Blinken, İran'ı dini zulmü sürdürmekle, azınlıkları tutuklamakla ve insan haklarını ihlal etmekle suçladı

ABD ve Avrupa'daki anti-Semitizm ve İslamofobi fenomenlerinin arttığı uyarısında bulunuldu.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken basın toplantısında 2020 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nu duyurdu. (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken basın toplantısında 2020 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nu duyurdu. (AFP)
TT

Blinken, İran'ı dini zulmü sürdürmekle, azınlıkları tutuklamakla ve insan haklarını ihlal etmekle suçladı

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken basın toplantısında 2020 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nu duyurdu. (AFP)
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken basın toplantısında 2020 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nu duyurdu. (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Dışişleri Bakanlığı’nın 2020 Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nu duyurmasından bir gün sonra yaptığı açıklamada İran'ın Hıristiyanlar, Zerdüşt Yahudiler, Sünniler ve Sufi Müslümanlar da dahil olmak üzere dini azınlıkları sindirmeye, taciz etmeye ve tutuklamaya devam ettiğini vurguladı. Zira raporda yer alan dinin özgürce yaşanması açısından en kötü durumdaki ülkeler listesinde İran, dini ve insan hakları alanındaki baskılarıyla üst sıralarda yer alıyor.
Dün bakanlık merkezinde yaptığı açıklamada Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Din Özgürlüğünü İzleme Ofisinin dünya çapında yaklaşık 200 ülkedeli ve bölgedeki durumu kapsamlı bir şekilde gözden geçirdiğini söyleyen Blinken bu çalışmanın dünyanın dört bir yanındaki yüzlerce ABD’li diplomatın ortak çabalarını yansıttığını kaydetti. Din özgürlüğünün bir insan hakkı olduğunu vurgulayan Blinken, insan olmanın vicdanı takip ederek bu inançları kamusal ve özel ortamlarda ifade etmeyi gerektirdiğini söyledi.
ABD dahil başta Avrupa olmak üzere tüm artan anti-Semitizm olaylarına dair endişelerini dile getiren Blinken bunun tarihte sıklıkla yaşanan ‘tehlikeli bir ideoloji’ olduğunu öne sürdü. Bu yönde mücadele verme çağrısında bulunan Blinken aynı zamanda İslamofobinin de birçok ülkede yayılmaya devam ettiğine işaret ederek “Bu da ABD ve Avrupa için ciddi bir sorun teşkil ediyor” ifadelerini kullandı.
Radikalliğiyle bilinen ve merkezi Çin’in Çengdu şehrinde bulunan Radikal Dinleri Önleme ve Bunlarla Mücadele Merkezi eski yöneticisi olan Çin Komünist Partisi yetkililerinden Yu Hui’ye yaptırım uygulandığını açıklayan Blinken, ağır insan hakları ihlallerine ve birçok masum insanın keyfi olarak tutuklanmasına karıştığı için Yu Hui ve ailesinin ABD’ye giriş yapamayacağını söyledi.  
Aynı zamanda Burma’da olduğu gibi darbe liderlerinin uluslararası insan hakları hukununa yönelik ihlallere değinen Blinken, Müslüman azınlığa, Myanmar'daki Arakanlılara ve dünya üzerindeki diğer dini ve etnik azınlıklara yönelik etnik temizlikten ve zulümlerden sorumlu olanların da listede yer aldığını belirtti.
Yehova Şahitleri mensuplarına ait mallara el koymakla ve radikal iddiasıyla Müslüman azınlıkları tutuklamakla suçladığı Rusya’yı da kınayan Blinken aynı zamanda mahkemelerin insanları mahkum etmeye devam ederek uzun hapis süreleri ve ölümle cezalandırdığı Nijerya'daki suiistimalleri de kınadı. Bakan Blinken sözlerini şöyle sürdürdü:
“Pew Araştırma Merkezi’nin bildirdiğine göre 56 ülkede dini özgürlüğe dair ciddi kısıtlamalar mevcut. Nitekim her insan hakkı gibi dini özgürlük de evrenseldir. Nerede yaşadığı, neye inanıp neye inanmadığına bakılmaksızın tüm insanlar bundan yararlanma hakkına sahiptir. Din özgürlüğü; işkence ve kölelik gibi insan haklarından uzakta bir hayat yaşayan bir kişinin kendi ülkesindeki siyasi hayata katılabilmesinden ve toplanma özgürlüğünden daha fazla veya daha az önemli değildir. Hükümetler halklarının ibadet özgürlüğünü ve inanç hakkını ihlal ettiklerinde başkalarını da tehlikeye atmış olurlar. Zira din özgürlüğü açık ve istikrarlı bir toplumun temel bir bileşenidir.”
Blinken açıklamasında Biden yönetiminin tüm dinlerden insanlara eşit şekilde haysiyet ve saygı ile muamele edilmesini sağlamak için bu ilkeyi küresel düzeyde teşvik etme yönünde çalışmaya devam edeceğini söyledi. Ayrıca sivil liderliğe geçiş yönetiminin dini azınlık mensuplarının taciz edilmesine yol açan ibadet ve sosyal düzen yasalarını kaldırması dolayısıyla Sudan’a da övgüde bulundu.
1998 Uluslararası Din Özgürlüğü Yasası’nın 102’inci maddesi uyarınca Kongre’ye sunulacak olan bu rapor 1 Ocak - 31 Aralık 2020 arasındaki dönemi kapsıyor. Rapor, devlet yetkilileri, dini gruplar, sivil toplum kuruluşları, gazeteciler, insan hakları gözlemcileri, akademisyenler, medyacılar ve diğerler çalışma gruplarının verdiği bilgiler baz alınan dünyanın dört bir yanındaki ABD büyükelçilikleri çalışmalarına dayanıyor.  
Raporda ABD’nin mültecilerin kendi ülkelerine güvenli ve gönüllü bir biçimde geri dönüşünü sağlamaya çalıştığı, bunun dış politikadaki çıkarlarını koruma yolunda en iyi insani sonuçları elde etme taahhüdünü yansıttığına işaret ediliyor. ABD’nin 2020 yılında küresel krize müdahaleyi desteklemek için sağladığı en az 10,5 milyar dolar yardımın yerinden edilmiş ve krizlerden etkilenmiş milyonlarca insana ulaştığına dikkat çekiliyorç Raporda ayrıca acil destek, gıda, barınma, sağlık hizmetleri, eğitim ve güvenilir içme suyuna erişim de dahil olmak üzere çeşitli hizmetler sağladığı vugrulanıyor.
Raporda 2020 mali yılında ABD’ye kalıcı olarak yerleşen 11 bin 814 mültecinin, Birleşik Devletler Mülteci Kabul Programı (USRAP) aracılığıyla vatandaşlık alındığı bilgisi paylaşılıyor. Söz konusu mülteciler arasında geçmişte zulüm gören veya mensupları oldukları din  dolayısıyla baskıya uğrayacağından korkan bireyler ile özel izleme listesinde yer alan ülkelerden gelenler de yer alıyor. Afganistan, Küba, Eritre, Etiyopya, İran, Irak, Mali, Somali, Güney Sudan, Sudan ve Suriye; aile birleşimi ve sığınma başvurularının dini zulümden kaçan mültecilerin kabulünde önceliği olan ülkeler arasında bulunuyor.



Kaliforniya yılın en büyük yangınlarıyla karşı karşıya ve tehlikeli bir yazdan korkuyor

San Luis Obispo İlçesi'ndeki Madre Yangını'ndan yükselen dumanlar (AP)
San Luis Obispo İlçesi'ndeki Madre Yangını'ndan yükselen dumanlar (AP)
TT

Kaliforniya yılın en büyük yangınlarıyla karşı karşıya ve tehlikeli bir yazdan korkuyor

San Luis Obispo İlçesi'ndeki Madre Yangını'ndan yükselen dumanlar (AP)
San Luis Obispo İlçesi'ndeki Madre Yangını'ndan yükselen dumanlar (AP)

ABD yetkilileri dün yaptıkları açıklamada,300'den fazla itfaiyecinin Kaliforniya'da bu yılki en büyük orman yangınıyla mücadele ettiğini duyurdu. Bu açıklama, Başkan Donald Trump'ın iklim felaketleriyle mücadele etmekle görevli federal kurumlara karşı kampanya yürütürken, eyalette son derece tehlikeli bir yaz yaşanacağı endişesi dile getirildi.

Madre Yangını çarşamba günü eyaletin merkezindeki kırsal bir bölge olan San Luis Obispo County'de çıktı. Yetkililer, onlarca binanın yangın tehdidi altında olduğu bölgede, yaklaşık 200 kişi için tahliye emri çıkardı.

Ancak potansiyel hasardan daha tehlikeli olan yangının yayılma hızı. Eyaletin yangın yetkilileri tarafından yayınlanan son bültene göre yangın 24 saat içinde yaklaşık 213 kilometrekarelik bir alanı kül etti. Yayınlanan görüntüler, bu geniş bölgenin tepeleri üzerinde yükselen kalın siyah duman bulutlarını gösteriyor.

Kaliforniya Valisi Gavin Newsom'un ofisi X platformunda yaptığı açıklamada, “Yangın nerede başlarsa başlasın, devlet her zaman tüm toplulukları korumak için orada olacaktır” ifadeleri yer aldı. Ofis, yangının söndürülmesine yardımcı olmak üzere San Luis Obispo'ya takviye ekipler gönderildiğini duyurdu.

Yangın, son günlerde Kaliforniya'da tahliyelere neden olan ve eyaleti zor bir yazın beklediği korkusunu arttıran diğer yangınları takip ediyor. Los Angeles Kaliforniya Üniversitesi'nden (UCLA) meteoroloji uzmanı Daniel Swain'e göre, Güney Kaliforniya alışılmadık derecede kurak bir kış ve ilkbahar geçirdi ve bitki örtüsü yaz mevsimindeymiş gibi kurudu.

Bu artan risk, Trump'ın Orman Hizmetleri, Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA) ile Federal Afet Yönetim Ajansı (FEMA) dahil olmak üzere iklim değişikliğiyle mücadele eden federal kurumlara önemli bütçe kesintileri uyguladığı bir dönemde ortaya çıktı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre 2028'de Demokratların potansiyel başkan adayı olan Vali Newsom çarşamba günü, Trump'ı orman yangınlarını önlemek için ağaçların kaldırılması ve kontrollü yakma için yeterli finansman sağlamamakla suçladı. Newsom “bu eyaletin topraklarının yüzde 57'sinin federal yetki altında olduğunu” ifade etti.