Bilim insanları, "bin yıllık dışkılarda" yeni mikroplar keşfetti

Bilim insanları, başka eski dışkı örneklerini inceleyerek araştırmalarını büyütmeyi planlıyor (Unsplash)
Bilim insanları, başka eski dışkı örneklerini inceleyerek araştırmalarını büyütmeyi planlıyor (Unsplash)
TT

Bilim insanları, "bin yıllık dışkılarda" yeni mikroplar keşfetti

Bilim insanları, başka eski dışkı örneklerini inceleyerek araştırmalarını büyütmeyi planlıyor (Unsplash)
Bilim insanları, başka eski dışkı örneklerini inceleyerek araştırmalarını büyütmeyi planlıyor (Unsplash)

Bin yıllık dışkı örnekleri üzerinde çalışan bilim insanları, daha önce bilinmeyen mikroplar (mikroskobik ölçeklerdeki canlıların ortak adı olan mikroorganizmanın kısaltması) tespit etti. Bunların obezite ve diyabet gibi hastalıklarla mücadelede kullanılabileceği düşünülüyor.
Mikroplar, bağırsak mikrobiyomunun bir parçası. Mikroflora veya mikrobiyota olarak da bilinen mikrobiyom, vücudumuzda yaşayan milyarlarca mantar, bakteri ve tek hücrelilerden oluşuyor ve hayati öneme sahip.
Eski dışkı üzerinde yapılan önceki araştırmaların çoğu, iyi korunmuş DNA örneklerinin olmaması sebebiyle ilerleyememişti. Şimdiyse ABD'nin Boston kentindeki Joslin Diyabet Merkezi'nden bilim insanları, Meksika'yla ABD'nin Utah eyaletinde bulunan ve 1000-2000 yıl öncesinden olduğu belirlenen 8 insan dışkısı örneğinin detaylı genetik analizini yaptı.
Araştırmanın yazarlarından Aleksandar Kostic, bu dışkıların çölde bulunduğunu ve aşırı kuraklık sebebiyle çok iyi korunduğunu söyledi.
Araştırma ekibi, toplam 498 mikrobiyal genomu yeniden yapılandırdı. 61'i daha önce hiç görülmemiş olmak üzere 181'inin eski insanlara ait olduğu sonucuna varıldı.
Bilim insanları bunun ardından bahsi geçen mikropları, günümüzdeki "sanayileşmiş" ve "sanayileşmemiş" topluluklardan insanların bağırsak mikrobiyomlarıyla karşılaştırdı.
Çalışmada, "sanayileşmemiş" topluluklar, "işlenmemiş gıdaların tüketildiği, antibiyotiğin az kullanıldığı ve daha hareketli olunan topluluklar" diye açıklandı. Bunun için Fiji, Madagaskar, Peru, Tanzanya ve Meksika gibi ülkelerdeki bazı kişilerden örnekler alındı.
Karşılaştırma sonucunda eski insanlara ait genomların "sanayileşmemiş topluluklara" daha yakın olduğu ortaya kondu.
Peki bu genetik değişkenlik nasıl açıklanabilir? Kostic bu konuda şöyle konuştu:
"Kadim kültürlerde çok çeşitli yiyecekler yeniyordu. Dolayısıyla burada daha farklı bir mikrop koleksiyonu olabilir. Ancak sanayileşme arttıkça ve 'market' beslenme düzenine geçtikçe, daha çeşitli mikrobiyom olmasını sağlayacak birçok besin kayboluyor."
Nature adlı hakemli bilim dergisinde yayımlanan araştırma henüz başlangıç aşamasında. Ancak Kostic, ekibin yeniden yapılandırdığı mikropların, örneğin otoimmün hastalıklar gibi hastalıkların tedavisinde kullanılabileceğini düşünüyor ve ekliyor:
"İnsanlarla ilişkili bu mikropları, insanlara yeniden ekleyebiliriz."
Zira bulgular, eski örneklerdeki mikrobiyomda, bağırsağın iltihaplanmasına neden olan proteinleri üreten genlerin çok daha az sayıda olduğunu gösterdi.
 
Independent Türkçe, CNN International, EurekAlert



Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
TT

Dinozorlar Çağı'ndaki kuşların Arktika'da yuva yaptığı ortaya çıktı

Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)
Araştırmacılar 73 milyon yıl önceki Prince Creek ekosisteminin, yaz mevsiminde yaklaşık 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığına maruz kaldığını düşünüyor (Gabriel Ugueto)

Bilim insanları, kuşların kutup bölgelerine en azından 73 milyon yıldır yuva yaptığını keşfetti. 

Günümüzde Arktika'da yuva yapan 200'den fazla kuş türü var. Bilim insanları bu hayvanların ekosistemin önemli üyeleri olduğunu, polenleşme ve tohum dağılımı gibi temel görevlere katkı sağladığını söylüyor.

Daha önce yapılan araştırmalarda bu davranışın yeni olmadığı görülmüştü. Princeton Üniversitesi'nden Lauren Wilson "Kutup bölgelerinde yuva yapmaya dair en eski kanıt, Antarktika'nın Eosen dönemine ait yaklaşık 46,5 milyon yıl önce yaşamış bir penguen kolonisiydi" diyor.

Wilson liderliğindeki ekibin yeni araştırmasıysa bu tarihi yaklaşık 25 milyon yıl daha geriye çekti. 

Bilim insanları Alaska'nın kuzeyindeki Prince Creek formasyonunda yaptıkları kazılarda aralarında embriyo ve yavru kalıntıları da olan 50'den fazla kuş fosili ortaya çıkardı. Çoğunun boyu 2 milimetreden daha kısa olan bu fosiller, kuşların kutup bölgelerinde yuva yaptığına dair en eski kanıtı sunuyor. 

Bulguları hakemli dergi Science'ta yayımlanan çalışmanın ortak yazarı Patrick Druckenmiller, "Bu yeni fosiller, kuşların evrimi hakkındaki bilgilerimizde önemli bir boşluğu dolduruyor" diyerek ekliyor:

Bu çalışmadan önce, birkaç ayak izi dışında Alaska'da kuş fosilleri bulunmamıştı.

Araştırmacılar yaklaşık 73 milyon yıl önce Arktika'da yuva yapan bu kuşların en azından üç ayrı gruptan geldiğini saptadı. Fosillerin bir kısmı martıya benzeyen Ichthyornithes ve dalgıç kuşuna benzeyen Hesperornithes gruplarına aitti. Artık soyu tükenen bu gruplar dişli kuşları içeriyordu.

Ancak kalıntıların çoğu ördeklere benzeyen dişsiz kuşlara aitti. Araştırmacılar dişsizliğin, bugün yaşayan bütün kuşları içeren grubun belirleyici özelliği olduğunu ifade ediyor. Bu nedenle bulgular, milyonlarca yıl önce Arktika'da yuva yapan kuşların, modern kuşların yakın akrabaları olduğuna işaret ediyor.

Ekip, bölgenin o dönemde bugüne kıyasla daha sıcak olduğunu ve muhtemelen 6 ay boyunca kesintisiz gün ışığı aldığını söylüyor. Ancak bu durum kuşların dondurucu soğuklara maruz kalmadıkları anlamına gelmiyor.

Druckenmiller "Kışlar bugünkü kadar sert olmasa da yıl boyunca burada yaşayan hayvanlar dondurucu soğuklara, ara sıra yağan kara ve yaklaşık 4 ay süren kış karanlığına katlanmak zorundaydı" diye açıklıyor.

Ancak bölgede o zaman yuva yapan kuşların tek sorunu sıcaklıklar değildi. Araştırmacılar bazılarının uzunluğu 5 metreye ve ağırlığı 2 tona çıkan yaklaşık 12-13 dinozor türüyle beraber yaşadıklarını söylüyor. 

Druckenmiller, Troodon gibi etçil dinozorların, "bu sevimli küçük kuşları akşam yemeğinde seve seve yiyeceğini" söylüyor. 

Edinburgh Üniversitesi'nden paleontolog Steve Brusatte, yer almadığı çalışmanın bulgularını şöyle değerlendiriyor:

Bu fosiller, kuşların onlarca milyon yıl önce bu yüksek enlemlerdeki toplulukların ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bu toplulukların modern zamanlardaki ekolojik bir yenilik değil, Dünya tarihinin uzun vadeli bir normu olduğunu gösteriyor.

Independent Türkçe, Guardian, Live Science, Science