Paris, Reisi sonrası İran’da insan haklarından endişeli

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (Reuters)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (Reuters)
TT

Paris, Reisi sonrası İran’da insan haklarından endişeli

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (Reuters)
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi (Reuters)

Fransa, dün yaptığı açıklamada, seçimlerin ardından İran’da insan hakları konusunda endişeli olduğunu açıklarken, İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra Viyana görüşmelerinde bir sonuca ulaşmak için çabalayacağı belirtildi.
Fransa Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Agnes von der Muhll, “İran’daki insan haklarının durumunu ve hapishanelerdeki vatandaşlarımız hakkındaki endişemizi yeniden dile getiriyoruz” dedi. Muhll, İran’da hapsedilmiş insanların durumunu ve insan haklarının işleyişini takip edeceklerini vurguladı.
ABD ve Batılı sivil toplum kuruluşları tarafından İran Yargı Erki Başkanı olarak görev yaptığı sürede  işkence yaptığı, yargısız infazda ve ihlallerde bulunduğu iddia edilen bir dönemde Reisi, Pazartesi günü yaptığı açıklamada her zaman insan haklarını savunduğunu açıkladı.
İranlı yetkililer, İran asıllı Fransız araştırmacı Fariba Adelkhah ve Fransız turist Benjamin Brier’i gibi onlarca Batılı vatandaşı casusluk yapmak ve devlet güvenliğine zarar vermek suçlarından tutuklamıştı. Muhll, “Viyana’da imzalanan ve Fransız diplomasisinin seferber edildiği nükleer anlaşmanın tam olarak uygulanmasına ve anlaşmaya geri dönme isteğimizi yineliyoruz” dedi. Cumhurbaşkanı Reisi, cumhurbaşkanlığı kampanyası sırasında önceliğinin ABD yaptırımlarının kaldırılması olacağını vurgulamıştı.
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018 yılında anlaşmadan çekilmesiyle Tahran ve diğer ülkeler arasında İran’ın nükleer faaliyetlerine yönelik 2015 yılında imzalanan anlaşma neredeyse geçersiz kılınacaktı. ABD’nin geri çekilmesine cevap olarak İran 2019 yılı itibariyle anlaşmanın yükümlülüklerine uymamaya başladı.
Tahran, ABD yönetimi yaptırımları kaldırdığı takdirde anlaşmanın yükümlülüklerini tam olarak uyma sözü verdi. Joe Biden, ABD Başkanı seçildikten sonra anlaşmanın yeniden yürürlüğe girmesi için taraflar Viyana’da müzakerelere başladı. Anlaşmada imzası bulunan ülkeler, Tahran’ı anlaşma şartlarına uymaya çağırarak, İran’ın özellikle Lübnan ve Yemen başta olmak üzere bir çok ülkede istikrarı bozduğunu ifade ediyorlar.



Çin’den madencilik atılımı: Yatırımlar rekor seviyeye ulaştı

Çin'de yaklaşık 40 milyon tonluk nadir toprak elementi var (Reuters)
Çin'de yaklaşık 40 milyon tonluk nadir toprak elementi var (Reuters)
TT

Çin’den madencilik atılımı: Yatırımlar rekor seviyeye ulaştı

Çin'de yaklaşık 40 milyon tonluk nadir toprak elementi var (Reuters)
Çin'de yaklaşık 40 milyon tonluk nadir toprak elementi var (Reuters)

Çin'in yabancı ülkelerdeki maden yatırımı son 10 yılın en üst seviyesine çıktı.

Financial Times’ın haberinde, Pekin yönetiminin artan jeopolitik gerilimler ve yüksek hammadde ihtiyacı nedeniyle yurtdışındaki madencilik faaliyetlerini yoğunlaştırdığı belirtiliyor.

S&P ve Mergermarket verilerine göre Çin, 2023’te toplam değeri 100 milyon doların üzerinde 10 madencilik anlaşması yaptı. Bu rakam, 2013’tan bu yana görülen en yüksek seviyede.

Griffith Asya Enstitüsü’nün çalışmasında da 2023’ün Çin’in yurtdışı madencilik yatırımı ve inşaatı açısından en aktif yılı olduğu belirtiliyor.

Analizde, sözkonusu trendin geçen yıl da sürdüğüne dikkat çekiliyor. Çin merkezli Zijin Mining şirketi, geçen yıl Kazakistan’daki bir altın madenini 1,2 milyar dolara satın alınacağını duyurmuştu.

Madencilik sektörüne odaklanan Britanyalı özel sermaye şirketi Appian da Brezilya’daki Mineraçao Vale Verde bakır ve altın madenini Çinli Baiyin Nonferrous Group’a 420 milyon dolara satmıştı. 

Çin, lityum ve kobalt gibi kritik nadir toprak elementlerinin işlenmesinde dünya lideri olsa bile bu minerallerin ham hallerini genellikle ithal etmek zorunda kalıyor. Analistler, bunun Pekin yönetiminin global tedarik zincirindeki konumunu güçlendirme arayışını hızlandırdığını söylüyor. 

ABD, Kanada, Avustralya ve bazı Avrupa ülkeleri, Çin’e olan madencilik bağımlılığını azaltmak için alternatif tedarik zincirleri kurmaya çalışıyor. Ancak Çinli şirketlerin Batılı rakiplerinden farklı olarak daha uzun vadeli yatırım perspektifine sahip olduğuna ve yüksek riskli bölgelerde faaliyet göstermekten çekinmediklerine işaret ediliyor. 

Bunun yanı sıra Çinli finans kuruluşlarının, gelişmekte olan ülkelerdeki madencilik projeleri için firmalara milyarlarca dolarlık kredi verdiği aktarılıyor.

Appian’ın kurucusu Michael Scherb, Pekin yönetiminin son dönemde stratejisini değiştirdiğine dikkat çekerek şunları söylüyor: 

Çin yönetimi eskiden her varlık satışı sürecine yalnızca bir alıcı atardı. Son üç dört yıldaysa bu yaklaşımı değiştirdiler. Artık Çinli firmaların birbiriyle rekabet etmesine izin veriliyor.

Independent Türkçe, Financial Times, RT, Mining