İsrail, 'Hamas’ın merkezi' dediği Rimal mahallesini hedef aldı

İsrail savaş uçaklarının dün Gazze'nin merkezindeki Rimal mahallesine attığı, ancak patlamayan bomba (DPA)
İsrail savaş uçaklarının dün Gazze'nin merkezindeki Rimal mahallesine attığı, ancak patlamayan bomba (DPA)
TT

İsrail, 'Hamas’ın merkezi' dediği Rimal mahallesini hedef aldı

İsrail savaş uçaklarının dün Gazze'nin merkezindeki Rimal mahallesine attığı, ancak patlamayan bomba (DPA)
İsrail savaş uçaklarının dün Gazze'nin merkezindeki Rimal mahallesine attığı, ancak patlamayan bomba (DPA)

İsrail ordusu dün, ‘Hamas'ın merkezi’ dediği Gazze Şeridi'ndeki Rimal mahallesine yönelik bombardımanlarını yoğunlaştırarak, bölgede büyük hasara yol açtı.
İsrail, Pazar ve Pazartesi günleri yoğun bombardımanlara maruz kalan mahalledeki sokakları ve binaları bombalamaya dün de (Salı) devam etti.  İsrail ordusu, sadece iki gün önce çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu 44 sivilin katledildiği mahallede geniş çaplı bir operasyon başlattığını kabul etti. İsrail ordu sözcüsü Hidai Zilberman yaptığı açıklamada, “Rimal mahallesindeki hedeflere saldırmak için büyük ölçekli bir operasyona başladık. Hamas Hareketi’nin merkezi olan mahalledeki askeri hedefleri bombalamaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Rimal mahallesindeki hassas hedeflere yönelik geniş çaplı bir operasyon başlatıldığının altını çizen Zilberman, “Yarım saat içinde 60 savaş uçağı, 65 hedefi vurdu ve onlarca kilometrelik tünelleri yok etti” dedi. Zilberman Ordu Radyosu’ndan yaptığı açıklamada, “Gazze'deki operasyon en az bir gün daha devam edecek. Bu sabah, Genelkurmay Başkanlığından önümüzdeki 24 saat çalışmamız için talimat aldık. Ateşkesten bahsetmiyoruz, ateş etmeye devam etmeye odaklanıyoruz” şeklinde konuştu.
Ordunun 24 saat daha Gazze’ye saldıracağına dair açıklama, daha önce İsrailli yetkililerin Gazze'deki operasyonun Perşembe gününe kadar sürmesinin beklendiğini doğrulamalarının ardından yapıldı. Askeri sözcüsü, İsrail savaş uçaklarının Savunma Bakanı Benny Gantz ve Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi'nin talimatları doğrultusunda evlerin ve hassas noktaların altında çok sayıda tünel olduğunu düşündükleri mahalleye saldırmaya devam ettiği bir zamanda açıklama yaptı.
Uçaklar, Pazartesi akşamı iki, Salı sabahı ise bir binayı vurarak yerle bir etti. Dün mahallede bombalanan bina okulların ve bir üniversitenin yanında yer alan 6 kattan oluşan bir binaydı ve bina tamamen yıkıldı.
İsrail ordusu Rimal mahallesindeki bombardımanlara ait bir video görüntüsü ile birlikte şu açıklamayı yayınladı:
“Ordu güçleri, Gazze Şeridi'nin batısındaki Rimal mahallesinde bulunan Hamas'ın siyasi ve askeri merkezine baskın düzenleyerek çok sayıda terörist karargahı hedef aldı. İzleyin.”

İsrail saldırıları devam ediyor
Öte yandan İsrail ordusu Gazze Şeridi'nin diğer bölgelerinde de altyapıyı hedef almaya devam ediyor. Gazze Sanayi Şehri'ni hedef alan İsrail savaş uçakları, bir dizi fabrikayı yerle bir etti. Gazze Sanayi Şehri Yönetim Kurulu Başkanı Halid Anebtavi yaptığı açıklamada, “İşgalci İsrail güçleri, iki gündür sanayi şehrini savaş uçakları ve topçuları tarafından başlatılan birkaç bombardıman düzenledi. Bombardımanlarda 10'dan fazla fabrika ciddi şekilde hasar gördü” dedi. Anebtavi, İsrail’in sanayi kentine yaptığı baskınların Gazze Sanayi Şehri'ndeki binaların çatılarına yerleştirilen panellerle güneş ışıklarından elektrik enerjisi üretme projesine de büyük zarar verdiğini belirtti.
Saldırılarına ara vermeden devam eden İsrail, son 3 gün içinde ağırlıklı olarak Rimal mahallesini ve Gazze'nin altyapısını hedef almaya odaklandı.
Gazze Şeridi'ndeki Hükümet Bilgilendirme Ofisi’nden yapılan açıklamada, “İşgal uçakları, topçuları ve savaş gemileri, Gazze'ye yönelik saldırının başlamasından bu yana Gazze Şeridi’nin çeşitli bölgelerini etkileyen bin 615'ten fazla bombardıman düzenledi. Bombardımanlar, özellikle evler, konutlar, hükümet merkezleri ve yol, elektrik, su ve kanalizasyon şebekeleri gibi altyapı üzerinde yoğunlaştı. İşgalci İsrail’in savaş uçakları, topçuları ve zırhlıları, sadece Pazartesi gecesi ve Salı günü, 165'ten fazla bombardıman gerçekleşti. Bombardımanlarda özellikle Gazze şehrinin batı ve doğusu ile Gazze Şeridi'nin kuzeyi hedef alındı” ifadeleri yer aldı.

Ölü sayısı artıyor
Tüm bu saldırılarda, 213 kişi şehit oldu. Bunlardan 61’i çocuk 36’sı kadındı. Yaralı sayısı ise çoğu kadın ve çocuk olmak üzere bin 442'ye ulaştı. Hükümet Bilgilendirme Ofisinin Müdürü Selame Maruf yaptığı açıklamada, saldırıların, büyük maddi kayıplara yol açtığını, altyapıya, vatandaşların evlerine ve çiftliklerine zarar verdiğini söyledi. Maruf, ilk tahminlere göre saldırıların neden olduğu zararın, 176.6 milyon dolarlık kısmının doğrudan zararlar, 67.2 milyon dolarlık kısmının ise dolaylı kayıplar olduğu, toplam 243.8 milyon doları aştığını belirtti.
Maruf, düzenlenen basın toplantısında, bombardımanlar sonucu tamamen yıkılan veya oturulamaz hale gelen toplam ev ve konut sayısının bin 174'ten fazla olduğunu, devam eden bombardımanlar sonucunda en az 7 bin 73 konutun orta ila kısmi olarak hasar gördüğünü, 156 gökdelen ve ev bombalanıp tamamen yıkılırken, 33 medya ofisinin de yerle bir olduğunu kaydetti. Maruf, yüzlerce kuruma, cemiyete ve diğer kuruluşlara verilen zararların yanı sıra konut sektöründeki ilk doğrudan kayıpların toplam 54 milyon dolara ulaştığını, bombardımanlar sonucunda sekiz caminin tamamen yıkıldığını veya ciddi şekilde zarar gördüğünü, 26 cami, bir kilise, 5 katlı bir vakıf binası ve çeşitli vakıf tesislerinin de hasar gördüğünü açıkladı.
İşgalci İsrail güçlerinin işlemeye devam ettikleri suçların, özellikle binlerce ailenin bombardıman altında sınır bölgelerini terk etmesiyle geriye insanlar için büyük zorluklar bıraktığını söyleyen Maruf, ayrıca geçişlerin kapatılması nedeniyle vatandaşlara temel ihtiyaç ürünleri ve malların, hatta hayvanlar için ihtiyaç duyulan yemin dahi girişinin engellendiğini belirti. Bunun yanı sıra yakıtın elektrik santraline girmesine izin verilmediğini aktaran Maruf, “Bu bir insanlık suçudur. Gazze Şeridi'ndeki tüm halkımıza karşı bir yok etme savaşıdır” dedi.
Öte yandan İsrail bombardımanlarına karşılık veren Filistinli gruplar, Aşkelon ve yakındaki İsrail şehirlerini roketler ve havan mermileri ile hedef aldı. Eşkol'daki bir dolum tesisine bir havan topu düştü. İki kişi öldü, 7 kişi yaralandı. İsrail ayrıca Beerşeba’ya atılan füzelerden birinin bir arabaya isabet ettiğini, ancak herhangi bir yaralanmaya veya can kaybına sebep olmadığını duyurdu.
İsrail Kızılay'ı Magen David Adom’dan Salı günü yapılan açıklamada, Gazze Şeridi'ne düzenlenen son saldırıların başlamasından bu yana sağlık ekiplerinin 324 yaralıya müdahale ettiği belirtildi. Açıklamaya göre bunlardan 10'u doğrudan vurularak veya şarapnel parçasının isabet etmesiyle yaralanırken ikisi sığınaklara kaçarken yaralandı.



Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
TT

Lübnan Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat'a konuştu: Silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildik

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku’l Avsat)

Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci, ülkesinin ‘Litani'nin kuzey ve güneyinde silahlar bırakılmadan yeniden yapılanma ve uluslararası yardım olmayacağı konusunda açıkça bilgilendirildiğini’ doğruladı. Recci, bu pozisyonu Lübnan'a ileten son kişinin geçen hafta sonu Beyrut'u ziyaret eden ve çok sayıda Lübnanlı yetkiliyle görüşen ABD Ortadoğu Özel Temsilci Yardımcısı Morgan Ortagus olduğunu belirtti.

Recci Şarku’l Avsat'a verdiği röportajda, Ortagus’un Lübnan'ın şu anda açık bir ‘penceresi’ olduğundan bahsettiğine dikkat çekerek şunları söyledi: “ABD yönetimi Lübnan'a topraklarını özgürleştirmesi, yeniden inşa etmesi ve ekonomisini geliştirmesi için yardım etmek istiyor. Ancak bunun karşılığında ister uluslararası, Arap, Körfez ve hatta Lübnanlıların talebi olan ekonomik reformlar açısından olsun, ister uluslararası toplumun Lübnan devletinin egemenliğini sadece Litani'nin güneyine değil, tüm Lübnan topraklarına yaymasını istediği silah münhasırlığı açısından olsun bizden istenen şeyler var. Bu husus Ortagus ve diğer uluslararası yetkililer tarafından bize açıkça iletildi. Zaten bu mesele Lübnan anayasasında da yer alıyor.”

Recci, “Ayrıca dünyada hiçbir ülke kendi kurumları dışında silahların varlığını kabul etmek zorunda değildir. Dolayısıyla bu uluslararası bir talep olduğu gibi aynı zamanda Lübnan'ın da bir talebidir. Biz bunu bakanlık açıklamasında ve yemin konuşmasında açıkça ifade ettik” şeklinde konuştu.

cdfvgh
Lübnan Dışişleri Bakanı Yusuf Recci (Şarku'l Avsat)

Recci, Ortagus'un silah münhasırlığının sağlanması için bir ‘zaman çizelgesinden’ söz ettiğini reddederek, ‘bunun mümkün olan en kısa sürede gerçekleşmesi gerektiğini’ söylediğini açıkladı. Bu alanda yapılanların iyi ama yetersiz olduğunu, daha büyük ve hızlı adımlar atılmasını istediklerini belirtti.

Recci, ‘silah münhasırlığına’ ulaşmak için benimsenecek mekanizma konusunda ise şunları söyledi: “Devletin kendi iç egemenliğini müzakere etmeyeceğini söyleyen genel bir ilke var. Dolayısıyla hükümetin net bir tutum sergilemesi gerekiyor. Biz de silahların devlet tarafından kısıtlanması için bir yol ve mekanizma bulacağız.”

Müzakere komiteleri

İsrail ile müzakere komiteleri konusuna da değinen Recci, “İsrailliler ve Amerikalılar işgal altındaki beş nokta, esirler ve ihtilaflı bölgeler konusunda müzakere etmek üzere üç komite kurulmasını talep ediyorlardı. Ancak biz onlara ilk iki hususta müzakere etmenin söz konusu olmadığını, müzakere edilecek bir şey olmadığını söyledik. Zira biz toprak işgal etmiyoruz ya da İsrailli esirleri tutmuyoruz. Bu nedenle İsrail'in beş noktadan derhal ve koşulsuz olarak çekilmesi ve mahkûmları müzakere etmeden serbest bırakması gerekiyor. Bizim kabul ettiğimiz şey, karmaşık bir teknik mesele olan sınırların belirlenmesinin müzakere edilmesidir. Yaklaşık iki hafta önce önerilen komitelerin sivil olacağına dair bir fikir vardı, ancak konu bir daha tartışılmadı ve Ortagus bunu en azından benimle gündeme getirmedi” ifadelerini kullandı.

Diplomatik eylem

“Bu alanda günlük çalışmalar yapılıyor” diyen Recci sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm ülkeleri İsrail'e işgal ettiği Lübnan topraklarından çekilmesi için baskı yapmaya çağırıyoruz. Bu, Hizbullah'ın silahlarını elinde tutmak için sunduğu her türlü argümanı ya da gerekçeyi ortadan kaldırır ve topraklarını diplomasi yoluyla özgürleştirmekte ısrar eden ancak şu ana kadar İsraillilerin yanıt vermeyi ve güvenlik mülahazalarından bahsetmeyi reddettiği Lübnan devletinin konumunu güçlendirir. Devlet olarak askeri ve ekonomik güce sahip olsaydık diplomatik çalışmaların başarısı daha kesin ve hızlı olurdu, ancak her ikisinden de yoksunuz. Elimizdeki tek şey bu alanda bize yardımcı olacak ülkelerin dostluğu.”

Filistin silahları

Hizbullah'ın silahlarını geri çekmesi ile Filistinlilerin kamp içindeki ve dışındaki silahlarını geri çekmesi arasındaki bağlantıyı sorgulayan Recci, “Hizbullah'ın silahlarının geri çekilmesinin, geri kalanı şüphesiz teslim edilmesi gereken Filistin silahlarıyla ne ilgisi var? Peki Hizbullah'ın silahı Filistinlilerin silahına karşı koymak için mi orada? Durum böyle olmadığı sürece, bu alanda önceliklerle ilgili koşullar belirlememeliyiz. Bizim istediğimiz, Lübnan ordusunun, önümüzdeki tehditler ne olursa olsun, Lübnanlılar olarak bizi koruyan tek güç olmasıdır” dedi.

Mali reformlar

Recci, mali ve ekonomik reformlar konusunda ise şunları söyledi: “Başbakan Nevvaf Selam liderliğindeki hükümet harika, mükemmel ve hızlı bir iş çıkarıyor, ancak kriz derin ve iki haftada çözülemez. Uluslararası toplum bunu kabul ediyor, ancak reformların tam olarak uygulanması için zamanın ucu açık olmadığını ve aciliyet gerektirdiğini vurguluyor.”

ABD-İran müzakereleri

ABD-İran müzakereleri ve bunların Lübnan'ı nasıl etkileyeceği konusuna da değinen Recci, “Bu müzakerelerin nereye varacağı henüz belli değil. Bildiğimiz şey, nükleer program, balistik füzeler ve Hizbullah da dahil olmak üzere İran'ın vekil güçlerini içerdiği ve iki taraf arasında bir anlaşmaya varılamaması halinde tüm seçeneklerin masada olduğu” dedi.

Suriye ziyareti

Recci, Başbakan Nevvaf Selam'ın önümüzdeki hafta Suriye'ye yapacağı resmi ziyarete katılarak, çözülmemiş birden fazla dosyayı çözüme kavuşturmaya çalışacak. Suriye’deki yeni rejim konusunda iyimser olan Recci şu ifadeleri kullandı: “Önceki rejimden kesinlikle daha iyi. Bağımsızlıktan bu yana Suriye'deki hiçbir rejim Lübnan devletini bir varlık olarak tanıdığını, bağımsızlığını tanıdığını ve egemenliğine saygı duyduğunu açıkça söylemedi ama şimdi Suriyeli yetkililerden içişlerimize karışmayacaklarına dair sözler aldık.”

Yerlerinden edilenler dosyası

Recci'ye göre Selam, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera ile görüşmesinde, şu anda Lübnan için öncelikli olan Suriyelilerin yerinden edilmesi konusunu gündeme getirecek.

Recci sözlerine şöyle devam etti: “Lübnan, ülkedeki demografik dengeyi sarsan ve sosyal ve ekonomik tehdidin yanı sıra varoluşsal bir tehdit oluşturan yerinden edilmenin olumsuz yansımalarına daha fazla tahammül edemez. Uluslararası yetkililerle yaptığımız görüşmelerde talep ettiğimiz ve ısrarla vurguladığımız husus, uluslararası toplumun yeni bir yaklaşım benimsemesi ve böylece yerinden edilmiş kişilere Lübnan'da kaldıkları süre boyunca değil, ülkelerine döndüklerinde yardım sağlanmasıdır. Ayrıca, Suriye'de yeniden inşa sürecinin başlatılarak vatandaşların geri dönmesinin ve yaptırımların kademeli olarak kaldırılmasının önemini vurguluyoruz. Zira tüm bunların varlığı yerinden edilmiş kişileri geri dönmeye teşvik edecektir. Ayrıca Suriye'nin birçok bölge ve vilayetinde hayat normale dönmüştür, dolayısıyla geri dönüş konvoyları yarından önce hemen bugün başlamalıdır. Suriye'deki tartışma doğu sınırı dosyasını ve oradaki kayıp Lübnanlıların dosyasını da içerecek. Çünkü bu insanların akıbetini bilmek istiyoruz... Nasıl öldürüldüler, neredeler? İstediğimiz şey bu dosyayı sonsuza kadar kapatmak.”

Lübnan-Körfez ilişkileri

Recci sözlerini şu ifadelerle noktaladı: “Ne yazık ki son birkaç yıldır genel olarak Körfez ülkeleriyle, özel olarak da Suudi Arabistan ile ilişkilerimiz kötüydü. Doğrusunu söylemek gerekirse bunun sorumlusu Lübnan'dır, daha doğrusu Lübnan'da ülkeyi hiçbir dahli olmadığı bir anlaşmazlığın içine sokan bazı kişilerdir. Captagon ve silah ihraç edip, lanetleyip, sonra da yardım isteyemeyiz. Lübnan'ın resmi tutumu, Lübnan ile Körfez ülkeleri arasındaki mükemmel ilişkiler geleneğine uymuyordu. Bugün ilişkiler eski tarihi konumuna kavuşmaya başlamıştır. Bunun en büyük kanıtı da Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın davetlisi olarak Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarettir. Ziyaretin kendisi ve Avn’ın gördüğü sıcak karşılama, ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığının kanıtıdır. Bu durum aynı zamanda seçkin bir şekilde karşılanan Başbakan Nevvaf Selam'ın ziyareti için de geçerlidir. Veliaht Prens Muhammed bin Selman, gerekli ekonomik reformların tamamlanması ve silah münhasırlığının sağlanması koşuluyla ilişkilerin eskiden olduğu gibi devam edeceği sözünü verdi.”