Etiyopya iç savaş ve su savaşıyla karşı karşıya

Abiy Ahmed’in dayattığı merkezî hükümet projesi Etiyopya toplumunun yapısına aykırıdır.

Etiyopya’nın Gondar kentindeki İmparator II. Tudros meydanı
Etiyopya’nın Gondar kentindeki İmparator II. Tudros meydanı
TT

Etiyopya iç savaş ve su savaşıyla karşı karşıya

Etiyopya’nın Gondar kentindeki İmparator II. Tudros meydanı
Etiyopya’nın Gondar kentindeki İmparator II. Tudros meydanı

Refik Hurri
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed bir açmaza düşmüş olmasına rağmen başında böyle bir sıkıntı yokmuş gibi davranıyor. Ancak düştüğü bu açmaz görmezden gelinemeyecek kadar derin ve karışık. Ülke içinde büyük bir iç savaş var. Ülke dışında ise Mısır ve Sudan’la su savaşına girmek üzere.
İç savaşın son perdesi Cumhurbaşkanı Asayas Afewerki’nin Tigra bölgesinden Meles Zenawi ile dostane ilişkiler kurduktan sonra Eritre kuvvetlerinden destek alarak Etiyopya ordusu ile Tigray’ı işgal etmesiyle sahnelenmiş durumda. Ülke dışındaki açmazın en tuhaf bölümü ise Etiyopya’nın Nil sularının paylaşılması hususunda Hartum ve Kahire’den istenen bağlayıcı bir anlaşmaya yanaşmayarak Arap dünyasıyla zıtlaşması, bu hususta Afrika Birliği’nin arabuluculuğunu reddetmesi ve Amerika, Rusya ve Çin’in yaptırımlarını hafife alması.
Etiyopya’nın Araplarla zıtlaşması pek normal bir iş değil. Zira Etiyopya’nın tarihinde İslam davetinin ilk günlerinde Mekkeli Müslümanların Kureyş’in zulmünden kaçarak sığındığı Habeşistan devleti gibi bir devlet var. Habeşli bir köle olan Bilal, Hz. Peygamber’in müezzini olma şerefine ulaşmıştı. Tarih boyunca Habeşliler Araplara hep yakın olmuşlardır. Hatta Etiyopya İmparatoru Haile Selassie bile Arap dostuydu.
Abiy’in, Tigray’da vuku bulan hadiseler hususunda Cumhurbaşkanını ikaz eden Ortodoks Kilisesi ile zıtlaşması da önemsiz bir iş değil. Çünkü o, hayatın her alanında kutsal kitabın gerçek ve eksiksiz yorumunu benimseyen “Evangel” cemaatine mensup biri. Ayrıca o, Amhara Ulusal Demokratik Hareketi, Oromo Halkı Demokratik Örgütü, Tigray Kurtuluş Cephesi ve Güney Etiyopya Halk Demokratik Hareketinin kurmuş olduğu yönetimin bir parçasıydı. Bu, İmparator Haile Selassie’yi deviren Mengistu Haile Mariam hakimiyetinin devrilmesinden sonraydı. 1990’lardan 2012’ye kadar başbakan, Tigray bölgesinden Meles Zenawi idi. Zenawi’nin ölümünden sonra başkanlığı Desalegn devraldı ancak 2018 yılında istifa etti. Sonra da Omoro şehrinden Abiy Ahmed Amharalı elitlerle ittifak yaptı ve yıllar geçtikçe Tigraylılar üzerindeki nüfuzunu artırdı.
Abiy Ahmed, Eritreli Afwerki lideri ile barış anlaşması yaptı. Bu anlaşma sayesinde ikisine Nobel Barış Ödülünü verildi. Ancak bundan sonra şalterleri attı ve devrimci cepheye alternatif olsun diye “Refah” partisini kurdu. Ülkeyi geniş federal yönetimden merkezî yönetime geçirmek istedi.  Bundan dolayı Afwerki’den yardım alarak Tigray şehrine ve eski başbakan yardımcısı Dorsion Gebremikail’e saldırdı. Bu saldırılarda kadınlara tecavüzler edildi, aileler yerlerinden sürüldü. Saldırdığı yerlere de kendine bağlı yöneticileri yerleştirdi.  Ancak Tİgray savaşı tam olarak bitmiş değil. Eski dövüşçü  Dersion liderliğindeki seçkin savaşçı topluluğunu tanıyanlar Tigray’ın direnişini ortadan kaldırmanın zor olduğunu anlarlar.
Abiy Ahmed’in dayattığı merkezî hükümet projesi eşyanın tabiatına ve Etiyopya toplumunun yapısına aykırıdır. Oromos’un şehirlerin en büyüğü olduğu, Amhara, Tigray ve Güney halklarının sayısının çok daha az olduğu doğrudur. Ancak tüm bu etnik grupların kendi kimliklerini korumak için savaşma hakkı vardır. Tek bir etnik kimlik tarafından kontrol edilen bir ordu ile tüm bu etnik kimlikleri yönetmek zordur. Eritre’yi Habeşistan’a katan, Somali ve Cibuti’de savaşan imparatorluk günlerinde bile federalizme saygı monarşinin temel unsuruydu.
Ahmed Abiy’e sorulması gereken asıl soru şu: Etnik grupların kendisinden memnun olmadığı, Mısır, Sudan ve bütün Araplarla arasında sıkıntı bulunan, ABD, Rusya ve Çin’e karşı zor durumda olan bir hükümet nasıl meşru olabilir? Nahda barajının getirileri ne olursa olsun, bu kadar gergin bir ortamda ekonomik istikrarı sağlamak mümkün müdür? Daha ne zamana kadar ABD özel elçisi Jeffrey Feltman ile entrikalar çevirebilecek? Afrika Birliği Başkanı Felix Tshisekedi’nin yürüttüğü baraj krizini çözme girişiminden daha ne kadar kaçacak?
Liderlerin hayalleri büyümenin ve ilerlemenin yolunu açar. Ancak hayalleri yanılsama noktasına getirmek kâbuslara sebep olur.



Macron: İran cumhurbaşkanından müzakere masasına dönmesini istedim

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AP)
TT

Macron: İran cumhurbaşkanından müzakere masasına dönmesini istedim

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AP)
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron (AP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, dün yaptığı açıklamada, İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı telefon görüşmesinde, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın İran'daki çalışmalarını yeniden başlatmasına ve nükleer program ve balistik füzeler meselesini ele almak üzere müzakere masasına dönülmesine izin vermesi talebinde bulunduğunu söyledi.

“X” platformunda yaptığı bir paylaşımda, Pezeşkiyan'dan da nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasına uymasını istediğini belirtti.

Macron, İran cumhurbaşkanına bölgede barışın yeniden tesis edilmesi için ateşkesin korunması gerektiğini ilettiğini ve İran'daki Fransız vatandaşlarının ve tesislerinin korunması ve herhangi bir tehdide maruz kalmaması gerektiğini söylediğini ifade etti.

vfgbhy
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan (DPA)

ABD, bu ayın başlarında İsrail ile 12 gün süren savaşın sonunda, İran'ın başlıca nükleer tesislerini hedef alan ve sığınak delici bombalar taşıyan uçaklarıyla saldırılar düzenledi.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre İsrail, İran'a saldırısını 13 Haziran'da, Tahran'ın nükleer programı hakkında ABD ile altıncı tur dolaylı müzakerelere hazırlandığı bir zamanda başlattı.

İsrail ve ABD'nin saldırılarının ardından İran parlamentosu, Atom Enerjisi Ajansı ile iş birliğini askıya alma tasarısını kabul etti. Ayrıca nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasından çekilme çağrıları da arttı.

İranlı yetkililer, Atom Enerjisi Ajansı'nın güvenilir olmadığını söylediler ve İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi geçen hafta, Ajansın Genel Direktörü Rafael Grossi'yi İran'ın nükleer tesislerinin bombalanmasından sorumlu tuttu.