Ürdün'deki su krizi büyüyor

Ürdün’de yıllık ihtiyaç duyulan miktarların 1,3 milyar metreküp olduğu tahmin edilirken mevcut rakamlar 850 ila 900 milyon metreküp arasında

Ürdün'deki su krizi büyüyor
TT

Ürdün'deki su krizi büyüyor

Ürdün'deki su krizi büyüyor

Dünyanın su bakımından en fakir ülkelerinden biri olan Ürdün'deki modern vadideki çiftçiler su kıtlığı sorunundan muzdarip. Kuraklık nedeniyle toprakta boşluklar ve çukurlar oluşan bölgede susuz kalan topraktaki zayıflık nedeniyle topraklarını elle sürmek zorunda kalan çiftçilerin ayaklarının altında çöküyor.
43 yaşındaki İbrahim Daghimat’ın, biber, domates, patlıcan, kabak, çiçek ve lahana ekili 90 dönümlük tarım alanı var. Ancak yaklaşık 60 dönümlük alanın, su ve yağmur yokluğu yüzünden tamamının tahrip olduğunu söylüyor.
İbrahim, zararının 30 bin dinardan (43 bin dolar) fazla olduğu tahmininde bulunarak, işçilerin yevmiyelerini dahi ödeyemediğini devletten herhangi bir destek almadığını ifade ediyor.
Kuraklık sorununa ek olarak, Ürdün'ün geçen yıl sınırların kapanması sonucu otel veya restoran gibi işletmelerde müşteri yokluğu ve Kovid-19 salgınının getirdiği kısıtlamalar nedeniyle sebze satış fiyatı önemli ölçüde düşerken, Ürdün'ün meyve ve sebze ihracatı yüzde 20 oranında azaldı.

Bu yıl işler daha da kötüye gidiyor
Ahmed Davud, domates verimini incelemek için geldiği ve meyvelerin olgunlaşamadan susuzluktan dolayı öldüğü tarım arazisini göstererek,
"Susuzluktan nasıl öldüklerine bakın, bu sezon neredeyse her şeyi kaybettik" diyor.
Ahmet, toprağında beyaz lekeler bulunan çatlak bir arazide duruyor. Ürdün doğumlu ve akıcı şekilde Arapça konuşabilen 25 yaşındaki Pakistanlı çiftçi açık avucunu göstererek "Su olsaydı bu domatesler bu büyüklükte olurdu" diye ekledi.
Üzerinde kot pantolon ve mavi bir gömlek olan ve güneşten korunmak için başını bir bezle saran genç adam, ailesinin 196’lardan beri Ürdün’ gelmeye başlayan 3 bin 200 kişilik bir grubun parçası olarak 1976'da Mekke’deki Hac ibadetinden dönüş yolunda iken Ürdün'e nasıl geldiklerini anlatıyor.
Ahmet Davud 50 dönüm (5 hektar) arazisini Lut Gölü'nün güneyindeki modern vadide, Amman'ın yaklaşık 80 km güneybatısında, sebze ve meyve çiftlikleri açısından zengin bölgedeki Ürdünlü sahiplerinden kiraladı. Ancak bu yılki kuraklık gerçek bir felaket.
Ahmet, "Her yıl su kıtlığı sorunu yaşıyoruz, ancak bu yıl işler daha da kötü. Su haftada iki veya üç kez geliyor ve o kadar zayıf ki ürünlerimizi sulayamıyor veya depolarımızı dolduramayız" diyor. Ahmet kederle doğruluyor ve eliyle olgunlaşmamış yeşil domateslerle dolu bir kökü kaldırarak "Bu, 5 aylık yorgunluğun, çabanın ve bitkinliğin mahsülünü 2 hafta sonra, gelecek sezona zemin hazırlamak için kaldırıp yakmamız gerekecek" diyor pişmanlıkla.
Ahmet, çiftliğin yakınındaki tahminen içlerinde 30 kişinin yaşadığı "Larache" adı verilen, ahşap veya demir yapılardan yapılmış ve kalın plastikle kaplanmış sefil derme çatma evlerde kalıyor ve dört erkek kardeşi ve çocukları ile birlikte çiftlikte çalışıyor.
"Bu problesm sadece benim başımda değil. Aynı durum, her biri 50 dönüm domates, soğan ve kavun eken çoğu yüksek sıcaklık ve susuzluk nedeniyle toprakları zarar görmüş dört amcamın için de geçerli.”

Kişi başına düşen pay azaldı
Bu çiftliklerin yakınında kuraklık tehdidi altındaki Lut Gölü, 1960 yılından bu yana yüzölçümünün üçte birini kaybetmiş durumda ve su seviyesi yılda bir metre düşmeye devam ediyor.
Arazisinin yüzde 80'ni çöl olan Ürdün, uzun süredir su sıkıntısı çekiyor.
Su ve Sulama Bakanlığı Sözcüsü Ömer Selame, "Bu yıl, su seviyesi kritik ve durumumuz zor olacak" dedi.
Selame'ye göre, 1946'da 3 bin 400 metreküp olan kişi başına düşen yıllık sumiktarı, azalan yağışlar, iklim değişiklikleri, nüfus artışı ve birbirini izleyen mülteci krizleri nedeniyle şu anda 100 metreküpün altına düştü.
"Bu yıl düşen yağmur miktarı, geçen yıl yağan yağmurun yüzde 50'si oranında ve yıllık yağmur oranının yüzde 60'ını dahi geçmeyerek yaklaşık 4,5 milyar metreküp oldu" diye açıklıyor. Sonuç olarak, içme suyu amaçlı belirlenen üç barajdan su miktarı geçen yıla göre 80 milyon metreküp azaldı ”diye devam ediyor.
Ürdün'ün tüm kullanım türleri için yıllık olarak ihtiyaç duyduğu su miktarının yaklaşık 1,3 milyar metreküp olarak tahmin edildiğini, ancak mevcut miktarın 850 ila 900 milyon metreküp arasında değiştiğini söylüyor.

Sıkıntı çekilmesi ve davet
Ürdün’ün, bu yaz toplamda 40 milyon metreküp su sıkıntısı çekmesi bekleniyor. Halkı su tüketimini rasyonelleştirmeye ve israf etmemeye çağırıyor.
Uzmanlara göre Ürdün tarihinin en şiddetli kuraklıklarından birini yaşarken, en kötüsüyle henüz yüzleşmedi. Zira yağışların 2100 yılına kadar neredeyse üçte biroranında azalması, ortalama sıcaklığınsa yaklaşık 4,5 derece artması bekleniyor.
Ürdün, su kıtlığıyla baş edebilmek için geçen Nisan ayında İsrail'den kendisine sekiz milyon metreküp su temin etmesini istedi. Ürdün normalde İsrail'den yılda 55 milyon metreküp su alıyor.
İsrail’den bir kaynak, ülkesinin bu yıl Ürdün’e ek bir 3 milyon metreküp daha sağlayacağını belirtti.
Ürdün'de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Çevre Projeleri Koordinatörü Sami Tarabay, éözellikle Ürdün sera gazı emisyon oranları açısından iklim değişikliği sorunundan daha fazla etkilenen bir ülke olduğu için, bölgesel ve uluslararası düzeyde çözüm aramak gerekiyor” dedi.
Ayrıca iklim değişikliğinin sonuçlarıyla yüzleşmek için Ürdün'ün bu konuyla ilgili finansmandaki payını artırmasının, komşu ülkelerle ortak su havzaları kurmanın ve iklim riskleri için bir erken uyarı sistemini harekete geçirmek için bir iklim veri tabanı oluşturulmasında bölgesel işbirliğinin önemini vurguladı.



Hızlı Destek Kuvvetleri'nin Darfur'u kontrol altına alması, Mısır'ın Sudan'daki seçeneklerini daraltıyor

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin eline geçmesinin ardından el-Faşir'den kaçan mülteci bir kadın, Batı Sudan'ın savaştan zarar görmüş Darfur bölgesindeki Tavila'da dinleniyor, 28 Ekim 2025 (AFP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin eline geçmesinin ardından el-Faşir'den kaçan mülteci bir kadın, Batı Sudan'ın savaştan zarar görmüş Darfur bölgesindeki Tavila'da dinleniyor, 28 Ekim 2025 (AFP)
TT

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin Darfur'u kontrol altına alması, Mısır'ın Sudan'daki seçeneklerini daraltıyor

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin eline geçmesinin ardından el-Faşir'den kaçan mülteci bir kadın, Batı Sudan'ın savaştan zarar görmüş Darfur bölgesindeki Tavila'da dinleniyor, 28 Ekim 2025 (AFP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin eline geçmesinin ardından el-Faşir'den kaçan mülteci bir kadın, Batı Sudan'ın savaştan zarar görmüş Darfur bölgesindeki Tavila'da dinleniyor, 28 Ekim 2025 (AFP)

Amr İmam

Sudan, Nisan 2023'te iç savaşa sürüklendiğinden beri, ülkeden gelen haberler Mısır'a hep giderek büyüyen bir endişe taşıdı. Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) el-Faşir’i kontrol altına alması, bu endişe verici gelişmeler dizisine yeni bir halka ekledi.

Nüfusu bir milyonu aşan ve bunlar arasında çok sayıda yerinden edilmiş ve şehre sığınan insanın da bulunduğu şehir, 26 Ekim'de düşmeden önce yaklaşık 18 ay boyunca kuşatma altında kaldı. Kuzey Darfur Eyaleti'nin başkenti olan Faşir, Sudan'ın kuzeybatısında yer alıyor. HDK’nin şehir üzerindeki kontrolü, yaklaşık olarak Fransa büyüklüğündeki ve kaynak zengini Darfur bölgesinin tamamı üzerinde hakimiyetini sağlamlaştırmasına olanak tanıyacaktır.

Şehrin düşmesi ile Sudan Silahlı Kuvvetleri Darfur'daki son kalesini de kaybetmiş oldu. Ordu, 27 Ekim'de şehirden çekileceğini resmen duyurdu ve çekilme kararını, sivilleri karşı karşıya kaldıkları “sistematik yıkımdan” koruma gerekliliği ile gerekçelendirdi.

Uzun süren kuşatma dönemi, kıtlık, yerinden edilme ve sivil kayıpların en kötü biçimlerine sahne oldu ve şehrin düşüşünün bu trajediyi daha da kötüleştireceğinden endişe ediliyordu. Gerçekten de HDK, şehrin düşmesi ile birlikte Arap olmayan gruplara karşı katliamlar ve etnik temizlik de dahil olmak üzere ciddi ihlaller işlemeye başladı. Ayrıca bazı milisler tarafından belgelenen ve uluslararası medya tarafından aktarılan tüyler ürpertici videolarda, şehir içinde mahsur kalan on binlerce insanın güvenli bir şekilde tahliyesinin engellediği de görüldü.

Mısır, Sudan'ın bu bölgesinde HDK’ye bağlı yarı özerk bir yapının kurulmasını, özellikle de Darfur'a 350 kilometreden daha yakın olan Mısır sınırına yakınlığı göz önüne alındığında, son derece endişe verici bir gelişme olarak değerlendiriyor.

Bu nedenle 28 Ekim'de Kahire, Sudan'ın bölünmesini reddettiğini hemen ilan etti ve güney komşusunda insani ateşkes çağrısında bulundu.

Sudanlı mülteciler, halihazırda Mısırlılarla birlikte yaşıyor ve zaten yeterince finanse edilemeyen ve zorlanan kamu hizmetlerini onlarla birlikte paylaşıyor

Savaşın başlamasından bu yana Mısır, siyasi ve diplomatik olarak Sudan ordusunun yanında yer aldı. Ancak HDK Komutanı Muhammed Hamdan Dagalu'nun (Hamideti) Mısır Hava Kuvvetleri’nin Sudan ordusuna yardım olarak kendi kuvvetlerine karşı hava saldırıları düzenlediği yönündeki tekrarlanan suçlamalarına rağmen, Mısır doğrudan askeri müdahaleden kaçındı.

Kahire, Faşir'in HDK'nin kontrolüne geçmesini doğal olarak büyük bir gerileme olarak görüyor. Zira bu durum, Sudan iç savaşındaki güç dengesini değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda Mısır'ın güvenlik, göç ve diplomasi alanlarındaki zaaflarını da derinleştiriyor.

Güvenlik endişeleri

HDK’nin Faşir üzerindeki kontrolü, Sudan, Mısır ve Libya ortak sınırındaki stratejik bölge de dahil olmak üzere Batı Sudan'daki nüfuzunu güçlendiriyor.

Haziran ayında, aynı güçler Çad sınırına yakın olan bu bölgeyi ele geçirerek, dört ülkenin kavşağında bir köprü başı edindiler. Darfur üzerindeki kontrolü sıkılaştıkça, HDK’nin nüfuzu da artıyor.  

Bu kontrol, milislerin hakim olduğu bir koridor oluşturuyor ve bu da silah kaçakçılığını, insan ticaretini ve silahlı unsurların Mısır'ın Batı Çölü'ne sızmasını kolaylaştıracak. Kaldı ki bu geniş ve açık bölge, zaten Libya'daki istikrarsızlığın etkilerinden muzdaripti.

sxdcfrg
Maxar Technologies tarafından 16 Nisan 2025'te çekilip 17 Nisan 2025'te yayınlanan bu görüntü, Darfur'da kuşatma altındaki Faşir şehri yakınlarındaki Zemzem Mülteci Kampı’ndaki yangın ve dumanı gösteriyor (AFP)

Mısır, Libya'daki istikrarsızlığın bedelini ağır ödedi. İki ülke arasındaki bin115 kilometrelik sınır, silah kaçakçılığının merkezi haline geldi ve bu silahlar çoğu zaman DEAŞ militanlarının eline geçti. Bu militanlar, 2021'de tamamen etkisiz hale getirilmeden önce Sina'da Mısır ordusuyla yıllarca kanlı çatışmalar yürüttü.

HDK'nin Batı Sudan'daki kontrolü, Sudan'ı Libya ve Çad'dan fiilen ayırıyor. Bu durum, HDK ile ittifak kuran ağların Mısır topraklarına sızması için ilave bir teşvik sağlayabilir.

HDK'nin Afrika'nın diğer bölgelerinde faaliyet gösteren cihatçı gruplarla artan bağlarıyla birlikte Kahire, Batı Libya'daki yeni koridorun sınır ötesi eylemler için kullanımı da dahil olmak üzere, terör tehditlerinin artmasından korkmak için haklı nedenlere sahip.

Kitlesel göçler, Mısır üzerindeki baskıyı artırıyor

Sudan'daki iç savaş, yaklaşık 4 milyonu ülkeden kaçan, yaklaşık 12 milyon insanı yerinden ederek mülteciye dönüştürdü. Yurtdışına kaçan mültecilerin en büyük kısmı Mısır’da bulunuyor ve çatışmanın patlak vermesinden bu yana yaklaşık 1,5 milyon Sudanlı mülteci Mısır topraklarına giriş yaptı.

Bu mülteciler, savaştan önce Mısır'da yaşayan ve özellikle başkent Kahire ve Akdeniz kıyısındaki İskenderiye gibi kentsel alanlarda yoğunlaşan yaklaşık 3,5 milyon Sudanlıya katıldı.

Sudanlı mülteciler, Mısırlılarla birlikte yaşıyor ve ulaşım, hastane ve okul gibi zaten yeterince finanse edilemeyen ve zorlanan kamu hizmetlerini onlarla birlikte paylaşıyor. Bu yük, giderek artan zorluklarla karşı karşıya olan Mısır ekonomisi ve sosyal hizmetleri üzerinde daha fazla baskı yaratıyor.

Mısır'ın Sudan ordusuna verdiği destek, komşu ülkelerdeki devlet kurumlarını destekleme, milisler ve gayri resmi kuruluşlarla iş yapmayı reddetme yönündeki köklü ve kararlı politikasına dayanıyor

Mısır şu anda yaklaşık 9 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyor ve bu durum, ülkenin enflasyon ve Nil Nehri'nden kaynaklanan su kıtlığı da dahil olmak üzere ciddi ekonomik krizlerle karşı karşıya olduğu bir dönemde, gıda, sağlık ve barınma alanlarındaki kaynaklarına giderek artan bir yük bindiriyor.

Mülteci akını sadece Sudanlı mültecilerle sınırlı değil; Mısır, Suriye, Yemen, Libya ve Irak gibi bölgedeki diğer ülkelerden de milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu da onu dünyanın en fazla mülteci barındıran ülkelerinden biri haline getiriyor.

Faşir'deki son gelişmeler ve binlerce sivilin milislerin orada yarattığı cehennem koşullarından kaçmasıyla birlikte Mısır'ın yeni bir göç dalgasına sahne olması bekleniyor.

Kahire, bu insani durumu başta Avrupa olmak üzere uluslararası topluma finansal ve siyasi destek için baskı yapmak amacıyla kullanmaya çalışıyor. Şarku’l Avsat’ın al Majalla’dan aktardığı analize göre zira yaşlı kıta, milyonlarca mültecinin Akdeniz'i aşarak kendi kıyılarına ulaşma ihtimali karşısında tir tir titriyor.

Ancak, ne kadar büyük olursa olsun, herhangi bir uluslararası destek, bu mültecilerin sürekli artan ihtiyaçlarıyla karşılaştırıldığında devede kulak kalacaktır.

Jeopolitik gerileme

Mısır'ın Sudan ordusuna verdiği destek, komşu ülkelerdeki devlet kurumlarını destekleme, milisler ve gayri resmi kuruluşlarla iş yapmayı reddetme yönündeki köklü ve kararlı politikasına dayanıyor.

Mısır bu yaklaşımı, Lübnan'dan Libya ve hatta geçen yılın sonlarında Beşşar Esed rejiminin devrilmesinden önce Suriye'ye kadar birçok dosyada benimsemiştir.

Kahire, Sudan ordusunu ülkedeki tek meşru otorite olarak görüyor ve bu durum, Ordu Komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan’ın Mısır’ın başkentine her ziyaretinde sıcak bir şekilde karşılanmasından da anlaşılıyor.

HDK'nin yakıt ve silah da dahil olmak üzere Güney Libya'dan tedarik hatlarını güçlendirmesi, savaşı uzatabilir ve yeni dış aktörleri de sürece dahil ederek Afrika'nın Sahel bölgesinde daha fazla istikrarsızlık tehdidi oluşturabilir

Mısır ayrıca Sudan ordusunu, HDK ve Komutanı Muhammed Hamdan Dagalu'yu destekleyen bölgesel güçlerin nüfuzlarını genişletmesine karşı bir siper olarak görüyor.

Ancak HDK’nin Faşir'deki son zaferi bu ittifakı tehdit ediyor ve Sudan'ın, başkent Hartum'u da içeren ordu kontrolündeki doğu ile Darfur bölgesini de kapsayan HDK kontrolündeki batı olmak üzere fiili olarak bölünmesine kapıyı açıyor.

Bu bölünme, Mısır'ın hayati konularda, özellikle de Nil suları meselesinde etkili olma kabiliyetini zayıflatıyor. Zira Kahire, Etiyopya'nın baraj inşaatı yoluyla nehrin akışını kontrol etmeyi ve bir oldu bittiyi dayatmayı amaçlayan politikalarına karşı Hartum'u bir müttefik olarak görüyor.

zxcvf
Mısır Cumhurbaşkanlığı tarafından yayınlanan bu fotoğraf, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin (sağda) Kahire'de Sudan Genelkurmay Başkanı Korgeneral Abdulfettah Burhan ile görüşmesi sırasında çekilmiş 15 Ekim 2025 (AFP)

Bu bölünme, Mısır'ın ABD, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni (BAE) de içeren “Dörtlü” grup içindeki arabuluculuk çabalarını da engelliyor.

Aynı zamanda, HDK'nin yakıt ve silah da dahil olmak üzere Güney Libya'dan tedarik hatlarını güçlendirmesi, savaşı uzatabilir ve yeni dış aktörleri de sürece dahil edebilir. Bu durum, halihazırda zaten artan terör tehditlerinden muzdarip olan Afrika'nın Sahel bölgesinde daha fazla istikrarsızlık tehdidi oluşturabilir.

Mısır, bu senaryonun güney sınırında artan güvenlik risklerine yol açabileceğinden, bu risklerin de özellikle HDK'nin kuzeye doğru Mısır sınırından sadece 177 kilometre uzaklıktaki Kuzey Eyaleti yönünde ilerlemesi durumunda, kendisini çatışmaya doğrudan müdahale etmeye itebileceğinden endişe ediyor. Zira HDK bu bölgedeki kontrolünü sağlamlaştırırsa, Mısır’ın güneyi, milislerin kullanmaya başladığı insansız hava araçlarının menzili dahilinde olacak. Bu ise Kahire'ye milyarlarca cüneyhe mal olarak, kendisini doğrudan bir askeri çatışma olasılığına maruz bırakacaktır.

Hem Birleşmiş Milletler (BM) hem de ABD, Sudan'da derhal ateşkes çağrısında bulunmuş olsa da HDK'nin Darfur üzerindeki tam kontrolü, Mısır'a savaşın etkilerini kontrol altına almak için her zamankinden daha dar seçenekler bırakıyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarfından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.


BM: On binlerce kişi, HDK'nin el-Faşir'i kontrol altına almasının ardından Sudan'ın Kuzey Kordofan eyaletinden kaçtı

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) şehri ele geçirmesinin ardından el-Faşir'den kaçan Sudanlı kadınlar, Tavile kampında gıda yardımı alıyor. (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) şehri ele geçirmesinin ardından el-Faşir'den kaçan Sudanlı kadınlar, Tavile kampında gıda yardımı alıyor. (AP)
TT

BM: On binlerce kişi, HDK'nin el-Faşir'i kontrol altına almasının ardından Sudan'ın Kuzey Kordofan eyaletinden kaçtı

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) şehri ele geçirmesinin ardından el-Faşir'den kaçan Sudanlı kadınlar, Tavile kampında gıda yardımı alıyor. (AP)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) şehri ele geçirmesinin ardından el-Faşir'den kaçan Sudanlı kadınlar, Tavile kampında gıda yardımı alıyor. (AP)

Birleşmiş Milletler (BM), Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Darfur bölgesindeki el-Faşir şehrini ele geçirmesinden bir hafta sonra, on binlerce Sudanlı sivilin Sudan'ın Kuzey Kordofan eyaletindeki kasaba ve köylerden kaçtığını duyurdu.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) dün akşam yaptığı açıklamada, HDK'nin geçen hafta ordunun son büyük kalesini ele geçirdiği Darfur'un doğusundaki Kuzey Kordofan'da bulunan beş kasaba ve köyden 36 binden fazla kişinin kaçtığını bildirdi.

HDK 26 Ekim'de, 18 aylık bir kuşatmanın ardından el-Faşir'in kontrolünü ele geçirdi. Burası, Darfur'da HDK’nin kontrolü dışında kalan son büyük şehirdi ve sık sık bildirilen katliam haberleri nedeniyle binlerce sivilin kaçmasına neden oldu.

Bu savaş, Sudan Ordusu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ile HDK Komutanı Korgeneral Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) arasındaki iktidar mücadelesinin sonucu olarak Nisan 2023'te patlak verdi.

Şarku’l Avsat’ın BM'den aktardığına göre, Sudan'daki savaş on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesine neden olarak bölgedeki en kötü insani krize yol açtı.

HDK'nin el-Faşir'i kontrol altına alması, Darfur bölgesindeki beş eyaleti tamamen kontrol etmelerini sağlayacak ve Sudan'ı ülkenin kuzeyini, doğusunu ve merkezini kontrol eden orduya karşı, doğu-batı ekseninde etkili bir şekilde bölecek.


Trump: Netanyahu'nun davasına ‘ona yardım etmek için’ müdahale edeceğiz

ABD Başkanı Donald Trump, hafta sonunu Florida'da geçirdikten sonra Beyaz Saray'a dönerken fotoğrafçılara el sallıyor. (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, hafta sonunu Florida'da geçirdikten sonra Beyaz Saray'a dönerken fotoğrafçılara el sallıyor. (Reuters)
TT

Trump: Netanyahu'nun davasına ‘ona yardım etmek için’ müdahale edeceğiz

ABD Başkanı Donald Trump, hafta sonunu Florida'da geçirdikten sonra Beyaz Saray'a dönerken fotoğrafçılara el sallıyor. (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump, hafta sonunu Florida'da geçirdikten sonra Beyaz Saray'a dönerken fotoğrafçılara el sallıyor. (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump dün, Washington'un İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun ceza davasına müdahale edeceğini açıkladı ve yargı makamlarının Netanyahu'ya kötü muamele ettiğini söyledi.

CBS'nin ‘60 Minutes’ programına uzun bir röportaj veren Trump, Netanyahu'nun yolsuzluk suçlamasıyla yargılanmasının haksızlık olduğu yönündeki görüşünü yineledi.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel'den aktardığına göre Trump, son aylarda davaya birkaç kez müdahale ederek, rüşvet ve dolandırıcılık suçlarından mahkûm edilen Netanyahu'ya yöneltilen suçlamaları reddetti. Trump, geçtiğimiz ay Knesset'te (İsrail parlamentosu) yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'dan Netanyahu'yu affetmesini istedi.

Kayda değer bir diğer husus ise ABD Başkanı’nın ocak ayında Beyaz Saray’a dönüşünden bu yana 59 kişiye af çıkarmış olmasıdır. Bu kişiler arasında, Trump’ın 2020 seçimlerini kaybetmesinin ardından 6 Ocak 2021’deki Kongre Binası baskınına karıştıkları için hüküm giymiş olanlar da var.

Trump, “Netanyahu’ya biraz yardım etmek için müdahale edeceğiz, çünkü yaşadıklarının haksızlık olduğunu düşünüyorum” dedi.

İsrail'in Doha'daki Hamas liderlerine yönelik başarısız saldırısının ardından Katar'dan özür dilemesi için Netanyahu'ya baskı uyguladığı gibi, Filistin devletini tanıması için de baskı uygulayabileceği ifade edildiğinde Trump, net bir karşılık vermekten kaçınarak ‘savaş zamanında başbakanla iyi çalıştığını’ belirtti. Ancak Trump, Netanyahu'ya baskı uyguladığını inkâr etmeyerek şöyle dedi: “Onu bir şekilde zorlamak zorunda kaldım.”

Trump, “Onun (Netanyahu) yaptığı bazı şeyleri beğenmedim ve bu konuda ne yaptığımı gördünüz” dedi.

Trump, Katarlı bir güvenlik görevlisi de dahil olmak üzere altı kişinin ölümüne neden olan, ancak amaçlanan hedeflerine ulaşamayan saldırıyı kamuoyuna açık bir şekilde eleştirdi.

Gazze'de arabuluculuk yaptığı ateşkesin ‘kırılgan olmadığını’ ve Hamas'ın silah bırakmaması halinde ‘yok edileceğini’ vurgulayan Trump, “Ateşkes kırılgan değil, çok sağlam. Hamas uymazsa hemen yok edilebilir” şeklinde konuştu.

Hamas'ı nasıl silahsızlandıracağına dair bir soruya yanıt olarak, “Silahsızlandırmak isteseydim, bunu çok hızlı bir şekilde yapardım. Onlar ortadan kaldırılırdı” dedi.

Trump'ın 20 maddelik planı Hamas'ın silahsızlandırılmasını içerirken İsrail ve Hamas'ın 9 Ekim'de Mısır'da imzaladığı fiili ateşkes anlaşması sadece İsrail ordusunun ilk geri çekilmesi, rehinelerin takası ve insani yardımın sağlanmasına odaklanıyordu.

Trump, “İran'a sert bir darbe indirdik. Sonra durma zamanı geldi, biz de durduk” ifadelerini kullandı.