İran seçimlerinde gölge aday olgusu

Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri ve Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, geçtiğimiz Cumartesi günü cumhurbaşkanlığı adaylığı için Seçim Merkezi’ne geldiler (AP)
Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri ve Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, geçtiğimiz Cumartesi günü cumhurbaşkanlığı adaylığı için Seçim Merkezi’ne geldiler (AP)
TT

İran seçimlerinde gölge aday olgusu

Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri ve Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, geçtiğimiz Cumartesi günü cumhurbaşkanlığı adaylığı için Seçim Merkezi’ne geldiler (AP)
Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri ve Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi, geçtiğimiz Cumartesi günü cumhurbaşkanlığı adaylığı için Seçim Merkezi’ne geldiler (AP)

İran’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışmak için adaylık başvuru sürecinin tamamlanmasının ardından adaylara yakın partiler final yarışına, pazarlık sürecine ve seçim belgelerinin düzenlenmesine başladılar. Öte yandan hem reformistler hem de muhafazakarlar arasından adaylık başvurusunda bulunanların çok olmasıyla birlikte ‘gölge aday’ olgusu, önümüzdeki ay yapılması planlanan cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde ortaya çıktı.
İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in kültürel işler danışmanı ve İran'da muhafazakar kanadın en büyük grubu olarak bilinen Devrimci Güçler Koalisyonu Başkanı Gulam Ali Haddad Adil, müttefiklerini, 2017 seçimlerinde şu anki Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'ye karşı yenilmesinin ardından ikinci kez geçtiğimiz Cumartesi günü cumhurbaşkanlığına aday olan Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi'ye özel destek çağrısında bulundu.
İran’ın resmi haber ajanslarının aktardığı açıklamasında Haddad Adil, “Çok çeşitli siyasi eğilimlerin ve beğenilerin olduğu bir dönemde cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday kayıtlarının sona ermesiyle diğer aşamaya geçmenin zamanı geldi” ifadelerini kullandı. Toplumun, ülkenin ve halkın taleplerinin gerçekliğine değinen Haddad Adil, “Seçim yarışını desteklemek için azami çaba sarf etmek, tüm devrimci güçlerin görevidir” dedi. Haddad Adil, adaylarının yolsuzlukla mücadele edeceğine ve insanların sorunlarını çözeceğine dair sözü verdi.
Devrimci güçleri, özellikle bugünlerde ‘safları sıkılaştırmaya’ çağıran Haddad Adil,  devrimci güçleri ‘sabotajlar ve tuzaklara’ dikkat etmeleri için uyardı.  Haddad Adil ayrıca, kendi ifadesiyle, muhaliflerin aradığı ‘kirli dil, keskinlik, düşmanlık ve ikiyüzlülükle’ kurulan tuzağa çekilmeye karşı dikkatli olunması uyarısında bulundu.
İran'ın yarı resmi ajansı ISNA dün, 26 ismin öne çıktığı, aralarında mevcut ve eski yetkililerin bulunduğu 44 kişilik aday listesini yayınladı.
Listede ikinci görev süresinin bitiminden sonra muhafazakar müttefiklerine karşı çıkan eski Cumhurbaşkanı ve İran Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi (DMTK) üyesi Mahmud Ahmedi Nejad’ın yanı sıra eski Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) generallerinden biri olan DMTK Genel Sekreteri Muhsin Rızai de yer aldı. Rızai, rejimin en önde gelen radikallerinden ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en popüler adaylarından biridir.
Adaylık başvurusunda bulunanlardan öne çıkan diğer isimler arasında DMO’nun ekonomik kolu Hatem'ul Enbiya Komutanı General Said Muhammed, DMO’nun yurtdışı kolu Kudüs Gücü Komutanına danışmanlık yapan eski Petrol Bakanı Rüstem Kasımi, Besic güçleri eski komutanı Ali Rıza Afşar ve Hamaney'in askeri danışmanı ve eski Savunma Bakanı Hüseyin Dehkan yer aldı.
Listede, İran’ın Dini Lideri Hamaney’in önde gelen danışmanlarının yer alması dikkat çekti. Bunlardan biri eski Meclis Başkanı ve DMTK üyesi ılımlılar isimlerden Ali Laricani iken diğeri Hamaney'in Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi'ndeki temsilcisi ve Dış İlişkiler için Stratejik Komite üyesi Said Celili oldu.
Listede yer alan ve mevcut hükümette aktif görevde bulunan isimlerden ise Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve reformist hareketin önde gelen ismi İshak Cihangiri ile birlikte Ruhani’nin ilk döneminde Sanayi Bakanlığı görevini üstlenen ve şuan Çalışma, Kooperatif ve Sosyal Refah Bakanı olan Muhammed Şeriatmedari dikkat çekti. Şeriatmedari, eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin ikinci döneminde Ticaret Bakanı olarak görev yapmıştı.
Tahran Şehir Konseyi Başkanı Muhsin Haşimi Rafsancani ve Konsey üyesi Muhammed Cevad Hakşinâs, adaylar arasındaki reformistlerin öne çıkan isimleri oldu. Ayrıca eski ve yeni 13 milletvekili de adaylık başvurusunda bulundular. Bunlar arasında ise Meclis Başkanı Yardımcısı Emir Hüseyin Gazizade, Meclis Enerji Komitesi Başkanı Feridun Abbasi, Meclis Üretim Destek Komitesi Başkanı Şemsettin Hüseyni ve Mesud Pezeşkiyan’ın yanı sıra Meclis İçişleri Komisyonu Üyesi Muhammed Sabbagin Baki ve Meclis Araştırma Merkezi Başkanı Alireza Zakani gibi önde gelen reformist isimler yer aldı. Aday olan eski milletvekilleri ise; Laricani, eski yardımcısı ve damadı Ali Mutahhari,  reformist isimler Mahmud Sadıki ve Mustafa Kevakibyan oldu.
Çok sayıda adayın yarışacağı İran cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerinde ‘gölge aday’ olgusu belirdi. Bazı adayların başvurularını reddeden İran Anayasayı Koruyucular Konseyi’ni (AKK) atlamak amacıyla tek akımdan birkaç adayın seçim yarışına girdiği düşünülüyor. Böylece sandık başına gidilmeden birkaç gün önce bazı adayların diğer adaylar lehine geri çekilmeleri bekleniyor. Ayrıca tıpkı önceki seçimlerde İshak Cihangiri’nin seçimlerden çekilmeden önce televizyondaki münazaralarda Ruhani'yi savunduğu gibi, seçim kampanyasındaki ana adaya da destek vermek amacıyla bu fenomen oluştuğu sanılıyor.
Öte yandan cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmak için aday başvuruları süresinin bitimine iki gün kala Laricani’nin başvurusu sürpriz bir gelişme oldu. Eski milletvekili Gulam Ali Caferzade, Laricani'yi kimin görevlendirdiğine dair herhangi bir detay vermeden “Laricani seçimlere başvurmakla görevlendirildi” ifadelerini kullandı.
Caferzade sözlerini şöyle sürdürdü:
“Büyük bir girişle herkes geri çekilecek ve bu da daha soğuk bir seçim atmosferi oluşmasına neden olacak. Bu yüzden seçim fırınını ısıtmak için Laricani görevlendirildi.”
Laricani’nin danışmanı Mansur Hakikatpur, “Laricani’nin hem muhafazakarlar, hem reformistler, hem de bağımsız güçler tarafından destekleneceğine şüphe yok. Laricani hükümeti ile Ruhani hükümeti arasında hiçbir bağlantı olmayacak. (Laricani) programa göre ilerleyecek, mevcut hükümetin aksine, hükümeti canlı, devrimci ve genç olacak” şeklinde konuştu.
Muhafazakar aktivist Amir Reza Vaiz Aştiyani, Nameh News internet sitesine yaptığı açıklamada, Said Celili’nin İbrahim Reisi'nin ‘gölge adayı’ olduğu yönündeki iddiaları reddetti. Aştiyani, “O da diğer isimler gibi seçimlere girdi” dedi. Aştiyani, önümüzdeki günlerde muhafazakar akımın desteğini alacak olan kişinin de netleşeceğini sözlerine ekledi.
Eski milletvekili Hüseyin Nakvi Hüseyni ise, Celili’nin cumhurbaşkanlığı için gerekli şartlara sahip olduğunu, ancak İbrahim Reisi'yi desteklemek amacıyla aday olduğunu söyledi. Hüseyni, seçim yarışının Laricani ve Reisi arasında geçmesini bekliyor.
Cumhurbaşkanlığı adayı DMTK Genel Sekreteri Muhsin Rızai’ye yakın bir isim olan siyasi aktivist Hüseyin Kenani, Rızai’nin Reisi lehine seçim yarışından çekilme ihtimalini reddetti. Kenani, Nameh News internet sitesine yaptığı açıklamada, “Rızei'nin söyleyecekleri var. Aynı zamanda eğer bir seçim koalisyonu kurulursa geçmişte aldığı oylar sayesinde kazanma şansı da var” ifadelerini kullandı.
Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nin medya platformu olan Noor News adlı internet sitesinde yer alan ‘İran Seçim Kampanyasını Tasarlamak’ başlıklı bir tanıtım videosunda, adayların başvurularının son gününe kadar, ‘kişiler ve akımlar arasında ciddi bir siyasi uyuma tanık olundu’ ifadeleri yer aldı. Başlıca adaylar kendi ekiplerini kurmaya başlamadan önce başvuru dalgasının geri çekilmesi ve koalisyon dalgasının önünün açılması bekleniyor.
Bu seçimlerde oluşan kadroların ‘rekabetçi ve hassas bir seçim kampanyası için gerekli şartları oluşturduğuna’ dikkati çeken site, seçimlerin tekrara düşeceğine ve iktidardaki iki ana kutup olan reformist ve muhafazakar hareketler arasındaki bir mücadeleye daha tanık olunacağına işaret etti. Site, muhafazakarların 2013 ve 2017 yıllarındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tek bir aday çıkaramadıklarını ve bu nedenle rakibi yenmek için yeterli gücü toplayamadıklarını vurguladı. Site ayrıca, reformistlerin 2009 yılındaki protestolar sonrasında ‘özel bir aday’ bulamama ve son iki dönemde ‘maaşlı bir adaya’ başvurma sıkıntısı çektiklerine de değindi.
Siteye göre iki geleneksel akımdan çok sayıda adayın başvuruda bulunması, önceki dönemden farklı bir seçim sürecine işaret ediyor ve bu süre zarfında muhafazakarlar fikir birliğine vararak tek bir aday ile seçime girebilirler. Site aynı zamanda reformist hareketin ‘maaşlı olmayan ve tanınmış bir adaya’ sahip olabileceği ihtimalini de dışlamadı. Ayrıca bağımsız veya en azından partizan olmayan adayların seçim yarışı sırasında iki taraftan birine katılma eğiliminde olacağı tahmininde bulunan site, sosyal ağların ve internet sitelerinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle bir seçim arenasına dönüştüğünün de altını çizdi. Son olarak rekabetin başvuruları onaylanan adaylar arasında olacağına dikkati çeken site, bunun halkın Cumhurbaşkanlığı konutuna gidecek yeni kiracıya yönelimi için seçim sürecinde önemli bir aşama olacağını vurguladı.



İsrail İran'a saldırdı ... Tahran yanıt veriyor

İsrail İran'a saldırdı ... Tahran yanıt veriyor
TT

İsrail İran'a saldırdı ... Tahran yanıt veriyor

İsrail İran'a saldırdı ... Tahran yanıt veriyor

İsrail Savunma Bakanı Israel Katz  bugün (Cuma) yaptığı açıklamada, ABD Başkanı Donald Trump'ın İran'ın nükleer tesislerine yönelik yakın bir İsrail askeri saldırısı uyarısında bulunmasından kısa bir süre sonra İsrail ordusunun İran'a karşı “önleyici bir saldırı” başlattığını duyurdu.

Buna karşılık İran silahlı kuvvetleri İsrail'e karşılık vermede “sınır tanımayacaklarını” vurguladı.

Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada şöyle denildi: “Kudüs'ü işgal eden rejim tüm kırmızı çizgileri aştığına göre ... Bu suça karşılık vermenin sınırı olmayacaktır.”

Şu ana kadar yaşanan gelişmelerden bazıları...

  • Yükselen Aslan Operasyonu: Cuma günü şafak vakti İsrail, Natanz'daki Ahmedi Ruşen uranyum zenginleştirme kompleksi de dahil olmak üzere İran'daki çok sayıda nükleer ve askeri tesisin yanı sıra birçoğu suikasta kurban giden üst düzey askeri komutanların evlerine “kesin ve önleyici” saldırılar düzenledi.
  • Hedef alınan İranlı liderler: Devrim Muhafızları Komutanı Hüseyin Selami, Silahlı Kuvvetler Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri ve Ortak Operasyonlar Dairesi Komutanı General Gulam Ali Raşid öldürüldü.
  • Nükleer bilim adamlarına yönelik suikastlar: Saldırılarda başta Muhammed Mehdi Tahrani ve Feridun Abbasi olmak üzere altı nükleer bilim adamı öldürüldü.
  • İran'ın tepkisi: Tahran Tel Aviv'e doğru çok sayıda füze ile karşılık verdi.

*İran Devrim Muhafızları: Füze saldırımızda ülkemizi vurmak için kullanılan İsrail askeri merkezlerini ve hava üslerini hedef aldık.

*Washington'un İran füzelerine karşı İsrail'e yardım ettiğini söyleyen ABD'li bir yetkili: “ABD'nin İsrail'i hedef alan füzelerin düşürülmesine yardımcı olduğunu teyit ediyorum” dedi.

*İsrail medyasında yer alan haberlere göre acil servisler İran'ın füze saldırısında ikisi ağır olmak üzere 40 kişinin yaralandı.

*CNN'e konuşan İsrailli yetkili şu ifadeleri kullandı: "Bakanlar Kurulu şu anda İran'ın füze saldırısına verilecek yanıtı görüşmek üzere toplanıyor."

*İsrail Savunma Bakanlığı İran'a ait onlarca hava savunma sistemi hedefinin imha edildiğini duyurdu.

*İsrail ordusu , gerekli olduğu sürece operasyonlara devam etmeye hazır olduğunu açıkladı.

*İsrail ordusu, Hemedan ve Tebriz de dahil olmak üzere İran Hava Kuvvetleri'ne ait askeri üslere saldırdığını ve imha ettiğini açıkladı.

*Trump, Washington'un bölgesel güvenlik ve istikrarın korunması amacıyla krizin çözümüne yönelik çabalara katılmaya hazır olduğunu teyit etti.

*Suudi Arabistan Nükleer Düzenleme Kurumu: Krallığın çevresi herhangi bir radyolojik sonuca karşı güvenlidir.

*Katar Emiri Trump ile telefonda görüşerek gerilimin azaltılması ve diplomatik çözümlere ulaşılması gerektiğini vurguladı.

*İran hava sahası Cumartesi gününe kadar kapalı kalacak.

*İran Televizyonu: Hava savunma sistemleri ilk kez iki İsrail F-35 savaş uçağını düşürdü.

*İran'a yönelik daha fazla saldırıda bulunma sözü veren Netanyahu yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: “Son 24 saat içinde üst düzey askeri komutanları, önde gelen nükleer bilim adamlarını, rejimin en önemli uranyum zenginleştirme tesislerini ve balistik füze cephaneliğinin büyük bir bölümünü ortadan kaldırdık. Daha fazlası gelecek... Rejim kendisine ne yapıldığını ya da ne yapılacağını bilmiyor. Hiç bu kadar savunmasız olmamıştı."

*İsrail ordusu: İran İsrail'e en az 100 roket fırlattı, bunların çoğu engellendi ya da hedefe ulaşmadı

*ABD Enerji Bakanı: Ortadoğu'daki mevcut durumun küresel enerji kaynakları üzerindeki olası etkilerini izlemek üzere Ulusal Güvenlik Konseyi ile yakın işbirliği içerisinde çalışıyoruz.

*İran , Fordo ve İsfahan tesislerinde sınırlı hasar olduğunu doğruladı.

*UAEA Genel Direktörü Rafael Grossi Güvenlik Konseyi'ni bilgilendirdi:

*Nükleer tesislerin güvenliğini teyit etmek üzere İranlı yetkililerle temas halindeyiz.

*İran, Natanz uranyum zenginleştirme tesisinin İsrail saldırılarının ilk dalgası sırasında hedef alındığını doğruladı.

*İranlı yetkililer bize Fordo ve İsfahan'daki iki nükleer tesisin saldırıya uğradığını bildirdi.

*İran'ın yüzde 60'a kadar zenginleştirilmiş uranyum ürettiği bir yer üstü tesisi imha edildi.

*Natanz'daki yeraltı zenginleştirme tesislerine yönelik bir saldırı olduğuna dair herhangi bir belirti yok ancak güç kaynağına yönelik saldırı santrifüjlere zarar vermiş olabilir.

*Sebepleri ya da koşulları ne olursa olsun nükleer tesisler asla saldırıya uğramamalıdır.

*İsrail Savunma Bakan, "İran, İsrail'deki sivil yerleşim yerlerine roket atarak kırmızı çizgileri aşmıştır. İran rejimi ağır bir bedel ödeyecektir" dedi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı, "İran rejimi her zamankinden daha zayıftır ve bu İran halkının rejime karşı durması için bir fırsattır. Netanyahu'dan İran halkına: Ben ve İsrail halkı sizinle birlikteyiz. İran'ın balistik füze cephaneliğinin büyük bir bölümünü imha ettik. İsrail, İran'a karşı tarihin en büyük askeri operasyonlarından birini başlattı. İranlıları baskıcı ve şeytani rejime karşı birleşmeye çağırıyorum."

*Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve ABD Başkanı Ortadoğu'da güvenlik, barış ve istikrarın sağlanması için birlikte çalışmaya devam etmenin önemine vurgu yaptılar.

*Suudi Arabistan Veliaht Prensi ve ABD Başkanı itidal, gerilimi azaltma ve tüm anlaşmazlıkların diplomatik yollarla çözülmesinin önemini ele aldı.

*Suudi Arabistan Veliaht Prensi, İranlı hacıların tüm ihtiyaçlarının karşılanması ve anavatanlarına ve ailelerine güvenli bir şekilde dönmeleri için koşullar hazır olana kadar kendilerine tüm hizmetlerin sağlanması talimatı verdi.

*İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, İsrail'in askeri ve nükleer tesislere yönelik büyük saldırısının ardından ülkesinin itidal çağrılarını reddettiğini vurguladı.

*İsrail itfaiyesi İran'dan atılan roketin ardından binada mahsur kalanları kurtardı.

*İsrail itfaiyesi İran'ın füze saldırısının yol açtığı büyük olaylara müdahale ettiğini duyurdu

*İran devlet televizyonu: İsrail'e dördüncü roket dalgası fırlatıldı

*İsrail ordu sözcüsü İran medyasında yer alan bir savaş uçağının düşürüldüğü ve pilotun yakalandığı haberlerini yalanladı


İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
TT

İran ve İsrail: Büyük projelerin açmazı

İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)
İran'ın Gazze ve Lübnan'daki kolları ağır darbeler aldı (AFP)

Refik Huri

İran'ın tarihi geriye dönük olarak düzeltmenin imkânsız bir iş olduğunu kabul etmesi kolay değil. Coğrafyayla oynaması ve Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ın Arap ve Sünni ayından Şii Hilali koparmak olarak adlandırdığı projeyi gerçekleştirmek umuduyla, Hegel'in tarihin kurnazlığı olarak adlandırdığı şeye karşı koymaya devam etmesi bir yanılsamadır. Hiçbir orta güç, bölgesel projesine hizmet etmek için savaşlara, kaosa ve istikrarsızlığa İran kadar bel bağlamamıştır. Donald Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinden önce bile, Mollaların yönettiği İslam Cumhuriyeti kadar fırtınanın ortasında duran bir bölgesel güç daha yoktur.

İran, onlarca yıl içinde İslami direniş adı altında silahlı mezhepçi örgütler kurarak en tehlikeli siyasi, askeri, güvenlik ve ideolojik yatırımı yaptı. Ardından bu örgütleri kendisini korumaya, İsrail ve en başta ABD olmak üzere Tahran'ın bütün düşmanlarına karşı vekaleten savaşmaya teşvik etti. Direniş ekseni ve arenalar birliği stratejisi aracılığıyla İsrail ile yaşanan çatışmada kendisini askeri bir aktör olarak dayattı. ABD'ye karşı olan ve onu Batı Asya’dan çıkarmak isteyen, ama bir anlaşma şansı varsa Washington’dan yana oynayan bir oyuncu, Arap sahnesinde bölgesel bir siyasi aktör olarak empoze etti. Çin, Rusya ve Kuzey Kore ile Richard Fontaine ve Andrea Kendall Taylor'ın kargaşa ekseni adını verdiği bir tür örtülü ittifaka da ulaşmış durumda. Kargaşa ekseni, ABD öncülüğündeki uluslararası sisteme karşı duruş ve çok kutuplu sisteme çağrıdır. Çoğulcu bir sistemin yokluğunda, kargaşa ekseninin kaos yaratmak için bir sistem projesine ihtiyacı yoktur.

Ancak İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin İslam Cumhuriyeti'nin gücünün en önemli bileşeni olarak kabul ettiği direniş ekseninin nispeten düşük maliyeti, jeopolitik ve stratejik olarak maliyetli hale geldi. Zira öncelikle Hamas, İsrail'i sarsan Aksa Tufanı operasyonunun Filistin'i özgürleştirme dalgasının başlangıcı olacağını sandı. İkincisi, Hizbullah Güney Lübnan cephesi üzerinden Hamas'a destek savaşı başlatmaya karar verdi. Üçüncüsü, İran Suriye'de yayıldı. İlk önce Gazze’nin yapıları ve halkı bir imha savaşına maruz kaldı. Ardından Hizbullah ağır darbe aldı. Son olarak da Suriye'de Esed rejimi devrildi, böylece İran Suriye köprüsünü, Filistin kalesini, Arap derinliğini ve Lübnan arenasını kaybetti.

Esasında İran'ın bölgesel projesi, Velayet-i Fakih yönetimine giden yolda bir aşama olan Filistin'i kurtarma projesinden daha büyük ve her iki proje de şu anda çıkmaza girmiş durumda. Filistin'i kurtarma projesi sadece İsrail ve kıyamet silahlarına değil, ABD ve Avrupa duvarlarına tosladı ve Rusya ile Çin tarafından da kabul edilebilir bir proje değil. Ayrıca 22 Arap ülkesini temsil eden Arap Zirvesi, 2000'li yılların başındaki Beyrut Zirvesi'nden itibaren barışın stratejik bir tercih olduğunu teyit etti. İran'ın bölgesel projesi, ABD'yi askeri, güvenlik ve hatta ekonomik olarak Ortadoğu'dan çıkarmak gibi zorlu bir meydan okuma ile çatışıyor. Aynı zamanda kendi halkı, liderleri, ittifakları ve önemli stratejik konumu bulunan büyük ve güçlü bir Arap dünyasıyla da çatışıyor.

Filistin’i gerçekten kurtarmak isteği bir yana, kurtarma gücüne sahip olmayan Tahran, İsrail ile anlaşmazlık yoluyla da olsa iki devletli çözüm yoluna taş koymaya katkıda bulunuyor.  Binyamin Netanyahu hükümeti Filistin devletinin kurulmasını reddediyor ve Batı Şeria ile Gazze'yi ilhak etmeyi amaçlıyor. Mollalar rejimi, Batı Şeria ve Gazze'de kurulacak Filistin devleti projesini engellemede İsrail’in ağırlığına ek ağırlık katıyor. Nitekim İsrail, Filistin devletinin kurulmasının Filistin'de bir İran terör üssü kurma projesi olduğunu iddia etmeye başladı. Netanyahu’ya göre sorun, İran'ın Suriye'den çekilmesinden ve İsrail'in Suriye ordusundan kalan stratejik silahları imha eden hava saldırıları düzenlemesinden ve Tahran adına savaşan örgütlerin zayıflatılmasından sonra bile devam ediyor. Hiçbir şey onun bu tutumunu değiştirmiyor. Oysa Irak’ın nükleer reaktörünü yerle bir eden saldırıyı düzenleyen 69. Filo'ya komuta eden pilotun İngiliz dergisi The Economist’e verdiği röportajda da söylediği gibi İsrail için en büyük tehdit İran değil, Filistinlilerle geçinememek ve birlikte yaşayamamaktır. Çünkü İsrail'in karşı karşıya olduğu asıl zorluk, ‘askeri gücünü stratejik kazanımlara ve barışa dönüştürmektir’, aksi takdirde kan daha uzun yıllar akmaya devam edecektir.

Büyük açmaz ikilidir; İran'ın bölgesel projesi, kendi kapasitesinden, Batı ile çatışmasından ve İsrail ile vekiller üzerinden savaşmasından daha büyüktür. Keza İsrail'in bölgesel projesi, Tel Aviv'in ekonomik, askeri ve sosyal olarak taşıyabileceğinden daha büyüktür. Batı ve Doğu'nun İsrail'in aşırılığına ve Filistin devletinin kurulması fırsatının kaçırılmasına yönelik sabrını zorlamaktadır. General Şaron'un dediği gibi, Washington'un hizmetinde olan “yüzen bir uçak gemisi” konumundan çıkıp Amerikan korumasına ihtiyaç duyan İsrail'in yükünü ABD'nin ne kadar süre ve ne ölçüde taşıyacağı da bilinmemektedir. Buradaki ders, herkesin göreceği şekilde duvara asılı olan Amerikalı stratejik analist Anthony Cordesman'ın şu sözüdür: “Savaşlar riskleri ortadan kaldırmakla ilgili değil, riskleri yönetmekle ilgilidir.”

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.


İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
TT

İran'da iki halef seçimi krizi: Ilımlılık ve aşırılık oyunu

Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)
Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor (Reuters)

Refik Huri

Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin helikopter kazasında ölmesi, İran'ı kritik bir dönemde iki halef kriziyle karşı karşıya bıraktı; birincisi zamanından önce gelen cumhurbaşkanının halefi krizi. İkincisi,1979'da İslam Devrimi'nin fitilini ateşleyen İmam Humeyni’den çok daha uzun süre hüküm süren Dini Lider Ali Hamaney'in sağlık durumu sebebiyle zamanı yaklaşan halefini seçme krizi. Hamaney'in halefinin radikal bir din adamı olacağı kesin ve Reisi öne çıkan bir adaydı. Hem Dini Lider hem de Dini Lider’in istediği seçeneğe oy veren Uzmanlar Konseyi çevresinde önemli bir seçenekti. Reisi'nin halefi konusu ise görünürde Reisi, Ahmedinejad ve Hatemi gibi aşırı muhafazakâr veya Rafsancani ve Ruhani gibi reformcu ve ılımlı bir figür olacak din adamı ya da eski Devrim Muhafızları subayı seçeneklerine açık görünüyor.

Sistemin gerçek hesapları arasında hiçbir fark yok. Zira gerçek güç, “ilahi meşruiyete” sahip olan, kayıp ve beklenen “zamanın sahibinin” vekili olan Dini Liderin elinde. Herhangi bir dini rejim gibi, gittikçe daha da aşırılaşma yönünde ilerlemeye mahkûm bir rejimde, Dini Liderin aşırı muhafazakâr olması doğal. Teorik olarak “halk meşruiyetini” temsil eden cumhurbaşkanlığı makamı için muhafazakâr ya da ılımlı adayları seçen de odur. Seçimler, ister iç koşullar isterse dış ilişkilerin görünen yönü olsun, rejimin her aşamadaki ihtiyaçlarına bağlıdır. Dünyada İran’daki “reformcu akımın” başarısı üzerine oynanan bahisler bağlamında yapılan eski ve yeni tartışmalar ise bir nevi kendini kandırmadır. Dini Liderin iradesi olmadan hiçbir reformcu iktidara ulaşamaz. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hasan Ruhani ve onlardan önce İmam Humeyni'nin ölümünden sonra arkadaşı Ali Hamaney'in Dini Lider konumuna gelmesinde önemli rol oynayan Haşimi Rafsancani'de olduğu gibi, iktidara gelip çizilen kırmızı çizgileri aşmaya çalışan herhangi bir reformcu figür izolasyona mahkumdur.

Hamaney, "bugün ülkenin asıl meselesinin ekonomi ve temel zayıf noktasının da ekonomik mesele" olduğunu düşünüyorsa, Reisi'nin halefi ekonomiye odaklanacak, insanları ekonomik durumdan ve uygulanan sosyal kısıtlamaların sertliğinden kaynaklanan toplumsal memnuniyetsizliklerini azaltmaya ikna edecek ılımlı bir şahsiyet olabilir. Ama bunun aksini düşünenler de var. Bunlara göre Reisi'nin Türkiye, Mısır, Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğerlerine açılma konusunda yaptıkları, ancak ılımlı bir cumhurbaşkanının aksine sorgulanmadan esneklik gösterebilecek katı görüşlü bir cumhurbaşkanı tarafından yapılabilirdi. Pratik olarak Hamaney'in elinde olan anahtar, adayları eleyen ve Reisi'nin aday gösterilmesi sırasında kazanacağı korkusuyla Ali Laricani’nin yarış dışı bırakılmasında olduğu gibi, seçilen adaya tehdit oluşturanların adaylığını önleyen Anayasa Koruma Konseyi'ne ödünç olarak veriliyor. Konsey, eski cumhurbaşkanı Ruhani’nin bile, uzun süredir üyesi olmasına rağmen Uzmanlar Konseyi'ne aday olmaya uygun olmadığına karar vermişti. Bunun nedeni, İmam Humeyni'nin en başından beri İslam Cumhuriyeti'nin en yüksek önceliklerini belirlemiş olmasıdır ve bunlardan en öne çıkanları iki tanedir. Birincisi, "İslam hükümeti velayet ile imanın ikizidir ve düzeni sağlamak bir görev borcudur." İkincisi ise "devrimi ihraç etmek, çünkü rejim kapalı bir ortamda kalırsa kesinlikle yenilgi ile yüzleşecektir." Arap ülkelerindeki Şii milis gruplara “yatırım” yapılması ve Filistin kartına sahip olunmaya çalışılması da bundandır. Bunun hiçbir bölgesel güçte daha önce görülmemiş pratik uygulaması ise Lübnan'da Hizbullah, Irak’ta Haşdi Şabi, özellikle de Hizbullah Tugayları, Seyyid el-Şuhada Tugayı, Kays el-Hazali hareketi, Suriye'de Afganlardan oluşan Fatimiyyun Tugayı ile Pakistanlılardan oluşan Zeynebiyyun Tugayı gibi silahlı mezhepçi ideolojik grupların kurulması, Yemen’de Ensarullah (Husiler), Gazze’de Hamas ve İslami Cihat’ın desteklenmesidir. İran'ın hiçbir şey yapmadan kazanmasını sağlayan da budur. Vekalet ile kazanıyor, vekalet ile savaşıyor ve vekalet ile anlaşıyor. Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Dış Politika Programı Direktörü Susan Maloney'nin söylediği gibi, Tahran'ın bölgede bahse girdiği şey bir kaos sistemidir. Maloney İran'ın stratejisini "güçlü düşmanlarına, özellikle de ABD'ye karşı avantaj elde etmenin ekonomik açıdan ucuz bir yolu olarak, asimetrik savaşa yatırım yapmak" olarak tanımlıyor. Sahne çok çelişkili ve Sovyetler Birliği'nde yaşanan ve onun çöküşüne yol açan duruma benziyor; içeride ekonomik zayıflık, dışarıda güçlü nüfuz ve büyük harcamaların yapıldığı askeri güç. Hamaney'in 2003'te İran penceresinden gördüğü kadarıyla bölgedeki sahne şöyleydi; “Washington yeni bir Ortadoğu yaratma konusunda tamamen başarısız oldu. Bölgenin jeopolitik haritasının köklü bir değişim içinde olduğu doğru ama bu ABD'nin değil, direniş cephesinin yararına bir değişim. Evet, Batı Asya'nın jeopolitik haritası değişti ama direnişin lehine olacak şekilde değişti.” Dahili sahneye gelince, zorlu ekonomik durumdan duyulan memnuniyetsizlik nedeniyle halk seçimlere katılma konusunda isteksiz. Kadınlara başörtüsünün dayatılmasına, sosyal davranışlar ve giyim üzerindeki kısıtlamaların sıkılaştırılmasına karşı gösteriler düzenleniyor. Son parlamento seçimlerine seçmenlerin ancak yüzde 41'i katıldı. Başkent Tahran'da bu oran yüzde 19'du.Türk analist Murat Yetkin, "İran rejimi uzun menzilli füzeler üretebiliyor ama Cumhurbaşkanı Reisi'nin uçağının yerini tam olarak belirleyemiyor" derken abartmıyordu. Aslında İran'ın uçağın düşüşüne ilişkin hikayesi hâlâ eksik. Dahası kazanın gerçek nedenleri, teknik neden veya sisten mi kaynaklandığı, yoksa sabotaj sonucu mu olduğu gibi sorular cevapsız kalacak kadar boşluklarla dolu. Resim net değil; cumhurbaşkanının uçağı düşerken kendisine eşlik eden iki uçak Tebriz'e dönüş yolculuğuna nasıl devam edebildi? Reisi'nin dini lider konumuna gelmesini engellemek için biri bir komplo mu kurdu? Cenaze törenlerinde Şiiliğin abartılı tezahürleri, soruları gülünç hale getirmeye yönelik bir çaba mıydı?

Totaliter rejimlerde gerçeği bilmek zordur. Ancak içeride baskı ve disipline, bölgede ise kaosa bel bağlayan İslami rejim, din adamları ve Devrim Muhafızları arasında karma bir rejim haline geldi. Devrim Muhafızları, Reisi'nin halefinin seçiminde önemli, Hamaney'in halefinin seçiminde ise daha büyük bir rol oynuyor.