Abdulhalim Haddam: 1967 Altı Gün Savaşı’nda neden yenildik?

Devlet Başkanı Hafız Esed (sağda) ve Yardımcısı Abdulhalim Haddam. (Şarku’l Avsat)
Devlet Başkanı Hafız Esed (sağda) ve Yardımcısı Abdulhalim Haddam. (Şarku’l Avsat)
TT

Abdulhalim Haddam: 1967 Altı Gün Savaşı’nda neden yenildik?

Devlet Başkanı Hafız Esed (sağda) ve Yardımcısı Abdulhalim Haddam. (Şarku’l Avsat)
Devlet Başkanı Hafız Esed (sağda) ve Yardımcısı Abdulhalim Haddam. (Şarku’l Avsat)

Suriye’nin eski Devlet Başkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam, Şarku’l Avsat tarafından yayınlanan anılarının on birinci ve son bölümünde 1967 Arap-İsrail Savaşı’nın (Altı Gün Savaşı) kaybediliş gerekçelerini ve Arap dünyasının içinde bulunduğu durumu irdeliyor. Haddam, 1967 savaşında vatana ve orduya sadakat gösterilmediğini, iki ülkenin (Mısır ve Suriye) orduyu, vatana bağlılıktan rejime bağlılığa dönüştürme kararı aldığını ve bunun çok sayıda yetenekli subayın terhis edilmesine yol açtığını belirtiyor. İşte Haddam’ın Şarku’l Avsat’ta yayınlanan anılarının ilgili bölümü:
‘Haziran yenilgisi’ bölge ve devletlerin, özellikle de Maşrik ülkelerinin tarihi için geçici bir olay değildi. Bu yenilgi, Arap-İsrail çatışmasının seyrinde büyük bir değişikliğe yol açtı. Bu savaş ve nedenleri hakkında çok şey söylendi, çok sayıda soru ve suçlama vardı. Bu sorulardan bazıları şöyleydi: İsrail; Suriye, Mısır ve Ürdün olmak üzere üç Arap ülkesiyle savaşında nasıl başarılı oldu?
1948 Arap-İsrail savaşından bu yana söz konusu tehlikeli olayları takip ederek bu konuya eğilmeyi kendime vazife bildim. Bu yenilginin nedenlerinin şunlar olduğu sonucuna vardım:
*Arap ülkeleri, ‘Nekbe’nin nedenlerini ve Arap pozisyonundaki zayıflık faktörlerini incelemek için henüz ‘Filistin Nekbesi’ne yönelik önlemleri almadılar. Alınan karar, ‘Ortak Arap Savunma Anlaşması’nın imzalanması oldu. Bu, metni açısından iyi bir anlaşmaydı. Ancak Batı ülkelerinde Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü'nde (NATO) ve Doğu Avrupa ülkelerinde Varşova Paktı'nda meydana gelenlere benzer şekilde kurumlarını ve araçlarını kuramadığı için askıda kaldı.
*Arap arenasında bölünmeler ve iki siyasi bloğun oluşumu: İlki; Suudi Arabistan Krallığı, Mısır ve Suriye'yi kapsıyor. İkincisi; Irak ve Ürdün’ü. Irak'ın, İngiltere'nin himayesi ve katılımıyla İran, Türkiye ve Irak'tan oluşturulan ‘Merkezi İttifak’a katılmasının ardından durum daha da şiddetlendi. ‘Merkezi ittifak’ oluşumunun amacı Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu ülkelerine sızmasını önlemekti.
*Suudi Arabistan Krallığı, Mısır ve Suriye'den oluşan blok bir savunma yapısı oluşturmadı.
*ABD ve Batı ülkelerinin İsrail'e kucak açtığı, ona mali ve askeri yardım sağladığı bir zamanda Arap ülkeleri, topraklarını korumalarına ve kendilerini savunmalarına imkan verecek askeri yardımı onlara sağlayan müttefiklerden yoksundu.
Sovyetler Birliği’nin 1955’te Şükür el-Kuvvetli’yi Moskova’yı ziyarete davet etmesi, Mısır’da olduğu gibi Suriye ile de bir silah anlaşmasına yol açtı. Ancak iki ülke, Sovyetler ile ilişkilerinin niteliğini belirleyerek İsrail'in aldığına eşdeğer askeri bir destek almalarını sağlayacak sağlam bir karar çıkartamadı. Çünkü iki ülke dostluk sınırlarında durdu. Bazı Arap ülkelerinin ve Batı'nın uygulayabileceği baskı nedeniyle ittifak aşamasına geçmeye cesaret edemediler. Söz konusu iki ülke böyle bir karar almış ve Sovyetler Birliği ile müzakere etmiş olsaydı doğru olanı yapmış olmaları muhtemeldi.
*Bir diğer önemli neden, iki ülkenin orduyu, vatana bağlılıktan rejime bağlılığa dönüştürme kararıydı. Bu karar, iki ülkede çok sayıda subayın terhis edilmesine yol açtı. Suriye'de "Baasçılar", "Baas" ı iktidar ve karar konusunda tek başına duran totaliter bir partiye dönüştürerek büyük bir hata yaptılar. Bu, Mısır, Suriye ve Irak arasında üçlü anlaşmanın imzalandığı sırada "Nasırcı" subayların terhis edilmesine yol açtı. Bu anlaşma üç ülke arasında bir birliği de içeriyordu.
Silahlı kuvvetlerin kontrolüne giren Askeri Komite, aynı zamanda Tümgeneral Ziyad Hariri ve Suriye ordusundaki arkadaşlarının yanı sıra çok sayıda ‘Baasçı’ olmayan subayı ‘gerici’ olmakla suçlayarak terhis etti. Böylelikle orduda bir yandan yetkili subaylar görevden alındı, diğer yandan yedek subaylar ‘Baasçı’ oldukları için güvenilir oldukları varsayılıp askere çağrılmışlardı.
Ayrıca parti yönetimi, özellikle Arap ülkeleri ile iç ve dış ilişkilerinde katı bir yaklaşım benimsedi. Bu da onu tecrit etmelerine yol açtı. İsrail'in Mısır, Suriye ve Ürdün'e yönelik 5 Haziran 1967 tarihli saldırısı işte bu koşullarda gerçekleşti.

 


İsrail, erzak almaya giden Filistinlileri katlediyor: En az 60 kişi öldürüldü

İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 55 bini geçti (Reuters)
İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 55 bini geçti (Reuters)
TT

İsrail, erzak almaya giden Filistinlileri katlediyor: En az 60 kişi öldürüldü

İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 55 bini geçti (Reuters)
İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'ten beri düzenlediği saldırılarda öldürülen Filistinlilerin sayısı 55 bini geçti (Reuters)

İsrail askerleri, Gazze İnsani Yardım Vakfı'na (Gaza Humanitarian Foundation/GHF) ait yardım noktalarında Filistinlileri öldürmeye devam ediyor.

Gazze’deki sağlık yetkililerine göre İsrail askerleri, çarşamba günü düzenledikleri saldırılarda, çoğu ABD-İsrail ortaklığıyla yürütülen GHF’nin yardım dağıtım noktalarında erzak almaya çalışan en az 60 Filistinliyi öldürdü.

Sağlık yetkilileri, Gazze'nin merkezindeki Netzarim yakınlarında GHF tarafından işletilen gıda dağıtım merkezine yaklaşan en az 25 kişinin öldürüldüğünü, onlarca kişinin de yaralandığını aktarıyor.

Ayrıca Gazze'nin Mısır sınırındaki Refah'ta yer alan diğer GHF dağıtım merkezine giden en az 14 Filistinlinin de İsrail askerlerinin açtığı ateş sonucu öldürüldüğü aktarılıyor. Salı günü de İsrail askerleri, GHF tesislerinin çevresinde 17 Filistinliyi öldürmüştü.

Tartışmalı yardım kuruluşunun faaliyetleri Gazze’deki kaosu körüklerken, New York merkezli hukuk grubu Anayasal Haklar Merkezi, GHF'nin "İsrail'in savaş suçlarına ve Filistinlilere karşı işlediği soykırıma suç ortaklığı yaptığını” söyledi.

Kuruluşun açıklamasında, GHF’nin yasal yaptırımlarla karşılaşabileceği belirtildi:

İsrail gıdaya erişimi hem tehlikeli ve potansiyel olarak ölümcül bir silah hem de zorla yerinden etme faaliyetlerinin bir aracı haline getirmek için GHF’yle işbirliği yaptı. Eğer GHF militarize yardım operasyonlarına devam ederse, ABD'de ya da başka ülkelerde yasal sonuçlarla yüzleşmeye hazır olmalıdır.

Diğer yandan GHF de Hamas militanlarının kuruluşa ait yardım otobüsüne çarşamba gecesi saldırı düzenlediğini savundu. Yardım kuruluşu, saldırıda 5 çalışanlarının öldüğünü ve bazı kişilerin kaçırılmış olabileceğini belirtti. Hamas ise iddialara henüz yanıt vermedi.

Filistinli yetkililer, Netzarim ve Refah bölgelerindeki erzak dağıtım noktalarının "insani yardım" kisvesi altındaki ölüm tuzaklarına dönüştüğünü ve İsrail'in sivilleri kasıtlı olarak hedef aldığını savunuyor. 

İsrail ordusuysa sivillere doğrudan ateş edilmediğini ve düzenin sağlanması için uyarı atışı yapıldığını öne sürüyor.

GHF'nin kurulmasına yardımcı olan ABD'li danışmanlık firması Boston Consulting Group, geçen hafta yardım kuruluşuyla bağlarını koparmıştı. GHF’nin CEO'su Jake Wood da tarafsızlık ve bağımsızlık ilkeleriyle uyumlu bir şekilde işini yapmasının imkansız olduğunu vurgulayarak 25 Mayıs'ta istifasını açıklamıştı.

Bunun ardından şirketin başına, ABD Başkanı Donald Trump’ın dini danışmanı olan ve İsrail yanlısı tutumuyla tanınan evanjelik lider Johnnie Moore atanmıştı.

Independent Türkçe, Guardian, Times of Israel, CNN