İran’da seçimlere adaylık sürecine ilişkin eleştiriler Hamaney’in savunmasına rağmen artıyor

Kum İlim Havzası Müderrisleri ve Araştırmacıları Birliği, eleştiride bulunanların saflarında yer alıyorlar

İranlı milletvekilleri, Ali Hamaney’in dün gerçekleştirdiği video konferans sırasında sloganlar attılar. (Hamaney’in sitesi)
İranlı milletvekilleri, Ali Hamaney’in dün gerçekleştirdiği video konferans sırasında sloganlar attılar. (Hamaney’in sitesi)
TT

İran’da seçimlere adaylık sürecine ilişkin eleştiriler Hamaney’in savunmasına rağmen artıyor

İranlı milletvekilleri, Ali Hamaney’in dün gerçekleştirdiği video konferans sırasında sloganlar attılar. (Hamaney’in sitesi)
İranlı milletvekilleri, Ali Hamaney’in dün gerçekleştirdiği video konferans sırasında sloganlar attılar. (Hamaney’in sitesi)

İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney, öne çıkan adayları cumhurbaşkanlığı yarışında saf dışı bırakan Anayasayı Koruma Konseyi’nin (AKK) kararlarını savundu. İranlılardan 18 Haziran’da Hasan Ruhani’nin halefinin seçilmesi için düzenlenecek seçimleri boykot etmeye yönelik çağrıları dikkate almamalarını istetedi. Ancak cumhurbaşkanlığı yarışında saf dışı bırakılan adaylarla iligili tepkiler dün de aratrak devam etti.
Hamaney video konferans aracılığıyla milletvekillerine seslendiği konuşmasında Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından gönderilen mektup hakkında yorum yapmaktan kaçındı. Ruhani söz konusu mektubunda, müttefiki Eski Meclis Başkanı Ali Laricani ve Ruhani’nin Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri’nin seçimlerde saf dışı bırakılmasının ardından aday listesinin tekrar gözden geçirilmesi için İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’den “devlet kararnamesi” çıkarması talebinde bulundu.
Hamaney üstü kapalı bir şekilde seçimlere aday olan isimlerin katılım  oranında herhangi bir etkisi olmayacağını belirterek “Seçimlere katılımın o ya da bu kişi ile bir ilgisi yok. Seçimlere katılımın artmasının nedeni güçlü yöneticilerin varlığıdır” dedi. Seçim kampanyaları öncesinde adaylardan programlarında ekonomik ve yaşamsal sorunların çözümüne yönelik pratik ve gerçekçi çözümler sunmalarını tavsiye eden Hamaney, bunun sandıklardaki katılım oranının artmasında etkili olacağını vurguladı.
Hamaney “yetkinliğin doğrulanmamasının kişilerin yetkin olmadığı anlamına gelmediğini, bunun sadece AKK’nin söz konusu isimlerin yetkinliklerini doğrulayamadığını gösterdiğini” savundu. Seçimlere adaylık için başvuranlara ve halkı seçimlere katılmaya teşvik etme konusunda “uygun” bir şekilde hareket edenlere de övgüde bulundu.
Adayların belgelerini inceleyen AKK, 592 adaydan, aralarında İran Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi’nin de olduğu 7 ismin başvurusunu onayladı. Seçimler, 2017-2018 kışında ve 2019 Kasım ayında yetkililerin bastırmak için şiddete başvurduğu protestoların ardından yaşanan ekonomik ve toplumsal kriz ile ilgili halkta oluşan geniş çaptaki hoşnutsuzluk ile aynı zamanda düzenleniyor. Reuters’agöre devlet televizyonunun mayıs ayında yaptığı anket de dahil olmak üzere resmi anketler, seçimlere katılım oranının yüzde 30 kadar düşebileceğini gösteriyor. Bu da katılımın önceki seçimlere göre oldukça düşük bir oranda kalacağını gözler önüne seriyor.
Hamaney halkı, ekonomik baskılar ve siyasi özgürlüklere yönelik kısıtlamalar nedeniyle halkın büyük bir öfke içerisinde olduğu bir zamanda, iktidar müesseselerinin meşruiyetinin sınanması olarak görülen seçimlerde oy kullanmaya çağırdı. Devlet televizyonuna göre Hamaney açıklamadsında “Aziz İran halkı, seçimleri yararsız olarak damgalamaya çalışanlara aldırmayın. Seçimlerin sonuçları yıllarca etkisini sürdürecek. Seçimlere katılın” ifadelerini kullandı.
İranlıların geçtiğimiz haftalarda ülke içinde ve dışında paylaştığı ve Twitter’da büyük ses getiren “#İslam Cumhuriyeti’ne hayır” etiketi altında, çeşitli çevrelerden yapılan seçimlerin boykot edilmesine yönelik çağrılar arttı. Hamaney konuşmasında “düşmanlar” olarak adlandırdığı kişileri “seçimlerde milletin aşağılanması için her yolu kullanmakla” suçladı. Ülke içindeki bazı insanlar, kasıtlı olsun ya da olmasın, nefret dolu kişilerin söylediklerini tekrar etmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı. Ardından adayları sonuçları kabul ederek yenilgilerini “uygun” bir şekilde ilan etmeye çağırdı. Hamaney sözlerini şöyle sürdürdü:
“Seçimleri ve cumhuriyeti kendi çıkarımıza olduğu sürece kabul etmeliyiz. Şayet bir başkasının çıkarınaysa kabul etmediğimizi söylüyoruz. Ne yazık ki bu 2009 yılından geriye kalan acı bir imtihandır.”
Eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, Hamaney’in konuşmasından saatler önce reformist kanadın bir açıklama yayınlayarak “cumhuriyetin yıkılışı için uyarı çanlarının çaldığını” söyledi. Seçim sahasının insanlar için daraltılmasının eskisine göre “daha alenen ve daha cüretkar” yapıldığını vurguladı. Özgür bir şekilde oy kullanılması temeline dayanan cumhuriyetin her geçen gün zayıfladığı ve daha ciddi tehlikelere maruz kaldığı konusunda uyarıda bulunan Hatemi şu ifadeleri kullandı:
“Herhangi bir akımın, bağlılığın ve yönelimin bu büyük tehlikeye kayıtsız kalması mümkün değil. Cumhurbaşkanı adaylığının sunulması sırasında yaşananlar, bu sefer daha alenen ve daha pervasızca, seçim sahasının halk için daraltılmasına katkı sağlayan yaklaşım, algı ve icraattan kaynaklanıyor.”
Hatemi toplumun önemli bir bölümünü ve çeşitli akımları istenen adaylardan mahrum etmenin en önemli ve en kötü yanının halkın oy kriterinin reddedilmesi ve bunun siyasi sistemin temelini oluşturması olduğunu söyledi.
 Uzmanlar Meclisi Eski Üyesi Mahmud Kermani, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’den İbrahim Reisi’yi cumhurbaşkanlığı makamına ataması için bir “devlet kararnamesi” çıkarmasını talep etti. Jamaran haber sitesine göre Kermani şunları söyledi:
“Halkın, birçok uzmanın ve gözlemcinin hayal kırıklığı ve kayıtsızlığı çok ciddi bir konudur. Bu her geçen gün daha da tehlikeli bir hale geliyor. İnsanlar göstermelik seçimlere katılma sıkıntısından kurtarılmalı ve seçimler için on milyarlarca doların boşa harcanması önlenmelidir.”
Kum İlim Havzası Müderrisleri ve Araştırmacıları Birliği de bir süre önce yaptığı yazılı açıklamada, seçimlerde yarışmak için aday olanların veto edilmesini eleştirdi. Humeyni Vakfı’na bağlı Jamaran haber sitesi tarafından yayınlanan açıklamada “halkın sesinin kısılmasının, AKK’nin keyfi denetim yapmaya yönelmesiyle başladığına” dikkat çekildi. Eskiden AKK’nin rolünün seçimlerin güvenilirliğini izlemekle sınırlı olduğu ancak şu an sahip olduğu geniş yetkilerin adaylık başvurularını onaylamamasına izin verdiği ifade edildi.
Açıklamanın altında imzası bulunan isimler, AKK Sözcüsü’nün düşük katılımın rejimin meşruiyetini etkilemediğine ilişkin açıklamalarına dikkat çekerek bu ifadelerin AKK’nin cumhuriyeti ve halkı  tanımayarak kendi taleplerini ve tercihlerini insanların sesinin önüne koyduğunu gösterdiğini” savundular.  Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:
“Çok sayıda adayın reddedilmesine bakılırsa herkes bu seçimlerin göstermelik, rekabete kapalı ve minimum katılım ile gerçekleşeceğini biliyor. Bu durumdan, rejimin cumhuriyetini zayıflatma girişimi nedeniyle meşruiyetini yitiren AKK sorumludur. Yetkilileri, bu kurumun halkın ülkeyi meşrulaştırma ve yönetme rolünü çalmasını önlemek için müdahalede bulunmaya çağırıyoruz.”
AKK Sözcüsü Abbas Ali Kedhudayi adaylık başvurularının incelenmesi sırasında AP’ye verdiği demeçte, düşük katılım olmasının seçimlerin güvenilirliğinde herhangi bir yasal soruna sebep olmayacağını söylemişti.
Eski Meclis Başkanı Ali Laricani ise dün yaptığı açıklamada kendisine adaylığının neden kabul edilmediğine ilişkin herhangi bir bilgilendirme yapılmadığını söyledi. İran haber ajanslarına göre Laricani seçim kampanyasında çalışanlara veda ettiği açıklamasında şunları söyledi:
“Adayların reddedilmesinin sebepleri açıklanırken bana hiçbir şey söylenmedi. Sorun başka bir şey. Ancak kanıtların bulunması şaşırtıcı. Başka bir yönde çalışacağım.”
12 kişiden oluşan AKK’nin üyesi olan Ali Laricani'nin kardeşi Sadık Laricani, kardeşinin saf dışı bırakılmasını protesto edenlerin başında geliyor. Sadık Laricani salı günü Twitter hesabı üzerinden dört paylaşım yaparak AKK’yi eleştirdi ve istihbarat servislerinin raporlarına işaret ederek kardeşinin seçimlerde saf dışı bırakılmasının arkasındaki sebebin de bu olduğunu öne sürdü.
Ali Hamaney’in emriyle 2019 yılında İran Yargı Erki Başkanlığı görevinden azledildikten sonra Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi’nin (DMTK) başına geçen Sadık Laricani 24 saat sonra geri adım attı, kararın gerekçesini “endişe durulması” olarak göstermeye çalıştı. Ayrıca “istenmeyen misfirler” ile devrim ve rejim karşıtı grupları sözlerinden yanlış izlenimler çıkarmakla suçladı.
Adaylığı onaylanan İran Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi de Ali Laricani'yi seçimlere yeniden dahil ederek yarışı daha rekabetçi bir hale getirmek amacıyla temaslarda bulunduğunu açıklamıştı.
Laricani'nin damadı, eski milletvekili Ali Mutahhari de adaylığı kabul edilmeyen isimler arasındaydı. Reisi’nin bu açıklamalarına karşılık veren Mutahhari, kendisine hitaben AKK üyeliğine Yargı Erki tarafından atanan 6 kişiden 3’ünün Laricani'nin başvuru talebinin reddedilmesini desteklediğini söyledi.
Eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad çarşamba günü geç saatlerde yayınladığı bir video ile halka seslenerek seçimleri boykot ettiğini, tanımadığını ve hiçbir adayı desteklemediğini duyurdu.
Eski İran Cumhurbaşkanı’nın yayınladığı video kaydından saatler önce, Ahmedinejad’a yakınlığı ile bilinen ‘Devlet-i Bahar’ adlı internet sitesi Tahran’ın güvenliğini koruyan Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Sarallah (Allah’ın İntikamı) Tugayları Bölük Komutanı General Hüseyin Necad’ın, Ahmedinejad’dan “iş birliği yapmasını ve sessiz kalmasını” istediğini aktardı. Aynı zamanda internet sitesi, Necad’ın bu sözlerine karşılık Ahmedinejad’ın İran’ın çökme tehlikesine ve ülke içerisinde gittikçe kötüleşen duruma karşı İranlıların yeniden sokaklara inebileceğine dair uyarıda bulunduğunu bildirdi.
Bununla birlikte Ahmedinejad çektiği videoda susmaya niyeti olmadığını ve ikinci kez adaylık başvurusunun reddedildiğini vurguladı. Ahmedinejad’ın başvurusu daha önce de Hasan Ruhani’nin ikinci dönemi kazandığı 2017 yılındaki seçimlerde kabul edilmemişti.
2005-2013 yılları arasında 8 yıl boyunca cumhurbaşkanlığı görevini yürüten İran'ın önde gelen isimlerinden olan Mahmud Ahmedinejad açıklamasında ısrarla  bu seçimleri boykot ettiğini vurguladı.
DMO Komutanı Yardımcısı General Said Muhammed de adaylık başvurusunun reddedilmesine ilişkin yaptığı açıklamada, AKK’nin aldığı kararların kesin olduğunu ve uygulanması gerektiğini belirterek seçim sahasına oluşan mecburi durum sonucunda girdiğini belirtti. Muhammed “Bilime dayalı fikirleri ve yöntemleri hükümet sistemine dahil ederek insanlara yeni bir yol ve tarz sunmak için her türlü çabayı gösterdik” dedi.
DMO Sözcüsü Ramazan Şerif de yaptığı açıklamada “Seçimler, halkın katılımını azaltmak amacıyla çarpıtmak, şüphe uyandırmak, umutsuzluk yaymak, insanları hayal kırıklığına uğratmak ve İslam Cumhuriyeti aleyhinde yanlış iddialarda bulunmak için mükemmel bir süreçtir” ifadelerini kullandı. İran’daki seçimlerin yabancı medya kuruluşlarının haberlerinin dörtte birinde yer aldığına dikkat çekti. Şerif açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Düşman, halkın devrim yüzünden pişmanlığı, aydınlık bir geleceğin olmaması ve kriz durumları gibi konuları gündeme getirerek insanları rejimden uzaklaştırmaya çalışıyor. Seçim döneminde medya çalışanlarının ana görevi, maksimum katılımı sağlamak için İslam Cumhuriyeti’nin Dini Lideri’nin talimatlarını uygulamaktır.”
Sözcü açıklamalarını yaparken, “elektronik ordu” ya da “genç savaş subayları” olarak bilinen kişilerin dahil olduğu internet ve medyada aktif olan DMO destekçilerinden oluşan bir kalabalığa hitap ediyordu.
Seçimlere katılma talebi kabul edilmeyen reformist aktivist ve Reform Cephesi Merkez Komitesi üyesi Mustafa Taczade ise Twitter hesabından şu açıklamada bulundu:
“Bu, seçim mühendisliğine ilişkin karşı bir protestodur. Adayların cumhurbaşkanlığı seçimleri başvurularının reddedilmesi, rekabetçi ve anlamlı bir seçim sürecinden başka her şeye benziyor. Ben hep seçimlere katıldığımı söyledim. Dini Lider’in seçimlerinin (atamalarının), benim oyuma ihtiyacı yok.”
Taczade açıklamasında #SeçimDarbesi etiketini kullandı.
Reformist kanattan olan yazar olan Said Hacceriyan, 23 Mayıs 1997'de yaşananların (Muhammed Hatemi’nin cumhurbaşkanlık yarışını kazanması) iktidarın hesaplamalarındaki bir hatanın göstergesi olduğunu ve kaçınılmaz olarak görülenin tekrarlanmayacağını söyledi. Hacceriyan açıklamasında “Reformistler, seçimler bağımsız bir şekilde yapılmadığı sürece oyun sırasında elektriğin kesildiği siyasi satranca artık katılmayacaklar” dedi.



Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
TT

Microsoft’un raporunda İran'ın siber saldırılarına dikkat çekildi

Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.
Microsoft yayınladığı raporda İran’ın siber saldırılarına yer verdi.

Microsoft'a göre İran, Gazze Şeridi'nde savaşın başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e yönelik siber operasyonlarına ve propaganda kampanyalarına hız verdi.

ABD merkezli Microsoft, Hamas Hareketi’nin 7 Ekim 2023'te gerçekleştirdiği saldırıların öncesi ve sonrasında İran'ın siber faaliyetlerine ilişkin ayrıntılı bir rapor yayınladı.

Raporda, İran hükümetiyle ittifak halinde olan bazı tarafların çok sayıda elektronik ve siber saldırı başlattığı belirtildi. Hamas'a yardım etmeyi ve İsrail'i, onun siyasi müttefiklerini ve ticari ortaklarını zayıflatmayı amaçlayan yapay zekâ tekniklerini ve nüfuz operasyonlarını kullandı.

Microsoft’un raporuna göre İran, Hamas'ı desteklemek amacıyla siber operasyonlarını ve çevrimiçi etki operasyonlarına hız verdi ve faaliyetlerinin yaklaşık yüzde 43'ünü İsrail'e karşı yürüttü.

Ancak rapora göre İran'ın 7 Ekim'den sonra gerçekleştirdiği operasyonların çoğu aceleci ve kaotikti; bu da İran ile Hamas arasında bir koordinasyon olmadığını gösteriyor.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre raporda ayrıca İran'ın Lübnan'daki Hizbullah grubuyla iş birliğine de dikkat çekildi. İsrail ile Hamas arasındaki çatışmanın devam etmesi ve ABD başkanlık seçimlerinin yaklaşmasıyla birlikte İran'ın nüfuz operasyonlarının ve elektronik saldırıların önümüzdeki dönemde daha hedefe yönelik ve yıkıcı olacağı öngörülüyor.

Microsoft'un raporuna göre 2024 yılında İran'ın ABD'yi başkanlık seçimleri döneminde daha fazla hedef alması bekleniyor. İran'ın, İsrail hastanesine ve Pensilvanya'daki Amerikan su sistemine karşı yaptığı gibi hayati altyapıyı hedef almak gibi ‘ABD’nin kırmızı çizgilerini test edeceği’ vurgulanıyor.

Rapor, 2020 seçimlerinde olduğu gibi, ABD'li aşırılık yanlılarının kimlik hırsızlığı yaparak ve ABD hükümet yetkililerine karşı şiddeti teşvik ederek gerçekleştirdikleri olaylara dayanarak 2024'te ABD'deki başkanlık seçimleri sırasında yoğunlaşan daha büyük tehditler konusunda uyarıda bulunuldu.

Saldırıların üç aşaması

Raporda üç aşamada gerçekleştirilen operasyonlara ilişkin açıklamalara yer verildi:

İlk aşama etkileşimli olarak başlıyor ve İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Tesnim’ ajansı gibi devlet medyası aracılığıyla yanıltıcı bilgilerin yayılmasını içeriyor. Örneğin, İsrail elektrik şirketinin arızalanmasıyla ilgili haberlerin yayınlandığı haberlerle ilişkilendirilmiş olan İran Devrim Muhafızları tarafından yönetilen bir grup (muhtemelen) siber saldırılar hakkında bilgiler içeren raporlara dayanır. Bu raporlar, İsrail'deki elektrik kesintilerine ilişkin eski raporlara ve İsrail şirketinin web sitesinde yer alan tarihsiz bir arıza ekran görüntüsüne dayanıyordu.

İkinci aşama, İran hükümetine bağlı çeşitli grupların ve kuruluşların İsrail'e karşı yanıltıcı bilgilerin yayılmasında iş birliği yapmasıyla karakterize edildi. Tahran'ın belirlediği koordinasyon ve hedeflere göre, bu, büyük bir iş birliğine ve dolayısıyla bu saldırıların uzmanlaşmasına ve büyük etkinliğine olanak sağladı.

Raporda, birden fazla İranlı grubun birden fazla koordineli siber faaliyet yoluyla aynı örgütü veya İsrail askeri üssünü hedef aldığı belirtildi. İran'ın kullanmayı tercih ettiği bir yöntem olan İsrail'e yönelik çevrimiçi nüfuz operasyonları hız kazandı ve bu operasyonlar arttı ve Ekim ayında on operasyon kaydedildi. Bu, 2022 yılının kasım ayında bir ayda gerçekleştirilen altı operasyon rekorunun neredeyse iki katına işaret ediyor.

Raporda, İran Devrim Muhafızları'na bağlı ‘Şehit Kaave’ grubunun 18 Ekim'de, İsrail içindeki güvenlik kameralarına karşı elektronik saldırılar düzenlemek için özel olarak tasarlanmış fidye yazılımlarını kullandığı belirtildi. ‘Cund Süleyman’ isimli bir siber karakter, İsrail'in Nevatim Hava Üssü'ndeki güvenlik kameralarını ve verilerini ele geçirdiklerini iddia etti. Ancak ‘Cund Süleyman’ tarafından sızdırılan güvenlik görüntülerinin, Tel Aviv'in kuzeyindeki Nevatim Caddesi'nde bulunan bir kasabada çekildiği ve aynı ismi taşıyan İsrail Hava Üssü'yle ilgisi olmadığı belirtildi.

Üçüncü aşama, geçtiğimiz kasım ayının sonlarında başladı ve İran'ın İsrail'e destek verdiğini düşündüğü ülkeleri hedef alarak coğrafi kapsamı genişletti. Bu aşama, İran destekli Husilerin uluslararası nakliyatı hedef alan saldırılarına başladığı döneme denk geldi. Bu saldırılar özellikle Bahreyn, Arnavutluk ve ABD'yi hedef aldı.

erbtn5y6mu7
İran'ın başlattığı nüfuz operasyonlar arasında rehinelerle ilgili olarak İsrail kamuoyunu etkilemek ve İsrail Başbakanı'na karşı öfkeyi artırmak var. (Microsoft raporu)

20 Kasım'da, ‘kukla’ hesaplarından Arnavutluk'a karşı yakın zamanda gerçekleşecek olan elektronik saldırılara dair uyarılar yapıldı. Daha sonra bu hesaplar, çeşitli Arnavut kuruluşları ve kurumlarına saldırılardan sorumlu olduklarını duyurdu.

21 Kasım'da ‘Tufan’ adı verilen bir siber kukla, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye devam etmelerini engellemek için denizcilik hükümetini ve finans kurumlarını hedef aldı.

22 Kasım'da, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bu gruplar, İsrail'in programlama kontrol ünitelerini hedef almaya başladılar (bu, üretim hatları ve robot cihazları gibi üretim kontrol işlemlerini gerçekleştirmek için geliştirilen endüstriyel bilgisayar cihazlarıdır) ve 25 Kasım'da Pensilvanya eyaletindeki su otoritesinin iletişimini kestiler.

Yanlış bilgi

Raporda hükümet medyasının Hamas saldırılarıyla ilgili yanıltıcı ayrıntılar yayınlamasına da değinildi. İran da İsrail'e yönelik siber saldırı operasyonlarını ve çabalarını artırdı. Saldırılar, savaşın ilk günlerinde bir tepki olarak başladı, ancak ekim ayının sonlarına doğru İran siber güvenlik güçlerinin İsrail'e yönelik saldırılarına odaklandığı belirtildi.

Microsoft’un raporunda, o dönemdeki siber saldırıların giderek daha yıkıcı hale geldiğini ve yanıltıcı bilgilerin yayılması kampanyalarının daha karmaşık hale geldiği belirtildi. Sosyal medya platformlarında sahte ve gerçek olmayan hesapların kullanıldığı ifade edildi.

Sayısal olarak bakıldığında, Microsoft'un gözlemlediği İran hükümet grupları, savaşın ilk haftasında dokuz saldırıdan bir sonraki haftada sadece bir hafta içinde on dört saldırıya çıkarak arttı.

2021'deki bir olaydan iki ayda bir düzenlenen etki operasyonları, sadece 2023 yılının Ekim ayında 11'e yükseldi. Ayrıca, Tahran'ın çevrimiçi eylemlerinde yüzde 42'lik bir artışın olduğu ve bir ay sonra yüzde 28'lik bir artışın daha kaydedildiği bildirildi.

İsrail’in ana hedef olmasına rağmen, Batı ve Arap ülkeleri de saldırılara maruz kaldı. Bunlar arasında, bir İran grubunun Bahreyn hükümetini ve finansal kurumları hedef alması da yer aldı. Son olarak, İran Devrim Muhafızları'na bağlı bir grup, Pensilvanya'daki ABD su yönetim merkezine siber saldırılar düzenledi.

İran'ın hedefleri

Raporda, İran'ın ana hedefinin, siber operasyonlarını kullanarak İsrail ve dünya genelinde kamuoyunu etkilemek olduğu belirtiliyor. Bu, ‘siyasi ve sosyal anlaşmazlıkları’ hedefleyerek manipülasyon veya korku yoluyla gerçekleştiriliyor.

Raporda, etki operasyonlarının sık sık çabalarını, Hamas'ın liderlik ettiği saldırı sırasında kaçırılan 240 rehineye veya İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasına yönlendirdiği kaydedildi. Bu, kafa karışıklığı ve güven kaybı yaratmak için yapılan bir girişimdi.

Microsoft’un raporu, ana hedeflerine de değinildi: Birincisi, iç siyasi ve sosyal farklılıkları daha da kötüleştiren kutuplaşma yoluyla istikrarsızlaştırma. Bu nedenle, 240 rehine kriziyle başa çıkma konusunda İsrail hükümetinin benimsediği yaklaşıma odaklanıldı. Kendilerini barış isteyen aktivist gruplar olarak tanıttılar, İsrail hükümetini ve İsrail Başbakanı'nı eleştirdiler ve onun görevden alınması çağrısında bulundular.

Microsoft raporuna göre ikinci hedef intikamdı. İran'ın saldırıları, İsrail'in ‘göze göz dişe diş’ prensibinden hareketle Gazze'deki elektrik, su ve yakıtı keseceği yönündeki tehditlerine yanıt olarak İsrail'in elektrik, su ve yakıt altyapısını hedef aldı.

Üçüncü hedef, İsrail vatandaşlarını korkutarak ve İsrail askerlerinin ailelerini tehdit ederek korku yaratmaktı. Bu amaçla, İsrail ordusunun askerlerini koruma yetkisinin olmadığını belirten ve İsrail Savunma Kuvvetleri'nin askerlerini teslim olmaya ikna etmeyi amaçlayan mesajlar gibi, X platformu üzerinden hesaplar aracılığıyla mesajlar yayınladılar.

Dördüncü hedef ise İsrail'i destekleyen tarafları hedef alarak ve İsrail'in Gazze Şeridi'ne yönelik saldırılarının yarattığı hasarı öne çıkararak İsrail'e verilen uluslararası desteği baltalamaktı.

Yapay zekâ saldırıları

Rapora göre İran'ın en büyük saldırısı, 2023 yılının Aralık ayı başlarında televizyon yayın hizmetlerini keserek, yerine İngiltere, Kanada ve BAE'deki İran nüfuz kampanyası kapsamında (yapay zeka tarafından üretilen bir haber spikeri) kullanılan bir video klip kullanılmasıydı. Microsoft, bu olaya özel bir vurgu yaparak, Tahran'daki hükümet grupları tarafından benzer bir şekilde yapılan ilk saldırı olduğunu ve operasyonlarında büyük ölçüde yapay zekâ teknolojilerine güvendiklerini belirtti.

Microsoft şirketinin yapay zeka izleme bölümü, İran'ın propaganda göstergelerini takip etti.

Microsoft raporu, İran devletine bağlı medyanın, ABD ile yakın müttefik olan İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi İngilizce konuşulan ülkelerde büyük başarı elde ettiğini gözler önüne serdi. İran haber kaynaklarına olan ilgi ve trafiğin, genel internet trafiğiyle karşılaştırıldığında önemli ölçüde arttığını ifade etti. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısı sırasında, ABD, İngiltere, Kanada, Avustralya ve Yeni Zelanda'dan İran kaynaklı internet sitelerine olan ziyaretlerin yüzde 42 arttığı kaydedildi. Bu durum, İran'ın Ortadoğu'daki çatışma hakkındaki raporlarıyla Batı halkına ulaşma yeteneğine işaret etti. Rapor, bu başarının özellikle savaşın ilk günlerinde daha güçlü olduğunu ve savaşın bir ayı aşkın bir süre geçtikten sonra bile, İran kaynaklarına erişimin savaş öncesi seviyelerinin yüzde 28 üzerinde kaldığını belirtti.

İran sızma operasyonları

Rapor, İranlı kurumların sadece düşmanlarını değil, aynı zamanda dostlarını da taklit ettiğini belirtiyor. İran'ın son operasyonları, İsrail ordusunu tehdit eden sahte mesajlar yayınlamak için Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayı'nın adını ve logosunu kullandı. Ancak, İran'ın bunun için Hamas'tan onay alıp almadığı bilinmiyor.

İran, İsraillileri faaliyetlerine katılmaya çekmeyi başardı. ‘Savaşın Gözyaşları’ adlı son bir operasyonda, İranlı ajanlar İsraillileri, İsrail basınında yer alan haberlere dayanarak İsrail mahallelerinde yapay zeka ürünü görseller kullandı. ‘Savaşın Gözyaşları’ sloganlı pankartlar asmaya ve Binyamin Netanyahu'nun görevden alınmasını teşvik etmeye ikna etti.

E-posta kampanyaları

İran'ın, psikolojik etkileri artırmak için kitle mesajlaşma ve e-posta kampanyalarını artan bir şekilde kullandığı belirlendi. İnsanların telefonlarına veya gelen kutularına gelen mesajların, sosyal medyadaki sahte hesaplardan daha büyük bir etkiye sahip olduğu ortaya çıktı. Rapora göre İran, İran Devrim Muhafızları'na bağlı hem açık hem de gizli medya organlarını, siber operasyonların etkilerini büyütmek için kullanıyor. Eylül ayında, İranlı bir hacker grubu, İsrail demiryolu sistemine karşı elektronik saldırılar düzenlediğini iddia etti. İran Devrim Muhafızları'nın medyası da söz konusu iddiaları köpürterek yayılmasını sağladı.