İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıkladı

İran Dini Lideri Ali Hamaney ile Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in nükleer meseleye dair 2015 yılında gerçekleştirdiği toplantı. (Hamaney’in resmi internet sitesi)
İran Dini Lideri Ali Hamaney ile Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in nükleer meseleye dair 2015 yılında gerçekleştirdiği toplantı. (Hamaney’in resmi internet sitesi)
TT

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, cumhurbaşkanı adayı olmayacağını açıkladı

İran Dini Lideri Ali Hamaney ile Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in nükleer meseleye dair 2015 yılında gerçekleştirdiği toplantı. (Hamaney’in resmi internet sitesi)
İran Dini Lideri Ali Hamaney ile Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in nükleer meseleye dair 2015 yılında gerçekleştirdiği toplantı. (Hamaney’in resmi internet sitesi)

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmayacağını resmi olarak ilan etti. İran’ın reformist kanattaki internet siteleri, eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi ve İlk Rehber (Humeyni) Vakfı Başkanı Hassn Humeyni’nin Zarif’i aday olmaya ikna edemediklerini aktardı.
Zarif, geçtiğimiz pazar günü parlamentoda düzenlenen kapalı oturumda aday olacağı iddialarına son vermek istediğini söyledi. Cumhurbaşkanı seçimlerinde aday olmayacağını vurguladı.  
Zarif, Devrim muhafızları ile Dışişleri Bakanlığı arasında polemiğe yol açan ve sert eleştirilerin yer aldığı ses kaydını basına sızdırmakla suçlanıyor. Bu kaydın, Zarif’in seçim yarışından çekilmesi için sızdırıldığı da kulislerde dolaşan iddialar arasında yer alıyor.
Zarif dün İnstagram hesabından yaptığı paylaşımda bu yılki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ülke ve halkın çıkarlarına olmadığını söyledi. Kararını zor ve gergin bir dönemde uzunca düşünüp, içteki ve dıştaki koşulları değerlendirerek aldığını dile getiren Zarif, “Çevremde benim adaylığımdan endişeli insanlar bulunduğuna şahit oldum. Bu bende seçime girmeme kanaati oluşturdu” ifadesini kullandı.
Nevruz (20 Mart) gününden bu yana maruz kaldığı baskılara ve nükleer programlarının Batı istihbarat teşkilatlarına sızmasını konu edinen bir televizyon dizisine üstü kapalı olarak eleştirilerde bulunan Zarif ayrıca “Seçimler İran’ın kaderini belirleyecek. Oy vermemek de bir seçenek. Ancak bu seçenek sadece azınlığın zaferine götürür” dedi.  
Sızdırılan ses kaydına dolaylı olarak atıfta bulunan İran Dini Lideri Ali Hamaney’in açıklamalarından ise övgüyle bahseden Zarif “Liderimizin açıklamaları son derece önemli olan seçimler öncesinde toplumsal uzlaşıyı ve sükuneti sağlamıştır” ifadesini kullandı.  
Bakanlık görevleri çerçevesinde bölge ve Avrupa ülkelerine ziyaretler gerçekleştireceğini belirten Zarif bunların Viyana’daki nükleer müzakerelerle ilişkisi olmadığını belirtti. İran Baş Müzakerecisi Abbas Arakçi de Zarif’in süreci çok iyi yönettiğini ve kendisinin de uzaktan onu desteklediğini kaydetti.  
Zarif, seçimlere katılmayacağını açıklamasına rağmen ironik ifadelerle rakiplerine seslendi:
“Seçimlerde yer almamdan endişeli insanlardan ve katılmayacağım için rahatlayan arkadaşlardan isteğim önceliklerinin içteki kuvvetlerini toplamasıdır. Bu önceliğe odaklansınlar. Böylece ulusal çıkarları gözetir ve insanları ABD’nin yaptırımlarından korurlar.”
‘Endişeli insanlar’ ifadesi İran’da son birkaç yıldır nükleer anlaşmaya karşı çıkan taraflar ve Batı ülkeleriyle yakınlaşma girişimde bulunan Hasan Ruhani yönetimi için kullanılıyor.

 


Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.