız hava aracı saldırısıyla ilgili soruşturma başlattığını duyurdu.

Olayı ilk duyuran İrlanda'nın günlük gazetesi The Journal, olayın 1 Aralık'ta yerel saatle 23:00 civarında, Zelenskiy'nin uçağı Dublin Havalimanı'na iniş yapmak üzereyken meydana geldiğini belirtti.

Ziyaret nedeniyle oluşturulan uçuşa yasak bölgeye, planlanan uçuş rotalarını izleyen birkaç insansız hava aracı girdi; uçak ise planlanandan biraz daha erken gelmişti.

Son haftalarda Avrupa'daki hassas tesisler üzerinde insansız hava aracı uçuşları birkaç kez rapor edildi ve politikacılar bu operasyonların arkasında Rusya'nın olduğunu iddia etti.


Trump, Ukrayna'da yeni seçimler yapılması çağrısında bulundu

Trump, Avrupalı ​​liderlerle birlikte 18 Ağustos'ta Beyaz Saray'da Ukrayna savaşı hakkında görüştü (Arşiv-Reuters)
Trump, Avrupalı ​​liderlerle birlikte 18 Ağustos'ta Beyaz Saray'da Ukrayna savaşı hakkında görüştü (Arşiv-Reuters)
TT

Trump, Ukrayna'da yeni seçimler yapılması çağrısında bulundu

Trump, Avrupalı ​​liderlerle birlikte 18 Ağustos'ta Beyaz Saray'da Ukrayna savaşı hakkında görüştü (Arşiv-Reuters)
Trump, Avrupalı ​​liderlerle birlikte 18 Ağustos'ta Beyaz Saray'da Ukrayna savaşı hakkında görüştü (Arşiv-Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, Ukrayna'da yeni seçimler yapılması çağrısında bulundu ve Avrupa'yı Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşı sona erdirmemekle suçladı. Dün Politico'ya verdiği röportajda Trump, "Seçimlerin zamanı geldiğini düşünüyorum" diyerek Kiev'i seçimlerden kaçınmak için "savaşı kullanmakla" suçladı.

Trump, pazar günü Ukrayna Devlet Başkanı hakkında yaptığı eleştirileri tekrarlayarak, Ukrayna Devlet Başkanı'nın Ukrayna'daki savaşı sona erdirme planını okumadığını iddia etti. ABD Başkanı sözlerine şöyle devam etti: "Birçok insan ölüyor. Bu yüzden, okuması gerçekten iyi olurdu." Trump ayrıca Rusya'nın askeri olarak "üstün" olduğunu ve rakibinden "çok daha büyük" olduğunu da öne sürdü.

Trump ayrıca Avrupa'ya sert bir saldırı başlatarak, Avrupa'yı "zayıf insanlar" tarafından yönetilen "yozlaşmış" ülkeler grubu olarak nitelendirdi.