Dünya dışı yaşam hakkında öne sürülen 5 iddia

Oumuamua isimli gök cismi, uzaylılarla ilgili tartışmaları alevlendirmişti (Reuters)
Oumuamua isimli gök cismi, uzaylılarla ilgili tartışmaları alevlendirmişti (Reuters)
TT

Dünya dışı yaşam hakkında öne sürülen 5 iddia

Oumuamua isimli gök cismi, uzaylılarla ilgili tartışmaları alevlendirmişti (Reuters)
Oumuamua isimli gök cismi, uzaylılarla ilgili tartışmaları alevlendirmişti (Reuters)

Dünya dışı yaşamın olup olmadığını öğrenmek için arayışlar devam ediyor. Pek çok uzay ajansı, gezegenleri, yıldızları veya göktaşlarını dolaşarak çalışmalar yürütüyor.
Ancak uzaylı yaşamı konusunda araştırmalar yeni başlamadı. Bilim insanları bu konunun üzerinde yıllardır düşünüyor. Peki Dünya dışı yaşama dair iddialar neler?
Birmingham Üniversitesi'nde uzay bilimleri alanında araştırmacı olan Gareth Dorrian, 5 kanıtlanmamış iddiayı yazdı:

Mars'ta mantar
Bu ay yayımlanan bir araştırmada, NASA'nın Opportunity, Curiosity ve Mars Reconnaissance Orbiter uzay araçlarından gelen görüntüler incelendi. Bilim insanları, Kızıl Gezegen'de mantar olduğunu ve bunun Dünya dışı yaşamın kanıtı olduğunu yazdı.
Dorrian, bunların aslında canlı organizma değil hematit olduğunu söyledi. Genelde pas olarak bilinen hematit, bir demir oksit biçimi.
Araştırmacı, hematitin yavaşça buharlaşan suyun bulunduğu ortamda oluşabileceğini veya volkanik faaliyetlerle ortaya çıkabileceğini söyledi ve ekledi:
"Her iki şekilde de bu bir mantar değil."

Fosil kalıntıları
1996'da dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, 1984'te Antarktika'da bulunan bir göktaşının Mars'taki yaşamın izlerini taşıyabileceğini açıklamıştı.
Dorrian, Mars'tan gelen ALH 84001 adlı göktaşı gibi kaya parçalarının, Dünya'ya varmadan önce kendi gezegeninin yüzeyinde muhtemelen milyonlarca yıl boyunca sürüklendiğini ifade etti. Göktaşının bu esnada volkanik patlamalarla karşılaştığını veya meteorlarla çarpıştığını daha sonra yüzeyden fırladığını söyledi.
Araştırmacı, ALH 84001'de keşfedilen kalıntıların mikroskobik solucan benzeri organizmaları andırdığını ve muhtemelen milyarlarca yıl öncesine ait olduğunu sözlerine ekledi.
Göktaşı hakkındaki tartışmalar hala devam ediyor.

Karbon-14
NASA, 1970'lerdeki Viking programı çerçevesinde, Mars'ta mikroorganizma olup olmadığını test etmişti.
Deneylerde, toprak örnekleri üzerinde tepkime odasında kimyasal işlemler yapıldı. Bunlardan birinde, toprak örneğine radyoaktif karbon-14 içeren besinler eklendi. Teoride, büyüyen ve çoğalan mikrop varsa bunu emmesi gerekiyor. Karbon-14 daha sonra dışarı atılıyor. Böylece tepkime odasındaki karbon-14 oranlarında artış görülüyor.
Deneylerin sonuçları, karbon-14 oranlarında artış olduğunu gösterdi. Bunun sebebinin bazı inorganik kimyasal tepkimeler olduğu düşünülüyor. Ancak konu hala gizemini koruyor ve tartışılıyor.

Vay canına sinyali
1977'de ABD'deki Big Ear Radio Gözlemevi'nde sürdürülen Dünya dışı yaşam arayışında, sıradışı bir radyo sinyali keşfedildi. Uzaylılara ait bir "tekno imzayı" andıran bu radyo sinyali, kısa ömürlü bir dar bant aralığında tespit edildi. Gökbilimci Jerry Ehman, sıradışı sinyalin verilerini gördüğünde, bir kağıda "Vay canına!" yazdı.
Yıllar içinde sinyalin bir kuyruklu yıldızdan geldiği veya Dünya'nın yörüngesindeki bir uydudan kaynaklandığı yönünde bazı iddialar ortaya atıldı. Ancak "Vay canına sinyali"yle ilgili sır perdesi hala aralanamadı.

Tabby'nin Yıldızı
2015'te gökbilimciler, diğer yıldızlardan çok daha hızlı bir biçimde sönen ve daha sonra eski haline geri gelen KIC 8462852 yıldızını duyurdu. Yıldız adını, kaşifi Tabitha Boyajian'dan aldı.
Tabby'nin Yıldızı'ndan elde edilen veriler, yayılan ışığın yıllar içinde tutarlı bir şekilde azaldığınıda göstermişti.
Bu son derece sıradışı davranış birçok teoriye yol açtı. Örneğin bazı kişiler, yıldızın etrafında bir yapı inşa eden uzaylı medeniyeti olduğunu iddia etti. Boyajian ise yıldızın parlayıp sönmesinin nedeninin muhtemelen kozmik toz bulutuyla çevrelenmesi olduğunu söyledi.
Independent Türkçe, The Conversation, Popular Mechanics



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy