Taliban, Türkiye'nin Kabil Havaalanı'nın güvenliğini sağlama teklifini kabul etmedi

Kabil'de geçen hafta düzenlenen terör saldırısında ölen Mina Hayari için cenaze töreni düzenlendi. (AP)
Kabil'de geçen hafta düzenlenen terör saldırısında ölen Mina Hayari için cenaze töreni düzenlendi. (AP)
TT

Taliban, Türkiye'nin Kabil Havaalanı'nın güvenliğini sağlama teklifini kabul etmedi

Kabil'de geçen hafta düzenlenen terör saldırısında ölen Mina Hayari için cenaze töreni düzenlendi. (AP)
Kabil'de geçen hafta düzenlenen terör saldırısında ölen Mina Hayari için cenaze töreni düzenlendi. (AP)

Türkiye'nin Kabil Havaalanı'nın güvenliğini sağlama teklifine Taliban’dan cevap geldi. Taliban Sözcüsü Süheyl Şahin, geçen yıl ABD güçlerinin geri çekilmesine ilişkin anlaşma uyarınca Türkiye'nin güçlerini Afganistan'dan çekmesi gerektiğini savundu. “Bu güçler de diğerleri gibi aynı şekilde Afganistan’ı terk etmelidir” açıklamasında bulundu Söz konusu gelişmeler üzerine ABD, diğer ülkeler ve Kabil'de misyonları bulunan uluslararası kuruluşlar personellerini Afganistan'dan güvenli bir şekilde nasıl tahliye edeceklerine dair oluşan ciddi soruları gündemlerine alıyorlar.
Bu gelişme ayrıca, ABD Başkanı Joe Biden ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında pazartesi günü yapılması planlanan görüşmelerde, Ankara'nın Kabil Havaalanı güvenliğini Washington ile ilişkilerin geliştirilmesine yardımcı olmak için kullanma başlığına da cevap niteliğinde oldu. Türkiye'nin Rus savunma sistemleri satın alması iki ülke arasındaki ilişkileri kötüleştirmişti.
Taliban Sözcüsü Süheyl Şahin açıklamasında şunları söyledi:
“Türkiye son yirmi yıldır NATO güçlerinin bir parçası. Dolayısıyla 29 Şubat 2020'de ABD ile imzaladığımız anlaşma uyarınca Afganistan'dan çekilmelidir. Bunun dışında Türkiye bir İslam ülkesidir. Afganistan'ın Türkiye ile tarihi ilişkileri var. Gelecekte ülkede yeni bir İslami hükümetin kurulmasıyla onlarla yakın ve iyi ilişkiler kurmayı umut ediyoruz.”
ABD Dışişleri Bakanlığı ve Türk Dışişleri Bakanlığı ise konuya ilişkin açıklama yapmadı.

ABD-Türkiye görüşmeleri
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin'in dün Türk mevkidaşı Hulusi Akar ile "ikili iş birliği ve bölgesel meseleleri görüştüğü” bilgisi verildi. Ancak açıklamada Afganistan konusu özel olarak gündeme gelmedi.
Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın yönetimi sırasında Taliban ile Şubat 2020'de imzalanan anlaşma, tüm ABD kuvvetlerinin 1 Mayıs'a kadar Afganistan'ı terk etmesini şart koşuyor. Ancak Biden nisan ayında yaptığı açıklamada geri çekilmenin, El-Kaide'nin ABD'ye yönelik gerçekleştirdiği 11 Eylül 2001 saldırısının yirminci yıl dönümünde tamamlanacağını söyledi. Saldırı, ABD liderliğindeki güçler tarafından Afganistan'ın işgaline ve El-Kaide’ye barınak sağlayan Taliban hükümetinin devrilmesine yol açtı.
Türk yetkililer, havaalanı önerisini, ABD ve ortaklarının 11 Eylül'e kadar güçlerini Afganistan’dan çekme planı üzerinde anlaştıkları mayıs ayındaki bir NATO toplantısında sunduklarını bildirdiler. Birçok ABD'li milletvekili ve mevcut ve eski yetkili, yabancı güçlerin ayrılmasının ve Afganistan'da barış görüşmelerinin duraksamasının, Taliban'ı tekrar iktidara getirebilecek bir iç savaşa yol açmasından endişe ediyor.
Pentagon, ABD'nin geri çekilmeyi yüzde 50'nin üzerinde bir oranda tamamladığını belirtiyor. Türkiye'nin Afganistan'da halen güvenlik güçlerini eğiten 500'den fazla askeri var. Avustralya ise güvenlik endişeleri nedeniyle geçen ay ülkedeki büyükelçiliğini kapattı. Nitekim yapılan değerlendirmeler, Taliban'ın Türkiye'nin havaalanını güvence altına alma planını reddetmesinin diğer ülkeleri Afganistan’daki misyonlarını sonlandırmaya sevk edebileceği yönünde.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın bu haftaki Kongre oturumu sırasında Kabil'deki ABD diplomatik varlığını sürdürme sözü vermesiyle birlikte Taliban"ın konumunun Biden yönetimini krize sürükleyebileceği tahmin ediliyor.

Çatışmalar sürüyor
Afgan yetkililer cuma günü, Taliban militanlarının Afganistan'ın kuzeyindeki Tahar eyaletindeki önemli bir bölgeyi kontrol etmeyi başardıklarını bildirdiler. Yerel bölge konseyi üyeleri Mir Ahmed Kasım, Keramatullah ve Vefiullah Rahmani, buranın Taliban için stratejik İşkirmiş bölgesi olduğunu söyledi. Hükümet, önceki gün yaşanan şiddetli çatışmaların ardından Taliban karşısında ağır yara aldı. Yetkililer, saatlerce süren çatışmanın ardından mühimmat ve hava desteği eksikliği nedeniyle güvenlik güçlerinin bölgeyi terk etmek zorunda kaldığını aktardı. Bölgenin kontrolü için çıkan çatışmalar çok sayıda güvenlik görevlisinin ölümüne ve yaralanmasına neden oldu. Ancak kesin bilanço bilinmiyor.
Yerel bölge konseyi üyeleri, bölgedeki diğer dört ilçeyi birbirine bağladığı için İşkirmiş bölgesinin stratejik olarak önemli olduğunu ve Taliban militanlarının artık komşu bölgeleri kolayca tehdit edebileceğini bildirdiler. Yetkililer, Taliban'ın dünden bu yana İşkirmiş’e bağlı Banci ilçesinin bazı bölgelerine saldırdığı bilgisini verdiler.
Taliban son dönemde ülkede bir dizi kazanım elde etti. ABD ve NATO güçlerinin 1 Mayıs'ta Afganistan'dan resmi olarak geri çekilmeye başlamalarından bu yana en az 15 bölge Taliban'ın eline geçti.



Volker Türk: El Faşir'deki şiddet uluslararası toplum için bir utançtır

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
TT

Volker Türk: El Faşir'deki şiddet uluslararası toplum için bir utançtır

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)
BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, Cenevre'de el Faşir'i anlattı, (EPA)

BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, bugün Sudan'ın el Faşir kentinde yaşanan şiddeti kınayarak, bunu uluslararası toplumun durdurmadaki başarısızlığının bir "sicil lekesi" olarak nitelendirdi.

Cenevre'de, BM İnsan Hakları Konseyi'nin kentteki durumla ilgili özel oturumu öncesinde konuşan Türk, "El Faşir'deki kan lekeleri uzaydan bile görüldü" dedi ve "uluslararası toplumun sicilindeki leke daha az belirgin, ancak sonuçları daha az önemli değil" ifadelerini kullandı.

Volker Türk, "İnsanları hayvan yemi ve fıstık kabuğu yemeye zorlayan boğucu kuşatma konusunda defalarca uyardık" diye devam etti. Ofisimizin, "insanların açlıktan öldüğü bir dönemde yaygın kıtlık konusunda uyarıda bulunduğunu ve şehrin Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) eline geçmesinin bir katliama yol açacağı konusunda uyardığını" belirtti.

"Toplumun harekete geçme görevi var. Çok fazla poz ve gösteri var, ama eylem çok az ... Bu vahşete, tüm nüfusu boyunduruk altına alıp kontrol altına almaya yönelik bu bariz kaba kuvvet gösterisine karşı durmalıyız" diye vurguladı.

Devletleri, el Faşir ve çevresindeki bölgelerde sivillerin insani yardım ve korumaya erişimini sağlamaya ve "bu çatışmada uluslararası insancıl hukuk ve insan hakları hukukunu ihlal eden herkesin hesap vermesini sağlamak için ortak çaba göstermeye" çağırdı.

Şöyle devam etti: "Ekibim, yasal işlemlerde kullanılabilecek ihlal kanıtları topluyor" diyen Trump, "Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin durumu yakından izlediğini belirtti" dedi. Ayrıca, "Bu çatışmaya dahil olan herkes şunu bilmeli: Sizi izliyoruz ve adalet yerini bulacak" diye ekledi.


Beyaz Saray: Trump, Davos 2026 forumuna katılmayı planlıyor

ABD Başkanı Donald Trump (EPA)
ABD Başkanı Donald Trump (EPA)
TT

Beyaz Saray: Trump, Davos 2026 forumuna katılmayı planlıyor

ABD Başkanı Donald Trump (EPA)
ABD Başkanı Donald Trump (EPA)

Beyaz Saray'dan bir yetkili bugün, ABD Başkanı Donald Trump'ın gelecek yıl İsviçre'nin Davos kentinde düzenlenecek Dünya Ekonomik Forumu'nun yıllık toplantısına katılacağını doğruladı.

İş dünyası ve siyaset liderleri bu toplantıda acil küresel zorlukları müzakere ediyor.

2025 yıllık toplantısı, Trump'ın göreve başlama günü olan 20 Ocak'ta başladı ve birkaç gün sürdü. Trump, katılımcılara video bağlantısıyla hitap etti.


BBC ölüm kalım mücadelesi veriyor: Başbakanın soruna odaklanma vakti geldi

(Reuters)
(Reuters)
TT

BBC ölüm kalım mücadelesi veriyor: Başbakanın soruna odaklanma vakti geldi

(Reuters)
(Reuters)

Alan Rusbridger 

Peki şimdi ne olacak? BBC'nin en üst düzey iki yöneticisi neredeyse imkansız sayılabilecek görevlerinden istifa etti. Kuruluşun yönetimi neredeyse gülünç bir karmaşa içinde. Ve BBC'ye son duasını okumaktan memnuniyet duyacak bir popülist hükümetin 4 yıl içinde işbaşına gelme ihtimali çok yüksek. 

Bunları göz önünde bulundurursak, görevinden ayrılan genel müdür Tim Davie veya haber direktörü Deborah Turness'in yerine kim geçmek ister ki? Dünyanın en büyük haber kuruluşlarından birine liderlik ederken aynı zamanda 5,4 milyar sterlinlik bir uluslararası şirketi de yönetebilecek habercilik becerisine ve cesarete kim sahip? Ve onlara kim arka çıkar? 

Geçtiğimiz hafta bazen histerik şekilde yapılan haberlerden, BBC'nin Birleşik Krallık'ta hâlâ açık ara en güvenilir haber kuruluşu olduğunu asla tahmin edemezsiniz. ABD'de ise son dönemde aylık izlenme rakamları 77 milyona ulaşan BBC, Weather Channel'ın ardından en güvenilir ikinci haber kaynağı konumunda. 

Kuruluşun ideolojik ve ticari düşmanları için bunların hiçbir önemi yok. Onlar en çok BBC'nin zayıflamasını ya da yok olmasını ister. Ve sözümona sızdırılan "dosya" (24 yıl önce gazeteciliği bırakıp kurumsal halkla ilişkiler alanında çalışmaya başlayan Michael Prescott adlı birinin kaleme aldığı) onlara tam da ihtiyaç duydukları silahı vermiş oldu.

Bir yıl önce yayımlanan ve artık BBC iPlayer'dan kaldırılan Donald Trump'la ilgili Panorama belgeselindeki tek bir kötü kurgu, Davie ve Turness'a ölümcül darbeyi vurdu. İsyancıların Capitol Hill'ı bastığı gün Trump'ın yaptığı konuşmadan iki ayrı bölümünün birleştirildiği bu kurgunun profesyonellik dışı ve savunulamaz olduğunu hepimiz kabul edelim.

BBC, bir saatlik belgeselin o kısmını yeniden kurgulamalı, hatasını kabul etmeli ve programı yeniden yayımlamalıydı. Bunu yapmadılar, gerisi de malum. 

Hatalı kurgu kendi başına kesinlikle yanıltıcıydı. Ancak 6 Ocak'ta Trump'ın davranışlarını yargılayan Kongre, Senato ve yargı mercileri, konuşmanın ardından patlak veren isyanda Trump'ın gerçekten de önemli sorumluluğu olduğu sonucuna varmıştı. Dolayısıyla kimse o gün yaşanan maskaralığın hikayesini yeniden yazmaya kalkışmamalı. 

Yakın zamanda belgeselin tamamını izledim ve o hatayı bir kenara bırakırsak, bu tam da BBC'nin tanındığı ve güvenildiği türden bir gazetecilik. Yapım, Trump'ın başkanlığının ne anlama gelebileceğini öngörüyor (ve anlaşılan o ki bunu bir nebze de hafife alıyor). Diğer yandan onun popülerliğinin ve yeniden seçilme ihtimalinin yüksek olmasının sebeplerini de ayrıntılı şekilde inceliyor. 

Dolayısıyla bu, (Trump'ın sözcüsünün iddia ettiği gibi) BBC'nin "yüzde 100 sahte haber" yaptığını kanıtlayan bir delil değildir. Geçen hafta heyecanlı bir Telegraph köşe yazarının cırlayıp durduğu gibi BBC'nin "hemen hemen önemli her konuda yanlış" olduğunu da kanıtlamaz. Eski bir başbakanın insanları lisans ücretini ödemeyi reddetmeye çağırması için iyi bir bahane de değildir.

Prescott, BBC'nin bu Panorama belgeselini Kamala Harris hakkında eşit derecede "saldırgan" bir yapımla dengelemediği için "şoke olduğunu ve endişelendiğini" söyleyerek aslında kendini ele verdi. Onun editoryal "denge" anlayışı bu. Belki de kurumsal halkla ilişkiler işine devam etmelidir.

BBC'nin Panorama belgeselinin geri kalanını savunurken hatasını kabul etmekte neden bu kadar yavaş davrandığını anlamak güç. BBC kaynakları aslında durumla ilgili bir açıklamanın hazırlandığını ancak yönetim kurulunun bunu imzalamayı reddettiğini söylüyor. Böylece Trump, Boris Johnson ve BBC'yi sevmeyen küçük bir grubun bu boşluğu doldurmasına zemin hazırlanmış oldu.  

BBC'nin yeni sayılabilecek Yönetim Kurulu Başkanı Samir Shah'ın önünde artık devasa bir görev var. Yeni bir genel müdür ve haber direktörü atamak zorunda. 21. yüzyılda gazetecilik yapmak hakkında neredeyse hiç deneyimi olmayan bir kurula başkanlık ediyor. Kraliyet Tüzüğü'nün (BBC'nin editoryal bağımsızlığının tanındığı ve kamuya karşı yükümlülüklerinin belirlendiği anlaşma –çn.) yenilenme sürecini yönetmesi gerekiyor. Hükümetle BBC'nin nasıl finanse edileceği hakkında uzlaşmak zorunda. Ve muhtemel bir popülist hükümet ya da koalisyon tarafından sessizce ortadan kaldırılmaması için BBC'yi gelecekte olabileceklere karşı dayanıklı hale getirmeli. 

Shah'ın Keir Starmer'la hiç tanışmadığı söyleniyor, bu da başbakanın öncelikleri hakkında bir şeyler anlatıyor.

Bu neden önemli? Dünya çapında popülist ve otoriter liderlerin kamu medya kuruluşlarını hızla zayıflatmaya veya ortadan kaldırmaya çalıştıklarını gördük. Steve Bannon'ın ifadesiyle, gündemi saçmalıklarla meşgul edip insanların kime veya neye inanacağını şaşırmasına yol açmak onların işine geliyor. 

Tüm sosyal medya mecralarının birkaç milyarderin elinde toplanması, bu kişilerin de sonra hizaya girmesi onların işine geliyor. Ana akım medyanın çoğunun ekonomik açıdan can çekişmesi ve bu kuruluşların sahipliğinin giderek daha az sayıda taraf arasında paylaşılması da onların işine geliyor.  

BBC'nin yaşadığı güçlükleri geçen hafta büyük keyifle haber yapan The Telegraph'a bakmak yeterli. Gazetenin eski sahiplerinden biri hapse girdi. Sonraki sahiplerin ise (tuhaf, ortalıkta çok görülmeyen vergi kaçakçıları) adeta yürüyen birer iflas vakası oldukları ortaya çıktı. Gazete son iki yıldır arafta sıkışıp kalmış durumda, talep edilen fiyatı ödemeye istekli alıcıların dürüstlüğünü öfkeyle sorguluyor. Tepeden bakan bu konumlarından gazetenin yazarları yerel, ulusal ve uluslararası ölçekte devasa bir gazetecilik üretimini ayakta tutan finansman modelini yerle bir etmeye çalışıyor. Ve yakın zamanda yapılan bir YouGov anketine göre bu model, güvenilirlikte The Telegraph'ı tam 20 puan farkla geride bıraktı.

Ya da BBC'yi yok etmek için yıllardır, hatta onlarca yıldır kampanya yürüten Murdoch'lara bakın. BBC'nin etik ve editoryal başarısızlıkları, Murdoch diyarında son 25 yılda yaşanan çılgınlık, sahtekarlık ve suç teşkil eden aşırılıkların yanında devede kulak kalır. Yöneticiler hapse giriyor. Hukuki masraflar ve tazminatlar için kelimenin tam anlamıyla milyarlarca dolar ödeniyor. 2020'de Trump'ın yenilgisi hakkında kasten yalan yayın yaptıklarını da itiraf ettiler. Ticari ve siyasi sebeplerle olduğu kadar gazetecilik amaçlı casusluk faaliyetleri için özel dedektif ordusu tuttuklarına dair iddialar da var; bunları tabii ki reddediyorlar. 

Üstelik henüz ölçülü, olgulara dayalı habercilik ve analiz yerine bölünmeyi, gürültüyü, öfkeyi ve uyumsuzluğu teşvik eden Büyük Teknoloji algoritmalarından söz etmedik bile.

Trump'ın basın sözcüsü Karoline Leavitt, ABD Başkanı'nın Davie ve Turner'ın "yozlaşmış" sözde gazeteciler olduğu yönündeki suçlamasını dün gece neşeyle retweetledi ve insanlara BBC yerine GB News izlemeleri talimatını verdi. Nigel Farage buna bayılırdı.

Önümüzde bir tercih var. Bir ölçü hissiyatını yeniden kazanabilir ve BBC'nin kuşkusuz kısmen kendi hatası nedeniyle içine düştüğü bu çukurdan çıkma çabasını destekleyebiliriz. Ya da istersek, bilgi kaosuna sürüklenerek, çöküşün eşiğine gelmiş ABD medya ortamına benzer bir düzeni benimseyebiliriz.

Artık Starmer'ın bu meseleye dikkatini vermesinin vakti geldi. Zira müstakbel siyasi rakipleri çoktan bunu yaptı. 

Independent Türkçe, independent.co.uk/voices