Hepatit-C ilaçları, koronavirüs ile mücadelede Remdesivir’in etkinliğini artırıyor

Araştırmacılar dört ilacı da test ediyor

Belçika'dan Hindistan'a gönderilmek üzere hazırlanan Remdesivir ilaçları (DPA)
Belçika'dan Hindistan'a gönderilmek üzere hazırlanan Remdesivir ilaçları (DPA)
TT

Hepatit-C ilaçları, koronavirüs ile mücadelede Remdesivir’in etkinliğini artırıyor

Belçika'dan Hindistan'a gönderilmek üzere hazırlanan Remdesivir ilaçları (DPA)
Belçika'dan Hindistan'a gönderilmek üzere hazırlanan Remdesivir ilaçları (DPA)

Dünya genelinde yeniden Covid-19 vakalarının artmasıyla birlikte, hastalığa karşı etkili bir tedavi bulma yarışı devam ediyor. New York'taki Mount Sinai Hastanesinden araştırmacılar ABD’de Hepatit C virüsünü tedavi etmek için zaten onaylanmış bir grup ilacın, doktorların halihazırda Kovid-19 hastalarına reçete ettikleri ilaçla (Remdesivir) birleştirildiğinde virüsün yayılmasını yavaşlatmada daha etkili olabileceğine inanıyor.
Dünya Sağlık Örgütü, Mart 2020'de yeni nesil koronavirüsün bir salgın olduğunu açıklamasından bu yana, yaklaşık 150 milyon kişiye virüs bulaştı ve yaklaşık 3 milyon insan öldü. Geçtiğimiz yıldan bu yana, araştırmacılar, hastaların tedavilerine yardımcı olmak için çeşitli ilaçları ve tedavileri araştırıyorlar.
Spesifik viral enzimleri hedef alabilen veya insan hücrelerinde viral replikasyonun (üremenin) zayıf noktasına saldırabilen Remdesivir ilacı, hastanelerde hastaları tedavi etmek için kullanılan en önemli ilaçlardan biri. Ayrıca deksametazon gibi ilaçlar da Kovid-19 hastalarında kullanıldığında iltihabı azaltabiliyor.
Araştırmacılar ayrıca doktorların sıtma ve romatoid artriti tedavi etmek için başvurdukları hidroksiklorokini COVID-19'u tedavi etmek için kullanmayı da düşündüler. Ancak yapılan daha fazla araştırma, hidroksiklorokinin Kovid-19 hastalarına yarardan çok zarar verdiğini gösterdi.
Cell Reports dergisinin son sayısında yer alan makalenin yazarları çalışmalarında 10 farklı Hepatit C ilacını değerlendirdi. Amaçları, Remdesivir'in Kovid-19’lu kişilerde etkilerini incelemekti. Araştırma ekibi Hepatit C ilaçlarının, viral replikasyon (üreme) için gerekli olan SARS-CoV2’nin ana proteazı (bir grup protein enzimi) olan Mpro adlı bir enzime bağlanabileceğini düşündüler.
Araştırma ekibi, Hepatit C ilaçlarını insan ve maymun hücrelerinde test etti ve on ilacın yedisinin ortaya çıkan koronavirüsünün bir inhibitörü görevi görebileceğini buldu.
Virüsün üremesini engellemede yedi ilaç etkili olmasına rağmen, diğer deneyler, bunlardan dördünün farklı bir proteazı (PLpro) inhibe ettiğini (engellediğini) ve bu ilaçlarla birlikte kullanıldığında Remdesivir’in faydalarını artırmada daha etkili olduklarını gösterdi. Bu ilaçların adı Paritaprevir, Vaniprevir, Simeprevir ve Grazoprevir.
Çalışmanın ortak araştırmacısı Adolfo Garcia-Sastre, 4 Mayıs'ta Medical News Today tarafından yayınlanan bir raporda şunları söyledi: “Kovid-19 tedavisi için bu ilaçların Remdesivir ile birlikte kullanılması, viral replikasyonu (üreme) 10 kata kadar sınırlandırmadaki etkinliğini artırmaya yardımcı oluyor. Bu da aşılanmamış Kovid-19 hastaları için için oyunun kurallarını değiştirebilir.”
Birleşik Krallık'taki Nottingham Üniversitesi'nde enfeksiyon immünoloji alanında yardımcı doçent olan Chris Coleman, bu bulgunun birçok olumlu yönü olduğunu ifade ederek, "Viral üremenin iki aşamasını hedeflemek, virüsü iki kez vurmak anlamına gelir. Bu da virüsün mutasyona uğrayarak tedaviden kaçma olasılığını azaltır" diyor.
Bu kombinasyonun büyük bir potansiyeli olmasına rağmen, araştırmacılar üstesinden gelinmesi gereken büyük bir engeller olduğunu söylüyor. Remdesivir ağızdan alınmıyor ve insanlar ilacı intravenöz olarak hastanede alıyorlar. Bu nedenle doktor reçete yazıp ve hastayı tedavi için eve gönderemeyecek.
Yine de, bu sonuçlar umut verici. Hepatit-C ilaçlarının remdesivir ile birlikte kullanıldığında sinerjik inhibisyon gösterdiğini açıkça gösterdikleri için ileride hastalarda kullanılabilir.



Orkalar, Portekiz kıyılarında turist yatını batırdı

Fotoğraf: Temsili/AP
Fotoğraf: Temsili/AP
TT

Orkalar, Portekiz kıyılarında turist yatını batırdı

Fotoğraf: Temsili/AP
Fotoğraf: Temsili/AP

Portekiz açıklarında bir turist yatı, bir grup orkanın (katil balina) çarpması sonucu battı.

5 kişiyi taşıyan tekne, cumartesi günü gerçekleşen saldırının ardından Fonte da Telha plajı yakınlarında sulara gömüldü.

Yelkencilik şirketi Mercedes-Benz Oceanic Lounge'ın paylaştığı görüntülerde, bir orka yatın yan tarafına defalarca vurduktan sonra yatın sallanıp batmaya başladığı görülürken, bir tanığın "Aman Tanrım" dediği duyuluyor.

Nautic Squad kulübüne ait gemideki 5 mürettebat üyesi de yat batmadan kısa süre önce botlarla kurtarıldı.

Aynı günün ilerleyen saatlerinde Cascais Körfezi açıklarında bu sürüyle ikinci bir karşılaşma yaşandı ve 4 kişi yaralanmadan tekneden çıkarıldı.

Portekiz Ulusal Denizcilik Otoritesi, "orkalarla yaşanan bir etkileşim nedeniyle" 12.30'da bir uyarı aldığını açıkladı.

Kurum "Cascais cankurtaran istasyonu ve Lizbon Limanı Kaptanlığı ekipleri hemen harekete geçti" diye ekledi.

Olay yerine vardıklarında mürettebatın fiziksel açıdan iyi olduğu ve tıbbi yardıma ihtiyaç duymadığı, yakındaki bir deniz turizmi teknesinin yardımıyla kurtarıldığı tespit edildi.  

The Telegraph'a göre bazı tanıklar 4 orka gördüklerini söylerken bir kaptan, sadece bir balinanın teknenin dümenine çarptığını bildirdi.

Araştırmacılar, Mayıs 2020'den bu yana İber Yarımadası yakınlarında orkaların teknelere çarptığı yüzlerce olayı belgelerken, bu davranış eğiliminin artmasına dair çeşitli teoriler ve araştırmalar ortaya çıktı.  

Bu olay, önceki haftalarda İspanya açıklarında iki teknenin bir çift katil balina tarafından saldırıya uğramasının ardından yeni bir uyarı yayımlanmasından sonra meydana geldi.

Orkaların, Galiçya sularındaki teknelere sadece birkaç dakika arayla çarpmasının ardından bir İspanyol deniz kurtarma gemisi çağrılmıştı. 

Kurtarma ekipleri, orkaların hasar verdiği gemiyi limana çektikten sonra başka bir saldırı uyarısı almıştı.

Bir mürettebat üyesi, "Gerçek şu ki çok korktuk; katil balinaların tekneye vurduğunu fark ettiğimizde gerçekten çok 'korktuk'" demişti.

Independent Türkçe


Ryugu'dan gelen bulgular Güneş Sistemi'nin su tarihini baştan yazıyor

Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)
Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)
TT

Ryugu'dan gelen bulgular Güneş Sistemi'nin su tarihini baştan yazıyor

Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)
Yaklaşık 900 metre çapa sahip Ryugu, Dünya'ya yakın nesne ve tehlikeli olabilecek cisim sınıfında yer alıyor (JAXA)

Asteroit Ryugu'nun koptuğu göktaşının, sanılandan çok daha uzun süre sıvı suya ev sahipliği yaptığı bulundu. Yeni çalışma, Dünya'daki suyun kökenine ışık tutuyor.

Ryugu gibi karbon zengini asteroitlerin, yaklaşık 4,6 milyar yıl önce Güneş ve çevresindeki gezegenler oluşurken, dış Güneş Sistemi'ndeki buz ve tozdan meydana geldiği uzun zamandır biliniyor. 

Diğer yandan bilim insanları, bu gökcisimlerindeki su aktivitesinin Güneş Sistemi'nin ilk dönemleriyle sınırlı olduğunu düşünüyordu.

Ancak Japonya Uzay Araştırma Ajansı'nın (JAXA) Hayabusa 2 aracının Ryugu'dan toplayarak 2020'de Dünya'ya getirdiği örnekler bu düşünceye meydan okudu. 

Tokyo Üniversitesi'nden Tsuyoshi Iizuka ve ekibi, Ryugu kaya örneklerindeki lutesyum (Lu) ve hafniyum (Hf) elementlerinin radyoaktif izotoplarını inceledi. Bu sayede radyoaktif bozunmaya bakarak örneklerin geçirdiği jeolojik süreçlere ışık tutabiliyorlar.

Bulguları hakemli dergi Nature'da 10 Eylül Çarşamba günü yayımlanan çalışmada incelenen örnekler, lutesyuma kıyasla çok daha yüksek oranda hafniyum içeriyordu. 

Araştırmacılar bu duruma, bazı sıvıların asteroitteki kayalardan lutesyumu alıp götürmesinin yol açtığını düşünüyor.

Iizuka, "Ryugu'nun kimyasal kayıtlarının, Dünya'da daha önce incelenen bazı meteoritlere benzeyeceğini düşünmüştük. Ancak sonuçlar tamamen farklıydı" ifadelerini kullanıyor. 

Dikkatli analizlerle diğer ihtimalleri eleyen ekip, gökcisminin oluşumundan 1 milyar yıl sonraya kadar sıvı su barındırdığını öne sürüyor.

Iizuka "En olası tetikleyici, Ryugu'nun ana asteroidine başka bir cismin çarpması. Bu çarpışma, kayayı kırarak içeride gömülü olan buzu eritti, böylece sıvı su yüzeye sızdı" diyerek ekliyor: 

Bu gerçekten sürpriz oldu! Bu çarpışma, ana cismin parçalanmasına ve ardından Ryugu'nun oluşmasına yol açmış olabilir.

Ryugu'nun bir zamanlar parçası olduğu asteroidin 1 milyar yıl boyunca sıvı su içermesi, karbon zengini diğer göktaşlarının da uzun süre sıvı suya ev sahipliği yapmış olma ihtimalini gündeme getiriyor.

 Dolayısıyla genç Dünya'ya çarpan asteroitler, sanılandan çok daha fazla su getirmiş olabilir. Araştırmacılar bunun, Dünya'nın ilk okyanusları ve atmosferi üzerinde önemli bir etki yaratmış olabileceğini söylüyor.

Dünya'daki suyun kökenine dair kesin bir fikir birliği sağlanmasa da genellikle göktaşları ve kuyrukluyıldızların gezegene çarpması sonucu geldiği tahmin ediliyor.

Iizuka, "Ryugu benzeri cisimlerin bu kadar uzun süre buz tuttuğu fikri dikkate değer" diyerek ekliyor: 

Bu, Dünya'nın yapıtaşlarının hayal ettiğimizden çok daha ıslak olduğunu gösteriyor. Bu da gezegenimizdeki suyun kökenine dair başlangıç koşullarını yeniden değerlendirmemiz gerektiğini gösteriyor.

Araştırmacılar Ryugu örneklerini detaylıca inceleyerek ana cisimde akan suyun geçmişini daha iyi anlamayı umuyor. Ayrıca son verileri, NASA'nın OSIRIS-REx göreviyle Bennu asteroidinden alınan örneklerle kıyaslamayı planlıyorlar.

Independent Türkçe, Space.com, Cosmos Magazine, Nature


Bilim insanları yanıtladı: Egzersiz kanserin nüksetmesini önleyebilir mi?

Bilim insanları egzersizin kanser hücrelerinin biyolojisini etkilediğini gözlemledi (Unsplash)
Bilim insanları egzersizin kanser hücrelerinin biyolojisini etkilediğini gözlemledi (Unsplash)
TT

Bilim insanları yanıtladı: Egzersiz kanserin nüksetmesini önleyebilir mi?

Bilim insanları egzersizin kanser hücrelerinin biyolojisini etkilediğini gözlemledi (Unsplash)
Bilim insanları egzersizin kanser hücrelerinin biyolojisini etkilediğini gözlemledi (Unsplash)

Bilim insanları egzersizle kanser hücrelerinin büyümesinin yavaşlatılabileceğini tespit etti.

Avustralya'daki Edith Cowan Üniversitesi'nden araştırmacıların çalışmasına meme kanserinden kurtulan 32 kadın katıldı.

Bilim insanları egzersiz sonrasında kasların miyokin adı verilen çok sayıda hormon ve biyokimyasal madde salgıladığına, bunun kanser hücrelerine karşı etkili olduğuna dikkat çekiyor.

Deneye katılan kadınların yarısı 45 dakikalık yüksek yoğunluklu interval antrenman yaptı. Egzersiz 30 saniyelik yüksek tempo, 30 saniyelik dinlenme ve toplamda 7 tekrardan oluşuyordu.

Diğer yarısıysa 45 dakika boyunca ağırlık kaldırdı. Tüm seanslar yüksek yoğunlukta geçti; katılımcılar bu antrenmanların zorluk seviyesini 10 üzerinden en az 7–8 olarak değerlendirdi.

Araştırmacılar, egzersizin hemen ardından ve 30 dakika sonra olmak üzere iki kez katılımcılardan kan aldı. Bunlar laboratuvarda meme kanseri hücrelerine eklendi. Moleküllerin, meme kanseri hücrelerinin büyümesini yavaşlattığı gözlemlendi.

Araştırmanın yazarlarından Robert Newton, "Çalışmamız, egzersizin kanser biyolojisini doğrudan etkileyerek güçlü moleküler sinyaller yoluyla tümörlerin büyümesini baskılayabildiğini gösteriyor" diyor.

Çalışma, egzersizin sadece kansere yakalanma riskini azaltmakla kalmadığını, kanserden kurtulma ihtimalini de artırdığını gösteren araştırmalara bir yenisini ekledi.

Geçmişteki araştırmalarda egzersizin bazı kanserlerin nüksetmesini engellemekte rol oynadığı belirlenmişti. Yeni çalışma egzersizin kas ve hücrelerin iç işleyişini nasıl değiştirdiğini gösteriyor.

Newton, egzersizin sadece kondisyonu artırmakla kalmadığını, aynı zamanda "antikanser sinyallerini" çoğalttığını belirtiyor. Araştırmacılar, hafif yürüyüş gibi düşük tempolu aktivitelerin de önemli olabileceğini ancak yoğun antrenmanların çok daha etkili sonuç verdiğini söylüyor.

Bilim insanı, egzersizin artık kemoterapi veya radyoterapiye "ek bir unsur" olmanın ötesine geçtiğini belirtiyor:

Egzersiz kolay, ucuz ve ulaşılabilir bir yöntem. Kanserin tekrarlama riskini azaltmak için önemli. Bu sadece yardımcı bir unsur değil; giderek kendi başına bir tedavi olarak tanınıyor.

Independent Türkçe, Washington Post, Prevention