Epilepsi nöbetini önlemede yeni metot: Mozart'ın İki Piyano İçin Sonat'ı

Wolfgang Amadeus Mozart 1791'de 35 yaşında hayatını kaybetti (AFP)
Wolfgang Amadeus Mozart 1791'de 35 yaşında hayatını kaybetti (AFP)
TT

Epilepsi nöbetini önlemede yeni metot: Mozart'ın İki Piyano İçin Sonat'ı

Wolfgang Amadeus Mozart 1791'de 35 yaşında hayatını kaybetti (AFP)
Wolfgang Amadeus Mozart 1791'de 35 yaşında hayatını kaybetti (AFP)

Bilim insanları, Wolfgang Amadeus Mozart'ın bir eserinin anti-epileptik bir etkiye sahip olduğunu ortaya koydu.
19 Haziran'da Avrupa Nöroloji Akademisi'nin 7. Kongresi'nde sunulan çalışmaya göre İki Piyano İçin Sonat, epilepsi nöbetlerini önlemede kullanılabilir.
Çekya'daki St. Anne Hastanesi ve CEITEC Masaryk Üniversitesi'nden araştırmacılar, çalışmada İki Piyano İçin Sonat'la Joseph Haydn'ın Sürpriz Senfonisi diye bilinen 94 numaralı senfonisinin etkilerini karşılaştırdı.
Bulgular, Mozart'ın eserinin epilepsi nöbetlerine yol açan beyin dalgaları olan epileptiform deşarjları (ED) azalttığını gösterdi.
Araştırma ekibini yöneten Profesör Ivan Rektor şöyle konuştu:
“Mozart'ın İki Piyano İçin Sonat'ının etkileriyle Haydn'ın 94 numaralı senfonisinin etkileri arasında önemli farklılıklar gördük. Bu bizi şaşırttı. Mozart'ın eserini dinlemek ED'lerde yüzde 32'lik azalmaya yol açtı. Ancak Haydn'ın Sürpriz Senfonisi yüzde 45'lik bir artışla sonuçlandı.”
Rektor, kadın ve erkeklerde farklı etkiler görüldüğünü sözlerine ekledi. Zira Haydn'ın eseri ED'lerin erkeklerde artmasına, kadınlarda azalmasına neden oldu.
Araştırma ekibi, ünlü bestecinin parçasının ritim ve ton gibi akustik özelliklerini analiz etti. Bulgular, ED'deki düşüşün eserin çağrıştırdığı duygular değil akustik özellikler sayesinde yaşandığını gösterdi.
Rektor bu konuda "Mozart'ın eserinin fiziksel (akustik) özelliklerinin, ED'leri azaltmaktan sorumlu beyin dalgalarını etkilediğine inanıyoruz" dedi.
Profesör, bulguların epilepsi nöbetlerinin önlenmesinde kullanılabileceğini ve farklı müzik türlerini test ettikleri yeni bir çalışma başlattıklarını kaydetti.
 
Independent Türkçe, EurekAlert, Sky News



Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
TT

Bilinç, beynin neresinde? Öne çıkan iki teori de sınavı geçemedi

Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)
Araştırmacılar bilincin, beynin zekadan ziyade duyularla ilişkili bölümünde oluştuğunu düşünüyor (Pixabay)

Bilincin beynin hangi bölümünde olduğunu araştıran bilim insanları ilginç sonuçlara ulaştı. 

Kişinin kendisini, etrafını, deneyimlerini, duygularını anlamasını sağlayan bilinç, insan varlığının temel bileşenlerinden biri. 

Bilim insanları uzun zamandır bilincin beynin hangi bölümünde, nasıl meydana geldiğini anlamaya çalışıyor. Pek çok fikir ortaya atılırken halihazırda 30'a yakın teori olduğu tahmin ediliyor. 

Bunlar arasında en çok öne çıkan ikisiyse Küresel Çalışma Alanı Teorisi (GWT) ve Bütünleşik Bilgi Teorisi (IIT). Bunlardan ilki bilincin, beynin ön kısmında olduğunu ve buradaki kilit bölgeler duyusal bilgileri tüm beyne yaydığında bilinçli deneyimin ortaya çıktığını savunuyor. 

IIT ise beyindeki bilginin son derece entegre ve bütünleşik olduğunu ve bu şekilde bilinçli bir deneyimin mümkün olduğunu öne sürüyor.

Önde gelen hakemli dergi Nature'da 1 Mayıs Perşembe günü yayımlanan çalışmada bilim insanları, bu iki teoriyi test ederek hangisinin geçerli olduğunu bulmaya çalıştı. Bulgular, ikisinin de yetersiz olduğuna işaret ediyor. 

Max Planck Enstitüsü'nden Dr. Lucia Melloni ve ekip arkadaşları, ABD, Avrupa ve Çin'deki 12 laboratuvarda 256 kişiye çeşitli görüntüleri izleterek beyinlerindeki elektrik ve manyetik aktiviteyi ve kan akışını ölçtü. 

Katılımcıların bilinçli farkındalığını ölçmek için onlara çeşitli yüzler, nesneler ve semboller gösterildi. Katılımcılar ekranda belirli görüntüler belirdiğinde bir düğmeye bastı. Ekip katılımcıların beynini üç farklı yöntem kullanarak izledi.

Bulgular bilincin, beynin düşünmeyle ilişkili ön kısmından ziyade, görme ve işitmeyle bağlantılı duyusal bölgeleri içeren arka kortekste ortaya çıktığına işaret ediyor. 

Çalışma, beynin arka kısmındaki nöronlarla öndeki bölgeler arasındaki önemli bağlantılar saptasa da bilincin ana merkezinin arka kortekste olduğu fikrini destekliyor.

Araştırmada ayrıca IIT'nin öne sürdüğü gibi bilincin, beynin çeşitli bölümlerinin etkileşimi ve işbirliğiyle oluştuğunu destekleyen güçlü kanıtlar da bulunmadı. 

Makalenin başyazarlarından Christof Koch, "Burada kanıtlar kesinlikle arka korteks lehine. Bilinçli deneyimle ilgili bilgiler ön loblarda ya yoktu ya da arka kortekse kıyasla çok daha zayıftı" diyerek ekliyor: 

Bu durum, ön lobların zeka, yargılama, muhakemede kritik önem taşımasına karşın görme, bilinçli görsel algılama gibi konularda kritik bir rol oynamadığı fikrini destekliyor.

Araştırmacılar yeni çalışmanın komadaki veya bitkisel hayattaki hastalar açısından da önem taşıdığını ifade ediyor.  

Bu durumdaki hastalar birkaç gün boyunca yanıt vermediği zaman genellikle bilinçlerini kaybettikleri varsayılarak yaşam destek ünitesiyle bağları kesiliyor. Ancak geçen yıl yayımlanan bir çalışmada tepkisiz hastaların yaklaşık 4'te birinin bilinci olabileceği tespit edilmişti.

Bu araştırmaya gönderme yapan Koch "Bilincin beyindeki temelini bilmek, sinyal vermeden 'orada olmanın' bu gizli biçimini daha iyi saptamamızı sağlar" diyor. 

Independent Türkçe, Reuters, New York Times, SciTechDaily, Nature