Rusya’nın ABD’nin Suriye’deki kırmızı çizgilerini ihlal etmesinin 10 nedeni

Washington, BMGK kararının onaylanmasını Moskova'yı diyaloga zorlamayacak bir ‘başarı’ olarak görüyor

BMGK üyesi ülkelerin daimi temsilcileri, önceki gün Suriye'ye yardım ulaştırılması için uluslararası bir mekanizma kurulmasına ilişkin oylamaya katıldılar (BM)
BMGK üyesi ülkelerin daimi temsilcileri, önceki gün Suriye'ye yardım ulaştırılması için uluslararası bir mekanizma kurulmasına ilişkin oylamaya katıldılar (BM)
TT

Rusya’nın ABD’nin Suriye’deki kırmızı çizgilerini ihlal etmesinin 10 nedeni

BMGK üyesi ülkelerin daimi temsilcileri, önceki gün Suriye'ye yardım ulaştırılması için uluslararası bir mekanizma kurulmasına ilişkin oylamaya katıldılar (BM)
BMGK üyesi ülkelerin daimi temsilcileri, önceki gün Suriye'ye yardım ulaştırılması için uluslararası bir mekanizma kurulmasına ilişkin oylamaya katıldılar (BM)

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK), ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in geçtiğimiz ayın ortalarında Cenevre'de gerçekleştirdikleri görüşmelerinin ardından temsilcileri arasında yapılan ABD-Rusya ‘anlaşması’ ve gizli müzakerelerden sonra Şam'ın rızası olmadan Suriye'ye ‘sınır ötesi’ insani yardımın ulaştırılması mekanizmasının süresini uzatma kararını oybirliğiyle aldığı doğrudur. Ancak karar, Putin’in ABD’nin bunu ‘diplomatik bir zafer’ olarak sunma girişimlerine rağmen, son on yılda Suriye dosyasıyla ilgili Washington ve müttefikleri tarafından belirlenen  ‘kırmızıçizgilere’ yönelik ihlalleri de içeriyordu.
İşte yeni kararla ilgili 10 not:
1 - Tarihi başarı:  Beyaz Saray, Biden ve Putin'in kararın yayınlanmasındaki iş birliğini överken ABD'li bir yetkili, görüşmenin ‘beklediklerinden daha iyi’ olduğunu söyledi. ABD'nin Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield da Rusya ile nadir bir durum olan böyle bir iş birliğini memnuniyetle karşıladı. Greenfield, oylamadan sonra yaptığı açıklamada, “ABD ve Rusya’nın Suriye halkının çıkarlarına hizmet eden bir insani girişimi paylaşabilmeleri önemlidir” ifadelerini kullandı. Öte yandan bunu tarihi bir anlaşma olarak nitelendiren Rusya’nın BM Büyükelçisi Vassily Nebenzia, “Rusya ve ABD ilk kez hemfikir olmakla kalmadılar, aynı zamanda tüm BMGK üyelerinin destekleyeceği ortak bir metin geliştirdiler. Bunun yalnızca Suriye’nin değil, tüm Ortadoğu bölgesinin ve tüm dünyanın yararlanacağı bir dönüm noktası olmasını temenni ediyoruz” dedi.
2 - Siyasi diyalog: Washington ve Moskova’nın, büyük tavizler verilerek alınsa da kararla ilgili abartılı tutumları, Suriye ve diğer yerler konusunda aralarındaki siyasi diyalogu yeniden başlatmak istediklerini ve ‘Rusya’nın sınırlandırmalarını’ kabul etmeye hazır olduklarını yansıtıyor. Özellikle de Biden'ın Cenevre'de Putin'e kararın süresinin uzatılmasında iş birliği yapılmasının ‘hayati’ olduğunu söylemesi, ABD’nin Fırat Nehri’nin doğusundaki askeri varlığını, Kürtler ve Şam arasındaki diyalogu, terörle mücadeleyi, Suriye'de kapsamlı bir ateşkesi ve BMGK’nın 2254 sayılı kararının uygulamasını içerebilecek bu diyalogun yeniden başlaması için bir koşul olarak yorumlandı.
ABD-Rusya diyalogunda bazı ilerlemelerin kaydedilmesi halinde, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in, 2012 tarihli Cenevre Bildirisi’nin Rus yorumuna Batı’nın yaklaşımı ve 2015 tarihli BMGK’nın 2254 sayılı kararı çerçevesinde yaptırımlar, insani yardım, ateşkes, terörizm ve tutukluların takası gibi konuları içeren ‘adım adım’ yaklaşımıyla ilgili girişiminin yeniden canlandırılmasına kapı açabilir.
3 - ABD’nin tavizleri: Biden yönetiminin Beyaz Saray’a gelişinden bu yana başta Dışişleri Bakanı Anthony Blinken olmak üzere ABD’li üst düzey yetkililer, biri Irak’ta, yedi yıl önce alınan 2165 sayılı BMGK kararı ile ikisi Türkiye’de toplam üç geçiş noktasından Suriye’ye insani yardım ulaştırılması için başlatılan mekanizmayı genişletmek istediklerini açıkladılar. Ancak Washington daha sonra, 2014 yılında hazırlanan 2165 sayılı kararın yürürlükte kalması şartıyla taleplerini Türkiye’deki sınır geçiş noktalarından biri olan Bab el-Heva (Cilvegözü Sınır Kapısı) ile tek geçiş noktasına indirdi.
4 - Yorum savaşı: Washington, yardımların Bab el-Heva Sınır Kapısı’ndan yapılmasını bir yıl daha uzatmayı kabul etti, ancak Moskova buna sadece altı ay ile bağlı kaldı. BMGK’nın Bab el-Heva Sınır Kapısı’na ilişkin kararının son versiyonu, , BM Genel Sekreter Antonio Guterres tarafından hazırlanan operasyonlarda şeffaflık ve insani ihtiyaçların karşılanması için sınır ötesi yardımda ilerleme odaklı kapsamlı raporun yayınlanması çerçevesinde 10 Ocak 2022'ye kadar, yani altı ay daha uzatılmasıyla 10 Temmuz 2022’ye kadar ‘yapıcı bir belirsizlik’ içeriyordu.
ABD'li yetkililer, ‘yasal açıklamanın, kararın otomatik uzatılacağı anlamına geldiğini’ söylerken Ruslar, bunun özellikle ‘operasyonların şeffaflığı ve cephe hatları arasında yardım ulaştırma ve insani ihtiyaçlara cevap verme konusunda kaydedilen ilerleme’ ile ilgili olarak ‘Genel Sekreterin (Guterres) raporuna bağlı’ olduğunu söylüyorlar. Bu altı ayın ardından ortaya bir ‘yorum savaşının’ çıkmasına neden oluyor. Londra merkezli uluslararası insani yardım örgütü Oxfam ise, yalnızca altı aylık bir uzatma ile belirsiz bir geleceğin beklendiğine dair endişelerini paylaştı.
5 - Kararın güncellenmesi: Karar ilk olarak 2014 yılında, yani Rusya’nın 2015 yılı sonundaki doğrudan askeri müdahalesinden ve ABD’nin 2014 sonbaharında Suriye'nin kuzeydoğusuna DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) kisvesi altındaki müdahalesinden önce çıkarıldı. Ancak Amerikalı müzakereciler, karar metninin güncellenerek ‘Suriyeli yetkililere’ yönelik eleştirilerin silinmesini ve son yedi yılda gerçekleri yansıtan yeni bir dilin kullanılmasını kabul ettiler. Bu arada karar metninde ‘Suriye'nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesinin’ öngörülmesine rağmen, Şam kararı halen ‘egemenliğin ihlali’ olarak değerlendiriyor.
6 - Erken toparlanma: Washington, Moskova'nın üç kez ‘erken toparlanma’ ifadesi geçen kararda yeni bir dil kullanılması taleplerini kabul etti. Diplomatlar, Avrupa Birliği (AB) Konseyi'nin açıklamasına göre bunun ‘siyasi süreçte somut bir ilerleme kaydedilmesi ve BMGK’nın 2254 sayılı kararının uygulanması öncesinde Suriye'nin yeniden inşasına katkıda bulunmayı reddeden Batılı ülkelerin şartlarını ‘atlatma hamlesi’ olduğunu belirtiyor. Kararda, “İnsani yardım faaliyetlerinin kapsamının, etkilenen nüfusun acil ihtiyaçlarını karşılamaktan daha geniş olduğu ve su, hijyen, sağlık, eğitim ve konut sektörlerinde erken toparlanma projeleri yoluyla temel hizmetlere yönelik desteği de barındırması gerektiği kabul ediliyor” deniliyor.
7 - Yeniden inşa için belirlenen koşullar: Rusya ile Cenevre’de yapılan gizli görüşmelerin yanı sıra Blinken’ın ekibi, Şam'la ‘normalleşmeyi’ reddetmeye ilişkin iki paragrafın silinmesi konusunda kararlıydı. 28 Haziran’da Roma’da düzenlenen Suriye konulu bakanlar toplantısının nihai bildirisinde ‘yeniden yapılanmaya katkıda bulunmak’ konusunda bir takım koşullar belirlendi. Belirtilen paragraflardan birinde Avrupa ülkeleri, “Ancak siyasi süreçte ilerleme olduğunda Suriye’nin yeniden inşası sürecinde yardım sağlamayı düşüneceğiz” ifadelerine yer vermişlerdi. Ancak Roma’daki bakanlar toplantısının nihai bildirisinde bu ifade yer almazken Rusya-ABD anlaşması, ‘toparlama’ finansmanını, insani altyapıyı ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) ve diğer kuruluşların faaliyetlerini ‘yasallaştırdı’. Aynı zamanda Şam'daki kuruluşlar da dahil olmak üzere uluslararası insani yardım kuruluşlarını ve ilgili tarafları da bu faaliyetleri desteklemeye çağırdı.
8 - Devlet desteği: Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla ilgili endişelerin dile getirildiği karar metninde, “Salgın, Suriye’deki sağlık sistemi ve insani durum için büyük bir meydan okumayı temsil ediyor” denildi. Kararda, hiçbir ayrım yapılmaksızın Suriye'nin tüm bölgelerine insani yardım ve Kovid-19 aşılarının sağlanmasını kolaylaştırmak için insani yardım çalışanları, tıbbi personel, kullanılan malzemeler ve ulaşım araçları dahil olmak üzere, herhangi bir engelleme veya gecikme olmaksızın tam ve güvenli insani yardıma erişilmesi gerektiği vurgulandı. Karar metni ayrıca uluslararası bir kararla Suriye hükümetine yardım çemberinin genişletilmesine de kapı aralıyor. Biden yönetiminin Suriye hükümetine uygulanan yaptırımlarda tıbbi malzeme, ilaç, insani ihtiyaçlar ve salgınla mücadele konularında istisnalar sağladığı biliniyor.
Moskova, yaptırımların karar metnine konulması için çalışsa da Washington, Caesar (Sezar) Yasası'nın ABD Kongresi’ne dayalı bir yasa olduğunu kabul etmedi. Fakat yeni karar, Şam ile ‘kapsamlı bir normalleşme yelpazesi’ çerçevesinde daha geniş istisnalara ve hoşgörüye kapı aralıyor.
9 - BM ilkeleri: Karar, ‘ilgili tüm tarafların uluslararası insancıl hukukun ilgili hükümlerine ve insani yardım için BM’nin yol gösterici ilkelerine saygı duyulması gereğini’ şart koştu. Bu da BM’nin iki yıl önce hazırladığı ve Şarku'l Avsat'ın bir kopyasına ulaştığı bir belgenin ihlali anlamına geliyor. Belgede, BM çalışanlarının ‘hesap verebilirliğe’ bağlı kalmaları ve Suriye'de ‘savaş suçlarına karışmış’ kişilerle işbirliği yapmamaları gerektiği vurgulanıyor. Söz konusu belge, ‘yeniden yapılanmaya’ alternatif olarak ‘kalkınmaya’ katkıda bulunmayı isteyen BM’nin Şam'daki ofisinin çalışmalarını kısıtlamayı hedefliyor.
Bu belge, BM tarafından New York'taki genel merkezinde iki sayfa olarak hazırlandı. Uluslararası kurumların çalışmaları için katı standartların yer aldığı belgenin metini şu ifadeleri içeriyordu:
“Suriye hükümetinin ve muhalefetinin temsilcileri arasında kapsamlı, ciddi ve müzakere edilmiş bir siyasi geçiş gerçekleştiğinde BM yeniden yapılanmayı kolaylaştırmaya hazır olacaktır.”
‘Suriye'de Birleşmiş Milletler Yardımına İlişkin Standartlar ve İlkeler’ başlıklı belgede, BMGK’nın 2254 ve 2118 sayılı kararları ve Cenevre Bildirisi çerçevesinde ve BM Tüzüğü’nün yanı sıra ilgili BMGK kararlarının ilkeleri doğrultusunda Suriye’nin tüm bölgelerinde hak edenlere destek ve yardım sağlanması için Suriye'de faaliyet gösteren BM çalışanlarının bu standartlara uyması gerektiği vurgulandı.
10 - Hatlar arası: Moskova, Şam ile ‘normalleşmeyi’ teşvik etmek için Batılı ülkelere Şam’a uygulanan tecridi sona erdirerek ve 2254 sayılı BMGK kararını bir kenara bırakarak Suriye hükümetiyle birlikte çalışmaları için baskı yapmak istedi. Bu nedenle, yardımın Suriye içinde ‘etki alanları’ arasında ‘sınırların ötesine’ ulaştırılmasını şart koştu. Karar, BM Genel Sekreteri’nin hazırladığı raporunun, özellikle erken toparlanma ve sınır ötesi projeler çerçevesinde insani yardım dağıtım mekanizması, yararlanıcıların sayısı, işletme ortakları, teslim edilen malzemenin boyutu ve yapısı gibi BM’nin hatlar arası operasyonlarındaki genel eğilimleri içermesini şart koşuyordu.



ABD hariç, BM Güvenlik Konseyi üyeleri Gazze'deki kıtlığın insan kaynaklı olduğunu onayladı

Han Yunus'taki bir aşevinden yemek almak için bekleyen Filistinli çocuklar (Reuters)
Han Yunus'taki bir aşevinden yemek almak için bekleyen Filistinli çocuklar (Reuters)
TT

ABD hariç, BM Güvenlik Konseyi üyeleri Gazze'deki kıtlığın insan kaynaklı olduğunu onayladı

Han Yunus'taki bir aşevinden yemek almak için bekleyen Filistinli çocuklar (Reuters)
Han Yunus'taki bir aşevinden yemek almak için bekleyen Filistinli çocuklar (Reuters)

ABD hariç tüm Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi üyeleri, Gazze Şeridi'ndeki kıtlığın ‘insan yapımı bir kriz’ olduğunu ilan etti ve uluslararası insani hukuk uyarınca açlığın bir savaş silahı olarak kullanılmasının yasak olduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığına göre 14 konsey üyesi ortak bir açıklamada, acil, koşulsuz ve kalıcı bir ateşkes, Hamas ve diğer gruplar tarafından tutulan tüm rehinelerin serbest bırakılması, Gazze genelinde yardımların önemli ölçüde artırılması ve İsrail'in yardımların ulaştırılmasına yönelik tüm kısıtlamaları acil ve koşulsuz olarak kaldırması çağrısında bulundu.

hy
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin genel görünümü (Reuters)

Save the Children Başkanı Inger Ashing BM Güvenlik Konseyi'ne “Gazze'deki açlık çeken çocuklar kırılma noktasına geldi” diyerek “Neredesiniz?” diye sordu. Çocukların yavaş yavaş ölümünü ayrıntılı olarak anlatan Ashing, çocukların artık ağlayacak güçleri bile kalmadığını vurguladı.

Ashing, İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili bir BM Güvenlik Konseyi toplantısında konuşmak üzere davet edildi ve BM'nin geçen hafta Gazze'de ilan ettiği kıtlığın sadece ‘teknik bir terim’ olmadığını vurguladı. Ashing, “Yeterli yiyecek olmadığında, çocuklar ciddi beslenme yetersizliğinden mustarip olur ve sonra yavaş ve acı verici bir şekilde ölürler. Açlık, basitçe budur” ifadelerini kullandı.

Bu zayıflamanın birkaç hafta süren aşamalarını anlatan Ashing, “Vücut kendini tüketir... Açlık, kasları ve hayati organları yiyip bitirir” dedi.

Ashing sözlerini şöyle sürdürdü: “Kliniklerimiz neredeyse sessiz. Çocuklar ölürken artık konuşacak ya da ağlayacak güçleri kalmıyor. Zayıflamış, kelimenin tam anlamıyla gözlerimizin önünde eriyip giden, küçük bedenleri açlık ve hastalıkla boğuşan çocuklar yatıyorlar… Bunun olacağını size açıkça söyledik. Bu salondaki herkesin bu zulmü durdurmak için yasal ve ahlaki sorumluluğu var.”

frtg
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bir aşevinden yemek almak için beklerken ellerinde tencere ve tavalar tutan Filistinliler (Reuters)

Diğer yandan BM İnsani İşlerden Sorumlu Genel Sekreter Yardımcısı Joyce Msuya, “Bu insan yapımı krizi sona erdirmek için, bugün Gazze'de hayatta kalmaya çalışanların bizim annemiz, babamız, çocuğumuz veya ailemizden biri gibi davranmamız gerekiyor” dedi.

Son haftalarda Gazze Şeridi'ne giren insani yardımın ‘hafif artışını’ ve gıda dağıtımının yeniden başlamasını memnuniyetle karşılayan Msuya, “Bunlar önemli gelişmeler, ancak kıtlığı durdurmayacaklar” ifadesini kullandı.

Aylarca süren uyarıların ardından BM, 22 Ağustos'ta Gazze'de resmi olarak kıtlık ilan etti. Entegre Gıda Güvenliği Aşama Sınıflandırması (IPC), Gazze şehri ve çevresini kapsayan ve Gazze Şeridi’nin alanının yüzde 20'sini oluşturan Gazze vilayetinde kıtlık olduğunu belirten bir rapor yayınladı. Kıtlığın aylül ayı sonuna kadar Deyr el-Balah ve Han Yunus bölgelerine yayılacağı tahmin ediliyor.

BM uzmanları, Gazze'de yarım milyondan fazla insanın, kıtlık ve ölümle karakterize edilen sınıflandırmanın en yüksek seviyesi olan ‘felaket düzeyinde açlık’ ile karşı karşıya olduğu konusunda uyarıda bulundu.

Hamas memnuniyetini dile getirdi

Hamas ise BM Güvenlik Konseyi üyelerinin yaptığı açıklamayı memnuniyetle karşılayarak şunları söyledi: “ABD'nin katılımı olmadan yayınlanan BM Güvenlik Konseyi üyelerinin açıklaması, Gazze Şeridi'ndeki faşist işgalin yarattığı felaket niteliğindeki insani durumu ve bölgede yaygınlaşan kıtlığın tehlikesini, özellikle de sistematik açlık politikası sonucunda yüzlerce çocuğun ve masum sivilin açlıktan öldüğü gerçeğini vurgulamaktadır.”

Hamas, bu uluslararası tutumun ‘Siyonist düşmanın Gazze Şeridi'nde kuşatma altında bulunan iki milyondan fazla Filistinliye karşı yürüttüğü soykırım suçunu ve açlık savaşını kınama konusunda geniş bir konsensüs olduğunu gösteren bir adım’ olduğunu bildirdi.

Filistin'in BM Daimî Temsilcisi Riyad Mansur ise Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te İsrailli yerleşimcilerin şiddetinin ‘günden güne daha da acımasız hale geldiğini’ söyledi. Mansur, İsrail'in ‘Filistin halkını boğmak ve iki devletli çözümü yok etmek’ amacıyla yerleşimlerini yasadışı olarak genişletmeye çalıştığı uyarısında bulundu.

Mansur, BM Güvenlik Konseyi'ne verdiği brifingde, uluslararası topluma Gazze Şeridi'ne insani yardımın ulaşmasını sağlamak için ‘gerçek baskı’ uygulaması çağrısında bulundu.

rbgrt
Filistin'in Birleşmiş Milletler (BM) Daimî Temsilcisi Riyad Mansur (Reuters)

Görgü tanıkları ve Filistinli yetkililere göre, dün şafak vakti itibarıyla İsrail ordusu, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Nablus'un Eski Şehri'nde onlarca asker ve aracın katıldığı bir askeri operasyona başladı. Ordu tarafından AFP’ye yapılan açıklamada, hedefler belirtilmeden şehirde bir operasyon yürütüldüğü doğrulandı.

Bölge sakinleri, baskının sabah saat 3'te başladığını ve askerlerin yaklaşık 30 bin kişinin yaşadığı Eski Şehir'in tüm sokaklarına yayıldığını söyledi.

Bir AFP muhabiri, operasyonun Eski Şehir'in doğu tarafındaki el-Hable mahallesinde yoğunlaştığını bildirdi. Nablus Valisi Gassan Daglas ise operasyonu ‘haksız bir saldırı’ olarak nitelendirdi.


Putin, Kim Jong Un ve birçok lider Çin'de Zafer Günü'ne katılacak

Pekin'de Zafer Bayramı askeri geçit töreni öncesinde sergilenen bir heykelin önünde ailesinin fotoğrafını çeken bir adam (AP)
Pekin'de Zafer Bayramı askeri geçit töreni öncesinde sergilenen bir heykelin önünde ailesinin fotoğrafını çeken bir adam (AP)
TT

Putin, Kim Jong Un ve birçok lider Çin'de Zafer Günü'ne katılacak

Pekin'de Zafer Bayramı askeri geçit töreni öncesinde sergilenen bir heykelin önünde ailesinin fotoğrafını çeken bir adam (AP)
Pekin'de Zafer Bayramı askeri geçit töreni öncesinde sergilenen bir heykelin önünde ailesinin fotoğrafını çeken bir adam (AP)

Çin Dışişleri Bakanlığı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Kuzey Kore lideri Kim Jong Un da ​​dahil olmak üzere yabancı liderlerin, Japonya'nın II. Dünya Savaşı'nda resmen teslim olmasını kutlamak için gelecek hafta Pekin'de düzenlenecek askeri geçit törenine katılacağını bildirdi.

Çin Dışişleri Bakan Yardımcısı Hong Lei, düzenlediği basın toplantısında askeri geçit törenine 26 yabancı devlet ve hükümet başkanının katılacağını söyledi.

yjuı8
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası'na karşı kazanılan zaferin 80. yıl dönümünü anmak için Moskova'nın merkezindeki Kızıl Meydan'da düzenlenen Zafer Günü askeri geçit törenine katıldı... 9 Mayıs 2025 (Reuters)

Belarus Cumhurbaşkanı Alexander Lukashenko, İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve Endonezya Devlet Başkanı Prabowo Subianto da katılacak.

ju
Pekin'deki Çin Halkının Japon Saldırganlığına Karşı Direniş Savaşı Müzesi'nde bir tabloya bakanlar (EPA)

Çin'in 3 Eylül'deki Zafer Günü geçit töreninin, ülkenin büyüyen askeri gücünün büyük bir göstergesi ve Çin, Rusya ile Küresel Güney'deki ülkeler arasında diplomatik dayanışmanın bir göstergesi olması bekleniyor.


İran: IAEA müfettişlerinin geri dönmesi tam iş birliğinin yeniden başladığı anlamına gelmiyor

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi (DPA)
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi (DPA)
TT

İran: IAEA müfettişlerinin geri dönmesi tam iş birliğinin yeniden başladığı anlamına gelmiyor

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi (DPA)
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Direktörü Rafael Grossi (DPA)

İran dün, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) direktörünün, İran ile İsrail arasındaki savaşın sona ermesinden bu yana ilk kez bir denetçi ekibinin İran'a döndüğünü doğrulamasının ardından, UAEA denetçilerinin İran'a dönüşünün ajansla tam iş birliğinin yeniden başlaması anlamına gelmediğini vurguladı.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Direktörü Rafael Grossi'nin açıklamasına göre ajans müfettişleri dün, İran'ın ana nükleer santrali olan Buşehr tesisinde çalışmaya başladı. Bu, Tahran'ın geçen ay ajansla iş birliğini resmi olarak askıya almasından sonra ilk kez gerçekleşen bir gelişme.

Devlet televizyonu, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin şu sözlerini aktardı: “Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile iş birliğine yönelik yeni çerçevenin nihai metni üzerinde henüz anlaşmaya varılamadı ve görüş alışverişi devam ediyor.”

Dışişleri Bakan Yardımcısı Kazım Garibabadi ise yaptığı açıklamada, Avrupa ülkelerinin 2015 anlaşmasında öngörülen “tetikleme mekanizması” yaptırımlarının devreye girmesinin IAEA ile iş birliğini olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulundu. Garibabadi, “Bu adım atılırsa, IAEA ile yeni başlattığımız etkileşimli süreç tamamen etkilenecek ve büyük olasılıkla durma noktasına gelecektir” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Tahran, 13 Haziran'da başlayan İsrail'in eşi görülmemiş savaşını kınamadığı için BM ajansı ile iş birliğini askıya aldı. İsrail, nükleer ve askeri tesisleri ve yerleşim bölgelerini bombalayarak 1000'den fazla kişinin ölümüne neden oldu.

Daha sonra ABD savaşa müdahale etti ve Fordo, İsfahan ve Natanz'daki üç nükleer tesisi bombaladı.

İran füze saldırıları ve insansız hava araçlarıyla karşılık verdi ve İsrail'de onlarca kişi öldü. 24 Haziran'da ateşkes sağlandı.

Askıya alma yasası uyarınca, müfettişler İran'ın en yüksek güvenlik organı olan Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi'nin onayıyla İran'ın nükleer tesislerine erişebilirler.

İran, IAEA ile iş birliğinin “yeni bir şekil” alacağını söylüyor.

İran Atom Enerjisi Kurumu sözcüsü Behruz Kemalvendi, IAEA müfettişlerinin İran'ın güneybatısındaki Buşehr nükleer santralinde yakıtın değiştirilmesini denetleyeceğini söyledi.

Müfettişlerin, savaş sırasında bombalanan Fordo ve Natanz dahil olmak üzere diğer tesislere erişim izni alıp almayacağı konusunda ise bir açıklama yapmadı.

Gerçek bir test

Bugün Washington'a yaptığı ziyaret sırasında Grossi, diğer tesislerin denetlenmesi konusunda görüşmelerin sürdüğünü, ancak henüz bir anlaşmaya varılmadığını doğruladı.

Grossi, “Hasar görmüş tesisler de dahil olmak üzere tüm tesislere erişebilmek için görüşmelerimizi sürdürüyoruz... Seçici denetimler yapılmayacak” dedi.

Grossi'nin açıklamaları, İran ile Avrupa Troykası (İngiltere, Fransa ve Almanya) arasında Cenevre'de yapılan görüşmelerle eş zamanlı olarak geldi. Bu görüşmeler, İsrail'in saldırılarından sonra yapılan ikinci tur görüşmeler.

Avrupalılar, bu yaptırımların kaldırılması için belirlenen son tarih olan ekim ortasından önce İran'ı uluslararası yaptırımları yeniden uygulamakla tehdit ediyorlar.

Son tarih dolmadan önce İran ile Batı'nın önde gelen güçleri arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmada öngörülen “tetikleme mekanizması” devreye girebilir ve 18 Ekim'de İran'a yönelik yaptırımlar yeniden uygulanabilir.

Financial Times'a göre üç Avrupa gücü, temmuz ayında İran ile yaptıkları önceki toplantıda, Tahran'ın ABD ile müzakereleri yeniden başlatması ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile işbirliği yapması şartıyla, bu mekanizmayı devreye sokmalarına izin veren son tarihi uzatmayı önerdiler.

İran, Avrupalıların süreyi uzatma hakkının olmadığını vurguladı ve yaptırımların yeniden uygulanmasını önlemek için müttefikleri Çin ve Rusya ile iş birliği yaptığını söyledi.

Ancak AFP’nin gördüğü bir taslak karara göre Rusya salı günü, “tetikleme mekanizmasını” devreye sokma süresini 18 Nisan 2026'ya kadar altı ay uzatmayı amaçlayan bir öneriyi BM Güvenlik Konseyi'ne sundu, ancak öneri İran'a yönelik ön koşullar içermiyordu.

 Rusya'nın BM Daimi Temsilci Yardımcısı Dmitry Polyanskiy, önerinin “ikinci versiyonunun” “diplomasiye daha fazla alan açmak için” hazırlandığını belirterek, bunun “kabul edilebilir” olmasını umduğunu ifade etti.

Medya kuruluşlarına yaptığı açıklamada, önerinin “diplomatik çabaları gerçekten desteklemek isteyenlerin ve diplomatik bir çözüm istemeyen, sadece İran'a karşı ulusal ve bencil gündemlerini gerçekleştirmek isteyenlerin kimler olduğunu görmek için gerçek bir test olacağını” söyledi.

Batı ülkeleri ve İsrail, Tahran'ı atom bombası elde etmeye çalışmakla suçluyor, ancak İran bunu reddederek sivil amaçlarla nükleer programını sürdürme hakkını savunuyor.