Bilim insanları araştırdı: İnsanlar kaç derece sıcağa dayanabiliyor?

Profesör Asseng, "Değişen iklim koşullarına genetik adaptasyonun gerçekleşmesinin nesiller sürebildiğini" söyledi. (Pixabay)
Profesör Asseng, "Değişen iklim koşullarına genetik adaptasyonun gerçekleşmesinin nesiller sürebildiğini" söyledi. (Pixabay)
TT

Bilim insanları araştırdı: İnsanlar kaç derece sıcağa dayanabiliyor?

Profesör Asseng, "Değişen iklim koşullarına genetik adaptasyonun gerçekleşmesinin nesiller sürebildiğini" söyledi. (Pixabay)
Profesör Asseng, "Değişen iklim koşullarına genetik adaptasyonun gerçekleşmesinin nesiller sürebildiğini" söyledi. (Pixabay)

Araştırmacılar insanların, hayvanların ve ekinlerin hangi sıcaklıklara dayanıp dayanamayacağını tespit etit.
The Lancet Planetary Health adlı bilimsel dergide çıkan çalışmada farklı hava sıcaklıklarının canlılar üzerindeki etkisi incelendi.
Münih Teknik Üniversitesi Akıllı Tarım bölümünden Profesör Senthold Asseng, "Çalışmada insanlar, büyükbaş hayvanlar, domuzlar, kümes hayvanları ve ekinler için hangi sıcaklıkların uygun hangilerinin zararlı olduğunu araştırdık. Vardığımız sonuçlarsa bu değerlerin şaşırtıcı şekilde benzerlik gösterdiğini ortaya koydu" dedi.
Çalışmaya göre canlılar için uygun sıcaklıklar 17 ila 24 derece arasında değişiyor.
Yüksek nemli havalarda, 23 derecede sıcaklık insanlar için orta düzeyde zorlanma yaratırken, düşük nemli havalardaysa eşik 27 dereceye çıkıyor.
Öte yandan, araştırmada aşırı yüksek nemli havalarda 32 derecenin üzerindeki sıcaklıkların, aşırı düşük nemli havalardaysa 45 derecenin üzerindeki sıcaklıkların insanlar için ölümcül olabileceği tespit edildi.
Büyükbaş hayvan ve domuzların yüksek nemli havalarda 24 derece, düşük nemli havalardaysa 29 derece sıcaklıkta zorlanmaya başladığı belirtildi.
Ayrıca fazla sıcağa maruz kalan ineklerin süt verme miktarının yüzde 10 ila 20 oranında azalabileceği ifade edildi.
Kümes hayvanlarıysa 15 ila 20 derece arasında rahat şekilde yaşayabilirken, 37 derece ve üstü sıcaklıklar bu hayvanlar için epey tehlike yaratıyor. Buna bağlı olarak yumurtlama oranlarında da düşüş gözlemlenebiliyor.
Ekinlerdeyse sıcaklık değerlerinin tür ve çeşitlilik nedeniyle daha farklı olduğu belirtildi. Buğday gibi serin havayı seven ekinler, daha düşük derecelerdeki sıcaklıklarda da yetişirken, mısır gibi sıcak iklime alışık ekinlerse dona karşı dayanıklı olduğu gibi, normalden daha sıcak havalarda da büyümeye devam edebiliyor.
Araştırmada küresel ısınmanın gelecekte yol açacağı sorunlara da değinildi.
Asseng, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Yüzyılın sonunda dünyadaki karaların yüzde 45 ila 70’i, iklim koşullarındaki değişikliklerden, insanların klima gibi teknolojik destekler olmadan yaşamlarını sürdüremeyeceği şekilde etkilenecek. Şu anda bu oran yüzde 12’ye gelmiş durumda."
Independent Türkçe, California News Times, Medical Xpress



"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
TT

"Asya tek boynuzlu atı"nın genom haritası ilk kez çıkarıldı: Yok olmalarını engelleyebilir mi?

Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)
Laos'ta 1999'da kameralara yakalanan saolanın en iyi tahminlere göre 100'den az üyesi kaldı (Ban Vangban Village/Wildlife Conservation Society)

Son derece nadir rastlanan "Asya tek boynuzlu atı" saolanın ilk defa genom haritası çıkarıldı. Yeni çalışma nesli kritik tehlike altındaki türün yaşamasını sağlayabilir. 

İlk kez 1992'de tanımlanan saola (Pseudoryx nghetinhensis), en yakın zamanda keşfedilen büyük memeli türü. Vietnam ve Laos'un dağlık ormanlarında yaşayan bu sığır türü, boynuzlarının yanı sıra çok nadir görülmesi nedeniyle "Asya tek boynuzlu atı" diye biliniyor.

Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği'ne (IUCN) göre nesli kritik tehlike altındaki bu türün 100'den daha az üyesi kaldığı tahmin ediliyor. Üstelik en son 2013'te görülmesi, soyunun çoktan tükenmiş olabileceği ihtimalini de gündeme getiriyor. 

Uluslararası bir araştırma ekibi, avcıların evlerinden toplanan saola kalıntılarından alınan parçaları analiz ederek 26 saolanın tam genomunu çıkardı. Türünün ilk örneği olan bu çalışma, saolanın geçmişini anlama ve geleceğini güvence altına alma yolunda kritik bilgiler sundu. 

Bulguları hakemli dergi Cell'de 5 Mayıs Pazartesi günü yayımlanan çalışmaya göre saolalar 5 bin ila 20 bin yıl önce iki ayrı popülasyona ayrılmış. 

Makalenin başyazarı Genís Garcia Erill "Saolanın önemli genetik farklılıklara sahip iki popülasyona ayrıldığını görmek bizi epey şaşırttı" diyerek ekliyor: 

Bu daha önce hiç bilinmiyordu ve genetik veriler olmadan bilmemizin yolu yoktu. Bu önemli bir sonuç çünkü türün genetik varyasyonunun nasıl dağıldığını etkiliyor.

Bilim insanları ayrıca iki popülasyonun da Son Buzul Çağı'ndan itibaren azaldığını saptadı. Ekip, toplam saola nüfusunun 10 bin yıldır hiçbir zaman 5 binin üstüne çıkmadığını tahmin ediyor.

Bu durum, iki grubun da genetik çeşitliliğini kaybettiği anlamına geliyor. Ancak her biri genetik kodlarının farklı kısımlarını kaybetmiş. Araştırmacılara göre bu, nesillerinin tükenmesini önlemede kritik bir rol oynayabilir. 

Garcia Erill "Bir popülasyonda kaybolan genetik varyasyon diğerini tamamlıyor. Yani eğer bunları karıştırırsak, diğerindeki eksiklik giderilebilir" diye açıklıyor.

Bilim insanları saolaların hayatta kalması için esaret altında çiftleşmelerini sağlayacak bir program geliştirmeye çalışıyor. Yeni çalışmayı yürüten ekibin hesaplamalarına göre böyle bir program, tükenme riski karşısında en etkili çözümü sunuyor. 

Çalışmanın bir diğer yazarı Rasmus Heller şöyle diyor:

Gelecekteki bir popülasyonun temelini oluşturmak için en az bir düzine saolayı (ideal olarak her iki popülasyonun karışımı) bir araya getirebilirsek, modellerimiz türlerin uzun vadede hayatta kalma şansının yüksek olacağını gösteriyor.

En son 2013'te görülen bir türün 12 üyesini bulmak zorlu bir iş. Ancak araştırmacılar, yeni çalışmanın bu sorunu çözebileceğine inanıyor. Saolanın genetik haritasının çıkarılması, daha kapsamlı arama çalışmalarının önünü açabilir. 

Makalenin yazarlarından Minh Duc Le, "Birçok araştırmacı, suda ve hatta aynı habitatta yaşayan kan emiciler olan sülüklerde, saola DNA'sının izlerini bulmayı deneyip başaramadı" diyerek ekliyor:

Bu tekniklerin hepsi küçük DNA parçalarını tespit etmeye dayanıyor ama artık saola genomunun tamamını bildiğimize göre, bu parçaları bulmak için çok daha geniş bir el kitabımız var.

Independent Türkçe, Science Alert, Phys.org, Cell