İran: Reformistler Himmeti’yi destekleme konusunda uzlaşamadı

İran İçişleri Bakanı seçim yarışında ‘rekabetin zayıf olmasını’ ve mitinglerin yapılamayışını eleştirdi. Laricani, seçmenleri sandık başına gitmeye çağırdı

Dün İran'ın başkentinin merkezinde yer alan Tahran Üniversitesi'nin duvarında asılı, seçimlere katılımı teşvik eden pankartların önünden geçen İranlılar (AFP)
Dün İran'ın başkentinin merkezinde yer alan Tahran Üniversitesi'nin duvarında asılı, seçimlere katılımı teşvik eden pankartların önünden geçen İranlılar (AFP)
TT

İran: Reformistler Himmeti’yi destekleme konusunda uzlaşamadı

Dün İran'ın başkentinin merkezinde yer alan Tahran Üniversitesi'nin duvarında asılı, seçimlere katılımı teşvik eden pankartların önünden geçen İranlılar (AFP)
Dün İran'ın başkentinin merkezinde yer alan Tahran Üniversitesi'nin duvarında asılı, seçimlere katılımı teşvik eden pankartların önünden geçen İranlılar (AFP)

Reformist akımdan siyasilerin, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin nükleer anlaşma yoluyla Batı'ya açılım siyasetini destekleyen Abdunnasır Himmeti'yi destek konusunda uzlaşı çabaları başarısız olurken eski Devrim Muhafızları Ordusu (DMO) Genel Komutanı olan muhafazakar çizgideki aday Muhsin Rızai, ‘güvenlik birimlerindeki kirliliğe’ karşı ‘temizlik’ operasyonları yapma vaadinde bulundu.
Mevcut hükümetin yeniden canlandırmak amacıyla müzakerelerde bulunduğu nükleer anlaşmanın hükümetinin bir önceliği olacağını söyleyen eski Merkez Bankası Başkanı Himmeti, “Ama ABD’nin güveni yeniden sağlama eğilimini benimsediğini hiç görmedik. Nükleer anlaşmayı nasıl ele aldığını ve nasıl bir araştırma yolu izlediği görmeliyiz. İsrail üzerinden bölgede hegemonya kurmak istiyor mu bilmeliyiz. Eğer ABD güven inşa etmek isterse ve bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalışmadığını gösterirse neden İran ile ABD arasında bir sorun olsun ki?!” ifadelerini kullandı.
Reformistlere yakınlığıyla bilinen Berna Haber Ajansı’nın aktardığı açıklamasında Himmeti, “ABD’nin, küresel ve bölgesel barışı ilerletmek için olumlu yönde hareket ettiğine dair bir his varsa da önce İran'a ve bölgeye yaklaşımının ne olacağını görmeliyiz. O zaman ABD ile sorunumuz kalmaz” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin önceki seçimlerde Batı ile diplomasiye açıklık konusundaki sloganını yineleyen Himmeti, “Ülkemizin dünyayla iletişim halinde olması gerekiyor. Hiçbir ülke dünyayla iletişim kurmadan ilerleme kaydedemedi” dedi.
2011 yılından bu yana ev hapsinde tutulan eski reformist lider Mehdi Kerrubi Himmeti’ye destek çağrısı yaptı. Eski reformist Cumhurbaşkanları Muhammed Hatemi ve Ali Ekber Haşimi Rafsancani'nin yandaşları da reformistlerin Himmeti ya da bir diğer aday Muhsin Mihralizade’yi destek çağrıları yapmışlardı. Himmeti ise seçimlere bağımsız olarak katıldığını vurguluyor.
Öte yandan reformist hareket, fikir birliğine varılamaması nedeniyle Kerrubi’nin çağrısına uymadı. Reformist Cephe Sözcüsü Azer Mansuri’nin yaptığı açıklamada Himmeti, Reformist Cephe Genel Kurulu'nun 46 üyesinden yalnızca 23'ünün desteğini aldı. Ancak Himmeti’nin reformist akımın adayı olması için oyların üçte ikisine yani 31 oya ihtiyacı vardı. Mihralizade’nin ise oyların yüzde kaçını aldığı belirtilmedi.
İki aday da, seçimlere katılması onaylanan aday listesinin açıklandığı ilk andan itibaren reformculara yaklaşmaya çalıştı. Televizyon ekranlarındaki münazaralarda, mevcut Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin 2013 ve 2017 seçimlerinde muhafazakarlara karşı kullandığı çeşitli argümanları tekrarlayarak muhafazakar çizgideki beş aday karşısında reformist bir imaj çizmeye gayret ettiler.
İran’da reformist çizgisiyle tanınan Hemşehri gazetesi, Reformist Cephe’nin toplantısının uzun sürdüğünü belirtirken toplantı sonunda reformist hareketin seçimlere aday gösterme konusundaki tutumunun değişmediğini vurguladı. Toplantı, Reformist Cephe'nin, seçimlere aday gösterdiği, aralarında mevcut Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri ve eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani’nin oğlu Muhsin Haşimi’nin de olduğu dokuz ismin başvurularının reddedilmesinin ardından cumhurbaşkanlığı seçimlerine kimseyi aday göstermeyeceğini duyurmasından haftalar sonra yapıldı.
Kerrubi'nin oğlu Hüseyin Kerrubi, Pazartesi günü reformistlere yakın haber ajanslarına babasının reformist akıma bir aday göstermeleri çağrısında bulunduğunu açıkladı. Kerrubi ayrıca reformist kanada yakın Etemad gazetesine yaptığı açıklamada, sandık başına gideceğini ve Himmeti'ye oy vereceğini söyledi.
Kerrubi'nin tutumu, müttefiki Mir Hüseyin Musevi ve eşi Zehra Rahnaverd'in seçim sürecini bir ‘aşağılama’ süreci olarak niteledikleri ve ‘seçim mühendisliği’ yapıldığı eleştirisinde bulundukları tutumla çelişiyor.
Reformist akımın en önde gelen siyasi gruplarından biri olan Kargozarani Sazendegi, son günlerde Himmeti’nin seçim kampanyasına destek vermiş, Himmeti de son iki hafta boyunca, Haşimi Rafsancani'nin grubuna yakın bir medya kuruluşu olan Sazendegi gazetesinin ön sayfasında sık sık boy göstermişti.
Gazete, dün yayınlanan sayının başyazısında Himmeti'yi destekleyenlerin tutumunu savundu. Sazendegi Genel Yayın Yönetmeni Muhammed Kotşani, reformistlerin seçimlerden dışlanmasını ‘yalnızca Reformist Cephe için değil, aynı zamanda halk tabanı için de siyasi bir aşağılama’ olarak nitelendirdi. Kotşani, Reformist Cephe’yi bu siyasi aşağılanmadan kurtaracak şeyin, ‘bu sınırlı alanda oyunu iyi oynamak ve buradan muzaffer çıkmak’ olduğunu söyledi. Kotşani, “Gerçekten de, aşağılanmaya verilmesi gereken tepki seçimi boykot etmek değil. Duygulardan ziyade akılla hareket edilmeli. Ön planda olmayan bir reformist ismin, ünlü muhafazakar isimleri alt edebileceğini herkese gösterebiliriz” ifadelerini kullandı.
Birçok kişi, reformist hareketteki muhaliflerin, özellikle de Milli Birlik Partisi’nin, muhafazakar adaylardan birinin yarışı önde götürdüğüne işaret eden anketler çerçevesinde halkın sandık başına gitme konusunda daha önce eşi-benzeri görülmemiş bir isteksizlik göstermelerine karşın reformistlerin eğiliminin etkilenmesinden korktuklarını düşünüyor.
Himmeti dün yaptığı açıklamada, “Ben bir ekonomistim ve geri çekilmeyeceğim, sonuna kadar devam edeceğim. Önde gelen bazı reformistler beni destekliyor ve reformistlerin büyük bir kısmı seçim kampanyamda aktif olarak yer aldı. Güçsüzlerin gücü, sessizlerin sesi olmaya hazırım. Ama halk, seçim boykotlarına son vermezlerse başarılı olamam” dedi.
İranlıları muhafazakarların iktidarı ele geçirmesine karşı uyarmak için son bir hamle daha yapan Himmeti, İran'da internet sitelerinin engellenmesinden kimin sorumlu olduğunu ve VPN programlarının (gerçek IP adresini gizlenip, farklı bir IP adresi üzerinden internete bağlanılmasını sağlayan programlar) satışlarından kimin kazanç sağladığını sorguladı.
Buna karşın muhafazakar çizgideki cumhurbaşkanı adaylarından Ali Rıza Zakani, Ruhani hükümetinde bakan olarak atanmadan önce İran İstihbarat Bakanlığı'ndaki İnternet izleme dosyasından sorumlu olan mevcut İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Muhammed Cevad Azeri Cehromi’ye atıfta bulunarak, “İnternete erişimi engelleme yetkilisini elinde bulunduran İletişim Bakanı’nı atayanlar özgürlükten bahsediyorlar” ifadelerini kullandı.
Bakan Cehromi, Kasım 2019 protestoları sırasında internet erişiminin iki hafta ile bir ay arasında kesilmesinde çok önemli bir rol oynamıştı. Muhafazakar aday Zakani, Himmeti'nin kendisinin bir diğer muhafazakar aday İbrahim Reisi lehine çekileceğinden bahseden haberlere yönelik yorumlarını tiye aldı.
Himmeti, milletvekili Zakani'yi muhafazakar adaylar arasında ‘kötü polis’ olarak tanımlamıştı. Dün düzenlediği basın toplantısında Himmeti, muhafazakar harekette ‘gölge’ aday olgusunun varlığı konusundaki ısrarını yineleyerek muhafazakar adayları Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi lehine seçimlere katılmakla suçladı.
İran’da gölge aday olgusu yeni ortaya çıkan bir durum değil. Önceki seçimlerde de İran Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri, münazaralarda yakın müttefiki olan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'den daha iyi performans göstererek dikkat toplamış, ancak daha sonra seçimlerden çekilmişti.
Diğer yandan eski DMO Genel Komutanı ve Düzenin Maslahatını Teşhis Konseyi (DMTK) Genel Sekreteri Muhsin Rızai, dün bir televizyon kanalına verdiği röportajda, ‘güvenlik birimlerini tepeden tırnağa temizleme’ vaadinde bulundu. Açıklamalarının İranlıları endişelendirip endişelendirmeyeceğine dair bir soruya verdiği yanıtta Rızai, Natanz Nükleer Tesisi’nde geçtiğimiz Nisan ayında düzenlenen bombalı saldırının ardından ortaya çıkan ‘güvenlik kirliliğinin’ ciddiye alınması çağrısında bulundu.
Güvenlik birimlerinde bozulma olduğuna dair iddiaların ‘yüzde 100 doğru’ olduğunu söyleyen Rızai, “Natanz’a saldıranlar başarılı bir operasyon gerçekleştirerek ülkeyi terk ettiler. Bu konudaki her türlü taviz tehlike arz eder” dedi.
Rızai, DMO’nun İstihbarat Servisi tarafından finanse edilen, diplomatik adımların ve özellikle nükleer anlaşmaya ilişkin müzakerelere katılan ekibin Batılıların etkisi altındaymış gibi gösterildiği, ancak geçtiğimiz Mart ayında birkaç bölümü yayınlandıktan sonra İran hükümeti ve İran Dışişleri Bakanlığı'ndan gelen eleştiriler nedeniyle yayından kaldırılan bir televizyon dizisine övgüde bulundu.
Öte yandan eski Meclis Başkanı Ali Laricani yaptığı açıklamada, halka cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılma çağrısında bulundu. Laricani, “İçerideki ve dışarıdaki bir takım yanlış davranışlar, halkın bazı kesimleri arasında rahatsızlıklara neden olsa da sizin iradeniz onlardan çok daha güçlüdür” diye konuştu. Laricani, onurlu ve yasalara saygılı vatandaşların meşru taleplerinin ve yetkililerin kararlılığının, halkın güvenini sarsacak yanlış eylemlerin düzeltilmesine yol açmasını umduğunu ifade etti.
Cuma günü yapılacak olan seçimlerin ‘halkın kendi kaderini tayini adına milli bir gün’ olmasını istediğini ifade eden Laricani, “Cezanın zorluklarına sabredenler,  Allah'ın izniyle zafer yakındır” ifadelerini kullandı. Ancak Laricani, adaylardan birini destekleyip desteklemediğini açıklamadı.
Twitter hesabından Anayasayı Koruyucular Konseyi’ne (AKK) yönelik eleştirilerini yineleyen eski Meclis Başkanı, “AKK, resmi taleplere rağmen, seçimlere uygunluğumun neden onaylanmadığına dair herhangi bir açıklamada bulunmadı” dedi.
İran İçişleri Bakanı Abdurrıza Rahmani Fazli, Laricani’nin açıklamalarından birkaç önce, valilerle yaptığı görüşmede İran seçimlerindeki ‘zayıf rekabeti’ eleştirdi. İran'ın yarı resmi ajansı ISNA’nın haberine göre Fazli, “Adayların, bu dönemde seçim merkezlerinde ve birçok ilde destekçileri ve partileri için etkinlikler düzenleyememeleri talihsiz bir durumdur” ifadelerini kullandı.
Seçim merkezlerinde etkinliklerin düzenlenememesinden duyduğu üzüntüyü dile getiren İçişleri Bakanı, “Genel merkezin olmadan toplantı yapılmaz. Tüm bunlar, nispeten zayıf bir rekabetle karşı karşıya olduğumuz gerçeğine katkıda bulundu. Bunun bedelini Radyo ve Televizyon Kurumu (IRIB), valiler ve halk ödedi” şeklinde konuştu.
İran Öğrencileri Anket Ajansı (ISPA) tarafından yapılan bir anket, İranlıların seçimlere katılım konusundaki tutumunda, adaylar arasında ekonomik durumu iyileştirmeye yönelik büyük vaatlerin verildiği tartışmaların yaşandığı münazaralara rağmen fazla değişiklik olmadığını gösterdi.
ISPA’nın anketine göre seçimlere katılacağını söyleyen seçmen sayısı yüzde 42 olurken, muhafazakar çizgideki adaylardan İbrahim Reisi, şimdilik yarışı önde götürüyor. Buna karşın Himmeti oyların yüzde 3,7’sini aldı. 59 milyon seçmenden 15 milyonunun Reisi'ye oy vermeyi düşündüğü tahmin ediliyor.
Ankete katılanların yüzde 65’i, üçüncü münazarayı izlemediklerini söylediler. ISPA geçtiğimiz Çarşamba günü, İranlıların yüzde 70'inin münazaraları izlemediğini bildirmişti.
İran siyasal sistemi siyasi partilerin genel, yerel ve cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmalarını engelliyor. İran’da her üç seçimde de adaylar bireysel olarak seçime giriyorlar. Ülkedeki siyasi parti ya da oluşumlar ise dışarıdan bireysel adaylara destek verebiliyor.



Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
TT

Reisi'nin yokluğunun ardından İran

Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)
Reisi'nin ardından İran, iktidarın muhalefete "Allah ile savaştığı" temelinde bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırmaya yönelecek (AFP)

Velid Fares

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi'nin, Dışişleri Bakanı ile birlikte helikopter kazasında hayatını kaybettiğini duyuran açıklamanın mürekkebi kurumadan, ölümünden kimin sorumlu olduğuna dair anlatılar başladı. Helikopterin zorunlu inişi gerçekten teknik nedenlerden mi kaynaklanıyordu, yoksa birisi motora sabotaj mı yapmıştı?

Haberlerin çoğu, teknik bir arızanın bir felakete dönüşen bu zorunlu inişe yol açtığı sonucuna varıyor. Ancak pek çok soru hâlâ soruluyor ve bunlar arasında şunlar da var; bu helikopter nasıl düştü, Cumhurbaşkanına eşlik eden iki helikopterden ikisi de neden zorunlu iniş alanına bakmadan yolculuklarına devam ettiler? Bazıları, kötü hava koşullarına rağmen kışın bile bu koridorun sürekli uçak ve helikopterler tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Dolayısıyla ya bu olay benzersiz ya da olayların seyrini bu yöne iten yıkıcı bir el var.

Nihai raporların sonuçları ne olursa olsun, bu durum, İran rejimi içindeki kanatlar arasındaki güç tartışması çerçevesine giriyor. Bu kanatların ilki ölen Cumhurbaşkanı’nın devlet başkanı konumundayken başını çektiği kanattır. Kaynaklara göre Reisi, başkanlığını yaptığı devlet kurumlarının daha yetkili olması için çalışıyordu. Diğer kanat ise Dini Lider'in kanadı ve yüksek Humeyni otoritesi onun elinde. Yeni cumhurbaşkanlığı seçiminin tarihi yaklaşırken kanatlar arasındaki mücadele yoğunlaşmıştı ve Hamaney'in ölümüyle yerine geçecek yeni ismin bulunması için çalışmalar yapılıyordu. Bilgiler, Humeyni Otoritesinin başındaki ismin, yerine oğlu Mücteba Hamaney'i önerdiğini söylüyor. Ancak diğer kaynaklar, Reisi'nin Veliyyi Fakih’in halefi olmaya hazırlandığını, bunun da iki kanat arasında çatışmaya yol açtığını söylüyorlar.

Anlaşmazlık konularından biri de 2014'ten bu yana Batı'dan, özellikle de ABD'den aktarılan ve on milyarlarca dolar olduğu tahmin edilen paranın kontrolü. Bu büyük meblağlar doğal olarak hükümet, bürokrasi, güvenlik kurumları, bankalar ve sahayı kontrol eden milisler arasında büyük çatışmalara yol açıyor. Cumhurbaşkanlığı ve Genel Rehberlik makamları arasındaki çatışma, bir yandan rejimin gücünü güvence altına alan bu fonlar üzerindeki kontrolün niteliği, diğer yandan da rejimin dört Arap ülkesinde ve Filistin topraklarındaki Humeynici ve müttefik milislerle olan organik bağıyla ilgili derin farklılıkların bir sonucu olabilir.

Peki, Reisi’nin sahneden ayrılmasından sonra şimdi ne olacak?

En yakın ihtimal, kurumlardaki ve devletteki destekçilerinin zayıflatılması ve yerine Rehber’i çevreleyen dar çevrenin parçası olacak, yeni bir cumhurbaşkanının getirilmesidir. Böylece cumhurbaşkanlığı makamı yakın gelecekte Dini Lider’in halefi için hazırlanmış olacak. Bu durumda, İran'daki bu dramatik değişimlerin iç, bölgesel ve uluslararası arenadaki sonuçları nelerdir?

İran içinde, yoğun halk tepkisinden ve Tahran ile diğer şehirlerde gerçekleşen kutlamalardan, Reisi'nin ölümünün, muhalefetin bir bütün olarak rejimin varlığını reddetmesi, bir otorite boşluğu veya en azından otoritenin kanatları arasında bir çekişme olduğu temelinde otoriteye karşı yeniden protesto çağrısı yapması için yeni bir kapı açabilir. Bu elbette rejimi, uluslararası kamuoyunu sahayı kesin olarak kontrol ettiğine ikna etmek için büyük bir baskıda bulunmaya itecektir.

Bölgesel düzeyde bazı hükümetler, Tahran’daki yeni hükümet ve yönetim ile ilişkilere hazırlık olarak Hamaney'in otoritesini yeniden tanıdı. Bunların arasında devletlerin içişlerine karışmama anlaşması imzalayan ülkelerin yanı sıra, durumu izleyen ve yeni rejimin istikrarlı bir yönde gelişimini görene kadar harekete geçmeyecek Arap Körfez ülkeleri de var.

Uluslararası düzeyde, bazı Avrupa hükümetlerinin, İran liderliğine Avrupa, AB ve Tahran arasındaki mevcut anlaşmalara saygı duyulacağı konusunda güvence vermek amacıyla, Dini Lider’e sempatilerini ifade etmekte hızlı davrandıklarını gördük. Bu, İran'da en yüksek ve derin Avrupa çıkarlarına sahip olanlar için normaldir ve şu ana kadar rejimi değiştirmeye çalışan tüm İran muhalefetlerinden daha güçlüdür.

ABD'ye gelince, Dışişleri Bakanlığı, İran hükümetinin koşullarındaki değişikliğe rağmen kendisi ile diplomatik ilişkiler kurmadan, İran yönetimine sakin bir dille başsağlığı diledi. Çünkü yönetim Kongre'de her iki partiden de cumhurbaşkanı kim olursa olsun bu rejimle ilişki kurmak istemeyen bir çoğunluğun bulunduğunu çok iyi biliyor. Başkanlık seçimi kampanyası sırasında muhalefetin yönetime yönelik eleştirilerini yoğunlaştırdığı ve muhalefetin ABD yönetimini, terörist olarak gördüğü bir rejimi tanımaktan sorumlu tuttuğu biliniyor.

Dolayısıyla Biden yönetimi İran rejimini diplomatik olarak tanırken, popülist Cumhuriyetçi tabandan duyduğu korku nedeni ile kendisi ile ilişki kurmama ilkesini sürdürecek. Çünkü Cumhuriyetçiler önemli eyaletlerde çoğunluğu elde etmiş gibi görünüyor, bu da seçim sonuçlarını etkileyebilir.

Bunun gelecekteki en önemli sonuçları ne olacak?

İran rejiminin, önümüzdeki Kasım ayındaki ABD seçimleri öncesi Ortadoğu'da bir tür güç gösterisine hazırlık amacıyla kendi kurumlarını etrafında toplaması, onları koruması ve geliştirmeye çalışması mantıklı. Bu da demek oluyor ki, yaz başından kasım ortasına kadar Biden yönetiminin ya da diğerlerinin seçimler nedeniyle Ortadoğu'daki herhangi büyük hareketlenmeye karşılık veremeyeceği hassas bir dönem yaşanacak. Tahran bunu anladı ve eğer isterse aynı aşamayı bölgedeki bazı hedeflerini hayata geçirmek için de kullanmaya hazırlanıyor.

Reisi'den sonra İran, iktidarın Humeyni’nin deyimi ile "Allah ile savaşan" muhalefete bir darbe indirmesini sağlamak için Humeyni ideolojisini yoğunlaştırma yoluna gidecek. Ancak İsrail-İran çatışması çerçevesindeki yeni durum, bir yanda İsrail ve bölgesel müttefikleri, diğer yanda İran rejimi arasında tansiyonu yükseltmeyi, aynı zamanda rejim içinde yeni halk ayaklanmalarının başlamasını kolaylaştıracak bir iç bölünmenin yaşanmasını ümit eden İran muhalefetinin işine yarayabilir.

Fakat ABD'nin tutumu değişmediği sürece, mevcut aşamada bu rejimi değiştirmek zor olsa da seçim tarihi yaklaştıkça değişim fırsatları doğabilir. Her halükârda, Humeyni rejiminin temel direklerinden biri ve 1980'lerdeki binlerce idamın sorumlusu olan birinin yokluğu, İran'daki kurban aileleri için umut verici bir haber, rejime reform veya değişim yönünde baskı yapmak için motive edici bir faktördür.

*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.