Buzun içinde bulunmuş 5 tarihöncesi yaratık

Yünlü mamutların neslinin 4 bin yıl önce tükendiği düşünülüyor (AFP)
Yünlü mamutların neslinin 4 bin yıl önce tükendiği düşünülüyor (AFP)
TT

Buzun içinde bulunmuş 5 tarihöncesi yaratık

Yünlü mamutların neslinin 4 bin yıl önce tükendiği düşünülüyor (AFP)
Yünlü mamutların neslinin 4 bin yıl önce tükendiği düşünülüyor (AFP)

Rusya'nın soğuk havasıyla ünlü Sibirya toprakları, tarihöncesinden pek çok kalıntıya ev sahipliği yapıyor. Şimdiye kadar bölgede pek çok fosil bulunurken, Sibirya bilime ışık tutmaya devam ediyor.
Live Science, bölgede buza hapsolmuş halde bulunan 5 ünlü tarihöncesi yaratığı aktardı:

Yünlü gergedan yavrusu
Sibirya'nın buzullarında bir avcı 2015'te, 10 bin yıllık yünlü gergedan yavrusu buldu. Adını kaşifinden alan Sasha, türünün şimdiye kadar bulunan ilk genç üyesi. Sasha üzerinde çalışmalar yürüten Albert Protopopov, yaratığın 1,5 metre uzunluğunda ve 80 santimetre boyunda olduğunu kaydetti.

(Yakutistan Bilimler Akademisi)
Öte yandan bilim insanları, yavrunun erkek mi yoksa dişi mi olduğunu bilmiyor. Ancak boynuzunun boyutu, Sasha'nın ölümünden önce sütten kesildiğini ortaya koyuyor. Bulgular, hayvanın 7 aylıkken öldüğünü gösteriyor.

Aslan mı vaşak mı?
Sibirya'nın doğusunda mamut dişleri arayan Boris Berezhnev adlı avcı, Eylül 2017'de beklemediği bir keşif yaptı: Son buzul çağından kalma fazlasıyla tüylü, hafifçe ezilmiş ve mumyalanmış bir kedi.

(Anastasya Koryakina)
Ancak uzmanlar, kedinin bir vaşak yavrusu mu yoksa mağara aslanı yavrusu mu olduğu konusunda emin değil. Yaratığın 2,6 milyon ila 11 bin 700 yıl öncesini kapsayan Pleistosen Çağ'dan kaldığı düşünülüyor.

Mamut yavruları
Lyuba adlı 1 aylık buzağı, 2007'de Sibirya'daki Yamal Yarımadası'nda bir rengeyiği çobanı tarafından keşfedildi. 2 aylık Khroma ise bir sene sonra Sibirya'nın doğusundaki Yakutistan'daki bir nehirde bulundu.

Lyuba adlı mamut (Michigan Üniversitesi)
Bilgisayarlı tomografi taramaları, 40 bin yılı aşkın bir süre öncesine ait olan iki yavrunun çamurda boğulduğunu ortaya koydu. Analizler, küçük mamutların ölmeden önce tombul ve sağlıklı olduğunu gösterdi.

Kadim bizon
Sibirya'nın kuzeyinde yaşayan halk, 2011'de modern bizonların soyu tükenmiş atasının kalıntılarını keşfetti. Dokuz bin yıllık step bizonu, mükemmele yakın şekilde korunmuştu.

(Gennady Boeskorov)
Latince adı Bison Priscus olan yaratığın kalbi, damarları, beyni ve sindirim sistemi hemen hemen eksiksizdi.

Donmuş tay
Paleontologlar 2018'de, Sibirya topraklarının 100 metre derinliğinde iki aylık bir at buldu. 30 bin ila 40 bin yıl önce ölen tay, yaklaşık 1 metre boyundaydı.

(The Siberian Times)
Atın toynakları, buzun içinde kalması sebebiyle sapasağlamdı. Hayvanın toynaklarındaki ve burun derinliklerindeki minik tüyler bile duruyordu.
Independent Türkçe, Live Science, Arkeofili



Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
TT

Sadece 300 ışık yılı uzakta devasa gaz bulutu keşfedildi

Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)
Bilim insanları Orion gibi bulutsularda yıldız oluşumunu incelese de sürecin öncesi hakkında daha az gözlem yapılabiliyor (NASA)

Dünya'ya beklenmedik kadar yakın bir mesafede devasa bir gaz bulutu keşfedildi. Moleküler gaz bulutu, bilim insanlarına yıldız oluşum sürecini incelemeleri için eşsiz bir fırsat sunuyor.

Moleküler bulutlar içindeki toz ve gaz kümeleri çökerek yıldızları meydana getiriyor. Hidrojen ve karbonmonoksit molekülleri içeren bu bulutları, yıldız oluşturmalarından önce görmek zorlu bir iş.

Bilim insanları moleküler hidrojen gazı neredeyse görünmez olduğu için bu bulutları ararken karbonmonoksite odaklanıyor. Ancak karbonmonoksit miktarı azsa bulut kolayca gözden kaçabiliyor.

Araştırmacılar yeni keşfedilen moleküler gaz bulutunun bugüne kadar saptanmamasını da buna bağlıyor.

Bulguları hakemli dergi Nature Astronomy'de dün (28 Nisan) yayımlanan çalışmayı yürüten ekip, bulutu daha önce hiç kullanılmamış bir yöntemle tespit etti. Araştırmacılar, buluttaki hidrojenin yaydığı ultraviyole ışık sayesinde keşfi yaptı.

Güney Kore'nin STSAT-1 uydusunun verilerini inceleyen araştırmacılar, hidrojenin doğal olarak yaydığı uzak ultraviyole ışığı fark etti. Normalde bu spektrumdaki ışığı yakalamak epey zor ancak uydunun spektrografı, bunu analiz edilebilecek dalga boylarına ayırmayı başardı. 

Rutgers Üniversitesi'nden çalışmaya liderlik eden Blakesley Burkhart, "Bu, moleküler hidrojenin uzak ultraviyole emisyonunu doğrudan bularak keşfedilen ilk moleküler bulut. Bu bulut, kelimenin tam anlamıyla karanlıkta parıldıyor" diyor.

Yunan mitolojisindeki şafak tanrıçası Eos'un adı verilen gaz bulutu Dünya'dan sadece 300 ışık yılı uzakta. Yaklaşık 3 katrilyon kilometrelik bu mesafe insan ölçeğinde muazzam bir büyüklüğe denk düşse de galaktik ölçekte çok yakın kabul ediliyor. Dünya'ya en yakın yıldız oluşum bölgesi olan Orion Bulutsusu yaklaşık 1300 ışık yılı uzakta. 

Hilale benzeyen bulutun kütlesi Güneş'in kütlesinin yaklaşık 3 bin 400 katı ve yaklaşık 40 Ay çapına (140 bin kilometre) sahip. 

Makalenin yazarlarından Thomas Haworth "Bu şey adeta kozmik arka bahçemizde ve biz onu kaçırdık" diyor.

Güneş Sistemi'nin yakın çevresini ifade eden Yerel Kabarcık'ta yer alan Eos, bugüne kadar bulunan en yakın moleküler bulut. 

Bilim insanları bu sayede yıldız ve yıldız sistemlerinin nasıl oluştuğunu çok daha iyi anlayabilecekleri bir imkana sahip. 

Burkhart, "Teleskoplarımızla baktığımızda, oluşum aşamasındaki tüm yıldız sistemlerini görebiliyoruz ancak bunun nasıl gerçekleştiğini ayrıntılı olarak bilmiyoruz" diyerek ekliyor: 

Eos'u keşfetmemiz heyecan verici çünkü artık moleküler bulutların nasıl oluştuğunu ve ayrıştığını, bir galaksinin yıldızlararası gaz ve tozu yıldızlara ve gezegenlere nasıl dönüştürdüğünü doğrudan ölçebiliyoruz.

Araştırmacılar ayrıca yeni yöntemi kullanarak yakınlarda gizlenen başka moleküler bulutları da keşfetmeyi umuyor.

Çalışmanın bir diğer yazarı Thavisha Dharmawardena "Bu teknik yıldızlararası ortam hakkında bildiklerimizi baştan yazabilir, galaksideki gizli bulutları ortaya çıkarabilir ve hatta kozmik şafağın algılanabilen en uzak sınırlarına kadar ulaşabilir" ifadelerini kullanıyor.

Independent Türkçe, Space.com, CNN, Nature Astronomy