Filistin Yönetimi Hamas’ı Batı Şeria’yı karıştırarak darbeye zemin hazırlamakla suçladı

Filistin Yönetimi Hamas'ı Batı Şeria'da kaosa neden olmak ve FKÖ’ye darbe yapmak için komplo kurmakla suçladı

Cumartesi günü Ramallah'ta sivil giyimli güvenlik görevlileri ile bir protestocu arasında kovalamaca yaşandı (AP)
Cumartesi günü Ramallah'ta sivil giyimli güvenlik görevlileri ile bir protestocu arasında kovalamaca yaşandı (AP)
TT

Filistin Yönetimi Hamas’ı Batı Şeria’yı karıştırarak darbeye zemin hazırlamakla suçladı

Cumartesi günü Ramallah'ta sivil giyimli güvenlik görevlileri ile bir protestocu arasında kovalamaca yaşandı (AP)
Cumartesi günü Ramallah'ta sivil giyimli güvenlik görevlileri ile bir protestocu arasında kovalamaca yaşandı (AP)

Filistin Yönetimi ve Fetih Hareketi yetkilileri, Hamas'ı bir aktivistin gözaltında hayatını kaybetmesinden yararlanarak Batı Şeria'da kaosa neden olmak ve Filistin Kurtuluş Örgütü’ne (FKÖ) darbe yapmak için komplo kurmakla suçladı. Yerel ve uluslararası kuruluşlar ise göstericilere karşı aşırı güç kullanımını eleştirdi.
Fetih Hareketi Devrim Konseyi üyesi ve Salfit Valisi Abdullah Kamil, Hamas'ın aktivist Nizar Benat'ın ölümünden ucuzca yararlanarak FKÖ'yü devirmeye, onu kontrol etmeye ve Filistin kamuoyunu Ulusal Otorite aleyhine çevirmeye çalıştığını söyledi.
Bu yöndeki soruşturmanın sonuçlarını beklemenin daha iyi olacağını söyleyen Kamil, sokakta çıkarmaya çalıştığı kaos ortamından Hamas'ı sorumlu tuttu.
Benat’ın ölümü sebebiyle bir yanda Filistin Otoritesi ile Fetih Hareketi, diğer yanda gruplar, muhalifler ve aktivistler arasındaki gerilim tırmanıyor.
Bir süredir Batı Şeria, Filistin Otoritesi’ne karşı düzenlenen ve güvenlik güçleri tarafından hızla bastırılan gösterilere tanık oldu. Ardından sahneye çıkan Fetih Hareketi ise ‘meşruiyet’ sloganı ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı destekleyen gösteriler düzenledi.
Filistin güvenlik servisleri ve bağlı sivillerin göstericileri bastırmak için biber gazı, ses bombası ve cop kullanması üzerine boğulma vakaları yaşandı. İlgili görüntülerde güvenlik güçlerinin protestocular ve gazetecilere şiddet kullanarak müdahale ettiği, Ramallah yönetimini destekleyenlerin ise göstericilere coplar ve taşlar ile saldırdığı görüldü.
Filistin Devlet Başkanı ve hükümeti düşene dek Ramallah ve diğer bölgelerde gösterilere devam etme sözü veren göstericiler, “Halk rejimin devrilmesini istiyor”, “Makamından ayrıl Abbas” gibi sloganlar kullandı. Ancak Fetih Hareketi, ulusal devlet amaçlarını koruyacağını, Otorite ve güvenlik düzenine saldıran herkesi demir yumrukla vuracağını söyledi.
Cenin Valisi ve Fetih Hareketi yetkilisi Ekrem Rucub, bir grup göstericiyi Filistin sokağında çatışma çıkarmak amacıyla Ramallah'taki güvenlik personeline planlı ve kasıtlı olarak hakaret etmek ve kışkırtmakla suçladı. Aynı zamanda “Bazı akımların ve şüpheli tarafların 2007'de Gazze’de yaşanan darbeyi tekrarlamak için güvenliği istikrarsızlaştırma ve güvenlik teşkilatını hedef alma planları olduğunu doğrulayan veriler, ses kayıtları ve fotoğraflar mevcut” ifadelerine başvurdu.
Fetih Hareketi Devrim Konseyi üyesi Abdulilah el-Atira da hareketinin ve ulusal grupların sahada olacağını, Filistin güvenliğinin tehlikeye atılmasına, karargahına saldırılmasına, 2007 darbe sahnesinin tekrarlanmasına izin vermeyeceklerini vurguladı.
Fetih, gösterilerin arkasında Hamas'ın olduğunu ima etmişti. Hareket tarafından yapılan açıklamada, “ellerini Filistin halkının kanına bulayan, birçok başkentte yetenekleri ve ulusal haklarıyla kumar oynayan bazı ücretli partilerin, Filistin toplumunda fitne ve huzursuzluğu kışkırtmak amacıyla istismar girişimleri” ifadeleri kullanılmıştı.
Diğer yandan Otorite’nin Ramallah’ta azami güç kullanmasına karşı çıkan taraflar da oldu. Filistin Halk Partisi (HŞF) Genel Sekreteri Bessam es-Salihi, “Ramallah’ta yürüyüş bastırıldığı sırada yaşananlar, Nizar Benat’ın öldürülmesi suçunun yanı sıra kara bir gündür. Batı Şeria'da olan bitenin üzerini örtme yönünde (Hamas korkuluğu) veya (Gazze korkuluğunun) kullanılmasını kabul etmiyoruz” açıklamalarında bulundu.
Hamas Sözcüsü Hazım Kasım ise “Batı Şeria'daki Filistin Otoritesi’ne bağlı güvenlik güçlerinin göstericilere karşı uyguladığı acımasız baskı, suç teşkil eden bir davranıştır; ulusal ve ahlaki yoldan sapmadır. Tüm Filistin üzerinde ciddi yansımaları vardır” dedi.
Filistin İslami Cihad Hareketi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi (FDHKC) ve diğer gruplar da Ramallah'taki göstericilere yönelik baskıyı ve düşünce özgürlüğünün ihlalini en sert şekilde kınadı.
Pazar günü Filistin güvenlik güçlerinin Ramallah şehrindeki davranışlarından duyduğu şoku dile getiren Filistin'deki Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Ofisi ise olay yerinde bulunan ekibinin göstericilere karşı acımasız bir güç kullanımına tanık olduğunu, gazeteciler ve insan hakları örgütlerinin çalışmalarının da yasaklandığını belirtti. Olayları izlemeye devam ettiğini, endişelerini doğrudan ilgili makamlara ileteceğini de ekledi. BM İnsan Hakları Ofisi, Filistin Otoritesi’nin düşünce, ifade ve toplanma özgürlüğünü güvence altına alması gerektiğini, aynı zamanda hükümetin, güvenlik güçlerinin güç kullanımını kontrol etmesi, aşırı veya haksız güç kullanımına ilişkin bir soruşturmanın şart olduğunu taahhüt etmesi gerektiğini vurguladı.
Barışçıl protestoculara yönelik saldırıları kınayan İnsan Hakları Bağımsız Komisyonu ise bunun geçmişte oluşturulan soruşturma komisyonlarının tavsiyelerinin ihlal edildiği, sivil barış için tehlikeli bir davranış olduğunu söyledi. Diğer yandan Gazeteciler Sendikası ise güvenlik güçlerinin gazetecileri hedef almasının düşünce, ifade ve gazetecilik özgürlüğüne yönelik saldırılar bağlamında tehlikeli bir gelişme olduğunu ifade etti.



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.