İran Cumhurbaşkanlığı… Farklı yüzler ve otoriter dini lider

İlki, hiçbir şeye sahip değilken sonuncusu, anayasal kurumların kararlarını ve yasama organını yönetmeye başladı.

Yeni seçilen İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin kadın taraftarlarının, başkent Tahran’da Reisi’nin seçim zaferini kutlarken (AFP)
Yeni seçilen İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin kadın taraftarlarının, başkent Tahran’da Reisi’nin seçim zaferini kutlarken (AFP)
TT

İran Cumhurbaşkanlığı… Farklı yüzler ve otoriter dini lider

Yeni seçilen İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin kadın taraftarlarının, başkent Tahran’da Reisi’nin seçim zaferini kutlarken (AFP)
Yeni seçilen İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin kadın taraftarlarının, başkent Tahran’da Reisi’nin seçim zaferini kutlarken (AFP)

Hasan Fahs (Gazeteci yazar)
Yaklaşık 30 yıl süren bekleyişin ardından ve 9 Haziran 1989 tarihinde yönetimi devralmasından itibaren İran dini liderinin, hem rejimle ilgili hem de yasama, yürütme ve yargı ile ilgili bütün anayasal kurumların kararlarını tek elde topladığı söylenebilir.
Birkaç gün önce İbrahim Reisi'nin cumhurbaşkanı seçilmeden önce bu uzun süreç ve bekleyiş, söz konusu hedefi gerçekleştirmeye yardım etmeyen birtakım aşamalardan geçti. Şöyle ki Haşimi Rafsancani'nin cumhurbaşkanlığı makamını devralmasına paralel olarak dini liderin yönetimi, kurucu lider Ayetullah Humeyni'nin vefatından sonraki süreçte kuralları yerleştirme noktasında cumhurbaşkanı ve dini liderin rolünün doğası gereği bütün düzeylerde bir tür ortaklıkla damgalandı.
Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin gelişiyle birlikte yönetim, ilk başta rejim içerisinde sağ-sol görünümlü iki eğilim arasında bir nevi çatışma aşamasına geçti. Öyle ki sağ-sol eğilimini bu dönüşüme karşı koyan yönetimler dayattı. Daha sonra anlaşmazlık, yönetime dini karakteri yerleştirmeye çalışan muhafazakâr kesim ile siyasi çoğulculuğa, özgürlüklere, siyasi ve sosyal açılıma çağıran reformist kesim arasında dikey bir bölünmeye dönüştü. Bu çatışma, rejim ve derin devletini Mahmud Ahmedinejad'ı cumhurbaşkanlığı makamına ulaştırmasına olanak tanıyan bu iki akım arasındaki net bir çekişmeyle 2005 yılında sona erdi. Öyle ki o dönemde yasama organıyla ilgili çatışmanın doğasına egemen olan gel-gitlerin yanı sıra yürütme organı, bu çatışmanın ana başlığını oluşturuyordu. Bu süreç, 2001 ve 2005 yılları arasında reformistlerin hâkim olduğu ve 6. parlamento olarak bilinen parlamento deneyiminin tekrar etmemesi konusunda rejimi net bir karar almaya sevk etti.
Ancak 2005 ve 2013 yılları arasında yürütme organını kontrol etmeye yönelik bu çaba, Ahmedinejad'ın kendisini bu makama getiren tarafa darbe yapmasının ardından sekteye uğradı. Bu da iktidarın karar merkezlerini kendi elinde toplamaya başladığı süreci engelledi. Bu durum, yönetimi Ahmedinejad'ın cumhurbaşkanlığı döneminde içeride ve dışarıda döşemiş olduğu mayınları temizleyebilecek geçiş sürecini kabul etmede ve üstünlük gidişatında değişiklik yapmaya sevk etti. Öyle ki Ahmedinejad, İran'ın nükleer program konusunda uluslararası toplumla olan krizini, sert ekonomik yaptırımlar dahil olmak üzere birtakım kararlar alan Güvenlik Konseyi'ne taşıdı. Bu süreç, rejimi içerideki öfkeyi ve bölgesel ve uluslararası gerilimin şiddetini dindirmek için geri adım atmaya zorladı. Yine bu süreç, tek amacı müzakere aracılığıyla nükleer programla ilgili kapalı kilitleri açıp önce ABD yönetimi ve yaptırımların kaldırılmasına yardım edecek uluslararası toplumla anlaşmaya varmak, ardından da kötüleşmeye başlayan ekonomik sorunları çözmek olan Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin iktidara ulaşmasının önünü açtı.
Ruhani, dini liderin yetkisi sayesinde 5+1 ülkeleriyle nükleer anlaşmayı imzalamayı başardığı zaman rejim güçleri ve derin devlet, harekete geçti. Zira rejim güçleri ve derin devlet, bu başarıyı yönetimdeki kendi kontrollerini karar dairesinden çıkabilecek güçlerin lehine zayıflatabilecek bir temel olarak gördü. Bunun için rejim güçleri ve derin devlet, ekonomik kalkınma sürecini engellemek için tüm imkanlarını seferber etti. Bu konuda onlara kendileriyle eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimi arasındaki gizli çıkarlar, Trump'ın nükleer anlaşmadan çekilme kararı ve İran rejimine hiç görülmemiş yaptırımların getirilmesi yardımcı oldu. Bu yaptırımların bedelini de Ruhani hükümetinden başkası ödemedi. Ruhani hükümetinin eski ABD Başkanı Barack Obama yönetimiyle pekiştirdiği anlaşmalar da ABD ve İran tarafından sorgulandı.
Ahmedinejad hükümetindeki İstihbarat Bakanı Haydar Muslihi’nin, Haşimi Rafsancani’nin 2013 yılındaki cumhurbaşkanlığı yarışından uzaklaştırılmasının sebeplerini açıklaması ve Rafsancani’nin, rejimin bütün yetkileri derin devletin elinde toplamak için çizdiği plana oluşturduğu tehlike; Anayasa Koruma Konseyi’nin cumhurbaşkanlığı seçimleri için aday olan Ali Laricani gibi muhafazakâr kanada bağlı ve ılımlı karaktere sahip ya da reformist kanada bağlı önemli isimlere karşı tutumu hakkında net bir açıklama sunuyor. Öyle ki bu durum, seçimden ziyade neredeyse atama sayılacak bir süreçte İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanlığı makamına ulaşmasının önündeki engelleri kaldırmak olarak değerlendiriliyor.
Reisi’nin cumhurbaşkanı olması, rejimin ve derin devletin karar merkezlerini kendi ellerinde toplamak için göstermiş olduğu çaba ve girişimlerin son noktası olabilir. Cumhurbaşkanlığı makamında ve yasama organında son 30 yılda meydana gelen çeşitlilik, nihai sonuca hızlı geçişi engelleyen durum ve şartların sonuçlarıydı. Bu durum, rejim güçlerinin laiklik, liberalizm, solculuk, reformculuk ve ılımlılık gibi çeşitli başlıklara dönüşen siyasi ve toplumsal ayaklanmalara karşı koymak ve söz konusu ayaklanmaları, İslami hükümet fikrinin manevi lideri Ayetullah Misbah Yezdi’nin düşündüğü bağlamda demokratik mekanizmalara ve seçim sürecine dayalı ve dini karaktere sahip yönetimi pekiştirecek sürecin lehine olacak şekilde siyasi ve sosyal etki dairesinden uzaklaştırmak için ekstra çaba harcamasını gerektirdi. Öyle ki Yezdi, seçim sürecinin ve oy sandığının görevini “ilahi lütuf” dairesi içerisinde yer alan kişiyi ortaya çıkarmak olarak belirledi. Yezdi, gücünü İsnaaşariyye temelli Şii mezhebindeki Ehl-i Beyt imamlarından alan dini lider, veliy-i fakih ve veliy-i emri’l-müslimin iradesinin temsilcisi sayılıyor. Zira bu imamların otoriteleri, radikal din adamı Misbah Yezdi’ye göre ilahi otoriteyi temsil eden Hz. Peygamber’in otoritesinin bir uzantısı addediliyor. Zira cumhurbaşkanlığı makamında meydana gelen değişiklikleri, yasama organının içinden geçtiği sıkıntıları, Reisi’nin seçilmesini ve son parlamentoyu güçleri birleştirme yolunda yurt içinde ve yurt dışında siyasi, sosyal ve ekonomik şartların dayattığı çeşitlilikler ve aşamalar olarak görmek mümkündür.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Hüseyin Emir Abdullahiyan: Süleymani'nin dostu, İsrail'in düşmanı

Merhum İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, arka planda Kasım Süleymani (AFP)
TT

Hüseyin Emir Abdullahiyan: Süleymani'nin dostu, İsrail'in düşmanı

Merhum İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, arka planda Kasım Süleymani (AFP)

İran'ın kuzeybatısında pazartesi günü meydana gelen helikopter kazasında Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile birlikte hayatını kaybettiği açıklanan İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan, Tahran'ın İsrail ve Batı karşıtı politikalarının ateşli bir savunucusuydu.

Reisi, 60 yaşındaki Abdullahiyan’ı Ağustos 2021'de atadı.

2013'ten 2021'e kadar bu görevi yürüten Muhammed Cevad Zarif'in yerine geçmek gibi zor bir görevi vardı; Zarif, önde gelen aktif bir diplomat, akıcı bir İngilizce konuşan, uluslararası çevrelerde tanınan bir yüz ve İran'ın dış politikasını yöneten deneyimli bir isimdi.

İran devlet televizyonu Emir Abdullahiyan'ı, Tahran tarafından yönetilen ve Lübnan Hizbullah'ı, Filistinli Hamas ile İslami Cihad hareketleri ve Iraklı silahlı gruplar gibi İran'ın ezeli düşmanı İsrail karşıtı grupların yer aldığı "Direniş Ekseni'nden üst düzey bir diplomat" olarak tanıttı.

Emir Abdullahiyan atandığı gün yaptığı açıklamada, bu grupların "İran'ın müttefikleri" olduğunu ve "onları güçlendirmenin hükümetin gündeminde olduğunu" söyledi.

Kapsamlı geziler

Ekim 2023'te İsrail ile Hamas arasında Gazze'de savaşın başlamasından beri bölgeye yaptığı ziyaretleri yoğunlaştırdı. Tahran, İsrail'e karşı Filistin hareketini ve savaşın çıkmasına yol açan 7 Ekim 2023 operasyonuna desteğini gizlemedi, ancak aynı zamanda bu operasyonun içinde yer almadığını da vurguladı.

Emir Abdullahiyan, Kasım Süleymani'nin izinden gidiyor gibi görünüyordu (Getty)Emir Abdullahiyan, Kasım Süleymani'nin izinden gidiyor gibi görünüyordu (Getty)

Geçtiğimiz nisan ayında, Tahran'ın Yahudi devletini sorumlu tuttuğu ve Şam'daki İran konsolosluk binasını yerle bir eden hava saldırısına karşılık olarak, İran'ın İsrail'e 300'den fazla insansız hava aracı ve füzeyle gerçekleştirdiği benzeri görülmemiş saldırıyı savundu.

İran'ın tepkisinin "meşru savunma ve uluslararası hukuk çerçevesinde" gerçekleştirildiğini söyledi.

Emir Abdullahiyan daha sonra İsrail'in İran'ın orta kesimindeki İsfahan eyaletine bir misilleme amaçlı saldırı düzenlediğine dair haberleri "çocuk oyuncağı" diyerek küçümsedi.

İzolasyonun Azaltılması

Mesleki kariyeri boyunca Devrim Muhafızları ile olan yakın ilişkileriyle tanınan Emir Abdullahiyan, Devrim Muhafızları'nın dış operasyonlarından sorumlu olan Kudüs Gücü'nün komutanı ve 2020 yılında Irak'ın başkentinde bir ABD saldırısı sonucu öldürülen Tümgeneral Kasım Süleymani'ye yakındı.

Emir Abdullahiyan kariyeri boyunca Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu. Abdullahiyan, Devrim Muhafızları'nın dış operasyonlarından sorumlu Kudüs Gücü'nün komutanı olan ve 2020 yılında Irak'ın başkentinde bir ABD saldırısı sonucu öldürülen Tümgeneral Kasım Süleymani'ye yakındı.

Emir Abdullahiyan, üç yıl boyunca İran'ın uluslararası sahnedeki izolasyonunu azaltmak ve ABD yaptırımlarının ülkesinin ekonomisi üzerindeki etkisini azaltmak için çalıştı.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre Çin'in himayesindeki bir anlaşma çerçevesinde Mart 2023'te Suudi Arabistan ile uzlaşmaya varılmasına yol açan süreçte kilit bir figür olmasa da İran'ın Arap komşularıyla ilişkilerin geliştirilmesinde rol oynadı.

1964 yılında Tahran'ın doğusundaki Damgan şehrinde doğan Abdullahiyan, 1991 yılında Tahran Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu.

1997-2001 yılları arasında Irak'ta ve 2007-2010 yılları arasında ise Bahreyn'de görev yaptı.

2011'den bu yana Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak görev yaptı. Bu görevinde, Ali Ekber Salihi (Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad'ın ikinci hükümetinde) ve Zarif (Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ilk hükümetinde) gibi iki farklı bakanla çalıştı.

Merhum İran Dışişleri Bakanı, Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu (Sosyal paylaşım siteleri) Merhum İran Dışişleri Bakanı, Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla biliniyordu (Sosyal paylaşım siteleri)

Ancak 2016 yılında Zarif onu görevden aldı. Bu hareket muhafazakârlar tarafından, Ruhani ve bakanına yönelik büyük eleştiriler yapılmasına neden oldu.

ISNA'ya göre daha sonra Umman Büyükelçiliği görevini reddetti ve 2021 yılında Dışişleri Bakanlığı'na gelmeden önce, Meclis Başkanı'nın uluslararası işlerden sorumlu özel yardımcısı olarak çalışmaya başladı.

Emir Abdullahiyan, uluslararası yaptırımların kaldırılması karşılığında Tahran'ın nükleer faaliyetlerini kısıtlayan 2015 anlaşmasının çökmesinin ardından, Washington'un 2018'de eski Başkan Donald Trump tarafından anlaşmadan çekilmesi sonrasında, İran'ın nükleer programına ilişkin müzakerelerin yeniden başlatılması çabalarına dahil oldu.