Biden, Avrupa’da Obama’nın hatalarını tekrarlar mı?

ABD Başkanı’nın, diğer başkentleri görmezden gelip Berlin ve Brüksel’e odaklanması ölümcül bir hata olabilir.

Eski Trump yönetimi yetkilileri, Biden yönetiminin ABD ve Rusya zirvesinden birkaç gün önce Ukrayna’ya askeri yardım paketi sağlama kararını eleştirdi (APF)
Eski Trump yönetimi yetkilileri, Biden yönetiminin ABD ve Rusya zirvesinden birkaç gün önce Ukrayna’ya askeri yardım paketi sağlama kararını eleştirdi (APF)
TT

Biden, Avrupa’da Obama’nın hatalarını tekrarlar mı?

Eski Trump yönetimi yetkilileri, Biden yönetiminin ABD ve Rusya zirvesinden birkaç gün önce Ukrayna’ya askeri yardım paketi sağlama kararını eleştirdi (APF)
Eski Trump yönetimi yetkilileri, Biden yönetiminin ABD ve Rusya zirvesinden birkaç gün önce Ukrayna’ya askeri yardım paketi sağlama kararını eleştirdi (APF)

Tarık eş-Şami
Rusya ve Çin karşısında transatlantik ortaklığının canlandırılmasının bir sonucu olarak ABD Başkanı Joe Biden’a, Avrupa’ya yaptığı ilk yurtdışı gezisi dönüşünde bir dizi olumlu tepki dalgası eşlik etti. Bununla birlikte özellikle de Almanya’nın Avrupa’nın en güçlü ekonomi lokomotifi olduğu göz önüne alındığında, dış stratejisini yalnızca iki başkente, yani Berlin ve Avrupa Birliği’nin (AB) de başkenti Brüksel’e odaklayan Biden, daha az etkili başkentleri göz ardı etti. Bu durum sonrasında Joe Biden, eski Demokra Başkan Barack Obama’nın Avrupa’ya yönelik yaklaşımından farklı bir yaklaşım benimseyip benimsemeyeceğine dair soru işaretleriyle karşı karşıya. Peki Biden, aynı hatalar yapacak mı yoksa, özellikle de bazı Avrupa ülkeleri bu politikanın yansımalarından şikâyet etmeye başlayınca çok geç olmadan bu hataları onaracak mı?

Başarılı bir ziyaret… Ama
ABD Başkanı’nın Avrupa ziyareti, eski ABD Başkanı Donald Trump yönetimini dört yıllık disiplinsiz dış politikasının ardından iki taraf arasındaki uyumu göstermeye başladı. Bunun yanı sıra, ABD ve AB’nin karşı karşıya olduğu uzun vadeli küresel zorluklardan bazılarını ele almak üzere ortak bir yol tanımlama açısından genel olarak başarılı oldu. Avrupalılar, ABD’nin geleneksel rolüne dönmesiyle rahat bir nefes aldı. Bununla birlikte bazı ülkelere hala kızgınlık duygusu hâkim. Bu duygu, Polonya Dışişleri Bakanı Zbigniew Rau’nun ifadelerinde de açıkça görüldü. Rau, gazetecilere yaptığı bir açıklamada, ABD’lilerin Varşova’da ortaklarıyla istişareleri görmezden gelmesi sonrasında ABD- Polonya ilişkilerinin iyi olmadığını ifade etti. Öyle ki Biden, Varşova ve Washington’un projeyi durdurmak için yıllarca birlikte mücadele etmesine rağmen, Rusya’dan Almanya’ya uzanan ‘Nord Stream 2’ gaz boru hattı üzerindeki yaptırımları kaldırma kararı aldı.
Görünen o ki Polonya gibi bazı Avrupa ülkeleri, kendilerini dışlanmış gibi hissediyor. ABD ile ilişkileri, eski Başkan Obama yönetiminde yıllarca ihmal edildikten sonra Trump döneminde önemli ölçüde iyileşmişti. Bu nedenle bazı gözlemciler, Biden’in şu anda ‘Almanya ve AB’ye liderlik edilen Brüksel’ ile ‘ABD’nin Obama yıllarında görmezden geldiği stratejik açıdan önemli diğer Avrupalı ​​müttefikler arasında’ ayrım yapma hatasını tekrarlama riskiyle karşı karşıya olduğuna inanıyor.

Polonya ve Ukrayna
Polonya’nın coğrafyası, ülkeyi ABD-Rusya ilişkilerindeki değişikliklere duyarlı hale getirirken sorun, Polonya’nın direncini artırıyor. Bu durum, Nord Stream 2 gaz boru hattına yaptırım uygulamama kararı ile (ABD yönetiminin NATO ile Ukrayna arasında bir düzenlenmesini engellemek üzere müdahalesinin yanı sıra) Biden’in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşmesi arasında bağlantı kuran Polonya Dışişleri Bakanı’nın açıklamalarıyla açıkça ifade ediliyor. Hiç şüphe yok ki bu adımlar, Biden’in, ‘yönetiminin son yılında Trump’ın Polonya’ya ABD kuvvetleri gönderme kararını’ tersine çevireceğinden korkan Polonyalıları alarma geçirmek için yeterli.
Eski Trump yönetimi yetkilileri, Biden yönetiminin Biden- Putin görüşmesinden birkaç gün önce ‘Pentagon’dan Ukrayna’ya askeri yardım paketi sağlama’ kararını eleştiriyor. Ancak paket, ‘Javelin’ tanksavar füzelerini bilinmeyen bir şekilde göz ardı ediyor. Bunlar, Demokratların Rusya Devlet Başkanı Putin’e karşı koymaya istekli olduğunun kanıtı olarak Trump’tan Ukrayna’ya sağlamasını istediği silahlar olarak biliniyor.

Orta Avrupa ülkeleri
Ancak Polonya, Biden’in Avrupa ile ilişkilerinde Berlin, Brüksel ve Paris’e odaklanarak, kendisini göz ardı ettiğini düşünen tek ülke değil. Orta Avrupa’nın çoğu, Obama yıllarında bir geçiş bölgesi olarak kabul edilmişti. Şu an Biden yönetimi, bu duruma geri dönme riski alıyor. Eski ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, Fransa’ya 34 kez ziyarette bulunurken, Slovakya, Romanya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti’ni ziyaret etmemişti. İranlılar ve Ruslarla görüşmek için Viyana’yı 11 kez ziyaret etmesine rağmen, Avusturya’ya hiçbir zaman resmi bir ziyaret gerçekleştirmemişti.
Cumhuriyetçiler ve Trump yönetimi, bu eğilimi Avusturya ve Vişegrad Grubu ülkelerine (Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya ve Slovakya) büyük önem veren eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun ziyaretleriyle karşılaştırıyor. Çinli ve Rus yetkililer, ülkelerinin bu ülkelerdeki etkisini geliştirmek için söz konusu grupla özel bir önemle iş yapıyor.
Orta Avrupa ülkeleri, Trump döneminde ABD’nin kendileriyle ilişkilerini ve çıkarlarını güçlendirmesinin, Biden yıllarında Washington ile ilişkilerdeki olumlu yolun devamlılığını engelleyebileceğinden korkuyor. Trump yönetimi, bu ülkelerdeki yatırımlarını desteklemiş, Çin ve Rusya yatırımlarına alternatif oluşturmak için girişimlerde bulunmuştu. Ayrıca Pompeo da AB’nin 27 üye devletinden biri hariç tümü tarafından imzalanan, Çin telekomünikasyon şirketi ‘Huawei’ ile mücadele etmek için ‘Temiz Ağ’ girişimini başlatmıştı. Aynı şekilde Avusturya ve diğer Orta Avrupa ülkeleriyle derinleşen ilişkiler, Balkanlar ve başka yerlerde ABD hedeflerine ulaşmak için bu ülkelerin desteklerini kazanmaya da yardımcı olmuştu.

Kıbrıs ve Yunanistan
Çok sayıda cumhuriyetçi lider, Biden’in yaklaşımının, örneğin Yunanistan ve Kıbrıs’a ulaşmak için Orta Avrupa’nın ötesine geçebileceğine inanıyor. Yetmişli yılların ortalarından bu yana, hangi parti olursa olsun, birbirlerini takip eden ABD yönetimleri, Türkiye’yi kızdırma endişesiyle bu iki ülke ile ilişkilerini derinleştirmekten kaçındılar. Bu durum, Trump’ın Doğu Akdeniz’deki stratejisiyle açık şekilde değişti ve ABD, Yunanistan ile savunma ilişkilerini güçlendirmeye yöneldi. Ayrıca Kıbrıs’a güvenlik yardımı yasağına son verdi.

İspanya, Portekiz ve Norveç
Aynısı, farklı bir yolla da olsa diğer ülkeler için de geçerli. Trump döneminde ABD, İspanya ve Portekiz ile ticari teşvik diplomasisini yoğunlaştırdı. Söz konusu her iki ülke, Portekiz ile ticareti yüzde 40’a çıkaran yoğun ABD ticaret teşvik diplomasisine tanık oldu. Nihayetinde bu çabalar, bu iki ülkenin, Huawei’nin 5G (5. Nesil Mobil Telekomünikasyon Hizmeti) ağları için bir altyapı inşa etme planlarını reddetmesiyle sonuçlandı. Norveç’e gelinde, AB’ye üye olmasa da stratejik açıdan önemli bir ülke. ABD ile olan savunma ilişkileri, Trump yönetiminin Rusya ve Çin’in Kuzey Kutbu’nu işgal etme girişimlerini engelleme çabalarının bir parçası olarak önemli ölçüde genişledi.

İngiltere… Soru işareti
Belki de en büyük soru işareti, ABD’nin İngiltere ile ilişkileri ve bunun hâlâ Başkan Biden yönetimi açısından bir öncelik olup olmadığıyla ilgili. Obama’nın İngiltere’nin AB’nden ayrılmasına sıkı şekilde muhalif olduğu iyi biliniyor. Önerilerine karşı çıktığında Obama, İngiltere’yi ticaret görüşmeleri listesinde son sıraya koymuştu. Trump ise tamamen farklı bir tavır takınarak, ikili bir serbest ticaret anlaşması müzakerelerini başlattı. İngiltere ve AB’ye, Brexit (İngiltere’nin AB’den ayrılması) müzakerelerinin sonucu ne olursa olsun özel ilişkinin bir öncelik olarak kalacağını söyledi.
Biden, Avrupa turunun başında İngiltere’ye ulaştığında iki ülke arasındaki özel ilişkinin öncelik olduğundan söz etse de iki taraf arasındaki ticaret anlaşmaları hala belirsiz. Taraflar arasındaki ticaret anlaşması müzakereleri ertelendi. Aynı zamanda ABD yönetimi, bu ülkelerin ABD teknoloji şirketlerine bağlı sosyal paylaşım sitelerine dijital hizmet vergileri uygulaması sonrasında İngiltere, İspanya, İtalya, Türkiye ve Hindistan’a sanal hizmet vergisi getirebileceğini duyurdu.
ABD yönetimi, İngiltere’nin Kuzey İrlanda’nın gelecekteki statüsü hususunda AB ile olan anlaşmazlığına dair tarafsız olduğunu açıkladı. İngiltere hükümeti ise Biden yönetiminin, Londra’ya Brüksel’den daha fazla baskı yapma eğiliminde olduğunu belirtti.

Merkez ve taraflar
Biden yönetimi, Berlin, Brüksel ve Paris’te Avrupa’nın kalbi ile ilişkilerini pekiştirmeye ve sağlamlaştırmaya önem verse de Çin ve Rusya’nın ticari ve stratejik başarılar elde ettiği Avrupa’nın bazı bölgelerinde nüfuz için rekabet etme ihtiyacı nedeniyle tarafları da görmezden gelmemek zorunda. Zira büyük güçlerin rekabetinde ana arena olan bölgeler ihmal edilirken, sadece Avrupa’nın merkeziyle ilişkilere odaklanmak büyük bir hata. Aynı şekilde bu yaklaşım, ters tepecek ve ABD’nin ulusal çıkarlarına uzun vadeli zararlar verecek.
Bununla birlikte Biden’ın ziyaretinin, geride hala yarım kalmış bir iş bıraktığına dair bir his var. Avrupalılar, bazı tartışmalı konularda anlaşmaya vararak mevcut ticaret anlaşmazlıklarından meyve almayı umuyordu. Ancak yalnızca Avrupa merkezli ‘Airbus’ ve ABD merkezli ‘Boeing’ arasındaki anlaşmazlığın askıya alınmasına karar verildi.
Ancak nihayetinde fırsatın kaçırıldığı hissi tamamen kaybolmadı. Aktif iş birliği ve pratikte Washington ile iş birliğinin ne anlama geldiğinin net bir şekilde anlaşılması için hala bahisler mevcut. Atlantik’teki iyi niyet, iki taraf arasındaki kafa karışıklığı ve olası çekişmelerden etkilenme riskiyle de karşı karşıya kalacak.

*Bu makale Şarku'l Avsat tarafından Independent Arabia'dan çevrilmiştir.

 


Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal hak tanındı

Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
TT

Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal hak tanındı

Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)
Yerli halklar, Meliponini arılarının kendilerine gıda ve ilaç sağladığını söylüyor (Wikimedia Commons)

Dünyada ilk kez bir böcek türüne yasal haklar tanındı. Peru'da yaşayan bir arı grubunu kapsayan gelişme, koruma çalışmalarında önemli bir adıma işaret ediyor.

Amazon Ormanları'nda yaşayan Meliponini arı sınıfı, bal arısı (Apis mellifera) kuzenlerinden farklı olarak iğne taşımaz. 

Peru'nun yerli halkları tarafından Kolomb öncesi dönemden beri yetiştirilen bu arılar, yağmur ormanlarında polen taşıyıcı rolü üstlenerek biyoçeşitliliği ve ekosistemi korumada kilit rol oynuyor. 

Grubun bilinen 500 türünün yaklaşık yarısı Amazon'da yaşıyor ve kakao, kahve ve avokado gibi bitkileri de içeren floranın yüzde 80'inden fazlasının tozlaşmasında rol oynuyor.

Ancak Meliponini arıları iklim krizi, ormansızlaşma, pestisit kullanımı ve  diğer arı türleriyle rekabet yüzünden ciddi bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. 

Peru'nun iki belediyesinde kabul edilen yasalar artık bu böceklerin sağlıklı ekosistemlerde yaşama, üreme ve gelişme haklarını garanti altına alıyor.

Bu iğnesiz arıların yasal haklar elde etmesi, kimyasal biyolog Rosa Vásquez Espinoza'nın yerli halklarla birlikte yıllar süren çalışmaları sayesinde mümkün oldu.

Kovid-19 pandemisinde yerli halklar ilaç bulamadıklarında bu arıların balını kullanıyordu. Bir meslektaşının ricası üzerine 2020'de balı inceleyen Espinoza çarpıcı sonuçlarla karşılaştı.

Guardian'a konuşan bilim insanı "Yüzlerce tıbbi molekül gördüm, tedavi potansiyeli taşıdığı bilinen moleküller" diyerek ekliyor: 

 Üstelik çeşitlilik de gerçekten çok fazlaydı. Bu moleküllerin antiinflamatuvar, antiviral, antibakteriyel, antioksidan, hatta kanser önleyici etkileri olduğu biliniyor.

Bu nedenle saha çalışmalarını genişleten araştırmacı, yerli halktan uzmanlarla birlikte ormanın derinlerine keşif gezileri düzenledi. Nesillerdir devam eden geleneksel arıcılık yöntemlerini kaydettiler.

Ancak kısa süre sonra ciddi bir sorun olduğu fark edildi: Arıcılar, eskiden arı kolonilerini yarım saatte bulurken, artık saatler sürüyordu.

Espinoza, "Farklı topluluk üyeleriyle konuşuyorduk ve ilk söyledikleri 'Artık arılarımı göremiyorum' oldu" diye anlatıyor.

Biyoloğun yaptığı çalışmada, endüstriyel çiftliklerden uzak bölgelerdeki arıların bile balında pestisit izlerine rastlandı.

Meliponini arılarının korumaya ihtiyaç duyduğuna karar veren Espinoza ve meslektaşları, ilk olarak bu hayvanların tanınması için çaba gösterdi.

Araştırmaları sayesinde 2024'te, Meliponini arılarını Peru'ya özgü yerli türler olarak resmen tanıyan bir yasa kabul edildi. Peru yasaları yerli türlerin korunmasını gerektirdiği için bu kritik bir adımdı.

Daha sonra bu yıl ekimde Satipo, 22 Aralık Pazartesi de Nauta belediyeleri dünyada bir ilke imza atarak bu böcekleri yasal hak sahibi olarak tanımladı. 

Earth Law Center'ın Latin Amerika direktörü ve kampanyanın parçası olan Constanza Prieto gelişmeyi şöyle değerlendiriyor: 

Bu yönetmelik, doğayla ilişkimizde bir dönüm noktası: Meliponini arılarını görünür kılıyor, onları hak sahibi özneler olarak tanıyor ve ekosistemlerin korunmasında temel rol oynadıklarını onaylıyor.

Hukuk uzmanları yeni yasaların habitat restorasyonunu, daha sıkı pestisit kontrollerini ve genişletilmiş araştırmaları zorunlu kılabileceğini söylüyor.

Düzenlemeyi Peru genelinde uygulamaya koymak için bir imza kampanyası düzenlenirken, Bolivya, Hollanda ve ABD gibi ülkelerdeki koruma grupları da kendi bölgelerindeki arılar için benzer yasal yaklaşımları inceliyor.

Independent Türkçe, Guardian, Interesting Engineering


Trump'la Musk nasıl barıştırıldı?

Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
TT

Trump'la Musk nasıl barıştırıldı?

Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)
Elon Musk, Trump'ın seçim kampanyasına verdiği destekle gündem olmuştu (Reuters)

ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in Donald Trump ve Elon Musk arasında arabuluculuk yaptığı ortaya çıktı.

Dünyanın en zengin kişisi, yeni Donald Trump yönetiminin ilk aylarında Hükümet Verimliliği Bakanlığı'nın (DOGE) başına getirilince manşetlerden düşmemişti. 

Ancak Musk'ın, Trump'ın Büyük Güzel Yasa Tasarısı'nı sert bir dille eleştirmesinin ardından ikili arasındaki ipler haziranda kopmuştu. 

Trump, elektrikli otomobil teşviklerini kestiği için Musk'ın "çıldırdığını" söylemişti. 

Amerika Partisi'ni kuracağını öne süren Musk "Büyük bombayı patlatmanın zamanı geldi" diyerek Trump'ın Jeffrey Epstein dosyasında adının geçtiğini iddia etmişti.

İkili suikastla öldürülen sağcı aktivist Charlie Kirk'ün eylüldeki cenaze töreninde bir araya gelerek buzları eritmişti. 

Washington Post, ABD Başkan Yardımcısı JD Vance'in perde arkasında ikiliyi nasıl yumuşattığını dünkü haberinde işledi. 

41 yaşındaki Cumhuriyetçi'nin ekibiyle birlikte büyük çaba göstererek Amerika Partisi'nin kurulmasını engellediği bildirildi. 

Vance'in bunun için hem Musk'a hem de çevresine baskı yaptığı ifade edildi.

Washington Post, Musk-Trump ilişkisinin yumuşamasıyla birlikte teknoloji milyarderinin 2026'daki ara seçimlerde yarışacak Cumhuriyetçi adaylara bağış yapmaya başladığını belirtti. 

Aylar boyunca uğraşan Vance'in de 2028'de başkan adayı olup Musk'tan destek görmeyi planladığı öne sürüldü. 

Musk'ın kasımda Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman şerefine Beyaz Saray'da verilen akşam yemeğine katıldığı hatırlatıldı. 

Musk-Trump ilişkisinin hâlâ hassas bir dengede durduğu aktarılan haberde Jared Isaacman'ın NASA Direktörlüğü'ne atanmasının önüne engeller çıkarılmasının teknoloji milyarderini kızdırdığı da ifade edildi. 

ABD Başkanı Donald Trump, "geçmişteki bağlantılarını yeniden değerlendirdikten sonra" adaylığını haziranda geri çektiği milyarder iş insanı Isaacman'ı, NASA Direktörlüğü görevine yeniden aday gösterdiğini kasımda açıklamıştı.

Musk'ın iyi ilişkilere sahip olduğu bilinen Isaacman, önceki haftalarda resmen bu göreve getirilmişti. 

Isaacman, 2021 ve 2024'te Musk'ın SpaceX roketleriyle uzaya çıkmıştı.

Independent Türkçe, Washington Post, Daily Beast, Gizmodo


ABD, Venezuela topraklarını vursa da Maduro dans ediyor

Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
TT

ABD, Venezuela topraklarını vursa da Maduro dans ediyor

Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)
Maduro, başkent Karakas'taki bir etkinlikte Bobby McFerrin'in meşhur Don't Worry Be Happy şarkısının sözlerine eşlik ederek "Endişelenme, mutlu ol" dedi (AP)

ABD tehdidi altındaki Nicolás Maduro denizdeki ablukanın ardından ülkesinin topraklarına saldırı düzenlenmesine rağmen görevden ayrılacağına dair herhangi bir sinyal vermiyor.

Donald Trump, Venezuela liderinin zamanının dolduğunu öne sürerken 63 yaşındaki siyasetçi son haftalarda katıldığı etkinliklerde dans ederken görülüyor. 

Wall Street Journal (WSJ), ABD'nin askeri yığınağı ve petrol gemilerine uygulanan ablukayla karşı karşıya olan Maduro'nun kendine güvenini hem ülkesine hem de dünyaya göstermeye çalıştığını bildiriyor. 

Amerikan gazetesi, ekonominin büyük ölçüde devlet kontrolüne alındığı Venezuela'da Maduro'nun ihaleleri yandaşlarına vererek kendi konumunu güçlendirdiğini iddia ediyor. 

13 yılı aşkın süredir iktidarda olan lider, ülkeden kaçacağı iddialarına rağmen mitinglerde "Bizi devrim yolunda asla çıkaramayacaklar. Sonsuza kadar zafer!" diyor. 

Geçmişte ABD adına Venezuela'yla pek çok müzakere yapan eski diplomat Thomas A. Shannon Jr., 14 yıllık iktidarın ardından 2013'te ölen Hugo Chávez'in ülkeyi devrime ve anti emperyalizme inandırdığını söylüyor:

Chavezciler ne kadar yoz, zalim ve suçlu olursa olsun Latin Amerika'da onlardan başka anti emperyalist solcu kaldığına inanmıyor. Bu pozisyonlarından vazgeçmek istediklerini sanmıyorum.

Önceki haftalarda Nobel Barış Ödülü'nü almak için gizli bir operasyonla Venezuela'dan Norveç'e giden María Corina Machado ise Oslo'da yaptığı konuşmada "Müzakereyle ya da değil Maduro iktidardan düşecek" dedi. 

Geçmişte Chávez'e danışmanlık yapan Amerikalı avukat Eva Golinger, Maduro için şu yorumu yaptı:

Trump'ın Kim Jong-un'u övdüğünü, eski El Kaide liderini Beyaz Saray'a çağırdığını görünce 'Neden onunla müzakere edemeyim ki?' diye düşünüyor. Kanımca ülkeyi terk edeceğine orada ölmeyi tercih eder.

Diğer yandan Donald Trump, Venezuela'nın topraklarına ilk kez saldırı düzenlediklerini duyurdu. 

Cuma günü yaptığı açıklamada saldırının geçen hafta düzenlendiği dışında pek bir bilgi vermeyen ABD Başkanı teknelere uyuşturucu yüklenen bir limanı vurduklarını dün söyledi. 

CNN de kaynaklarına dayandırdığı haberde saldırıda drone kullanıldığını bildirdi. 

Karakas yönetimi hâlâ konuya dair sessizliğini koruyor. 

İnsan hakları ihlalleri ve siyasi mahkumlara işkenceyle suçlanan Maduro yönetimi, kendi doğal kaynaklarına göz diken ABD'nin bu iddiaları kullandığını savunuyor. 

ABD, Karakas yönetiminin kartellerle işbirliği yaptığını da iddia ediyor. Venezuela ise Washington'ın ülkede darbe planladığını öne sürüyor. 

ABD eylülden beri Karayipler ve Pasifik Okyanusu'ndaki teknelere uyuşturucu ticaretiyle mücadele iddiasıyla saldırılar düzenliyor.

En az 105 kişinin öldürüldüğü operasyonlar, yargısız infaz eleştirilerinin hedefi oluyor. 

"Uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele" gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu geçen ay başlattığını duyuran ABD'nin Venezuela'ya askeri hareket düzenlemesi ihtimali haftalardır dünya gündeminde.

Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etti.

Trump, iki hafta önce Venezuela limanlarında yaptırıma tabi tankerlere "tam abluka" uygulanması talimatını verdi.

Washington, geçen ay yabancı terör örgütü olarak ilan ettiği Güneşler Karteli'nin (Cartel de los Soles) liderinin Maduro olduğunu savunuyor. 

Beyaz Saray, Maduro'nun tutuklanması veya mahkum edilmesine ilişkin bilgi sağlanması karşılığında verilecek ödülü iki katına çıkararak 50 milyon dolara yükselttiğini 8 Ağustos'ta duyurmuştu.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, CNN, Reuters